Gönderen Konu: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )  (Okunma sayısı 79114 defa)

0 Üye ve 5 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #45 : 17 Mart 2014, 22:10:35 »

Zira bunlar cezbe âleminde kalmışlardır. Bunların Allah (cc)'ın didârından gayrısına asla meyilleri yoktur. bunlar bu cihanda bulunur, halk içinde gezer dolaşırlar. Lâkin manevi bakımdan iki cihandan ötelerde seyran ederler. Ne zaman ki, bunlar buradan öte seyran ile sülük  ederler, mâşukluk ve mahbübluk makamına yetişirler.  Tekrar gerisin geriye âlem-i beşeriy-yete çıkıp inerler. Âlem-i beşeriyyete gelirler. Zira şeyhlik makamı buradadır. Zira sohbetin tamamlanabilmesi için şeyhlerin beşeriyyete karışıp vazifelerini icra ve ifâ etmeleri gereklidir. Onlar Hakkın dileğiyle sohbete çıkıp şeriat tahtına otururlar ve irşad vazifelerini yerine getirirler.
Halkı Hakka iletmeye kılavuz olmak için âlem-i beşeriyyete çıkıp yayarlar. Onların zahirleri bir nurdur. Bâtınları da pürnurdur. buna sebep Hakkın muhabbetiyle karar kılmalarıdır. Hakkın muhabbeti şöyle olmuştur ki cihanın saadetinden ve şekavetinden fariğ olup Hakkın muhabbetiyle karar tutmuşlardır. Gönüllerine Hakkın muhabbeti öyle dolmuştur ki bir murad dahi onların gönüllerine sığmaz. İşte bundan dolayı bu gibi gönüllere Hakkın kalıbı dediler.
Hak Teâlâ bir kudsi hadisde bu nevi gönüllerden haber vererek buyurdu ;
>> Ne arzım, ne semâm, ne arşım, ne kürsüm benim ma'rifetimi sığdıramaz, ancak kendinden temizlene mütfaki ve mü'min kulumun kalbi sığdırır ma'rifetimi.<<
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #46 : 24 Mart 2014, 00:22:43 »
bu gönüllerin genişliğine nihayet yoktur. İşte bunun için Allah-u Teâlâ (cc)
- Gökler, yerler, arş ve kürsüm benim marifetimin makamı olamadı, ancak o kimsenin gönlü, gönlünde benden gayrisini barındırmayan mü'min kulumun gönlü..
Yâni demek oluyor ki, benim ma'rifetim  o gibi gönüle sığar. Zira o gönül dünya ve ahiret muradlarından arınmıştır.   
Allah-u Teâlâ (cc) mekandan münehzehtir. Lâkin bir gönle sığarımdan murad ve maksad ; o gönülde ki benim endişemden mâada endişe olsa o gönül safi olup benim cemâlimi gösterici olmaz, demektir.
İrcii emri nefs-i mutmainneye geldği zaman yâni Hıtâbı Sarih gelip ve denilse ki: Ey benim rızam, zikrim, ibadetimle karar tutmuş nefis! Ey gönlü bütün isteklerden kesilmiş ve bende karar tutmuş nefis! Ey zahiri benim güzel huylarımla bezenmiş nefis! Gel,gel. Rabbine gel ki ben seni dünya zindanına şu sebepten koydum ki zahirini ibadet yoluyla bezeyesin. Benden gayrısıyla aldanmayasın. şimdiden sonra bizim huzurumuza gel. Oralar sana yaraşmaz ve yakışmaz. Biz seni didar nuruyla müşerref ve müzeyyen eyleyelim. , Derhal icabet eder ve kâmil insan olduğunu isba'tlar...
İşte nefs-i mutmainneye gelen Hıtâbı Rabbanide böyle denilir.
Bu yolun yolcusu ne zaman huzur-u Hakka çağrılırsa işte o zaman insan olur.
 
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #47 : 26 Mart 2014, 22:17:47 »
BEYT
Sen O'nu isterim sanırsın ey dün!  ( alçak demektir )
O seni isterse otur dün ve gün
O sana gel dese yol geniş olur
Uçarsın kuş gibi ırak az olur
Sana kim gel demedi, istemedi
Muradı bulmadı nâmuradi.

Ey kardeş! bu sebepten dolayı bu âşıkların canları hayatta iken bedenlerinden ayrılıp vâsıl olur. Bazan bu hitap âşıklara dünyada ve kendileri hayatta iken gelir. Amma hiç kimseye bildirmezler. Dünyadan göç ettiklerinde o hitap zahir olur. Nitekim ibn-i Abbas vefat ettiğinde bir güzel kuş gelip İbn-i Abbasın cenazesinin bulunduğu yere girdi. Onun gibi güzel bir kuşu hiç kimse görmüş değildi. Bir saatten sonra o kuş yine uçtu gitti. Hikmet ne idi ? Kimse bilmedi. İbn-i Ab-bas'ı kabrine koyduklarında şu ayet:
Ey nefs-i mutmainne! Rabbine dön. İşitildi. Lâkin okuyanın kim olduğunu hiç kimse bilemedi.
Bu mutmainne nefsin iki sıfatı vardır:
Birisi: Râziyye, diğeri Marziyyedir derler.
Cennetlerde iki nevi'dir:
1- Cennet-i âm,
2- Cennet-i has
Cennet-i âm odur ki, orada yemek, içmek ve şehvet vardır. Umumi kullar ona müstahak olur.
Cennet-i hâstakiler ise, levvâme, mülhime ve mutmainne kavmidir. Bunlar Hak teâlânın (cc) didârına mensup olmuşlardır. Ayette;
<< Cennetime gir!>> dediği cennet, o güzel cennettir. O hâs kullara tahsis edilmiştir. Onun hâs kulları bilhassa nefs-i mutmainne kavmidir. Orası lika, müşahede ve visal makamıdır. Orada yemek içmek olmaz.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #48 : 01 Nisan 2014, 00:35:28 »
Peygamberimiz (sav) buyurmuş;
>> Bir kimse, dünya meşgalesi için bir vakit namazı terkederse Allah-u Teâlâ Hazretleri o kimsenin kabrinden cehenneme yetmiş tane kapı açar.<<
Bir rivayete göre Allah-u Teâlâ (cc), Dâvud (as)'a buyurmuştur:
Ey Dâvud (as)! Zikrim zâkirler için, cennetim muti kullarım içindir. Yeteri kadar rızkım mütevekkil olanlaradır. Fazla vermem şükredenleredir. Rahmetim muhsinler içindir. Ünsüm müştaklar içindir. Ben ise hassaten muhsinler içinim.
Meşâyih (ra) demişler :
şol gönül ki, burada yâni hayatta iken ( Rabbine dön!) sözünün zevkini bilmediyse asla o kimsede iman nuru bulunmadığı gibi ameli salih de bulunmaz.
Bu gibi sözler nefs-i mutmainne kavminden olup da anlayış sahibi kimselere yetişir.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #49 : 18 Nisan 2014, 02:00:26 »
şimdi zaman azdı. Kardeşlerimizin halleri değişti, tuğyanlar ve münafıklar çoğaldı. Meşâyih kalmadı. Beyler paşalar zâlim oldular. Hâkimler rüşvet yer oldular. İlmi unuttular. Kendi heva ve heveslerine uyar oldular. Müderrisler fâsık oldular. Tefsir, hadis medreselerde okunmaz oldu.  Fıkıh din ilmini bilenler azaldı. Vaizler dünya için medreselerde vaaz edip para kazanır oldu. İlim adamları, beylerin kapısında kendisine rağbet edilmediği halde bekleşir oldular, Böyle âlimler şeyhlik taslayıp halkın paralarını kendilerine sızdırır oldular. Şeyhlerin o hale münasip sözlerini ezberleyip camilerde söyleyerek, halka kendilerini sevdirmeye ve halkın gözünde kendilerini hakiki şeyh gibi göstermeye çalışırlar. Talebeler dahi arifiz diye mescidlerde zikir edip,uyuyup riyalanırlar. Halkın yiyeceğini gözetir, geçimlerini onlara yüklemeye çalışırlar, birçok kavimlerin hali bu merkezdedir.
Ca'fer-i Sâdık (ra) Hazretleri kendi müridlerinden ve sevdiklerinden ayrılarak bir zaviyeye girip oturmuştu. Müridleri kendisini bulup ve bulunduğu mağaranın kapısına oturmuşlardı. İçlerinden seçtikleri sözcüleri dedi ki:
Şeyhimiz! Kerem eyle. Gel bizim aramızda yine bize nasihatlarına devam et. Mübarek nefeslerinizden bizim ölü gönüllerimiz dirilsin. Bizim kurtulmamıza sebep olasınız.
O sultan ded ki :
Şimdi bu zaman, tez elden pişman olacak ve sükütu tercih edecek zamandır.
İmam-ı Ca'fer-i Sâdık'ın zamanı böyle olursa acaba bizim zamanımız nasıldır ? bu zamanda ne yapmalı ? Şu kitabımızın te'lif tarihi, Efendimiz (sav)'in hicretinden 852 yıl geçmiş bir zamandadır.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #50 : 02 Mayıs 2014, 02:14:19 »
Bu devirde bizlere de uzlet ve inziva lâzımdır. İş vaktinin dışında evde süküt ile oturmak ve bunun itiyadını kazanmak lâzımdır. Bu devirde dünya mühabbeti çoklarımızın gözünü ve gönlünü bürümüş durumdadır. Nefs-i emmârenin çirkin huyları ile huylanılmaya başlanılmıştır. Yaramaz huyları bırakalım.
Allah (cc)'dan korkalım. Resulullah (sav)'dan utanalım. Kâmil meşâyihin sözünü yanımızda hazır görelim. Halkın durumu bu merkezde olduğundan ben dahi aralarından ayrıldım. Çileye ve uzlete çekildim. sonra seyahata çıktım. Avam dilinden nice nice nükteler işittim. Cahillerin elinden taslar dolusu ağular içtim. Kardeşlerimin kurtuluşlarına sebep olur diye bu ümid ve maksadla Türkçe lisanıyla bu kitabı yazdım.
Bu kitapta âyetlerden, hadis-i şeriflerden, sahâbi-i kiramın sözlerinden bâzı meşâyih-i kibarın menkıbelerinden, münasip düşen kendi ahvâlimden bahsettim. Ümid ederim ki bu sözleri dinleyen kardeşlerim nefs-i emmârenin pençesinden kendilerini kurtarırlar ve necatâ erişirler. Esirlikleri sona erer. Bu kitabı okuyup dinleyenler kendilerinin huylarının cehennemlik kimselerin huyu olup olmadığını kıyas ederler. Ona göre kendilerine çeki düzen verirler. Şurasını bilelim ki, insaf ile Allah-u Teâlâ (cc)'dan korkup, Resulünden utanıp, meşâyihin güzel telkinlerini göz önünde bulundurup o yaramaz huyları terk edersek necata ve kurtuluşa ereriz. Allahın rahmetine, Resulünün şefaatına evliyâullahın himmetine nail oluruz. İnşaAllah müel-lif-i hakir Abdullah bin Muhammed el- Mısri er- Rumi el- Kaadiri'yi de duadan unutmazsınız.
Bu kitap iki kısım olarak tertip edildi. Adı da Müzekkin Nüfus olarak kondu.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #51 : 01 Haziran 2014, 03:07:49 »
Zira, bu kitabı okuyan veya dinleyen kimse, içinde olan nasihatları kabul edip onunla amel eyleyip hareket eden, nefs-i emmarelikten kurtulur. Mutmainnelikte karar kılar, İrdi hı-tabı gelir. Mürid, muhib veya âşık bu kitabı sıdk ile okusa veya okutup dinlese elbette o kimsenin gönlüne meşayihin yollarından, netice-i aşkdan nür hâsıl olur.  Kim ki o  nurla mücerred olarak kendinden ari olursa kendisini o sıfat üzere görür. O nür bunlara delil olup gönüllerinin yüzünü iki cihan muradından Hakka tevcih ettirir.
Bu kitabın iki kısımdan mürekkep olduğunu zikretmiştik. Birinci kısmında: dünyaya olan muhabbeti ve bu muhabbetin sebebinin ne olduğu anlatılmıştır. Dünyayı sevmenin ziyanları terkinin faydaları, bunun sebepleri bildirilmiştir. Dünayanın misâlinin ne gibi şeyler olduğu anlatılmıştır. Dünyaya fazla muhabbet edenlerin ve devamlı olarak dünyalık servet yığanların misâlinin neye benzediğini bildirdik. Nefs-i emmârenin sıfatlarından bahsettik.
İkinci kısımda ise, nefs-i emmârenin nasıl terbiye edileceğini, şeyhliğin ve şeyhlik makamının ve mertebesinin ne olduğunu, müridliğin ne olduğunu, bunun şartlarını, edeblerini, zikrullah ile meşgul olarak çile ve halvet gibi şeylerle meşgul olanın ne olduğunu anlattık. Allah-u teâlâ'ya çağrılmayı da yine bu ikinci kısımda anlattık.

 
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #52 : 13 Haziran 2014, 02:37:50 »
MÜELLİFİN MÜNACATI
İlaha. padişaha bi niyaza (isteksiz)
Yüce dergâhına geldim Hüdaya ( Ey Allah (cc)
Benim hacat ile gönlüm doludur
Veli nidem, bu gönlüm bed huyludur.
Günah yükünü çakama vurundum
Acz toprağına arkamı süründüm.
Bilirim pâdişah-ı bi niyazsın
Sana yalvaranı mahrum komazsın.
Verirsin kullarına istediğin
Bilirsin her kulunun ne dediğin
Yer ve gök ehli hep senden umarlar
Kamusu hazretine yalvarırlar.
Benim dahi günahım çok elim dar
Kapına geldim ey Settâr- u Gaffar.
Getiririm şefi-i Mustafa'yı
Nebiler serveri kân-ı vefayı.
( Vefadarlık merkezi )
Sen anında olan dostluk hakkı içün
O dostunla olan mestlik hakkı içün.
Dilerim hazretine ere ahım
İşitip hem afvedesin günahım
İnayet gözüyle bir dem bakasın.
Beni hoşa ki odlara yakasın
(ateşlere )
Bu iman hil'attırt âhir nefeste
Çıkarıp kılmayasın beni hasta
Beni üryan ve rüsvay etmeyesin
Götürüp beni od'a atmayasın.
Zebaniler eline vermeyesin
Kapından horluk ile sürmeyesin.
Şu ki sen iman u İhsan edesin
Anı ondan nice geri alasın.
Küçücük canımız iş bu bedenden
Ayırmağıl bizi yâ Rab imandan.
Bu eşref oğlu mücrim yüzü miskin
Kapuna geldim aç ve yalın elkin.
Seni senden ider ol şey'en Allah
(cc) ( Allah (cc) rızası için )
Ayırma onu didârından Allah (cc)
Ki sendendir sana ermeğe çare
Senin derdinden oldu üş âvâre.
Visalin lengeri ile durgür ânı
Didârın şerbetiyle kandır ânı.
Ümid sensin ve âlemde ancak
Bilirim sensin ey ma'büd-u mutlak.
Duârri kıl kabul eyle beni şâd
Bihakkı Ahmed ü Mahmüd u Muhammed
(sav)
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #53 : 03 Temmuz 2014, 02:29:47 »
Şimdi ey aziz kardeş! Din yolunda bana yoldaş! Hak Teâlâ (cc) sana tevfik versin. Benim sana olan vasiyetim budur ki, bu garib kitabı eline alasın. Rağbet edesin. Doğru ve gerçek nazarıyla bakasın. Çünkü ancak bu taktirde bu kitap seni yücelerin yücesinin katına eriştirebilir. Bunun sebebi olabilir. Bu kitabın içindeki incileri canının kulağına birr ü takva itikadı ile takasın. Bunun içindeki dürler ( inciler ) vahdet denizinden çıkarılmıştır. Bu kitabın içine derc olunan her söz Allah-u Teâlâ (cc)'nın Kuran-ı Kerim'inden Resülullah (sav)'ın hadislerinden, Meşâyihin haberlerinden alınmıştır. Bâzı sözler rumuz ile söylenmiştir. Bu rumuzla söylenenleri herkes anlayamaz. Bunları inkar edersen sana bir şey gelmez. Ancak küfür veya günah gelir. Bu kitap necat ve kurtuluşa vesiledir. Bu kitaptaki sözlere itikad ile amel edesin. Nefs-i emmâreden kurtulup nefs-i mutmainneye yükselesin. Sana İrcii hitabı gele. Âşıklardan ve âşıkların içindeki evliyadan olasın. Evliyalar içinde sultanlardan olasın. Her ne dilersen dilediğini yapmayı Allah-u Teâlâ (cc) sana kolay getirsin. Senin duan ile ölü gönüller dirilsin. Kara yüzler muhabbetinden dirilsin ve ağarsın. Nice açlar senin havandan doysun. İksir-i hakikiyi alıp nice bakırları altın edesin. Nice yarım gönülleri tam edesin. Ni-Nice kalbleri gül-u gıştan arıtıp pak edesin. Dilersen bir adımda  ( Tayy-i mekana işaret eder. ) maşrıka ve mağrıba Mekke ve Medine'ye varasın ve gelesin. Yeryüzünde ahlâk ve edep üzere yürüyesin. Lâkin bâtında arşelan yukarı ve lâmekanda ( kalben ) seyrân edesin. Dünyada dahi merteben bunun gibi olsun. Daha bunun gibi nice kerametleri Hak Teâlâ (cc)  sana ihsan etsin. Âhirette dahi nice nice boynu zincirlileri zebanilerin elinden alıp kurtarasın ( Allah (cc)'ın izniyle ) Hak Teâlâ (cc) sana öyle mertebeler versin ki gözler görmesin, kulaklar işitmesin, gönüllerden geçmemiş olsun.
Resülullah (sav) Efendimiz bir Hadis-i Kudsi'de Allah (cc)'ın şöyle buyurduğunu söylüyor:
Kullarımdan salih olan kimseler için öyle nimetler hazırladım ki o ni'metleri hiç bir göz görmemiştir, hiç bir kulak işitmemiştir.Hiç bir insanın hatır ve hayalinden de geçmemiştir.
 fakat ey aziz tâlib ve gerçek âşık, sana emanet olsun ki bu kitabı ta'n edicilerden sakınasın. Her eğri bakıcılardan sakınasın. Ve her ta'n edici ve lanet edici bu kitabı okumaya lâyik değildir. Zira herkesin aklı buna erişmez, bâzıları vardır ki sözü anlamaz. İnkâr edenler ya küfre, ya nifaka, ya günâha veyahut da islâm tarikından düşmeğe sebep olur, bu kitabı herkese verme ki yaramaz. Zira anladığı bir hususu inkâr eder de islâm dairesinden dışarı çıkar. Neüzâ billâh...
Ey okuyucu! bir söz ki ya Allah (cc)'dan, Ya Resülullah ( sav )'dan, ya ashabından, ya onlara tâbi meşayihden gelmiştir. İşte bu söze inan. İnanmak kişiyi saadete ulaştırır, inkârı bırak. inkâr eden kimseler bu kitabın hedef edindiği saadetten mahrumdurlar.                                           
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #54 : 23 Temmuz 2014, 02:05:52 »
Hikaye:

Bir gün Şeyh Beyâzıd-ı Bistâmi (ra) Bağdad'a müridleriyle gdiyordu. Gördü ki dicle ırmağının köprüsü üzerinde çocuklar oynuyorlardı. Oyuncaklarından birinin ismini Muhammed, diğerinin ismini Aişe koymuşlar.
Bunları evlendirecekler. Oyunlarının mevzuu da bu. Şeyhi görünce:
- Ya Şeyh! Bizim düğünümüze gel, Hz. Muhammed (sav)'i evlendiriyoruz, bu Muhammed'dir, bu da Aişe (r.anh), dediler.
Şeyh Bâyezid gördü ki; Hz. Muhammed (sav)'in ve Hz. Aişe'nin (r.anh) adını birer oyuncak çocuğa vermişler. Bunu kerih gördü. Asasının ucuyla bu oyuncakları alıp köprüden aşağı attı. Geçip gitti, evine vardı, çilehanesine girip oturdu. Murakabeye vardı. Murakabe içinde iken Resul (sav)'ün gelip geçtiğini gördü. İleri yürüdü, istedi ki Resülullah'ın ayağını öpsün. Resülullah (sav) hiç Bâyezid'e bakmadı. Şeyh Bâyezid dedi ki;
- Ey iki gözümün nuru, Efendim! Ben kuluna niçin nazar eylemezsin? hâtır-ı şerifiniz bana gücenmiş midir?
Efendimiz buyurdular ki;
- beni götürdün, asânın ucuyla suya attın. Çocukların elinden aldın, hiç itibar ve iltifat etmedin. Şimdi benden itibar ve iltifat mı istersin ? Bilmez misin ki adıma hürmet bana hürmettir.
Sünnetime hürmet bana hürmettir.
Bâyezid anladı ki bu işte hatalı kendisidir. Geri döndü, çocukların oynadığı yere vardı. Onların hatırlarını aldı. Olara ihsan, ikram ve iyilikte bulundu.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #55 : 12 Ağustos 2014, 03:55:22 »
Hikaye:

Hz. Ömer (ra)'i, köleleri bâzan aldatırlardı. Namaz kılarlar, mescide gidip cemaate dahil olurlardı. Hz. Ömer (ra) hangi kölesini namaz kılarken görse derhal âzâd ederdi. Hz. Ömer (ra), onların yalandan namaz kıldıklarını, niyetlerinin ne olduğunu bilirdi.
Lâkin bilmesine rağmen yine de âzâd ederdi. Âzâdi kimseler de âzâd olduktan sonra cemaatle namaz kılmazlardı. Bunların Hz. Ömer (ra)'i aldatmalarının sebebi kendilerinin âzâd edilmesi idi.
Bir gün Hz. Ömer (ra)'e dediler ki:
Ya Ömer (ra)! Kölelerin seni aldatıyorlar. Kendilerinin âzâd edilmesi için ve sırf bu maksadla cemaatle namaz kılıyorlar..
Hz. Ömer (ra) dedi ki:
- Aldanırsam ben Rabbimle aldanayım. Aldatırlarsa beni Rabbimle aldatsınlar. Zira dostla aldanan aldanmaz mı!
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #56 : 26 Eylül 2014, 03:07:05 »
Hikaye;

Ebu Leys (ra) hikaye ederek anlatır ki:
- Bir yıl Bağdat'ın zenginleri hacca gidiyorlardı. Bağdad'da bir salih fakir vardı. İşitti ki hocalar hacca gidiyorlar. << Bende onlarla beraber hacca gideyim diye niyetlendi. Onların malı varsa benimde Allah (cc)'ım var. Mevlâm beni besler. Benden ihsanını eksik etmez. Ben Mevlâm'a sığınıyorum. Böyle giderim>>, dedi.
Şehrin dışına çıktılar. Şehir halkı ve ileri gelenleri bu hocalarla helâllaştılar. Fakir herkesten ileride bulunuyordu. Komşusu olan bir hoca, katırı ile kendisine yetişti ve fakir komşusuna hitaben:
- Sende mi hacca gidersin ? dedi.
Fakir:
- Evet bende hacca gidiyorum. Rabbimin evini ziyaret etmek istiyorum. Allah (cc) nasib ederse...
Hoca onu alaya alır ve der ki:
- Bineğin yok, azığın yok, bari birkaç bin altının varmı?
fakir cevap verir:
- Allah (cc) beni besler. Âlemin rızkını veren odur. Hepimiz onun hazinesinden yeriz. Hoca biraz buna güldü. Fakir de biraz hızlı yürüyerek hocadan ayrıldı. Bir daha hocaya görünmedi. Mekke'ye vardılar tavaf eylediler. Döndüler. Mekke şehrinden çıktılar. Hoca gördü ki fakir de yine tavaf eylemiş, Allah (cc)'ın evini ziyaret etmiş, evine dönüyor. Hemde sağ salim olarak.
Hoca fakire uzun müddet baktı, hayret etti. ileri vardı ve dedi ki: << komşu vardın beyti tavaf ettin mi ?>>
Fakir hocaya cevap verdi:
- Allah-u Teâlâ (cc)'ya şükrolsun ki, benim yüzümün karasına bakmadı. Bana o mübârek makamı nasip eyledi. Geldim, tavaf ettim, sağ salim yine evime dönüyorum.
Hoca dedi ki:
- Komşu! Sana da Berat verdiler mi ?
Fakir:
- Nice berat verirler ? diye sordu.
Hoca fakire cevap verdi:
- Allah (cc)'ın evini ziyaret edene Tamudan âzâd olduğuna dair berat verilir. işte bizim berâtımız, diyerek fakiri kandırdı. Fakir ağlayarak Beyt-i Şerife döndü. Hoca ve arkadaşları zavallıyı aldattık diye gülüştüler.
Fakir vardı Kâbenin önüne başını eğdi, yüzünü yerlere sürdü, ağladı ve inledi. Şöylece dua etti:
- Ey âlemleri yaratan, ezeli ve ebedi olan Allah(cc)'ım! Sen her şeye kadirsin, gani pâdişâhsın, ihsanın bütün kullaradır. Kullarının bir kısmına berat vermişsin ki Tamudan âzâd olalar. Orada incinmeyeler. Ben kuluna berat verilmedi. Yoksa ben âzâd olmadım mı? dedi. Kendinden geçti bayıldı. Gördü ki bir kişi geldi ve ona :
- Kaldır başını yâ Fakir! Al beratını ve yoldaşlarına eriş. dedi.
Fakir biraz bekledi ve kendine geldi. Gördü ki elinde hiç dünya kâğıtlarına benzemeyen bir kâğıt var. Kokusundan fakirin canı mest oldu. Kâğıdı öpüp başına koydu. Yüzüne gözüne sürdü. Bağrına bastı. Koynuna soktu. Yine arkadaşlarına yetişti, bunu arkadaşları gördüler, yanlarına geldiğinde gülüştüler.
- Aldattık, dediler
- Cehennemden âzâd olma belgesini aldın mı, diye sordular.
Fakir :
- Aldım, dedi
Komşusu olan hoca derhal ileri atıldı:
-Getir, görelim, dedi.
Fakir, elindeki kâğıdı hocaya sunuverdi.
- Ya hoca! Seninkiyle beraber sakla, dedi.
Hoca gördü ki bu kâğıt yeşildir, yazısı beyaz, nurdan olan kokusu canları mest eder. Bunu görür görmez hoca hayretler içinde kalarak feryâd etti. Kendini katırdan aşağı attı, aklı başından gitti. Bir zaman sonra doğruldu, aklı başına geldi. Kâğıdı aldı, öptü, yüzüne gözüne sürdü,âh etti:
- Vah benim geçen ömrüme! Boş ve yok yere çürütmüşüm. Keşke ne olaydı bende bu fakir gibi , bir fakir-i sâdık ola idim. Onun erdiği saadete ben de erseydim, bu fakir sadakati sebebiyle ne mertebelere ulaştı, ben bütün malımı mülkümü versem bu kağıttakilerin noktasını alamam.
Ah eyledi. Ağlayıp göz yaşları döktü. Bu kağıdı elbisesinin arasına koydu, evlerine avdet ettiler. Fakir hocaya dedi ki:
- Ya Hoca! Benim beratımı sakla ki öldüğüm vakit kefenimin arasına koyup kabrime benimle birlikte koyasın.
Hoca beratı aldı, sandığına koydu. Ticaret için oradan ayrılıp gitti. Hoca ticarette iken fakir vefat etti. Berat hocanın sandığında kaldı. Fakiri yıkadılar, kabrine koydular. birkaç ay geçtikten sonra hoca evine geldi, fakiri sordu:
- Öldü sen sağ ol, dediler.
Hoca ağladı, feryad etti.
- Zavallının bende emaneti vardı. Emanetini yerine getiremedim. Vasiyetini tutmamış oldum. O ahirete göçtü, beratı bende kaldı. Bana ısmarlayıp emanet ettiği beratını yanına koyamadım dedi ve bir müddet ağladı:
Vaktâ ki evine geldi, sandığı açtı, beratı aradı. Gördü ki berat gitmiş. Bulamadı yine ağladı. Dedi ki:
- Gidip kabrini açayım, bakayım. Ola ki bir kimse beratını alıp ona vermiş olabilir.
Doğruca fakirin mezarına vardı, kabrini açmak istedi. Bir ses geldi ki:
- Kabri açma! Biz ona o beratı veririz. Dışarda bırakmayız.
- Hoca bu sesi işitti, Kendisinden geçti, bayılıp düştü. Yattığı yerde ölmüş olan fakiri gördü. Fakir kendisine şöyle sesleniyordu:
- Ya hoca! Allah sana selâm etsin. O berat bana geçti. Çok şükür. Münker ve Nekir meleklerine gösterdim. Beni sorgu suâle tâbi tutmadılar. Amma bu beratı senin sebebinle verdiler.
Hoca evine döndü. fakirin ruhu için hatimler okuttu. Yemekler pişirip dağıttı ve sadaka verdi.
Aklımızı başımıza alalım. Hokkabazlar ve lâyık olmayanlara değil böyleleri için Allah (cc) yolunda infakta bulunalım.
Buyurulur ki:
Mü'mini doğruluğa götürmek bütün müslümanlara düşen bir vecibedir.
Hak Teâlâ (cc) şu ayeti kerimesinde buyurur ki:
<<Ey mü'minler! Hoşunuza gitmediği halde din düşmanları ile savaşmak üzerinize farz kılındı. Olur ki bir şey hoşunuza gitmezken sizin için o hayırlı olur. Ve bir şey de sevdiğiniz halde o, hakkınızda şer olur.>> (Bakara 216)
İnkâr iyi değil, hususan enbiyanın sözünü inkâr küfürdür. Ve evliyâ sözlerini inkâr da hiç iyi değildir. Nitekim Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi Hazretleri buyurdu ki: << Sıdk-itü rehber-i tü.>>
Manası: << Senin doğruluğun kılavuzundur.>>
Hak Teâlâ (cc) Hadis-i Kudside buyurur:
<< Ben kulumun beni zannettiği gibiyim.>> ( Yani beni nasıl zannederse o çeşit muamele görecektir. Binaenaleyh hüsn-u zandan ayrılmayalım.)
« Son Düzenleme: 27 Eylül 2014, 16:47:09 Gönderen: Togika »
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #57 : 30 Ekim 2014, 04:20:36 »
Suâl olunursa ki ;
- Bu kitapta niçin bu kadar meşâyih sözlerini kaydediyorsun:
Cevaben derim ki :
- Meşâyih, yeryüzünde Allah-u Teâlâ (cc)'nın askerleridir. Allah (cc)'ı isteyen taliblere yardım ve medet etmek için nefis,hevâ ve şeytanın elinden talibleri kurtarmaya çalışırlar. Ne zamank ki taliblerin gönlüne bir vesvese şeytan tarafından veya bir azgın nefis tarafından gelse elbette şeyhlerin menkıbelerini dinlemek o vesveseyi gönülden giderir. Öyle tâlibler vardır ki ürker , korkar ve riyazet ve perhiz etmez. Şeyhlerin sözünü dinlemek, taliblerin ürkekliğini ve korkaklığını giderir.
Bu sebepten demişlerdir:
Şeyhlerin kelime ve sözleri yeryüzünde Allah (cc)'ın askerleridir. 
Hem de şeriat potasında eriyen Meşâyihin sözlerini dinlemek kişiye muhabbet getirir. Gönlünde Allah-u Teâlâ (cc) sevgisinden başka sevgileri götürür.
Hak Teâlâ (cc) buyurur:
<< Ey Rabbimiz! İmana çağıran münadinin çağrısını işittik. Rabbinize iman edin >> diyordu. Biz de inandık.>> ( Âli İmran süresi, 3 )
Şeyhlerin sözlerini sıdk ile dinlemek, onlara muhabbet etmek ve onları sevmek herkese nasib olmaz. Zira Alah (cc)'ın veli kullarına muhabbet, insanı saadete ulaştırır. Allah (cc)'ın dostlarını sevmekte Allah-u Teâlâ'nın (cc) muhabbet eseri vardır. Çünkü Allah (cc) dostlarını seven Allah (cc) için sever. Herkes bu muhabeti hâsıl etmeye ve kemâle erişmeye gayret etmelidir. Zira evvela bunu hâsıl etmek lâzımdır. Sonra ancak kemâle erişilebilir. Bunun misâli şudur ki ; yer altında kalan bir millet orada kaldığı müddet için hiçten ibarettir. Ne zaman ki yer yüzüne çıkar, o zaman günden güne kemâle erişir.
Allah (cc) dostlarının eşiğinde bulunmak, onlarla beraber olmak, onlara hizmet etmek, onların terbiyesinde bulunmak ve himmetlerini elde etmek, kişinin kemâle ermesine en güzel bir vesiledir. Çünkü, Mürşidler, güneş gibidir. Müridin gönlünü terbiye ederler. Nitekim Şeyh Sultan Ebu Süleyman-ı Dârâni'den sordular ki:
- Bu mertebeye nasıl ulaştın?
<< Erenlere hizmet edip onların himmetlerini almakla>>  diye cevap verdi.
Yine sordular:
- Şeyhlerin eşiğini bekleyip hizmet etmekle mücerred olarak mürid'i terbiye olunup kemâl'e erişebilir mi?
- Mücerred olarak şeyhin huzurunu bekleyip onun eli altında olmak ve telkinlerini dinlemek yetişir. Meşâyihin güneşine karşı durmak hamları pişirir. Gönlü diriltir, hayat budur. Fakat her şey'in hakikatini bilen ancak Allah-u Teâlâ cc)'dır, diye cevap verdi.
Kaplumbağa yumartısını yumurtladıktan sonra onların karşısına geçer ve 40 gün onlara nazar eder. 40 günün sonunda o, kemâle erişir. Canlı birer yavru olarak karşısına çıkarlar. Şeyhin müridine himmet ve nazarı da kaplumbağanın yumurta misâli gibidir. Şeyhin 40 gün hizmetinde bulunup o'nun himmet ve feyzini alan müridin kalbi canlanır, gönlü dirilir ve yeni bir hayata kavuşur.



 
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #58 : 10 Kasım 2014, 03:33:50 »
BİRİNCİ FASIL
Bu kısımda dünya ve dünyanın muhabbetinden, faydalarından, zararlarından, dünyanın misâlinden, nefsi emmârenin kötü sıfatlarından bahsolunacaktır. Âyet, hadis, ashâb-ı kiram sözleri ve meşâyih-i kirâm'ın irşadlarıyla izah edilecektir.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 195
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #59 : 05 Mart 2015, 02:07:27 »
Ey Müslüman! Dünya dedikleri bir hiçten ibarettir. Hiç olduğu şuradan anlaşılıyor ki, sonu hiçtir.
Fudayl İbn-i İyâz (ra) der:
<< Hak Teâlâ'dan bana erişti ki, kıyamet gününde dünya gelip zinet ve süsleriyle kendini arz edecek ve diyecek ki. << Ya İlahi! Beni şu kullarına mesken et.>>  Allah-u Teâlâ (cc) şöyle cevap verecek. << Ben senden razı değilim. Sen Benim düşmanımsın. Heba ol yok ol..>> Bunun üzerine dünya da yok olucaktır.
Hiç olan dünyaya gönül veren, yolunda ömrünü çürüten ve hiç olan şey'i isteyenler de bir hiçten ibaret kalacaklardır. Amma hiç'i hiç sayan ariftir.
Sen mutlaka şöyle bil ki, kişiyi Allah (cc) yolundan saptıran ve nefs-i emmârenin yaramaz ahlâklarıyla ahlâklarından dünyadır. Dünyaya muhabbete  sebep övünmek, kibirlenmek ve gururdur. Allah-u Teâlâ (cc) bu dünyayı yarattığından beri bu dünyaya bir kerre inayet nazarıyla bakmamıştır. Bu dünyayı düşman tutmuştur. Dünyada bulunanları da düşman tutmuştur. Sen nasıl olur da dünyayı kendine dost edinebilirsin? Halbuki Allah (cc) onu kendine düşman tutmuştur.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.