Gönderen Konu: Allah icin  (Okunma sayısı 2588 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Oruc_Reis

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 438
    • http://www.oranjehorizon.nl
Allah icin
« : 05 Kasım 2006, 17:02:54 »

Allah için yapılanın karşılığı...
 
Allahü teâlânın rahmeti, şefkati dünyâda müminlere ve inkâr edenlere birlikte yetiştiği ve herkesin çalışmasına ve iyiliklerine dünyâda karşılığını verdiği hâlde, âhirette inkâr edenlere merhametin zerresi bile olmayacaktır. Çünkü Kur’ân-ı kerîmin Hûd sûresinin, 16. âyetinde meâlen;
(Dünyâda yaşamayı ve eğlenmeyi isteyenlerin çalışmalarının karşılığını bol bol veririz. Bir şeyi esirgemeyiz. Bunlara âhirette yalnız Cehennem ateşi verilecektir. Emekleri âhirette boşa gider. Yalnız dünyâ için yaptıkları işlerine, âhirette bir karşılık hâsıl olmaz) buyurulmaktadır.
Hepimiz bu dünyada bir gaye için yaratıldık. O da, Allahü teâlânın rızasını kazanmaktır. Allahü teâlânın rızasını kazanmak da, Onun kullarına iyilik etmekten, o kullara vermekten, fedkâklıkta bulunmaktan ve bu kulların duâsını almaktan geçer. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

Şükretmesini bilen kimse...
“Allahü teâlâ, kullarına ıyâlim demiş, çok merhametli olduğu için, herkesin rızkını, nafakasını kendi üzerine almıştır. Allahü teâlâ, bu ıyâlinden birkaçının rızıkları, nafakaları için ve bunların yetişmeleri, râhat yaşamaları için bir kulunu görevlendirirse, bu kuluna büyük ihsân etmiş olur. Bu büyük nimete kavuşup da, bunun için şükretmesini bilen kimse, çok tâlihli, pek bahtiyârdır. Bunun kıymetini bilip, şükretmek, kendi sâhibinin, Rabbinin ıyâline hizmet etmeyi saâdet ve şeref bilmek ve Rabbinin kullarını yetiştirmekle öğünmek, akıl îcâbıdır.”
İslâmiyyete uymanın, ibâdet etmenin, dünyâ menfaatleri üzerine kurulmayacağı, akıl sâhipleri için pek meydânda olan bir hakîkattir. Böyle olduğu, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmektedir. Zira Şûrâ sûresinin 20. âyet-i kerîmesinde meâlen;
(Âhireti kazanmak için çalışanların kazançlarını artırırız. Dünyâ menfaati için çalışanlara da, ondan veririz. Fakat, âhirette bunların eline bir şey geçmeyecektir) buyuruldu. Hadîs-i şerîfte de;
(Allahü teâlâ, âhiret için yapılan iyiliklere dünyâda da mükâfat verir. Fakat, yalnız dünyâ için yapılan işlere âhirette hiç mükâfat vermez) buyurulmuştur.
Allahü teâlânın kullarını razı eden, cenâb-ı Hakkı razı etmiş olur. Allahü teâlânın razı olması için evvela kulların razı olması lazımdır. Öncelikle anne-baba, hoca, arkadaş, patron gibi üzerimizde daha çok hakkı olanların razı olması lazımdır.
Dünya, misafirhanedir. Dünyayı ele geçirmek için âhireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak, ahmaklıktır. Namazda iken, göğsünü kıbleden çevirenin, namazının bozulduğu gibi, yüzünü İslamiyetten, Allahü teâlânın rızasından çevirenin de, hem dünyası hem de âhireti bozulur.
İbadetlerin ve dünya işlerinin faydalı, mübarek olması; yalnız Allah için yapmakla, yalnız Allah için kazanmakla ve yalnız Allah için vermekle, kısacası, ihlâs sahibi olmakla olur. İhlâs, yalnız Allahü teâlâyı sevmek, yalnız Allah için sevmek ve yalnız Allah için vermektir. Çünkü bütün kötülükler, bütün hırlaşmalar, hep almak üzerinedir. İyiliklerin tamamı, vermek üzerinedir. Menfaate, karşılığa dayanan iyilik ise, iğrençtir. Dünyayı ele geçirmek için âhireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmaksa, ahmaklıktır. Zira sonu olan bir şeyi elde etmek için, sonsuz olanı vermek akıl işi değildir.
Cömert olmayan, vermekten hoşlanmayan, insanların sevgisini kazanamaz. Allahü teâlânın rızasını gözetmeyenin, yaptığı hizmetlerde, insanlardan takdir veya maddi bir karşılık bekleyenin ihlâsı zedelenir. Allahü teâlâ da, ihlâssız kimseyi muvaffak kılmaz. Almayı, vermekten daha tatlı gören kimse, Allahü teâlânın sevgili kulu yani evliyâsı olamaz.
Şunu hiçbir zaman unutmamalıdır ki, herkes bu dünyada istediğini yapmakta serbesttir. Fakat bu yaptıklarının karşılığını da, muhakkak bulur. Hadis âlimlerinden İbni Ebiddünyâ hazretleri şöyle nakleder:
“Bir gün hazret-i Ömer kabristâna gelip, oradaki mevtalara selâm verince, bir kabirden;
-Yâ Ömer! Dünyâda yaptıklarımızın karşılığını bulduk, sesi işitilir.”

Hizmet yolunda yapılanlar...
Netice olarak, Allahü teâlânın rızası için yapılan hizmette vermek vardır, almak değil. Hizmet yolunda yapılanların karşılığını, dünyada almak yoktur. Zira bunun karşılığı, âhirette alınacaktır. Eğer bir kimse, âhirette çeşitli mükafatlara kavuşmak istiyorsa, dünyada fedakârlıkta bulunması, vermesi, hizmet etmesi ve bunların karşılığını da dünyâda beklememesi lâzımdır. Çünkü bunların karşılığını, dünyada almak olmaz. Bunların karşılığını almak, âhirette olacaktır. Zira zerre kadar iyilik eden iyiliğinin karşılığını mutlaka bulacaktır. Çünkü hadîs-i şerîfte;
(Allahü teâlâ, iyilik edenlere, karşılığını elbette verecektir) buyuruldu.
cihan baginda ey akil, budur makbul-i ins i cin.Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin.