veme'l ma'dumu meriyyen ve şeyen
li fikhin lehe fi...... beyitini anlayamıyorum..
cevap:?
El-cevab (acizane)
Evvela selamün aleyküm. Yoğun olduğum için forumu aktif olarak takip edemiyorum. Ama bu mevzuda birkaç şey söylemek isterim. İnşaAllah menfaatinize olur.
"Ve me'l-ma'dûmu mer'iyyen ve şey'en, li fıkhin lâha fî yümni'l-hilâli"
Mefhum-u Beyt: Mübarek hilalde zahir olan ilimden dolayı ma'duma hâl-i ademinde (yani henüz yokken) ru'yet-i İlahî taalluk etmez ve ona "Şey" de denmez.
En meşhur mana bu şekilde verilmiştir.
Ma'dum, "yok olan şey" ve "yokluk" manalarına gelir. Burada her iki manaya da yer veren şarihler vardır.
Bu meselenin meşhur tarafı ma'duma şey denilip denilmemesidir. Ehl-i sünnet ve Mu'tezile bu meselede ihtilaf etmiştir. Öncelikle ma'dum ikidir:
1-Mümteni'ul-Vücud: Var olmasına imkan olmayan. Hazret-i Allah için bir ortak olması veya iki zıddın birlikte bulunması gibi.
2-Mümkinül-Vücud: Var olması mümkün olup, henüz mevcud olmayan.
İhtilaf birincisi değil, ikincisi hakkında ve mevcud olmadan öncedir. Çünkü birinci kısma adem, ru'yet ve "Şey" ismi taalluk etmez.
*Mu'tezile bu ma'dumu "sabit" görmekte ve "Şey" denilebileceğini savunmaktadır. Onlara göre sabit ile mevcud aynı şey değildir. Mevcud dış dünyada tahakkuk etmiş-meydana gelmiş olan şeylere, sabit ise tahakkuk etmese bile varlığı mümkün olan şeylere kullanılır derler. Böylece bu ikinci kısma mevcud demezken sabit diyebilmektedirler. Dolayısıyla şey de derler.
*Ehl-i sünnete göre "sabit" ile "mevcud" kelimesi aynı manadadır. İkisi için de dış dünyada meydana gelmiş olma şartını ararlar. Buna göre vücudu mümkün olsa da henüz meydana gelmemiş şeylere hem "sabit" hem de "mevcud" denemez. Dolayısıyla "şey" de denmez.
*Bir de Mu'tezilenin ma'duma "şey" demesi, mümkinül-vücud olana mevcud manası yükler ki, bu da onun ezelde tahakkukunu ve dolayısıyla Hz. Allah'la birlikte kadim olmasını gerektirir. Bu takdirde Teaddüd-ü Kudema tahakkuk eder ki, bu Tevhid inancına zıddır. Hatta bu mesele, âlemin kadim olduğu iddiasıyla bile alakalıdır. (Hâşâ)
*Her asırda lugat uleması Arapçadaki "Şey" kelimesine mevcud manası vermiştir. Yani buradaki ihtilaf bir manada luğavîdir.
"Mübarek hilalde zahir olan ilim" meselesine gelince; nazım hazretlerinin bu meselede, hilalin doğuşundan önce onun görülememesi ve ona o an için hilal denilememesinden ilham aldığı için böyle yazdığı söylenir.
*Ma'duma ru'yet-i İlahî taalluk etmez" mevzusunda ise şöyle derler:
Ru'yet ve şey diye isimlendirmenin illeti, vücuddur. Yani bir şeyi görebilmek ve ona şey diyebilmek için onun mevcud olması gereklidir. Bu nedenle ma'duma ru'yet-i İlahî de taalluk etmez.
*Lakin bu ru'yet-i İlahî taalluk etmez mevzusu benim aklıma pek yatmadı. Şu an araştırmaktayım. İnşaAllah mutmain olacak bir cevap bulursam buraya yazayım.
Meselenin hulasası: İzz-ibni Cemâ'a der ki;
Bu beyit iki kaideye şamildir.
*Birincisi "Hz. Allah ma'dumu görür mü, görmez mi?" Hanefilerin görüşü "Görmez" şeklinde, Mu'tezilenin görüşü ise "Görür" şeklindedir.
*İkincisi "Ma'dum Şey midir, değil midir?" Ehl-i Sünnetin görüşü "Değildir" şeklinde, Mu'tezilenin görüşü ise "Şeydir" şeklindedir. En iyisini Allah (c.c.) bilir.
Vesselâm...
Kaynaklar:
1-Şerhu'l-Emalî li Aliyyi'l-Kârî
2-Nuhbetü'l-Leâlî li Şerhi Bed'il Emalî - Muhammed b Süleyman el-Halebi er-Reyhavi
3-Şerhu'l-Akâid tercemesi - Talha Hakan Alp - Yasin Yayınevi
4-Kitabü't-Tevhîd - İmam-ı Mâturîdî hazretleri - Beyrut baskı