Gönderen Konu: Menzilimiz nereye çıkar?  (Okunma sayısı 3296 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı adın_için_yaşamak

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 5
Menzilimiz nereye çıkar?
« : 25 Ağustos 2005, 17:31:15 »

Bir dakika! Kendinizi biraz yavaşlatabilir misiniz?
Yeni Dünya Dergisi Ağustos sayısını okurken böyle dedi bir ses bana.

Kendisini ilmi, fikri, aktüel dergi olarak tanımlıyor Yeni Dünya. Yurttan, dünyadan gündem dosyaları var. "Londra bombalamaları barbarca, ya Irak'takiler?" diye sorduktan sonra, Robert Fisk'in, The Independent'ta yazdığı makalesi var ve "Irak'ta direnişçilere karşı savaşırken, onların bizi vurmayacağını düşündürten nedir acaba?" diye soruyor Fisk. El-Vatan'dan Mazin Hammad ise "Savaşı başlatanlar, meşru direnişe terör damgası vurma hakkını kendilerinde görmüşlerdi" diyor makalesinde. Yurttan aktüel gündem olarak başörtü meselesi tercih edilmiş, bu kısımda da 1968-Hatice Babacan ve Şule Yüksel Hanım'dan günümüze yürüyen örtü eksenindeki serüveni anlatmaya çalıştığım bir yazım var benim de...

Derginin ana dosyası "iffet" olarak belirlenmiş. Prof.Dr. Mustafa Kara Bey; "İffet kelimesi; kültürümüzde daha çok kadınları ilgilendiren ahlaki bir terim olarak algılanıyorsa da, doğru değildir" dedikten sonra, iffetin kadın erkek hepimiz için "haramdan kaçınmak" olduğunu izah ediyor. Rasim Özdenören Bey ise "iffet"in açılım çıtasını yükseltip, "helale razı olup, haramdan kaçınmak"tan söz ediyor. Helale razı olmak ifadesi, ciğerimi yakıyor.

Zira razı olmak kavramını, çok okuduğumuz için üst raflara kaldırdığımız saygıdeğer, ama tozlu kitaplara benzetirim ben... Rasim Bey'in yazısı, tozlu rıza kitabımı, raflarımdan bir kere daha indirtti bana... Sürekli ikmale kaldığım bir ders gibi geldi bana, hele bunca güzel yazının içinde hazırladığım "başörtüsü muhakemeleri" isimli makale, bağ bahçe alet edavatı gibi geldi gözüme. Çatır çutur, takır tukur ve çen çen çen bir laf ebeliği mesabesinde yazdıklarım...

Bu kendime yönelik eleştiriyle, içinde bulunduğum örtü ve hak mücadelesini tenkit ettiğim zannedilmesin. Allah'ın emri ve İslâm kadınlarının remzi olan tesettürün yasak edilişine karşı sabırla direnmek, boyun eğmemek ve hukuki mücadele vermek elbette; azimli, aziz ve şerefli bir yoldur... Ve fakat, dışa ve dayatmaya yönelik mücadele, bizleri zaman zaman iç dünyamızdan alıkoyuyor, kendimize ve içimize hoyrat bıraktırıyor. Kulaklarımız kendi iç sesimize sağırlaşıyor, zira dışarıda büyük bir mücadele gürültüsü içinde süratli ve aman vermez bir direnişin ortasındayız.

Burası dünya... İşgaller, savaşlar, işkenceler, tecavüz ve kötü muameleler, haksızlıklar, ayırımcılıklar, tecrit ve daha pek çok hayata dair mağduriyetler içinde yangın yeri benzeri zulümlerin arasında yürümeye çalışırken, elbette itiraz dolu bir haykırışa dönüşüyoruz. Geçenlerde, evden çıkarken annemin elini öptüğümde, şefkatle yanağıma dokundu ve "Bugün kimseyle kavga etme yavrum..." dedi bana, sanki beş yaşında ve oyun oynamaya çıkan çocuğuna der gibi...

Yeni Dünya'da Kemal Sayar Bey; aşk çerçevesinde konuşurken, "aşk bir oluş"tur, "olmak çabasıdır" diyor. Asıl Sevgili'ye kavuşma yolunda perdeleri aşmanın ne kadar zor olduğunu, aşk yoluna çıkanın kendi benliğini feda etmeye yemin etmiş ve çileye razı olmuş bir er olduğunu anlatıyor. "Ferhat için asıl gaye dağları delmektir, Şirin'e kavuşmak değil. Mecnun için de asıl menzil, çölün ta kendisidir, Leyla değil" derken, yol menzilin ta kendisidir diyor... O halde zafer değil, seferdir önemli olan...

Bir yola çıkan ve bir yola baş koyan, o yolun kendisi oluyor. Yolumuza benziyoruz, yolumuzun elbisesine, yolumuzun rengine bürünüyoruz. Yol, önce simamıza, sonra bakışımıza ve dilimize sirayet ediyor. Hz. Yakup'un Yusuf'a kavuştuktan sonra bile her sarıldığına Yusuf nerede diye sorması gibi... Veya çölün ortasında Leyla'yı tanıyamayıp, sen kimsin diye soran Mecnun gibi... Bütün an'ların ve anlamların hatta dilin, sevgiliye inkılap etmesi gibi bir şey bu... Dünya dili, itiraz ve savunma üzerine kurulu biri için, rıza ve menzil meselesi işte bu yüzden zor... Kaçırdığım şey ne acaba dedim dergiyi kapatırken...

"Bilin ki (ey insanlar) bu dünya hayatı sadece bir oyundan, geçici bir eğlence ve güzel bir gösteriden, birbirinizle büyüklük yarışına girmenizden ve daha çok servet ve çocuk sahibi olma hırsından ibarettir. Bu dünyanın durumu, hayat getiren yağmurun hikayesine benzer. Yağmurun yeşerttiği bitki toprağı ekenlere sevinç verir, ama sonra kurur ve sen onun sarardığını görürsün, sonunda toprak haline gelir. Ama öteki dünyada insanın durumu ile ilgili ebedi hakikat açıkça ortaya çıkacaktır. Ya şiddetli azap, yahut Allah'ın bağışlayıcılığı ve hoşnutluğu, çünkü bu dünya hayatı kendini kandırmanın zevkini tatmaktan başka bir şey değildir." (Hadid, 20)

20/08/2005
« Son Düzenleme: 29 Ağustos 2008, 01:56:42 Gönderen: mystic »
er nefeste adını solumak...

Çevrimdışı adın_için_yaşamak

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 5
MENZİLİMİZ NEREYE ÇIKAR?
« Yanıtla #1 : 25 Ağustos 2005, 17:35:03 »
sibel eraslanın vakitteki köşesinden alınma
er nefeste adını solumak...

Çevrimdışı Mstfx67

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 354
MENZİLİMİZ NEREYE ÇIKAR?
« Yanıtla #2 : 03 Ekim 2005, 16:29:15 »
cok   uzun ve  güzel bir yazi :x
BA$KASININ AYIBINI SÖYLEMEYi DÜSÜNDÜGÜN ZAMAN NEFSININ AYIBINI hATIRLA!!!