Gönderen Konu: Migrenin şifresi çözülüyor  (Okunma sayısı 24936 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı tefhim

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 360
Ynt: Migrene melisa, kalbe kediotu
« Yanıtla #15 : 24 Mart 2010, 12:10:26 »

Sayın Tuğra sizi Sadakatin Lokman Hekimi yarışmasına aday gösteriyorum.Ve ilk oy benden.
Bedeel islemü gariben feseyeudü gariben fetuba lilgurabai.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Migrene melisa, kalbe kediotu
« Yanıtla #16 : 24 Mart 2010, 13:38:52 »
Teşekkür ederim hocam.
〰〰〰〰🐠

selcuklu

  • Ziyaretçi
Migren ağrılarına karşı nane yağı
« Yanıtla #17 : 02 Aralık 2010, 00:43:41 »
 Migren ağrılarına karşı nane yağı


Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, ''Tıbbi nane yağı, haricen uygulandığında artrit ve kas ağrılarının yanı sıra migren şikayetlerini de azaltır'' dedi.

Yeşilada, konuya ilişkin yazılı açıklamasında, tıbbi nane çayının hazımsızlık, mide krampları ve gaz şikayetlerinin giderilmesinde yararlı olduğunu belirtti.

Reflü şikayeti olanların nane çayı içmesinin önerilmediğini ifade eden Yeşilada, nane çayının rezene ve papatya çayından biraz daha farklı bir konumda olduğunu, yemeklerde kullanılan nane ile şifa özelliği olan nane arasında lezzet ve etki bakımından önemli farklılıklar olduğunu bildirdi.

Kullanılan nane türünün hedeflenen amaca göre büyük önem taşıdığını belirten Yeşilada, şunları kaydetti:

''Bilimsel kaynaklarda yer alan tedavi önerileri, aksi belirtilmedikçe, tıbbi nane olarak düşünülmelidir. Bu bakımdan nane çayından istenilen yararı sağlamak için kullandığınız nanenin kaynağı önemlidir. Tıbbi nanenin bilinen yararları büyük ölçüde uçucu yağının içerisinde bulunan mentol ve türevlerine bağlıdır. Bu bakımdan nane çayı hazırlanırken uçucu bileşenlerinin uçarak kaybolmasına yol açabilecek aşırı sıcak su ilavesi ya da çay suyunu kaynatmaktan kaçınmak gerekir. Tıbbi nane çayı hazımsızlık, mide krampları ve gaz şikayetlerinin giderilmesinde yararlıdır. Gaz şikayetlerini giderici etkisinin, midenin üst tarafında yemek borusundaki kasları gevşeterek midedeki gazın çıkmasını sağlamasına bağlı olduğu düşünülmektedir. Bu bakımdan özellikle reflü şikayeti olanların tıbbi nane çayı kullanması önerilmez.''

Tıbbi nanenin spazm giderici etkili bileşenin de uçucu yağı içerisindeki mentolden kaynaklandığını bildiren Yeşilada, ''Tıbbi nanenin safra artırıcı özelliği de bulunuyor. Safra işlevleri üzerinde etkisi nedeniyle safra kesesi şikayetlerinin giderilmesinde, bazı durumlarda safra taşlarının eritilmesini sağlar. Ancak safra taşı olanların taşın kanalı tıkaması riskine karşı dikkatli olunmalıdır'' dedi.

-MİGREN AĞRILARINI AZALTIYOR-

Tıbbi nane yağının temel bileşeni olan mentol nedeniyle, etkisinin nane yaprağı çayından daha farklı olduğunu ifade eden Yeşilada, nane yağının bağırsak düz kaslarının kasılmasını hafifletmesi nedeniyle irite bağırsak sendromunda (IBS) yararlı etkileri olduğunu kaydetti.

Ancak bu şekilde etkili olabilmesi için nane yağının bağırsaklarda çözünen özel kapsüller halinde verilmesi gerektiğini belirten Yeşilada, açıklamasına şöyle devam etti:

''Nane yağı taşıyan kremlerin haricen ağrıyan yere sürülmesi artrit ve diğer kas ve kemik rahatsızlıklarında ağrının hafifletilmesi için yararlı oluyor. Burada hem ağrı uyarısını hafifleterek ve hem de lokal olarak kan akımının hızlanması suretiyle ağrı hissinin dağılmasını sağlıyor. Tıbbi nane yağı, haricen uygulandığında artrit ve kas ağrılarının yanı sıra migren şikayetlerini de azaltır. Nane yağının koklanması ise migren tipi ağrıların ve tansiyona bağlı baş ağrılarının hafifletilmesinde etkili olarak, ağrı kesici ilaç gereksinimini en aza indirir. Bu tip ağrılarda, koklamanın yanı sıra alın ve şakakların nane yağı ile ovulması da daha iyi bir etki sağlar. Özellikle nane yağı koklanması halinde ameliyat sonrası bulantılar hafifler. Bu hastalarda kullanılan kusmayı önleyici ilaçların miktarında azalma sağlanır. Nane yağının fazla miktarda ve çok sık kullanılması özellikle hassas cilt yapısına sahip kişilerde cilt ve mukoza üzerinde tahrişe yol açabilir, bu yüzden doğru kullanımı önemlidir.''
« Son Düzenleme: 02 Aralık 2010, 01:56:35 Gönderen: müteallim »

Çevrimdışı Hâsıl-ı Kelam

  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 678
Ynt: Migrene melisa, kalbe kediotu
« Yanıtla #18 : 12 Aralık 2010, 00:36:03 »
Teşekkürler.Migrenliler çikolata yemekten de kaçınmalılar.
Nefsinle değil, kalbinle düşün ve karar ver!

Çevrimdışı Hâsıl-ı Kelam

  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 678
Migren; Belirtileri ve Tedavi Yolları
« Yanıtla #19 : 12 Aralık 2010, 00:37:56 »
1. MİGREN TANIMI:

Halk arasında yarım baş ağrısı diye bilinen, en belirgin özelliği periyodik olarak gelen ve soğuk bir terleme ile birlikte başın ve yüzün yarısını kaplayan tek taraflı özel bir baş ağrısıdır. Migrenli kişileri en fazla rahatsız eden ve bazı günlük işlerini ve görevlerini aksatabilen veya tam engelleyen temel özellik, baş ağrısıdır.
Migren baş ağrısının bir diğer ismi de vasküler, yani damarsal baş ağrısıdır. Günümüzde migreni başlatan nedenin ne olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Beyindeki bazı kimyasal maddelerin bu işte önemli rol aldığı kabul edilmektedir. Bu kimyasal maddelerden özellikle serotonin isimli madde önemli olup damarlar üzerindeki etkide önemli görevi vardır.

Geleneksel sınıflandırmaya göre migren, klasik ve basit migren olarak adlandırılır. Klasik migrende baş ağrısından önce “aura” diye adlandırılan bir dönem yaşanır. Aura esnasında görme ve koku alma duyularında değişiklikler gibi bazı durumlar yaşanabilir. Basit migrenin aura dönemi yoktur. Migren atakları genellikle 16-35 yaş arası başlar. 50 yaş civarında sıklığı azalır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmektedir.

Migren tanısı mutlaka ilgili uzman hekim tarafından konur.

2. MİGREN NEDENLERİ:

Migrenin başlamasına sebep olabilen başlıca faktörler:

* Stres (Migren stresli ortamda iken tetiklendiği gibi bu ortamdan çıktıktan sonra da başlayabilir. Örneğin bazı çalışanlar iş ortamından çıktıktan sonra migren geçirmektedirler. Bu tip migrene "Hafta sonu Migreni" denmektedir),

* Hormonal değişiklikler (Migrenli kadınların yaklaşık %70'inde ataklar adet döneminde sıklaşır ve şiddetleri artar. Hamilelik de krize neden olabilir),

* Yiyecek ve içecekler (Örneğin tiramin içerdiği bilinen bazı peynir çeşitleri, süt, tereyağı, salam, sucuk, sosis, kırmızı şarap, deniz ürünleri, çikolata, kahve, çay, turunçgiller, domates, patates, susam, ay çekirdeği, kabak çekirdeği, dondurma, nikotin),

* Uyku düzeni (Çok veya az uyku, uyku saatlerini değiştirme),

* İklimsel değişiklikler ve kişisel bazı alışkanlıklar (Sigara, bazı ağır kokular migreni provoke edebilir).

Migren hastalığında genetik olayın rolü kesin olmamakla birlikte ailevî tipinde 19. kromozomda bozukluk olduğu bilim adamlarınca saptanmıştır.

3. MİGREN BELİRTİLERİ:

• Migrenli kişilerin büyük çoğunluğunda baş ağrısı en azından atağın (krizin) başlangıcında başın bir tarafından başlar. Israrla aynı tarafta görülebileceği gibi bazen başın karşı tarafında da görülebilir. Bu özelliği sebebi ile yarım baş ağrısı olarak da bilinir.

• Şiddetli bir ağrı krizidir. Çoğunlukla başlangıçta batıcı, oyucu ve zonklayıcı olduğu söylenir; ama sonradan künt ve devamlı bir hal alır, giderek şiddetlenir ve genişler, kafa yarısını veya tamamını etkiler. Ağrının şiddeti ve süresi değişkendir (Genelde atak süresi 3 saatten az değildir). Çok şiddetli olabileceği gibi orta veya hafif şiddette olabilir.

• Migren atakları bazı hastalarda haftada birkaç kez olurken diğer bir kısım hastada çok seyrek olabilir. Ancak genel bir ortalama ayda 2-3 atak şeklindedir.

• Beraberinde bulantı veya bulantı ile birlikte kusma, ışık ve gürültüden, sesten rahatsız olma vardır. Normal ışık ve sesler çok rahatsız edici olabilir. Gözünün önünde siyah benekler, bulanık lekeler uçuşur. Elde, yüzde ve vücutta iğnelenme, uyuşma ve karıncalanma meydana gelebilir. Bu yüzden bir kısım hastalar karanlık ve sessiz bir odada yatmayı tercih ederler.

4. MİGREN ATAĞI SIRASINDA NELER OLUR?

Migren atağı dört döneme ayrılabilir; ancak migreni olan insanların çoğu bu dört dönemin hepsini birden yaşamaz. Bu dönemler sırasıyla:

1. Uyarı Dönemi:

Genellikle birkaç saat, bazen birkaç gün sürebilir. Yorgunluk, esneme, ruh hali değişiklikleri, bazı yiyecekler için açlık ve ışık-ses-kokulara karşı artmış duyarlılık gibi uyarıcı belirtiler vardır. Yaklaşık olarak migreni olan her 10 kişiden 6’sı uyarı dönemini yaşar.

2. Aura:

Auralar beynin içinden kaynaklanan, baş ağrısı atağından genellikle 20 dakika ile 1 saat öncesinde oluşan belirtilerdir. Migreni olan her 10 kişiden ortalama 2’si aura belirtilerini yaşar. Bunlar genellikle görme ile ilgili, çakan ışıklar, zig-zag çizgiler veya görmenin grileşmesi gibi problemlerdir. Aynı zamanda işitme veya konuşma problemleri, zihin bulanıklığı ve vücudun bazı bölümlerinde veya yüzde karıncalanma hissi olabilir.

3. Baş ağrısı Dönemi:

Çoğu insan için migren atağının en kötü dönemidir. Ağrı genellikle yürüme veya merdiven çıkma gibi fiziksel aktivitelerle şiddetlenir. Ancak migren ‘yalnızca bir baş ağrısı’ değildir. İnsanların çoğu aynı zamanda bulantı hisseder, bazısı da kusar. Migrendeki baş ağrısına eşlik eden ve sık görülen diğer belirtiler arasında, ışığa, sese ve kokulara aşırı duyarlılık da yer alır. Migrenli insanlar, çoğu atakları sırasında karanlık ve sessiz bir oda ararlar. Eğer hiç tedavi edilmezse, migren tipik olarak 4 saat ile 3 gün arasında sürer; ancak süre ortalama 1 gündür.

4. Ağrının Geçme Dönemi:

Baş ağrısı durduktan ya da geçtikten sonra, kişinin kendini yeniden normal hissetmesine kadar geçen süredir.

Migren, Baş Ağrısı Öncesi veya Ağrı Süresince Vücuda Nasıl Etki Eder?

- Kabızlık veya ishal olunur. Yani sindirim sistemi etkilenir.

- Sinir sistemi etkilenir, sinirlilik gözlemlenir.

- Mide bulantısı veya kusmalar görülebilir.

- Işığa karşı aşırı duyarlılık olabilir.

- Gürültüye karşı aşırı tepki duyulabilir.

- Kan damarlarında gözle görülebilir derecede genişlemeler gözlemlenebilir.

- Boyun ve omuz ağrıları hissedilir.

- Boyun ve omuzda tutukluklar hissedilir.

- El ve ayaklarda sızı hissedilir.

- Dokunma hissi azalır.

- Aşırı hassasiyet ortaya çıkar.

5. MİGREN TEDAVİSİ:

Ağrı geldiği zaman, karanlık bir odada sırt üstü yatmak oldukça etkilidir. Ayrıca, hazımsızlığı önlemek, haftada iki kere ılık banyo yapmak, sebze yemek ve kahve, çay, sigara, içki gibi zararlı şeyleri terk etmek gerekir.

Ağrı kesiciler, baş ağrısını giderir; ancak ağrının nedenini ortadan kaldırmaz. Ağrı ilk ortaya çıktığında alınırlarsa en iyi etkiyi gösterirler. Ancak daha çok ilaç içmenin daha çok rahatlama sağlayacağı düşüncesi büyük bir yanlıştır. Ayrıca bu durum, ilacın gereğinden fazla kullanımına bağlı baş ağrılarına da neden olabilir (rebound baş ağrıları).

Migren ağrısını önlemeye yönelik ilaçlar, ağrıların sıklığını gidermek için kullanılmaktadır. Ağrı kesicilerden farklı olarak baş ağrısı olmasa bile her gün alınmaları gerekmektedir. Bu ilaçlar baş ağrılarını önlemese bile baş ağrısı yaşama sıklığını ve ağrıların şiddetini azaltmaktadır. Diğer yandan migren tedavisinde ilaç almaktan başka yaşam biçimi değişikliği de faydalıdır.

Migrenin ilaç tedavisinde iki yol izlenir:

1. Akut tedavi (atak tedavisi): Atak tedavisi için basit ağrı kesiciler kullanılabilir, ya da migren ataklarına özel ilaçlar alınabilir.

2. Önleme tedavisi: Özellikle ataklar çok sıksa ve yaşam kalitesini çok bozuyorsa önleme tedavisi uygulanır. Bu tedavide migren atağı olsun olmasın, her gün ilaç alınır. Önleme tedavisi atakların sıklığını ve şiddetini azaltmaya yöneliktir.

Yaşam biçimi değişiklikleri:

Migren ataklarını önlemek için alınacak önlemlerden ilki, parlak ışık, rüzgar, keskin kokular gibi tetikleyicilerden uzak durmaktır. Düzenli ve vücudu aşırı zorlamayan yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi egzersizler kaslardaki gerginliği azaltır, dolaşımı artırarak atakları önler.

Ancak, sık olmamakla birlikte baş ağrılarının daha ciddi rahatsızlıkların habercisi olabileceğini unutmamak gerekir. Bu nedenle aşağıdaki gibi baş ağrıları varsa muhakkak bir doktora danışmak gereklidir:

 Baş ağrısı aniden ortaya çıkıyorsa,

 Geçmiyorsa,

 Çift görmeye neden oluyor, halsizliği artırıyor veya duyu kaybına neden oluyorsa,

 50 yaşından sonra ortaya çıkmışsa,

 Başa gelen bir darbe veya kaza sonrası ortaya çıkmışsa,

 Boyunda sertlik veya ateş şeklinde kendini gösteriyorsa,

 Alışılmadık bir durum yaratıyorsa,

 Şu ana kadar hiç böyle ağrımadığı düşünülüyorsa.

6. MİGREN DİYETİ

Aşağıda verilen şekilde bir diyet listesine uymak migren ataklarından sakınmada faydalı olabilir.

Müsaade edilenler: Kafeinsiz kahve, meyve suları, soda (kahve, çay, kola gibi kafeinli içecekler günde 2 fincanı geçmemelidir), donmuş veya taze her türlü et, her türlü unlu mamul (kepek ekmeği, buğday, yulaf ezmesi), pirinç, sınırlı olmak üzere süt, yoğurt, peynir (ancak bazı peynir cinsleri yenmemelidir), meyveler (örneğin kaysı, elma, armut), şeker, bal.

Sakınılması gerekenler: Çikolata, kakao, alkollü içecekler, işlemden geçirilmiş konserve veya eskimiş etler, salam, sucuk ve sosis gibi yiyecekler, tuzlanmış ve kurutulmuş balık, çikolatalı süt, eski peynir, rokfor, mozeralla ve cheddar tipi peynir, peynir içeren ekmek ve krakerler, kakaolu kek, ekşi mayadan yapılan ekmek, çikolata veya fındık-fıstık-ceviz gibi kuru yemişleri ihtiva eden ekmek ve tahıl mamulleri, pancar, mercimek, bezelye, bakla, soğan, zeytin, bazı meyveler (avokado, incir, kuru üzüm, kırmızı erik), çikolatalı şekerlemeler, keçiboynuzu, pizza, dondurma, soya sosu, monosodyum glutamat içeren yiyecekler (örneğin Çin yemekleri), kabuklu yiyecekler ve tohumlar (yer fıstığı, susam, ayçiçeği ve kabak çekirdeği), turşu ve salamura halindeki yiyecekler.

Genel olarak dikkat edilmesi gerekenler:

• Günde 3-6 öğün yemeli ancak yenen miktarların az olmasına dikkat edilmelidir.

• Uzun süre aç kalmaktan kaçınılmalıdır.

Uzm.Dr. Candan OFLUOĞLU
Nefsinle değil, kalbinle düşün ve karar ver!

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Migrene melisa, kalbe kediotu
« Yanıtla #20 : 12 Aralık 2010, 00:43:06 »
Kaplama meshinin miğrene şifa olduğunu dinlemiştik hocalarımızdan.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı mazlum

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 861
  • Allah'a giden tüm yollar.Kalp lerden gecer.
Ynt: Migrene melisa, kalbe kediotu
« Yanıtla #21 : 25 Şubat 2011, 02:58:50 »
Sayın Tuğra sizi Sadakatin Lokman Hekimi yarışmasına aday gösteriyorum.Ve ilk oy benden.
Bu ne güzel iltifat Tuğra'ya , İsra'nında hakkını yememek gerek !
Tuğra ve isradan Lütf ederlerse . Uyku hakkında bir çalışma bekleriz .
Uykuyla alakalı ,Saglık Maneviyat Zaman ve İsraf ,kısacası Nerdeyse hayatımızın üçte birini kimilerinde daha fazlasını kapsayan  uyku ,bütün bunları kapsayan tek bir başlıkta toplayıp uykuyla alakalı , Zahiri ve Batini yönüyle ,araştırıb bizler'le paylaşır sanız menmun oluruz saygı ve Slm lar .
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kekik Ve Faydaları
« Yanıtla #22 : 25 Haziran 2011, 18:22:56 »
Kekik, binlerce yıldan beri faydaları bilinen ve kullanılan bir şifa kaynağıdır. Türkiye’nin hemen hemen her yerinde bol miktarda yetişir. Bazı üniversitelerde yapılan araştırmalara göre kekik; ihtiva ettiği maddelerle “antioksidan”, kanser oluşumunu engellemesiyle “antikanserojen”, diyabet hastalığına mani olduğundan “antidiyabetik” ve vücuttaki kolesterolu ayarladığından “antikolestremik” olduğu tesbit edilmiştir.
 
Kekik yaşlanmayı geciktirir, vücütta tümör oluşumunu engeller, şekeri düşürür ve gıdaların bozulmasını geciktirir, mide, karın ve baş ağrılarında, ani spazmların çözülmesinde, bağırsak ve karaciğer iltihaplarının giderilmesinde, damar tıkanıklığı, böbrek ve idrar kesesi hastalıklarında, baş dönmesi, boğmaca ve öksürük krizlerinde, yorgunluk ve halsizliklerde faydalıdır.
 
Türk mutfağında lezzet arttırıcı baharat olarak da kullanılır. Tabiatta bol miktarda bulunan kekik hayvanların
 sağlıklarının korunmasına katkısı olduğu gibi bilhassa et kalitesini de artırır.

 Kekik, yaş ve kurutulmuş olarak kullanıldığı gibi, çayı, suyu ve yağı çıkarılarak da kullanılır.
 Kekik çayı; hazmı kolaylaştırır, mide ağrılarını giderir, iştah açar. Organizmayı güçlendirir ve ergenlik
 sivilcelerini engeller.

Kekik suyu; bağirsaklardaki parazitleri düşürür, teskin edici, yatıştırıcı ve spazm çözücüdür. Organizmanın
 düzenli çalışmasmı sağlar .Kolestrolü düşürür. Böbrekteki kum ve taşların tedavısınde ıyı sonuç verır. Kekık
 suyu gargarası ağız, diş ve boğaz iltihaplarını iyileştirir.

 Sara krizini önler. Vücuttaki fazla yağların yakılmasını sağlar.

 Kekik yağı; sızma zeytinyağı ile birlikte ağrının olduğu bölgeye masaj yapılırsa ağrıyı dindirir. Mide ağrısı
 için kesme şeker üzerine bir kaç damla damlatılarak kullanılabilir.

http://sihhatmerkezi.com/kekik-ve-faydalari/

Not; Faranjit için günde bir kaç kez gargarası çok faydalıdır.
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Dünyanın En Faydalı 12 Bitkisi
« Yanıtla #23 : 03 Ocak 2012, 15:26:21 »
Dünyanın En Faydalı 12 Bitkisi

Çağlardan beri insanlar tedavi amacıyla bitkilere yöneliyor. Son yıllarda bunun daha popüler olmasının nedeni, sağlık sigortalarının ve ilaç fiyatlarının yüksek olması. İşte doğal tedavi amaçlı kullanılan faydalı bitkiler...

1.Aloe Vera

Toplum arasında en çok bilinen ve kullanımına en çok rastlanılan bitki olan aloe vera, güneş veya kazalar sonucu oluşan yanıkların tedavisinde tercih ediliyor. Bitkinin asıl yararlı kısmı aloe vera yaprağı. Aloe vera yetiştirmek için tek gerekli şey ise su. Yaprağın içinden çıkan su yanıkların neden olduğu acıyı azaltıyor ve iyileşme sürecini hızlandırıyor.

2.Kızılcık Suyu

Kızılcık suyunun en çok bilinen yararı boşaltım sistemi sorunlarını çözmekteki etkisidir. Bakteriyel enfeksiyonu tedavi ederek sorunların çözülmesini sağlar. Kızılcık suyu, yüksek kolesterol ve kalp yetmezliği gibi sıkıntıları olan hastaların kalp sağlığını olumlu yönde etkilemektedir. C vitamini yönünden de oldukça zengin olan kızılcık suyu, dişlerin çürümesini ve plak oluşumunu engeller. Kızılcığın içinde bulunan asitler bileşikler ise böbrek ve tümör oluşumunu önler.

3. Ekinezya

Ekinezya Amerikan yerlilerinin yaraları iyileştirmekte kullandıkları ve bilinen hiçbir yan etkisi olan bir bitkidir. Ekinezyanın içinde bulunan maddeler grip ve nezle virüslerine karşı etkili olduğu için özellikle grip mevsimlerinde tercih edilmektedir. Ekinezya bağışıklık sistemini güçlendirerek daha hızlı bir iyileşme sağlar. Boğaz ağrıları, öksürük ve tıkanıklık ekinezya bitkisi sayesinde kolayca atlatılmaktadır.

4. Siyah Yılan Kökü

Siyah yılan kökü, menopoz için önerilen ve bu yönüyle bilinen bir bitkidir. Siyah yılan kökü sinirlerin gevşemesine ve dolayısıyla menopoz döneminin kolay atlatılmasına yardımcı olur. Siyah yılan kökü, menopoz döneminde oldukça sıkıntı veren ateş basması ataklarını önler. Üreme sistemi üzerinde oldukça etkili olan siyah yılan kökü hormonları dengeleyerek menopozun yanı sıra adet öncesi sendromu ve kaslarda meydana gelen kramplar gibi durumların tedavisinde de kullanılır.

5. Günlük

Anadolu Sığla ağacı olarak da bilinen günlük ağacının gövdesinden elde edilen sakız, özellikle eklem iltihabı ve bursitin tedavisinde kullanılır. Aynı zamanda ishal ve solunum yolları şikâyetleri gibi sorunların tedavisinde de oldukça etkilidir. Ayrıca yüksek kolesterol, damla hastalığı, bel ağrıları, kas yangısı, fibromiyalji, obezlik, dizanteri ve göğüs hastalıklarına da iyi geldiği bilinmektedir.

6. Papatya

Genellikle çayı yapılarak içilen papatya, bağırsaklarda oluşan sorunları rahatlatmasıyla bilinir. Ayrıca mide bulantısı ve gastroentirit tedavisinde de kullanılır. Papatyanın rahatlatıcı özelliği hem çocuklar hem de yetişkinler üzerinde etkilidir. Uyumakta zorluk çeken çocuklarda güvenle kullanılabileceği gibi stres altında hissedildiği zamanlarda da yetişkinler tarafından tercih edilebilir.

7. Hayıt Ağacı

Hayıt ağacı menstural dönemi düzenler ve kadınlarda progesteron hormonunun salgılanmasını sağlar. Hayıt ağacı meyveleri yavaş etki eden ve ancak uzun süreli kullanımda etkilerini gösteren bir bitkidir. Hamile kalma sorunu yaşayan bayanlarda 1–2 yıl süreli kullanılır ve hamilelik başladığında kullanımına son verilir. Ayrıca adet öncesi dönemle ilişkilendirilen kramplar ve göğüs bölgesinde hassaslığa neden olan prolaktin hormonu üretim seviyesini de düşürür.

8. Kahve

İçerdiği kafein nedeniyle çoğu beslenme önerisinde yer almayan kahve, bazı durumlarda olumlu etkilere de sahiptir. Acının algılanmasını bloke ederek ağrıların azaltılmasında, bronşları açarak grip, soğuk algınlığı ve astım gibi rahatsızların tedavisinde kullanılabilir. Koreli bilim adamlarının yaptığı araştırmalara göre kahvenin içinde bulunan kafein, fiziksel dayanıklılığı da artırıyor.

9. Çuha Çiçeği Yağı

Çuha çiçeği yağı, genellikle romatoid artiridin etkilerini azaltmada ve kolesterolü düşürmede kullanılır. Çuha çiçeği obezlik, sindirim sorunları ve solunum yolları şikâyetleri için de tercih edilen bir bitkidir. Ayrıca adet öncesi sendromunu şikâyeti olan bayanlar tarafından da kullanılır. Ancak hamilelik söz konusu olduğunda kullanılmaması gerekmektedir.

10. Gümüş Düğme

Dayanılmaz ağrıya neden olan migrenin tam nedeni bilinmiyor. Bazı uzmanlar bu sorunun nedenini baştaki kan damarlarının genişleyerek sinirlere baskı yapmasından kaynaklandığını savunuyor. Gümüş düğme beyinde bulunan kan damarlarını rahatlatarak duyulan acıyı azaltıyor. Gümüş düğme bitkisinin diğer yararları ise doku ve eklemlerde meydana gelen iltihaplar azaltması. Ayrıca yüksek ateşin düşürülmesinde de oldukça etkili olan gümüş düğme, vücutta aspirin gibi işlev görürken yan etkileri olmadığı için daha çok tercih edilebilecek bir bitki.

11. Keten Tohumu

Susam tanelerinden biraz daha büyük olan keten tohumu, Omega–9 ve Omega–3 asitleri, lif, protein, manganez, magnezyum, çinko ve diğer bir dizi mineral açısından oldukça zengindir. Keten tohumu birçok soruna çözüm getirmesi nedeniyle geniş bir kitle tarafından tercih edilir. 

12. Sarımsak

Sarımsak pek beğenilmeyen bir kokuya sahip olmasına rağmen sağlık açısından oldukça yararlı bir bitkidir. Mikroplara ve virüslere karşı vücuda direnç kazandırdığı bilinmektedir. Sarımsak kolesterol ve yüksek tansiyonun düşürülmesinde, kan şekerini dengelemede, kanserle mücadelede, bronşitin belirtilerini azaltmada ve bağışıklık sistemini güçlendirmede oldukça etkilidir. Ayrıca soğuk algınlığına da iyi gelmektedir.
 
hastane.com
〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Baş ağrıları ve EMDR
« Yanıtla #24 : 27 Ocak 2014, 05:54:58 »
Baş ağrıları ve EMDR
 
     Değerli okuyucular, baş ağrıları nedeniyle yılda 10 milyondan fazla insan doktorlara, acil servislere gitmektedir. Günlük yaşantımızı altüst eden baş ağrıları 2 gruba ayrılır;
-Primer baş ağrısı: Migren, gerilim tipi baş ağrısı ve küme baş ağrısı. Baş ağrılarının %90’ından fazlası bu gruba girer.
-Sekonder baş ağrısı: Başka bir hastalık nedeniyle ortaya çıkan baş ağrıları (enfeksiyonlar, kafa tümörleri gibi
  En sık görülen baş ağrısı tipi gerilim tipi baş ağrısıdır. Bu tip baş ağrısı genellikle 20 yaş civarında başlar ve ilerki yaşlarda azalır. Kadınlarda erkeklere oranla biraz daha fazla görülür. Bu ağrılar günün herhangi bir saatinde ortaya çıkabilir. Bu baş ağrısı türünün altında yatan sebepler; duruş ve pozisyon alışkanlıklarına bağlı olarak kaslardaki gerginlik ve kasılma, çevresel faktörlerin değişmesi, aşırı sorumluluk yüklenme, düş kırıklıklarıdır. Ailesel ve ekonomik sorunlar gibi insan hayatındaki önemli değişikliklere bağlı anksiyete ve depresyon tetikleyicidir.
 Gerilim tipi baş ağrısı migrenin aksine genellikle tek bir bölgede oluşmaz. Daha yaygın bir seyir gösterir, saatler boyu sürer. Genellikle basınç, sıkışma, ağırlık tarzında olup seyrek olarak zonklayıcı tarzdadır. Fiziksel aktiviteden pek etkilenmez ve günlük hayatı etkileyici değildir. Migrende ağrı öncesinde görülen ışık ve sesten rahatsız olma, gerilim tipi baş ağrısında çoklukla yoktur. Ayrıca migrende olduğu gibi hızlı bir başlangıç göstermez, hastaların çoğu ne zaman başladığının farkında olmayabilirler, ağrı yavaş yavaş yaygınlaştığında hissedilir hale gelir. Migrenli hastalar sessizlik ve dış etkenlerden uzaklaşma eğiliminde olurlar; ancak gerilim tipi baş ağrısı çekenlerde tam tersi durumlar gözlenir. Bu da aslında ağrının kaynağı olan gerilimden kurtulmayı ve rahatlamayı getirir.
  Değerli okuyucularım, bedensel hastalıklar, ruhsal hastalıklara göre her zaman toplumda daha fazla anlayışla, hoşgörüyle karşılanan bir niteliktedir. Ruhum ağrıyor diyemeyiz de bedenim ağrıyor deyiveririz. “Kızgınım”, “sana kırıldım” demektense, “kolum ağrıyor”, “ellerim uyuşuyor”, “tansiyonum yükseliyor” demek daha kolay gelir. Bir bayan danışanım bu durumu seansta şöyle ifade etmişti: “Kıvanç hanım, dört yıldan beri evliyim. Bir çocuğum var. Çocuğum iki yaşında ve çok huysuz bir erkek çocuğu. Eşim görev gereği çok yoğun ve stresli bir ortamda çalışıyor. Bu yüzden oğlumuzun en ufak bir ağlamasında sinirleri bozuluyor, çocuğun sesine katlanamıyor. Bu yüzden çok sık tartışıyoruz. Başımda uyuşmalar başladı, sanki tepemde karıncalar geziyordu. Bunun fiziksel bir sorundan kaynaklandığını düşündüğümden boşu boşuna dahiliye, nöroloji doktorlarına başvurdum ama bir sonuç alamadım. Psikiyatri doktoruna muayene olunca baş uyuşmalarımın psikolojik olduğunu öğrendim. Oysa ben kendime ruhsal sıkıntıları konduramamıştım. Eşim ve ailesi bu durumu öğrenirlerse ne derler bana, ne bahane bulurlar diye düşündüm. ”
  Baş ağrılarımız kimi zaman da günlük sevimsiz bir işle karşılaştığımızda ortaya çıkabilir. Danışanım olan Serap hanımın, kocasının ailesine gidecekleri her seferde baş uyuşmaları oluyordu. Sonunda kocasının akrabalarının mesleki açıdan yüksek niteliklere sahip oldukları ve kendisine yukarıdan baktıkları, bu nedenle de danışanımın kendisini tehdit altında hissettiği ortaya çıktı.
İlerleyen seanslarda Serap hanımın kocasının akrabalarına, kendisinden daha rahat bir hayat sürdükleri için içerlediği ve bu nedenle onlarla konuşmak istemediği ortaya çıktı. Onlar tarafından yapılan her sohbet girişimi, danışanım tarafından derhal engellenmişti. Diğer kişiyi ya görmezlikten geliyordu ya da kırıcı bir cevap veriyordu. Zamanla o aile de kendisiyle konuşmamaya başladı. Danışanım da bu durumu tepeden bakmak olarak yorumladı. En çok korktuğu şeyin gerçekleştiğini gördü. Kocasının akrabalarını ziyaret etmeye gidecekleri her seferde başının ağrımaya başlaması bir bakıma o kadar kötü değildi. En azından vicdanını rahatlatıyordu; çünkü onlara gitmemek için geçerli bir mazereti vardı.
Danışanım kıskançlık duygularını bertaraf etmekte zorlandı. Ancak akıllı bir hanımdı ve hem ziyaretlerinde nahoş ortamın hem de baş ağrılarının kendi aşağılık kompleksinden kaynaklandığını anladı. Sorunun altında yatanın ne olduğunu anlayınca tutumunu değiştirdi ve baş ağrılarından kurtuldu. Ayrıca danışanımın geçmişte yaşadığı olumsuz travmaların rahatsız edici olumsuz etkileri EMDR tekniği ile çözümlendi.
  Kronik ağrı tedavisinde en yeni ve güncel olan tedavi tekniği teorisini, Bilgi işleme yaklaşımından alan “Göz hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden Yapılandırma (EMDR) tekniğinden alır. Bu yaklaşıma göre; kronik ağrı, daha önceden yaşanmış ağrı atakları tarafından oluşturulmuş bir tür travmatik yaşantıdır. Tekrarlayan ağrı, korku tepkilerinin uyarılmasına yol açar. Ağrı ile ilgili olumsuz anılar birkaç yolla öğrenilmiştir. İncinme, ağrıya neden olur, bu olumsuz duygularla eşleştirilir. Sonraki ağrı epizodları, çözümlenmemiş bu duygular için ipucu olur. Bireylerde ağrının verdiği rahatsızlık anksiyete ile birleştirilerek koşullandırılmış tepkilerin hissedilmesi ve yakınmayı ortaya çıkarır. Buna ek olarak, ağrı travmayı oluşturan medikal bir problemin, psikolojik bir problemin gelişmesine yol açar. (Grant 1998)
  Kronik ağrının EMDR tekniği ile ele alınışında yapılan kısaca; terapi seansı içersinde terapist eşliğinde ağrıya ilişkin geçmişten başlayarak rahatsız edici anıların, yeniden anımsanarak bunların terapiye özel tekniklerin uygulanması yoluyla yeniden işlemlenerek azalmasını sağlamaktır.   Baş ağrısı tedavisinde son yıllarda önemli adımlar atılmıştır. Ağrı kesiciler ve kas gevşetici ilaçların yanısıra depresyona karşı kullanılan ilaçlar tedavide önemli rol oynamaktadır. Baş ağrılarını önlemede stresi arttıran durumları belirlemek ve onlardan uzak durmak çok önemlidir. Düzenli egzersiz yapmak ve yeterli düzenli uyumak ağrı şikayetlerinin gerilemesini sağlayacaktır. Mizah duygusunu koruyan, hayata pozitif ve şükrederek bakan kişilerde özellikle gerilim tipi baş ağrıları daha az görülmektedir.
 Ağrısız, sağlıklı günler geçirmeniz duasıyla Allah’a emanet olunuz.
Danışma  Telefonu: 0 506 401 79 91-0 212 503 79 95
Kıvanç Tığlı. Yeni Akit. Habervaktim.com.
26 Ocak 2014 Pazar 11:00

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Migrenin Nedeni Vitamin ve Mineral Eksikliği (D, B12, CoQ10, Magnezyum)
« Yanıtla #25 : 31 Temmuz 2016, 16:06:22 »
Hangi Taşı Kaldırsak Altından D Vitamini Eksikliği Çıkıyor!

Migrenin nedeni vitamin eksikliği mi?

Günümüzde çok sayıda insanı etkileyen migrene neyin yol açtığı her hastada belirlenemiyor. Sebebi belli olmayan migrenin tedavisi de zor oluyor ve istenen sonucu vermiyor. Yeni araştırmalar ise bazı baş ağrısı tiplerinin altında yatan nedenin vitamin eksikliği olduğunu gösteriyor.

Baş ağrısının sağlık hizmetlerinde doktora gitme nedenleri arasında önemli bir yer tuttuğunu belirten İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Canfeza Sezgin, migrenin baş ağrısına yol açan en önemli sorunlardan biri olduğunu belirtti.
Migreni olanların baş ağrısı, bulantı ve görme sorunlarına karşı çaresizliği çok iyi bildiğini ve çözüm aradığını aktaran Sezgin, “Doktorlar bile migrene neyin yol açtığını bilmiyorken çözüme ulaşmak zordur. Ancak yeni araştırmalar bazı baş ağrılarının vitamin eksikliğinden kaynaklandığını göstermektedir” dedi.

Amerikan Baş Ağrısı Derneği’nin Haziran 2016’da 58. Toplantısını yaptığını ve burada bazı yeni bulguların paylaşıldığını dile getiren Sezgin, o yeni bulgular hakkında ntv.com.tr’ye şunları söyledi:

VİTAMİN DÜZEYLERİ İLE MİGREN BAĞLANTILI MI?

 “Bu toplantılarda, bazı vitamin düzeylerinin migrenden kaynaklı baş ağrılarına etki edebileceği potansiyeli üzerinde duruldu. Araştırmacılar, çocuklarda, gençlerde ve erişkinlerde sık görülen migrenin muhtemelen azalmış D vitamini, riboflavin (B12 vitamini) ve koenzim Q10 (CoQ10) düzeyleriyle ilgili olabileceğini söyledi. Bu vitaminler hücrelerimizin düzgün çalışması için enerji üretim yerleri olan mitokondriler için oldukça önemli.” Sezgin, bu bulguların şaşırtıcı olmadığını, bilim dünyasının daha yeni kabul ettiği bu durumun tamamlayıcı tedavi ile uğraşan doktorlar tarafından yıllar önce dile getirildiğini vurguladı.

Tam Şifa kitabında migrenin tıbbi tedavisi yanı sıra bahsedilen takviyelerle başarılı tedavisi hakkında araştırma ve önerileri paylaştığını belirten Prof. Sezgin, az sayıdaki bilimsel kanıtların daha yeni kabul görmeye başladığını söyledi: “Migrene neden olan işlev eksikliği muhtemelen eksik vitamin alımından kaynaklı olup, bu durum enerji eksikliğine yol açarak migreni arttırıyor olabilir.” Prof. Sezgin’in aktardığına göre, toplantıda sunulan çalışmada Hershey ve arkadaşları 7691 genç migren hastasının D vitamini, B12, CoQ10 ve folat seviyelerini mevcut kayıtlarına göre analiz ettiler. Katılımcıların % 15’inde normal düzeylerinden daha düşük riboflavin seviyeleri gözlendi. Katılımcıların % 30’unda düşük CoQ10 seviyeleri ve neredeyse % 70 kadarında önemli ölçüde düşük D vitamini seviyeleri gözlendi.

VİTAMİN DESTEĞİ HAFİF MİGRENİ ENGELLEYEBİLİR

Aynı zamanda, müzmin migreni olan kişilerde CoQ10 eksikliğinin, ataklar halinde gelen migrene sahip bireylere göre daha sık olduğu gösterildi. Kızlar ve genç kadınlarda erkeklere göre CoQ10 eksikliği daha çok görülürken, erkeklerde ise D vitamini eksikliği daha fazla göze çarptı.
Çalışmayı değerlendiren ve bu eğilimlerin nedenlerini bulmak için daha çok çalışmaya ihtiyaç olduğunu vurgulayan Prof. Sezgin, “Hafif migrenlilerde destek ve takviye uygulamasının yakınmaları azaltma veya engellemede yararlı olabileceği düşünülmektedir” dedi.

Sezgin’e göre, D vitamini eksikliğinin en sık nedenleri; katı vegan diyet (D vitamininin en doğal kaynakları, sığır eti, karaciğer, balık ve balık yağları, yumurta sarısı, süt gibi hayvansal temelli besinler), güneş ışığından yeterince faydalanmamak ve koyu ten rengine sahip olmak.(Melanin pigmenti, cildin D vitamini yapma yeteneğini azaltır).

TEKNOLOJİ İÇERMEYEN OYUNLAR “ÇÖP” OLARAK GÖRÜLÜYOR

İngiltere’de yapılan bir ankete atıfta bulunan Sezgin şöyle devam etti: “Ankete katılan ebeveynlerin % 62’si çocuklarının dışarıda oyun oynama olasılıklarının geçmişe göre daha az olduğunu belirtti. Belki de çok daha önemlisi, ebeveynlerin %77’si çocuklarının teknoloji içermeyen oyunları ‘çöp’ olarak gördüklerini söylemeleri. Bu katılımcıların 4’te 3’ü çocuklarının dışarıda gerçek bir spordansa içeride sanal bir spor oyununu tercih ettiklerini de eklemiş. Bu durum, küresel ekonominin sarmala aldığı bütün gelişmiş ülkelerde vahim tablonun özetidir aslında. Güneş ışığının yetersiz alımı, D vitamini eksikliğinde önemli bir rol oynamaktadır.”

BEŞ ÇOCUKTAN BİRİ DIŞARI ÇIKMIYOR

İngiltere’de çocukların günlük dışarıda bulunma süreleri 30 dakika ya da daha az. Yani çocuklar, cezaevindeki bir mahkûmdan daha az dışarıda duruyor. Beş çocuktan biri ise asla dışarı çıkmıyor.

ÇOCUKLARDA KANSER VE DİYABET RİSKİ DE ARTIYOR

Bizde de durum çok farklı değil. Ülkemizde çocukların giderek bilgisayar oyunu/cep telefonu/AVM/fast food bağımlısı bir kuşak haline geldiğini belirten Prof. Sezgin sadece migren değil, şişmanlık, kanser, diyabet ve kalp-damar hastalığı riskinin çocukları tehdit ettiğini söyledi.

O KUŞAĞI GELİYOR

X, Y, Z kuşağı derken hareketsizliğe bağlı O (obez) kuşağının geldiğini belirten Sezgin, bunun engellenmesi için eğitim ve çocukların rol modellerinin yardımıyla sağlıklı yaşama teşvik edilmeleri gerektiğinin altını çizdi.

Kaynaklar: http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/head.12832/epdf
Canfeza Sezgin, Migren. Tam Şifa

Bizim aldığımız kaynak:
http://www.ntv.com.tr/saglik/migrenin-nedeni-vitamin-eksikligi-mi,SP0BSzIzEkWsd2zN-yIulw?_ref=infinite