İmam-ı Birgivi’nin Zuhrü-l Müteehhilin eseri üzerine İbn-i Abidin’in yazdığı Menhel-ül Vahidin
احوال النساٴ
Musannif İmam-ı Birgivi Hz’leri Osmanlı ulemasındandır. İbn-i Abidin Hz’leri şerh-leri yazmıştır. Tarikat-ı Muhammediyye isimli kitabı da yazmıştır. 1521 tarihinde Balıke-sir’in Kebsüt kazasının Tekke köyünde doğmuş, 1573 tarihinde İzmir’in Ödemiş kazasının Birgivi köyünde vefat etmiştir.Babası da müderristir. Muhteşem Süleyman’ın oğlu 2. Sü-leyman’ın hocası olan Ataullah efendinin İzmir’in Ödemiş kazasında yaptığı medresede okumuş ve kitap yazmıştır.
باسم الله الرحمن الرحيم
Hamid erkekleri hanımlar üzerine kuvvetli kılan Hz. Allah içindir. Erkeklere hanımlara vaaz etmeyi, (yani sevaptan ve azabtan kalblerini yumuşatan şeyi hanımlara hatırlatmak ile emir olunmuşlardır.) edeplendirmeyi (yani öğretmek, Ebu Zeyt’ten rivayet olunan Muğrep isimli kitapta edep şöyle tarif edilmiştir. İnsanın faziletlerden elde edeceği her güzel ahlakın ismidir.) ve dini öğretmeyi emir etmiştir. Bu ibare iki şeye işaret eder.
1. Erkeklerin hakim olması خالدهم سيد القوم الحديث
2. Erkeklerin hanımlara dini öğretmesi ve edeplendirmesi
الرجال قوامون على النساء بما فضل الله بعضهم على بعض وبما انفقوا من اموالهمط فالصالحات فان
حافظات للغيب بما حفظ اللهط والتى تخافون نشوزهن فعظوهن واهجروهن فى المضاجع واضربوهن ج
فان اطعنكم فلا تبغوا عليهن سبيلط ان الله كان عليا كبيرا
(Nisa Suresi Ayet 34)
Salat ve selam rabbü-l aleminin habibi, onun âli ve hakkın kılavuzları, şer-ı şerifin metinlerinin koruyucuları olan ashabı üzerine olsun. Bundan sonra fakihler hanımlardan ve erkeklerden Allah’a ve son güne iman eden her kişiye ilmihalin farziyyeti üzerine ittifak ettiler.
Yani kendisine ihtiyaç olduğu vakit ihtiyaç olunan şeyin hükmünü bilmesinin farziyyeti hakkında ittifak etmişlerdir. Teterhaniyye sahibi ‘insanlar hangi ilin farz oldu-ğunda ihtilaf etti’ dedi. Teterhaniyye sahibi söylenenleri hikaye etti. Allah’ın kendisi ile kullarını mükellef kıldığı şeyi bilmektir. Mesela nsan gündüzün kuşluğuna ulaştığı zaman nazar ve istidlal ile Hz Allah’ı sıfatı ile bilmesi vacip olur. Manaları ile iki şehadet kelime-sini bilmesi vacip olur. Eğer öğlene kadar yaşarsa tahareti ve namaz ilmini bilmesi vacip olur. Eğer Ramazan’a kadar yaşarsa orucu bilmek vacip olur. Eğer mal kazanırsa zekat, gücü yeterde hac aylarına yetişirse hac ilmini bilmek vacip olur. İşte farz kılınan diğer ilimleri de derecelendirmek aynen böyledir.
Taife-i nisaya mahsus olan demleri bilmek hanımlar, zevçler ve evliya üzerine vaciptir.Hanımlara demin hükümlerini bilmesi, zevçlere de eğer bilirse bu demin hükümlerinden hanımının ihtiyaç duyduğu şeyi hanımına öğretmesi vacip olur. Eğer bilmiyorsa hanımının çıkmasına izin verir. İzin vermiyorsa mer’e izin almadan çıkar.
Lakin nisaya mahsus demleri bilmek bizim zamanımızda terk edilmiş oldu. Sanki hiç mevcut olmamış gibi oldu. Hayız, nifas ve İSTİHAZE arasını tefrik edemiyorlar. Demlerden ve tuhurlardan sahih ve fasıd olan arasını tefrik edemiyorlar. Sen onlardan en alim olanını insanlar arasında meşhur olan metinler ile iktifa ediyor görürsün. Kuduri, Kenz, Vigaye gibi. Demin meselelerinin çoğu bu kitaplarda yoktur. Bu meselelerin kendisinde bulunduğu mebsud kitaplara ancak pek azı sahip olabiliyor. Bu kitaplara malik olanların çoğu mutâlâ etmekten aciz ve cehalet hastalığı ile hastadırlar. Mebsud kitapların nüshalarının çoğu bu kitapların hayız babında vardır. Uzun zamandan beri onlarla meşgul olunmadığı için tahrif ve tebdil edilmiştir. Halbuki hayız meselelerinde çokluk, zorluk ve ihtilaflar vardır. Anlaşıldığı gibi meşayihın ihtilafında ve tashihinde de pek çok ihtilaflar vardır.
Bahr isimli kitapta da şu şekilde denilmiştir. Hayız babı babların incesinden ve ka-palısındandır. Özellikle âdetini unutmuş hanım ve bunun teferruatı bahsi. Bundan dolayı muhakkikler bu bahse itina göstermiş, Muhammed Rahimehullah tek başına müstekıl bir kitap yazmıştır. Bu meseleleri bilmek taharet, namaz, Kur’an’ı Kerim okumak, oruç, iğtikaf, hac, buluğ, vati, talak, ıddet, istibra gibi hükümlerden sayılamayacak şeyler bunun üzerine tertip ettiği için mühimlerin en büyüklerindendir. Bu bahis vaciplerin en büyü-ğünden olmuştur. Çünkü bir ilmi bilmenin menzilsinin büyüklüğü onu bilmemenin zararı-nın menzilesi hesabı iledir. Hayız meselelerine cahil olmanın zararı başkasına cahil olma-nın zararından daha şiddetlidir. İtina ile öğrenmek vaciptir. Eğer bu hususta söz uzasa bile bu ilmi öğrenen kişi onu intizar eder. Ehli betâletin kötü görmesine bakılmaz.
Bana ahirette azık olsun diye hılaflarını ve mühim olmayan bahisleri zikretmekten hâlî, lazım olan meseleleri toplayan, kısa, akvâ, esah, fetvası ihtiyar olunan, anlaşılması kolay bir risale yazmayı istedim. Ey şu risaleye bakan kişi! Azim olan Hz Allah’ın hakkı için bu risalede sadece meşhur kitapların bazısına nazaran muhalefetleri görmekle beni hataya nisbet ettirmekte acele etme. Mümkündür ki teyzenin kız kardeşinin oğlunu hata ettirmiş olursun. Sen helâk vadisinde helâk olanlardan olursun. Çünkü ben ömrümün yarısını bu hayız babını öğrenmeye, ezberlemeye sarf ettim. Hatta Hz Allah’ın fazlı ile kabuk ile öz, kuvvetli ile zayıf, sağlam ile hastalıklı, iyi ile alçak arasını tefrik ettim. Muteber tercih sebepleri ile fakihlerin sözleri, imamların ihtiyarından tercih olunan şeyi tercih ettim. Gözünü iki defa çevir. Bu itabı iki defa düşün. Furuğ, usul, menkul ve mağkul kavillerle bu kitabı arz et. Benim yazdıklarımın hakikatini göreceksin. Bu yazdıklarımın doğruluğu senin için zuhur edecektir. Sen döneceksin. Ümit ediyorum ki sen diyeceksin
الحمد لله الذى ىهدانا لهذا وما كنا لنتدى لو لا ان هداناالله
Biz tevfik Allah’tandır, her incelik ondandır. Bu risale bir mukaddime ve yedi fasıl üzerine tertip olunmuştur. Mukaddime iki nev-ıdir. Evvelki nev-ı kullanılacak lafızların tefsiri hakkındadır.
Taife-i Nisa’ya mahsus olan demler üçtür. Hayız, nifas, istihaze
HAYIZ: Doğum olmadan velevki hükmen olsun, ferci dahilîden çıkan, rahimden sadır olan demdir.
Kâmus isimli kitapta rahim çocuğun bitme evidir. Çocuk rahmi mağdütte ayak üze-rinedir. Başı yukardadır. Annenin kanı göbeğinden ona verilir. Ağzından değil! Çünkü ağız zikreder. Fakat doğum vakti gelince, hılkati tamamlanınca, ilham-ı ilahi takla atar. Buna müstekîmen doğum denir. Ters olarak doğarsa menkûsen doğum denir.
Rahim kelimesi ile istihaze’dan ihtiraz etti. Çünkü istihaze rahimden çatlayan da-mar kanı , burun kanı, yara kanı ve dübürden çıkan kandır. Bunlar hayız değildir. Lakin Hulâsa isimli kitapta olduğu gibi zevcin ona gelmemesi ve kesilme anında gusül etmesi daha güzeldir. Yakında bunun bahsi gelecektir. Ama 9 yaşını tamamlamayan çocuğun gördüğü demden ve doğumdan önce nüfesânın gördüğü demden ihtiraz etti. Bu ikisi rahimden değildir. Bunlar istihazedır.
Rahimden murâd; tavşan, sırtlan ve yarasadan ihtiraz için hanımın rahmidir. Hayvanâttan bunların harici hayız görmez dediler. Hünsa-ı müşkilin gördüğü demden ihtiraz etti. Zahiriyye isimli kitapta yazıldı ki; hünsa-ı müşkilden dem ve meni çıktığı zaman iğtibar meniyedir, deme değil! Söz bitti. Sanki Zahiriyye sahibi şöyle söyledi; Muhakkak meni demin hilafınadır, başkasına benzemez. Çünkü muhakkak dem istihazeya benzer.
Ferci dahiliden çıkan; ferç ikidir.
Ferci dahilî: Hayız halinde demin çıktığı yerdir.
Ferci Zâhirî: Hayız deminin çıktığı zâhiran görüldüğü yerdir.
Ferci dâhiliye nüzülünü hissetmiş olsa, ferci dahiliden çıkmasa, zâhirî rivayette hayız değildir. Fetva böyledir. Ramazan-ı Şerif’de güneş batmadan önce demin ferci dahi-liye indiğini hissederse, iftardan sonra çıkarsa, İmam-ı Muhammed’e göre o günün orucunu kaza eder. Şeyhayn’a göre etmez.
Velevki hükmen olsun; araya giren tuhur ve hâlis beyazın dışındaki renkler dahil olması içindir.
Doğum olmadan; doğumdan sonra kadının gördüğü nifas deminden ihtiraz içindir. Muhakkak muhtar olan, âyise nisap miktarı dem gördüğü zaman , hayız olur. Sim-siyah kıpkırmızı gibi hâlis demi gördüğü zaman, yakında geleceği gibi, bu tarife dahildir. Hayız olmayan demi gördüğü zaman istihaze olur. Bu rahim kaydıyla hariçtir.
ÂYİSE: Ümitsizlik yaşı yani 40 yaşıdır. 40’dan önce olmaz. 50 ve 60’da olabilir. İklime göre değişir.
DEM-İ HAKÎKÎ: Simsiyah veya kırmızı olandır.
DEM-İ HÜKMÎ: Bulanık, yeşil, toprak rengi gibi olanlardır.
HAYIZIN SEBEBİ: Nehyedilen olan ağaçtan yediği için Allah-ü Teâlâ Havva valide-mizi mübtelâ etmiştir. Pek çok günahlara kefarettir. Adem oğullarına yazılmıştır.
HAYIZIN RUKNÜ: Demin rahimden çıkmasıdır.
HAYIZIN ŞARTI: Velevki hükmen olsun (istihaze) tuhur devresi nisabını evvela geç-mesi sonra demin nisabından noksan olmamasıdır. Hayız nisabı 3, tuhur nisabı 10 gündür.
NOT: Tuhur uzayıp 2 ay, 5 ay, 1 sene, 2 sene, 5, 10 sene olabilir. Bu hanıma mürteddet-i tuhur denir.
Hayız günlerinde gelen demin miktarı 7 ile 77 gram arasındadır. Ortası 25 veya 50 gramdır.
Hayız ve nifas hanımlarda vücup ve eda ehliyetini kaldırmaz. Hayız da olsa sadece o esnada düşer. Yoksa vücup sakıt olmaz.
Hayızın bir zamanı, bir mekanı, birde adedi vardır. Zaman ve mekan ayın başında mı sonunda mı olduğudur. Adedi 3 gün mü, 5 gün mü ne kadar olduğudur.
Mesela; bir hanım her ayın başından 10 gün hayız görüyordu. Şevval’de 10 gün oldu. Ramazan’ın sonunda 1 gün dem gördü. O bir gün dem-i fâsıd yani istihazedır. Veya her ay başında 10 gün görüyordu. 11. Gün de gördü. O 11.gün istihazedır.
NİFAS: Yine böylece, 6 aydan azında kendisinden önce çocuk olmayan, çocuğun ekserisinin çıkması akabinde, velevki hükmen olsun ferci dahilîden çıkan, rahimden sadır olan demdir.
Karnını yarmakla doğum yapmış olsa, mer’e yara sahibidir. İddet ve benzerlerinin bitmesinden çocuğun ahkâmı onun için sabit olsa da musannif bunlardan ihtiraz etmiştir. Ancak rahimden demi attığı ve ferci dahiliden çıktığı zaman Bahr ve Nehr isimli kitaplarda geçtiği ve yakında geleceği üzere nifasdır. Hükmen kaydı ile tuhru mütehayyil ve halis beyazın harici dahildir.
Çocuğun ekserisinin çıkması akabinde; velevki parça parça olsun. Eğer mukte-dir olursa abdest alır veya teyemmüm eder. Îma ile namaz kılar.
Müstekîmen doğumda iğtibar göğsedir. Göğsüne kadar çıkarsa çocuğun ekserisi çıkmış olur. Menkûsen doğumda iğtibar göbeğedir.
6 aydan azında kendisinden önce çocuk olmayan; ikizlerden ikincisinden ihtiraz etti. Esah kavilde muhakkak bu nifas olmaz. Yalnız birinci çocukta nifasdır. İkisi arasında 6 ay olduğu zaman ikisinden her birinde nifas vardır.
İSTİHÂZE : Dem-i fasıd isimlendirilir. Velevki hükmen olsun rahimden değil de ferci dahilîden çıkan demdir. Alameti kendisi için koku olmamasıdır. Hayız deminin kokusu çirkindir.
DEM-İ SAHİH: Hayızda 3 günden az, 10 günden fazla, nifasda 40 günden fazla olmayan demdir.
TUHRU MUTLAK: Kendisinde hayız ve nifas olmayan tuhurdur.
Bir kimsenin 2 hayız arasında hiç dem görmeden geçirdiği 15 gündür.
TUHRU SAHİH: İki sahih dem arasında olup, kendisine dem karışmayan, 15 günden az olmayan tuhurdur.
15 günden az olmayan; 15 gün veya daha fazlası iledir. Çünkü bundan azı tuhru fasıddır. Dem-i mütevâlî gibidir. (Bahsi yakında gelecek)
Kendisine dem karışmayan; Asla ne ayın başında, ne ortasında, ne de sonunda dem olmayacaktır. 15 olsa lakin dem karışsa tuhru fasıd olur. Yeni başlayan birisi 11 gün dem, 15 gün tuhur görse, sonra dem devam etse, buradaki dem 10 gün üzerine zait olduğu için fasıddır. 15 tamamlandığı için görünüşte tuhru sahihdir. Lakin manen fâsıddır. Çünkü 11. Gün namaz kılar. O gün tuhur cümlesindendir. Tahkik tuhur evvelindeki deme karıştı . Tuhuru fasıddır. Fakat 2. Nevıde de geçtiği gibi âdet tuhru fasıd ile fasıd olmaz.
Mübtedi-e yani yeni dem gören kişi 11 gün dem görmüş. Dem-i fasıddır. 15 gün tuhur gördü. Zâhiran tuhru sahihtir. 11. Günde namaz kıldığı için manen tuhru fasıddır. Onun tuhru 15 gün olarak sabit olmaz. Değişebilir.
2 sahih dem arasında olan; iki istihaze arasındaki tuhurdan, bir hayız ve bir istihaze arasındaki tuhurdan, bir nifas ve bir istihaze arasındaki tuhurdan, bir nifasın iki tarafında olan tuhurdan ihtiraz etti. Bunlar âyisenin iki istihaze arasında tuhru tâm gör-mesi gibidir. Veya hâiz veya nüfesâ olup, sonra sinni iyâsa baliğ olmasından sonra istihaze demi görmesi gibidir. Sonuncu misal açıktır. Hepsinde tuhur fâsıddır. Çünkü her ne kadar 15 günden noksan olsa da 2 demi sahih arasında vâki olmamıştır.
TUHRU FÂSID : Tuhru sahihin tarifinde zikrolunan şeylerden birine muhâlif olan ve nifasda 40 gün arasına mutlak olarak giren tuhurdur.
Tuhur iki dem-i sahiha arasında vaki olmadığı ve iki tarafdan birinde dem olduğu için tuhru fâsıddır. Tarifdeki mutlaktan murat ister az, ister çok olsun. Ebu Hanife r.a. ve Hulâsa isimli kitapta fetva böyledir. İmâmeyn tuhru mütehayyil 15 günden çok olduğu zaman iki dem arasını fasıl eder. Eğer mümkün olursa evvelkisi nifas, ikincisi hayız kılınır. Muhîd isimli kitapta da böyledir. Yani müddet tamam olduğu için mümkün olursa ikincisi hayız kılınır.
TUHRU TÂM: 15 gün ve daha fazla olan tuhurdur.
TUHRU NÂKIS: 15 günden noksan olan tuhurdur.
MUĞTÂDE: Kendisinden demi sahih ve tuhru sahih veya ikisinden biri sebkat eden kimsedir.
Demi sahih ve tuhru sahih sebkat eden; baliğ olup 3 gün dem, 15 gün tuhur görse, dem istimrar ettiği zaman, onun için istimrar zamanında âdeti vardır.
İkisinden biri sebkat eden; mesela 5 gün dem, 14 gün tuhur görse, sonra dem devam etse, onun hayzı istimrarın evvelinden 5 gündür. Çünkü demi sahihtir. Tuhru fasıd gördüğü için onun tuhru ayın geriye kalanıdır. O tuhru fâsıd ile muğtâde olmaz. İstimrar günlerinin adetini nasb etmeye salih olmaz. Veya bunun aksi olsa yani 11 gün dem, 15 gün tuhur görse, sonra dem devam etse, buradaki tuhur zahiran sahihtir. Fakat demi fasıd ile fasıd olduğu için bununla adet sabit olmaz. Bu ikisinin hükmü müstehaza olarak baliğ olan kimsenin hükmü gibidir. Onun hayızı istimrarın evvelinden 10 gün, tuhru 20 gündür. Bu Muhyit’te olduğu gibi sahih kavildir. Onun tuhru 16 gündür denildi.
MÜBTEDİ-E: Hayız ve nifasın evvelinde olan kimsedir.
MUDİLLE: Dâlle ve mütehayyira da isimlendirilir. Fakihi hayrette bıraktığı için mütehayyira denilmiştir. Âdetini unutan kimsedir. Hayız ve nifasda adet ve mekanını unutan.
Mukaddimenin 2. Nevısi usul ve kavâid-i külliyedir.
Hayızın en azı 3 gündür. Ben 3 gün 3 gece ile 72 saati murat ediyorum. Mesela bir hanım Pazar günü güneşin doğması esnasında bir an dem görse, sonra Çarşamba günü fecrin tuluğuna kadar kesilip, güneşin doğmasının önceciğinden dem görse, güneş doğduğu anda kesilse, Pazar günü güneşin doğumundan, Çarşamba günü güneşin doğumuna kadar dem istimrar etse o kimse hayız olur. Çarşamba günü güneş doğmadan az bir zaman önce dem kesilse, dem Çarşamba gününe birleşmemiş olsa, sonra 15 gün tamamlanıncaya kadar dem görmese hayız olmaz.
Hayızın ekserisi 10 gün yani 240 saattir. Nifasın en azı için hudut yoktur. Hatta valide olup, dem kesilse gusleder ve namaz kılar. Nifasın ekserisi 40 gündür.
İki hayız peşpeşe gelmez. İki nifas da böyledir. Nifas ve hayız peşpeşe gelmez. Bunların arasını ayıran bir tuhru tâm lazımdır. İki nifas arasında tuhrun en azı 6 aydır. Bu ikisinin haricinde tuhrun en azı 15 gündür.
Tuhtu tâmı kaplayan iki dem nisaba ulaşıp, bir mâni engellemezse 2’si ha-yızdır. Yani 3 gün dem, 15 gün tuhur, 3 gün dem görse, o demler hayız, tuhur da tuhru tâmdır. Eğer bir mâni engellerse o demler istihaze veya nifasdır. Mesela hamile bir hanım 3 gün dem gördü.15 gün sonra doğum yapıp dem gördü. Bu gördüğü dem nifas demi-dir. O üç gün ise istihazedır. NOT: Eğer bir hanım 20 gün nifas demi görür, 5 gün dem kesilir, sonra da 5 gün tekrar gelirse, 40 gün dolmadığı için tamamı nifasdır.
Şu bir tembihtir. Tuhru nakıs demi mütevalî (devam eden dem) gibidir. Mutlak olarak iki dem arasını ayırmaz. Mesela adeti 7 gün olan bir hanım 1 gün dem, 5 gün tuhur, 1 gün dem görse, o 5 gün tuhru tâm değildir. O birer gün olan demler ayrı ayrı hayız olmaz. Tuhur olarak geçirdiği 5 gün ile beraber toplam 7 gün beraberce bir hayızdır. Mübtedi-e 1 gün dem, 14 gün tuhur, 1 gün dem görse evvelki 10 gün hayızdır. Muğtâde adet günlerinden evvel 1 gün dem, 10 gün tuhur, 1 gün dem görse, eğer 10 gün adeti ise tuhrun 10 günü hayızdır. Eğer adeti değilse adetine reddolunur. Mesela her ayın başından 10 gün dem gören bir hanım bir defasında diğer ayın sonunda 1 gün dem görse, kendi adeti olan günlerde dem görmeyip, 11. Gün dem görse dem gördüğü günler istihaze, dem görmediği adeti olan 10 gün hayızdır. Bunların bahisleri İnşAllah-ü Teala yakında gelecektir.Nifasda tuhru fasıd yine böyledir. Doğumdan sonra dem kesilse, 40 günün sonunda dem görse tamamı nifasdır.
Tuhrun en fazlası için bir hudut yoktur. Ancak adet nasbettiğinde hudut vardır. Bunların bahisleri İnşAllah-ü Teala yakında gelecektir. Hayız ve nifasda adet eğer demi sahih ve tuhru sahih iseler, dem ve tuhur cihetinden bir kere ile sabit olur. Yani bir kere 3 gün dem, 15 gün tuhur gören bir hanımın hayzı artık 3’e 15’dir. Bu onun adeti mağrûfesidir. Bir kere ile hayız sabit olmuştur. Yine böylece adet zamanında dem görmemesi veya adet zamanından önce dem görmesi ile zaman cihetinden intikal eder. Mesela her ayın başından 5 gün dem gören bir hanım, bir keresinde ayın başından 5 gün değil de sonraki 5 gün dem görse artık onun adeti intikal etmiştir. Yani adeti ayın başından 5 gün değil de 6’sından 11’ine kadardır.
Tuhru sahih veya demi sahih olarak adetine zıt olanı görse (Adeti 5 gün hayız, 15 gün tuhur olsa, adet günlerinde 3 gün dem, 25 gün tuhur veya 5 gün dem, 23 gün tuhur görse) veya 10 günü geçen demi fasıd görse, adetin bazısında nisab bazısında tuhru sahih vaki olsa adet cihetinden intikal eder. Bunun misali; adeti ayın başından 5 gün olan hanım, bundan önce 7 gün dem görse, 4 gün evvelinde görse, kesilse, o dem demi fasıddır. Çünkü 10 günü geçmiştir. Adet günlerinin bazısında hayızın nisabı demi fasıddan vaki olur. Kalan bazısı ve 5. gün tuhru sahihten vaki olur. Yani adeti ayın başından 5 gün olan bir hanım adetinden önce 7 gün dem gördü. Sonra 11’e kadar dem devam etti. Yani kendi adeti olan 5 günden 4 gün de dahil olmak üzere toplam 11 gün dem gördü. Bu adet nasbetmeye salih değildir. Zira 11 gün boyunca dem görmüştür. Bu dem demi fasıddır. Kendi adet günlerinden olan 4 gün dem nisaba baliğ olduğu için hayızdır. 5. Gün tuhurdur. Bu hanımın adeti 5 günden 4 güne intikal etmiştir. Baştaki 7 gün ise istihazedır.
Amma fasıllar 6’dır.
1.FASIL
[/size]Evvelki fasıl dimâ-ı selâsenin (hayız, nifas, istihaze) sübütünün başlangıcı , bitişi ve kürsüf (pamuk) hakkındanır.
Evvelkisi yani sübütünün başlangıcı ferci dahiliden çıkması veya bevl ve gâita gibi fercin kenarına muhâzî olmasıyla demin zuhuru anındadır. İhlîl, (racülün uzvu) dübür ve fercden zuhur eden herşey, kenarına musavî olmakla, mutlak olarak (az veya çok olsun) abdest bozulur. 9 veya 9 yaşından fazla olan mer’e’den demi sahih olursa, bunun ile hayız ve nifas sabit olur. Demin nüzülü başlangıçta his olunursa, mahreç kenarına zuhur etmezse veya çıkması bağlamak veya pamuk koymak ile men olunursa, onun için hüküm yoktur. Evvela zuhur ettikten sonra men olunursa hayız, nifas ve bakisidir. İstihaze böyle değildir. Mesela eli kesildi. Demi gördükten sonra yara bandı bağlasa istiaza hükmü devam etmez.
Sebileynin gayrısında zuhur ve muhâzât için abdestin bozulmasında hüküm yoktur. Belki gusülde temizlenmesi vacip olan yere çıkması ve akması lazımdır. Sülük veya büyük kene emmiş olsa yine böyledir. Yani gusülde vacip olan burnu kemiğine kadar yıkamaktır. Burun kanasa, hissetse ama çıkmasa vacip olan uzvu geçmediği için abdesti bozulmaz.
Akan yer akmaktan men olunsa istihaze gibi özür müntefi olur. Nifasta de-min sübütünün ibtidası hayızda geçen şey ile veledin çoğunun çıkması lazımdır. Nüfesâ olup, dem görmese, dem yaşlılığından velet ayrılmadığı için o hanım gusleder. Velet fercin gayrısından çıkar, fercden de dem çıkarsa nifastır. Eger ferçten dem çıkmazsa nifas değildir.
Düşük; eğer saç ve tırnak, el, ayak gibi yaratılışının bazısı belirmiş olsa o velettir. İskat; kürtaj, ilaç, ağır kaldırarak kasten çocuğu düşürmektir. Eğer hılkatinin bazısı belirmemişse velet değildir. Lakin demden görmüş olduğu şey, eğer nisaba baliğ olur ve kendisini bir tuhru tâm geçerse hayızdır. Nisap ve tuhru tâm olmazsa, istihazedır. Eğer hanım 2 veya daha fazla çocuk doğurursa, 2 çocuğun arasında 6 aydan daha az olursa, sadece evvelki çocuğunki nifastır.
Hayızın bitmesi hanımın sinni iyâsa baliğ olması iledir. Hayızda sinni iyâs 55 yaşıdır. Eğer 55 yaşından sonra nisap miktarı hayız demi görürse hayızdır. Eğer hâlis beyazı görmezse istihazedır. Velevki 3 günden fazla olsun. Âyisenin haricinde renklerden halis beyazın harici dem hükmündedir.
Renkte muğteber olunan şey pamuk kaldırıldığı zamanadır. Ondan sonraki değişikliğe iğribar olunmaz. Bir çocuk dünyaya geldiği zaman kemikleri yoktur. Havanın teması ile sertleşir. Tavuğun yumurtası da evvela yumuşaktır. Havanın teması ile sertleşir. Aynen bu gibi deminde geldiğindeki rengine bakılır. Kuruduktan sonraki haline iğtibar olunmaz.
Amma kürsüf; yalnız hayız halinde bakire için, mutlak olarak dul için sünnettir. Hanımların sıhhatlerini muhafaza etmeleri farzdır. Buda ziyasını güneşten alan şeyler ile olur. Buda pamuktur. Kürsüfü misk ve benzerleri ile kokulamak sünnet kılındı. Dem kokusunu kesmek için. Ferci dahiliye kürsüf koymak mekruhtur. Bir nebzede olsa nikah eli vardır. Vati yapmış hükmündedir.
Hâiz veya nüfesa olduğu halde gecede kürsüf koyarsa, sabahleyin bakar, kürsüf üzerinde halis beyazı görürse, koyduğu zamandan itibaren hanımın tahareti ile hükmolunur. Hanım üzerine yatsı namazının kazası vaciptir. Temiz olarak koymuş olup, kürsüf üzerinde demi görürse, gördüğü zamandan itibaren hayızdır.
Bundan sonra kürsüf ya ferci hariciye, ya ferci dahiliye konur. Evvelkisi yani ferci haricide kürsüfden bir şey ıslanırsa, hayız sabit olur. Müstehazada abdestin hükmü sabit olur. İkincisinde yani ferci dahilide iç tarafı ıslanır, ferci dahilinin kenarını hizalayan yere geçmezse, hiçbir şey sabit olmaz. Ancak kürsüfün çıkarılmış olması müstesna. Islaklık geçerse hüküm sabit olur.
Kürsüfün tamamı ferci dahilide olur ve tamamı ıslanırsa, kürsüf ferci dahilinin kenarından ayrılırsa hüküm yoktur. Eğer ferci dahilinin kenarından çıkarsa dem çıkmıştır. Zekerde hüküm yine böyledir. Bunların hepsi evvelki fasılda geçen şeylerden anlaşılır. [/color]