Gönderen Konu: Namazda Ta’dil-i Erkân,  (Okunma sayısı 4452 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Namazda Ta’dil-i Erkân,
« : 15 Ekim 2011, 02:57:43 »

Hutbe: Namazda Ta’dil-i Erkân,

25 Şevval 1432 (23 Eylül 2011)

 

الاية: قَدْ أَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ ~ الَّذِينَ هُمْ فِي صَلَاتِهِمْ خَاشِعُونَ

الحديث: اَسْوَاُلناَّسِ سِرْقَةً اَلَّذىِ يَسْرِقُ مِنْ صَلاَتِهِ قاَلوُا ياَ رَسوُلَ اللَّهِ وَكَيْفَ يَسْرِقُ مِنْ صَلاَتِهِ قاَلَ لاَ يُتِمُّ رُكوُعَهاَ وَلاَ سُجوُدَها َ

Muhterem Mü’minler!

Hutbemiz  Namaz’da Ta’dîli Erkânın Ehemmiyeti Hakkında olacaktır.

Ta’dîl-i erkân; Rükû ve secdede itmi’nan, Rükû ile secde arasındaki kıyâmı (yani ayakta durmayı) tamamlama ve iki secde arasında ki kuûdu (yani oturmayı) tam yapmaktır.

Yani ta’dil-i erkân; namazın kıyam, rükû ve secde gibi her rüknünü sükûnetle yerine getirmek ve bu rükünleri yaparken her uzvun yatışıp, kalbin huzur bulmasıdır.

Meselâ; rükû’den  kıyâm’a kalkarken vücut dimdik bir hale gelmeli, en az bir kerre “sübhânellâh” diyecek kadar ayakta durup, ondan sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında da böylece bir tesbih miktarı durmalıdır.

Ta’dîl-i Erkânın hükmü bir kavle göre farz, diğer bir kavle göre ise vaciptir. Her hâlukârda riâyet etmek zarûrîdir. Namazda manevî haz duyanlar, ta’dîl-i erkâna riâyet ederler, acele etmekten sakınırlar. Acele etmeyi hürmete ve edebe muhalif görürler.

Ebû Hüreyre (ra) Hz.’den rivâyet edilen bir Hadîs-i Şerif’te şöyle beyan edilmektedir: -Rasûlüllah Efendimiz (sav) bir gün mescide girdi.

Bir kişi daha gelerek, ta’dil-i erkâna riâyet etmeden namazını kılıp Peygamberimizle selamlaştı. Peygamberimiz o’na “dön namazını yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmadın.” buyurdular.

O şahıs dönüp aynı şekilde namazını kılarak Rasûlüllah Efendimize selam verdi. Peygamberimiz (sav) selamını aldıktan sonra “dön namazını kıl, zîrâ sen namaz kılmadın.” buyurdular. Bu durum

üç defa tekrar edince O kimse: “Seni Hak Peygamber olarak gönderen Hz.Allah (cc)‘a yemin ederim ki, bundan daha iyisini yapamıyorum, bana öğretiniz Yâ Rasûlellah” dedi.

Fahr-i Kâinât Efendimiz de: “Namaza başlayacağın zaman tekbir al, sonra Kur’ân-ı Kerîm’den ezberindeki olan kolay yerlerden oku, sonra mutmeîn olacak şekilde rükû yap, sonra kıyam halinde uzuvların mutmeîn oluncaya kadar ayakta dur, sonra secde halinde mutmeîn oluncaya kadar secde yap, sonra secdeden başını kaldır ve iki secde arasında mutmeîn oluncaya kadar otur. Ve bütün namazlarını böyle kıl.” buyurdular.

Fahr-i Kâinât Efendimiz diğer bir Hadîs-i Şeriflerinde: “İnsanların, hırsızlık bakımından en kötüsü, namazından çalandır.” buyurdular. Eshâb-ı Kirâm: “Yâ Resûlellah! Bir insan namazından nasıl hırsızlık yapar?” dediklerinde Efendimiz:

 “Namazın rükû ve secdelerini tam yapmamak suretiyle (hırsızlık yapar)” diye cevab verdiler.

İbrahim Neha-i hz.leride; “Rukü ve secdelerinde hafiflik yapan (hakkını vermeyen) bir kişiyi gördüğün zaman (maişet sıkıntısına düşme ihtimalinden dolayı) aile efradına merhamet edin.” buyurmuşlardır.                                                                                                               

Muhterem Mü’minler!

Görüldüğü üzere; namazda ta’dîl-i erkâna riâyet, çok mühim bir husustur. Maalesef birçok müslüman gaflete düşüp bu mühim husûsa riâyet edememektedir.

Mü’minlerin bu noktada îkaz ve bilgilendirilmeye ihtiyaçları vardır. Bu da bu hususları bilenler üzerine mühim bir vazîfedir. Nitekim İmâm-ı Rabbânî (ks) Hz. Mektûbât-ı Şerîfesinde şöyle buyuruyor: “İnsanlara bu hususta bildiklerimizi öğretip yardımcı olmak, onları bu amele teşvik etmek lazımdır.

İnsanların çoğu bu nimetten mahrumdurlar ve ta’dîl-i erkân ile namazı kılmak, tamamıyla terk edilmiştir. Binâen aleyh bu ameli ihya etmek İslâm’ın en mühim hususlarındandır.”[1]


  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik