Din-mezhep ve siyaset ilişkisiOrtadoğu'daki mücadelelerin temelinde mezhepler kavgası olduğuna, AKP hükümetinin Sünni devlet ve gruplarla ittifak yaptığına, bu yüzden Suriye'deki diktatörlüğe karşı çıkıp Sudan'dakini desteklediğine dair iddialar; Erdoğan ile Kılıçdaroğlu'nun birbirlerini mezhepçilikle suçlamaları, vs. din-mezhep ve siyaset ilişkisi üzerine daha gerçekçi anlayışlara ihtiyaç olduğunu düşündürüyor.
Siyaset dinin bir aracı mıdır, yoksa din mi siyaset tarafından kullanılır? Siyasete kumanda eden dini inançlar mıdır, yoksa güç - iktidar mücadeleleri mi? Değerlerin, bu arada dini inançların siyasette rolü olmadığı söylenemez. Ancak dini inançların siyaset tarafından kullanıldığı; siyasete dini inançların değil güç - iktidar mücadelelerinin kumanda ettiği noktasından hareket eden analizlerin hemen her zaman gerçeği yakalamaya çok daha yakın olduğu muhakkak.
Haçlı Seferleri, Hıristiyanlar Hazreti İsa'nın doğup öldüğü toprakları ele geçirmek istedikleri için yapılmadı; Bizans'ın Selçukluların Anadolu'ya hâkim olması tehlikesine karşı, Papalığı yardıma çağırmasıyla başladı. 16. yüzyıl Katolik-Protestan savaşları hangi Hıristiyanlık anlayışının daha doğru olduğu tartışmasından çıkmadı. Kimi hükümdarların Papalığın otoritesine baş kaldırmalarıyla tetiklendi. 17. yüzyılda Osmanlılarla Safeviler arasındaki savaş, mezhep çatışmasıyla değil, Irak'a kimin hâkim olacağıyla ilgiliydi. Osmanlıların Sünni, Safevilerin Şii inancını benimsemesi de temelde, nüfuz alanlarının sınırlanmasıyla ilgiliydi. Evet, bütün bu savaşlarda pek çok insan dini duyguları motive edilerek ölüme gönderildi, ama savaşlar güç mücadelesinin sonucuydu.
AKP iktidarı dün Suriye'de, Nusayrilerle bir kısım Sünnilerin ve Hıristiyanların ittifakına dayanan Baas diktatörlüğüyle sıkı fıkı ilişkiler geliştirmişti; çünkü bu yolla Suriye pazarlarına açılmayı, Şam'ın PKK'ya destek olmayıp, Hatay ve su anlaşmazlıklarını gündeme getirmemesini güven altına almıştı. Davutoğlu, Esad'ı rejimde reform için iknaya çok çalıştı, ama başaramadı. Halk diktatörlüğe isyan edip, rejimin çökmesi kaçınılmaz olduğunda tercihini Baas-sonrasından yana yaptı. Ankara'nın Suriye politikası ne mezhepçilikle, ne de zalimlere karşı mazlumların yanında olmakla açıklanabilir; AKP'nin ulusal çıkar anlayışıyla ilgilidir. AKP iktidarı, Sudan'daki diktatörle iyi geçinmeyi tabii ki, Sünni olduğu için değil ekonomik çıkarlar açısından önemli görüyor. Sudan'da bu politikayı gözden geçirmesini gerektirecek bir gelişme yaşanmadı.
Sünni değerlere bağlı olan AKP iktidarı, komşularla sıfır problem politikası uyarınca, ekonomik ve güvenlikle ilgili çıkarlar gereği, Şii - teokratik İran'la da iyi ilişkiler kurdu; hileli seçimi kazandığında Ahmedinecad'ı ilk tebrik eden de Erdoğan oldu. Herhalde bu mezhep dayanışması gereği değildi. AKP iktidarında Ankara Iraklı Kürtlerle sıkı fıkı, çünkü ekonomi ve güvenlikle ilgili çıkarlar bunu emrediyor. Ankara bu yüzden Şii Maliki ile kavgalı, ama Şii muhalifleri İyad Alavi ve Mukteda El-Sadr ile diyaloğu sürdürüyor.
İç politikaya bakalım: Evet, AKP Sünnilere hitap etmeyi yeğliyor, çünkü çoğunluk desteğini korumak istiyor. Evet, CHP Alevileri kolluyor, çünkü onların oylarına ihtiyacı var. Aleviler hâlâ, kimliklerini tanımayı reddeden, onları Sünnileştirmeye tabi tutan CHP'yi tercih ediyor, çünkü onu Sünni ağırlıklı AKP'yi dengeleyici bir güç olarak görüyor.
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1339757&title=dinmezhep-ve-siyaset-iliskisi