Nefs-i Mülhime ;
Bunun da mertebesi tektir. Nefs-i mulhime, nefs-i levvâ'meden çok ileri ve üstündür. Sebebi odur ki, nefs-i mülhime sahipleri gerçek günahları işlediler, tövbe edip rücu'ettiler ve geri döndüler. Eğer nefs-i levvâme,levvâmeliğinde devam eder ise umulur ki, nefs-i emmâreliğe geri düşer, alçalır, âdileşir. Yok eğer nefs-i mulhimeliğe çıkarsa yâni riyazât ve mücahedeye başlayıp da devam ederse ve bir mürşidin eşiğine düşerse ozaman uyanıklık örtüsünü başına örter, şeriat ve tarikat yolunun yükünü yüklenir, tasfiye ve tezkiye kalıbına girip nefisleri temkine ulaştırır. Öyle ki sahipleri mülhime makamına erişirler, yani İlhamât-ı Rabbani ile müşerref ve kalbleri münevver olur. Her nesnenin hakikatini Rabbin ilhamıyla bilirler. İbadet ve tâat lezzetini can ve dimağlarına tattırırlar. Hayr'ı şerden seçerler.
Eğer bu nefs-i levvâme levvâmeliğinde devam ederse yani mülhimeye çıkamayıpta levvâmelikten emmâreliğe düşerse Allah (cc) korusun sahibi ehli cehennem olur. Yine çalışıp gayret ederse tekrar mülhimeliğe yükselir. Riyâzât ve mücahedesini arttırıp dini bilen mürşidin huzurundan ayrılmazsa terakki eder, mutmainneliğe erişir. Nihayet Hak'ın huzuruna çağrılır. Bu sebeplerden dolayı nefs-i levvâme kavminin makamından, nefs-i mülhime kavminin makamı yüksektir. Bir kimse nefs-i levvâmelik makamına vardım diye boşverip olduğu yerde saymamalıdır. Artık cennet ehli oldum diye herşeyi boşvermemelidir. Zira levvâmelik makamı hatarat ve tehlikelerle doludur. Nefs-i mülhimenin bunun üstünde bir makam olduğunu anlayıp bu yükseliş için devamlı sa'y ü gayret sarfetmek gerektir. Mülhimelikten de mutmainneliğe yükselmeye devamlı surette çalışmak lâzımdır. Zira makam-ı aşk mutmain-nelik makamıdır. Mutmainnelik makamında geceli-gündüzlü riyazât, mücadele ve mücahede lazımdır. Ardı arkası kesilmeyen bitmeyen tükenmeyen zikir ve virdlerin ardını bırakmamak gerektir. Nefs-i merdüd ve kötü sıfatlardan temizledikten sonra onu saf halinde tutmak ancak bu sayede mümkündür, insanlık perdesini basiret gözünden kaldırıp aradılar, direkt olarak hakikatları böylece gördüler. Gayb aleminden gelen ilhamların türlü türlü zevklerini canlarına ve dimağlarına tattırdılar. Salâh ve fesadı bu ilham ile ayırt edip bildiler. Hakkı ve bâtılı ayırt etmekle beraber bâtılı terk ile Hakka uydular, selef-i salihin...
Bunlar nefs-i mutmainnenin küçük- büyük sıfatlarına uydular. Nefs-i mutmainnenin küçük sıfatlarından biri haya'dır. Diğerleri ise cömertlik, şecaat, tevazu' ( alçak gönüllülük) yumuşak huyluluk, iyiyi severlik,sabır, şükürdür.
Bu mertebedeki kimseler çirkin huylardan kurtuldular, bunlar nefs-i emmârenin huylarıdır ve şunlardır;
Heva, nefsine tabi olmak, gadap ve öfke,hırs ve şehvet,kibri gurur,ucub,riya gibi çirkin huylar.