Gönderen Konu: Müslüman Türkiye'de bir Müslüman | Selefî İslam Devletinin Türbe Düşmanlığı  (Okunma sayısı 1875 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

Müslüman Türkiye'de bir Müslüman

Bendeniz Türkiyeli bir Müslümanım. Irkçılık ve kavmiyetçilik yapmadan etnik kökenimin Türk olduğunu bildiririm. Türkiyeyi, vatanımı, memleketimi severim. İnsan zamanla ve mekanla kayıtlı bir yaratıktır. Vatanım olmasa ben ne yaparım.

Türkiye halkının çoğunluğu Müslümandır. Vatanımda, bir Müslüman olarak hür yaşamak isterim. Yaşım ilerledi, son seksen sene içinde çok kötü, çok kara, çok zulümlü günler gördü Müslüman çoğunluk. Kendilerine Kemalist diyen veya Kemalizm postuna bürünen egemen azınlıklar, vesayetçiler Müslümanlara sömürge yerlisi muamelesi yaptı. Sovyet Birliğindeki zulümlere paralel olarak, Türkiyede Müslümanlara kan kusturdular. On binlerce camiyi, medreseyi, tekkeyi, vakıf binasını yıktılar, kapattılar, kiraya verdiler, sattılar, gayesi dışındaki işlerde kullandılar; genç nesillere din eğitimi verdirtmediler, zikrullah yapanları, Risale-i Nur okuyanları, Kur’an ve iman hizmeti yapanları ezdiler, ağır cezalarda muhakeme ettiler, zindanlarda inlettiler.

Tarihî İslam kabristanlarının yüzde doksan yedisini yok ettiler.

Bir tek, kendi kabristanları olan Üsküdar Bülbülderesi Dönmeler mezarlığına dokunmadılar.

Dine savaş açtılar. Ezan-ı Muhammedîyi bile yasakladılar, okuyanları hapislere attılar.

Halkevlerinin aylık dergisi Ülkü’de, “En iyi din terbiyesi dinden hiç bahs etmemektir” diye yazdılar.

Çok şükür o kapkara günler geride kaldı, memlekete bir miktar hürriyet ve çoğulculuk geldi ama bu sefer de din sömürücüsü, mukaddesat bezirganı, yarı mühtedi, dini imanı para olan birtakım alçakların, G. Y.’lerin hücumuna uğradık.

Müslüman çoğunluk cahil bırakıldı. Öylesine cahil ki, beş vakit namaz kılan sıradan bir Müslümanı tarihî bir kabristana götürünüz, 1928’den önceki Türkçe mezar taşlarını okuyamaz.

Faşist egemen azınlıklar icazetli hoca yetiştiren İslam Medreselerini kapattılar.

Olgun Müslüman yetiştiren dergah ve tekkeleri kapattılar.

Müslüman toplumun temeli olan aile kurumunu dinamitlediler.

Riba, zina ve yüksek binayı yaygın hale getirdiler.

Ehl-i Sünnet İslamlığını içinden yıkmak için sahte dindarlar türettiler.

Mutezile mezhebini hortlattılar.

Müslümanların arasına ajanlar, casuslar, provokatörler soktular Ümmet birliğini paramparça edip, mü’minleri bin hizbe, fırkaya, İslamcılığa ayırdılar, birbirleriyle çekişip tepiştirdiler.

Bendiniz bu satırları 2014’te yazıyorum. Artık Türkiye Ehl-i Sünnet Müslümanları tek bir Ümmet değil. Başlarında kendisine biat ve itaat edilen âdil ve râşid bir İmam yok.

Müslümanların büyük çoğunluğu ilmihalini bile bilmiyor. On milyonlarca Müslüman var ama güç, vasıf ve keyfiyet yok.

Birkaç Dönme, Kripto, Pakraduni milyonlarca Müslümanı parmağıyla oynatıyor.

Kafirler ve münafıklar Müslüman yığınları şifahî kültürlü dedikodu mübtelası yaptı.

Ahlaksızlık, fuhşiyyat, azgınlık, içki, kumar, rüşvet, haram yeme, çıplaklık, müstehcen yayınlar, rant haydutluğu yaygınlaştı.

Kur’an, Sünnet, Şeriat gözlüğüyle bakılınca manzara fecaat, manzara dehşet.

Bir toplumu çökertmek mi istiyorsunuz, onun mekteplerini bozunuz, eğitim sistemini dejenere ediniz., başka bir şey yapmaya gerek kalmaz.

Evet bendeniz okur-yazar bir Müslüman olarak böyle bir memlekette, böyle bir toplum içinde yaşıyorum.

Zaman zaman şiddetli cemaat-iktidar kavgaları oluyor.

Müslümanlar o kadar dağınık ki, Ayasofya’yı bile camiye çevirtmekten acizler.

Çocuklarını misyoner mekteplerinde okutmak için çırpınan dindar anne babalar.

Cemaat veya tarikat holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yapanlar.

Siyasî partisini dinin üzerinde tutanlar.

Din, iman elden gidiyor, cami şadırvanlarından Osmanlı şerbeti akıtmayı marifet sananlar.

Bugünkü bozuk düzeni iyi bir düzen sananlar. Hattâ bu günkü düzen eskisine göre çok iyidir diyenler.

Daha iyi meskenler, daha iyi yazlıklar, daha iyi otomobiller, daha iyi yemekler için çalışıp çabalayan milyonlar.

Sabah namazlarında (Eyüb Sultan Camii dışında) İstanbul camilerine gidip cemaati görünüz. Beş on ihtiyar… Bir tek dindar liseli veya üniversiteli               genç yok.

Geçen Ramazan İstanbul bir günahlar ve isyanlar şehriydi. Gündüzleyin yiyenin, içeninin haddi hesabı yoktu

Bizim hacı beyin umurunda mı hiç. Caminin şadırvanından şerbet akıttı ya, işler yolundadır onun için.

Din, iman, mukaddesat tehlikede. Bizimkiler lüks umrelerde.

Benim cemaatim senin cemaatinden üstündür.

Benim şeyhim senin şeyhini döver.

Bizim caminin hoparlörleri daha bağırtlak.

Yaza yaza dilimde tüy bitti. Ey Müslümanlar Irak’tan, Suriye’den, Libyadan ibret alın; en kısa zamanda Ümmet olun, başınıza râşid bir İmam seçip ona biat ve itaat edin diye bağırmaktan yoruldum. Hiç tepki yok.

Memleket bölünüyor, hattâ bölünmüş bile, aldıran yok.

Benim cemaatim, benim şeyhim…

Durum eskisine göre daha iyiymiş. Be geri zekalı nâbekâr, zinanın suç sayılmadığı bir İslam ülkesi nasıl iyi oluyormuş, bana bir anlatsana.

Halkın sadece yüzde onunun namaz kıldığı bir ülke nasıl iyi oluyor?

Bir İslam ülkesinde TC başlıklı vesikalarla serbest, yasal, KDV’li, polis nezaretinde seks köleliği yapılabilir mi?

Kur’ana, Sünnet, Şeriata, hikmete aykırı bunca isyan, tuğyan, açık günah olan bir ülke nasıl iyi oluyor?


(İkinci yazı)

Selefî İslam Devletinin Türbe Düşmanlığı


YENİ KURULAN Selefî İSLAM Devleti hakkında sayısız dezenformasyon yapılıyor. Bir ara bütün kızları ve kadınları sünnet ettirecekleri iddia edilmişti, sonra bu haberin yalan ve balon olduğu meydana çıktı.

Lakin onlar hakkındaki bir haber var ki, doğruluğu inkar edilemez. Bu da ellerine geçirdikleri bölgelerdeki enbiya, evliya türbelerini ve yanlarındaki camileri patlayıcı maddelerle havaya uçurmalarıdır.

Enbiya ve evliya türbelerinin şirk, küfür, sapıklık merkezi olduğu inanç ve iddiası çok aşırı bir görüştür.

Hiçbir islamî iktidar gerçek ulemaya, fukahaya, müftülere sormadan, onlardan fetva almadan bu gibi tahripleri, havaya uçurmaları yapmamalıdır.

Farz edelim, Selefî İslam devleti Medine-i Münevvereyi ele geçirdi. Oradaki Resulullah (salat ve selam olsun ona) kubbesini de mi yıkacaktır?

İstanbulu ele geçirirlerse Eyyub el-Ensarî radiyAllahu anh efendimizin türbesini de mi dinamitlerle yıkacaklardır?

Hızlarını alamayıp yanındaki cami-i şerefi de mi tahrip edeceklerdir?

Konyada Mevlana Celalüddin Rumî hazretlerinin türbesini de mi yıkacaklardır?

Bağdad’ta Abdülkadir Geylanî’nin, İmam-ı Âzamın türbelerini de mi havaya uçuracaklardır?

İslam dünyasındaki ehliyetli, icazetli, muttaqi ulemadan, fukahadan, müftülerden fetva almadan Peygamberan ve evliyaurrahman türbelerinin yıkılması çok kötü bir davranış olmuştur.

Bu konuda Vehhabilerden, Selefilerden fetva alınmaz. Çünkü onlar, İslam dünyasında aşırı birer azınlıktır.

Kabirlerin, türbelerin, kubbelerin bazısı bid’at olabilir ama kesinlikle fetvasız ruhsatsız yıkılamaz.

Resulullah Efendimiz zamanında minare yoktu. Bugünkü minareleri, bid’attir diye yıkmak doğru olur mu?

İslam devleti âdil bir devlettir. İtaat eden Hıristiyan ve Yahudiler Ehl-i Zimmettir ve onlara asla zulm edilemez. Onlar İslam devletinin ve Resulullah Efendimizin ruhaniyetinin himayesinde dinleri, ırzları, can ve malları korunmuş olarak güven ve adalet içinde yaşayabilirler.

Osmanlı İslam devleti ve Hilafeti kuruluş ve yükseliş devirlerinde gerçek bir İslam devletiydi. Bir ara bu devletin Müslümandan çok Hıristiyan tebaası vardı ve onlar adalet ve güven içinde yaşıyordu.

Selefî İslam devleti enbiya ve evliya türbelerini, yanlarındaki camileri yıkarak çok kötü bir başlangıç yapmıştır.

Din-i Mübin-i İslamın temel prensiplerinden biri de işleri müşavere=danışma ile halletmektir. Ehl-i Sünnet ulemasına, fukahasına, müftülerine sormadan böyle radikal işler yapılamaz.

Namazı kıldırmak, kadınları tesettüre sokmak, fuhşiyyatı yasaklamak iyidir ama türbeleri, camileri havaya uçurmak iyi değildir.

Doğru İslam, Kur’anın doğru yorumu Ehl-i Sünnet ve Cemaattir. Ehl-i Sünnet Sevâd-ı Âzamdır. Ehl-i Sünnet Cadde-i Kübradır.

Hulefa-i Râşidîn devrinden sonra Kur’ana, Sünnete en yakın islamî uygulama Osmanlının kuruluş ve yükseliş devrindeki uygulamasıdır. (Mekke Şafiî Reisüluleması Ahmed Zeynî Dahlan’ın Fütuhat-ı İslamiyye adlı kitabının Osmanlı devleti bölümünü okuyunuz.)

1400 yıllık İslam tarihindeki en yanlış cereyan Vehhabî hareketidir.

Vehhabilik hakkında fikir edinmek isteyenler, Muhammed ibn Abdilvehhabın kardeşi Süleyman ibn Abdilvehhabın yazdığı Es-Savaiqu’l-İlahiyye fi’r-Red ‘ale’l-Vehhabiyye adlı kitabı okumalıdır.

Bir buçuk milyarlık İslam dünyasının ulemasının, fukahasının, meşayihinin, müftülerinin, ziyalılarının Selefî İslam Devleti sorumlularını uyarmaları gerekir. Lakin ortada böyle bir uyarı yok. Ne büyük bir eksiklik!..

Dünyada uzun süre devam etmiş iki Barış=Pax devleti olmuştur. Biri Roma imparatorluğu, diğeri Osmanlı İslam hilafeti. Hakka inanan, Hakka hizmet eden, gerçek bir barış sağlayan Osmanlıdır.

Vehhabî-Selefî hareketi nasıl başladı, nasıl gelişti, Ceziretü’l-Arab’a nasıl hakim oldu ve şu anda günümüzde 2000’li yıllarda hangi boyalara girdi?.. İz’anı, irfanı, vicdanı, firaseti olan Müslümanlar düşünsünler.

Arabistan petrollerinden elde edilen muazzam gelirlerle bırakın İslam dünyası, bütün insanlık alemi kurtulabilirdi.

İslam İslam demekle iş bitmiyor. Önemli olan Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına, İslam medeniyetine, İslam adaletine uygun âdil bir uygulama sergilemektedir.

İslamın en güzel uygulaması hangisidir: Bir kısım İslam düşmanlarının da övdüğü, beğendiği, tasdik ettiği, teslim ettiği uygulamadır.

Hollanda’da azılı İslam düşmanı bir politikacı vardı. Arnoud Van Doorn… Sonra bu zat ve bilahare oğlu Müslüman oldular ve eski düşmanlıklarına tevbe ettiler, şimdi İslam için çalışıyorlar.

Resulullah Efendimiz Mekkeyi feth edince ne yaptı? Affetti… Hakikî İslam onun yaptığıdır.

Hakkında idam kararı verilmiş olan, Ebu Cehil’in oğlu İkrimeyi bile daha sonra affetti Hz. Peygamber.

Haçlılar Kudüs’ü aldıklarında 70 bin Müslümanı ve Yahudiyi vahşice katl etmişlerdi. Selahaddin Kudüs’ü geri alınca bir tek Hıristiyanın bile burnu kanamadı ve taşıyabilecekleri miktarda mallarını alarak şehri selamet içinde terk ettiler.


Mehmed Şevket EYGİ | 09 Ağustos 2014 Cumartesi 00:00