Gönderen Konu: Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz!  (Okunma sayısı 18494 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı selamet

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 3
Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz!
« : 07 Mart 2004, 02:42:31 »

"Allah'ın size lutfettiği şeylerle şımarmayınız.
Çünkü Allah, kendini beğenip övünen kimseleri sevmez." Kur'an-ı Kerim, Hadid, 237

Tarihler 1912 Nisan'ını gösterdiğinde, İngiltere'nin Southampton Limanı'ndan New York istikametine bir gemi hareket etti.

17 bin kişinin emeği ile inşa edilen bu yolcu gemisi zamanın en büyük gemisiydi. Gemiyi yapan mühendisler bu geminin asla batırılımayacağını iddia ediyorlardı. Herkese, her şeye meydan okuyorlardı. Kendilerine o kadar güveniyorlar ve kendileri ile o kadar gurur duyuyorlardı ki, geminin ismini bile Yunan mitolojisindeki bir "tabrı"!
ismi vermişlerdi; Titanic! (yunan mitolojisine göre yer tanrısı Gaia ile gök tanrısı Uranos'un birleşmeleri sonucunda altısı dişi, altısı erkek olmak üzere on iki Titan doğduğu söylenir.)



Geminin kaptanı Smith daha da ileri giderek, haşa "Tanrı bile bu gemiyi batıramaz." deme cür'etini gösteriyordu.

Gemi inşa edilirken her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü. İçinde, Paris'in ünlü kafelerinin bir benzeri
olan Cafe de Parisien de vardı, bir Türk hamamı da... Çölde geziniyor izlenimi edinmek isteyenler için elektrikli düğmesine basınca yürüyen deve de vardı, Lyon usulü pişirilmiş tavuk da...

Mühendislere göre, her şeyden önce bu muhteşem teknoloji harikasının tabanı birbirinden bağımsız kompartımanlardan meydana gelmişti. Herhangi bir sebeple gemi alttan bir darbe aldığında, sadece darbeyi alan bölüm su dolacaktı. En kötü ihtimal olan iki geminin çarpışması durumunda dahi kompartımanların bir kısmı su alacak, bu durumda da geminin batması en az üç gün sürecekti. Bu kadar uzun zamanda da mutlaka bir yerden kurtarma için yardım geleckti. Üstelik dünyanın en kaliteli çeliği bu gemi için kullanılmıştı.

Mühendisler, geminin önden veya arkadan darbe alacağını hesaplamıştı. Halbuki yan unutmuşlardı.

"Azap onlara ummadıkları yerden gelmişti." (Nahl Suresi, 26)

Titanic, soğuk bir Nisan akşamı New Foundland açıklarında gece karanlığında yol alıyordu.
Karşılarına bir buzdağı çıkmıştı.





Eğer nöbet tutan gözcüler buzdağını farketmeden buzdağına çarpsaydı, gemi önden hasar alacak ve sadece ön tarafındaki kompartıman suyla dolacaktı. Böylece Titanic, batmamış olacaktı. Fakat buzdağı görüldüğü ve son bir umutla manevra yapıldı. Dünyanın en büyük gemisi kendini kurtaramadı ve buzdağı geminin yan tarafını baştan sona kadar bir bıçak gibi kesti. Bir değil bütün kompartımanlar su ile doldu ve batmaz denilen teknoloji devi Titanic, içindekilerin eğlence çığlıkları ölüm haykırışlarına dönüşerek sulara gömüldü.

Evet, üç günde batmaz denilen Titanic, üç saat içinde okyanusun üç bin metre derinliğine gömülüverdi.
Tarih yine tekerrür etmiş, insanoğlu putlaştırdığı şeylerle cezalandırılmıştı.

1992 yılında su altına 20 saatten fazla inceleme yapan Kanadalı uzmanlar, Titanic'in buzdağına çarpan kısmında yaptıkları incelemelerde çok enteresan noktalar yakaladı. Buzdağı, geminin o kısmına öyle kritik bir açıdan
çarpmıştı ki, o açının biraz daha az veya fazla olması halinde kaza çok daha az zararla atlatılabilecekti.

Evet, Nemrutça ve Firavunca davranış ve tutumlar, şımarıkça söylenen sözler gayretullaha dokunur,
karşılığı da ağır olur.

Her şeyin ve herkesin üzerindeki Yüce Kudret'iunutan ve O'nun izzetini rencide edenler, ismiyle olduğu kadar,
kendisine ait iddialarla da tabiata, denize ve hatta İlahi Kudret'e savaş açanların yaptıkları "batması imkansız"
denilen bu dev gemi, O sonsuz Kudret, Sahibi üç saat içinde sulara gömülüverdi.

"İşte insan dahi Hâlıkının rahmetini inkar vehikmetini ittiham edecek bir tarzda küfran-ı nimet suretinde karun gibi:
'Ben kendi ilmimle, kendi iktidarımla kazandım" dese, elbette sille-i azaba kendini müstahak eder. Demek ki şu
meşhud saltanat-ı insaniyyet ve terakkiyat-ı beşerriye ve kemalât-ı medeniyet; celb ile değil, galebe ile değil,
cidâl ile değil, belki ona onun za'fı için teshir (hizmetkâr) edilmiş, onun aczi için ona muavenet edilmiş, onun farkı
için ona ihsan edilmiş, onun cehil için ona ilham edilmiş, onun ihtiyacı için ona ikram edilmiş. Ve o saltanatın
sebebi, kuvvet ve iktidar-ı ilmi değil, belki şefkat ve re'fet'-i Rabbaniye ve rahmet ve hikmet-i İlâhiyyedir ki;
eşyayı ona teshir etmiştir." Bediüzzaman

Titanic bu macerayı yaşarken Allah (cc) kendisine sığınanların,
O'na açılan elleri bir umut çığlığı olarak görenlerin dualarını boş çevirmiyordu.

1912 yılının bir Nisan akşamı Bayan Gracie, içinde büyük bir sıkıntı hissederek erkenden yattı.
Bir türlü uyuyamıyor, yatağında mütemadiyen dönüp duruyordu. Bu sırada birşey almak için baş
ucundaki masaya uzandı. Fakat birden masanın üzerindeki dua kitabı yere düştü.

Yerde, kitabın denizde ölüm tehlikesi geçirenlerin selameti için okunan duaya ait sayfası açılmıştı.
Bayan Gracie derhal, o sırada meşhur Titanic gemisinde seyahat etmekte olan kocasını hatırladı.
Kocasının selameti için uzun uzun dua etti ve daha sonra içi rahatlayarak uyudu.

Ertesi gün dev Titanic gemisinin battığı haberini gazetelerden öğrendi.
Titanic bir buz dağına çarparak batmıştı. Kocası emekli albay Gracie döndükten sonra mesele anlaşıldı.

Albay Gracie, gemi batmaya başlayınca önce kadınların ve çocukların,
kurtarma sandallarına yerleştirilmesine yardım etti. Sonra da bir köşeye çekilip Allah'a duaya başladı.

Vapur iyice sulara gömülmeye başlayınca kendisini kurtarabilmek için bütün gayretiyle çabaladı ve
suyun yüzüne çıkarak yakınında bulunan yarı batmış bir sandala tutunmaya muvaffak oldu.
Karısının evde rahatsızlanıp duaya başladığı zaman, Albay da diğer yolcularla birlikte bir kurtarma
motoru tarafından kurtarılmış bulunuyordu.

(Kitabın Adı: Hadiselerin İbret Dili. Yazarı : İbrahim Refik.
Yayın Evi : Albatros Yayınları /İstanbul. Basım yılı : 2000)

Çevrimdışı muallim

  • yazar
  • ****
  • İleti: 758
Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz!
« Yanıtla #1 : 18 Mart 2004, 17:50:08 »
evet ibret alınacak cok sey var burda insanlar bu kadar nankor oluyor işte
"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz."
[Hucurat Suresi 10]