Gönderen Konu: Allah için sev  (Okunma sayısı 2602 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı turab

  • yazar
  • ****
  • İleti: 608
  • Kefâ bil-mevt vaizan
Allah için sev
« : 05 Nisan 2008, 09:30:30 »


Allah İÇİN SEVMEK

 
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: " Nefsimi Yed-i kudretinde tutan Allah’a yemin ederim ki iman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Ve birbirinizi sevmedikçe de Kâmil Mü’min olamazsınız." buyuruyor.
Şimdi buradan hareketle birbirimizi ne derece sevdiğimizi anlamaya, biraz da ayetler ve hadisler ışığında günümüz olaylarını irdelemeye gayret edelim.
Krizlerin, intiharların, kepenk indirmelerin, işten uzaklaştırmaların bolca olduğu bir ülkede yaşıyoruz. İnsanlar bunalan yüreklerini rahatlatmak için bir umut ışığı arıyorlar.
Bu umut ışığı kimilerine göre Yenilikçiler kimilerine göre Gelenekçiler. Kimilerine göre Kemal Derviş kimilerine göre IMF...
Bizler yıllarca; bu ülkede Cuma namazına gitmenin mi yoksa gitmemenin mi daha doğru olduğunu tartıştık.
Bizler yıllarca; Nurcu, Süleymancı, Partici, Radikal tartışmaları yaptık.
Bizler yıllarca; Parti bir amaç mı yoksa araç mı tartışmasını yaptık.
Bizler yıllarca; birbirimizin cemaatlerinden nasıl eleman çalabiliriz mücadelesi verdik.
Bizler yıllarca; birbirimizin gazetesine, dergisine, radyosuna sataştık.
Bizler yıllarca; müslümanların bir vücudun azaları gibi olduğunu unuttuk ve bizi bölmeye çalışanların işlerini kolaylaştırdık...
Hak Teâla Enfal Suresinde "... Birbirinizle Nizâlaşmayın! Sonra içinize korku düşer, devletiniz elden gider." diyor. Allah Teâla Müslümanların kendi aralarında ihtilafa düşmelerini sonucunda şu iki tehlikenin meydana geleceğini de belirtiyor.
1. Başarısızlık, zaaf, soğukluk ve korku meydana gelir,
2. Kuvvet ve azamet elden gider.
Şimdilerde bizler; Yenilikçi – Gelenekçi tartışmaları yapıyoruz.
Şimdilerde bizler; kadınların cenaze namazı kılıp kılamayacağını tartışıyoruz.
Şimdilerde bizler; genç kızların ya da bayan memurların peruk takarak işlerine, okullarına gidip gidemeyeceğini tartışıyoruz.
Şimdilerde bizler; bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesi içine girdik.
Şimdilerde bizler; okulum, kursum, davam yerine; evim, işim, çocuklarım, arabam düşüncesi içine girdik.
Şimdilerde bizler; birbirimize küstük ve şu ayeti unuttuk. "Mü’minler ancak kardeştirler. Onun için; herhangi bir anlaşmazlıkta kardeşlerinizin arasını düzeltiniz.” (Hucurat-10)
Bizler şimdilerde ne yapıyoruz biliyor musunuz? Bizler artık yetmiş milyon insanın gözü önünde geçmiş günleri hiçe sayarak kavga etmekten çekinmiyoruz. Hem de bizi bölmek isteyenlere ne kadar başarılı olduklarını göstermek istercesine...
Bir Hadis-i Şerifte Allah Rasûlü: " Birbirinize haset etmeyin, birbirinizi helak olmaya sürüklemeyin, birbirinize buğz etmeyin. Kardeşçe  Allah’ a kul olun." buyurmuştur.
Şimdi de size bir soru: Bizler birbirimize buğz ediyor muyuz, etmiyor muyuz?
El cevap: Ediyoruz...
H.z. Peygamber: "Yedi sınıf insan vardır ki; Allah onları hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde Arş’ ın gölgesiyle gölgelendirir. Bu sınıflardan biri de birbirlerini Allah için seven, hayatlarını böyle geçiren ve bu hâl üzere ölen iki kişidir." buyurmuşlardır.
Yaptığımız işlerden dolayı bir günde onlarca insanla muhatap oluyoruz. Ve sohbet ortamlarındaki muhabbet hep "Ekonomi ya da Siyaset" üzerine... Artık hiç kimse sevgiden ya da aşktan dem vurmuyor. Ancak dolardan marktan dem vuruyoruz. Bunlar laf-ı güzaf. Seviyoruz diyoruz, isyan ediyoruz. İnsan sevdiğine isyan eder mi?   
Türban takan türbansıza; dürüst hırsıza; vaiz laftan anlamayana; işçi patrona, amir memura; sakallı sakalsıza, yeşilaycı tiryakiye; muhtar mahalleye, devlet millete; müslüman kafire, kafir müslüman’ a; genişletin artık alabildiğince. Hayatın her karesinde aynı görüntü..
Bir tek kelime... Düşmanlık... Kırgınlık... Kızgınlık...         
Türbanlı türbansıza kızmamalı mı yani? Veya laftan anlamayana cephe almamalı mıyız?  Dürüst esnaf malını çalana onun çalamadıklarını mı hediye etsin?... Ne yani babasını katledene oğlu iki kurşun da bana mı sık desin! diyorsun sen!?.. Diyorsunuz şimdi...
Hayır öyle değil...
Doğrular biz taraftan. Senin doğrun benim doğrum..  Bu bizce olan tavır... Hakk katında doğru tektir ve asla göreceli değildir. Tavır O ne derse odur. Yargılamak bize düşmez. Biz ancak akledip ifadeleri içimizde hazmedip uygulamakla mükellefiz aslına bakarsanız sadece... Bunun adıdır aklen teslimiyet, kalben teslimiyet, değil körü körüne; göre göre bile bile ...
Sevmekten bahsettik ya başından beri.. İnsanı sevmek O'nu sevmek demek bu da bir sır; aslında bu açıdan...
Bizim düşmanımız saydığımız ve sayamadığımız, O'nun reddettiği biz de eserini bile görmek istemediği; bizi O'ndan ve yolundan uzaklaştıran hastalıklar...
Yani kötü olan ama O'nun tayin ettiği her şey...
Yani daha özü bizim nefretimize şamil olan her şey aslında bu sayılanlar....
Kabul bizi bu hale getirmek isteyenler var. Bizi tamamen dünya işleriyle meşgul etmek isteyenler var. İyi de biz neden onlara boyun eğiyoruz?  Neden kardeşimize surat asıyoruz? Bizler tebessümün kardeşimize bir sadaka olduğunu bilen insanlarız. Bizler tebessümün sadaka olduğunu neden unuttuk.
Ama yine de umutluyum. Allah Rasulü bir gün ashabına şu müjdeyi verir: " Yevm-i kıyamette insanların bir kısmı için Arş-ı Ala’nın etrafına kürsüler konacak, onlar o kürsülere oturacaklar. Yüzleri Ay’ın on dördü gibi parlayacak. Diğer insanlar korku ve feryat içinde çalkalanırken; onlarda korku ve endişe olmayacak. Onlar öyle Allah dostlarıdırlar ki onlar için ne korku ne de hüzün vardır.
-  Bunlar kimdir Yâ  RasulAllah? diye sordu, sahabe.
-  "Dünyada iken Allah için birbirlerini sevenlerdir." buyurdular.
Bizim yarınımız belli değil. Dünümüz ise hicran. Bu gün de geldi geçiyor. Bırakalım nefret sadağında bir alev oku olmayı, sevgi kiliminde desen olmak varken. Alev söner, kül toza bulanır; sevgi asıl sahibine döner, tali yoldan sahipliğini üstleneni de alır götürür O'na...
Sevelim, ne amaçla olduğunu, ne için olduğunu bir tarafa bırakarak rahmetine sığındığımızın merhametine beden olmak için....
Sevelim, düşmanına dahi şefkatini esirgemeyenin geniş gönlünde taht kurmak için....
Sevelim. VAllahi ne kadar sıkıntımız varsa hep sevgisizlikten. Ama O'nun ölçüleri ile.
Dini amacımıza alet etmemek, sevgimizi pespaye, kötürüm, şehevani duygulardan temizlemek için O bizi nasıl seviyorsa, nasıl sevmemizi istiyorsa öylece sevelim.
Para, şöhret, hükmetmek, sahiplenmek... Hele bunlar ki topyekun bir maval...
Bizim önümüz var, geride kalana hasretimiz...
Önümüzü gerimize almanın adıdır sevgisizliğimiz...
 
FATİH TURAN

Rabbim senden sevgini ,seni sevenlerin sevgisini ,senin sevdiklerinin sevgisini ve senin sevgine ve rızana ulaştıracak amelleri yapmayı ve sevmeyi nasip eyle
 
(amin)
Allahım!Ahirete mani olan dünyadan,ölümün iyiliğine engel olan hayattan ve amelin hayrına mani olan emelden sana sığınırım

Çevrimdışı maslak

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 454
Ynt: Allah için sev
« Yanıtla #1 : 10 Nisan 2008, 18:19:52 »
Allah razı olsun