Gönderen Konu: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )  (Okunma sayısı 93920 defa)

0 Üye ve 5 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi Togika

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 301
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #180 : 30 Kasım 2024, 02:23:16 »

Cebrail (as) varır ve der ki:
- Ey cehennem! Cebbâr-ı âlem (cc) seni istiyor.
Cehennem bu sözü işitince titreyerek der ki:
- Yoksa bana azab mı edecek? Cebbâr-ı âlem (cc) acaba beni ne için ister?
Cebrail (as) buyurur ki:
- Allah-u Teâlâ (cc)'nın seni istemesinin sebebi; dünyada rızıkları verildiği halde, Allah'tan başkalarına tapıp- kulluk edenlere dünya sarayında peygamberlere ve evliyalara itaat etmiyenlere, nefsinin isteğine uyanlara azâb etse gerektir. Seni onun için yarattı.
Zebaniler onu çekerler. Yetmiş bin zinciri vardır. Yetmiş bin zincirin yetmiş bin halkası vardır. Her halkaya yetmiş bin cehennem zebanisi yapışır. Hepsi birden cehennemi çekerler. Cehennem su sığırı gibi olur. Lâkin gayet büyüktür. Hiç bir şekilde anlatılamaz.
Livâûl-hamd isimli sancağın altında bütün ehl-i iman toplanırlar. Kıyamet günü gayet sıcak bir gündür. Çoklarının boynunda cehennem ateşinden zincir vardır. Gönüller parça parça olup sıkılır. Güneşin ve ayın ve yıldızların nuru gider, kapkaranlık kesilirler. Bütün ay, güneş ve yıldızlar yere dökülür ve serilir. Cehennemin ısısı çok fazla olduğu için mahşerde yerlere döşenilir. Halk onun üzerine alınır. Arş'ın altından bir parça bulut kopup o buluttan halkın üzerine amel defterleri yağdırılır. Bu defterler kimine sağından, kimine solundan, kimine beyaz, kimine de siyah olarak verilir. Herkesin elindeki defteri teraziye konulur. Mizan terazisi kurulur. Mizan terazisinin kefesinin büyüklüğü şöyledir. Bütün yerleri ve gökleri o terazinin bir kefesinin gözüne koysalar alır, daha da boş yer kalır. O terazinin tartıcısı Cebrail (as)'dır. O teraznin sahibi ise Rabbûlâlemindir. Bu teraziye inanmak gerektir.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 301
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #181 : 01 Aralık 2024, 02:42:41 »
Hak Teâlâ (cc) Kur'an-ı Keriminde buyurur ki:
<< O gün vezin ve tartı haktır.>> ( el A'raf sûresi, 7 ) Burada bu teraziye işaret vardır.
Efendimiz (sav) buyurur.
<< Terazi konur. O terazinin lisanı (dili) ve iki kefesi vardır. O terazi ile amel sahifeleri tartılır.>>
Bu terazi asılır. İnsanların ve cinlerin amel defterleri onda tartılır. Hayırlı amelleri ağır gelenler cennete, şerli amelleri ve günahları ağır gelenler de cehenneme giderler.. Hak Teâlâ (cc) Kur'an-ı Keriminde buyurur.
<< Her kimin terazileri ağır gelirse o kimse sevinir ve razı olduğu bir hayâta nail olacaktır. Bunun aksine her kimin terazileri hafif gelirse onun başı Hâviye uçurumuna gelecek. Hâviye'nin ne olduğunu bilir misin ? O kızgın ateştir.>> ( El Kaaria sûresi ) Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Bu amel sahifelieri tartıldıktan sonra Hak Teâlâ (cc) benim ümmetimden bir kişi seçer. O kimseyi ortaya getirirler. Onun için doksan yaprak açarlar. her biri göz erecek kadar uzak mesafe kaplar. Hiç birinde bunun amel-i sâlihı olmaz. Dop dolu günah olur. O kimse o sahifelerdeki günahlarını görüp şaşırır. Başını aşağıya indirir ve hayretler içinde kalır. Acizlik içinde kıvranır.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Ey kulum! Şu sahifelerdeki yazılı olanları inkâra mahal var mı? Hiç sana zulûm ettim mi? Bir veçhile özürün var mı ?
O kimse buyurur ki:
- Ya Rabbi (cc)! Hâşâ, sen kuluna zulmetmezsin.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Benim kullarıma asla zulûm yoktur. Senin benim katımda hûsnu itikadın vardır.
O kulun eline bir şey verilir. Onda Lâ ilahe illAllah kelimesi yazılıdır.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Yâ kulum! var şimdi o günah dolu olan amel defterini bir kefeye, bu kelime-i tevhidi de bir kefeye koysunlar.
O kimse sevinerek ve inleyerek teraziye varır. Hakkın buyurduğu gibi bir tarafa günahlar, bir tarafta da kelime-i tevhid olarak tartılır. Bu lâ ilahe illAllah keilmesi ağır gelir. O günahlardan bir defa da olsa ihlâs ile lâ ilahe illAllah dediği için kurtulur.
Allah-u Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Ey kulum! Bütün günahlarını bir defa ihlas ile lâ ilahe illAllah dediğin için afvettim. Sen de böylece kurtuldun. Yürü cennete gir. Iyş ve nûş ile meşgul ol!.
BEYT
Gelin zikredelim ol Zûlcelâli
Ki gönülden süren oldur melali
Veli zikrin haramından sakın kim
Safa vere anın sana helâli.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 301
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #182 : 03 Aralık 2024, 02:08:44 »
Günahı ağır, sevabı hafif gelen kimselerin sonunda varacağı yer cehennemdir, cehennemin hâviye tabakasıdır. Hâviye öyle derin bir yerdir ki; dil ile tavsifi mümkün değildir. Bin yılda ancak onun dibine erişmek münkün olabilir.
Ey kardeşim! Kıyamet günü korkulu ve heybetli bir gündür. Onu bir miktar anlattık amma bir miktar daha bahsedelim. Tâ ki, işitenler ve onların nefisleri intibaha ve insafa gelsin. Cehennemlikleri yakalamaya gelen zebanilerin gözleri kör ve kulakları sağır olur. Hâline insaf ve merhamet etmezler. Feryadına kulak verip işitmezler ve insafa da gelmezler. Kimseyi esirgemezler. İltimas etmezler. Binaenaleyh, o gün için tedarikini hazırla. O terazide halkın ameli tartıldıktan sonra << Şimdi sırata doğru yürüyün.>> denilir. Bâzıları demişlerdir ki:
- Sırat köprüsü bir meleğin kanadının teleğidir. Cehennemin üzerine gerilmiştir. Aşağısı tabaka tabaka cehennemdir. O terazide ameller tartılır. Sıratın uzunluğu üç bin yıllık yoldur. Yokuşlu kısmı bin yıllık yoldur. Bin yıllık kısmı da orta kısmıdır. Bin yıllık kısmı inişlidir. Mü'minler ve Allah-u Teâlâ (cc)'nın has kulları sırat köprüsüne geldiklerinde melek, kanadının yassı kısmını çevirir, günahkârlar ve kafirler geçmek üzere geldiklerinde kanadının dik ve sivri tarafını çevirir.
Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Ümmetim o sırat köprüsüne gelince niceleri o cehennemin ateşine yağmur gibi dökülür.>>
Cehennemin vasfını anlatmak isteyenler asla anlatamazlar. Kimse onun vasfını ibareye sığdıramaz. Cehennemin heybetinden inse, cinne, hâs ve âma korku gelir. Zira Hak Teâlâ Azze ve Celle (cc) buyurur:
<< Rabbinin; Cehennem'i bütün insandan, cinden dolduracağım.>> dediği sözü yerini bulmuştur.>> ( Hûd sûresi, 120 )
Efendimiz (sav) buyururlar:
<< Dünyanın ateşi, cehennem ateşinin yetmiş cüz'ünden bir cüz'dür.>>
« Son Düzenleme: 05 Aralık 2024, 20:07:20 Gönderen: Togika »
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 301
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #183 : 06 Aralık 2024, 01:40:34 »
Bu sebeple Allah-u Teâlâ (cc) kendi aşk ateşiyle yananları cehennem ateşiyle yakmaz.
Efendimiz (sav) buyururlar. << Cebrail (as)'e dedim ki:
- Yâ kardeşim Cebrail (as)! Cehennem ateşinden haber ver.
Cebrail (as) dedi ki:
- Yâ Muhammed (sav)! Cehennemin ateşi bu dünyanın ateşi gibi kızıl değildir. Cehennem ateşi karadır. Cehennemin kendisi de karanlıkdır. Hak Teâlâ (cc) cehennemi yarattığı zaman O'nun buyruğunu tutmadığı ve dinlemediği ve nefs-i emmâresine uyup Allah-u Teâlâ (cc)'ya âsi olanlara tahsis edilmiştir. Allah-u Teâlâ (cc) buyurdu ki: Cehennemi bin sene kızdırın.
Cehennemi bin sene kızdırdılar, kıpkızıl oldu.
Yine buyurdu ki: << Bin yıl daha kızdırın.>>
Bin yıl daha kızdırdılar... Bembeyaz oldu.
Yine Allah-u Teâlâ (cc) buyurdu ki;
Bin yıl daha kızdırın.
Bin yıl daha kızdırıldıktan sonra cehennem kapkara oldu. Şimdi ise cehennem kapkara ve çok sıcaktır.
- Yâ Muhammed (sav)! Eğer cehennemin odunundan (ateşinden) bir iğne deliğine sığacak kadar bu dünyaya salıverilse yer yüzünde helak olmadık nesne kalmaz. Cehennem leşlerinden bir leş yeryüzüne asılmış olsa onun çirkin kokusundan yer yüzünde canlı kimse kalmazdı. Cehennem ehlinin cehennemde yedikleri zakkumdan bir zerre yeryüzüne düşse yedi kat yeri geçip yine cehennemi bulur. O zebanilerin biri dünyaya çıksa ve yürüse bütün dünyadaki insanlar yüzükoyun düşüp bayılır kalırlardı. Kalkamaz, korkularından hep yerlerinde can verirlerdi. Eğer o cehennemliklere takılan zincir halkalarının birisi dünyaya düşseydi herkes dehşete kapılır aklını zayi ederdi.
Cebrail (as) bunları söyleyince Efendimiz (sav) ağladı. Gözlerinden yaşlar revân oldu. Buyurdular ki:
- Hasbi! Yâ cebrail (as) hasbi!.. ( Yeter, ve bana kâfidir yâ Cebrail (as).
Gözlerinden yaşlar boşaldı, kendini tutamadı ve buyurdu:
- Ümmeti, ümmeti, ümmeti!...
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Çevrimiçi Togika

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 301
Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Yanıtla #184 : Dün, 01:35:03 »
Cebrail (as)'de kendini tutamadı. Ağladı. Zira Cebbâr-ı âlem ulu pâdişâhtır. Onun hışmı ve azabı zâlimlere çok katı ve şiddetlidir. Efendimiz (sav) Cebrail'e (as) döndü ve buyurdu ki:
-Yâ Cebrail (as)! Sen ne için ağlarsın? Senin bizzat Hâk Teâlâ'nın (cc) katında menzilin vardır.
Cebrail (as) dedi ki:
- Yâ Resûlullah (sav), ben korkudan henüz emin değilim. Hârut, Mârut ve iblis mûbtelâ oldukları gibi ben de aynı azaba mûbtelâ olabilirim. Endişemin sebebi budur.
Ey gafil! Cebrail (as) bu azametle korkar ve ağlarsa ve iki cihanın fahri korkup ağlarsa, biz günahkârlar neye güvenir ve ümitlenir de ağlamaz ve güleriz. Niçin bunca bin yıldır yanan ve yanmakta olan cehennem ateşinden korkmayız... Niçin Resûlullah'ın (sav) şu hadis-i şeriflerini hâtıra getirmeyiz ki Efendimiz (sav) buyurur:
<< Cehennem ateşi bin sene yandı ve kızardı. Sonra bin sene daha yandı beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yandı ve kapkaranlık gecenin karanlığı gibi karardı.>>
Kıyametin envalinden bir haber daha söyleyeyim:
Ey aziz! İşit ki o vakit İsrafil (as) sûrunu üfürür. Ne kadar diri varsa hepsi Hak Celle ve Ala Hazretlerinin emriyle Âd kavmi gibi helak olurlar.
Nitekim bu dünyada onları aynı şekilde helak etmişti. Bir rüzgâr esmeye başlar. Dünya üzerinde eser. Dağları taşları helak ve toz eder. Çeşitli renklerde yeşil, sarı, kırmızı, ak, gök, kara renkli topraklar gök yüzünde birbirine karışır. Onun tozundan maşrık ile mağrib düpedüz olur. Sonra Hak Teâlâ (cc) dünyaya der ki:
- Ey dünya! Hanin senin zilletinle şâd olanlar? Şâd ettiğin kimseler? Onlar ki, şirk ile benden başkalarına taparlardı. Hani o cebbar beyler ki yeryüzünde fesatlıklar yaparlar, haksız yere kan dökerler, gözlerden yaşlar akıtırlardı.
Hakkın bu hitabına hiç bir yerden cevap gelmez. Hak- Teâlâ (cc) der ki:
- Evvel bendim, yine âhir Vâhid-ul Kahhâr benim. Bu mülk benimdir.
« Son Düzenleme: Dün, 01:36:56 Gönderen: Togika »
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.