Gönderen Konu: Mevlana Ney çaldı mı?  (Okunma sayısı 34614 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı afka

  • okur
  • *
  • İleti: 96
Mevlana Ney çaldı mı?
« : 20 Ekim 2007, 11:46:50 »

Mevlevilere Reddiye: HZ. MEVLANA NEY ÇALMADI

   

 

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, olgun, âlim ve velî bir müslüman idi. Onun çeşitli din, mezheb, meşreb sâhibi kimseleri kendisine hayran bırakan merhameti, insan sevgisi, tevâzuu, gönül okşayıcılığı gibi üstün vasıfları, İslâm dîninin emrettiği güzel ahlâkından bâzı nümûnelerdir.

 

Onda, bunlardan başka İslâm ahlâkının diğer hususları da kemâl derecede mevcuttu. Bunların hepsini saymak, İslâmiyet’i tamam olarak anlamak ve anlatmakla mümkün olur. Hazret-i Mevlânâ'yı yalnız bir mütefekkir, şâir gibi düşünmek ve o şekilde anlamaya çalışmak, aslı bırakıp, herhangi bir özelliği içinde sıkışıp kalmaya benzer.

 

Bu ise, en azından Mevlânâ'yı çok eksik ve yarım anlamaya, hattâ hiç anlamamaya sebep olabilir. Nitekim Hazret-i Mevlânâ'yı, sözlerini, yolunu anlamanın anahtarını, kendisi bir rubâisinde şöyle dile getirmektedir:

 

    Ben sağ olduğum müddetçe Kur'ân'ın kölesiyim

    Ben Muhammed Muhtâr'ın yolunun tozuyum

    Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse,

    Ben ondan da bîzârım, o sözlerden de bîzârım.

                                 (Külliyât-ı Dîvân-ı Şems-i Tebrîzi, Rubaiyyat: 1331)

 

 

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî  tasavvuf deryâsına dalmış bir Hak âşığıdır. İlmi, teşbihleri, sözleri ve nasîhatları bu deryâdan saçılan hikmet damlalarıdır. O, bir tarîkat kurucusu değildir. Yeni usûller ve zikir şekilleri ihdâs etmemiştir.

 

Ney, rebap, tambur gibi çeşitli çalgı âletleri çalınarak yapılan törenler ve âyinler, ilk defâ 15. asırda ortaya çıkmıştır. İlk mevlevî bestelerinin bestelenmesi de aynı zamâna rastlar. Bu târih, Mevlânâ hazretlerinin yaşadığı devirden 3-4 asır sonradır. Onun Mesnevî'sinde geçen "ney" kelimesi, bâzı kimseler tarafından çalgı âleti olan ‘ney’ şeklinde düşünülüp anlaşıldığı için, yanlış olarak, kendisinin ney çalıp dinlediği sanılmıştır.

 

Allah-u teâlânın aşkı ile dolmuş, evliyânın büyüklerinden olan Celâleddîn-i Rûmî (kuddise sirruh) ney ve başka hiç bir çalgı çalmadı. 

 

Mesnevî'de yirmi dört bin, Dîvân'da kırk sekiz bin beyit bulunmaktadır. Celâleddîn-i Rûmî  Mesnevî'sini nazım şeklinde yazarak, düşmanlarının sözlerini değiştirmesine imkân bırakmamıştır.

 

Mesnevî'sinden başka; Dîvân-ı Kebîr, Fîhi Mâfih, Mektûbât, Mecâlis-i Seb'a gibi kıymetli eserleri de vardır. Mesnevî'sine her memlekette, tarih boyunca birçok dillerde şerhler, açıklamalar yapılmıştır. Bunlardan pek kıymetlisi ve lezzetlisi, Mevlânâ Câmî'nin kitabı olup bu eseri de birçok kimse ayrıca şerh etmiştir.

 

Bunların içinde de, Süleymân Neş'et Efendinin şerhinden elli altı sahifesi, yalnız dört beytin şerhi olup, Sultan Abdülmecîd Han zamânında, 1847 (H.1263)'de Matba'a-i Âmire'de tab edilmiştir.

 

Bu kitapta, Mevlânâ Câmî (kuddise sirruh) buyuruyor ki: "Mesnevî'nin birinci beytinde [Dinle neyden, nasıl anlatıyor, ayrılıklardan şikâyet ediyor] ney, İslâm dîninde yetişen kâmil, yüksek insan demektir. Bunlar kendilerini ve her şeyi unutmuştur. Zihinleri her an, Allah-u teâlânın rızâsını aramaktadır.

 

Ney, Fârisî dilinde, yok demektir. Bunlar da, kendi varlıklarından yok olmuştur. Ney denilen çalgı, içi boş bir çubuk olup, bundan çıkan her ses, onu çalan kimseden hâsıl olmaktadır. O büyükler de, kendi varlıklarından boşalıp, kendilerinden, Allah-u teâlânın ahlâkı, sıfatları ve kemâlâtı zâhir olmaktadır.

Neyin üçüncü mânâsı, kamış kalem demektir ki, bundan da, insan-ı kâmil kasdedilmektedir. Kalemin hareketi ve yazması kendinden olmadığı gibi, kâmil insanın hareketleri ve sözleri de, hep Allah-u teâlânın ilhâmı iledir."

 

Sultan İkinci Abdülhamîd Han zamânında Ankara vâlisi olan, Âbidin Paşa, Mesnevî Şerhi'nde, ney'in insan-ı kâmil olduğunu, dokuz türlü isbât etmektedir. “Mevlevîlik, sonraları câhillerin eline düşdüğünden, "ney"i çalgı sanarak, ney, dümbelek gibi şeyler çalmağa, dans etmeğe başlamışlar, ibâdete harâm karıştırmışlardır.”

 

“Dînimizin ve Celâleddîn-i Rûmî'nin (kuddise sirruh) beğenmediği bu oyun âletleri, tekkelerden toplanarak, o tasavvuf üstâdının türbesine konunca, şimdi türbeyi ziyâret edenlerden bir kısmı, bunları, onun kullandığını zannederek aldanmakda ise de, (Mesnevî şerhlerini) okuyarak, o hakîkat güneşini yakından tanıyanlar, elbette aldanmamaktadır.”

Ney çalmak, ilâhi okumak, oynamak, zıplamak şöyle dursun, Celâleddîn-i Rûmî (kuddise sirruh), yüksek sesle zikr bile yapmazdı. Nitekim Mesnevî'sinde;

 

Pes zi cân kün, vasl-ı cânânrâ taleb,

Bî leb-ü bî gâm mîgû, nâm-ı Rab!

 

buyuruyor. Yâni, "O hâlde, sevgiliye kavuşmağı, cân u gönülden iste. Dudağını ve damağını oynatmadan, Rabbin ismini (kalbinden) söyle!" demektedir.

 

“Sonradan gelen, Mevlânâ'yı tanımayanlar, ney, saz, def gibi çalgılar çalarak, gazel okuyup dönerek, dans ederek, nefslerini zevklendirmişlerdir. Bu, dînimize uygun olmayan hâllerine ibâdet adını verebilmek ve kendilerini din adamı tanıtabilmek için, Mevlânâ da böyle yapardı. Biz Mevleviyiz, onun yolundan gidiyoruz diyerek, asıldan uzaklaşmışlardır.”

“Büyük âlim Abdullah-i Dehlevî -ks- hazretleri; "Üç kitabın eşi yoktur. Bunlar; Kur'ân-ı kerîm, Buhârî-i şerîf ve Mesnevî'dir." buyurdu. Yâni evliyâlık yolunun kemâlâtını bildiren kitapların en üstünü Mesnevî'dir. Fakat evliyâlık ve nübüvvet kemâlâtını bildiren kitapların en üstünü, İmâm-ı Rabbânî -ks- hazretlerinin Mektûbât kitabıdır.”

 

Mevlânâ  ölüme, "Şeb-i Arûs= düğün gecesi" adını vermektedir. Onun için, tasavvuf ehline göre ölüm; bir felâket değildir, güzel ve tatlı bir şeydir. Tekrar Allah'a dönmek olduğundan, ancak bir sevinç vesîlesidir. Tasavvufta keder ve ümidsizlik yoktur. Yalnız sevgi ve tecellîler vardır. Bunun için Mevlânâ'nın

 

"Gel, gel, her kim olursan ol gel!

Allah'a şirk koşanlardan, mecûsîlerden, puta tapanlardan da olsan gel!

Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.

Tövbeni yüz defâ bozmuş olsan bile gel!"

 

buyurduğu söylenmektedir.

Netice olarak; Mevlâna'nın bir kâmil mürşid olarak manevi vazifesi, yaratılışın gayesi çevresinde, insanların hidayetine ve ebedi saadetine vesile olabilmektir. Bu ilahi gayenin gayreti ve yüklediği manevi vazifenin şuuruyla; "Biz pergel gibiyiz. Bir ayağımız Şeri'at'de (ayet, hadis, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukaha üzerine kurulmuş olan din kaidelerinde) sağlamca durur, öteki ayağımız yetmiş iki milleti dolaşır"  demektedir

 

 (Midhat Bahârî BEYTUR, Mesnevî Gözüyle Mevlâna, s.103)

 

KAYNAKLAR

 

CÂMÎ, Nefehatü'l, Üns, Lamii Tercümesi, İstanbul, 1289.

EFLÂKÎ, Ahmed, Ariflerin Menkıbeleri (Tahsin Yazıcı Çevirisi), Şark İslâm Klasikleri: 26, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1964.

MEVLÂNA, Celâleddîn, Dîvân-ı Kebîr (Abdülbaki Gölpınarlı Çevirisi), Remzi Kitabevi, Yükselen Matbaası, İstanbul 1959.

MEVLÂNA, Celâleddîn, Külliyat-ı Dîvân-ı Şems-i Tebrizi, Çap-u İntişarat-ı Emir-i Kebîr 1345 Hicri, Şemsi.

MEVLÂNA, Celâleddîn, Mecalis-i Seb'a F. Nafiz Uzluk Basımı, Bozkurt Basımevi, İstanbul, 1937.

MEVLÂNA, Celâleddîn, Mektuplar (Abdülbaki Gölpınarlı Çevirisi), İnkılap ve Aka Kitabevleri, Yeni Matbaa, İstanbul, 1963.

SEYYİD BUHRANEDDİN Muhakkak-Tirmizi, Maarif (Abdülbaki Gölpınarlı Çevirisi), Türkiye iş Bankası Yayınları - 134, Ankara.

SİPEHSALAR, Feridun b Ahmed, Risale-i Sipehsalar ve Menâkıb-ı Hazret-i Hüdavendigar (M. Bahârî Tercümesi), Dersaadet,1331.

SULTAN VELED, İbtidâ-Nâme (Abdülbaki Gölpınarlı Çevirisi), Ankara, 1976

ŞEMS-İ TEBRÎZİ, Makalat (M.Nuri Gençosman çevirisi), Hürriyet Yayınları: 81, İstanbul 1954


Sünnet, "Asrı Saadeti" çağa taşımaktır

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #1 : 20 Ekim 2007, 15:02:39 »
Gel, gel, her kim olursan ol gel!

Allah'a şirk koşanlardan, mecûsîlerden, puta tapanlardan da olsan gel!

Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.

Tövbeni yüz defâ bozmuş olsan bile gel!"

***

Mevlana'nın Mesnevisinde böyle bir sözün olmadığını da yıllar evvel bir takvim yaprağında okumuştum...

Çevrimdışı afka

  • okur
  • *
  • İleti: 96
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #2 : 20 Ekim 2007, 15:28:32 »
Aslında devamı şöyle :Gel ama geldiğin gibi kalma adam ol
Sünnet, "Asrı Saadeti" çağa taşımaktır

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #3 : 20 Ekim 2007, 15:40:10 »
Sözün kendisine ait olup olmadığı bir yana,
Son yıllarda Diyaloğa da araç edilen Mevlana Hz.lerinin sanki başka hiç sözü yokmuş gibi bu sözü hemen her ortamda söylenilegeliyor.

Çevrimdışı tibet

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 100
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #4 : 20 Ekim 2007, 16:33:40 »

Hz. Mevlana'ya isnad edilen “Gel, kim olursan ol yine gel” sözleri de ona ait değildir. Tüm araştırmalara rağmen, yurtiçi ve yurtdışı hiçbir rubai kaynağında bulunamamıştır.

Aynı şekilde Mesnevi isimli eserinin 4. cildinden itibaren uydurmalarla dolu olduğu ehline malumdur. Eserin ilk 4 cildini okuyunuz, gerisi ona ait değildir.

Bu hususta ciddi araştırmaları seneler önce okumuştum. Maalesef büyüklerimizi kullanarak İslam'ı yıkmağa çalışıyorlar.

Allahu teala hidayet eylesin..

http://www.sadakat.net/forum/index.php?topic=4492.0     
« Son Düzenleme: 20 Ekim 2007, 16:46:51 Gönderen: tibet »

Çevrimdışı racül

  • Moderatör
  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1267
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #5 : 21 Ekim 2007, 02:33:01 »
Artik Mevlevi ayini adi altinda bodrum sokaklarinda calip oynuyorlar, turistler de icerek seyr ediyor.
Es ist keine Schande hinzufallen, aber es ist eine Schande einfach liegen zu bleiben.
                                                Theodor Heuss
                             ehemaliger Bundespräsident

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #6 : 21 Ekim 2007, 04:24:58 »
Artik Mevlevi ayini adi altinda bodrum sokaklarinda calip oynuyorlar, turistler de icerek seyr ediyor.

Maalesef aynı durum İstanbul'da da geçerli... Bilhassa Ramazan ayında,özellikle de Sultanahmet meydanına gidenler yolda görmüşlerdir, Mevlevi ayinleri eşliğinde aynı manzaralar...
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #7 : 21 Ekim 2007, 15:58:47 »
Malum Unesco Mevlana Yılı ilan etti bu seneyi.Bu nedenle 10 ülkede bilmem kaç merkezde yapılan etkinlikler ile yaklaşık 32.000 kişi Mevlana Hz.lerini tanımış.

Tabi bu etkinliklerin nasıl olduğunu anlatmaya gerek yok.Arkada dudakları boyalı İlahi okuyan bayanlar, ortada alanda raks eden erkekler, ney sesi ile kendinden geçenler...

Bizim Kültür Bakanlığıda bu sayede Konya'ya gelecek turist sayısının ve dolayısıyla elde edilecek  gelirin derdinde..

Ancak bu kadar yozlaşılabilir..

Allah sonumuzu hayr eylesin...




Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #8 : 21 Ekim 2007, 22:29:54 »
Artik Mevlevi ayini adi altinda bodrum sokaklarinda calip oynuyorlar, turistler de icerek seyr ediyor.

Maalesef aynı durum İstanbul'da da geçerli... Bilhassa Ramazan ayında,özellikle de Sultanahmet meydanına gidenler yolda görmüşlerdir, Mevlevi ayinleri eşliğinde aynı manzaralar...
malesef hocam.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #9 : 22 Ekim 2007, 14:41:50 »
hazreti mevlananin ruhu sad olsun simdi olsaydi simdiki yolundan gittiklerini söyleyenleri huzurundan kovardi  gibi grliyor bana.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı afka

  • okur
  • *
  • İleti: 96
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #10 : 22 Ekim 2007, 17:32:38 »
Başka türlü alt edemedikleri değerlerimizi kültürel(!!!) boyutlu ele alarak alt etmeye çalışıyorlar.
Sünnet, "Asrı Saadeti" çağa taşımaktır

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #11 : 02 Kasım 2007, 09:54:54 »
Dün bir dergide okuduğum Mevlana Hz.leri ile alakalı bir röportajı kısa ve öz olarak buraya alıntı yapıyorum.İlginç açıklamalar var....

İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu Müdürü Ömer Tuğrul İnançer ile yapılan bir röportaj (Nokta Dergisi, Sayı:22, 2007)

-Sema Ayininde neden dönülüyor?

Mevlevi geleneğinde, Hz.Peygamberin Hz.Ebubekir’e verdiği bir müjde üzerine, Hz.Ebubekir’in, yerinde duramayarak ayağa kalkıp dönmesinin bir yansımasıdır bu.Ve herkesin zannettiği gibi sema Hz.Mevlana ile başlamamıştır.Kökeni Hz.Ebubekir’e kadar gider.
Sema bir zikirdir.Semazenin her dönüşünde bir defa ‘Allah’ diye zikrettiğini kimse bilmez.

-Semanın tasavvufta ortaya çıkışı ilk ne zaman oldu?

Semadan resmi olarak –evraka geçmiş- ilk bahseden mutasavvıf Necmeddin-i Kübra’dır. Necmeddin-i Kübra, Hz.Mevlana’nın babası Sultan Veled’in şeyhidir.Kübreviyye tarikatının piri olup ilk onda semanın varlığı kitaba geçmiştir.

-“Gel, kim olursan ol yine gel.İster kafir, ister Mecusi, ister putperest ol, yine gel” sözü Hz.Mevlana’ya mı ait?

Mevlana Hz.lerinin hiçbir eserinde bu söz yok.Bunu ilk ortaya çıkaran, yani ne Mesnevi’de ne Divan-ı Kebir’de ne de Mevlana’nın diğer eserlerinde böyle bir rubainin yer almadığını söyleyen Mesnevi inceleyicisi Albay Şefik Can’dır.Ve bu şekilde tercüme edilen şiirin Kazvinî isimli bir şaire ait olduğu tahmin ediliyor.

Rubainin 1927’den sonra Konya Mevlana Müzesi Kütüphanesinin tazmini sırasında, Mevlana’ya ait bir Divan-ı Kebir cildinin kapağında, kitabın içinde değil, ayrı bir mürekkeple, ayrı bir yazı tarzıyla ve yeni yazıldığı belli olacak şekilde yazılı olduğu görülmüştür.

Mevlana Hz.lerine ait olduğu iddia edilen bu söz insanların bir takım zayıflıklarını meşrulaştırmak adına kullanılabiliyor maalesef…

-Mevlana Hz.lerine Moğol Ajanı diyen, Moğolların Anadolu’yu İşgali Sırasında Mevlana’nın Moğollarla işbirliği yaptığı yolundaki iddialar hakkında ne diyorsunuz?

Doğru değil bu iddialar.Hz.Mevlana’ya böyle bir iftirada bulunmak Onun şanına gölge düşürmez.Çünkü güneşin varlığına delil yine güneştir! Bu söz Mevlana Hz.lerine ait.

İddialara delil gösterilmesi lazım.Delil gösterilmediği sürece bu iftiradır.
« Son Düzenleme: 26 Mart 2010, 00:34:11 Gönderen: Tuğra »

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #12 : 17 Aralık 2008, 16:53:07 »
Mevlana Hz.lerinin vefat günü olan bugünde bu konunun güncellenmesi faideli.

Çevrimdışı Emir-ül Bahr

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 231
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #13 : 17 Aralık 2008, 18:31:05 »

Hz. Mevlana'ya isnad edilen “Gel, kim olursan ol yine gel” sözleri de ona ait değildir. Tüm araştırmalara rağmen, yurtiçi ve yurtdışı hiçbir rubai kaynağında bulunamamıştır.

Aynı şekilde Mesnevi isimli eserinin 4. cildinden itibaren uydurmalarla dolu olduğu ehline malumdur. Eserin ilk 4 cildini okuyunuz, gerisi ona ait değildir.

Bu hususta ciddi araştırmaları seneler önce okumuştum. Maalesef büyüklerimizi kullanarak İslam'ı yıkmağa çalışıyorlar.

Allahu teala hidayet eylesin..

http://www.sadakat.net/forum/index.php?topic=4492.0     

Bu rubai'nin Mevlana'ya ait olmadığı İlber Ortaylı gibi büyük tarihçilerimiz tarafındanda araştırılarak teyit edilmiştir. İslam tarihçileri tarafından da bu rubai'nin Ebu Sait Ebul Hayr isimli mutasavvıf'a ait olduğu söyleniyor.

Konu ile ilgili olarak ise Halime Sürek Kahveci'nin Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç ile yaptığı söyleşiyi paylaşayım;

Mevlana'nın ölüm yıldönümünde düzenlenen Şeb-i Arus töreninin resmi açılışı bugün. Sema gösterileri de törenin en önemli bölümü. Ancak Prof. Dr. Kılıç "Semazenleri kırmak istemem ama semanın ruhunda gösteri yok" diyor.

Tasavvufa yönelik ilgi, aralarında Hülya Avşar, Ahmet Özhan ve Mazhar Alanson'un da bulunduğu ünlü isimlerin bu konudaki açıklamalarıyla iyice arttı. Hatta Uzakdoğu düşünce sistemlerinin öğretildiği kimi merkezlerde tasavvuf eğitimi de verilmeye başlandı. İçinde bulunduğumuz haftanın tasavvufun Türkiye ve dünyadaki en önemli isimlerinden Mevlana'nın ölüm yıldönümü etkinliklerine yani 'Şeb-i Arus'a da sahne olması, konuyu iyice gündeme getirdi. Peki "Şeb-i Arus" nedir, insanlar neden özellikle tasavvufa ilgi gösteriyor, niye dikkatli olmak gerek? Cevapları "Sufi ve Şiir" adlı bir kitabı da bulunan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç verdi.

DÜĞÜN GECESİ

Şebi Arus'un Mevlana'nın ölüm felsefesini yansıtan önemli bir sembolizm olduğunu anlatan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ona göre Şeb-i Arus iki ayrı parçanın kavuşacağı andır. Birbirini seven iki insanın kavuşması, evlilik merasimiyle ilk beraber oluş anına Şeb-i Arus, düğün gecesi denir. Mevlana, Allah ile buluşmayı böyle tasvir ediyor. Müthiş bir sembol." Semaya yönelik açıklamalarda bulunan Kılıç, "Semanın intizamlı bir tören hale gelmesi 17. yüzyılda olmuştur" diyor ve ekliyor: "Oysa ki Mevlana'nın hayatında sema çok daha kendiliğindendi, yapılırken pencereler kapatılırdı. Çünkü sema ya yapılır ya yapılmaz; gösterilmez ve izlenmez. Semazenleri kırmak istemem. Ama semanın ruhu açısından bunların bilinmesi gerekiyor." Kılıç'ın Mevlana konusundaki sözleri "Ne olursan ol gel, çağrısı aslında ona değil bir başka sufiye ait" diye devam ediyor: "Bu çok bilinen bir sözdür. Mevlana denince akla gelir. Ancak Mevlana'nın eserlerinde bu söze rastlanmaz. Elbette o da bu çağrıya karşı çıkmaz ama sözün sahibi Ebu Sait Ebul Hayr'dır."

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin dört yıldan bu yana düzenlediği "tasavvuf atölyesi"nde ders veren Prof. Dr. Kılıç, tasavvufa yönelik ilginin doğal bir süreç olduğunu belirtiyor. Konuya gösterilen ilginin bazıları için "kullanılabilir" hale gelebileceğini ifade eden Kılıç, meditasyon, yoga ve tasavvuf eğitiminin bir arada verilmesini şöyle değerlendiriyor: "150 gr. sufizm, 500 gr. Yunus Emre, Madonna, karıştırıyorsunuz... Bu çok güzel uyuşturma ilacı da olabilir. Tasavvufun doktrinini mi anlatıyorlar, meditasyon mu yaptırıyorlar bilmiyorum. Ama şu konuda uyarırım. Bu pazarda tasavvuf'u satanlar çoğalacaktır."

« Son Düzenleme: 17 Aralık 2008, 18:35:41 Gönderen: Emir-ül Bahr »
Gönlünün idrakını duyacaksın
Gönlünü şiirlere, sazlara söyleteceksin
Bütün bunlara söyletemeyecek sırların varsa
Susacaksın...

Hz. Mevlana

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Mevlana Ney çaldı mı?
« Yanıtla #14 : 17 Aralık 2008, 19:15:26 »
Teşekkürler arkadaşlar.
Mevlana, ney, tasavvuf müziği ve sema gösterileri hakkında hep kulaktan dolma bilgilerim vardı. Sizler kaynaklar göstererek bilgilerimi kesinleştirdiniz. Allah razı olsun.
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana