Gönderen Konu: Nedir bu internet? Hizmet mi rezalet mi?  (Okunma sayısı 2552 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Nedir bu internet? Hizmet mi rezalet mi?
« : 17 Şubat 2010, 20:00:02 »

Şerri hayrından çok
    


Teknik gelişmeler, hayatı kolaylaştırıyor. Ancak, her yeni kolaylık, bir takım zararlı yan tesirler de getirmektedir. Dolayısıyla, insanı sadece bedenden ibaret gören ve kendisini daima daha çok kazanmaya odaklamış olan Batı medeniyeti, getirdiği icat ve keşiflerle hayatı kolaylaştırıyor, rahatlaştırıyor ama insanı bir türlü mutlu edemiyor.

Teknoloji ürünlerinin getirdiği bütün kolaylıklar, rahatlıklar, kazançlar, şüphesiz çok şey veriyor; ama bir türlü huzur vermiyor. Hatta tam tersine, Yunuscasıyla, “Bunca varlık var iken, gitmez gönül darlığı” dedirtir. Bu yüzden de teknolojiyi en yoğun kullanan Batı toplumu bugün, bütün zenginliğine rağmen mutsuz insanlar üretiyor.

İnternet, asrımızın en önemli buluşlarından biridir. Bu harika buluş da birçok zararı ve tehlikeyi beraberinde getirmektedir. İnternet de televizyon ve radyo gibi bir araçtır. Bu aracı hem hayra hem de şerre kullanmak mümkündür. Aynen ateş gibi hem yemek pişirir hem de bir kıvılcımıyla koskoca bir ormanı, içindeki binlerce canlıyla birlikte yakar, kül eder. Gerçek olan şu ki bugün için internetin şerri çok ağır basmakta; toplumda maddi yangınlardan çok beter manevi yangınlar çıkarmaktadır.

Ne yazık ki, bu yangına karşı ciddi ve etkili bir itfaiye teşkilatı da kurulmuş değildir. Kaldı ki bu manevi yangını önlemek, maddi yangını önlemekten çok daha zor ve müşkildir. Çünkü tahrip kolaydır. Yıkmak için, bozmak için, yoldan çıkarmak için, çok fazla bilgiye, emeğe, marifete de ihtiyaç yoktur.

Asrımızın en önemli yıkımı internetle yapılıyor. İnternetin meydana getirdiği yıkımla, sadece cami kubbeleri yalnızlığa mahkûm edilerek manen yıkılmış olmuyor; aynı zamanda, her türlü iyiliğin ve sevginin öğrenildiği ilkokul olan ailenin de temeline dinamit konuluyor.

Aile ise özellikle de bizim, en temel ve olmazsa olmaz müessesemizdir. Bir Fransız düşünürün ifadesiyle, “Osmanlı’nın elinden aileyi çekip alırsanız, geriye hiç bir şeyi kalmaz.”

Bu ve benzeri tesbitler, düşmanlarımızı uyandırdı. Bu yüzden, bir zamanlar, bize cepheden saldıranlar, askeri hücumlarla canımıza okumak isteyenler, şimdi işin kolayını buldular; sinsice ailemize saldırıyorlar. Biliyorlar ki biz, her manevi güzelliği ailede kazanıyoruz. Eğer ailesiz kalırsak, bizi biz yapan bütün değerlerimizi kendiliğinden kaybetmiş oluruz. Bu tehlike, günümüzde, bir ahir zaman fitnesi haline getirilen internet vasıtasıyla, her gün biraz daha büyümekte ve etki alanını genişletmektedir.

Ahir zaman fitnesi

Açık ve kesin konuşalım; ahir zaman fitnesi internet, ailemizi içinden çürüten müthiş bir silah haline gelmiştir. Üstelik bu silahın parasını mağdurlarına ödetiyorlar, tetiği de onlara çektiriyorlar. Bu küresel cinayetin müsebbipleri ise ceza yerine, kasa ve kese dolduruyorlar.

Şeytan ve nefs işbirliğinin en önemli silahı oldu internet… Hiç kimse ondan emin değildir. Kendini emin ve korunmuş gören ve bana bir şey olmaz diyerek, doludizgin internete dalanlar, kendilerini bilerek ateşe atanlardır.

İnsanı inançtan uzaklaştırıp maddeden ibaret hale getirenler, kalbini ve aklını küçülten her yolu denediler; düşünemez ve duyamaz hale getirdiler. Necip Fazıl’ın deyimiyle, “mahrem uzuvlarını devleştirdiler, beyinlerini de kişniş tanesi kadar küçülttüler.” Artık sıradan ve sürüden biri olmuş bu insan, güdülmeye ve sömürülmeye hazır hale gelmiştir.

Nefsinin kulu, Şeytan’ın kölesi olmuş bu insanlar için internet bulunmaz günah imkânları sağlıyor. Artık, bütün emek, himmet, hizmet, bedenin emrine tahsis ediliyor.

İnternet yokken de böyle insanlar vardı ama sayıları azdı ve bunların günaha ulaşmaları da zordu. Günah işlemek de bir çaba, emek ve yorgunluk gerektirirdi. Şimdi ise internet, günahkâr üretme merkezi halinde çalışıyor. Günah, her an, her yerde, hemen önümüzde… Hangi günahı nefsiniz çekiyorsa buyurun ekran başına… (!)


VEHBİ VAKKASOĞLU
Gülistan
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim