Gönderen Konu: "Noel"-"Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası  (Okunma sayısı 63849 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak
« Yanıtla #60 : 29 Aralık 2012, 03:14:40 »

Alıntı
Imam Malık'in arkadaşlarından biri de demiştir ki, Nevrûz Günü ( o günü ta'zim için) bir karpuz kesen sanki domuz kesmiş gibidir. Dolayısı ile müslüman, böyleleriyle oturması, kesmede ve pişirmede onlara yardımcı olması ile günahkâr olmuş olur."[/quot]

Alıntı
Daha önce satın almamakta olduğu bir şeyi Nevruz'da, o günü tâzim için -yeme içme için değil- satın alması, keza yine o günü kutlayan şirk ehline Nevrûz Günü, velev bir yumurta olsun, bir şey hediye etmesi de aynıdır" (Hindiyye N/276-77.)

Alıntı
onlara has ibadet saatleri olan üç vakitte namaz kılmak haram olursa, ibadet olmayanları bir düşünün!?

Alıntı
Yılbaşı kutlamaları için matbaa sahiplerinin davetiye, afiş, kart vb. şeyleri basmaları da aynıdır. Yani bunlar sırf yılbaşına özel olarak kullanılacaklarsa yapılıp satılmaları aynı derecede mahzurludur: Eşantiyon eşya için de aynı şey söylenir.

Bu yazılalanlar da sadakat net fıkıh ansıklobedisinden alınmıştır.




Alıntı
Niyetleri önemli, yeni bir yıl geldi diye sevinip hediyeleşirlerse küfür olmaz.

Bende aziz kardeşim gibi düşünüyorum. Burada bir  yanlışlık,tahsis hatası varsa,düzeltilmesi gerekir.







mazhar

  • Ziyaretçi
Yılbaşı ve Müslümanlar
« Yanıtla #61 : 31 Aralık 2012, 00:17:38 »
YILBAŞI ve MÜSLÜMANLAR

YILBAŞI ve MÜSLÜMANLAR
Yılbaşı Nedir?
    
      31 Aralık gününü 1 Ocak gününe bağlayan gece yılbaşı gecesidir. Hıristiyanlar bu geceyi GÜYA Hz. İsa (a.s.)’ın doğum günü olarak kutlarlar. GÜYA dedik çünkü Hz. İsa (a.s.)’ın doğum gününün 1 Ocak olup olmadığı belli değildir.
24 Aralık ile 1 Ocak tarihleri arasında doğduğu kabul edilmektedir. Hıristiyanlar noel adı altında dans,içki,coşku,ağaç süsleme,ışıklandırma,kumar ve hindi kesme gibi çeşitli eğlencelerle bu geceyi kutlarlar.

Ey Müslüman Kardeşim, soruyorum sana, bir Peygamberin doğum gece içki,kumar,dans,zina gibi şeylerle kutlamak Allah’ın (c.c.) indirdiği hangi dine ve kitaba uygundur?

Ey Müslüman Kardeşim, dinimizde noel ve yılbaşı kutlamalarının hiçbir yeri yoktur. Hatta bir insan bugünü kutlama niyetiyle birine ufak bir hediye verse alsa dinden çıkar. O halde dini emirlerimizde ve milli örf ve geleneklerimizde hiçbir yeri olmayan noel ve yılbaşını Müslüm anım diyenler, niçin ve nasıl kutlayabilirler?
Ey Müslüman Kardeşim, bak Rabbimiz ne buyuruyor “ Ey İman edenler Yahudi ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden kim onları dost edinirse oda onlardandır.” (Maide Suresi Ayet 51.)
Peygamberimiz (S.A.V.) (S.A.V.) (s.a.v. ) şöyle buyuruyor. “Bizden başkasına benzemeye çalışanlar bizden değildir. Yahudilere de ve Hıristiyanlara da benzemeyin.” (Tirmizi)
ve yine Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor. “Kim bir millete benzemeye çalışırsa oda onlardan olur”Ebu Davud)
Bir takım Müslümanlar yılbaşı gecesine özel hazırlık yaparak, biz bu hazırlığı Hıristiyanlara benzemek için yapmıyoruz diyorlar. Bunların hali şuna benzer, papazın biri kilisenin penceresinde güneşlenirken bir kuş gelip papazın elindeki bardakta bulunan şaraptan içmiş, sonra uçarak haça (istavroza) pislemiş. Bunu gören pa paz kızarak şöyle demiş; eğer Müslüman kuşuysan şarap içmez kiliseye girmezsin, yok eğer Hıristiyan kuşuysan haça (istavroza) niye pisledin..!! Ey Müslümanlar gavurların yılbaşıda ne işimiz var.
Hırsızlığın, adaletsizliğin ve zulmün kol gezdiği dünyada yaşıyoruz. Sırf Müslüman oldukları için Afganistan’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Lübnan’da ve Irak’ta bütün dünyanın gözleri önünde insanlar öldürüldü ve sen yılbaşı kutlarken orada Müslümanlar öldürülmeye devam edecek. Yılbaşı adetinin sahibi Hıristiyanlar geçen senelerde Bosna’lı Müslüman çocukları diri diri kıyma makinesinde çekerek köfte yapıp annelerine yedirdiler, diri diri çocukların gözlerin oydular, çocukların ve kadınların namuslarını kirlettiler. Ve daha nice vicdanın kabul etmediği türlü türlü işkencelerle
 Müslümanları inim inim inlettiler. Bunları unuttun mu? Bunlar Kanına Dokunmuyor mu? Ve halen Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de ve Çeçenistan’ da bu zulümlerine katliamlarına devam ediyorlar. Her taraf kan kokuyor. Ey Türkiye’li Müslüman Peygamberimize hakarete ediyorlar, Kur’an’ı ve Müslümanları yeryüzünden silmek istiyorlar. Bütün bunlar olurken sen kimin yılbaşısını kutlayacak ve eğelenceksin.
Onlar bize uyuyor mu? Neden biz hep onlara uyuyoruz? Onlar bizim dini ve milli bayramlarımızın hangisine uyuyor? Hiç Yahudi ve Hıristiyan veya bir ermeni gavuru Kurban Bayramında kurban keserken gördünüz mü? Ramazan Bayramını kutlarken gördünüz mü? Bizim Hicri Yılbaşımız olan Peygamber Efendimiz s.a.v.’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği, 1 Muharrem gününü kutluyorlar mı? Hayır.

  Bir takım aydın geçinen kara cahiller Kur’an bizi idare edemez, bizi geri bıraktı 14 asır önce indirilmiş bir kitaba uymak gericiliktir, diyerek Dinden Çıkmış bir şekilde avaz avaz bağırırken, Yahudi ve Hıristiyanların yani Batı’nın izini takip etmeyi, onlara uymayı ilericilik sayanlar, şayet onların dediği gibi gericilik çağ dışılık kitabın 14 asır önce inidirilmiş oluşuysa bilsinler ki İncil 20 asır önce , Tevrat ta yaklaşık 30 asır önce indirilmiştir. Bunlarla beraber İncil ve Tavrat’ın yüzlerce farklı nüshaları yazılmış ve aslını bozmuşlardır. Kur’an-ı Kerim ise Allah’ın c.c. indirdiği gibi kelimesi kelimesine, harfi harfine değiştirilmeden bize kadar ulaşmıştır. Dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin Kur’an- Kerim bir nüshadır. Bu kadar düşmanı olduğu halde değiştirilememiştir. Bu gerçekler Kur’an’ın hak kitap olduğunun İncilin ise farklı nüshalar halinde aslı bozulmuş batıl (yanlış) kitap olduğuna yeterli bir delildir.
Not: Allah’ın indirdiği orijinal İncil ve Tavrat’a iman ettik fakat şu an Yahudi ve Hıristiyanların ellerindeki kitap aslı değildir bozulmuştur, değiştirilmiştir.
Ey Müslüman kardeşlerim; Niçin kafirlerin yılbaşısıyla ilgilenelim ki , Ne kadar yaşarsan yaşa öleceksin, ne kada r seversen sev ayrılacaksın. Görüyorsun ölüm, genç, yaşlı,amir,memur,fakir,zengin demeden hepimize geliyor. Öyleyse bu geçici hayatı ebedi ahrete tercih etmeyelim. Ebedi cennetlere girme imkanımız varken ebedi cehenneme sokacak işleri ve amelleri yapmayalım. Hangi tarafta daha çok kalmak istiyorsak oraya daha çok çalışalım İnşaAllah.
   O gecede TV leri kapatıp o rezil kepaze görüntüleri izlemeyelim çevremizi , ailemizi ,komşularımızı, akraba ,eş dost ve arkadaşları uyaralım. İçimizdeki bu beyinzilerin işlediği haramlar günahlar yüzünden bizlere de bir bela müsibet gelmemesi için o gece Kur’an okuyalım, namaz kılıp dualar istigfarlar edelim.

http://tr-tr.facebook.com/note.php?note_id=226146834491...
namaz
**********************

Yılbaşı kutlamaları (!) üzerine bir çeşitleme


KUTLANACAK NE VAR?


Peyami Safa'dan yılbaşı değerlendirmesi:

“... Şu yılbaşı gecelerinin mânâsını bir türlü anlamıyorum.

“Sevinecek ne var? Evvelâ her şey tersine: Küre-i arz ve insan bir yaş daha ihtiyarlıyor, kâinat bir yıl daha eskiyor, buna, ‘yeni sene’ diyorlar.

“Herkes ölüme bir yıl daha yaklaşıyor, buna seviniyorlar. Hayatın bir parçasını kaybetmek hoş bir şeymiş gibi, hep birbirlerini tebrik ediyorlar...

“... İnsanla ölüm arasındaki mesafeyi aydınlatan, bugünden başka bir gün bulamazlar mıydı?”

http://www.forumankebut.net/forum/halis-ece/9747-yilbasi-kutlamalari-uzerine-bir-cesitleme.html
« Son Düzenleme: 31 Aralık 2012, 00:40:02 Gönderen: mazhar »

Çevrimdışı garsli36

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 186
Yilbasi Yaklasirken
« Yanıtla #62 : 16 Aralık 2013, 02:22:59 »
YILBAŞI YAKLAŞIRKEN
Her yılbaşında olduğu gibi bu yılbaşında da birbirinden ilginç eğlencelerin tertip edileceğine dair reklamlar her yeri doldurmaya başladı. 
Falan sanatçı filan yerde sahne alacak. Falan şaklaban filan yerde şaklayacak. Falan otelde yılbaşına özel parti düzenlenecek. Falan kanalda bilmem hangi şarkıcılar vızıldayacak vs…
Bu eğlencelere karınca kararınca belediyelerde katkıda bulunacaklar. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesi havai fişek gösterisi yapacak, Boğaz köprüsü rengarenk ışık gösterisine sahne olacak vs…
Evleride unutmamak gerek. Daha ter-ü taze çam fidanları evlerdeki namütenahi yerlerini alarak süslenmeye başlandı bile.
Hindi üreticileri bayram edecek; zira yılbaşı sofralarının vazgezilmezi olarak hindiler alınacak, kesilecek, doldurulacak vs…
Tekel bayilerini es geçmek ayıp olur. Her ne kadar on sekiz yaşından küçük olanlara satışı yasak olsada gençler, genç adayları ve kendilerini genç hissedenler sabahlara kadar kafaları çekecek…
Maytap, fişek vb. patlayıcılar alınıp gece yarısına doğru caddelerde, sokaklarda, meydanlarda patlatılacak…
Hatırı sayılır kişiler yılbaşı demeçleri verecekler. Muhtemelen yeni yıldan sağlık, sıhhat, huzur, barış getirmesi falan istenecek…
Birde “umut fakirin ekmeği”  denir ya, zengin olma hayalleri kuranlar loto, piyango çekilişlerinin sonuçlarını sabırsızlıkla bekleyecekler…
Noel Baba kılığında dolaşıp firma reklamlarını yapanlar alış-veriş merkezlerinde boy gösterecekler…
Kısacası İslamiyetle uzaktan, yakından hiçbir alakası olmayan ne-i düğü belirsiz bir kutlama sırf “başka milletler” kutluyor diye müslümanlarcada icra edilecek.
Ülkemizde demokrasi var! Dileyen dilediği gibi hareket etme özgürlüğüne sahip. İllede kutlamak isteyene diyecek lafımız yok. Günahı, vebali herkesin kendi boynuna. 
Burada dikkatlerinizi başka bir noktaya çekmek istiyorum. Ramazan-ı Şerif ve Kurban Bayramlarında Afrika kıtasındaki ülkelere, Arakan’a, Suriye’ye, Haiti’ye, Endonezya’ya ismini dahi duymadığımız dünyanın bilmem neresinde bulunan fakirlere, muhtaçlara yardım ulaştırmak amacıyla müslümanların zekatlarına, fitrelerine, kurbanlarına talip olan “yardım kuruluşları!” yılbaşı kutlamaları için yapılacak olan israf dolu bu masraflara neden ses çıkarmazlar? Bu israflardan vazgeçilip adı geçen o ülkelere ve muhtaçlara yardım edilmesi için neden uğraşmazlar?
Ramazan-ı Şerif ayı boyunca, Kurban Bayramı gününe kadar onlarca reklam verenler, gazete sayfalarını kiralayanlar “yılbaşı”  gelince neden köşelerinde sus-pus otururlar? Afirka’da fakirlik bittide bizim mi haberimiz yok? Yoksa fakirlik sadece Ramazan ayında ve Kurban bayramında mı oluyor?
Ayrıca “Kurban kesilerek kutlanan bir dini anlayamıyorum”  diyenler ya da kurban kesimini “Vahşilik! Barbarlık!” olarak niteleyenler, yılbaşlarında kesilen çam fidanlarına, hindilere karşı nasıl oluyorda sessizliklerini koruyabiliyorlar? İnsan sağlığına her cihetten zararlı olan içki tüketimine bir “dur!”  diyebilme zahmetinde bulunamıyorlar? 
Sabahın seherinde okunan ezandan rahatsız olanlar, yılbaşı gecesinden sabahına kadar yapılan gürültülere nasıl tahammül edebiliyorlar?
İnsanı aşağıların aşağısına sürükleyecek olan her türlü melanetten sakınmalarını müslümanlara tavsiye ediyorum. 
Bu yazı vasıtasıyla bir kez daha hatırlatmak yerinde olur. 
31 Aralık bizim için sadece takvimlerimizi değiştirmekten ibaret olsun!
İllede bir kutlama yapılacaksa helal dairesinde kalmak şartıyla bayramlarımız, kandillerimiz, Cuma’larımız bize yeter!
15.12.2013
[justify]Yusuf Akkaya / Almanya[/justify]
http://www.haberiklimi.net/yilbasi-yaklasirken_m2808.html
http://www.oncehaber.net/yazar/3777-yilbasi-yaklasirken.html
Yukaridaki linklerden de yazimi okuyabilir, diger yazilarimi takip edebilirsiniz...
« Son Düzenleme: 16 Aralık 2013, 02:26:08 Gönderen: garsli36 »

mazhar

  • Ziyaretçi
Yılbaşı kutlaması 24 Aralık'ta olmazsa caiz mi?
« Yanıtla #63 : 26 Aralık 2013, 08:32:00 »
"s.a muhterem hocam. şimdi kendilerince yeni usül buldular. noel 24 aralıkta kutlanır. biz aralık ayının son gunu yenı gıren yılı kutluyoruz. noeli değil diyolar. ne tür cevap vermektir aslolan böylelerine?"

*******

Ve aleyküm selam kıymetli kardeşim;

Peki, fark eden nedir? O tarihte de kutlayan var, başka tarihlerde de kutlayan var... Var oğlu var... Beş gün önce veya altı gün sonra olması neyi değiştirir ki hüküm olarak? Sen şuna buna değil, kutlamanın kendi örf ve âdetlerinle bağdaşıp bağdaşmadığına bakacaksın! Kutladığın şey senin dininle-inancınla, içtimai âdetlerinle mi alakalı, yoksa başka milletlerin-toplumların gelenek ve görenekleriyle mi ilgili? Ölçü bu olacak. Tabir caizse, zurnanın zırt dediği yer burası!

İslâm’ın yılbaşısı nedir?

Hicrî-Kamerî 1 Muharrem günü değil midir?

Eğer sen dininin âdap ve usûlünce bir kutlama yapacaksan, o gün yapacaksın. Gayrimüslimlerin kutladığı günlerde ve onların usûllerine göre değil.

Peki, kendince kılıf bulup onlara uyarsan ne olur?

Allah korusun, “teşebbüh”le ilgili hadisin tehdidi altına girmiş, o töhmeti yüklenmiş, tabir caizse, okkanın altına girmiş olursun! Vebâli-günahı çok büyüktür. Bkz. http://www.halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/335-gayr-i-muslimlerin-orf-ve-adetlerine-uymanin-vebali.html

Kısacası atalarımızın dediği gibi, “Zırva te’vil götürmez”, “Mızrak çuvala sığmaz”. Bu nevi mantık oyunları, sadece kendini kandırmaya yarar, başka bir şeye değil.

Unutmamak gerekir;


İslâm’da, yapılmaması gerekenleri yapmamak, yapılması gerekenleri yapmaktan daha önemli ve önceliklidir. Tasavvufta da böyledir, pratik hayatta da...

Keza İslâm; ölçü, denge ve itidal dinidir. Daima; öz’e, asl’a, ruh’a, hikmet’e ehemmiyet verir; şekilleri-biçimleri ve ayrıntıları, onlara tâbi olmak derecesiyle değerlendirir.


İslâm’ın emir ve nehiylerinin bâtındaki sırrı, hikmeti, özü, aslen tefekkür-taakkul ve tezekkür halinde tecelli eder; gürültü ve patırtılarla, merasim-tören ve tantanalarla değil. Günlük hayattaki pratik ve şâşâalı alakalar, manevi cihetten nasipsizlikle nefsanî-talî faydalar sağlayabilir ancak. Bu itibarla İslâm’ın özünü ve hakikatini o tür benzeşmelerde değil, kendi örf ve âdetlerimizde, fikrî-zikrî tecelliyatımızda aramalıyız. Zira usûl ve âdâbı kadrince öğrenmek, manevi-ahlâki neşveyi nasibince tatmak-tadabilmek ancak o zaman mümkün hâle gelebilir.

Dinde temkinsiz-tedbirsiz-ihtiyatsız hareket, İslâmî liyakatten öte, o kişinin insanî bakımdan bile himayeye muhtaç olduğuna delâlet eder.

Manevi mahfaza altında bulunmayan çıplak akıl; İslâmî istikamet ve sadakat dengesinden kopmuşsa, yalnızca mazeret üretmeye yarar...

Taklit şaklabanlıkları yapar...

Pratik ve teknik oyunlar oynar işte böyle... 24 Aralık’tı, 31 Aralık’tı gibi...

Kurnazlık komedileri sergiler... Hemen her şeyi becerir, fakat meseleler üzerinde doğru ve sağlıklı tefekkür edemez. Çünkü İslâmî temel ilimlerden hakkıyla nasibini almamış-alamamış, Sünnî-sahih inançtan da mahrumdur. “Dosdoğru yolda yürümekten, meselelerdeki esahh / en doğru görüşler”e uymaktan, âdeta arslandan kaçar gibi firar eder, hep böyle yan yollara sapar! Bunu da -sözüm ona- marifet ve maharet zanneder!

Nefsin-Şeytan’ın emrindeki irâde, onu sürekli lüzumsuz-faydasız, bilakis kendisine zarar veren yanlış ve bir o kadar da tehlikeli olabilecek şeylerle, oyun ve eğelencelerle, İslâmi olmayan uygulamalarla meşgul eder. Abesle uğraştırır, teferruata / detaya boğar, zevâhir labirentlerinde dolaştırır.

Neticede bu iş, Allah korusun, günümüzdeki “nüfus kâğıdı Müslümanları” girdabında boğulmaya kadar götürür insanı...


http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1253-yilbasi-kutlamalasi.html
« Son Düzenleme: 02 Aralık 2014, 13:00:43 Gönderen: Mücteba »

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Mîlâdî Yılbaşı
« Yanıtla #64 : 31 Aralık 2013, 01:17:28 »
Teşekkür ederiz.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yılbaşı neyimiz olur? Ramazan Bayramımız mı? Kandilimiz mi, Kurban Bayramı'mız mı?


Biz muharremlerle, martlarla başlayan yıllar da biliriz... ki, hiçbiri böyle şımarıklıkla, böyle ayyaşlıkla, böyle kumarbazlıkla açılmazdı. Hepsi efendi yıllardı.

Memleketimize, herhalde, Beyoğlu'ndan giren, Haliç'i atlayarak Fatih'lere, Aksaray'lara, sonra Rumeli'ye ve Boğaz'ı aşarak önce Kadıköy'lere, Moda'lara ve sonra Üsküdar'lara ve oradan Anadolu'ya geçen bu bunak neyimiz olur: Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı, yoksa Avrupalılıktan pirimiz mi?

İstanbul'un Tepebaşı'ndan Adana'nın Tepebağı'na kadar her yeri bilen, her yere uğrayan bu moruk kimdir, necidir? Bir resmine bakarsanız Havarilere, öteki resmine bakarsanız Rasputin'e benzeyen bu iskambil papazı, aramızda nenin nesidir... Bunu hiç merak ettiniz mi? Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu: O Haçlı Seferlerinden kalma bir kılıç artığıdır. O zaman silahla giremediği yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak girebiliyor. O evimize girerken eşeğini kapımızın halkasına bağlayan bir Piyer Lermit'tir... Kardeşlerini Mukaddes savaşa hazırlamaktan geliyor.

O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki, şu memlekette ocağına incir dikildikten sonra, kılığını değiştirmiş... Ve bizi avlamaya, kucağında getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan; çocuklarımızdan başlamıştır.

Bu cömertliğinin karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedakârlığının sebebini düşünmediniz mi? Bırakın onun hakkından ben gelirim: İşte sakalını çekince gördünüz... Sakalı elimde kaldı ve altından Lüsifer çıktı. Bilirsiniz ki casuslar da kıyafetlerini ekseriya böyle değiştirirler. Bu, mezar beğenmeyen hortlağa ya mezarını gösterin yahut bırakın: Haç'ında çarmıha gereyim onu. Tehlikeyi sezer de kendiliğinden gitmeye kalkarsa çıkarken ceplerini yoklamayı unutmayınız: Muhakkak bir şeyimizi çalmıştır.

Arif Nihat Asya

Fazilet Takvimi/31.12.2007

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bir Hurafelik Ticareti: “YILBAŞI”
« Yanıtla #66 : 02 Aralık 2014, 12:23:04 »
Bir Hurafelik Ticareti: “YILBAŞI”



"Yılbaşı ya da noel günümüzde maddi ve ahlakî tüketimi körüklerken insanlığın ortak kutlaması gibi pazarlanıyor.
En tuhafı ise hiç bir geleneğimize dayanmayan bu âdetin, yani efrenci yılbaşının aramıza nasıl sızdığıdır?"


    [ Ümit Yüksel ]


Efrenci (Fransız, bazen de bütün Avrupalı yerine kullanılır) yılbaşının günümüzdeki hali herkes tarafından malumdur. Kutlamaların ayyuka çıkışı, itikadî ve ahlakî tahribi, ticaretleştirilen bir gün şeklinde pazarlanması iyice aşikâr oldu. Bugüne kadar efrenci yılbaşı için o kadar yazı kaleme alındı ki tehlikeden sadece Müslümanlar değil bütün insanlar kendini muhafaza etsinler. 1900-1960 arasındaki yazılı çalışmalarda, asıl yılbaşının hicri ve mali olduğu, kültürümüze ait olmayan noelin ise bir hurafe olarak yerleşip, ticarileşerek aramıza sokulduğu anlatılıyor. Özellikle Sebilürreşad Dergisi ve Refik Halid’in hatıratı bu elim manzaraya bir pencere aralıyor.

“O zamanlar bizler, Müslüman ekseriyeti, hele İstanbul tarafı böyle bir şeyin hemen hemen hiç farkında değildik. Esasen devrin hem dinî hem malî takvimine göre yılbaşı, iki kânun ayın birbirine bağlayan gece yarısına rastlamazdı. Din itibari ile sene başı Muharrem ayının, maliyecilik bakımından ise Mart’ın biri sayılırdı. Biri sene-i hicriye, öbürü sene-i maliye başı. Muharrem ve Mart ayı kutlanmaz mı idi? Kendine göre kutlanırdı. Meselâ Muharremin birinci günü teşrifata dâhil olan zevat davetname gelmemekle beraber Yıldız Sarayı’na gider, yüz yüze gelmeden padişaha tebrikâtını arz ederdi.1” Yukarıdaki satırlar 1900’lü yılları anlatıyor. Ancak nasıl oluyor da bu tarihten günümüze anlatılan sadelik kaybediliyor ve yozlaşma artıyor? İşte adım adım yozlaşmanın medyaya yansıyan satırları:

Yozlaşmasının tarihi süreci

Yılbaşı için “Efrenci yılbaşı” kelimesi kullanılırdı. Batılılaşma merakı ise başımıza böyle bir belayı getirdi. “Bu yeni eğlence gecesini de Garplılaşma esaslarından sayıp biz kendimiz açtık başımıza! Eskiden öyle bir şey yoktu. Frengâne yaşıyan pek küçük bir azınlık ve kumarbazlar müstesna, vaktile “Efrencî yılbaşı” denilen günün arefesindeki geceyi koca Müslüman İstanbul huzur içinde uykuda geçirirdi. O kışta kıyamette sokaklara dökülmek, sabahlara kadar çengüçegâne ve iyşünûş içinde şurası senin, burası benim, veryansın hoplayıp sıçramak kimsenin aklına gelmezdi.1”

Bahsedilen zaman 1900’lü yılların başıdır.

Refik Halid’in Zafer gazetesinde (26 Aralık 1954) “İstanbul’dan Selam-Kelam” başlığı altında 1918 yılını anlatan yazılarında, atılan zehirli tohumların şehirlerde tutmaya başladığı görülür.

“Yılbaşı kutlama âdetinin Müslüman halk arasına Mütareke devrinde (1918)” girdiği tespit edilir. “Bakalım şehirden köye de gidecek mi? (Panorama, Ocak 1955) diye bir sualle de sadece şehirlerde olduğu köylere gitmediği anlatılır.

Günümüzde ise itikat ve iman hassasiyeti bulunmayan herkes, medyanın da pohpohlamasıyla bu yılbaşı hurafesine müptela olabiliyor. Sadece sıradan insanlar mı? Sebilürreşad Dergisinde 1953 Ocak ayında şöyle yer alıyor. “Bunun daha fecisi bir zamanlar diyanet riyaseti makamına oturan zatın da Noel mesajında bulunmasıdır. Onlar yapıyor diye onlara benzemek, “Menteşebbehe… ” hadis-i şerifini bilmek mevkiinde olan sizlere yakışır mı? İslam izzet ve şerefi davasında lâikliği öne sürerek yutkunmayı bilirsiniz, ama Hıristiyanlığın mukaddes! gününde mesaj vermeyi unutmuyorsunuz.2”

Yavaş yavaş ticarileşiyor

Yılbaşı hurafesi, sonraları özellikle medya araçlarıyla (tv, film, dizi) bütün kesimlere sirayet eden bir virüs gibi yayıldı.1956’da Sebilürreşad’ın Hürriyet’ten iktibas edilen yazısında hurafeleşen yılbaşının yavaş yavaş ‘ticaretininin tecessüs ettiği’ belirtiliyor ve insanlığın batıl inanışlarından olduğu açıkça söyleniyor:

“Yılbaşı aslında insanlığın bâtıl inanışlarından biridir.’ Öyle ya İsa Peygamber hiçbir mevsimin başı olmayan bir kış ortasında doğdu diye, bütün insanlık neden böyle baharsız, güneşsiz, yağmurlu ve karlı, soğuk ve kasvetli bir ay içinde yeni bir yıl kutlasın.

Mevlüd gecelerini kendilerine hâs ağırbaşlılıkla kutlayan Müslümanlar, yılbaşı eğlenceleri, bir saadet veya bir “düşünce” midir? Bilmem. Fakat her karış toprağı Türk gücüyle İslâm imanının birleşmesinden doğan hararetle zaptedilmiş bir vatan toprağında o geceyi süslemek için yine ‘bir hayli çam devrilecek.’ Ne yazık!3”


Çocukların dahil edilişi

Yine Sebilürreşad Dergisi 1956 yılında bir habere yer veriyor “Noel ve yılbaşı münasebetiyle Oilton’da bir çocuk balosu verilmiştir. 500 kişilik baloda 650’den çok çocuk hazır bulunmuş ve baloda bulunmak için Ankara ile İzmir gibi vilâyetlerden çocuklarını getirenler bile olmuştur. Çocuklar eşek üstündeki Noel babaya hayran kalarak gelişini adeta nefes almadan seyretmişlerdir. İşte milletlerin dinî ve millî hüviyetleri böyle yıkılır.4”

Böyle yapılmakla neye kastedildiği ise şu cümlelerde açıklanıyor. “Garba masumiyet kapılarını açtığımız çeyrek asırdır, noel baba körpe Müslüman yüreklerine ak ve güler yüzü! ile girmeye başlamıştır. Onun bu ak saçlı ve bıyıklı güler yüzü, hakikatte, Şarkın ve İslam’ın körpe çocuklarını kalporğ (değiştirme) havalarına alıştırmak, çam dalının şirin silüetini bu körpe zihinlerde kökleştirmek içindir.5”

Görüldüğü gibi daha 100 yıl önce geleneğimizde bu efrenci yılbaşı hurafesi yer almıyordu. Osmanlı’nın gitmesiyle gelenekte ve kutlamalarda oluşan boşluğun kimler tarafından ve ne ile doldurulmaya çalışıldığını şu cümleler hülasa etmeye yetiyor. “Misyoner hareketinin yeni stratejisi şudur: Evvela Müslümanların sosyal hayatını sarsmak, ondan sonra boş kalacak sahaya Hıristiyan âdetlerini koymak. Ecnebi misyonerlerin yerlerine yerli öğrenciler yetiştirerek onlar vasıtasıyla bu gayeyi temine çalışmak.6”

Kaynaklar:
1- Refik Halid Karay, Memleket Yazıları-5,Pek İyi Hatırlarım, İnkılâp,sayfa 86-91, İstanbul 2014
2- Noel yortusunda Diyanet Reisi, Sebilürreşad Ocak 1953 : cilt. 6, sayı. 142, sayfa. 267
3- Yılbaşı eğlenceleri, Hıristiyan hurafeleri, Sebilürreşad Ocak 1956: cilt 9, Sayı 213, sayfa 203
4- Çocuklar Noele Alıştırılıyor, Sebilürreşad Ocak 1957 cilt 10, sayı 236, sayfa 168
5- Noel babaya karşı Lâiklik yok mu?Bu inkilâbın icabı mı?, Sebilürreşad Ocak 1950: cilt 3, sayı. 68, sayfa 278
6- “Noel Yortusu Beyoğlu’nda Yılbaşı Gecesini Tes’îd, Sebîlürreşâd, 8 Ocak 1925, sayfa 141-142



Ümit YÜKSEL | 01 Aralık 2014 | http://insanvehayat.com/bir-hurafelik-ticareti-yilbasi/

Çevrimdışı gazze

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 28
  • Sadakat Forum "Seviyeli İslami Forumunuz.."
Ynt: "Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
« Yanıtla #67 : 10 Aralık 2014, 23:36:32 »
insan ve hayat dergisinin aralık ayı sayısında güzelce değinilmiş bu konuya paylaşımdan dolayı teşekkürler
« Son Düzenleme: 10 Aralık 2014, 23:39:39 Gönderen: gazze »

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Mutlu Noeller Müslümanlar..."
« Yanıtla #68 : 25 Aralık 2015, 16:46:30 »
"Mutlu Noeller Müslümanlar..."


Mutlu Noeller Irak,
Mutlu Noeller Filistin,
Mutlu Noeller Çeçenistan,
Mutlu Noeller Afganistan, Filipinler, Bosna,
Ve daha bir çok islami mücadelenin yaşandığı beldeye Mutlu Noeller!..


Sizlere Barış Getirildi, Çelik Gövdeli Araçlarla...
Bir sabah uyandığınızda karşınızda barış elçilerini gördünüz...
Ellerinde teknolojinin son icadı buketlerle size yeni bir dünya verdiler...
Annesiz, Babasız, Eşsiz, Kardeşsiz, Arkadaşsız, Kolsuz, Bacaksız Ucube bir dünya!..

Diğer Müslümanları da unutmadılar tabi...
En modern felsefeler, en eğlenceli diyaloglarla onlarında ruhlarına eşsiz bir huzur verildi...

Önce kurban kesmenin hayvan katliamı olduğu öğretildi, sonrasında hindi kesmenin eğlenceli yönleri anlatıldı...

Sonra Peygamberlerine hakaret edildi, aşağılayıcı karikatürleri çizildi, sonrasında bir yılbaşı partisiyle bunlar unutulmaya çalışıldı...

Önce incittiler ama sonra noel babanın hediyeleriyle sevindirdiler...
Çocuklarına uyurken Sünnetin Emrini bir kenara atıp, gece noel babanın gelmesi için dualar öğrettiler...
Irzlarına geçtikleri Iraklı kadınlara Noel günü birer gül verip üzüntülerini dile getirdiler...

Bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinde birkaç mesajla geçiştirdiler, Noel gününü ise Müslümanların ülkesinde, yorulmasınlar, eğlencelerinin tadına varsınlar, işleri kendilerini noeli kutlamaktan alıkoymasın diye tatil yaptılar.

Biz ise bütün bunları unutarak, ehli küfrün, ehli kitabın amellerine, adet, gelenek ve göreneklerine muhalefet etmemiz gerekirken onlara eşlik ettik. Hatta onlara kendi bayramımızı öğreten bir heyecan ve mutlulukla...

Halbuki İslam bunu emretmiyor...
İslam bunlar için çetin bir ateş müjdeliyor...

Buyrun bu müjdeyi, ırzına geçilen kadınları, kimsesiz bırakılan çocukları, kolsuz bacaksız bırakılan insanları, düğün gecesi kocasının karşısında namusu kirletilen genç kızları noel gecesinde Hristiyan alemini yanlız bırakmayanlara karşı rahatlatan müjdeyi okuyalım:

“Zulum yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka velileriniz de yoktur sonra yardım da göremezsiniz." (K.Hûd (ll) 113.)

Ve zulüm yapmış olanlara rükun etmeyin, yani zulüm ve haksızlık yapanlara herhangi bir şekilde destek vermek, yakınlık gösterip yaltaklanmak şöyle dursun, meyil bile etmeyin, yüz vermeyin, ilgi göstermeyin ki sonra size ateş dokunur. Ve sizin Allah’dan başka dostlarınız yoktur, sonra mansur da olmazsınız, Allah’ın yardımına nail olamazsınız. Size dokunacak olan ateşten kendinizi kurtaramaz, kurtarıcı da bulamazsınız. (Elmalılı Tefsiri Hud 113)

Bir Müslüman kendi bayramında annesini babasını ziyaret etmeyi, kardeşlerine çocuklarına eş ve akrabasına hediye almayıp unutup, hepsini noel günü hatırlıyorsa o zaman Allah’ın onlara cevabı şu olacaktır:

Allah'ü Teâlâ: “Evet, öyle. Âyetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun” der. (Taha 126)

Hazreti isa bir peygamberdir. Müslümanların nazarında bütün peygamberler Kutsaldır, hepsinin kalbimizde engin bir yeri vardır. Ancak Rabbimiz bizlere onları elçi, yol gösterici olarak gönderdi..

Hangi bir müslüman doğum gününde dansözler eşliğinde, içki masalarında, eğlence merkezlerinde haddi aşan bir eğlence düzenleyebilir?

Bir Müslüman bunu yapmazken nasıl olurda bir peygamberin doğum gününde bunlar yapılır? Peygamber buna razı gelir mi?

Bir Müslümanın dahi razı gelmediğinden Allah nasıl razı olsun?

Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O ne kötü varılacak yerdir! (Al-i İmran-162)

Uyan Müslüman, kendi dinine bak, tahrif edilmiş, adeta seni dininden çıkarmak için feda edilmiş bir dine uyma, o dinin mensuplarına aldanma, uyanık ol!..

Nefsine gem vur, kendine mukayyet ol, kardeşlerine ettiklerini unutma!..

Şerefini kirletenlerle eğlenecek kadar (Ş........) misin?

Canına malına çoluk çocuğuna kastedenlerin eğlencesine gidecek kadar haysiyetsiz misin?

İslam sana yeter... İslam dairesi sana eğlence hakkı tanımadı mı?

İslam sana bayram günleri vermedi mi?

İslam sana seni tatmin edecek yollar sunmadı mı?

Peki Allah bunları sana sormaz mı?

Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O halde nasıl (Hakk'tan) döndürülüyorlar? (Ankebut61)

Eğer bütün bunları da unutuyorsan Mutlu noeller sana Müslüman!

Mutlu Noeller!..


Alıntı

 

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Bir “Dinlerarası Diyalog”cunun Ağzından "Noel Baba"...
« Yanıtla #69 : 25 Aralık 2015, 17:10:12 »
Bir “Dinlerarası Diyalog”cunun Ağzından "Noel Baba"...

Dinlerarası Diyalog heyetinden Prof. Niyazi Öktem, Ankara’da Diyanet’in tertiplediği 2. Din Şûrâsındaki konuşmasında şöyle diyordu: “Efendim bir kere her üç tek tanrılı din de adâlet, ahlâk, erdemli yaşam, dostluk, saygı, sevgi, alçak gönüllülüğü önermektedir. Temel kaide budur, âmentü hepsinde budur.”

Değerli okuyucu! Bu sözün doğru olan hiçbir tarafı yok. Üç ilaha inanan Hıristiyanlar’ın dini tek tanrılı din mi ki, Niyazi Bey “…her üç tek tanrılı din” diyor!..
Dinde temel kaide amel değil imandır / inançtır. Yani onun, “adâlet, ahlâk...” diye saydıkları inançla ilgili olmadığı için temel kaide değildir. Yani o saydıkları âmentünün maddeleri değildir. Âmentünün maddeleri, imanın bilinen 6 şartıdır. Sayın Profesör “kim olursa olsun sâlih amel işlediğinde onun için korku yoktur” diyor.

Hayır! Müslüman olmayanlar için bal gibi korku vardır. Nitekim Müslüman olmazlarsa âhirette korktukları başlarına gelecektir. Sayın Profesör, sözü Eski Ahit denilen tahrif edilmiş / bozulmuş Tevrat ve Zebur’a getirerek şöyle diyor: “Elimizdeki tek kaynak da bu olduğuna göre, tahrif edildi, edilmedi. Oradaki ahlâk kurallarının tahrif edilmesi mümkün değil. …o halde Eski Ahid’i bu bakış içinde görmemiz gerekiyor…” Şimdi bu sözler neyin nesi!..

Elimizdeki tek kaynak niçin bozulmuş Tevrat olsun ki? Kur’an ne güne duruyor?
“Tahrif edildi, edilmedi” ne demek?
Tahrif edilmiş olması mühim değil mi?
Ahlâk kurallarının tahrif edilmesi / bozulması mümkün değilmiş. Mümkün değil de bunca ahlâksızlık neyin nesi?
Niyazi Bey, sözü Hıristiyanlık’taki “Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu” meselesine ve teslise / üç ilah inancına getirerek “…bir de meseleyi Hıristiyanlar’ın bakış açısından ele almamız gerekiyor” diyor ve ilave ediyor:
“Bizde de Allahü Teâlâ tektir. …ama isimleri (Esmâü’l-Hüsnâ) 99 tanedir. Şimdi bir Hıristiyan çıkabilir, siz de Allahü Teâlâ’yı 99’a bölüyorsunuz diyebilir.”
İhtimalli konuşuyor, “Diyebilir” diyor. Bu ihtimalin derdi niye size düşüyor Niyazi Bey?
Madem derdi size düşmüş öyleyse size cevap verelim:
Bir varlığı birden fazla isimle anmak onu parçaya bölmek olmaz. Meselâ; adı Namık Kemal, Ali Süâvî, Faruk Nafiz, Mehmet Nuri, Âgâh Oktay, Yaşar Nuri, Hasan Hüseyin, Mehmet Ali olanları iki isimle anınca onları ikiye bölmüş mü oluyoruz?

Peygamberimiz’e kadar gelen hıristiyan azizleri olduğunu söylüyor ve “Bunlardan söz etmek (bazı Müslümanlar’a göre) zinhar kâfirliktir” diyorsunuz.
Böyle söylemeniz Müslümanlar’a iftiradır. Çünkü hiçbir Müslüman bu inançta değildir. Müslümanlar firavun, nemrut, şeytan, deccal ve diğer kafirlerden bahsetmeyi bile kâfirlik kabul etmezler.
Kaldı ki Hıristiyan azizlerinden bahsetmeyi kâfirlik kabul etsinler…

Değerli okuyucular! Sayın Prof, Noel Baba hakkında da şunları söylüyor:
“…bu toprağın çocuğudur. …fakirlere yardım etmiş, gemicilere yardım etmiş. …onunla ilgili bir çalışma yapıldığında …bazı İslâmî kanadın mensupları hop oturup hop kalkar…”

Niyazi Bey’in sözlerinin tamamını okumak isteyenler için:
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, no: 93 İkinci Din Şûrâsı Tebliğ ve Müzâkereleri, c: 2, sahife: 143-147

Değerli okuyucular!
Bu sözlerini aktararak, bir Dinlerarası Diyalog mensubunun bilhassa Noel Baba meselesine nasıl baktığını göstermek istedim.
Bendeniz bu sözlerin konuşulduğu toplantıdaydım. Sayın Öktem o konuşmasında “Noel Baba bir Anadolu evliyasıdır, onu Türk çocuklarına öğretmeliyiz” demişti. Neden bilmiyorum, bu sözleri kitapta yok.


Ali EREN | 31 Aralık 2014, 15:59 | http://www.haberkita.com/sultanahmed-cmii-kubbesi-uzerindeki-o-hac-neyin-nesiydi-makale,220071.html


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Hz. Allah bu gecenin şerrinden cümlemizi muhafaza buyurusun...
« Yanıtla #70 : 25 Aralık 2015, 17:11:41 »
insan ve hayat dergisinin aralık ayı sayısında güzelce değinilmiş bu konuya paylaşımdan dolayı teşekkürler

Allah-ü Zül-Celâl vel-Kemâl ve Tegaddes Hazretleri açıktan ve toplu günahların ifa edildiği bu gecenin şerrinden cümlemizi muhafaza eylesin! Amin...

Çevrimdışı Yagubayt

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 2
  • Sadakat Forum "Seviyeli İslami Forumunuz.."
Ynt: "Noel"-"Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
« Yanıtla #71 : 27 Aralık 2015, 07:55:20 »
Amin Amin Amin

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: "Noel"-"Yılbaşı kutlamaları!" ve İslâmî kimliğin muhafazası
« Yanıtla #72 : 24 Aralık 2016, 03:11:40 »
Teşekkür ederiz...

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Noel Baba" Neyimiz Olur?
« Yanıtla #73 : 25 Aralık 2016, 02:38:28 »

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yılbaşı Kutlamalarına Katılmak
« Yanıtla #74 : 25 Aralık 2016, 02:40:42 »