Gönderen Konu: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?  (Okunma sayısı 30537 defa)

0 Üye ve 4 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« : 19 Nisan 2011, 01:48:02 »

Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?    

İndigo Dergisi’ndeki yazılarımızda daha önce enerji konusunu sıklıkla gündeme getirmiş, konuşmuştuk. Bugün konumuz biraz daha spesifik; nükleer enerji.     
Teknolojik gelişimin hızı katlanarak ilerliyor; büyüyor.

Onu da bir organizmaya benzetirsek; ne kadar irileşirse, orantılı olarak da enerji ihtiyacı o kadar artacaktır. Enerji kaynaklarına sahip olmak, yakınlarında bulunmak bir ülkenin diğerine olan avantajlarıdır. Uluslararası ilişkilerin temel belirleyicisi günümüzde budur. ABD’nin Ortadoğu’da ne işi var sorusunun bir cevabını işte bunun içinde bulabiliriz.      

Olağanüstü büyüyen modern dünyanın bugün en temel sorunu enerjidir. Fosil kökenli enerji kaynakları için rezerv süresi 50 yıldır. Bu süre azalabilir; fakat artmayacaktır.     

Halihazırda, su kaynaklı hidroelektrik, kömür ya da petrol kaynaklı termik santrallarından elde edilen enerjinin ülkemizin ihtiyacını karşılayamadığımız için komşu ülkelerden takviyeler yapmaktayız. Gelişmekte ve kalkınmakta olan bir ülke olarak da her geçen gün enerji ihtiyacımız ve buna bağlı açığımız artmaktadır.     

Nükleer enerji neredeyse elli yıldır insanlığın “hizmetindedir.” 6 ve 9 Ağustos 1945 tarihlerinde Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan iki atom bombasının yarattığı enerji insanoğluna o güne kadar karşılaşmamış olduğu bir şey gösterdi. O tarihte ABD’ni dünyanın bir numaralı süper gücü yapan, elinde bulundurduğu işte bu teknolojiydi.

Sonra SSCB de bu teknolojiye ulaştı ve insanlık 1960’lı yılların hemen başında nükleer savaşın eşiğine geldi. Bizim bütün çocukluğumuz böyle bir savaş olacağı tedirginliği ile geçti. Filmler izledik. Bir anlamda tehdit edildik.     

Çok basit akıl yürütme yollarıyla kestirmeden sonuca gitmek olasıdır; “herhangi bir konvansiyonel bomba büyüklüğünde bir parçadan milyonlarca misli daha fazla enerji alabiliyorum. O halde elimde böyle bir güç varsa, kullanmam gereken enerjiyi çok daha ucuza mal edebilirim.”     

Entropi konusunu işlerken termodinamiğin bir kaç yasasından söz etmiştik. Kimyada da kullanıla gelen en temel yasa neydi?    
Fiziksel tanımı ile; “Evrende enerji sabittir; yoktan var edilemediği gibi, varolan da yok edilemez.”    

Kimyasal tanımı ile; “Bir tepkime sonucu reaksiyona giren maddelerin toplam kütlesi, çıkanların toplam kütlesiyle eşittir.”    

Ortada şöyle bir düşünsellik söz konusu. “Ben nükleer santral kullanarak, petrol, kömür, hidroelektrik, termik santrallarda ürettiğimden çok daha efektif bir şekilde enerji temin edebileceğim.”    

Teknolojik olarak olağanüstü bir durumla karşı karşıyaymışız gibi düşünebiliriz, hissedebiliriz. Etrafımıza baktığımızda çevremizin nükleer santrallarla çevrilmiş olduğunu da görebiliriz. Dünya bunu zaten kullanıyor ve uzaydan bakıldığında bütün gelişmiş ülkelerin şehirlerlerini aydınlatan gece görüntülerinin altında da bu var, diyebiliriz.

Fakat bu o kadar da gösterildiği gibi değil. Bir atomun fisyonu ile milyonlarca megawatt gücünde elektrik alıyorum, esprisinin derinliklerinde başka noktalar olduğunu da gözardı edemeyiz.

Birincisi; ve en önemlisi, nükleer enerji üretmenin çevre üzerinde etkisidir. Nükleer enerji ilk “sortide” belki çok efektif ve ucuz enerji üretiyor. Fakat santralde üretilen enerjinin tabii bir sonu olan atıklar en az 300 yıl boyunca kontrol altında tutulması gerekiyor.

Ayrıca bu atıkların yeraltında depolanması ve bu sahanın insanoğlunun yaşam kaynaklarıyla ilişkisinin sıkı sıkı denetim altında tutulması gerekiyor. Bunun sıfır maliyet olduğunu düşünemeyiz.

Çok uzun vadeli bir iş programından söz ediyoruz. Örneğin; atık içinde bulunan bir plutonyum izotopunun 24 bin yıl bekletilse dahi ışımasını sürdürdüğünü öğreniyoruz. Demek ki, yerlatında çok büyük depolama sahalarına ihtiyaç duyacağız ve çocuklarımızın, torunlarımızın başlarına uğraşmaları ve çözmeleri gereken “tonla” sorunlar mirası bırakmış olacağız. Türkiye’de bununla ilgili olarak Torosların adının geçiyor oluşu insanın tüylerini diken diken etmektedir.     

İkincisi; belki yine çevre etkisiyle bağlantılı olacaktır, “emniyet, kontrol, işletme, iş güvenliğidir.” Böylesi bir santralın işletmesinin maliyeti bu anlamda, diğerlerinden çok daha yüksek olacaktır. Olası bir kaza durumunda ise geri dönüşü olmayan bir süreç yaşanacaktır. Bu espri gibi algılansa da, olası bir nükleer kaza durumunda yapılacak ilk şey “sevdiklerimizle vedalaşmak” olacaktır.

Nükleer santral yapılacak bölge seçiminde bir sürü kriter devreye girmektedir. Deprem riski, soğutma suyuna olan yakınlık, meteorolojik kriterler ilk akla gelenlerdir. Santral elemanlarının taşınması da buna önemsiz gözükse de eklenmesi gereken bir diğer husustur. Türkiye gibi gün içinde beşik gibi sallanan ülkelerde nükleer santral yer seçimi hiç de kolay değildir.
    
Üçüncüsü;

kurulum maliyeti. Bir nükleer santralın ortalama maliyeti 3 – 5 milyar dolar arasında değişim göstermektedir; ve kurduğunuz santralın, teknolojinin bir ömrü vardır. Türkiye gibi enerji üretmenin yanı sıra enerjiyi taşıma sorunu yaşayan ülkelerde böylesi maliyetlerin yönlendirilmesi konusunda çok ciddi bir planlama sorunu yaşadığını şahit olabiliyoruz.

Türkiye için teknoloji seçimi çok önemlidir. Genellikle böylesi durumlarda gelişmiş ülkelerin geri kalmış teknolojilerinin ülkemize satılmaya çalışıldığını yaşanmış tecrübelerden biliyoruz. Fransa halıhazırda eskimiş teknolojisini yenilemek için mevcut maliyetin 10 ila 20 katı arasında bedeller ödemeye hazırlanmaktadır.     

Dördüncüsü;

nükleer yakıt sorunudur. Bilinen en verimli yakıt uranyum gözükmektedir ve uranyumun da bilinen rezervi için 60 yıl gibi bir ömür biçilmektedir. Yani bir süre sonra uranyum azaldıkça temin maliyetleri artacak, zaman içinde yeni teknolojilere ihtiyaç duyulacaktır. Bu teknolojilerin maliyeti de diğerlerinden hiç de az olmayacaktır.

Dört ana başlıkta topladığımız dikkat çekici hususları arttırmak mümkündür. Sonuçta bedelini ödemediğiniz bir enerjiye sahip olamıyorsunuz. Yoktan bir şey üretmeniz mümkün değildir.    

Çok kısa olarak değinip, bitireceğiz. Nükleer enerji insanlık için bir süre daha gündemde kalacaktır. Fakat onun hizmeti insanoğlu için her anlamda tetikte durulması gereken bir konudur. 
   
Türkiye yılda 3.000 saat güneş almaktadır. 
Türkiye’nin rüzgar alan bölgeleri hiç azımsanmayacak büyüklüktedir. 
   
Türkiye’nin üzerinde bulunduğu yerkabuğu özelliği nedeniyle jeotermal enerji kaynağı ihmal edilemeyecek seviyededir. Anadolu’daki bir çok şehir, sadece jeotermal enerji kaynakları ile ısıtılabilecek, sıcak su ihtiyacı karşılanabilecek imkana sahiptir.     
...ve bu üç enerji kaynağına Türkiye en az yatırım yapan ülkedir.    

Uzay Gökerman   

〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #1 : 19 Nisan 2011, 08:54:49 »
   Tuğra kardeşimiz,bu paylaşımyla bizlerin merak ettiği konulara değinmiş,bunları çoğaltabiliriz...
Bu yazının herkes tarfından okumulması gerekir...
 

"nükleer yakıt sorunudur. Bilinen en verimli yakıt uranyum gözükmektedir ve uranyumun da bilinen rezervi için 60 yıl gibi bir ömür biçilmektedir"
"Türkiye için teknoloji seçimi çok önemlidir. Genellikle böylesi durumlarda gelişmiş ülkelerin geri kalmış teknolojilerinin ülkemize satılmaya çalışıldığını yaşanmış tecrübelerden biliyoruz. Fransa halıhazırda eskimiş teknolojisini yenilemek için mevcut maliyetin 10 ila 20 katı arasında bedeller ödemeye hazırlanmaktadır.   "
 
 “Evrende enerji sabittir; yoktan var edilemediği gibi, varolan da yok edilemez.”   


Türkiye yılda 3.000 saat güneş almaktadır. 
Türkiye’nin rüzgar alan bölgeleri hiç azımsanmayacak büyüklüktedir


Bir nükleer santralın sökülmesinin, yapımından daha pahalıya mal olduğunu da muhakkak biliyorsunuz. Vazgeçmenin bedeli bile kaldırılabilecek mali boyutta değildir.

"Peki nükleer enerji kaynağı uranyum rezervinin ne miktarda olduğunu biliyor muyuz ? Türkiye'nin tahminen 9.000 ton rezervinin, 6 santrale ancak 10-12 yıl yetebileceğini, sonra dışa bağımlılığın mukadder olduğunu düşünüyor muyuz ?. Dünya rezervinin % 20 sinin bulunduğu Avustralya'nın çevresel kaygılarla bunu kullandırmayacağını ve bu yüzden dünyaya en çok 50 yıl yetecek uranyumda önümüzdeki yıllarda aşırı derecede fiyat artışı beklendiğini biliyor muyuz ?"




"Nükleer santrallerden yayılacak radyasyonun biz canlılar üzerinde hastalıklar, genetik bozukluklar ve ölümler yaratmaktadır. 1978´de Avusturyada Siemens nükleer santrali, 1987´de İtalyadaki nükleer santralı halk oylaması ile kapatılmıştır. Japonyada %60 halk oylaması ile nükleer santrallere hayır denmiştir ve belediye inşaat etmek için verdiği arsayıda geri almıştır. İsveç halkoylamışı ile 1997´de nükleer santralleri kapatma kararı almıştır. Almanya 1998´de nükleer santral projesinden vaz geçmesinden dolayı koalisyon iktidar oldu. Fransa 1997 de, Çin ise bu yıl nükleer santraller yapımını durdurdu. Dünyada en fazla kişi başına enerji tüketen Norveç de nükleer santraller yoktur.
"





mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #2 : 19 Nisan 2011, 22:47:43 »
   Sayın amanbe;Nükleer enerji konusunda aynı fikirde olmayabiliriz.Zaten herkes aynı fikirde olsa dünyada bu tartıışmalar yaşanmazdı.
İnsan sağlığı ve İnsan canı söz konusu olduğu zaman,enerji piyasasını bilmenin  çok önemli olmadığını düşünüyorum.Nükleer Enerji savunucuların(kartellerin),yazılı basın ve 'görse'basın kanalı ile yapmış oldukları propagandalar vasıtası ile bizleri istedikleri yöne yönlendirmeye çalışıyorlar.İşin vahametini gizlemeye çalışıyorlar.
       Bildiğiniz gibi bu günler de,Sayın Başbakanımız da Mersin Akkuyu  da yapılacak santral için anlaşmalar yaptı...
Mersinliler yürüyüşler düzenledi fakat ,bildiğim kadarı ile Başnbakanımız ve diğer yetkililer geri adım atmadılar.İnşAllah Japonya'nın başına gelenler bizim başımıza gelmez...

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #3 : 20 Nisan 2011, 01:19:28 »
Çernobilde zincir reaksiyonu patlaması olmadiği halde, sadece teknik arıza ile nükleer maddenin buharlaşarak atmosfere karışması ile Doğu Karadeniz’de kanser vakaları artış gösterdi. Bölgede kadınlarda en çok göğüs, erkeklerde ise akciğer kanserine rastlanıyor. Son yıllarda kan kanserlerinde de artış saptandı. Sadece bir yere değil kilometrelere zarar verebilen bir teknolojiden yararlanmayı ne kadar isteyebiliriz ki?

Ayrıca ülkemizi ve halkımızı düşünenler bakınız ülkemizde daha nelere izin veriyor;

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ GIDALAR TÜKETİYORUZ
 
Aynı başlıkta şu yorumada dikkatinizi çekerim;

iki gün önce bir Alman Kardiyolog .Dr arkadaşla konuşurken aynen şunu söylüyor bana , öyle hastalıklar türediki biz tehşis koyamıyoruz , fakat insanları pisikolojik olarak sorun yaşamamaları için , ilaçını veriyor alerji falan deyip geçiş tiriyoruz
〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #4 : 20 Nisan 2011, 09:50:31 »
Önce tanımını ortaya koyalım. Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara "Genetiği değiştirilmiş organizma" (GDO) deniyor.

Ticari kaygılar yüzünden tarım ürünlerinde ilk olarak domates genleriyle oynandı. Bioteknoloji şirketleri tarım ilacı azalacak, üretim maliyeti düşecek yüksek verim küçük çiftçiyi zengin edecek söylemleriyle, genleriyle oynadıkları tohumları 1990'lı yılların ortasında ülkelere soktular.

1996'da 6 ülkede 1.7 milyon hektarlık bir alanda başlayan GDO'lu ekim, günümüzde 25 ülkede 125 milyon hektarlık alanda yapılıyor. En son Mısır bu ülkelere katılırken, Tazmanya GDO'lu üretim projesini erteledi, Yunanistan ise GDO'lu mısır ithalatı yasağını 2 yıl uzattı...

Verdiğiniz link de...Güzel bir çalışma yapılmış,tamamını okuyamadım ama her zaman faydalanılacak bir çalışma emeklerinize sağlık müsait zamanlarda okuyacağım...

Söylediklerine,duyduklarımıza göre  şimdi de Çanakkale de domates de İsrail toğumu kullanılıyor ve bir kereden fazla ürün alınmıyor. Sonunda bizim Güzelim Çanakkale dometesini de tahrip edecekler...
Ah! birde şu İsrail mallarına 'van minut' diyebilsek...

Çevrimdışı alimdar

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 8
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #5 : 14 Haziran 2011, 20:42:24 »
nükleer enerji gerekli

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #6 : 14 Haziran 2011, 21:05:00 »
Bugün İtalya da yapılan referandum da nükleer'in her çeşidine hayır dendiğini biliyor muydunuz?

Çevrimdışı Gül_Sultan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2139
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #7 : 14 Haziran 2011, 23:36:28 »
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) verilerine göre, küresel düzeyde kurulu gücü 371 bin 562 gigawaat (gw) olan 438 nükleer santral, söz konusu 30 ülkenin ürettiği enerjinin yüzde 17,71'ini sağlıyor. Bir başka deyişle, nükleer santralle sahip ülkeler ürettiği enerjinin yüzde 17,71'ini bu santrallerden elde ediyor.

Dünyada kurulu 438 nükleer santralin 272'isi (yüzde 62) sanayileşmiş 7 ülkenin oluşturduğu G-7 ülkelerinde yer alıyor. G-7 üyesi ülkelerden İtalya'da nükleer santral bulunmaz iken, Fransa'da 59, Almanya'da 17, Japonya'da 55, ABD'de 104, İngiltere'de 19 ve Kanada'da 18 santral var.

Sanayileşmiş 6 ülkede bulunan 272 nükleer santralden elde edilen 254 bin 365 mw enerji, dünyada kurulu gücü 371 bin 562 mw olan 438 santralden elde edilen enerjinin yüzde 68'ini oluşturuyor. Söz konusu ülkelere Rusya'nın da eklenmesi halinde 7 ülke toplam kurulu gücün yüzde 74,3'nü elinde bulunduruyor.

ABD, dünyada en fazla nükleer santral reaktörü ve en fazla kurulu güce sahip ülke konumunda. ABD, 104 reaktör ile toplam 438 reaktörün yüzde 23,7'sini, 100 bin 583 mw olan kurulu güç ile toplam gücün yüzde 27,1'ini elinde tutuyor.

Dünyada elektrik enerjisi üretiminde nükleer enerjiden en fazla yararlanan ülke sıralamasında Fransa ilk sırada yer alıyor. Söz konusu 30 ülke arasında Fransa, ürettiği enerjinin 76,18'ini nükleer enerjiden elde ederken, ikinci sırada yüzde 72,89'luk pay ile Litvanya izliyor.

42 NÜKLEER SANTRAL İNŞAA EDİLİYOR

Halen küresel düzeyde 36 bin 988 megawaat (mw) gücünde 44 nükleer santralin inşaasına devam ediliyor. Verilere göre, Arjantin, Finlandiya, Fransa, İran, Pakistan ve ABD'de birer reaktör, Bulgaristan, Japonya ve Ukrayna'da ikişer, Çin'de 11, Hindistan'da 6, Güney Kore'de 5 ve Rusya'da 8 nükleer reaktör inşa aşamasında bulunuyor.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının verilerine göre 31 Aralık 2008 tarihi itibarı ile dünyada bulunan nükleer santral ve kurulu güç miktarı ile ülkelerin ürettikleri toplam enerji içinde nükleer santrallardan elde ettikleri enerji miktarı şöyle



 

.                                  Üretilen

.              Nükleer    Kurulu   Enerji

.              Reaktör    Gücü     İçindeki Payı             

Ülkeler        Sayısı     (MW)      (yüzde)

-----------    ---------  -------  -------------

Arjantin          2         935        6,18

Ermenistan        1         376       39,35

Belçika           7       5.824       53,76

Brezilya          2       1.766        3,12

Bulgaristan       2       1.906       32,92

Kanada           18      12.577       14,80

Çin              11       8.438        2,15

Çek Cumhuriyeti   6       3.634       32,45

Finlandiya        4       2.696       29,73

Fransa           59      63.260       76,18

Almanya          17      20.470       28,82

Macaristan        4       1.859       37,15

Hindistan        17       3.782        2,03

Japonya          55      47.278       24,93

Güney Kore       20      17.647       35,62

Litvanya          1       1.185       72,89

Meksika           2       1.300        4,04

Hollanda          1         482        3,80

Pakistan          2         425        1,91

Romanya           2       1.300       17,54

Rusya            31      21.743       16,86

Slovakya          4       1.711       56,42

Slovenya          1         666       41,71

Güney Afrika      2       1.800        5,25

İspanya           8       7.450       18,27

İsveç            10       8.996       42,04

İsviçre           5       3.220       39,22

İngiltere        19      10.097       13,45

Ukrayna          15      13.107       47,40

ABD             104     100.683       19,66

-------------------------------------------------

TOPLAM          438     371.562       17,71

AA
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

Çevrimdışı Gül_Sultan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2139
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #8 : 15 Haziran 2011, 00:03:23 »
Görüldüğü üzere hemen burnumuzun dibi diyebileceğimiz ülkelerde (Ermenistan, Bulgaristan, Romanya, Rusya, Ukrayna, İran) Nükleer santral var. Heralde Dünyada ki bütün ülkeler santral kursun diye beklemiyeceğiz. Yahu İtalyanın arkasında dayısı var yani avrupa birliği var. Enerjide sıkıntı yaşasa hemen el atacak bir dayısı var. Ve keza İtalya G7 üyesi. Yine yukarıda saydığımız ülkelerde her hangi birinde nükleer sorun yaşansa, Sınırlarımı kapatacağız Radyasyon giremez diye.

Tek tek hayattaki bütün ölüm risklerini düşünürsek hayat çekilmez olur. Kanserden ölmeyelim, fakat diğer devletlere muhtaç yaşayalım zillet içerisinde öylemi. Bu vesvese ile yaşarsak trafikte ikende araba çarpar ölebiliriz, o zaman trafiğedemi çıkmayalım. İllaki her şeyin bir rizikosu vardır, muhakkak nükleerde de var bu risk. Sistemli, düzenli, dikkatli bir şekilde hareket edildiği zaman, neden sorun yaşansın nükleerde. Yine Nükleerde yaşanan sorunlar insan kaynaklı oluyor. İnsanın dikkatsizliğinden radyasyon sıkıntı oluyor.

Eğer bu hükümet nükleer santral fikrini hayata geçirebilirse, işte en büyük icraat budur. Bugün İran'da nükleer santral istememelerinin en büyük sebebi güçtür. Yani nükleer güçtür. Tabi ortadoğuda İsrailden başka nükleer güç olduğu zaman, taşlar yerinden oynayacak. Madem Nükleer o kadar tehlikeli bıraksınlar iran kursun, bunlar iran halkını sevdiği için mi istemiyor nükleeri.

Nükleer santral = Güç

Tabi bir de bu işin kader noktası var, nasipte nükleerden ölmek varsa başımız üstünde yeri var. :) Ecel birdir, tagayyür etmez.

Selametle
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #9 : 15 Haziran 2011, 00:38:58 »
Greenpeace'in, nükleer enerji planlarının ve yenilenebilir enerji yatırımlarının yarattığı sosyo-ekonomik etkileri karşılaştıran raporunda, 30 yıldır nükleer santral kurulması planlanan Mersin Akkuyu ve Sinop ile Türkiye'nin ilk rüzgar yatırımlarının gerçekleştirildiği Bozcaada ve Çeşme yörelerinin geçirdiği dönüşümler karşılaştırıldı.

Yapılan analize göre, Bozcaada ve Çeşme, Türkiye'nin en hızlı büyüyen yöreleri, göç alan bu bölgelerde sürdürülebilir turizm gelişiyor. Sinop ve Akkuyu ise kalkınma yarışında geride kalıyor ve ''nükleer göç'' veriyor.

''Nükleersiz Türkiye'' kampanyası kapsamında İstanbul'da bulunan Greenpeace'nin sancak gemisi ''Rainbow Warrior''da düzenlenen basın toplantısında, Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Korol Diker, ''Nükleer Enerji: Sürdürülebilir Kalkınmanın Önünde Tehdit'' adlı raporu açıkladı.


Diker, Karadeniz Bölgesi'nin Çernobil felaketinden ciddi şekilde etkilendiğini ancak genel olarak Türkiye'de nükleer reaktör kurulması planlanan Mersin ve Sinop'un bu planlardan etkilendiğini, geri kaldığını, gelişemediğini belirtti.

Hem Sinop hem de Akkuyu'nun ciddi şekilde göç verdiğini, buna bir anlamda 'nükleer göç'' de denilebileceğini ifade eden Diker, ''Bunun öncelikli sebebi, nükleer santral planlarının geleceklerini belirsizliğe itmesi ve bu tehdidin yerel halkı kaçırıyor olması. Bu alanlarda kurulması planlanan nükleer santraller, hem turizmin gelişmesinin hem tarımsal ilerlemeyi sağlayacak destek ve teşviklerin hem de yenilenebilir enerji yatırımlarının önüne geçmektedir'' dedi.

Bu bölgelerdeki nükleer santral planlarının Sinop ve Akkuyu'nun atılım yapmasını engellediğini, halkın üreticilikten çıkarak bir anlamda işsizler ordusuna dahil olduğunu savunan Diker, şunları kaydetti:''Bu bölgeler aslında, Türkiye'nin rüzgar atlasında çok ciddi şekilde rüzgar potansiyeline sahip olduğu söylenen bölgeler. Bu sebeple, Çeşme ve Bozcaada'yı araştırmak istedik. Kalkınma süreci ve gelişme düzeyleri açısından bu dört bölgeyi karşılaştırdığımızda büyük farklılıklar ortaya çıkıyor.

Yenilenebilir enerji kullanımı ekonomik süreçte çok ciddi katkı sağlıyor bu bölgelere. Hem kültürel hem sosyal anlamda Bozcaada ve Çeşme'yi ciddi anlamda geliştiriyor. DPT rakamlarına göre de Bozcaada ve Çeşme, Türkiye'nin en hızlı gelişen bölgeleri.''
         
RUS ENERJİ UZMANI ÇUPROV
         
Greenpeace Rusya'dan enerji uzmanı Vladimir Çuprov da Çernobil'in verdiği en önemli ve öncelikli derslerden birinin ''Rus nükleer endüstrisine güvenilemeyeceği'' olduğunu söyledi.

1983 yılında Çernobil reaktörlerinin güvenli olduğunun söylendiğini anlatan Çuprov, ''Çernobil felaketi sırasında da insanlara ne olduğunu ve etkilerini söylemeyerek yine yalan söylediler. Şu anda da bize yalan söylemeye devam ediyorlar'' dedi.

Rusya'daki 31 reaktörde her yıl 13 adet acil reaktör kapatma gerektiren olay olduğunun da söylenmediğini ifade eden Çuprov, şunları kaydetti:''Eğer Rusya, Türkiye'de iki reaktör kurarsa her yıl en az bir kere bu reaktörlerde acil kapatma yaşanacak. Bize ekonomik anlamda da yalan söylediler. Türkiye'de kilowat saat başına 21 cent maliyet olduğunu söylerken benzer bir projede Belarus'ta altı cent olduğunu söylediler. Bize her yıl hükümetten, Rus nükleer endüstrisinin 3 milyar dolarlık teşvik aldığını söylemeyerek de yalan söylediler. Rus nükleer endüstrisinin reaktörleri pazarda en pahalı teknoloji. Ne hükümete ne de endüstriye güvenebiliriz. Tamamen ahlak dışı davranıyorlar.''

Nükleer endüstrinin, Rusya'yı esir alarak, tehlikeli radyo aktif atıklarla tehdit ettiğini belirten Çuprov, ''Radyoaktif atıklar ve güvenlik sorununu çözmek adına hükümetten her yıl daha fazla para istemekteler. Rus nükleer endüstrisi buraya reaktör kurduğu anda Türkiye'de tonlarca radyoaktif atıkla karşı karşıya kalacaksınız'' dedi.
         
KAPTAN NİCHOLLS
         
Rainbow Warrior'un kaptanı Derek Nicholls da geminin, Greenpeace'nin üç gemisinden biri ve bayrak gemisi olduğunu, ilk ''Rainbow Warrior'' 1985'te batırıldıktan sonra bu geminin devreye girdiğini söyledi.

Greenpeace'nin şiddetsiz eylemler yoluyla kampanyalar yürüten uluslararası bir organizasyon olduğunu ve ''Rainbow Warrior''un bu kampanyalar kapsamında çok uzun süren nükleer mücadeleler verdiğini belirten Nicholls, Greenpeace olarak Sinop ve Mersin'de yaşayanlara destek vermekten memnun olacaklarını dile getirdi.

Gemide 13 farklı ulustan 15 kişinin bulunduğunu belirten Nicholls, ''Kampanyamızın başarılı olacağından eminim. Çünkü biz, çocuklarımıza yeşil ve temiz bir dünya bırakmak için çabalıyoruz'' dedi.
         
''SİNOP'TA KANSERİ TANIMAYAN AİLE KALMADI''
         
Sinop Çevre Platformu Temsilcisi Hale Oğuz da 26 Nisan 1986'da yaşanan Çernobil felaketiyle nükleer enerji santrallerinin ikinci yüzüyle tanıştıklarını, nükleer enerji santrallerinin anlatıldığı gibi masum olmadığını, kaza halinde ölümcül etkilerinin sınır tanımadığını ifade etti.

Son on yılda beş yakınını kanserden kaybettiğini anlatan Oğuz, ''Sinop'ta kanseri tanımayan aile kalmadı. Bizi idare edenlerin yalanları değişmedi. Şimdi nükleer satıcısı şirketlerle anlaşma yapmaya çalışıyorlar. Bize de 'Size aş, iş getirecek' diye yalan söylüyorlar. Oysa biz biliyoruz ki nükleer lobilere pazar açılacak ve rant elde etmek için yapılıyor bu planlar. Kimse bize evimizde yeni bir Çernobil kabul ettiremez'' diye konuştu.'Rainbow Warrior'', bu akşam Sinop'a gitmek üzere denize açılacak.
18:38 TSİ 22 Nisan. 2010 Perşembe
ntvmsnbc


mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #10 : 15 Haziran 2011, 10:40:24 »
Greenpeace'den siyanür uyarısı 
 
Greenpeace Bölge Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, Köprüören köyünün içme suyundan aldıkları numunede kabul edilebilir seviyelerin üzerinde siyanür olduğunu tespit ettiklerini ileri sürdü.
HÜSEYİN EFE / KÜTAHYA

 

Çevre Mühendisleri Odası'nın bölgeden alınan su numunelerinin analizi sonucu Köprüören köyünün içme suyu kaynağında 0, 071 ppm seviyesinde siyanür çıktığını söyleyen Banu Dökmecibaşı, bunun kabul edilen 0, 050 ppm'lik seviyenin yüzde 40 üzerinde olduğunu bildirdi.

 

Greenpeace'in kazanın yaşandığı günden beri Çevre ve Orman Bakanlığı'nın elindeki verileri paylaşmasını talep ettiklerini açıklayan Banu Dökmecibaşı, "Zehirlenmelerin yaşandığı Dulkadir Köyü, zaten arsenik nedeniyle yaşanan hastalıklardan dolayı ölüm ve göç yaşanan bir köy. Greenpeace olarak Köprüören Köyü'nün içme suyu kaynağından aldığımız numunelerde normal seviyenin üzerinde siyanür çıkmıştı. Ancak Çevre ve Orman Bakanlığı çıkan bu sonuçları yalanlamış ve Greenpeace ile Çevre Mühendisleri Odası'nı
halkı paniğe sürüklemekle suçlamıştı.

 

İl Sağlık Müdürlüğü ve Bakanlık kendi yaptırdıkları analizlerin temiz olduğunu iddia ediyor, ancak sonuçlar kamuoyu ile hiç paylaşılmadı. Kütahya'daki siyanür havuzundan sızıntı olduğunun ispatlanması ve Çevre Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı'nın harekete geçmesi için daha kaç kişinin ölmesi gerekiyor? Eti Gümüş A.Ş.'nin bir an önce kapatılması gerekmektedir ve halkın da acilen bir sağlık taramasından geçirilmesi çok önemlidir" dedi.


 
 
 
İHA

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #11 : 16 Haziran 2011, 10:23:39 »
4 kişinin kanında siyanür bulundu 
 
Kütahya'nın Dulkadir köyünde 2 gün önce içme suyuna siyanür karışması sonucu zehirlendiği öne sürülen 7 kişi taburcu oldu
KÜTAHYA
15.06.2011 17:56:24
 
 
 

İlk belirlemelere göre 4 kişinin kanında siyanür tespit edilirken, kendi imkanlarıyla köylerine dönen vatandaşlar maden şirketine tepki gösterdi.

Dulkadir köyünde 2 gün önce siyanür karıştığı iddia edilen içme suyundan zehirlendiği belirtilen Muzaffer Sözer, Emine Sözer, Leyla Sert, Fatih Özer, Veli Özer ve Mehmet Özer, tedavi gördükleri Kütahya Evliya Çelebi Devlet Hastanesi'nden taburcu edildi. 7 kişiden Mehmet Özer, Muzaffer Sözer, Emine Sözer ve Leyla Sert'in kanında siyanür bulunduğu belirtilirken, vatandaşlar kendi imkanlarıyla köylerine döndü.

Köy meydanında yaşadıklarına tepki gösteren Emine Sözer, kollarındaki serum izlerini göstererek, "Bizi mahvettiler. Ne olduğumuzu söylemiyorlar ama siyanürden zehirlendiğimiz kesin. Köydeki herkesin sağlık kontrolünden geçirilmesini istiyoruz. Başbakan'a sesleniyorum. Ne olur bir an önce duruma el atın. Biz yaşamak istiyoruz, ölmek istemiyoruz. Buradan taşınmak istiyoruz. Bizi buradan taşıyın" diye konuştu.

Maden şirketini ilgisizlikle suçlayan Leyla Sert de, "2 gündür hastanedeyiz. Kollarımızda serumlarla yattık. Ama Eti Gümüş AŞ'den hiçbir yetkili gelip de, 'Geçmiş olsun' demedi. Böyle bir sorumsuzluk olur mu? Artık yetkililerin bu probleme bir çözüm üretmesini istiyoruz. Biz yaşamak istiyoruz" ifadelerini kullandı.

Muzaffer Sözer ise, "Tedavi olduk ama hastalığımızın ne olduğunu, neden zehirlendiğimizi yetkililer bize açıklamadı. 'Burada zehir yok' diyorlardı. Gördüğünüz gibi siyanürden zehirlendiğimiz ortaya çıktı. İlk tespitlerde, benimle birlikte 4 kişinin kanında siyanür çıkmış. Her hafta kan ve idrar tahlili yaptırmamız gerekiyormuş. Hayvanlarımız öldü. İçseydik biz de ölecektik. Artık bir çare bulunsun" dedi.

Bu arada bağırarak tepkilerini dile getiren Emine Sözer ve Leyla Sert, "Artık yaşamak istiyoruz. Buna bir çare bulun. Böyle sorumsuzluk olur mu? Devlet bize sahip çıksın" diye konuştu.
Öte yandan köylüler, hastane yetkililerinin, "Savcılık olaya el koydu, açıklama yapamayız. Siz de gidip fabrika yetkilileri hakkında savcılığa şikayette bulunun" dediğini öne sürdü.


İHA.

Çevrimdışı Gül_Sultan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2139
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #12 : 20 Haziran 2011, 18:46:56 »
Kardeşim bu başlık altında, ben sizlerle yüzlerce hatta binlerce Nükleerin ya da radyasyonun zararlarını anlatan makale, yazı paylaşabilirim. Aynı şekilde Nükleerin faydalarından bahseden makalelerde paylaşabilirim. Fakat hiçbir gelişme elde edemeyiz. Ben bildiğimi okurum, siz de bildiğinizi okursunuz. Zaten ben olayın bu boyuta gelmesini istemediğim için dikkat ederseniz bu başlık altında paylaştığım ilk yazı tamamen tarafsız, sadece bilgilendirme amaçlı idi. Maksat birbirimizi anlamak olsun.

Sivrisineğin ısırmasından kaçıp,yılanın kucağına düşmeyelim. Bu nükleerden, radyasyondan en çok zarar gören milletlerden birisi japonlar gerek hiroşimadan gerekse geçtiğimiz günlerde meydana gelen olaylardan. Hal böyle iken bu işten en çok kaçması gereken millet japonlar olması lazım iken istatistiklere bakıldığı zaman nükleer santral yönünden A.B.D. ve Fransanın ardından Japonya 3. sırada yer alıyor. Ve yine Rusya'da çernobil hadisesi. Acaba Bu japonlar ve Ruslar bizm görmediğimiz neyi görüyorki hala nükleerde bu kadar ısrarcı oluyorlar ya da biz Türkiye bu Rusların ve japonların görmediği neyi görüyoruz ki hala diretiyoruz Nükleer olmasın diye. Ayrıca Radyasyon sadece Nükleerden kaynaklanmıyor ki, bugün kullandığımız teknolojinin neredeyse hepsinde Radrasyon mevcut. Başta dediğimiz gibi Sivrisineğin ısırmasından korkmayalım, önümüze çıkan küçük derelerde boğulup kalmayalım zira bizi ummanlar bekliyor.

Düşmanın silahıyla silahlanalımki arada sıklet farkı olmasın. Birbirimizi anlamaya çalışalım. Yoksa haber sitelerinden kopyaladığımız haberlerle bu konuyu çözüme kavuşturamayız.


Selametle kardeşim :)
Dünya geçer, İnsan göçer ancak kurtuluş Müttakîlerindir.

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #13 : 20 Haziran 2011, 23:37:48 »
    Sayın Gül sultan,sizin  bilgilendirme amacıyla paylaştığınız konuya,bende yine bilgilendirme maksadıyla bazı eklemeler yaptım.Bu paylaşımlarım sizinde dedğiniz gibi bende tarafsız bir şekilde haberler veya bilgiler aktardım,amacım aleyhte veya lehte her hangi bir tartışma veya üstünlük kurma değil...


    sadece ve sadece bu konu ile yakından uzaktan ilgili(nükleer veya kimyasalların)insan sağlığına ne gibi etkileri olduğunu paylaşmak bu paylaşımları yaparken kimseyle tartişma veya polemik yapmak istemem,sizin de bu konudaki  faydalı bulduğunuz bilgleri bizimle paylaşmanızı dilerim...
 


« Son Düzenleme: 03 Eylül 2011, 07:01:28 Gönderen: mazhar »

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Nükleer Enerji Daha Ucuz mu?
« Yanıtla #14 : 20 Haziran 2011, 23:49:15 »
Herkes aynı fikirde olmak zorunda değil, forumda her konunun artı yönü eksi yönü paylaşılıyor, kimseye özel bir misilleme yok, ayrıca bazılarımız natural yaşam yanlısı diye dünyadan yada Türkiye'den bir haber değil ve açıkçası teknoloji ve bilim özürlü bir ülkede böylesi büyük bir adım D sınıfı sürücü belgesi olmadan tır kullanmaya benzeyebilir!

Komşuda var benimde olsun mantığı olur...

Alıntı
Problemse,sıkıntı yok yazmayız...

İlgiyle takip ediyoruz..
〰〰〰〰🐠