Gönderen Konu: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]  (Okunma sayısı 23526 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı SadakatNet

  • Administrator
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 298
    • http://www.sadakat.net
Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« : 03 Ağustos 2008, 17:49:25 »



 
Hafta:    41


Mevzu: Misafire İkram


Araştırmalarınızı bekliyoruz..


(Araştırma yapmak demek bildiklerimizi aktarmak demek değil, bu mevzu hakkında elimizdeki mevcut kitaplardan iktibas yapmak demektir. Her üyemizden bir iktibas yapmasını istirham ediyoruz.)
Sadakat Yönetim Kurulu

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #1 : 03 Ağustos 2008, 19:56:07 »
Misafir rızkı ile gelir, ev halkının günahlarının affına sebep olur.[İ.Sünni]

Misafir, bin bereket ve bin rahmetle gelir.[Nisâb-ül ahbâr]

Müminlerin imanca en olgunu, ahlakça yüksek olanıdır. Herkes bunun yanına rahatça gelebilir, geleni gideni çok olur, başkaları ile ülfet eder, hem de kendisi ile ülfet edilir. Ülfet edemeyende [geçimsiz olanda] hayır yoktur.[Taberani]

Ancak şerli, kötü kimseler, misafir kabul etmez.[Beyheki]

Allahü teâlâ hayır murat ettiğine hediye olarak misafir gönderir.[E. Nuaym]

Misafir girmeyen eve, melekler de girmez. [Şir’a]

Garip, yatacak yer bulamayan bir misafire yardım etmek, yemek yedirmek müslümanlar üzerine borçtur. [İ.Asakir]

Allah’a ve kıyamete inanan, misafirine ikram eylesin! [Buhari]

Misafirle yenilen yemekten sorgu-sual olmaz. [Deylemi]

Sofra misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler ev sahibi için istiğfar ederler. [Taberani]

« Son Düzenleme: 03 Ağustos 2008, 19:58:27 Gönderen: isra »

Çevrimdışı Ferzin

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 240
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #2 : 03 Ağustos 2008, 22:20:45 »
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi:

Hz. Peygamber Efendimize s.a.v.bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben muhtaç ve dermansızım," dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber Efendimiz s.a.v.hanımlarından birine haber gönderdi. O da: "Seni hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki yanımda sudan başka bir şey yoktur" dedi. Sonra Hz. Peygamber Efendimiz s.a.v. başka bir hanımına haber yolladı. O da yanında hiçbir şey olmadığını söyledi.

Nihayet bütün kadınları: Hayır!, seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki yanımda sudan başka bir şey yok, diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber Efendimiz s.a.v.: "Bu adamı bu gece misafir edecek yok mu? Allah ona rahmet eylesin" dedi. Derhal Ensar'dan bir kişi kalktı: "Ben varım Ey Allah'ın Resulü!" diye cevap verdi. Hemen o adamı alıp evine götürdü.

Zevcesine hitaben: "Yanında yiyecek bir şey var mı?" dedi. Kadın: "Benim yanımda küçük çocuklarımın azığından başka bir şey yok" dedi. "O halde sen, çocukları bir şeyle avutup eğlendir. Misafirimiz içeriye girdiği zaman kandili söndürüver de o bizim de yediğimizi zannetsin. O, yemeğe uzandığında sen kandile doğru kalk da onu söndürüver" diye talimat verdi. Nihayet sofraya oturdular ve misafir yedi. Ev sahibi sabah olup da Peygamber Efendimiz'in s.a.v. huzuruna varınca: "Bu gece Hz. Allah her ikinizin misafirinize karşı yaptığınız muameleden çok hoşnut oldu" buyurdu.

Sahih-i Müslim 3829
« Son Düzenleme: 03 Ağustos 2008, 22:50:48 Gönderen: mystic »

talib 67

  • Ziyaretçi
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #3 : 04 Ağustos 2008, 07:49:28 »
Hazarda olsun seferde olsun, her Müslüman'ın birbirine ikramda bulunup yardımlaşmaları, İslam'ın genel ve en önemli prensiplerinden birisidir. Düşküne yardım elini uzatmak, yolcuyu takviye etmek, hasta ve kimsesizleri ziyaret edip tasa ve kederlerini dağıtmak... Kur'an-ı Kerim'de Allah Teala'nın emri, pratikte de Rasulullah'ın seve seve yaptığı ve ashabına sık sık yapmalarını tavsiye ettiği sünnetlerindendir.

Misafirlik sığınma ve korunma gibi bazı sebeplerden dolayı zarurî bir hal olduğu gibi, bazen de özellikle ziyaret kastıyla olan özel bir durumdur.

Her iki halde de, yanına gelen kimseye külfet de olsa bazı mükellefiyetler yüklemektedir. Konuğu rahat ettirmek, ihtiyaçlarını gidermek, gerektiği ölçüde yardımcı olmak v.s. ev sahibine düşen görevlerdir.

Kurtûbî, İbnü'l Arabî'nin: "Misafir kabul etmek farz-ı kifayedir." fikrini; bazı alimlerin de genel anlamıyla yiyecek ve barınacak yerlerin olmayışı sebebiyle köylerde vacip, şehirlerde ise, aralarda yiyecek (satılan yerler) ve sığınılacak (hanlar, oteller v.s.) yerler çok olduğu için vacip değildir, görüşlerini naklettikten sonra "Şüphesiz, misafir kerim, misafirlik de keramettir. Yabancıları kabul etmek farzdır." şeklinde kendi görüşünü beyan etmiştir. Ayrıca "Misafir kabul etmek mekarim-i âhlaktan olup İslam'ın adâbından, nebî ve salihlerin de ahlakındandır" sözleriyle de bu güzel adâba ve ahlâka teşvik etmiştir.

Görüşlerini naklettiğimiz İslam alimleri "misafir"le ilgili açıklamalar yaparken onların dinlerini araştırmamışlar, sorgulamamışlar ve genelde misafire ikramın ne denli büyük ve güzel bir ibadet olduğunu vurgu yapmışlardır. "Tanrı misafiri" deyimi bizim kültürümüzde çok önemli bir yer tutar. Barınmaya, korunmaya ve yiyeceğe ihtiyacı olan insanlar bir tanıdık ve yakınlık bulunmasa dahi bu kavram mucibince Allah'ın bir emaneti olarak kabul edilmiş ve yaratıcısına hürmeten ve O'nu ta'zimen O'nun kullarını hoşnut edebilmek için Müslümanlar bütün imkanlarını seferber etmişlerdir.

"Misafire ikram"daki bu geniş perspektif gereği bizim insanımız misafiri Yüce Yaradan'a izafe ederken sadece kendi inancından kullanılan ve özel bir anlamı olan Allah'tan ziyade neredeyse semavî ve beşerî bütün dinlerde o yüce yaratici için kullanilan "Tanri" kelimesini tercih etmiş ve "Tanri misafiri" diye "Bütün beşerin Allah'ın (c.c.) kulları olduğu" düsturuyla kabul etmiş ve misafire ikramı en büyük ibadetlerden kabul ederek yaratılana (misafire) ikram ve Yaratıcı'yı hoşnut etme ve O'nun rızasını kazanma gayreti içerisine girmiştir.

Peygamber Efendimiz bir hadislerinde: "Allah'a ve ahiret gününe inanan misafirine ikramda bulunsun. Bir gün ve bir geceden ibaret olan caizesini yerine getirsin." sözleriyle misafire ikramla imanı bir arada zikretmek suretiyle önemine işaret etmiştir. İmam-ı Gazali'nin naklettiğine göre "Bir gün İmam Malik (r.a.) kendisine misafir gelen İmam-ı Şafii hazretlerinin eline su dökmüş ve: "Sakın ha! Benden gördüğün hareket seni utandırmasın ve de şaşırtmasın. Zira misafire hizmet etmek farzdır." demiştir.

Nakledilen bu söz ve davranışlar açıkça gösteriyor ki, misafir kabul etmek ve ona ikram, izzette bulunmak Müslümanlar için önem verilmesi gereken inançla, insanlıkla ilgili bir konudur. Hal böyle olunca misafirlikle ilgili adap nedir? Suali önem kazanmaktadır. Öyleyse "Ev sahibi" ve "misafir" açısından adabı izah etmeliyiz.

Ev sahibinin uyması gereken adâb:

1- Ev sahibinin giyim ve kuşamına önem vermesi: Her Müslüman'ın güzel giyinmesi, özellikle düğün ve bayram gibi sevinçli günlerinde süslenmesi lazım geldiği gibi, özellikle misafir kabul edeceği günlerde de gelen misafirlere hoş görünümü ile de ikramda bulunmuş olmak için temiz ve yeni elbiseler giyinmesi İslam Dini'nin arzu ettiği adâbtandır.

İslam alimleri, A'raf 31 ve 32. ayetlerini delil göstererek Müslümanların özellikle iş haricinde, bilhassa bayram ve düğün, özel gün ve özel şahıslarla görüşme esnasında düzgün bir kıyafet içerisinde olmaları Cenab-ı Hak tarafından özel kılınmıştır, demişlerdir.

Peygamberimiz de şahsi hayatında, daima güzel giyinir, ashabına da daima güzel giyinmelerini tavsiye ederdi.

Şüphesiz her zamanki kıyafetle, bilhassa iş elbisesiyle misafir karşılamak, ne kadar güler yüz gösterilse de kıyafeti gülmediği için misafiri memnun etmeyebilir. Atalarımızın: "Kalbini ve evini daima temiz bulundur. Zira ölümle misafirin ne zaman geleceği belli olmaz." tavsiyelerine de uyarak ev sahibinin evini, kendi ve çoluk çocuğunun kıyafetini düzgün ve kıyafetini düzgün göstermeye gayret etmesi misafir için ayrıca bir ikram olacağından bu adâba uyarak, ev sahibi için önemli bir terbiyenin gereği olmalıdır.

2. Misafiri güzel yüzle karşılayıp en güzel kabul göstermesi:

"Sana İbrahim'in ikram görmüş misafirlerinin kissasi geldi mi?" (Zariyat-24) ayeti, onlarin "güzel yüzle karşilanmalari, en temiz ve en güzel yere oturtulmalari, acele olarak kendilerine yemeklerin en üstününün sunulmasi anlamiyla" misafir karşilayip agirlamanin şekline de işaret etmektedir. Evzai'nin: Misafire ikram nasıl olur? denildiğinde, "Güzel yüzle karşılayıp, hoş sohbet etmektir" sözü bu kanaati kuvvetlendirmektedir. Çünkü hüsn-ü kabul misafire sunulan ilk ikram olarak nitelendirilir.

3- Misafirlerin bir müddet yalnız bırakılması:

Misafirleri hüsnü kabulle karşılayıp istirahat edecekleri yere aldıktan sonra, müsait bir şekilde yanlarından ayrılıp bir müddet onları yalnız bırakmak da yine misafirlik adâbındandır.

Misafirin, dinlenmesine ve gerekli ihtiyacını gidermesine fırsat tanımadan oturup sohbete dalmak veya derhal yemeklerini önlerine getirmek, yorgunluklarının nazar-ı itibara alınmaması olur ki, bu misafire ikramda önemli bir hata sayılabilir. Bununla beraber, misafiri bekletecek kadar uzun süre yanından ayrılmak da pek hoş sayılmaz.

4. Yemek için telaşlanmamak:

Misafire sunulacak yemek, (geleceği belli ise) önceden hazırlanmış olmalıdır. Değilse, yemek hazırlayacağım diye telaşa kapılıp patırtı gürültü yapmak asla uygun karşılanmaz. Misafire yemek ikramını pek fazla geciktirmeyip biraz acele davranmak iyidir. Hatim el-Es'am da "Acelecilik şeytandandir. Yalniz beş yerde sünnetten olup, onlar da şunlardir: a) Misafire yemek sunmakta, b) Bakire kizi evlendirmekte, c) Ölüyü teçhizde, d) Borcun ödenmesinde, e) Günahlara tevbe etmekte." demiştir.

5. Yemegi takdim şekli:

Islamî usulde, misafire ikram edilecek yemegin onun ilk defa kabul edildigi yerde verilmesi lazim geldigi; misafirleri yemegin oldugu yere götürmenin uygun olmayacagi Zariyat Suresi 27. ayette geçen "Ibrahim (a.s.) yemegi onlara yaklaştirdi." ifadesinden anlaşilmaktadir.

6. Yemekte misafirle ilgilenmek:

Misafirleri, yemek esnasinda farkina vardirmadan kontrol edip varsa ihtiyaçlarini hemen karşilamak ve yiyip-yemediklerine bakarak, yemeleri için teşvikte bulunmak da yine ev sahipliginin adâbindandir.

7. Misafire kim hizmet edecek:

Misafirlere evde bulunan ev sahibinin dişindakiler hizmet edebilecegi gibi, ev sahibinin de zaman zaman hizmete iştirak etmesi misafirine ikramda ziyadelik anlamina gelebilecegi gibi; misafirleri de memnun edecegi muhakkaktir.

Ev sahibinin misafirine karşi en son görevi, onu karşilarken gösterdigi tatli dil ve güler yüzü ugurlarken de göstermek ve onu diş kapiya kadar yolcu etmektir. Zira Ibn-i Mace'nin naklettiğine göre "Şahsın misafirlerini, evin dış kapısına kadar beraber giderek savuşturması sünnettendir."

Ev sahibinin adâbını, İmam-ı Gazali şu sözleriyle özetler: "Misafire ikramın tamamı, gerek gelirken, gerek giderken ve gerekse yemek esnasında güler yüz göstermek, hoş sohbet etmektir."

Misafirin uyması gereken adâb:

1- Geleceği zamanı önceden bildirmek (randevu):

Misafirlik bir kaç saatliğine olabileceği gibi, bir kaç gün gibi uzun süreli de olabilir. Her ne olursa olsun, ev sahibine, -üzerine düşen ev sahipliği vazifesini kusursuz olarak yapabilmesi için- gerekli hazırlanma fırsatını vermiş olmak bakımından varış gün ve saatini normal bir süre içerisinde haber vermek misafir için önemli bir muaşeret kuralıdır.

2. Misafir de güzel giyinmeli:

Her zaman için güzel ve temiz olmak İslam'ın önemli prensiplerinden birisidir. Özellikle bir topluluk içerisine çıkarken yahut misafirliğe giderken mutlaka güzel elbise giyinmek ve görünüşüne çeki-düzen vermek bizzat Rasulullah'ın emridir. Ebu Davud'un nakline göre; Hz. Peygamber: "Sizler kardeşlerinize ziyaret için geliyorsunuz. Bari binitlerinizle elbiselerinizi islah ediniz. Öyle ki sanki siz insanlar arasinda şeâmetsiniz." buyurmuş ve ümmetine misafirlige giderken gerek kendi görünümünü gerekse üzerine bindigi at, araba v.s.yi güzelleştirmesini tavsiye etmiştir.

3. Izinsiz ve selamsiz girmemek:

Ziyaretçi olarak gelen misafir veya herhangi bir şahis mutlak manada başkasinin evine giriyorsa ev sahibine geldigini haber verdikten ve buyurun şeklinde davetini aldiktan sonra içeri girmesi lâzimdir.

4. Ziyaret saatinin ayarlanmasi:

Uzak yerlerden gelecek olan misafirler, daha önceden gelecekleri vakti haber vermişlerse, ellerinde olmayan sebeplerden dolayi gecikmiş olmalari kendileri için mazeret kabul edilebilir. Fakat ayni yerde oturanlar için şu iki halden başkasi olamaz. Birincisi; davet edilmişlerse, çagrildiklari vakte bilhassa dikkat edip, ne vaktinden önce gidip ev sahibini rahatsiz etmeli, ne de geç kalip başka misafirleri bekletmelidir.

Ikincisi de; davetsiz ve yemeksiz olarak kisa süreli ziyaret için gidilecekse, bunda da dikkat edilecek husus; istirahat veya yemek zamanina rastlatmamaktir.

5. Sunulan yemegi begenmezlik yapmamalidir:

Misafir, misafir bulundugu ev sahibinin kendisine ikramini begenmezlik yapmamali, yemekleri yermemeli ve bu konuda ev sahibini zor durumda birakmamalidir.

6. Misafir evde saga-sola dalmamali:

Bazi insanlarin adetindendir, gittikleri evin durumunu araştirmak, neyi var, neyi yok kontrol edip ayrilinca da dedikodusunu yapmak... Şüphe yok ki, bu davraniş insanî olmadigi gibi dinen de yasaktir.

Son söz olarak; misafirin ev sahibinin gösterdigi yere oturmasi, sik sik yer degiştirip ev sahibini kuşkuya sevk etmemesi, normal ihtiyaçlarini ev sahibinden istemek suretiyle gidermesi v.s. bu konuda misafirin uymasi gerekli muaşeret esaslarindandir. Bunlara riayet edildigi takdirde misafirlik ve misafire ikram aradaki baglari kuvvetlendirir. Aksi insanligin zararinadir...

Bizi biz yapan öz degerlerimizden uzaklaştirilmaya ne kadar büyük çaba gösterilirse gösterilsin bugün dahi insanimiz misafiri kerim, misafirligi keramet olarak görmekte ve her şeye ragmen toplumumuza hayat veren dinamikleri yaşatmaya çalişmaktadir. 

alinti.

Çevrimdışı aşk hamalı

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 116
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #4 : 07 Ağustos 2008, 12:48:14 »
Adamın biri yabancı bir şehirde, bir evin kapısını çalarak şu ricada bulunur :
-Pek susadım, buralarda su bulamadım, lütfen bana bir bardak su verir misiniz?
Kapıyı açan çocuk, adamın yüzüne bakarak, kısa bir tereddütten sonra :
-İstersen ayran getireyim, der.
Adam bu teklifi teşekkürle kabul ettikten sonra, çocuk bir çanak ayran getirir. Adam ayranı içtikten sonra çocuk :
-İstersen daha getireyim, der.
-Zahmet olur yavrum.
-Hayır, zaten bu ayranın içine fare düştüğü için nasıl olsa dökecektik!
Bunun üzerine, adam iğrenerek, elindeki ayran çanağını hiddetle yere atıp parçalayınca, çocuk feryadı koparır :
-Anne, kapıdaki adam köpeğin çanağını kırdı
Rabbim en güzel şekilde ikram edip Rahmanın katında ikram görenlerden eylesin.AMİN

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #5 : 09 Ağustos 2008, 22:52:26 »


      PDF        Yazdır        E-posta


MİSAFİRPERVERLİK

Türk Milletinin temel değerlerinden biriside misafirperverliktir. Misafirperverlik; konuğa verilen önem, değer ve yaklaşımdır.

Türkler de misafir ağırlamak, misafire verilen değer ve ona yüklenen anlam oldukça önemlidir. Türklere göre zorlu hayat koşulları karşısında insanların misafirperverlikleri sayesinde yaşamları kolaylaşır, ilişkileri gelişir ve kendilerini güvende hissederler.

Misafirperverlikle ilgili çok eskiden yaşanmış bir iki olayı örnek vermek istiyorum.

Yaşlı teyze anlatıyor:

“Biz misafire, misafir ağırlamaya çok alışıktık. Bir gün, “Bugün misafir gelmedi başım ağrıyor” demişti anneannem. Bu lafı söyledikten biraz sonra bir atlı kapıyı çaldı. Anneanneme bunu söyleyince sevindi. Gelen bir Ermeni'ydi. Babamın samimi arkadaşıydı. Onu ağırladık, derken bir komşu dedi ki, “Bu Ermeni'ye bu hürmet niye?” babam da “Bu eşiği aşanın, aşıpta içeri girenin, dini, imanı, kim olduğu, nerden gelip nereye gittiği sorulmaz” demişti. Gözlerim hala yaşarıyor.

Yine çocukluğumda, köyümüzde bir düğün vardı. Bizde ona gideceğiz. Mart sonu, her taraf çamur çaylak, derken kapı çalındı, bir dilenci. Ayağını çıkarıp girdi. Babam ayaklarını yıkadı sofraya buyur ettiler. Babam ve annem kilere gittiler. Çocukluk bu ya merak edip bende arkalarından koştum. Babam anneme dedi ki; ''Eğer ona ayrı bir sofra kursaydın, bu gece seni boşayacaktım''.”

Sanırım bu anlatılanlar, Türk Milletinin misafirperverlikle ilgili düşüncelerini açıkça ortaya koymuştur.

Bazı yörelerde, "Şöhret için keskin kılıç ve kırk sofra gerekir" denir. Toplumda kabul görmenin bir yoludur misafirperverlik.

Türkler misafir ağırlarken her şeyin eksiksiz olmasını ister. Hizmette kusur asla affedilmez. Aksi bir durumda mahcup olacaklarını düşünürler. Her evin mutlaka bir misafir odası vardır ve sürekli olarak hizmete hazırdır. Misafir her zaman el üstünde tutulur. Odaya girdiği zaman büyük küçük herkes ayağa kalkar. Evin büyüğü, misafire oturması teklifinde bulunur, o da karşısındaki büyük olduğu için ona oturmasını teklif eder ama bu teklif bölümünü ev sahibi kazanır. Misafir oturmadan kimse oturmaz. Misafirin geleceği önceden biliniyorsa, evdeki havlular değiştirilir. Evde misafire özel saklanan terlik kapının girişinde hazır bekletilir. Yemekte günlük kullanılan çatal kaşığın yerine, hanımların özenle sakladıkları takımlar kullanılır.
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı Ferzin

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 240
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #6 : 10 Ağustos 2008, 12:18:53 »
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ hayır murat ettiğine hediye olarak misafir gönderir.) [E. Nuaym]

Hadis-i şerifte

(Misafiri 7 adım geçirene, Cehennemin 7 kapısı kapanır. 8 adım geçirene, 8 Cennet kapısı açılır ve dilediği kapıdan girer) buyuruldu. (Şir'a)




Çevrimdışı mihrab

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 13
Davet ve Ziyafet Âdâbı
« Yanıtla #7 : 07 Ekim 2010, 11:56:30 »
Ziyafet Âdâbı

Ziyafetin edepleri altıdır:
1. Davet etmek
2. Davete icabet etmek
3. Hazır olmak
4. Yemeği takdim etmek
5. Yemek
6. Dağılmak

Bu edepleri teker teker açıklamadan önce Allah’ın izniyle ziya-fetin faziletini belirtelim.
Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir:

Misafir için, zorluklara ve zahmete girmeyiniz. Zira böyle yaptığınız takdirde ona buğzetmeye başlarsınız. Oysa misafire buğzeden bir kimse Allah’a da buğzetmiş olur. Allah’a buğzedene de Allah buğzeder.43
Misafir kabul etmeyen bir kimsede hayır yoktur.44

Bir ara Hz. Peygamber (s.a), birçok deve ve sığıra sahip bulunan bir kimseyi ziyarete gitti. Fakat o zengin onu misafir olarak kabul etmedi. Birkaç koyunu olan fakir bir kadıncağızı ziyarete gitti, kadın, (kendisini misafir olarak kabul ettiği gibi), ikrâm olarak kendisine bir de koyun kesti.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir:

Bu iki insanın hâline bakınız. Demek ki bu ahlâklar Allah’ın kudret elindedir. Kim isterse güzel ahlâkı ona verir.45

Rasûlullah’ın azadlısı Ebu Râfi şöyle buyurur:

Rasûlullah’ın bir misafiri geldi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu ‘Filân yahudiye git ve de ki; Rasûlullah’ın bir misafiri gelmiştir. Receb ayına kadar ödünç olarak biraz un versin‘. Bu teklif üzerine yahudi şöyle dedi: ‘VAllahi ona ancak rehine karşılığı un verebilirim‘.

Yahudinin dediklerini iki cihan serverine haber verdiğim zaman şunları söyledi: ‘Allah’a yemin ederim ki ben yerde ve gökte eminim. Eğer bana ödünç olarak unu verseydi, muhakkak ki onun hakkını yerine getirirdim. Fakat al şu zırhımı götür ve kendisine rehin olarak bırak‘.

Hz. İbrahim (s.a) yemeğe hazırlandığı zaman çıkar, bir veya iki millik bir mesafeye kadar sağa, sola bakar, kendisiyle birlikte yemek yiyecek birisini arardı. Bunun için Hz. İbrahim’e ‘Misafir babası‘ mânasına gelen ‘Ebu’d-Diyfan‘ denirdi. Bu husustaki güzel niyetinin bir mükâfatı olarak günümüze kadar mübarek meşhedinde (makamında) ziyafeti devam edegelmektedir. Bir gece yoktur ki Hz. İbrahim’in yanında (makamında) üç, on ve yüz kişilik cemâatlar yeyip içip barınmasınlar, Türbedârı diyor ki: ‘Buraya ilk geldiğim andan beri burayı bir gece olsun misafirsiz görmüş değilim‘. Hz. Peygamber’e şöyle soruldu: İman nedir?‘ Cevaben şöyle buyurdu:

Yemek yedirmek ve selâm vermek.46
Başka bir hadîs-i şerifte kefaret ve yüksek derece hakkında şöyle buyurmaktadır:
Yemek yedirmek ve halkın tatlı uykuda mışıl mışıl uyuduğu zaman kalkıp Allah ile başbaşa kalıp ibadet etmektir.47

Hz. Peygambere Hacc-ı Mebrur sorulduğunda şöyle demiştir:
Yemek yedirmek ve güzel konuşmaktır.
Enes (r.a) şöyle demiştir: ‘Misafirin girmediği bir eve melekler de giremez‘. Kısacası, ziyafetin ve Allah rızası için yedirmenin fa-zileti hakkında hadde hesaba sığmayacak kadar çok haberler vârid olmuştur. O hâlde biz burada bu kadarla yetinip edeplerin zikrdilmesi faslına dönelim.


Dâvet Âdâbı

1- Davete çağıran sofra sâhibi, ittika sahibi ve dindar kimseleri davet etmeye bakmalıdır. Fâsık ve fâcirleri dâvet etmemelidir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) kendisini davet edip yediren bazı kimselere şöyle demiştir: ‘Senin yemeğini iyiler yediler‘.48
Bir başka hadîste de şöyle demiştir:
Sen ancak muttakî bir kimsenin yemeğini ye ve yemeğini de sâlih bir kimseye yedir.49

2- Özellikle zenginleri değil, tam aksine fakirleri dâvet etmeye dikkat etmelidir.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmaktadır:
Yemeklerin en şerlisi velîme yemeğidir.Çünkü yemeğe yalnız zenginler dâvet edilir. Fakirler ise, davet edilmezler.50

3- Ziyafetinden akrabalarını mahrum etmemesi gerekmektedir. Çünkü onları mahrum etmesi nefretlerine sebep olur ve böylelikle sıla-i rahim kesilir.

4- Dost ve tanıdıkların yakınlık derecelerini gözetip ona göre hareket etmesi lâzımdır. Çünkü sadece bir kısmını davet etmek diğerlerini rencide ederek ürkütür.

5- Verdiği dâvet ile gurura kapılıp övünmemelidir. Aksine, dostlarının kalplerini kazanmayı ve Rasûlullah’ın yemek yedirmek ve mü’minlerin kalbine sevinç vermek hususundaki sünnetine uymayı kasdetmeli ve sadece buna niyet etmelidir.

6- Dâvete icabet etmesi zor olan birini dâvetine çağırmamalıdır.

7- Geldiğinde herhangi bir sebepten dolayı, dâvette olanların rahatsız olacağını bildiği bir kimseyi de dâvet etmemelidir.

8- Dâvetine icabet edeceği kesin olan kişileri dâvet etmelidir.

Süfyân es-Sevrî şöyle der: İcabet etmesinden hoşlanmadığı birini dâvet eden kimse günahkâr olur’. Buna rağmen, eğer çağrılan icâbet ederse, o zaman çağıran iki defa günahkâr olur. a) İstemediği halde kişiyi yemeye zorlamış olur. b) Şâyet çağrılan, kendisinin ev sâhibi tarafından istenmediğini bilseydi, hiç şüphesiz gelip o yemeği yemeyeceği için.

Bir terzi İbn Mübârek’e şöyle sordu: ‘Ben sultanların elbisele-rini dikiyorum, acaba onların yardımcılarından olmamdan korkar mısın?.’ İbn Mübârek ‘Hayır, zâlimlerin yardımcıları, ancak sana iğne ve iplik satan kişidir. Sen ise zâlimin tâ kendisisin‘ dedi.

Dâvete icâbet sünnet-i müekkede’dir, Bazı yerlerde icabetin farz olduğunu söyleyenler de vardır.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir:

Eğer kürâ denilen bacak kemiğine dâvet edilsem icâbet ederim. Zira bana bir hayvan kolu hediye edilse bile kabûl ederdim.



Kaynak : İhya-i Ulumu’d-Din – İmam Gazâli

43) Ebu Bekir b. Lâl
44) İmam Ahmed
45) Harâitî
46) Müslim ve Buhârî
47) Tirmizî ve Hâkim
48) Enes’ten
49) Zekât bölümünde geçmişti.
50) Buhârî ve Müslim
• Yâ Rabbî! Dünyayı kalbime koyma, elimden de alma

Çevrimdışı mazlum

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 861
  • Allah'a giden tüm yollar.Kalp lerden gecer.
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #8 : 17 Ekim 2010, 08:38:04 »
Konu misafire ikram , fakat bir konuda varki , isterseniz devamini getirelim ,

           Misafir'ligin Adabi
Velinin yaninda .Kalbine Sahip ol
Alimin yaninda . Diline sahip ol
Misafir'likte'de . Gözüne sahip ol
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .

Çevrimdışı yabangulu

  • okur
  • *
  • İleti: 63
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #9 : 04 Mart 2011, 15:42:13 »
 Musa (as)in ummeti:
_Ya Musa!Rabbimizi yemege davet ediyoruz.Buyursun bir gun misafirimiz olsun.Nemiz varsa ikram etmeye haziriz,dediklerinde Musa (as)onlari azarladi."Nasil olur,Allah (hasa)yemekten,icmekten ve mekandan munezzehtir" diyerek bir daha boyle bir seyi akillarindan bile gecirmemelerini tenbihledi.Fakat MusaKelimullah Turi Sina'ya cikip, bazi munacaatta bulunmak istediginde Allah tarafindan soyle nida olundu:
_Ya Musa!neden kullarimin davetini bana getirip soylemiyorsun?   Musa (as)
_Ya Rabbi!boyle daveti size gelip soylmekten haya ederim.Nasil olur,Zati Ulhiyetiniz onlarin soylediklerinden beridir,dedi.Allah(cc):
_"Soyle kullarima, onlarin davetine cuma aksami gelecegim" buyurdu.
Musa(as) gelip kavmini durumdan haberdar etti,hazirliga baslandi,koyunlar, sigirlar kesildi.Mumkun oldugu kadar mukellef bir yemek sofrasi hazirlandi.Cunku misafir gelecek olan ne bir vali,ne bir padisah,nede bir baska seydi.Kainatin yaraticisi misafir olarak gelecekti.Hazirliklar tamamlandiktan sonra, aksam ustu uzak yollardan geldigi belli, yorgun-argin, ustu-basi birbirine karismis bir ihtiyar gelip :
_Ya Musa!Uzak yollardan geldim,acim, bana bir miktar yemek verin de karnimi doyurayim,dedi. Musa(as):
_Acele etme, hele su testiyi alda biraz su getir bakalim.Seninde bir katkin bulunsun.Biraz sonra Allah(cc) gelecek dedi.
Tabii adam daha fazla diretmeden cekip gitti.Yatsi vakti oldu,beklenen misafir hala gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, hala gelen giden yoktu.Neyse umidi kestiler. Hz Musa(as) taaccup icinde idi.
Ikinci gun Musa (as) Tur'a gidip :
_Ya Rabbi! Mahcup oldum, ummetim : "Ya sen bizi kandirdin, ya da Allah sozunde durmadi"diyorlar dedigind,soyle hitap olundu :
Geldim ya Musa, geldim. Acim dedim, beni suya gonderdin, bir lokma ekmek bile vermedin.Beni ne sen ne kavmin agirladi.Bunun uzerine Musa Kelimullah :
_Ya Rabbi! Bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu,Allah degildi. Bu nasil olur? dediginde Cenabi Allah :
_Iste ben o kulum ile beraberdim. Onu doyursa idiniz, Beni doyurmus olacaktiniz.Cunku Ben ne semalara, ne yerlere sigarim, Ben ancak aciz bir kulumun kalbine sigarim.Ben o kulumla beraber gelmistim. Onu ac olarak geri gondermekle, Beni geri gondermis oldunuz" buyurdu.

Demek ki Allah icin yapilan her sey, bizzat Allah'in kendisine yapilmis gibi olmakta, Allah o kimseden razi olmaktadir.

kaynak:buyuk dini hikayeler I.SIDDIK IMAMOGLU

Çevrimdışı eskişehiri

  • ZEYD
  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 1
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #10 : 14 Mart 2011, 00:21:57 »
Ebû Hüreyre Hazretleri (r.a.) sahabe-i kiramın büyüklerinden ve alimlerindendir. En çok hadis rivayet eden altı sahabeden birisidir. Ebû Hüreyre'nin öğütlerinin kaynağı Resul-1 Ekrem Efendimizdir. Bunun için bütün öğütlerin içinde genellikle bir hadis-i şerif mevcuttur.

İslâm âdâb ve ahlâk tarihinde ilk "ey oğul" geleneğini müstakil bir kitap halinde başlatan İmam Gazali Hazretleridir. Gazalî'nin "Eyyühe'l-veled" adıyla yayınlanan ve "Ey oğul!" şeklinde tercüme edilen bu eserinin çeşitli baskı ve tercümelerinde Ebû Hüreyre'den bu mânâda öğütler nakledilmektedir. Bu hususta kaynak İmam-ı Gazali Hazretleridir.

Allah için iyilik et
Ey oğul!
Sakın iyiliği elden koma. Her kime iyilik edersen, Allah için et ki, Allah katında makbul olsun.
Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
"Yâ Ebâ Hüreyre! Allah'a Cebrail gibi ibadet etmiş olsan bile, mü'minleri Allah için sevmedikçe ve münafıklara Allah için buğzetmedikçe kabul etmez."
 
Misafire ikram et
Ey oğul!
Her ne yaparsan Allah için yap, misafire ikram eyle. Zira bu Cennet anahtarıdır.
 
RASTGELE ZEYDÜN; DENKGELE AMRUN

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #11 : 14 Mart 2011, 17:25:12 »
Misafire İkram Etmek

Ebû Hüreyre radıyAllahu anh den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:

“Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!”[1]


* Gerçekten müslüman olduğunu iddia eden kimse mutlaka bu iki şıktan birincisini tercih ederek sevap kazanmalı insanlara yardımcı olmalıdır veya susmak suretiyle kimseye zarar vermemelidir. [2]


Ebû Şüreyh Huveylid İbni Amr el–Huzâ`î radıyAllahu anh, Resûlullah sallAllahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söyledi:

– “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine câizesini versin”.

Ashâb–ı kirâm:

– Yâ ResûlAllah! Misafirin câizesi nedir? diye sordular.

Peygamber aleyhisselâm da:

– “Onu bir gün ve bir gece ağırlamaktır. Misafirlik üç gündür. Misafiri üç günden fazla ağırlamak ise sadakadır.”[3]


Müslim’in bir başka rivayetine göre şöyle buyurdu:

– “Bir müslümanın din kardeşinin yanında onu günaha sokacak kadar kalması helâl değildir.”

Ashâb–ı kirâm:

– Yâ ResûlAllah! İnsan din kardeşini nasıl günaha sokar? diye sorunca:

– “Misafirini ağırlayacak bir şeyi bulunmayan kimsenin yanında oturup kalmakla” buyurdu.[4]

 

* Misafiri bir gün bir gece ağırlamak ona yapılacak ikram ve ağırlamanın esası ve temelidir. Üç gün ağırlamak misafirliğin gereği olan ağırlama ve sadaka yapma sevabı kazandırır. Durumu imkanı müsait olmayan kimsenin yanında üç günden fazla kalmakla da ev sahibi günaha sokulmuş olur. Misafirlik yapacak kimseler bu hususlara riayet etmelidirler. [5]


  
--------------------------------------------------------------------------------

[1] Buhârî, Nikâh 80, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Îmân 74, 75, 77. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 123; Tirmizî, Kıyâmet 50; İbni Mâce, Edeb 4.

[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 233.

[3] Buhârî, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Lukata 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Et`ime 5; Tirmizî, Birr 43; İbni Mâce, Edeb 5.

[4] Müslim, Lukata 15, 16.

[5] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 233.


« Son Düzenleme: 14 Mart 2011, 17:35:17 Gönderen: Mücteba »

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Misafire İkram [4 Ağustos 2008]
« Yanıtla #12 : 15 Mart 2011, 00:11:19 »
Misafir rızkı ile gelir, ev halkının günahlarının affına sebep olur.[İ.Sünni]

Misafir, bin bereket ve bin rahmetle gelir.[Nisâb-ül ahbâr]

Müminlerin imanca en olgunu, ahlakça yüksek olanıdır. Herkes bunun yanına rahatça gelebilir, geleni gideni çok olur, başkaları ile ülfet eder, hem de kendisi ile ülfet edilir. Ülfet edemeyende [geçimsiz olanda] hayır yoktur.[Taberani]

Ancak şerli, kötü kimseler, misafir kabul etmez.[Beyheki]

Allahü teâlâ hayır murat ettiğine hediye olarak misafir gönderir.[E. Nuaym]

Misafir girmeyen eve, melekler de girmez. [Şir’a]

Garip, yatacak yer bulamayan bir misafire yardım etmek, yemek yedirmek müslümanlar üzerine borçtur. [İ.Asakir]

Allah’a ve kıyamete inanan, misafirine ikram eylesin! [Buhari]

Misafirle yenilen yemekten sorgu-sual olmaz. [Deylemi]

Sofra misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler ev sahibi için istiğfar ederler. [Taberani]