Hazarda olsun seferde olsun, her Müslüman'ın birbirine ikramda bulunup yardımlaşmaları, İslam'ın genel ve en önemli prensiplerinden birisidir. Düşküne yardım elini uzatmak, yolcuyu takviye etmek, hasta ve kimsesizleri ziyaret edip tasa ve kederlerini dağıtmak... Kur'an-ı Kerim'de Allah Teala'nın emri, pratikte de Rasulullah'ın seve seve yaptığı ve ashabına sık sık yapmalarını tavsiye ettiği sünnetlerindendir.
Misafirlik sığınma ve korunma gibi bazı sebeplerden dolayı zarurî bir hal olduğu gibi, bazen de özellikle ziyaret kastıyla olan özel bir durumdur.
Her iki halde de, yanına gelen kimseye külfet de olsa bazı mükellefiyetler yüklemektedir. Konuğu rahat ettirmek, ihtiyaçlarını gidermek, gerektiği ölçüde yardımcı olmak v.s. ev sahibine düşen görevlerdir.
Kurtûbî, İbnü'l Arabî'nin: "Misafir kabul etmek farz-ı kifayedir." fikrini; bazı alimlerin de genel anlamıyla yiyecek ve barınacak yerlerin olmayışı sebebiyle köylerde vacip, şehirlerde ise, aralarda yiyecek (satılan yerler) ve sığınılacak (hanlar, oteller v.s.) yerler çok olduğu için vacip değildir, görüşlerini naklettikten sonra "Şüphesiz, misafir kerim, misafirlik de keramettir. Yabancıları kabul etmek farzdır." şeklinde kendi görüşünü beyan etmiştir. Ayrıca "Misafir kabul etmek mekarim-i âhlaktan olup İslam'ın adâbından, nebî ve salihlerin de ahlakındandır" sözleriyle de bu güzel adâba ve ahlâka teşvik etmiştir.
Görüşlerini naklettiğimiz İslam alimleri "misafir"le ilgili açıklamalar yaparken onların dinlerini araştırmamışlar, sorgulamamışlar ve genelde misafire ikramın ne denli büyük ve güzel bir ibadet olduğunu vurgu yapmışlardır. "Tanrı misafiri" deyimi bizim kültürümüzde çok önemli bir yer tutar. Barınmaya, korunmaya ve yiyeceğe ihtiyacı olan insanlar bir tanıdık ve yakınlık bulunmasa dahi bu kavram mucibince Allah'ın bir emaneti olarak kabul edilmiş ve yaratıcısına hürmeten ve O'nu ta'zimen O'nun kullarını hoşnut edebilmek için Müslümanlar bütün imkanlarını seferber etmişlerdir.
"Misafire ikram"daki bu geniş perspektif gereği bizim insanımız misafiri Yüce Yaradan'a izafe ederken sadece kendi inancından kullanılan ve özel bir anlamı olan Allah'tan ziyade neredeyse semavî ve beşerî bütün dinlerde o yüce yaratici için kullanilan "Tanri" kelimesini tercih etmiş ve "Tanri misafiri" diye "Bütün beşerin Allah'ın (c.c.) kulları olduğu" düsturuyla kabul etmiş ve misafire ikramı en büyük ibadetlerden kabul ederek yaratılana (misafire) ikram ve Yaratıcı'yı hoşnut etme ve O'nun rızasını kazanma gayreti içerisine girmiştir.
Peygamber Efendimiz bir hadislerinde: "Allah'a ve ahiret gününe inanan misafirine ikramda bulunsun. Bir gün ve bir geceden ibaret olan caizesini yerine getirsin." sözleriyle misafire ikramla imanı bir arada zikretmek suretiyle önemine işaret etmiştir. İmam-ı Gazali'nin naklettiğine göre "Bir gün İmam Malik (r.a.) kendisine misafir gelen İmam-ı Şafii hazretlerinin eline su dökmüş ve: "Sakın ha! Benden gördüğün hareket seni utandırmasın ve de şaşırtmasın. Zira misafire hizmet etmek farzdır." demiştir.
Nakledilen bu söz ve davranışlar açıkça gösteriyor ki, misafir kabul etmek ve ona ikram, izzette bulunmak Müslümanlar için önem verilmesi gereken inançla, insanlıkla ilgili bir konudur. Hal böyle olunca misafirlikle ilgili adap nedir? Suali önem kazanmaktadır. Öyleyse "Ev sahibi" ve "misafir" açısından adabı izah etmeliyiz.
Ev sahibinin uyması gereken adâb:
1- Ev sahibinin giyim ve kuşamına önem vermesi: Her Müslüman'ın güzel giyinmesi, özellikle düğün ve bayram gibi sevinçli günlerinde süslenmesi lazım geldiği gibi, özellikle misafir kabul edeceği günlerde de gelen misafirlere hoş görünümü ile de ikramda bulunmuş olmak için temiz ve yeni elbiseler giyinmesi İslam Dini'nin arzu ettiği adâbtandır.
İslam alimleri, A'raf 31 ve 32. ayetlerini delil göstererek Müslümanların özellikle iş haricinde, bilhassa bayram ve düğün, özel gün ve özel şahıslarla görüşme esnasında düzgün bir kıyafet içerisinde olmaları Cenab-ı Hak tarafından özel kılınmıştır, demişlerdir.
Peygamberimiz de şahsi hayatında, daima güzel giyinir, ashabına da daima güzel giyinmelerini tavsiye ederdi.
Şüphesiz her zamanki kıyafetle, bilhassa iş elbisesiyle misafir karşılamak, ne kadar güler yüz gösterilse de kıyafeti gülmediği için misafiri memnun etmeyebilir. Atalarımızın: "Kalbini ve evini daima temiz bulundur. Zira ölümle misafirin ne zaman geleceği belli olmaz." tavsiyelerine de uyarak ev sahibinin evini, kendi ve çoluk çocuğunun kıyafetini düzgün ve kıyafetini düzgün göstermeye gayret etmesi misafir için ayrıca bir ikram olacağından bu adâba uyarak, ev sahibi için önemli bir terbiyenin gereği olmalıdır.
2. Misafiri güzel yüzle karşılayıp en güzel kabul göstermesi:
"Sana İbrahim'in ikram görmüş misafirlerinin kissasi geldi mi?" (Zariyat-24) ayeti, onlarin "güzel yüzle karşilanmalari, en temiz ve en güzel yere oturtulmalari, acele olarak kendilerine yemeklerin en üstününün sunulmasi anlamiyla" misafir karşilayip agirlamanin şekline de işaret etmektedir. Evzai'nin: Misafire ikram nasıl olur? denildiğinde, "Güzel yüzle karşılayıp, hoş sohbet etmektir" sözü bu kanaati kuvvetlendirmektedir. Çünkü hüsn-ü kabul misafire sunulan ilk ikram olarak nitelendirilir.
3- Misafirlerin bir müddet yalnız bırakılması:
Misafirleri hüsnü kabulle karşılayıp istirahat edecekleri yere aldıktan sonra, müsait bir şekilde yanlarından ayrılıp bir müddet onları yalnız bırakmak da yine misafirlik adâbındandır.
Misafirin, dinlenmesine ve gerekli ihtiyacını gidermesine fırsat tanımadan oturup sohbete dalmak veya derhal yemeklerini önlerine getirmek, yorgunluklarının nazar-ı itibara alınmaması olur ki, bu misafire ikramda önemli bir hata sayılabilir. Bununla beraber, misafiri bekletecek kadar uzun süre yanından ayrılmak da pek hoş sayılmaz.
4. Yemek için telaşlanmamak:
Misafire sunulacak yemek, (geleceği belli ise) önceden hazırlanmış olmalıdır. Değilse, yemek hazırlayacağım diye telaşa kapılıp patırtı gürültü yapmak asla uygun karşılanmaz. Misafire yemek ikramını pek fazla geciktirmeyip biraz acele davranmak iyidir. Hatim el-Es'am da "Acelecilik şeytandandir. Yalniz beş yerde sünnetten olup, onlar da şunlardir: a) Misafire yemek sunmakta, b) Bakire kizi evlendirmekte, c) Ölüyü teçhizde, d) Borcun ödenmesinde, e) Günahlara tevbe etmekte." demiştir.
5. Yemegi takdim şekli:
Islamî usulde, misafire ikram edilecek yemegin onun ilk defa kabul edildigi yerde verilmesi lazim geldigi; misafirleri yemegin oldugu yere götürmenin uygun olmayacagi Zariyat Suresi 27. ayette geçen "Ibrahim (a.s.) yemegi onlara yaklaştirdi." ifadesinden anlaşilmaktadir.
6. Yemekte misafirle ilgilenmek:
Misafirleri, yemek esnasinda farkina vardirmadan kontrol edip varsa ihtiyaçlarini hemen karşilamak ve yiyip-yemediklerine bakarak, yemeleri için teşvikte bulunmak da yine ev sahipliginin adâbindandir.
7. Misafire kim hizmet edecek:
Misafirlere evde bulunan ev sahibinin dişindakiler hizmet edebilecegi gibi, ev sahibinin de zaman zaman hizmete iştirak etmesi misafirine ikramda ziyadelik anlamina gelebilecegi gibi; misafirleri de memnun edecegi muhakkaktir.
Ev sahibinin misafirine karşi en son görevi, onu karşilarken gösterdigi tatli dil ve güler yüzü ugurlarken de göstermek ve onu diş kapiya kadar yolcu etmektir. Zira Ibn-i Mace'nin naklettiğine göre "Şahsın misafirlerini, evin dış kapısına kadar beraber giderek savuşturması sünnettendir."
Ev sahibinin adâbını, İmam-ı Gazali şu sözleriyle özetler: "Misafire ikramın tamamı, gerek gelirken, gerek giderken ve gerekse yemek esnasında güler yüz göstermek, hoş sohbet etmektir."
Misafirin uyması gereken adâb:
1- Geleceği zamanı önceden bildirmek (randevu):
Misafirlik bir kaç saatliğine olabileceği gibi, bir kaç gün gibi uzun süreli de olabilir. Her ne olursa olsun, ev sahibine, -üzerine düşen ev sahipliği vazifesini kusursuz olarak yapabilmesi için- gerekli hazırlanma fırsatını vermiş olmak bakımından varış gün ve saatini normal bir süre içerisinde haber vermek misafir için önemli bir muaşeret kuralıdır.
2. Misafir de güzel giyinmeli:
Her zaman için güzel ve temiz olmak İslam'ın önemli prensiplerinden birisidir. Özellikle bir topluluk içerisine çıkarken yahut misafirliğe giderken mutlaka güzel elbise giyinmek ve görünüşüne çeki-düzen vermek bizzat Rasulullah'ın emridir. Ebu Davud'un nakline göre; Hz. Peygamber: "Sizler kardeşlerinize ziyaret için geliyorsunuz. Bari binitlerinizle elbiselerinizi islah ediniz. Öyle ki sanki siz insanlar arasinda şeâmetsiniz." buyurmuş ve ümmetine misafirlige giderken gerek kendi görünümünü gerekse üzerine bindigi at, araba v.s.yi güzelleştirmesini tavsiye etmiştir.
3. Izinsiz ve selamsiz girmemek:
Ziyaretçi olarak gelen misafir veya herhangi bir şahis mutlak manada başkasinin evine giriyorsa ev sahibine geldigini haber verdikten ve buyurun şeklinde davetini aldiktan sonra içeri girmesi lâzimdir.
4. Ziyaret saatinin ayarlanmasi:
Uzak yerlerden gelecek olan misafirler, daha önceden gelecekleri vakti haber vermişlerse, ellerinde olmayan sebeplerden dolayi gecikmiş olmalari kendileri için mazeret kabul edilebilir. Fakat ayni yerde oturanlar için şu iki halden başkasi olamaz. Birincisi; davet edilmişlerse, çagrildiklari vakte bilhassa dikkat edip, ne vaktinden önce gidip ev sahibini rahatsiz etmeli, ne de geç kalip başka misafirleri bekletmelidir.
Ikincisi de; davetsiz ve yemeksiz olarak kisa süreli ziyaret için gidilecekse, bunda da dikkat edilecek husus; istirahat veya yemek zamanina rastlatmamaktir.
5. Sunulan yemegi begenmezlik yapmamalidir:
Misafir, misafir bulundugu ev sahibinin kendisine ikramini begenmezlik yapmamali, yemekleri yermemeli ve bu konuda ev sahibini zor durumda birakmamalidir.
6. Misafir evde saga-sola dalmamali:
Bazi insanlarin adetindendir, gittikleri evin durumunu araştirmak, neyi var, neyi yok kontrol edip ayrilinca da dedikodusunu yapmak... Şüphe yok ki, bu davraniş insanî olmadigi gibi dinen de yasaktir.
Son söz olarak; misafirin ev sahibinin gösterdigi yere oturmasi, sik sik yer degiştirip ev sahibini kuşkuya sevk etmemesi, normal ihtiyaçlarini ev sahibinden istemek suretiyle gidermesi v.s. bu konuda misafirin uymasi gerekli muaşeret esaslarindandir. Bunlara riayet edildigi takdirde misafirlik ve misafire ikram aradaki baglari kuvvetlendirir. Aksi insanligin zararinadir...
Bizi biz yapan öz degerlerimizden uzaklaştirilmaya ne kadar büyük çaba gösterilirse gösterilsin bugün dahi insanimiz misafiri kerim, misafirligi keramet olarak görmekte ve her şeye ragmen toplumumuza hayat veren dinamikleri yaşatmaya çalişmaktadir.
alinti.