Gönderen Konu: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )  (Okunma sayısı 79121 defa)

0 Üye ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #30 : 25 Mayıs 2013, 17:58:08 »

Nefs-i levvâmenin de altı adet yaramaz ve çirkin sıfatı vardır. Bu altı kötü sıfatları yukarıda saydık. İşte bunlardan sakınmak ve yine yukarıda sayılan iyi sıfatlarla sıfatlanmak gerekir.
Nefs-i levvâme kavmi vardır. Mesala sofiler gibi. Bunlar muahbbet ehli değildirler. Zira bunlar ölmeden önce ölüp de haşirden, yâni kıyamet gününden önce kalben dirilmediler. Eğer o makamın zevkini bulsalardı mulhimelikte kalmayıp mutmainneliğe yükselirler ve devamlı bunun gayreti içinde bulunurlardı.
Nefs-i mulhime kavmi nefs-i emmârenin yaramaz sıfatlarından bir bakıma kurtuldular. Yaramaz ve çirkin huylarını riyazet ve od ateşi ile yakıp ortadan kaldırdılar.
Mücahede ipinede sarıldılar, iyi huyların tamamı ile huylandılar. İbadet, tâat, zikrullah nuruyla münevver oldular, tekrar dirildiler. Ölmekten maksad ise, kötü sıfatlardan kurtulmaya çalışmaktır. İşte bu; nefs-i emmâreyi yok etmek ve öldürmek demektir.
Tekrar dirilmekten maksad ise ; iyi sıfatlarla sıfatlanıp bununla müşerref ve müzeyyen olmaktır. Zira nefs-i emmâre kötü sıfatlardan ayrıldığında hemen suyu bitmiş dere misâli ölür. yok olur ve mahv olur. Bunun açık misâli ; mal ve makam sahipleridir. Mallarından ve makamlarından ayrıldıkları anda ölürler veya ölmüş gibi olurlar.
Ölmek iki kısımdır. Biri canın ve ruhun bedenden ayrılması, diğeri de biraz önce anlattığımız ölümdür.
 جعل قبل وفاته
Mânası ; << Ölmeden önce ölünüz.>> sözü ikinci nevi ölümün remzi ve sembolüdür.
Nitekim ashab-ı güzin, riyazet ve mücahede ile nefislerini öldürdüler. Yine yaramaz sıfatlardan nefislerini  kurtardılar. Kıyamet gününden önce tekrar dirildiler. Yâni o iyi huylarla kâmilen huylandılar. Basiret gözünden beşeriyyet gözünü tamamen kaldırdılar. Hakkın cemâlini basiret gözüyle müşahe de ettiler. Nitekim Hz Ömer (ra): << Kalbim Rabbimi gördü.>> dedi.
Hz Ali (kvc) de << Görmediğim bir Rabbe ibâdet etmem.>> buyurdu.
Bunlar acayip gelmesin, çünkü böyle şeyler basiret gözüyle müşahede edilirler.

وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً
Manâsı ; << Kim bu dünyada kör ve amâ ise ahiret gününde de kör ve amâ olacaktır. Ve yol bakımından da daha sapıktır.>> ( el-İsrâ süresi,72 )



« Son Düzenleme: 25 Mayıs 2013, 18:05:11 Gönderen: Togika »
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #31 : 02 Haziran 2013, 19:38:48 »
Bundan maksat gönül gözünün körlüğüdür. süret gözünün âmâsı değildir. Yâni her kim ki dünyada basiret ve kalb gözünü elde edemediyse o kimseye âhiret gününde kalb basireti verilmez. Bu beş duyudan biri olan şu iki gözümüzün bulunmaması manasına gelmez. Zira bu iki göz kıyamette verilmemiş olsa mahrum olanlar kıyametin ahvalini göremezler idi. Mülâhaza da edemezlerdi. Şu halde âmadan maksad; basar göz görmezliği değil, görüş noksanlığıdır. Allah'ın (cc) dâvetine basiret denilmiştir. İşte Kur'an-ı Kerimde buyrulur;
<< Ey Resulüm ! De ki ; İşte benim yolum budur. Ben Allah'a bir görüş ve anlayış üzere İnsanları davet ediyorum.>> ( el- Yüsuf süresi,108 )
Her kim ki dünyada Hak Teâlâ (cc)'yı basiret gözüyle göremezse ahirette dahi göremiyecektir.
Bazı müşkil zannedilen hususlar bulunabilir. Bu meselelere yeri geldiğinde temas edilip anlaşılması te'min edilecektir.
Mühim olan nefsi yaramaz huylardan kurtarmaktır. Kim nefsini yaramaz huylardan kurtaramazsa onun nefside emmârelikten kurtulamaz.
Nefs-i mülhimelik makamı, iyi ahlâklarla ahlâklanmak, basiretin açılıp o açılan basiret ile Hakkı görmektir. Bâtıni kulağın da açılması ve bu açılan batıni kulakla İlhâm-ı Rabbaninin işitilmesidir.
Nefis levvâmelik mertebesinde kalırsa ölü ve hareketsiz gibi olur.
Nefs-i mülhime makamının öyle bir taifesi vardır ki Haktan gelen ilhamların zevkini bilirler, her hâl-u kârları Haktan yana olur. Bir ses işittiklerinde veya bir beyitlik şiir dinlediklerinde hemen elestü hitabının zevkini duyup tadarlar. Velev ki bu ses insandan gelmiş de hayvandan, nebattan veya cansızlardan vücuda gelmiş olsun. Hâtta kapının gıcırtısını dahi işitseler aynı zevki duyarak derhal semâya ve dönmeye başlarlar.
Nitekim Mevlâna Celâleddin Mesnevide buyurur:
 Neyden dinle ki nelerden nelerden hikâye etmede
Ayrılıklardan şikayet etmede
Ayrılık firkatinden parça parça olmuş sine isterim
İştiyâk derdini şerh edeyim
.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #32 : 05 Haziran 2013, 15:49:37 »
Mevlâna Hazretleri  demircilerin çekicinin sesini dinledi ve sıçrayarak semâya başladı. Bunun sebebi Elestü hitabının zevkini tatmış olmasıdır. Bir beyit veya bir ses işittiğinde ihtiyarının elinden gidip semâya başlaması, kalbiyle ve kalıbıyla cüşa gelmesi. aşk kazanının altına vurulan bir odun mertbesinde-ki o sesin işitilmesi ve o işitilen seste Elestü hitâb-ı İlâhisinin duyulması ve onun zevkinin tadılması dolayısıyladır. Mevlâna döne döne oynadı, taştı.
Safa ehli olan kimseler, şahin kuşuna benzer. O şahini avının peşi sıra bıraktılar. Avını ardınca kovaladı, peşini bırakmadı. Nihayet avını yakaladı. İşte bunun gibi ehl-i safânın da nefsi-i mülhimeleri esir ve zebuun edilmiş haldedir. Bir ses işittiklerinde derhal Elestü hitabını duyar gibi onun zevkini duyarlar. vecde gelip semâ'ya başlarlar. Bu beden kalıbını harekete getirirler. Maksuda erişmeyince durmazlar.
Bunlar ten kulağıyla dinlemezler. Gönül kulağıyla dinlerler. Be sebepten ihtiyarları elinden gider. Değirmenin çarkı gibi durmadan dönerler. Onların kalblerine erişen varidat sırf Rabbani değildir. Sırf şeytanide değildir.
Hakkın taleb edicisi olarak nefsini ıslah etmek isteyen kimselere elbette bunları bilmek gereklidir. Tâ kendinin zevkini, şevkini,vecdini, semâını ve halini bilsin. Başkalarının dahi vecdini, halini ve semâını bilebilsin. Bunların Rahman ve şeytan olup olmadıklarını ayırıp seçebilsin. Rahmani ise ona uysun, şeytani ise terk edip selâmete erişsin.
Bu husustaki ilhamlar Beş nevi'dir;
1- Şeytani,
2- Nefsani,
3- Meleki,
4- Kalbi,
5- Rabbani.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #33 : 08 Temmuz 2013, 17:58:39 »
Nefsani olan ilhamlar sırf şeytandandır. Şeytanın vesvesesidir. bundan son derece kaçınmak gereklidir, zira sırf fesattır. Hiç hayır yoktur. Şeytanın ilkasıyladır. Durmadan insanı fısk ve fücura teşvik ile itekler. Eğer olduğu surette insanı kötülüklere itemezse başka kılık ve kıyafetlere girerek yine mel'anetini işlemeye çalışıp gayret eder. Tâ ilgilendiği kimseyi kendi mezhep ve meşrebine soksun.
Kalbi olan ilhama gelince, bu hayırdır. İnsanı Hakka ve hakikata, amele, hayıra, rahmet ve hikmete teşvik eder.
Meşayihten birine bir sual sordular. Sağına, soluna, gönlüne teveccüh etti. Ve derhal cevap verdi, tekrar kendisine;
- Hikmet nedir ki önce sağa,sonra sola teveccüh ettiniz ve cevap vermediniz ? Önünüze teveccüh ettikten sonra cevap verdiniz ? diye sorulduğunda :
- Sağımdaki meleğe sordum. Bilmezmiş. Solumdaki meleğe sordum. O da bilmezmiş. Döndüm gönlüme sordum. Cevap verdi. Ondan aldığım cevabı bende size söyledim, dedi.
( Müftüler sana fetva verseler de kalbinden fetvayı sor ) İşte bu kalbi olan ilhama ne güzel bir misaldir. Yakın bir ilhamdır. Gerçektir ve haktır. Bu ilham'ın hayrı da vâki'dir. ( Tabiidir ki Kur'an ile dolu kalb burada kasd edilir. )
İlham-ı Rabbani de ilhamın diğer bir çeşidi olup bunun da vukuunda hiç şüphe yoktur. İnsanlara şeytanın ve nefsin ilhamını iyi bilmek ve öğrenmek gerektir. Diğer ilhamları da bunları bilmek kadar olmamakla beraber bilmek herkes için mühim ve lâzımdır. Bu ilhamlar kalbe doğdukça mürşide söyleyip anlatmak gerektir. Asla nefsin isteklerine uyup şerre tâbi olmamalıdır.
Nefsani ve şeytani ilhamların alâmetleri şunlar olup bunları öğrenmek suretiyle aldanmayasın, doğru yoldan gidip maksuduna ve maksud-u hakikiye ulaşasın.
Müellifi de hayır duadan unutmayasın. ( Allah (cc) müellifinden ve islamı bilip hizmet edenlerden razı olsun, amin. )
İnsana vesvese gelir. İnsan o vesveseye tâbi olmak ister. Bu arzu kendisinde artar. Bu fâsit işi yapması için nefsi kendini o tarafa teşvik edip iter. Her teşvik edişte bu fâsıkiğı başka şekil ve kılıkta insana gösterir. Şayet bir surette fesadını yaptıramazsa başka bir surete girmek suretiyle o fesadı işletmeye çalışır. Tâ muradı tamam oluncaya kadar bu şekilde devam eder.
Birinci arzusunu yerine getirttikten sonra ikinciye aynı minval üzere başlar. Bunlardan birincisini yaptırtmaz ve bunda muvaffak olamazsa bundan başkasını da kat'iyyen yaptırtmaya muktedir olamaz.



Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #34 : 22 Temmuz 2013, 18:39:03 »
Mâlik Bin Dinar (ks) bir gün pazarda gezerken canı yer-yemişinden alıp yemek istedi. 10 sene sonra tekrar pazara giderek gönlünün istediği yer yemişini aldı. Bir bez içine koydu. Cübbesinin altına alıp pazardan çıkacağı sırada bir oğlan çocuğu gördü, çocuk ağlıyordu. Şeyh sordu ;
Kimin oğlusun ? Filân kimsenin oğluyum diye cevap verdi, - Atan benim dostum idi. Al şu yer-yemişini deyip geçti gitti.
Mâlik'in nefsi feryad etti:
Sen beni helak ettin,zebünun oldum. Mâlik nefsine cevaben;
Ben sana bundan sonra da yer-yemişi verici değilim,  dedi ve ilave etti;
Sen arzu ettiğin şeylerle bir müddet beraber bulundun ve sevdiğin şeylerin kokusunu aldın. Sana bu kadarı yetmez mi ?
Böylece nefsinin arzusuna uymadı.
Bir defasında da Mâlik Bin Dinar'ın nefsi incir istemişti. Bu hususta arzusu 7-8 sene bütün şiddetiyle devam etti. Kendisini bu husustaki şiddetli arzusu rahatsız ve huzursuz etti.
Dedi ki :
- Ey bedbaht nefis! Gel seninle pazara gidelim. İyice bir gör ve seyret ki bu sana kifayet eder. Pazara vardı. Gördü ki birisi yaş ve taze incir satar. Mâlik'in nefsi dedi ki ;
- Allah'-u Tealâ (cc)'nın izzet ve celâli hakkı için şu yaş incirlerden alıversene. Yoksa can veririm.
Mâlik nefsine dedi ki:
- Ey nefis. Benim bir mangırım bir tek kuruşum yok.
Nefis ded ki:
- Nalınlarını veriver. Bir iki gün de nalınsız geziver.
Mâlik nalınlarını çıkarıp eline aldı. O incir satan adamın yanına vardı. Dedi ki:
- Şu nalınlarımı al da bana bir kaç tane incir  ver.
O incir satan adam nalınlarını alarak fırlattı attı. Ve dedi ki:
- Bu neye yarar ve kaç para eder ?
Mâlik Bin Dinar vardı. Nalınlarını aldı yürüyüp uzaklaştı.
Önden birisi incir satana yaklaştı ve dedi ki:
- O nalını fırlatıp attığın ve kendisine incir vermediğin kimsenin kim olduğunu biliyor'musun?
-Bilmiyorum.
-Şeyh Mâlik Bin Dinar denilen kimsedir.
Bunun üzerine o incir satan kimse bir ah çekti ve kölesine ded ki:
- Al bir tabak inciri, az önce buradan ayrılan şeyhin ardından yetiş, kendisin ara bul ve ver. Eğer incirden alıp yerse seni âzâd ediyorum. O köle hemen bir kaba bir miktar incir koyup arkasından seyirtti.
Aradı taradı  buldu.
Dedi ki:
- Şeyhim siz bu inciri alırsanız ben âzâd olacağım. 
-Şeyh dedi ki:
- Sen âzâd olucaksın amma, bu defa da ben esir olacağım. Nefsimin istediğini vermem demek o suçu mevlâmdan istemem demektir.,
Mâlik Bin Dinar ömrünün sonuna kadar incir yememiştir. İşte nefsani ilhamlar bu sebepten malüm olmuştur. Bunları yapması, nefsine uymaya kendisini yaklaştıracağından kat'i surette kendini alıkoyduğunu bildirir. Nefislerinin arzularından geçtiklerinden Mevlâya vâsil oldular. Bunun için devamlı nefse muhalefet gerekir.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #35 : 03 Ağustos 2013, 19:45:36 »
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى

<< fakat her kimde Rabbi'nin makamından korkmuş ve nefsi şehvetten alıkoymuşsa muhakkak cennet onun varacağı yerdir.>> (en Naziat süresi 40-41 ) buyurmuştur.

Şeytani ilhamların alâmetleri :
 Bunun alameti şeytanın bir şey'i ilka etmesidir. Bu ilkasını men edersin kaçarsın, tekrar şeytan onu başka türlü kılık-kıyafet içine sokar ve yeniden ilka etmeye çalılır. Aslında şeytanın gayesi ilk ilkasını te'mindir, Eğer bin kerre men etsen, bin çeşit şekle sokar sana kabul ettirmeye çalışır. İlka eden ve ilka ettiği şey aslında birdir. Değişmez. Eğer şer suretinde beceremez ve kandıramazsa, bu sefer onu sahte hayır suretine sokar ve tekrar sana vermeye say-ü gayret eder. Nefsani ilham, umumiyetle bir surette tezahür eder ve vesvese verir. Şeytani ilham gibi, fasid garazları türlü türlü surete koyup aldatmak bilmez. Lakin ciddi olur. Muradını almadıkça insanın yakasını bırakmaz. Mesela: falan kimsenin nefsi filan şey'i istemiş vermemiş derler ve ayıplarlar diye insana vesvese verir. Malik Bin Dinar (ks) 20 yıl yaş hurma yemedi. Şeyh Ba-yezid-i Bistami (ks) ömründe bir defa ( Hakkın taleb edicisi olalı beri ) bir hırkadan maada hırka giymedi. Tek bir hırkası vardı. Ömründe bir dondan maada don giymedi.
« Son Düzenleme: 03 Ağustos 2013, 19:55:08 Gönderen: Togika »
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #36 : 29 Ağustos 2013, 18:17:01 »
Nefsin arzusu olduğu için şeytan ilhamını türlü türlü suretlere koyarak Hakk'ın yolunun yolcusu olanlara arz eder. Hak yolunun yolcuları için bu tehlikelerden kurtulmak gayet müşkildir. Meğer Allah (cc)'ın lütfu sayesinde '' meşâyhin haklı telkinleri imdada yetişsin.
Şeytanın insanI hayır ve taata kılavuzlayıp teşfik etmesi dahi yalandır. inanmamak gerektir. Yoksa aldatır muradına zebûn eder. Bala ağu ve zehir katan kimsenin hareketi bunun en bariz misalidir. Hayra şerri katar, şerbet gibi içirir. Hayrı gösterir şerri sunar. Maksadı hak yolunun yolcusu olmak isteyen kimseyi dünyadan ahirete imansız göndermektir.
Bu sebeple meşâyh-i kiram ( ks) dediler ;
Dilediğimizle cennete gitmeyiz fakat dileğiyle cehenneme gideriz.
Sultânı Arifin derki :
- beni bir günde şeytan 70 defa hacca davet etti hemde yetmiş türlü surete girmek suretiyle.
İnsanın nefsi, insanı devamlı olarak Hak'tan uzaklaştırmanın gayreti içindedir. Onun için nefsin isteğini terk etmek hayırlıdır.
BEYT;
Seni Hak'tan ırak eden zebanı tut yahut ğılman
Geri koyan adüvdür.
Eğer küfr-u eğer iman.
İlhâm-ı meleke ve ilhâm-ı kalbi :
İlhâm-ı şeytani ve ilhâm-ı nefsani şer olduğu gibi, ilhâm-ı meleki ve ilhâm-ı kalbi de hayır ve iyilik ile ilgilidir. Bu ikisinde de tehlike ve korku yoktur.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #37 : 02 Ekim 2013, 19:40:02 »
İlhâm-ı Rabbani'ye gelince;
bunun da bir tanecik alâmetinden bahsedelim. Nefs-i mülhimeliğe ve bunun makamına eriştiğini bilmek gerek. Bunu bilip rağbet etmek için hüner ehli ve gerçek talip olmak lâzım. Zira her hayvanın nefs-i emmâresi, kendisini her sabah otlakta bulmasını te'min etmeye kâfidir. Bu havyvanlar bu sözlerde bir şey anlayabilirler mi? Bir zevk alabilirler mi? Şeker yemek için tutu kuşu gereklidir. Karga bundan ne anlasın? Şekeri ne bilsin? Kargaya şekeri versen, bakmaz bile. İlla leş ve cife ister! Bunu bulduğunda burnunu batıra batıra yer. Sonra çıkar bir ağaç basma oturur. Burnunu siler ve kanadını düzeltir. İki yanına bakar ve ara sıra kendini bir şahinde zannettiği olur. Gururla kibirle oturur.
Şimdi sen iyi bil ki, İlhâm-ı Rabbani nefs-i mülhimeye gelir. Üç mertebe üzerine üç halde gelir:
1- İlham,
2- Hitâb,
3- İşaret.
Bunların üçü de İlhâm-ı Rabbanidir. Her birine ayrı ayrı ad konmuştur. İlhâm-ı Rabbani, nefs-i mülhimeye işaret olarak dahi gelir. Tamamen vasat mertebeye varınca ve mutmainnelik makamına erişince hitâb gelir. Buna Hitâb-ı Sarih derler. Bu hitâb kendisine gelen kimse seksiz hiç bir zaman başkasına söyleyemez. Ve kendisine gelen Hitâb'ın Haktan olduğunu da bilir. İşaret dediğimiz de geldiğinde bunun da Haktan olduğunu kendisine işaret gelen kimse bilir, anlar. Lakin bir bilene anlatmadıkça o mes'elede sarahat hâsıl edemez.
Bu mevzularda meşâyh-i kiram ihtilâf etmişlerdir. Bu ihtilâflardan bir parça bahsedelim. Zira faideden hâli değildir.
Şeyh Cüneyd-i Bağdadi (ks) << İşaret Hafi'dedir. İşaret ehl-i hafi'nindir, Lâkin ehli hafi de mübteladır>> buyurdu.
Şeyh Ebu'l-Kıyâs (ks) ela:
<< Muvahhidlerin helaki İşaret i Hafi'dedir>> buyurmuşlardır.
Şeyh Şibli (ra) ise:
- İşaret-i mükerrerdedir, buyururlar.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #38 : 29 Ekim 2013, 03:01:02 »
İlhâm-i Rabbani denilen şey bir hitabdır ki Haktan gelir ve nefs-i mülhimeye ilişir. Onun geldiği gönül, selamet saadete nail olur. İlham gelen kimse dinlesin ve görsün ki eğer kendi nefsinde yedi adet yaramaz sıfatlar varsa, onun nefsi mülhimelik makamına henüz erişememiştir. O kimsenin gönlüne gelen İlhâm-ı rabbani değildir. Cehl ve gayret ile nefsini bu kötü ve murdar sıfatlardan kurtarsın. Zira Hak Teâla'nın Kur'an-ı Kerim'inde :
<< Ancak Allah-u Teâla (cc)'ya kalb-ı selim ile gelen kimselere Allah nezdinde fayda vardır.>> ( eş Şuara süresi,84 ) buyurması işte buna işarettir. Bu yedi kötü sıfattan nefsini kurtaramayana ilhâmı Rabbâni gelmez.
İlhâm-ı Rabbaninin bir alâmeti de şudur ki:
 İlhâm-ı Rabbani bir gönüle geldiğinde o kimsenin gönlünde Hakkın zevkini tuttuğu gibi atar. Yediği yemeğin, içtiği suyun hiç safâsını süremez. Halk ile ülfet etmekten, gezmekten, çıkmaktan, vermekten, almaktan, vesaireden hoşlanmaz. Nefsani şeyler gözden kaybolur. Nefsani ilhamlar, şeytani iğvalar o nefse acı ve sevimsiz gelir. Zira o nefse Rabbani ilhamlar gelmektedir. Bu nevi kimseler sema ederse reva ve caizdir. Lâkin nefsinin istek ve arzusuyla olursa haramdır.
Hitâb-ı Sarih denilen şey töhmetten ve sekten münezzeh ve beridir. Amma hitab-ı Sarih bâzı kimselere harf ve ses olmaksızın gelir. bâzan harf ve ses vasıtasıyla gönül kulağına gelir, söylenir. İki dudaktan çıkan söz gibi değildir.
Mevlânâ Celâleddin-i Rümi demiştir ki;
Mânası:
<< Ben çok zaman gönül pencerisini can kulağıyla dinledim.
fakat her ne kadar konuşmayı işittimse de iki dudağı görmedim..>>
Bu apaçık olan hitâbı İlahi gönüle vâsıl olunca ya harf ve ses vasıtasıyla veya harfsiz ve sessiz gelir. lâkin bu yolun yolcuları bunun Haktan geldiğini bilirler.
Bunun altı tane yol ve tariki vardır. Dört renktir. Bunlar dostlardan bir nida işittiklerinde şevklerinden bütün vücutlarının azaları Lebbeyk deyip çağrışırlar. ızdıraba düşerler. Bunların ızdırabından bu yolun yolcusuna bir ilim hâsıl olur ki bu sayede bütün müşkilleri hallolur. bu ilham ve hitabların nuru vardır. bunun zâhiri alâmet ve nişanlarını bilmek isteyen kimse tecrübeli ve şeriat bilen bir mürşidin eşiğine kendini bırakmalıdır. Bu yol kılavuzsuz olmaz. Bunda söylenecek çok şey vardır.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #39 : 01 Şubat 2014, 22:29:30 »
Nefsi mutmainnelik mertebesi bu nefsin sahibinin Hakka çağrıldığı bir makam ve mertebedir. Bu mertebeye erişebilen nefse, nefs-i sâbıka derler. Zira Allah-u teâlâ (cc) Kur'ân-ı Kerim'inde: << Kimi de Alla (cc)'ın izniyle hayırda ileri geçendir.>> ( el- Fâtır süresi, 32) buyurduğu, nefs-i mutmainneye işarettir. 
Nefs-i sâbıka'ya nefs-i âşıka dahi derler. Bu adın verilişinin sebebi, hâli hayatında iken sebkat ettiği içindir.
Nefs-i mülhime ve nefs-i mutmainnelik makamına varınca ekseriya Hıtâb-ı Sarih erişir. Cezbe-i İlâhi bizzat onun boynuna takılır. O kimsenin bu âleme ve bu âlemde bulunanlara ve insanlara olan aşinalığı ortadan kalkar. Can ve gönül kuşu durmadan Haktan yana cezbedilir ve çekilir.
Mevlânâ Celâleddin'i Rümi buyurmuşlardır ki:
Ben Basra'ya gidiyorum o da durmadan Kullaba çeker.
Nefs-i mülhime  ile sıfatlanmış kavim, daima imam-ı Rabbani'nin nuruna nazar ederler. Durmadan mutmainneliğe terakki edip yükselirler.
Nitekim:
<< Mü'min Allah (cc)'ın nuru ile nazar edip bakar.>> denildi.
Nefs-i mülhime kavmi, kıyamet gününde Arasat arasında bin ayak bir ayak üzerinde iken Muhammed (sav) ümmetinin asilerinden nice binini zebanilerin elinden ve cehenneme atılmaktan kurtarırlar ( Allah izni kime olursa o yapar. )
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #40 : 26 Şubat 2014, 23:42:41 »
Hak Teâlâ (cc) izniyle, Peygamber efendimiz (sav) yanında Hz. Ebübekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra), Ve Hz Ali (kvc) bulunurlar. Ümmeti için düşünürler. Nefsi Levvâme kavmi yıldırım gibi seyirtip sırat köprüsünden geçerler. Cennete girerler. Nefsi mülhime kavminin menzil ve makamı nefs-i levvâme kavminden yüksek olmak itibariyle mahşerde onların safâları ve makamları daha güzel ve hoştur.
Ey insanoğlu! Dünyanın hoşluklarından ve seni cezbeden şeylerinden kaç. Nefs-i emmârenin tuzaklarından kurtulmaya gayret et. Nefs-i emmâreye uyanların Allah-u Teâla katındaki horluklarını düşün ve aklını başına topla. ve bu nefsi terbiye edip emmâreliğinden döndürenlerin ululuğuna imren. Ey dertsiz kimse! ne olur bir Hakka dönsen ?
Nefs-i emmârenin başını biraz da olsun pişmanlık taşına çal ve vur. Nefsi, hevasından yıka. onu incitmek yolunda bir -kaç adım yürü. Umulur ki sana Hakk Teâlâ (cc)'nın inayet cezbesi karşı gelip seni bu gibi günahkarlardan ve darlıklardan kurtarır. Görmüyor musun ki bu nefs-i emmâreye muhalafet edenler nice saadetlere ve yüksek makamlara ulaşmışlardır. Buna uyarak vefat eden kimselerin adını dünyada ananlar onlar için (rahmetullahi aleyhim ) demekten kendilerini alamazlar. Sende nefs-i emmâreni döndermezsen bari gidip o meşâyihin eşiğine var. Ol fani kapılardan halâs ve saadet bul.
Ey kardeşim! Kur-an ile hareket eden meşâyihi görürsen her biri zamanının sultan Süleyman'ıdır. Bunlar nefislerini Süleyman devleri gibi zincire çekip dururlar.
Nefs-i emmâre kavminden bazıları imansız gidip cehennemde ebedi kalırlar, bazıları imanıyla gidip günahı miktarınca cehennemde yanıp yine çıkarak cennete girerler.
Nefs-i levvâme sahipleri cehenneme girmeyip sırat köprüsünden yıldırım gibi geçip cennete girerler.
Nefs-i mülhime kavmi nice bin asileri cehennemden kurtarır ( Allah'ın izniyle şefaat ederler. )
bu sözümde şübhe etme çünkü Peygamberimiz (sav) buyururki ;
- ümmetimin havaslarından yetmiş bin kişi sorgusuz sualsiz uçup cennete girerler.
Ömer (ra) dedi ki:
- Sadece yetmiş bini mi yâ Resüllullah?
Peygamber efendimizin (sav) ( Ümmetimin haslarından ) dediği kimseler, nefs-i mülhime kavmidir. Mutmainne kavmi ise Hâsul-hastır. Bunlardan ileri bir kavim daha vardır ki onlar ise Sabıklar ve hakka yakın olan mukarreblerdir.
Allah'u Teâlâ (cc) buyurur ; << ( Bir de üçüncü sınıf hayır işlemekte ) ileri geçenler ( âhiretde ) ileri geçenlerdir.>> ( el-Vâkıa süresi,10 )
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #41 : 27 Şubat 2014, 23:33:49 »
4 Nefs-i Mutmainne:
Şimdi birazda bundan bahsedelim. Malum ola ki, nefis sahipleri emmâreliği terk ile mutmainneliğe girerler.
Nefs-i mutmainne kavmine, Hak teâlâ niçin ( Sabikun ) dedi?
Bunlar nefs-i mülhime kavminin üstüne yükseldiler. Dünyaya itibar etmediler. Ahiretede güvenmediler. Hâl-i hayatlarında iken nefislerini yaramaz sıfatlardan temizleyip arıttılar. Gönüllerini dünya ve ahiret muradlarından  bir yoldan götürüp dost muhabbetini gönüllerinin levhasına yazdılar. Bunlar Mutmainne nefsinde karar kıldılar. Tenlerine dünya hoşluklarını göstermediler. Dünya lezzetlerini nefislerine haram ettiler. Hayvani sıfatlarla sıfatlanmadılar. Beşeri-yet gözünden kendilerini sildiler. Canlar âyinesinden od'lu suyla toprak glafından dışarıya çıkardılar. Dost cemâlinin müşahedesinde müstâğrak oldular. O şarab-ı lâyezâlıden tatlı tatlı içip mesi ve hayran olup alenide yürüdüler. bunlar kendilerinden bikülliye fani oldular. Dost bekasiyle beka oldular. Bunlarda nitelik kalmadı. Kişiyi vasfeden bunlardır. İbadete kaadir olacak miktar yerler. Bunların şevkleri ziyade olur. Dost balında bahadırlık ederler. Pervane gibi aşk mumuna kendilerini vururlar. Fâni vucutlarını baki eylerler.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #42 : 08 Mart 2014, 00:31:22 »
BEYT
Şunlar kim dost elinden içtiler camı ( kadeh )
Onlar bilmediler hâs u âm-ı ( ne havas ne avamı tanımazlar )
Onlar dâima uyanık durur lâkin ayılmazlar
Onlar fehmeylemezler subh ile şâm'ı ( akşamı sabahı ayırd etmezler )

Onlarda din ile dünya tedbiri yoktur
Onların fikri aktır vesselam
Onlar varlıklarını Hakka verirler
Onların Hakladır daim kıyamı
Onlar yecüz'ü, lâ yecüz'ü bilmezler ( caizdir, değildir bilmezler. )

Onlar mezhep edinmezdi imâmı.
Onların gönlü alınmış
Unutmuşlar iki cihanı temamı
Onların varlığını Hak şöyle almış
Heman kalmış onların halka nâmı ( sadece adları kalmış )
Onlara iki cihanda korku yok
Onlar görmeyeler dâr-ul- melâmı ( cehennemi )
Onlar iki cihandan geçtiği için
Onlara verdi dâr-us Selâmı ( cenneti )
Onlar arşu kürsü her nefeste
Gezip seyran ederler Rüm'u Şam'ı ( Rum ve Şam memleketlerini gezip durular. )
Sebep bunlardır bu yerin durmasına
Bu mahlükun bunlarladır nizâmı
Bunların sânında geldi Resül'e
La havfün aleyhim, hak kelamı( onlara korku yoktur, ayet onlar hakkında nazil olmuştur. )
Bunları Eşrefoğlu Rümi'ye sor ( yâni müellife sor )
Bunları sana göstere müdâmi.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #43 : 14 Mart 2014, 00:07:46 »
Ebü Talib-i Mekki (ks) der ki;
Hak Teâlâ (cc) Dâvud Peygambere (as) dedi ki; <<Ya Davud Cenneti nasıl anarsında bana âşık olmayı unutursun ? >>
Dâvud (as) dedi ki ;
Ya Rabbi sana müştak olan kimlerdir ?
Hak Teâlâ buyurdu ki;
- Bana müştak olan o kimselerdir ki, onların gönülleri safi olmuştur. Kederden yürekleri yanmıştır. Benim muhabbetimden ben dahi onların gönlünü kudret elimle nice dilersem döndürürüm. Müştaklarımın gönlünü rızadan yarattım. Onların gönüllerinin yolunu kendimden gayrisinden kestim.
Azizim! Bil ki onların nefislerinin istekleri bir bakımdan tamamen yok edilmiştir. İnsanlık maksadı bunlardan bir bakıma ortadan kaldırılmıştır. Bunlar iki cihanda hiç bir şey arzu edip istemezler. Ancak Allah'u Teâlâ (cc) dilerler. Dünya da hiç bir şey ile eğlenmezler. Ancak onun adıyla eğlenirler.
Ayet-i Kerime'de buyurur ;
<< Agâh ol Muhakkak ki Allah-u Teâlâ'nın zikri ile kalbler mutmain olur.>> (er-Ra'd suresi,28 )
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimdışı alayınaisyan

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 3
  • Sadakat Forum
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #44 : 16 Mart 2014, 16:47:51 »
Rabbim bize de böyle bir mertebe nasip etsin
"BEN"den geçersen "O"nu bulursun...