Devlet Bakanı Mehmet Aydın, “Kur’an Yolu Türkçe Meali ve Tefsir”i isimli 5 ciltlik eser için Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, Hayrettin Karaman,
İ. Kafi Dönmez, Mustafa Çağırıcı ve Sadrettin Gümüş’e 2001 yılında brüt 300 bin dolar ödendiğini bildirdi. Gazetemiz yaklaşık 4 ay önce Osmanlıya karşı Arabi isyanlarını başlatıp Mısır’ı İngilizlere peşkeş çeken M. Abduh ve Kahire Mason Locası Reisi C. Efgani’nin görüşlerinin yeraldığı tefsire dikkat çekmişti. Aydın, İstanbul Bağımsız Milletvekili Emin Şirin’in sorularını yanıtladı.
Bu tefsirin yazarlarıyla Diyanet’in yaptığı sözleşmede, Diyanet’in görüşünü temsil edecek bir eserin hazırlanmasının istenmediğini kaydeden Bakan Aydın, 300 bin dolar verilen tefsirin kişisel görüşler içermesinin kaçınılmaz olduğunu ve Diyanet’in bu tür yorumlardan birisini seçerek resmi görüş olarak sunmasının mümkün olmadığını açıkladı. Aydın, tefsiri hazırlayan Prof.Dr. Hayrettin Karaman, Prof.Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof.Dr. Mustafa Çağırıcı ve Prof.Dr. Sadrettin Gümüş’e 11 Mayıs 2001 tarihinde yapılan sözleşmeyle 300 bin dolarlık brüt ücretin ödendiğini kaydetti.
5 ay önce dikkat çekmiştik
Genel Yayın Yönetmenimiz M. Emin Koç, Diyanet’in hazırlattığı tefsire 21–22 Ekim 2004 günkü Yenimesaj gazetemizdeki makalelerinde dikkat çekmiş ve şu vahim gerçeklerin altını çizmişti: “...Diyanet İşleri Başkanlığı, Hicaz bölgesini Osmanlı’dan kopartmak üzere İngilizler tarafından kafalanmış ve görevlendirilmiş Cemalettin Efgani, Muhammed Abduh ve Reşit Rıza “masonik troyka”sının “Menar tefsiri”nin adeta özetlenmiş haline II. Vatikan Konsili’nin 1965’te karar altına aldığı “dinlerarası diyalog” elbisesi giydirilmiş tarzını, AB sürecinin “çağdaş tefsir”i olarak piyasaya sürdü.
İran Esedâbâd doğumlu Cemaleddin Efganî, İngiliz belgelerine göre “tanrıya inanma” şartı koşan İskoç Mason Locası’na üye iken, buradan “tanrısızlık” ithamıyla kovulmuş, o da “tanrı tanımazlık”ın makbul sayıldığı Fransız Grand Orient Locası’na reis olmuştur (Bkz. Alaaddin Yalçınkaya, Cemaleddin Efgani, İstanbul 1991, Osmanlı Yayınları, s. 131–132; Muhammed Reşad, Cemaleddin Efgani Hakkında Makaleler, İstanbul 1416/1996, s. 21, dipnot: 36). Efgani, aynı zamanda Kahire Mason locasını kurdu ve oranın reisi oldu...
Efgani’nin talebesi olan Muhammed Abduh ise Mısır doğumlu. Abduh gibilerinin kimler tarafından destek gördüğüne dair zamanında İngiltere’nin Mısır sömürge valisi Lord Cromer’in söylediği şu söz ibretliktir: “Kuşkusuz İslâmî reformist hareketin geleceği Şeyh Muhammed Abduh’un çizdiği yolda ümit vaadediyor. Ve o yolun yolcuları Avrupa’nın her türlü yardım ve teşviklerine lâyıktırlar” (M. Muhammed Hüseyin, Modernizmin İslâm Dünyasına Girişi, (Trc. S. Özel), İstanbul 1986, İnsan Yayınları, s. 91–92 (Cromer’in 1905 yıllığının 7. maddesinden naklen).
Mısır’ı İngilizlere satan kadro
Abduh, Osmanlı’ya karşı Urabi veya A’rabi Paşa isyanında elebaşı ve fetvacıbaşı rolü de üstlenerek Mısır’ın İngiliz birlikleri tarafından 1300/1882 yılında işgal edilmesine ciddi katkılar sağladı. Efganî’nin reisliğini yaptığı Kahire Mason Locası üyeleri, İngilizlerle işbirliği hâlinde faâliyette bulunuyordu. Abduh’a üç yıllık sürgün cezası verildi (Bkz. M. Zeki İşcan, M. Abduh’un Dini ve Siyasi Görüşleri, AÜSBE, gayr–ı matbu doktora tezi, Erzurum, 1997)...
İlginçtir; bugün “Vatikan’ın dinlerarası diyaloguna en uygun kaynak ve zemin” (Bkz., Yeni Asya, 16 Ekim 2004, sayı 12407) olarak kullanılan risalelerin müellifi Said–i Nursi, Mardin’de Cemaleddin Efgani’nin “siyasette muktesit meslek”i ondan öğrendim (Beyanat ve Tenvirler, s. 105) dediği talebesiyle görüşüp fikirleri hakkında bilgi sahibi olmuş, İttihad–ı İslam’da seleflerini sayarken, Efgani’nin ismini de zikretmiştir (Tarihçe–i Hayat, s. 39, 5 yeniasya.org.tr
20. asrın İngilizlerinin kurtlar masasındaki Osmanlı’yı tahayyül edin; Hicaz bölgesinde Vehhabiliğin kurucusu Muhammed Abdülvehhap, Mısır–Suriye’de masonik troyka Efgani, Abduh ve Reşit Rıza, Anadolu’da ise “Hristiyan şehit” (Bkz. S. Nursi, Kastamonu Lahikası, s. 79) kavramını türeten ve “misyonerler ve Hristiyan ruhanileriyle ittifakı öneren” (Bkz. Emirdağ Lahikası, Emirdağ Lahikası, s. 139; Lemalar, 20. Lema, 1. n, 2. s.) diyalogcu Said–i Nursi... Fikirleri ve akaidleri birbirlerine oldukça yakın. Sizce de ilginç bir tesadüf değil mi?
Temel dayanak “masonik troyka”nın Menar’ı
Diyanet’in, dört akademisyene hazırlattığı ve AB sürecinde kendisiyle İslam’ın güncellenmesi nümayişleri yaptığı “çağdaş meal ve tefsir”in en temel kaynağı işte bu Abduh ve Rıza’nın ortak çalışması olan “Menar tefsiri”dir...
Özellikle Hz. Muhammed’e iman etmenin cennetlik olmak için şart olup olmadığı, Ehl–i Kitab’ın Hz. Muhammed’i kabul ve ikrar etmeden cennete girip giremeyeceği, Kur’an–ı Kerim’in Ehl–i Kitab’ın küfürde olduğuna dair hükümlerinin yumuşatılması, İslam’dan dönenlere (mürted) ilişkin “ilahi müeyyide”lerin hafifletilmesi gibi konularda Katoliklerin 1965’teki II. Vatikan Konsili’nde karar altına aldıkları “dinlerarası diyalog misyonu”na uygun hükümler ihdas etmede Abduh–Rıza’nın Menar’ı kaynak ve dayanak olarak kullanılmıştır (Bkz. Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Heyet, Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları, Ankara, c. 1, s. 68, 69, 197, 199, 233)...
Diyanetin bu “çağdaş tefsir”ininden şunu okuyun bakalım ne anlayacaksınız: “...Bazı çağdaş müfessirler, yahudiler ve hristiyanlarla Sabiîler’in kurtuluşa erebilmeleri için İslam ümmetine dahil olmaları gerektiği şeklinde bir şartın ayetin metninde yer almadığını; sadece a) şirkten uzak olarak Allah’a iman etmek, b) ahiret gününe inanmak, c) salih amel işlemek şeklinde üç temel şart ortaya konduğunu dikkate alarak bu üç şartı yerine getiren diğer din mensuplarının da cennete girebileceklerini savunmuşlardır (Reşit Rıza, 1, 333–335; Ateş, 1, 174–175; a. mlf., “Cennet Kimsenin tekelinde değildir”, İslamî Araştırmalar, III/1, s. 7–24). Nisa Suresinin 123–124. ayetleri de bu görüşü destekler mahiyettedir...” (Bkz. Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Heyet, I/69) Bu, imanla ilgi bir hüküm... İnsanlığın ebedi hayatını ilgilendiren bir itikadî konu... Basit bir iş değil... “Son peygamber Hz. Muhammed’i devre dışı bırakarak, O’na inanmadan cennetlik olmanın mümkün olduğu” şeklinde böyle bir “itikadî hükmü” kim uyduruyor? İngiliz maskarası ve masonik çömez Reşit Rıza ve mason M. Abduh... Diyanet de milletimize bunu pazarlıyor.
Mason M. Abduh ve Reşit Rıza, İngilizler namına böyle hükümler uydurabilirler; ama Diyanet, İslam ve ilim namına bunu pazarlayamaz...
Diyanet “AB uyumlu çağdaş tefsir”inde Reşit Rıza’nın uydurmalarını maalesef pazarlamaya şöyle devam ediyor: “62. ayette ise hiçbir ayırım gözetmeden yahudiler diğer Ehl–i Kitap gruplarıyla birlikte zikredilerek, bunlar arasında Allah’a ve ahiret gününe inanıp hayırlı işler yapanların kurtuluşa erecekleri ifade buyurulmuştur (Reşit Rıza, I, 334)” (Bkz. Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Heyet, I/69).
Katolik gölgesi düşüyor ve Vatikan “vaftiz suyu” karıştırılıyor çağdaş tefsire... Böylece bakınız Diyanet nerelere sürükleniyor; “çağdaş tefsir” aziz milletimizi hangi papazın ve kilisenin eşiğine sürüklüyor?
Çağdaş tefsirden aynen aktaralım: “1960’lı yıllarda gerçekleştirilen II. Vatikan Konsili belgelerinde İslamiyet’le ilgili resmî Katolik tavrının –yeterli olmamakla birlikte– önemli ölçüde yumuşadığı, müslümanların Allah ve ahiret inancıyla ibadet ve ahlaka dair anlayış ve uygulamalarından övgüyle söz edildiği görülmektedir. Bu durum hristiyan dünyasının İslamiyet hakkında daha samimi ve sağlıklı bir yaklaşım geliştirmeye yöneldiği şeklinde değerlendirilebilir. Bu noktada konumuz olan ayetin çok açık ve net ifadelerle uhrevi kurtuluşun kapsamına getirdiği genişliği bir defa daha hatırlatmakta yarar vardır: İman edenler; yahudilerden, hristiyanlardan ve Sabiîler’den Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için rableri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler” (Bkz. Diyanet İşleri Başkanlığı, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Heyet, I/69)...
Bu masonik ve Katolik suyu karışmış “çağdaş tefsir” derhal toplatılmalı, milli ve dini bütünlüğümüzle oynanmamalıdır.”