Gönderen Konu: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)  (Okunma sayısı 12401 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« : 25 Aralık 2012, 01:31:41 »

Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
(Namazın Fârzları, Vâcibleri, Sünnetleri ve Âdâbları)

1- Hadesten tahâret, (Abdestsiz ise abdest almak, Cünüp ise gusletmek), Farzdır.
2- Necâsetten tahâret, (Namaz yerinin, bedenin veya elbisesinin temiz olması), Farzdır.
3- Setr-i avret, (Avret mahallini örtmek), Farzdır.
4- İstikbâli-i Kıble, (Kâbe tarafına dönmek), Farzdır.
5- Vakit, (Her namazı vakti girince kılmak), Farzdır.

6- Ezan okumak ve Kâmet getirmek, Sünnettir.
7- Müezzin kaamet getirirken: "Hayye-ale'l-felâh" dediğinde beklemeden ayağa kalkmak. Âdâbtandır.
8- Niyet, (Allâh rızâsı için namaz kılmayı dilemek ve hangi namazı kılacağını bilmek), Farzdır.
9- İftitah tekbiri, Farzdır.

10- İftitah tekbirinde baş parmaklarını kulak yumuşağına temas ettirmek, Âdâbtandır.
11- Namaza "Allâhü ekber" lafzı ile başlamak, Vâcibtir.
12- Namaza başlarken, ilk tekbirde erkeklerin ellerini kulakları hizâsına kadar kaldırması, Sünnettir.
13- Kıyam, (Ayakta durmak), Farzdır.
14- Tekbirden hemen sonra el bağlamak. (Kadınlar; göğsü üzerinde sağ eli sol eli üzerine koyar. Erkekler ise, sağ ellerinin baş ve serçe parmakları ile sol bileğine halka yaparak göbek altına bağlar.), Sünnettir.
15- Kıyâmda secde yerine bakmak, Âdâbtandır.
16- Kırâat, (Kendisi işitecek derecede Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinden bir mikdar okuması), Farzdır.
17- Sübhâneke okumak, Sünnettir.
18- Eûzü ve besmele okumak, Sünnettir.
19- Fâtiha-i şerîfe okumak, Vâcibtir.
20- Fâtiha'dan sonra "Âmîn" demek, Sünnettir.
21- Fâtiha'dan sonra bir sûre veya kısa bir sûreye muâdil olacak kadar âyet okumak, Vâcibtir.
22- Fâtiha'yı, zamm-ı sûre veya âyetten evvel okumak, Vâcibtir.

23- Her rek'atta Fâtiha'dan önce besmele okumak, Sünnettir.
24- Kırâeti evvelki iki rek'ata tahsis etmek, Vâcibtir.
25- Öğle ve ikindi namazlarının farzlarında Fâtiha ve sûreleri gizli (sessiz) okumak, Vâcibtir.
26- Sabah, akşam ve yatsı farzlarıyla cuma ve bayram namazlarında imam olan kimse, Fâtiha ve sûreleri cehrî (sesli) okumak, Vâcibtir.
27- Vitir namazında kunut okumak, Vâcibtir.

28- Rukû, (Baş ile arka düz olacak şekilde eğilmek), Farzdır.
29- Rükû'a ve secdeye iner ve kalkarken tekbir almak, Sünnettir.
30- Rükû'da üç kere tesbih okumak, Sünnettir.
31- Erkekler, rükû'da ellerinin parmaklarını açık olarak dizleri üstüne koyup başları ile sırtlarını bir hizada tutmak. (Kadınlar başları ile sırtlarını düz yapmazlar) Kadınlar, parmaklarını birbirinden ayırmaksızın ellerini dizlerinin üzerine koymak, Sünnettir.
32- İmam, rükû'dan kalkarken "Semiallâhü limen hamideh" demek, Sünnettir.
33- Cemâat, rükû'dan kalkarken "Rabbenâ leke'l-hamd" demek, Sünnettir.
34- Yalnız kılanın her ikisini de söylemek, Sünnettir.
35- Tâdil-i erkâna riâyet etmek. Yâni rükû ve secdeden doğrulunca ve diğer rükünler arasında mafsallar mutmain (her âzâ kendi mahallinde müstekar) oluncaya kadar beklemek, Vâcibtir.
36- Rükû'da ayağının uçlarına bakmak, Âdâbtandır.
37- Rükû ve secde tesbihlerini beş veya yedi defa okumak, Âdâbtandır.
38- Secde, (Alnını, burnunu, iki ayağının parmak uçlarını, iki eli ile iki dizini yani toplam yedi âzasını yere koymak), Farzdır.
39- Secdeye alın ile birlikte burnunu da yere koymak. Vâcibtir.
40- Alnından evvel burnunu yere koymak, Âdâbtandır.
41- Secdede burnunun iki tarafına bakmak, Âdâbtandır.
42- Secdede üç kere tesbih okumak, Sünnettir.
43- Secdede elin parmaklarını kapalı tutmak,, Sünnettir.
44- Erkek, secdede karnını oyluklarından uzak tutup kollarını yerden kaldırmak, Sünnettir.
45- Kadın ise, secdede karnını oyluklarına yapıştırıp kollarını yanına temas ettirmek, Sünnettir.
46- İki secdeyi birbiri ardınca yapmak, Vâcibtir.
47- Üç veya dört rek'atli namazlarda ikinci re'katten sonra oturmak, Vâcibtir.
48- Ka'delerde et-Tehıyyâtü okumak, Vâcibtir.

49- Tahiyyâtta ve ka'dede ellerini oyluklarının üzerine koyup, parmaklarını kendi haline bırakmak, Sünnettir.
50- Tahiyyâtta erkek sol ayağı üzerine oturup sağ ayağını dikmek, Sünnettir.
51- Kadın ise iki ayağını sağ yana yatırarak sol oyluğu üzerine oturmak, Sünnettir.
52- Kaade-i Ahîre, (Son oturuş), Farzdır.
53- Son ka'dede Peygamber Efendimiz'e salevât okumak, Sünnettir.
54- Namazın sonunda selâm vermek, Vâcibtir.
55- Selâma sağdan başlamak, Sünnettir.
56- Selâmda omuzlarına bakmak, Âdâbtandır.
57- Sağına selâm verirken, sağındaki cemaat ve melâikeye selâm vermeye niyet etmek, Âdâbtandır.
58- Soluna selâm verirken solundaki cemâat ve melâikeye selâm vermeye niyet etmek, Âdâbtandır.
59- Yalnız ise selâmda kirâmen kâtibîn ve hafaza meleklerine selâm vermeye niyet etmek, Âdâbtandır.
60- Namazda sehven terk edilen vâciplerden dolayı sehiv secdesi etmek, Vâcibtir.
61- Mümkün olduğu kadar öksürmeyi defetmek, Âdâbtandır.
62- Esneme geldiği zaman ağzını tutamazsa, sağ elin dışı ile kapamak, Âdâbtandır.
63- İmkân nisbetinde iyi ve temiz elbise ile namaz kılmak, Âdâbtandır.


Çevrimdışı frknyesilyurt

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 32
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #1 : 25 Aralık 2012, 11:16:55 »
Sorularımın üstüne çok faydalı bir başlık oldu doğrusu :)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #2 : 25 Aralık 2012, 11:39:36 »
Sehiv Secdesi

Sehiv secdesi, namazda unutma veya gafletle yapılan bir noksanlık veya fazlalıktan meydana gelen hatâyı düzeltmek için yapılması vâcip olan secdedir.

Sehiv Secdesinin İcabettiği Yerler

Sehiv secdesi namaz içindeki bir vâcibin terk veyâ tehir edilmesinden, Farzın ise sâdece geciktirilmesinden dolayı lâzım gelir. Farzın terk edilmesinde ise, sehiv secdesi kâfi gelmez; namazın yeniden kılınması gerekir.

Namazın sünnetlerinden herhangi birinin terkedilmesi hâlinde ise, sehiv secdesi lâzım gelmez.

Bir kimse namazda gizli okunacak yerde aşikâr okusa, vitir namazında kunutu terk etse veya dört rek'atli bir namazda birinci oturuşu unutarak terketmiş olsa, secde-i sehiv yapar. Böylece noksanını tamamlamış, hatâsını düzeltmiş olur.

Sehiv Secdesinin Yapılışı

Sehiv secdesi icabettiği zaman, "Ettehıyyatü"yü okuduktan sonra iki tarafa selâm verilir, "Allâhü Ekber" diye tekbir getirerek arka arkaya iki secde yapılır.

İkinci secdeden sonra oturulup, "Ettehıyyatü, Allâhümme salli, Allâhümme bârik ve Rabbenâ âtinâ..." duaları okunarak selâm verilir.

Sehiv secdesi yapacak kimse imamsa, yalnız sağ tarafına selâm verip sehiv secdesi yapar.


Muhtasar İlmihal, Sehiv Secdesi, Hasan ARIKAN

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sehiv (Yanılma) Secdeleri ile İlgili Meseleler
« Yanıtla #3 : 25 Aralık 2012, 11:45:52 »
Sehiv (Yanılma) Secdeleri ile İlgili Meseleler

Sehiv secdeleri, bir namazın vaciblerinden birini yanılarak terk etmekten veya geciktirmekten dolayı, o namazın sonunda yapılması gereken iki secde ile teşehhüdden, salâvat ve duaları okumaktan ibarettir.

Şöyle yapılır:
Son oturuşta yalnız "Tahiyyat" okunduktan sonra iki tarafa selâm verilir. Ondan sonra "Allahü Ekber" denilerek secdeye varılıp üç kez "Sübhane Rabbiye'l-alâ" okunur. Ondan sonra "Allahü Ekber" denilerek kalkılır. Bir tesbih miktarı duraklamadan sonra tekrar "Allahü Ekber" deyip ikinci secdeye varılır. Yine üç kez "Sübhane Rabbiye'l-alâ" okunduktan sonra "Allahü Ekber" denilerek kalkılır ve oturulur. Tahiyyat ve Salâvatlarla "Rabbena atina" okunup önce sağ tarafa, sonra sol tarafa selâm verilir.

Yalnız sağ tarafa selâm verdikten sonra sehiv secdelerinin yapılması daha faziletledir, ihtiyata uygundur. Bundan dolayı, cemaatla kılınan namazlarda cemaatın yanlışlıkla dağılmaması için, yalnız sağ tarafa selâm verdikten sonra sehiv secdesi yapılması tercih edilmiştir.

Sehiv secdeleri, vacibdir. Bilindiği gibi, gerek farz, gerek vacib veya sünnet olan herhangi bir namazın kıraat, rüku ve sûcud gibi farzları ve Fatiha, Sûre ilâvesi, sırayı gözetme gibi vacibleri ve Kadelerde (oturuşlarda) salâvatları okumak gibi sünnetleri vardır. Bunun için bunları gözetmek gerekir ki, namaz tam olarak kılınmış olsun.

O halde farz olsun, olmasın herhangi bir namazda bir farzın kasden veya sehven terk edilmesi, o namazın yeniden kılınmasını gerektirir. Böyle büyük bir noksanı gidermek için sehiv secdeleri yeterli değildir.

Bir vacibin kasden terki veya geciktirilmesi bir günahtır. Bundan dolayı sehiv secdeleri gerekmez, böyle bir namazı iade etmek uygundur. Bir vacibin sehven terk edilmesi veya geciktirilmesi, sehiv secdelerini gerektirir. Bu şekilde o noksan düzeltilmiş olur. Bir sünnetin kasden veya sehven terk edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Fakat kasden terk edilmesi bir kusurdur. Sevab ve faziletten mahrum olmayı gerektirir.

(Malikî'lere göre sehiv secdeleri sünnettir. Şâfiî'lere göre de sünnettir. Ancak imam sehiv secdelerini yaparsa, cemaatın imama uyması vaciptir. Hanbelilere göre sehiv secdeleri bazan vacib, bazan sünnet ve bazan da mübah olur. Namazın terk edilen bir sünnetinden dolayı yapılacak sehiv secdelerinin mübah olması gibi...

İmam Şafıî ve İmam Ahmed'e göre, iki tarafa selâm vermeden önce yapılır. İmam Malik'e göre sehiv (yanılma), bir ziyade sebebiyle ise, sehiv secdeleri selâmdan sonra yapılır. Eğer bir noksan veya bir noksan ile ziyade sebebiyle ise, selâmdan önce yapılır. Bu bir fazilet meselesidir; yoksa hepsi de caizdir.)

Bir namazın tam bir rüknünü, bir farzını öne almak veya sonraya bırakmak sehiv secdelerini gerektirir. Çünkü bu öne alma ve sonraya bırakma işi, vacibi terk etmekten sayılır. Kıyamda "Sübhaneke"den sonra, henüz kıraat yapmadan rükua varılıp ondan sonra hatırlanarak kıyama dönmekle farz olan kıraatın yerine getirilmesi; buna bir örnektir. Bu durumda önceki rüku geçerli olmaz. Kıraattan sonra yeni bir rüku yapılır. Böyle dönüp kıraat yapmadan ve ondan sonra rükua varmadan kılınacak namaz bozulur. Çünkü böyle bir rekatta rüku gibi tekrarlanmayan rükünler arasında sıraya riayet edilmesi farzdır.

Namazın rekatlarından birindeki iki secdeden biri yanılarak terk edilip ondan sonraki rekatın veya kadenin sonunda hatırlansa, bunun geciktirilmesinden dolayı namazı iade. gerekmez, hemen o secde kaza edilir. Eğer son orutuşta iken hatırlansa, bu secde yapılır ve ondan sonra bu oturuş (kade) iade edilir. Ondan sonra da sehiv secdeleri yapılır. Bu durumda son rekatta beş secde ile üç kade bulunmuş olur. Çünkü bir rekatta iki secde vardır. Böyle tekrarlanan bir rüknün kısmen sonraya bırakılması, farzı terketmek sayılmadığından namazın iadesini gerektirmez.

Fakat bir rekattaki iki secdeden ikisi de yanılarak öne alınsa, önce iki secde ve ondan sonra rüku yapılmış bulunsa, bu halde farz olan tertibe riayet için tekrar rüku ve ondan sonra secdelere gidilir. Bu tekrar ve iadelerden dolayı da namazın sonunda sehiv secdeleri yapılır.

Herhangi bir namazın bir rüknünü tekrar etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Bir rekatta iki defa rüku veya üç defa secde yapılması gibi.

Birinci ve ikinci rekatlarda Fatiha'nın tekrarlanarak okunması veya arka arkaya okunması veya rüku, secde ve teşehhüdde Kur'an okunması da böyledir. Fakat üçüncü veya dördüncü rekatlarda Fatiha'nın iki defa okunması veya bunlarda Fatiha ile beraber başka bir sûrenin de okunması yahut yalnız başka bir sûrenin okunması sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü bu takdirde bir vacib terk edilmiş veya geciktirilmiş ve Kur'an da meşru olan yerin başkasında okunmuş olmaz. Ancak bu halde rekatlar, önceki, rekatlarden daha fazla uzatılmış ve cemaata da ağırlık verilmiş olursa, kerahetten korunmuş olmaz.

Bir vacibi yanılarak terk etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Birinci oturuşu veya vitirde Kunut'u veya bayram namazlarında ziyade tekbirleri yahut birinci ve ikinci oturuşlarda Tahiyyat'ı okumayı terk etmek gibi.

Vitir namazında rükudan sonra Kunut duasının unutulduğu hatırlanmış olsa, artık onu okumak için geri kıyama dönülmez. Rükudan sonra okunması da gerekmez. Çünkü yeri kaçırılmıştır. Rüku halinde hatırlandığı halde de okunması gerekmez. Sahih olan rivayet böyledir. Bununla beraber okunsun veya okunmasın, her iki halde de sehiv secdeleri gerekir.

Kunut tekbirini unutup yapmamak, bir görüşe göre sehiv secdesi gerektirir, bir görüşe göre de gerektirmez.

Bir vacibin yanılarak geciktirilmesi de sehiv secdesini gerektirir. Birinci veya üçüncü rekattan sonra biraz oturulması, dördüncü rekattan sonra beşinci rekat için ayağa kalkılması, sabah namazının ikinci rekatından sonra üçüncü bir rekata ve akşam namazının üçüncü rekatından sonra dördüncü bir rekata kalkılması gibi...

Birinci oturuşta (Kade'de) teşehhüd miktarından fazla oturulup üçüncü rekata kalkmanın geciktirilmesi de böyledir.

Bir vacibin vasfını değiştirmek, sehiv secdesini gerektirir. İmamın aşikâre okuması gereken âyetleri gizlice okuması veya gizlice okunacak âyetleri aşikâre okuması gibi. Bu okuma miktarı, namaz sahih olacak kadar okumaktır. Fatiha sûresinin ilk âyetlerini okumak bu kısımdandır. Bununla beraber kısa bir âyet okunması da İmam Azam'a göre bu hükümdendir. İki imama göre ise, bu hükümde değildir.

Aşikâre okumanın en az derecesi, başkasının işitecegi miktardır. Gizlice (hafiyyen) okumanın en aşağı derecesi de, yalniz okuyanın işiteceği miktardır.

Gizli okunacak yerde, Fatiha'nın çoğu yanılarak aşikâre okunsa, geri kalanı yine gizlice okunur. Aksine olarak aşikâre olarak okunacak bir namazda Fatiha'nın bir kismı gizli okunup ondan sonra aşikâre okunacağı, hatırlansa, Fatiha yeni baştan aşikâre okunur. Böylece bir rekatta hem aşikâre, hem de gizli okumak toplanmış olmaz. Fakat diğer bir görüşe göre, Fatiha yeniden okunmaz, yalnız geri kalan kisim aşikâre okunur.

Tek başına namaz kılanin aşikâre veya gizli okumasından dolayı, tercih edilen görüşe göre, sehiv secdesi gerekmez. Ancak ögle namazı gibi gizli okunacak yerde kasden aşikâre okursa, günah işlemiş olur.

Tek başına namaz kilanın gündüzün kılacağı nafile namazlarda aşikâre okuması mekruhtur.

İmam sabah namazında Fatiha sûresini sehven gizlice okuyup sonra hatırlasa, ekleyeceği sûreyi aşikâre okur, Fatiha'yı iade etmez.

Cemaat halinde aşikâre Kur'an okunacak bir namaza başlamış olan ve Fatiha'yı gizli okumuş bulunan bir kimseye, başkası gelip uysa, o kimse imam olmayı arzu ederse sûreyi aşikâre okur, arzu etmezse, aşikâre okuması gerekmez.

Farz bir namazda ikinci rekattan sonra oturulmayıp da üçüncü rekata yanılarak kalkmaya yeltenenin durumuna bakılır: Eğer kalkışı oturmaya yakın ise, oturur, sehiv secdesi gerekmez. Fakat doğrulması kıyama yakın ise, kalkar ve ondan sonra sehiv secdelerini yapar. Çünkü bu durumda vacib olan birinci oturuş terk edilmiştir.

Bununla beraber bir rivayete göre de, namaz kılan henüz tam kıyama doğrulmamış ise, kadeye (oturuşa) döner, vacibi terk etmez. İmam tam doğrulup kalktıktan sonra kadeye dönerse, namazı bozulur. Çünkü bu takdirde farz olan kıyam bozulmuş ve namazın sırası büsbütün değiştirilmiş olur. Diğer bir görüşe göre, bu durumda namazı bozulmaz, kendisi günah işlemiş olur ve sehiv secdeleri gerekir.

Sünnet namazlarda ikinci rekatın arkasında oturulup da Tahiyyat okunmadığı üçüncü rekatta hatırlanırsa bakılır: Eğer bu üçüncü rekat daha secde ile bağlanmamış ise, oturmaya dönülür, eğer secde ile bağlanmışsa, dönülmez. Diğer bir görüşe göre, secde ile bağlansın veya bağlanmasın, artık oturmaya dönülmez. Her iki durumda da sehiv secdeleri yapmak gerekir.

Dört rekatlı farzlarda ikinci oturuş yapılmaksızın beşinci rekata kalkılacak olsa, henüz beşinci rekat için secde edilmedikçe oturuşa dönülür. Teşehhüdden sonra selâm verilip sehiv secdeleri yapılır: Çünkü farz olan son oturuş geciktirilmiştir. Bu geciktirme ise, vacibi terk sayılır. Fakat beşinci rekat için secde yapılmış olursa, bu namaz nafıleye dönmüş olur. Artık buna bir rekat daha ilâve edilir ve tam altı rekatlı bir nafile namaz kılınmış olur. Sahih olan görüşe göre, bu durumda sehiv secdesi gerekmez. Bu mesele İmam Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göredir. İmam Muhammed'e göre, beşinci rekatın secdesinden baş kaldırılınca, namaz tamamen batıl olmuş olur.

Dört rekatlı, bir farz namazın son oturuşunda selâm vermeden yanılarak ayağa kalkılsa, hemen oturuşa dönülüp selâm verilir ve sehiv secdesi yapılır. Fakat beşinci rekat için secdeye varılmış olunca, buna bir rekat daha ilâve edilir. Bu durumda önceki dört rekat ile farz tamamlanmış olur. Diğer iki rekat da nafıle sayılır. İstihsan olarak da sehiv secdeleri yapılır.

Akşam namazında ikinci oturuştan sonra bir dördüncü rekata, sabah namazında da oturuştan sonra bir üçüncü rekata kalkılması da bu hükümdedir. Onun için bunlara eklenen ikişer rekat da, nafile olmuş olur: Bu hareketler kasıdlı olarak yapılmadığı için mekruh sayılmaz. Tercih edilen görüş budur.

Dört veya üç rekatlı farz ve vitir namazlarında birinci oturuştan sonra yanılarak: "Allahümme Salli alâ Muhammedin ve alâ ali Muhammed" denilmesi, İmam Azam'dan bir rivayete göre de, bu teşehhüdden sonra bir harf bile ziyade edilmesi sehiv secdelerini gerektirir. Fakat son oturuşlarda teşehhüdden sonra Kur'an okunması, dua edilmesi ise sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü bu oturuş dua ve hamd yeridir. Kur'an ise hem duayı hem de hamdi kendisinde toplar.

Namazda zikirlerin, duaların ve teşehhüdün (Tahiyyat'ın) aşikâre okunması da sehiv secdelerini gerektirmez.

Farz namazların son üçüncü ve dördüncü rekatlarında kasden susarak Fatiha veya diğer bir sûre okunmaması bir hatadır; fakat sehiv secdelerini gerektirmez. Yanılarak sükût edilip Fatiha veya başka bir sûre okunmaması sehiv secdelerini gerektirir. İmam Ebû Yusuf'a göre, her iki halde de sehiv secdelerini yapmak gerekir.

Namaz içinde bir rükün yerine getirilecek kadar düşünceye dalınsa, başlangıç (iftitah) tekbirini aldım mı, almadım mı diye o kadar düşünülse de, sonra sonra tekbir alındığı hatırlansa veya alınmamış olması sanılarak tekrar bir tekbir daha alınsa, sehiv secdesi gerekir.

Yine: Üç rekat mı, dört rekat mı kıldığında şübhelenip durulsa, veya Fatiha okunduktan sonra hangi sûrenin okunacağı üzerinde düşünülse, yine sehiv secdeleri gerekir. Çünkü bu durumlarda vacib geciktirilmiş olur.

Bir rüknü veya bir vacibi yerine getirirken meydana gelecek bir dalgınlık ve bir düşünce ise, sehiv secdelerini gerektirmez. Tam bir kalb huzuru ile namaz kılmak, öyle herkese nasib olacak bir fazilet değildir.

Bir kimse, kıldığı bir namazın rekatlarında şübhelense bakılır: Eğer bu şübhe kendisine ömründe ilk kez olmuşsa, o namazı yeniden kılar. Fakat bir kaç defa olmuşsa araştırır ve kanaatine göre hüküm verir. Namazı yeniden kılması icab etmez. Araştırmada kalbin şahidliği yeterlidir.

Örnek: Sabah namazını kılarken bir rekat mı kıldım, iki rekat mı? diye şübhelenip de bir rekat kılmış olduğuna kalben hüküm verse, ihtiyaten buna bir rekat daha ilâve eder. Bu husustaki tereddütlerinden dolayı da sehiv secdeleri yapar. Aksine olarak iki rekat kılmış olduğuna hüküm verdiği takdirde oturur. Teşehhüdden ve selâmdan sonra sehiv secdelerini yapar. Hiç birine karar veremediği takdirde de, az olanı esas alır; çünkü az olanda kesinlik vardır. Bu durumda bir rekat daha kılar; ancak bu takdirde şübhelendiği rekatın sonunda oturur. Ondan sonra kalkıp o bir rekatı kılar. Çünkü önce iki rekat kılmış olması ihtimali vardır. Bu takdirde de namazın sonunda sehiv secdelerini yapar.

Dört rekatlı bir namaza başlamış olan kimse, kıldığı rekatın birinci rekat mı, ikinci rekat mı? olduğunda şübhe edip bir tarafı seçemezse, kendisini bir rekat kılmış sayar ve her bir rekatın sonunda ihtiyat olarak bir kere teşehhüd miktarı oturur; bu şekilde dört defa kade yapılmış olur. Çünkü birinci sayılan rekatın ikinci ve üçüncü sayılan rekatın dördüncü rekat olması ihtimali vardır.

Bir kimse kıldığı rekatın ikinci rekat mı, üçüncü rekat mı? olduğunda şübhelense, sahih olan görüşe göre, bu rekatın sonunda oturmaz. Bir tarafı tercih edemezse, bunu ikinci rekat sayar. Geri kalan rekatları da tamamlar. Akşam namazı ile vitir namazı bu hükmün dışındadır. Bu şübhelenme bu namazlardan birinde olsa, oturmak gerekir. Çünkü şübhelenilen rekatın üçüncü rekat olması muhtemeldir. Bu halde teşehhüdden sonra bir rekat daha ilâve edilir. Çünkü şübhelenilen rekatın ikinci rekat olması da mümkündür. Bunların sonunda da sehiv secdeleri yapılır.

Dört rekatlı namazlarda, kılınan rekatın dördüncü rekat mı, beşinci rekat mı olduğunda ve sabah namazında kılınan rekatın ikinci rekat mı, üçüncü rekat mı olduğunda, akşam ile vitir namazlarında da kılınan rekatın üçüncü rekat mı, dördüncü rekat mı, olduğunda şübheye düşülse, sonunda oturulur ve teşehhüdden sonra kalkılıp bir rekat daha kılınır. Çünkü bu rekatların üçüncü, dördüncü veya beşinci rekat olması mahtemeldir. O halde ilâve edilen birer rekat ile fazla olan miktar nafile olmuş olur. Sonundada sehiv secdeleri yapılır. Bu şübhe, kıyam veya rüku veya rükudan kıyama geçiş halinde olduğuna göredir.

İlk secde yapıldıktan sonra şübhelenme olursa, ittifakla namaz batıl olur. Çünkü şübhe edilen rekatın ziyade olup son oturuşun terk edilmiş bulunması muhtemeldir. İlk secde halinde şübhe olursa, yalnız İmam Muhammed'e göre, namaz batıl olmaz.

Namazda Fatiha'dan önce başka bir sûre bir harf olarak dahi yanılarak okunsa, iade edilerek önce Fatiha, sonra da o sûre okunur. Namazın sonunda da sehiv secdeleri yapılır. Bu sırada işinde yapılan noksan rüku halinde bile hatırlansa, kıyama dönülerek iadesi gerekir. Böyle bir yanılma çok olmaz. Onun için bunun az miktarı da bağışlanamaz. Fakat bir namazda okunan bir sûrenin altında bulunan sûre okunmak istenirken üstündeki sûre okunsa, bundan dolayı sehiv secdeleri gerekmez.

Bir kimse namazda, Fatiha okuyup okumadığında şübhe etse, bakılır: Eğer henüz başka sûre okumamış ise, Fatiha'yı okur. Fakat başka sûre okumuş ise, artık Fatiha'yı okumaz. Çünkü sûrenin Fatiha'dan sonra okunması meydandadır. Bununla beraber namaz kılanın bir görüşü varsa ona göre hareket eder.

Bir kimse, ilk rekatlerde birer sûre okuyup da Fatiha'yı okumamış bulunduğunu secdeye vardıktan sonra hatırlarsa, son rekatlerde Fatiha'yı iade etmez. Çünkü son rekatlarda zaten Fatiha okunacaktır. Bir rekatte iki Fatiha okunması ise, meşru değildir. Yalnız Hasan İbni Zeyyad'a göre, son rekatlarda Fatiha kaza edilir.

Dört veya üç rekatlı farz namazların ilk iki rekatinde Fatiha'dan sonra birer sûre veya bir miktar âyet eklenmemiş olsa, bu sûre veya âyetler üçüncü ve dördüncü rekatlarda Fatiha'dan sonra ilâve edilirse bu namaz cemaatle kılınan bir akşam veya yatsı namazı ise, üçüncü ve dördüncü rekatlarda hem Fatiha, hem de ilâve edilecek sûre aşikâre olarak okunur. Çünkü bir kıyamda olan kıraat birdir; bunun bir kısmı gizli olarak, bir kısmı da aşikâre olarak okunamaz. Yalnız sûrenin aşikâre okunacağını söyleyenler de vardır. İmam Ebû Yusuf'a göre, ikisi de gizlice okunur. Çünkü son rekatlerde gizlice okumak sünnettir. İmam Ebû Yusuf'dan diğer bir rivayete göre de, artık son rekatlerde bu sûre okunmaz. Çünkü bunun yeri geçmiştir. Bununla beraber her halde de sehiv secdeleri yapılır.

İmamın yanılması, kendi hakkında asaleten ve cemaat hakkında da uymuş olma bakımından sehiv secdelerini gerektirir. Fakat imama uyan cemaatten birinin yanılması ile ne kendisine de ne de imama sehiv secdesi yapmak gerekmez.

Sehiv secdelerini yapmakta olan bir imama uymak sahihtir. Gerek sehiv secdelerinin herhangi birinde ve gerek teşehhüdünde olsun eşittir. Sehiv secdelerinin ikincisinde imama uyan kimseye birinci secdeyi ve teşehhüdünde uyana her iki secdeyi kaza etmek gerekmez.

Mesbuk, imamla beraber sehiv secdelerini yapar. İmamın yanılması, mesbukun imama uymasından önce de olsa hüküm aynıdır. Çünkü mesbuk imama bağlıdır.

İmam teşehhüdde iken daha selâm vermeden önce mesbuk kalkarak kıraat veya rükuda bulunduktan sonra, İmam selâm verip sehiv secdelerine varacak olsa, mesbuk da, hemen bu secdelere uyar ve evvelce yaptığı kıraatla rükuu aradan çıkar, bunları sonradan kalkıp tekrar yerine getirir. Bununla beraber mesbuk bu secdelerde imama uymasa namazı bozulmaz. Namazı bitirince bu sehiv secdelerini kendi başına yapar.

Yine mesbuk secdeye vardıktan sonra, imam sehiv secdelerini yapacak olsa, imamına uymaz, namazını bitirir ve sonra sehiv secdelerini yapar. Eğer bu durumda imama uyacak olursa, namazı bozulur.

İmam selâm verdikten sonra, noksan kalan rekatlarını tamamlamak için ayağa kalkan bir mesbuk, bu rekatlarda yanılmış olursa, sehiv secdelerini yapması gerekir. Önceden imamla beraber sehiv secdeleri yapmış olsa bile bu hüküm değişmez. Çünkü mesbuk, noksan kalan rekatları tamamlarken tek başına namaz kılan gibidir.

Mesbuk imamla beraber yanılarak selâm verse ona sehiv secdeleri yapmak gerekmez. Fakat imamın selâmından sonra selâm verecek olsa, sehiv secdesini gerektirir. Çünkü birinci halde henüz muktedi, ikinci halde ise, münferid (yalnız başına namaz kılan) olmuştur. Muktediye, kendi yanılmasından dolayı sehiv secdesi lâzım gelmez.

Bir namazda yanılmaların birkaç tane olması ile sehiv secdelerinin o kadar yapılması gerekmez. Bir defa bunlar için sehiv secdelerini yapmak yeterlidir. Onun için bir kimse, bir namaz içinde iki ve üç defa yanılsa, bunlar için namazın sonunda yalnız bir defa sehiv secdelerini yapmak kâfıdir. Sehiv secdelerindeki bir yanılma da başka sehiv secdelerini gerektirmez.

Sehiv secdeleri kâsden veya yanılarak terk edilse, namaza aykırı bir hal olmadıkça, yine bunlar yapılır. Fakat teşehhüdden sonra gülmek, konuşmak gibi, namaza aykırı bir durum meydana gelirse veya kerahet vakti girerse, sehiv secdeleri düşer. Sabah namazında selâmın arkasından güneşin doğması veya ikindi namazında yine selâmdan sonra güneşin (sararak kamaştırıcılığının) değişmesi gibi...

Bir imam, sehiv secdesini terk edecek olsa, cemaat da terk eder. Cuma ve bayram namazlarında da, fazla kalabalıktan dolayı bir karışıklığa meydan vermemek için bu sehiv secdeleri terk edilir.

Sehiv secdesindeki iki secde ile Tahiyyat ve selâm vacibdir. Tahiyyattan sonra Salâvat ve dua okunması bu secdelerdeki tekbirler, secde halindeki tesbihler ve iki secde arasındaki oturuş sünnettir.

Bir kimse, namazını tam olarak kıldığını kesinlikle bildiği halde, sözüne inanılır bir adam ona eksik kıldığını haber verse, bunun sözünü kabul etmez. Fakat iki güvenilir adamın haber vermesine uyulur. Çünkü böyle bir haber, (iki kişinin şehadeti ile doğruluğu gerçekleşen) bir haldir. Böyle bir haber çok yerlerde geçerli ve bağlayıcıdır. İmam ve cemaat ihtilâf ettikleri takdirde, imamın bilgisi varsa, cemaatın sözü ile hareket etmez, kesinliği yoksa cemaatın sözünü kabul eder.


Büyük İslam İlmihali, Sehiv (Yanılma) Secdeleri ile İlgili Meseleler, Ömer Nasuhi BİLMEN

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Sehiv Secdesi
« Yanıtla #4 : 25 Aralık 2012, 12:02:22 »
Sehiv Secdesi

Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Her sehiv için selamdan sonra iki secde vardir" Hadis-i Şerif'ini esas alan Hanefi Fûkahasi, sehiv secdelerinin "Vacib" oldugu hususunda ittifak etmistir.

Sehiv secdesi ancak;
1) Vacibin terki veya tehiri.
2) Farzın tehiri, takdimi veya tekrarı.
3) Vacibin tagyiri (değiştirilmesi) gibi hallerde vacib olur.


Vacibin tagyiri; gizli okunacak yerlerde açiktan okumak, açıktan okunacak yerlerde gizli okumak gibi hallerdir. Görüldüğü gibi bu da bir nevi vacibi terk etmektir. Kafi'de de böyle beyan edilmistir. Sehiv secdesi'nin tam olarak kavranabilmesi için namazın vaciblerinin çok iyi bilinmesi zaruridir. Namazın farzlarının terki durumunda sehiv secdesi yapılmaz, namaz yeniden kılınır.

İmamet'e geçen şahsın namaz esnasındaki sehvinden dolayı, kendisine iktida edenlere de sehiv secdesi gerekir. Ancak muktedi durumunda olan mükellefin namazdaki sehvinden dolayı, imama sehiv secdesi gerekmez.

Namazını edâ eden bir mükellef; herhangi bir farzı veya vacibi veya sünneti namaz kılarken herhangi bir farzı terkeden kimse, onu kaza ile tedarik edebilme imkanına sahipse kaza eder, bu imkanı bulamazsa namazı bozulmus olur. Yani namazin farzlarının terkinde Sehiv secdesi yoktur. Namazını edâ eden kimsenin, namazın sünnetlerinden herhangi birisini terketmesiyle namazı bozulmaz. Bu mükellefe, Sehiv secdesi yapması için icbarda da bulunmaz. Namaz kılarken vacibi terkeden kimsenin durumuna gelince: Eğer bu mükellef vacibi sehven (yanilarak) terketmisse, sehiv secdeleri yapmaya icbar edilir. Kasden terk etmisse Sehiv secdesi yapmaya icbar olunmaz. Tatarhaniye'de de böyledir. Bunun manasi sudur: Gerçekten namazı edâ ederken bir vacibi kasden terkeden kimseye Sehiv secdesi gerekmez. (Çünkü Sehiv (yanilma) değil, kasıd vardır. Bu kimsenin namazindaki (Kasıdla meydana gelen) noksanından dolayı cebren iadesi lazım olur. Bahru'r Raik'te de böyledir. Buradaki incelik iyi kavranılmalıdır.

İbn-i Âbidin:
"Namazda yanılmak tekerrür etse de, Secde-i Sehiv tekerrür etmez. Hatta bir kimse yanılarak namazın bütün vaciblerini terketse, yalnız iki secdeden ibaret olan Secde-i Sehiv'i yapmasi lazim gelir. Bahir. Zira Secde-i Sehiv'in tekrarı meşru olmamistir" hükmünü zikretmektedir. Sehiv secdesinin yapilis sekli söyledir: Sehiv secdesi yapmasi vacib olan mükellef; sagina selam verdikten sonra, tekbir alarak secdeye gider. Secde esnasinda tesbihatta bulunur. Tekbir alıp celse yapar (oturur) ve yine tekbir alıp ikinci secdeye varır. Sonra teşehhüdü okur ve ikinci defa selam verir. Muhiyt'te de böyledir. Sehiv secdesi yapacak kimse; selavatları ve duâları Sehiv için oturduğu zaman okur. Sahih olan budur. "Bunlari ikinci oturusta okur" diyenler de olmustur. Tebyin'de de böyledir. Uygun olani her iki oturusta da bunlari okumaktir. Feteva-i Kadihan'da da böyledir.

Emanet ve Ehliyet, Sehiv Secdesi

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #5 : 29 Aralık 2012, 22:52:02 »
NAMAZ  KİMLERE  FARZDIR?

NAMAZ  KİMLERE  FARZDIR?

Namaz;  Sevgili  Peygamberimiz  tarafından “Dinin direği” olarak  tarif  edilmiştir.
Miraç’da  farz  kılınmış  ve o gece, bütün müslümanların elli vakit sevabına denk olmak üzere
her gün beş vakit Namaz kılmaları kesinlikle emredilmiştir. Namazın Miraç’da farz edilmesi sebebiyle Peygamberimiz:
“Namaz, mü’minin miracıdır” buyurmuştur. Bu kutsal ibadetin farziyetini inkar, küfürdür.
Akıl ve baliğ olan her müslüman mutlak surette Namaz kılacak.
Böylece yüce Allah’a  karşı  kulluğunu  ve  O’nun emirlerine bağlılığını gösterecektir.
Namazın terk edilmesi kalplerin kararmasına  ve  insanın  küfre yaklaşmasına sebep olacağından
çok tehlikelidir.

Bir İnsana Namazın farz olması için üç şartın bulunması gerekir:

 1.) Müslüman olmak.
 2.) Erginlik çağına gelmiş olmak.
 3.) Akıllı olmak.

Günde beş vakit Namaz vardır.
Bunlar: Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı Namazlarıdır.

Hadisler;
“Kıyamet gününde  mü’minin suàline  önce Namazdan başlanır. Mü’min Namazın hesabını doğru verebilirse, onun bu  cevabının doğruluğu diğer amellerinin de kabul olunmasına yardımcı olur.
Aksi takdirde dàvà bunun tam aksi olur.”

“Her şeyin  bir alàmeti vardır, imanın alàmeti de Namazdır.”

“İbadet eden mü’min ile küfür arasında Namaz vardır.”
http://www.sadakat.net/cocuk/namaz.html

*********************************
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
Müslümanlar (muhacir olarak) Medine'ye geldikleri zaman toplanırlar ve namazların vakitlerini gözetlerlerdi. Namaz vakitlerini hiçbir kimse ilan etmezdi. Bir gün bu hususta konuştular. bazıları Hıristiyanların çanı gibi bir çan edinin; diğer bazıları da Yahudilerin borusu gibi bir boru olsun dediler. Ömer (Halkı) namaza çağırmak için niye bir adam göndermiyorsunuz? dedi. Allah Resulü (a.s.): "Ey Bilâl! kalk namaz için çağrıda bulun" buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 568

Enes (r.a.) şöyle anlattı:
Bilâl'e Ezan lafızlarını ikişer ikişer, kamet lafızlarını da birer birer söylemesi emredildi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 569

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı:
Allah Resulü'nün (a.s.) iki müezzini vardı. Birisi Bilâl, Birisi de a'ma olan İbn Ümmü Mektum idi.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 573

Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Müezzinin çağrısını işittiğiniz zaman siz de onun dediği gibi deyiniz."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 576

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamberimiz (a.s.) şöyle buyurdu: "Namaza çağrıldığını işittiği vakit şeytan müezzin sesini duymamak için yellenerek hızla kaçar, müezzin susunca döner vesvese verir. Kameti işittiği zaman, sesini duymamak için yine kaçar. Müezzin susunca tekrar döner ve vesvese vermeye çalışır."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 582

Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı:
Allah Resulü'nün (a.s.) namaz kılışını gördüm. Allah Resulü, namaza başladığı zaman rükuya gitmeden evvel ve bir rükudan doğrulduğu zaman ellerini omuzları hizasına getirinceye kadar kaldırırdı. Secdelerde ise ellerini kaldırmazdı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 586
http://www.sadakat.net/mercan/lm05.htm
********************************








mazhar

  • Ziyaretçi
Yatsı namzına niyet nasıl yapılır?
« Yanıtla #6 : 29 Aralık 2012, 23:07:54 »
Müslümanların her gün kılmakta olduğu Yatsı namazına nasıl niyet edilir konusu kısaca şöyledir.

Cevap:Değerli Ziyaretçilerimiz;
Namaz kılmak için yapmamız gereken her şeyi yaptıktan sonra , yani örneğin abdest alıp, seccademizi kıbleye doğru serip namaza hazır olduktan sonra şöyle söylenir

1*"Niyet ettim Allah c.c rızası için bu günkü Yatsı namazının dört rekat ilk sünnetini kılmaya"sonra Allah u Ekber denerek tekbir getirilir ve namaza başlanır. Bunun yanı sıra sadece "Niyet ettim Yatsı namazının sünnetini kılmaya"da denebilir.Lakin en güzeli ilk verdiğimiz örnektir.

2*"Niyet ettim Allah c.c rızası için bu günkü Yatsı namazının dört rekat farzını kılmaya"sonra Allah u Ekber denerek tekbir getirilir ve namaza başlanır.

3*"Niyet ettim Allah c.c rızası için bu günkü Yatsı namazının iki rekat son sünnetini kılmaya"sonra Allah u Ekber denerek tekbir getirilir ve namaza başlanır.

4*"Niyet ettim Allah c.c rızası için bu günkü üç rekat Vitir Vacip namazını kılmaya"sonra Allah u Ekber denerek tekbir getirilir ve namaza başlanır.

Namaz bitirdikten sonrada tespihler çekilir ve dualar edilir.
İslamalimi.com.
****************************

Yatsı Namazının İlk Sünnetinin Kılınışı:

"Niyet ettim Allah rızası için bu gecenin yatsı namazının sünnetini kılmaya" diye niyet edilir.

Niyetten sonra aynen ikindinin sünneti gibi kılınır. Her ikisi de sünnet-i gayri müekkededir. Aralarındaki fark sadece niyetlerin değişik olmasıdır.

Yatsı Namazının Farzının Kılınışı:

1) İkamet getirilir. (Erkekler için)

2) "Niyet ettim Allah rızası için bu gecenin yatsı namazının farzını kılmaya" diye niyet edilir.

Niyetten sonra aynen öğlenin farzı gibi kılınır.

Yatsı Namazının Son Sünnetinin Kılınışı:

"Niyet ettim Allah rızası için bu gecenin yatsı namazının son sünnetini kılmaya" diye niyet edilir.

Niyetten sonrası sabah namazının sünneti gibi kılınır.

diyanet.gov.tr

************************

Yatsı namazının ilk sünnetini kılsan kılmasan da,yatsı namazının farzından sonra kılınan iki rekat sünnete son sünnet diye niyet edilir.bunun dışı uygulamalar,fıkhen uygunmudur? bunu araştırmak gerekir. ben genelde bütün namazlarımı bu şekilde kılarım.aksi bir uygulama varsa... bilgisi olan bize bilgi verebilir'mi?

Çevrimdışı frknyesilyurt

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 32
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #7 : 29 Aralık 2012, 23:52:40 »
Niyet ederken rekat sayısının söylenmemesinin daha iyi olacağı 99 meselei mühimmede yazıyordu. Ayrıca niyetin kalben olması önemli bir husus

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #8 : 30 Aralık 2012, 00:07:04 »
Teşekkürler,o bölümü bizimle paylaşırmısınız ?

Çevrimdışı frknyesilyurt

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 32
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #9 : 30 Aralık 2012, 15:03:24 »
15. ve 67. maddeler. İncemeseleler'deki 99 mühim mesele daha farklı sanırım ona da bakacağım şimdi ben ilk burdan görmüştüm.

15- Namazda niyet hususunda bir çok insanın yanlış bilgiye sahip olduğunu yani dil ile yapılan niyetin kafi olduğunu düşündüklerini ama; aslında niyetin kalp ile yapılmasının emredildiğini sadece kalp ile yapılırken aynı zamanda dil ile tekrar etmenin bir sakıncasının olmayacağını buradan da anlaşılacağı gibi kalp hazır olmadan sadece dil ile yapılan bir lisani niyetin niyet sayılmayacağını biliyor muydunuz?

67- Namaza niyet konusunda dikkat edilmesi gereken bir hususun “Niyet ettim Allah’ım senin rızan için ….. namazının 4 rekat farzını (veya sünnetini v.s.) kılmaya” şeklinde niyet etmek yerine, namaz rek’atını belirtmeden niyet etmenin daha uygun olacağını, zirâ Allah’ın o namazı 4 rek’atle sınırlı tutmayıp daha fazla rek’at sevabına mazhar kılabileceğini biliyor muydunuz?



« Son Düzenleme: 31 Aralık 2012, 01:54:23 Gönderen: Mücteba »

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #10 : 30 Aralık 2012, 15:29:22 »
15- Namazda niyet hususunda bir çok insanın yanlış bilgiye sahip olduğunu yani dil ile yapılan niyetin kafi olduğunu düşündüklerini ama; aslında niyetin kalp ile yapılmasının emredildiğini sadece kalp ile yapılırken aynı zamanda dil ile tekrar etmenin bir sakıncasının olmayacağını buradan da anlaşılacağı gibi kalp hazır olmadan sadece dil ile yapılan bir lisani niyetin niyet sayılmayacağını biliyor muydunuz?


67- Namaza niyet konusunda dikkat edilmesi gereken bir hususun “Niyet ettim Allah’ım senin rızan için ….. namazının 4 rekat farzını (veya sünnetini v.s.) kılmaya” şeklinde niyet etmek yerine, namaz rek’atını belirtmeden niyet etmenin daha uygun olacağını, zirâ Allah’ın o namazı 4 rek’atle sınırlı tutmayıp daha fazla rek’at sevabına mazhar kılabileceğini biliyor muydunuz?

Bu maddeleri belirtmişsiniz,haklıymışsınız.bende atlamışım rekat sayısını belirtmesek de oluyor. vakti belirtmek yeterli.sünnetini,son sünnetini .gibi

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 207
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #11 : 31 Aralık 2012, 01:16:48 »
Esselamun Aleyküm ve Rahmetullah

bu konu başlığı ile 99 meselei mühimme konusu arasındaki bağlantı biraz aklımı karıştırdı benim,
Namaz hakkında 63 husus ile son bulurken 67. madde bendemi eksik kalıyor yoksa bu madde 99 meselei mühimme ilemi ilgili  diye sormak istiyorum fakat 67. mesele 99 meselei mühimme ile alakasız oluyor  za1))
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimdışı frknyesilyurt

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 32
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #12 : 31 Aralık 2012, 01:54:28 »
Ve aleyküm selam. Yanlış bilmiyorsam selama es ile başladığımızda es-selamü diye dememiz gerekiyor, bilginize.
Bahsi geçen 99 meselei mühimmi başka bir konuya ait

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 207
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #13 : 31 Aralık 2012, 03:12:12 »
99 meselei mühimme farklı bir konuya ait ise lütfen Namaz Hakkında 63 Hususun geri kalan 64-65-66 ve 67. hususlarınında eklenmesini rica ediyorum ve sanırım başlığında 63 husus değil 67 husus olarak değişmesi gerekicek.

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh ; yada Selamun aleyküm ;
ikiside aynı anlamda.sadece arapcada isim takısıdan dolayı
^(es)selamu^gelır.  selam, yukarıda yazılan iki şekilde verilebilir.
biri "el" takısı var başında diğeri ise el takısı yok
Bir mümine Esselamu Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatuhu diyerek selam versek Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun demiş olur ki bu daha faziletlidir daha sevablıdır.
Es selam Allahu teala'nın ismidir ve Esmaül Hüsna'da geçer ve Kuran'da örneğin Haşr Suresinde geçer
O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'dır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir. (Haşr Suresi, 23)
Cennet ehlininde cennet'e birbirine selam verdiğini yine Kuranı Kerim'den öğreniyoruz
İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. (Furkan Suresi, 75)
Yalnızca bir söz (işitirler "Selam, selam." (Vakıa Suresi, 26)
ben bu şekilde bulmuştum bazı kaynaklardan faydalanabileciğim bir kaynak ekler iseniz daha doğrusunu öğrenmek isterim.

Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı)
« Yanıtla #14 : 31 Aralık 2012, 11:11:55 »
"Namaz Hakkında 63 Husus (Sıralı) (Namazın Fârzları, Vâcibleri, Sünnetleri ve Âdâbları)" isimli konu tarafımdan açılmıştır ve 63 maddeden oluşmaktadır.
frknyesilyurt ve mazhar isimli üyelerin bahsetmiş oldukları 15. ve 67. maddeler yine sadakat.net ekibi tarafından hazırlanan "99 Mesele-i Mühimme" çalışmasına ait maddelerdir. (http://www.sadakat.net/forum/hakikat_ekseninde/99_meselei_muhimme_calismasibilgisayara_indir-t4199.0.html;msg170936#msg170936)

Selam alma verme mevzuuna gelince frknyesilyurt isimli üyenin söylemek istediğini aşağıdaki malümat açıklıyor.
Togika isimli üyenin selam verirken "Esselamun Aleyküm ve Rahmetullah" değilde "Selamün Aleyküm ..." yada "Esselamü Aleyküm..." demesi lazımdır.


Burda şu konuya da dikkat çekmek istiyorum arkadaşlar selam alırken dikkat etmemiz gereken husus ve aleykümselem diyerek mukabelede bulunmak...

"Selamün aleyküm" diye selam vermek caiz ise de "Esselamü aleyküm" demek daha iyidir.

"Selamün aleyküm" denince, "Ve aleyküm selam" demek farzdır.

"Esselamü aleyküm" denince de, "Ve aleykümüsselam" denir. Her ikisinde de "ve" harfini söylemelidir! (Ve aleyküm...) deki "ve", (dahi) manasındadır. Yani, (Allah’ın selamı bizim üzerimize olduğu gibi, sizin de üzerinize olsun!) demektir. Sadece "Aleyküm selam" ise, sanki (Selam bize değil size olsun) gibi uygunsuz bir manaya gelebilir.


...
Efendimiz S.A.V. selam verme ve alma hususunda ziyade itina buyururlar ve selam verirken (Lam-ı ta'rif) ile "Esselamü aleyke" veya "Esselamü aleyküm " şeklinde; selam alırkende "Ve aleykesselam" veya "Ve aleykümüsselam" buyururlardı.
...