Gönderen Konu: Okullar açıldı  (Okunma sayısı 2659 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Okullar açıldı
« : 10 Eylül 2012, 06:37:07 »

Babalar genelde, çocuğu kulağından tutar...

Anneler ise elinden...


Doğru olan çocuğun yüreğine girip, yüreğinden tutmaktır...


Siz siz olun çocuklarınızı yüreklerinden tutun!


Ama bunun için donanım şart...


Donanım kazanmak için de her anne ve babanın hangi yaşta olurlarsa olsunlar, kendilerini eğitmeleri gerekir.


*


Fatih Sultan Mehmed, Bizans'ı fethetmeyi kafasına koyduktan sonra, korkunç bir hazırlık devresi geçirdi. Bir taraftan yüksek kuleler inşa ettirip deri ile kaplattı, bir taraftan surlarda gedikler açabilecek güçte toplar döktürdü, bir taraftan kendini ve ordusunu eğitti...


Fetihten sonra katıldığı ilk divan toplantısında ise, fethettiği şehirle değil, Ak Şemsüddin'le övündüğünü söyledi:


"Bu ferah ki bende görürsüz; yalnız bir kal'a fethünden değildür. Ak Şemsüddin gibi bir pîr-i azizin, benum zamanımda olduğuna övünürüm" dedi.


Fatih'e göre, insan, İstanbul'dan daha değerliydi.


Biz çocuklarımıza ne kadar değer veriyoruz?


Ve önce dersler, sonra da hayat karşısında yenik düşmemeleri için ne yapıyoruz?


Direnmeyi öğretemezsek, başarmayı hayal edemez.


Çünkü her başarı sabır ve bedel ister.


*


Edison ampulü yakıncaya kadar, bir rivayete göre, yirmi bin civarında deney yapmış (binden yirmi bine kadar rivayet var)...


Bu uğurda yalnızca vaktini değil, şöhretini ve servetini de riske atmış...


Herhalde insan ampulden daha kıymetlidir. Öyleyse neden bir insanın ampulü yakmak için harcadığı zamanı çocuklarımızı kazanmak için harcamıyoruz...


Neden çocuklarımızın yüreğine, gerekiyorsa yirmi bin sefer yapmayı göze almıyoruz?


*


Nepal asıllı ünlü İngiliz dağcı George Mallory, Everest Tepesi'ne tırmanmayı kafasına koyduğunda, takvimler 8 Haziran 1924'ü gösteriyordu...


O tarihe kadar hiçbir dağcı Everest Tepesi'ne tırmanmamış, hatta tırmanmayı hayal bile etmemişti.


Mallory tırmanmaya niyetlenen ilk dağcıdır.


Önce müthiş bir hazırlık devresi yaşadı... Kendini çok zorladı. Çok büyük bir çaba harcadı...


Sonra da Everest'e tırmandı.


Niye dağa tırmanmak istediği sorulduğunda, Mallory, tek cümleden ibaret bir cevap vermişti: "Çünkü dağ orada!"


Dağ orada, evet, çocuklarımız ise burada, yanı başımızda...


Çocuklarımızın gönlünü fethetmek, herhangi bir dağı fethetmekten daha önemli değil midir?..


Önemliyse neden daha iyi anne ve baba olmak için emek harcamıyoruz, bize yeni donanımlar kazandıracak eserlere eğilmiyoruz, kendimizi yetiştirmeye çalışmıyoruz?


Oysa çocuklarımızı ifsat etmeye çalışan şer odakları gece-gündüz çalışıyor. Uyuşturucu tüccarları okul önlerinde karargâh kurup, yüreklerimizi (çocuklarımızı) avlıyorlar.


Okullar açıldı diye her şey gül gülistan olmadı...

Yavuz Bahadıroğlu

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Çocuğu okula doğru hazırlama yöntemi
« Yanıtla #1 : 11 Eylül 2012, 12:25:24 »
Ahh bu çocuk milleti! Hepsini çok seviyorum... Ve onlarla ilgili sorular gelince, aklımdaki konuları rafa kaldırıp, yavru kuşların işini kolaylaştıracak bilgiler vermeye başlıyorum hemen.

Okullar açılmaya başlayınca sizlerden en fazla okula hazırlık konusunda sorular gelmeye başladı sevgili okurlar. Bu konuda yazı yazmaya devam etmek iyi olacak sanırım.

Okullar açılıyor...! Çocuğu okula hazırlamak çok önemli, biliyorsunuz değil mi?

Okula doğru bir şekilde hazırlanan çocuk okumayı, okula gitmeyi, ders çalışmayı çok severken; okula hazırlanmayan çocuk ders çalışmayı, okula gidip gelmeyi sevmiyor.

Ülkemiz insanı, sorun öncesi tedbir almak yerine, sorun anında günü kurtarıcı yöntemler kullanmaya alıştığı için, ben şimdiden sizlere işe yarar bilgiler vereyim dedim.

Aslına bakarsanız bir çocuk normal şartlarda, kendisi okula gitmediği halde okula giden çocuklar gördüğü için, ruhsal olarak 3-4 yaşlarından itibaren okul gerçeğiyle tanışır. Annesiyle gezmeye giderken, elinde çanta taşıyan öğrenciler görür ve sorar: "Anne.. bunlar napıyolar?" diye.

Anneden iki türlü cevap dinleyelim isterseniz;

1. Anne Cevabı: Ne olsun okula gidiyorlar. Sen de gidince görürsün gününü! Orda öğretmenler var. Bakalım bana yaptığın gibi öğretmenine de şimarıklık yapabilecek misin? Evi dağıttığın gibi orayı da dağıtabilecek misin? Ne iyi olur, yaşın gelse de hemen gitsen, azıcık adam etseler seniiii... yürü yürü bakınıp durma etrafına, arabalar geliyo... çabuk ol...

2. Anne Cevabı: Okula gidiyorlar yavrum. Okumayı yazmayı öğreniyorlar. Hani sana geceleri hikaye okuyorum ya, işte okula gidince sen kendin okuyabileceksi. Artık tatlı kızımdan ben dinleyeceğim güzel masallar... ohhh... hımm bir de birrrsürü arkadaşın olacak! Onlarla oyunlar oynayacaksın. Öğretmenin sana bir sürü güzel bilgi öğretecek. Sen de eve gelince ödevlerini yaparken bana anlatırsın öğrendiği güzel bilgileri tamam mı? Ayy çok güzel olacak. Bak şimdiden meraklandım. Çok güzel çanta alırız sana kitaplarını koymak için, renk renk boyalar... ohh süperrr

Demek ki okula yapılacak esas hazırlık taa erken yaşlarda başlıyor. Okulu sevdiren, okulla ilgili güzel ve ilgi çekici cevaplar veren aileler bu görevi layıkıyla yerine getiriyor demektir. Oysa; "okula git de başım dinlensin" veya "benim sözümü dinlemiyorsun, git de seni bir güzel hizaya getirsin öğretmenin" edasıyla okul propagandası yapan aileler bu sınavı baştan kaybediyor.

Anne babalar genellikle kendi beklentilerini ve kendi ihtiyaçlarını çocuklarına aktarır.

Gelmek isteyip gelemediği her seviyede evladını görmek ister, olmak isteyip olamadığı her meslekte çocuğunu düşler. Dolayısıyla okula başlayan çocuğunun çalışıp başarılı olması için sabırsızlanır. Bir an önce okumalı, hemencecik her şeyi kavramalı, olabilecek en çalışkan seviyeye ulaşıp okul ve bölge birincilikleri kazanmalıdır. Oyuna, eğlenceye ayıracak zamanı yoktur! Okulun ilk gününden itibaren kafayı deftere/kitaba gömmek zorundadır...vs.

Bu duyguyla yola çıktığımızda bırakın çocuklara okulu ve dersi sevdirmeyi, kendi ellerimizle derslerden ve okuldan tiksinmelerine yardım ediyoruz maalesef. Sonra yine benzer yöntemlerle sevdirmenin yollarını arıyoruz.

"Bak sen inat ediyorsun ama... günde 200 soru çözsen, soru çözmenin ne kadar eğlenceli olduğunu anlayacaksın, sonra öyle çok alışacaksın ki soru çözmeye, kendiliğinden 300'e çıkaracaksın... hayır, ben bildiğim için söylüyorum. Ahmet Beylerin oğlu da aynen senin gibiymiş. Bir başlamış çalışmaya, şimdi masa başından kaldıramıyorlarmış..."

Şaka gibi değil mi...!

Ama gerçek...!

Temel disiplin kurallarını öğrenerek büyüyen, sosyal yaşam becerileri gelişmiş evlatlarımız için okula başlamayla ilgili sorun olmadığını biliyoruz. Sıkıntıyı, ilişki kalitesinde sorunlar olan aileler yaşıyor.

Evlatlarınızla, grup içi paylaşımlarını artırmaya yönelik oyunlar oynasanız, evde baş edebileceği sorumluluklar verseniz, okula gitmenin çok şeker bir durum olduğuna yönelik bilgileri tiyatral ve yaşamın içine yayılmış tarzda öğretseniz, okula gitmeyi niye sevmesin ki? Okula gitmeye başladığı ilk günler niye kabusa dönsün ki?

Çocukların korkup endişelenecekleri alt yapıyı oluşturuyoruz... ardından niye bunlar okula başlarken sorun çıkarıyorlar diye kızıyoruz... veya üzülüyoruz...

Bilmem yeterince anlatabildim mi?

Sevgiler...

Mehtap Kayaoğlu
(Psikolojik Danışman &Psikoterapist)