Gönderen Konu: Okumak  (Okunma sayısı 3937 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

zaman_1453

  • Ziyaretçi
Okumak
« : 18 Ağustos 2008, 01:27:52 »

Okumak

İlmine sınır ve engel olmayan, geceleri, gündüzleri, dağları, ovaları bizim istifademize sunan, yıldızlı semaları başımızda tutan, rüzgârları estiren, şimşekleri çaktıran, yağmurları döken, önümüze her çeşit nîmetleri seren ve bizi cihanın en mükemmel meyvesi olarak yaratan Yüce Allahımız’ın, son ve hak dîni olan İslâm, tek ifadeyle: “Okumak, öğrenmek ve buna göre yaşamak” dinidir.
   
Bu sebepledir ki, İslâm Dini’nin Hîra ufuklarında parlayan ilk emri “OKU” olmuştur. Evet, “OKU”, Rabbanî ilk emir!..

Yeryüzünde hiçbir din, İslâm dîni kadar okumaya, öğrenmeye ve kısaca ilme önem vermemiştir.

“Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir” buyuran Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’in, Medîne’de yaptırdığı ilk mescidin yanında bir de Eshab-ı Suffe ismiyle bir medrese açtırması, Bedir harbinde alınan esirleri, onar çocuğa okuma-yazma okutmak şartıyla serbest bırakması “OKU” emrinin en güzel tatbîkatları arasındadır.

İnsanlığı cehalet ve zulüm karanlıklarından ancak ilmin kurtaracağını bildiren ve:

“Hokka ile kaleme ve (kalem sahiplerinin) yazmakta oldukları şeylere yemin olsun.” buyuran Yüce Rabbimiz, ilme Allah’ın ismiyle başlanması gerektiğini kesin olarak emretmişlerdir. Şöyle ki:

“Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Ki O, kalemle yazı yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti.”

Her çeşit kötülük bilgisizlikten doğar. Bunun içindir ki, Kur’an-ı Kerim’in muhtelif âyetlerinde:

“Sakın cahillerden olma.”

“Cahillerden yüz çevir.” buyurulmaktadır.

Başka bir âyet-i kerimede ise:

“De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sahipleridir ki hakkıyla düşünürler.” buyurularak ilim sahibi ile ilim sahibi olmayanın eşit olamayacağı beyan edilmektedir. Zîra:

Hayatla ölüm arasında en sağlam köprü ilimle kurulur. Hak, hakikat, ahlâk, fazîlet ve îman ilimle bulunur. Allah korkusu ve sevgisine, Kur’an ve Peygamber yoluna ilimle erilir. İslâm’ın ulvî semasına ilimle çıkılır. Bu gerçeklere, Yüce Mevlâmız, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli âyetlerinde şöyle temas eder:

“Allah içinizden îman edenlerle ilme nail olanların derecelerini yükseltir.”

“Allah’tan kulları içinde ancak âlim olanlar korkar.”

“De ki: Ya Rab ilmimi artır.”

“İlimde yüksek pâyeye erenler ise; “Biz ona inandık, hepsi Rabbimiz katındadır.” derler. Salim akıllılardan başkası iyice düşünemez.”
   
   
Yukarıda zikredilen bu ilâhi beyanlar gösteriyor ki, nübüvvet mirası olan, ilim, hangi çeşit olursa olsun, îmanla sürekli bir barış halindedir. İlimle îman birbirinden ayrılamaz. Gerçek mânâda ilim, insanı inkâra değil, îmana götürür. Küfrü, azgınlığı değil, îmanı buldurur ve Yüce Allah’ın kudreti önünde secdelere vardırır.

Bu sebeple, gerçek mü’minler, ilimle îmanı hiçbir zaman birbirinden ayırmamışlardır. Îmanları ilimlerine, ilimleri îmanlarına ışık tutmuştur. Zaten, gerçek ilim sahipleri de, tarafsız bir ilmin, Allah’ın Dini’ni  tereddütsüz tasdik ettirdiğini açıkca görürler.

İlmin ışığı altında düşünerek, Allah’ın kitabına inanmayanları ise Yüce Rabbimiz, kör ve sağırlıkla vasıflandırır. Bir âyet-i kerîmede de ilimle ilimsizliğin mukayesesini şöyle yapar:

“Körle gören, karanlıkla nur, gölge ile sıcak bir olmaz. Dirilerle ölüler de bir olmaz.”

Tek ve mutlak yaratıcı olan Allahımız’ın kudretini daha iyi tanımak, O’nun büyüklüğü karşısında ilmen secdelere kapanmak, O’nun sayısız nîmetlerinden en güzel şekilde istifadeyi sağlamak için yapılan ilim tahsilinin, ne kadar önemli ve ne kadar şerefli bir vazife olduğunu, Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)’in şifa unsuru olan beyanlarından dinleyelim.

Allah’ın en sevgili kulu olan Allah Rasülü (S.A.V.) hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar:

“İlim Çin’de de olsa talep ediniz. Zîra ilim öğrenmek her müslümana farzdır.”

“İlim mü’minin kaybolmuş malıdır. Her nerede bulursa onu alır.”

“İlim (nafile olarak yapılan) ibadetten daha hayırlıdır.”

“İlim tahsili için sefere çıkan kimse evine dönünceye kadar Allah yolundadır.”

“Her kim ilim tahsili için bir yola çıkarsa, bu yüzden Allahü Teâla ona cennete giden yolu kolaylaştırır.”

“ Ancak iki şey gıpta edilmeye değer. Bunlar: Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda sarfeden kimse ile, Allah’ın kendisine vermiş olduğu ilim ve hikmetle hükmeden ve onu insanlara öğreten kimsedir.”

“Bir insan öldüğünde amelinin sevabı kesilir, amel defteri kapanır. Ancak:

1-Sadaka-i cariyesi (yani cami, okul, çeşme, hastahane gibi yaptığı hayırları,
   
2-İstifade edilen ilmî bir eseri,
   
3-Kendisine dua eden  hayırlı bir evlâdı olan kimsenin hayır defteri kapanmaz.”

“İki gününü birbirine eşit geçiren aldanmıştır.

Allah Rasülü (S.A.V.)’in şu mübarek duasıyla bitirelim ...   
“Allahım, faydasız ilimden, korkmayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul olmayan duadan sana sığınırım!”

« Son Düzenleme: 18 Ağustos 2008, 12:25:56 Gönderen: mystic »

Çevrimdışı ikra42

  • okur
  • *
  • İleti: 94
Ynt: okumak
« Yanıtla #1 : 18 Ağustos 2008, 09:27:32 »
Allah“ım, faydasız ilimden, korkmayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul olmayan duadan sana sığınırım!”amin amin amin..


Yeryüzünde hiçbir din, İslâm dîni kadar okumaya, öğrenmeye ve kısaca ilme önem vermemiştir.
  teşekkürler zaman_1453..çok güzel biryazı...