Gönderen Konu: Bu beden bize emanettir...  (Okunma sayısı 2769 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Bu beden bize emanettir...
« : 28 Aralık 2010, 03:59:28 »

Dinimize göre, bedenimiz bize bir emanettir. Emaneti korumak, kollamak nasıl önemli bir vazife ise, bedenimizi de tehlikelerden korumak önemli bir görevdir. Bunu yapmayan, ihmal eden mesul olur, günaha girer, Cenab-ı Hakka karşı sorumlu olur.

Peygamber efendimiz, “İlim ikidir: Beden bilgisi, din bilgisi” yani ilimler içinde en lüzumlusu, ruhu koruyan din bilgisi ve bedeni koruyan sıhhat bilgisidir diyerek, her şeyden önce, ruhun ve bedenin zindeliğine çalışmak lazım geldiğini emir buyurmuştur. Görüldüğü gibi, İslamiyet, beden bilgisini, din bilgisinden önce öğrenmeyi emrediyor. Çünkü, bütün ibadetler, iyilikler, bedenin sağlam olması ile yapılabilir.

Dinimize göre, tedavi şu şekilde yapılır:

1- Bilinen ilaçları kullanarak.
2- Kur’ân-ı kerîm okuyarak, duâ ederek.
3- Sadaka vererek.

Bu üç usul, hepsi beraber olduğu gibi, tek tek veya ikisini kullanarak da yapılabilir. Hadîs-i şerîfte, “Ey Allahın kulları! İlaç kullanın!” buyuruldu. Yine Peygamber efendimiz, “Hastalarınızı sadaka vererek tedavi ediniz” buyurdu. Bir defasında da, “Her hastalığın ilacı vardır. Yalnız ölüme çâre yoktur” buyurdu. İlaç, kazâ ve kaderi değiştirir mi? diye sorduklarında, “Kazâ ve kader, insana ilacı kullandırır” buyurdu.

“HASTALIĞI YAPAN KİMDİR?”

Mûsâ aleyhisselâm hastalanmıştı. İlacını söylediler.

- İlaç istemem, Allahü teâlâ şifâsını verir, dedi.
- Bu hastalığın ilacı meşhûrdur ve tecrübe edilmiştir, az zamanda iyi olursunuz, dediler.
- Hayır, ilaç istemem, dedi ve hastalık arttı.

O zaman vahiy gelip, Cenâb-ı Hakkın, “İlaç kullanmazsa şifâ ihsân etmem” emri bildirilince, ilacı içti ve iyi oldu. Vahiy ile, Allahü teâlânın, “Sen tevekkül etmek için, benim âdetimi, hikmetimi değiştirmek istiyorsun. İlaçlara, faydalı tesîrleri kim verdi? Elbette ben yaratıyorum” buyurduğunu bildirdi.

Bütün bu misâllerden anlaşılıyor ki Allahü teâlâ, ilaçları, şifâ için sebep yapmıştır. Ekmek ile suyu doyurmaya sebep yaptığı gibi, ilaçları da, hastalıkları gidermeye sebep yapmıştır.

Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Mûsâ aleyhisselâm, ‘yâ Rabbî! Hastalığı yapan kimdir, hastalığı iyi eden kimdir’ dedi. Cenâb-ı Hak, ‘Her ikisini de yapan benim’ buyurdu. ‘O hâlde, tabîbe ne lüzûm var’ deyince, ‘Onlar, şifâ için yarattığım sebepleri bilir ve kullarıma verir. Ben de onlara, bu yoldan rızk ve sevâb veririm’ buyurdu.”

Görülüyor ki, doktora gitmeli, ilaç kullanmalıdır. Fakat, şifayı doktordan ve ilaçtan bilmemelidir, şifâyı Allahü teâlâdan istemelidir. İlaç içip de iyi olmayan, ameliyât masalarında kalıp can veren az değildir.

Meşru tedavi yollarını bırakıp, “cinci hoca”lardan, büyücülerden şifa beklemek Müslümana yakışmaz. Bilhassa kadınlar bu konuda ifrata kaçıyorlar. Kocasının işi mi bozuldu, kocası eve sinirli mi geliyor, hemen soluğu “cinci”de alıyorlar. Onlar da, dinde yeri olmayan, hatta haram, küfür olan sihir, büyü gibi gayri meşru yollara yönlendiriyorlar...

Sihir, yâni büyü yapmamalıdır ve sihir yaptırmamalıdır, harâmdır ve küfre en yakın olan, en fenâ harâmdır. Sihre ait ufak bir şey yapmamaya çok dikkat etmelidir. Hadîs-i şerîfte, “Müslüman sihir yapamaz. Allah saklasın îmânı gittikten sonra, sihri tesîr eder” buyuruldu.

İLAÇLARIN EN İYİSİ...

Yapılan sihri, sihir ile bozmaya çalışmak necaseti necaset ile temizlemeye benzer ki temizlenmediği gibi daha çoğalır. Sihirden, büyüden korunmak ve kurtulmak için çeşitli âyetler, duâlar vardır. Bunlarla büyüden kurtulmak mümkündür. Büyü yapılmış olan kimse, (Âyât-ı hırz)ı okur ve üstünde taşırsa, şifâ bulur. Bir miktar suya, (Âyet-el-kürsî) ve (İhlâs) ve (Mu’avvizeteyn) okumalı. Büyülenmiş kimse bundan üç yudum içmeli, kalan ile gusül abdesti almalıdır. Nazar değmesi haktır. Nazar değen kimseye şifâ için (Âyet-el-kürsî), (Fâtiha), (Mu’avvizeteyn) ve (Nûn sûresi)nin sonunu okumak muhakkak iyi gelir.

Dua etmek, Kur’an-ı kerim okumak da, hastalıklara iyi gelir. Önceleri karşı çıkılırken günümüzde bütün doktorlar, tedavide duanın önemli bir yeri olduğunu söylüyorlar. Hadîs-i şerîfte, “İlaçların en iyisi Kur’ân-ı kerîmdir” buyuruldu. Hastaya okunursa, hastalığı hafifler. Eceli gelmemiş ise, iyi olur. Eceli gelmiş ise, rûhunu teslîm etmesi kolay olur...

Mehmet Oruç

Çevrimdışı mazlum

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 861
  • Allah'a giden tüm yollar.Kalp lerden gecer.
Ynt: Bu beden bize emanettir...
« Yanıtla #1 : 28 Aralık 2010, 20:33:27 »
Tşk ler , güzel acıklanmış ,bu konuya takılıp cok yanlışa düşenler var .

Bu arada aklımıza bır Nasrettin Hoca Hikayesi geldi .

Bayanın birinin Cocugu durmadan ağlarmiş . Kadın cagız gitmedik Doktor ,
okutmadık Hoca bırakmamış , ne mümkün cocuğun ağlaması kesilmiyor ,
Demişlerki Hanım senin bu sorununa , bulsa bulsa hoca nasrettin bir ilaç bir care bulur gidin ona cocugu bir gösterin demiş ler .

Kadın almış cocuğunu başlamış hocayı aramaya nihayet bulunca , aman hocam bak böyle bir halvar , ne olur bize yardım ediver demiş . Hoca efendi tamam kızım bunlar kolaş şey sen hele otur demiş  ve . Hoca efendi açmış Kuduri şerifi başlamış okumaya  (Bilmeyenlerin dikkatinize sunarım .Kuduri Şerif bir Fıkıh kitabıdır ) Hoca okudukca cocuk susmuş uykuya bile dalmış .

Kadın şaşırmış Hocam bu nasıl iştir ne dua ettin ne kuran okudun ,fakat cocugu uyuttun
deyince , hoca efendi kızım ben bu kitabı okudukca kırk yıldır koca koca insanlar uyuyor buyurmuş .

Alıntı degildir .
« Son Düzenleme: 28 Aralık 2010, 23:26:16 Gönderen: Rahmani »
Bir harf yeter inan, varsa o evde bir insan.

Dost Ararsan Kendine Bak
Dostun Ağlasını Bulursun
Düşman Ararsan Yine Kendine Bak
Düşmanında Ağlasını Bulursun .
vesselam .