Gönderen Konu: Ölüm anı...  (Okunma sayısı 9862 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Ölüm anı...
« : 11 Nisan 2007, 20:51:10 »

İmâm Gazâlî hazretlerinden:
"Ölüm döşeğinde yatan hasta için sevimli olan; yüzünde bir ağırlık ve çirkinlik olmamak, sâkin ve huzur içinde bulunmak, diliyle bolca şehâdet getirmek ve kalbinden Allah Teâlâ'ya hüsn-i zan etmektir.

Nitekim Resûlü Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur
"Ölüyü üç şeyde mürâkabe edin: alnı terlediği, gözleri yaşardığı ve dudakları kuruduğu vakit, bu, kendisine inen, Allah Teâlâ'nın bir rahmetidir. Boğazı sıkılmış gibi horlar, yüzü kızarır, dudakları kurur ve yağlanırsa, bu da Allah Teâlâ'nın kendisine inen bir azabıdır." (Tirmizî)

Diliyle Kelime-i Şehâdet getirmesi hayır alâmetidir Çünkü Ebû Saîdi'l-Hudrî (r.a.)'nin rivâyetinde, Resûl-i Ekrem (s.a.v.), "Ölülerinize Şehâdet Kelimesini telkin edin; zira o Şehâdet, geçmiş günahları yok eder" buyurmuştur.

Hüsn-i zanna gelince; bu da o zaman için mûstehaptır.

Zira Resûl-i Ekrem (s.a.v.), "Allah Teâlâ buyurur ki: Ben kulumun zannı üzereyim; beni dilediği gibi düşünsün" (Beyhakî) demişlerdir.

Yani o anda kişi, günahlarından korkmakla beraber, Allah Teâlâ'nın rahmetinin genişliğini düşünerek, daima ümitvâr olmalıdır." (İhyâu Ulûmiddîn)

İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Çevrimdışı Ahi

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 923
  • Bugün Allah (c.c) için ne yaptın?
Ölüm anı...
« Yanıtla #1 : 12 Nisan 2007, 17:07:09 »
Allah (c.c) sonumuzu hayr eylesin kardeşim.
Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Ölüm anı...
« Yanıtla #2 : 12 Nisan 2007, 17:44:22 »
Ölümü tefekkür etmek
>Mutlaka bir cenazeye gitmişinizdir.
>Ve o cenazede tabut ve tabutun üstünde bir yeşil örtü görmüşünüzdür.
>O yeşil örtünün üzerinde sırma ile yazılı bir ayet vardır.
>Kuran kesinlikle "öleceksiniz" demez, ölümü "tadacaksınız der; kişi ölümü
>tattığı anda ölmüş olduğunu fark etmez.
>Kişi kendi bedenini yıkayanı ve çevresindekileri görür, bilir,tanır.
>Kendi cenaze namazını kılanları, tabutun içinde ve üstü örtülü olmasına
>rağmen görür, bilir ve tanır.
>Mezardan uzaklaşanların ayak seslerini işitir. Sonra kabrin çindeyken iki
>melek gelir.
>Münker, Nekir adlarıyla, maruf.
>Ve ona bazı sualler sorar.
>O suallerinde cevabını verir.Bir yerde bir koltukta oturuyorsunuz,
>çevrenizde de insanlar var.
>O anda elinizi kaldırmak istiyorsunuz, kaldıramıyorsunuz.
>Bir şey söylemek istiyorsunuz sesiniz çıkmıyor, bir anda paniğe
>düşüyorsunuz.
>Dikkat edin.
>Aklınız, şuurunuz, idrakiniz, bütün duyularınız yerinde, dışarıda olup
>bitenleri görüyorsunuz.
>Fakat beden bir anda yığılıp kalmış. "Ölülerinizin yanında haykırıp,
>bağırıp, çağırmayın onlara eziyet edersiniz"
>Çünkü; o zaten ölü değil!!
>Derken alıyorlar bedeni koltuğun üstüne uzatıyorlar, törelerine göre
>getirip üstüne bir bıçak, bir çatal bir şeyler koyuyorlar.
>Siz orda çevrenizde ağlaşanları seyredip duruyorsunuz.
>Sonra alıyorlar sizi, götürüyorlar bir hamama sıcak bir yere, üstünüze
>suları döküyorlar, sizi evirip çeviriyorlar, siz ne kadar uğraşırsanız
>uğraşın, dışarıyla iletişim kurmaya
>"Ben yaşıyorum!" demeye diyemiyorsunuz.
>Ama sizi yıkayanları görüyorsunuz, biliyorsunuz, tanıyorsunuz.
>Tanıyorsunuz ama maddi dünyasıyla bağınız kopmuş.
>Param diyorsunuz, işim diyorsunuz, koltuğum diyorsunuz, anam, karım,
>çocuğum diyorsunuz hiç!
>Bunların hiçbiri size ulaşamıyor. Ve bunlara dokunamıyorsunuz.
>Ölümü tatma anındaki olayların bazı ana noktalarını vurgular.
>Öyleyse ölüm denen olayın ne olduğunu bir an için hatırlayalım.
>Şöyle anlatayım size ölümü;
>Daha sonra sizi alıyorlar beyaz bir kefene sarıyorlar, tahta bir sandığın
>içine koyuyorlar, üstünüzü kapatıyorlar ama o tahta sizin görüşünüze mani
>olmuyor, dışarıda olanları seyrediyorsunuz.
>Gözleri yaşlı, hüzünlü insanları görüyorsunuz.
>Sonra götürüyorlar bir musalla taşına koyuyorlar.
>Hüzünlü an, çevrenizde ağlıyorlar, haykırıyorlar.
>Gözü yaşlı karınız, kocanız, çocuğunuz, ananız, babanız, arkadaşlarınız,
>sevdikleriniz...
>Ve siz bunları da seyrediyorsunuz...
>Sonra sizi alıyorlar bir mezarın yanına getiriyorlar.
>Koyuyorlar toprağın üzerine, mezar kazılıyor çevrenizde hüzünlü
>insanları görebiliyorsun.
>İşte o anda hayatınızın en büyük paniği başlıyor. Yaşamınızın en
>büyük paniğini o anda yaşıyorsunuz.
>Çünkü aklınız, şuurunuz, idrakiniz, bütün duygularınız sizinle
>beraber, yani siz o anda yaşıyorsunuz, fakat bedeni içinde bir
>örtüde ve o mezarın içine konacağınızı, üstünüze toprağın
>atılacağını, ve orada hapis kalacağınızı, görüp hissediyorsunuz.

>Hz. Ömer(r.a) soruyor; Ya ResulAllah! Ben mezara konduğum zaman şu
>andaki aklım, idrakim, duygularım, şuurum, aynen muhafaza olacak mı?
>Evet, Ya Ömer! Aynen şu andaki aklın, idrakin, duygularınla var olacaksın.
>Evet. Kişi o mezara gömülme anında hayatının en büyükpaniğini yaşıyor.
>Diri diri toprağa gömülüyor Ve sizi en sevdiklerinizin elleriyle
>toprağa alıp o mezarın içine koyuyorlar, üstünüze toprağı atmaya
>başlıyorlar.
>Tahtalar konuluyor veya beton taşlar konuluyor, dışarıyla ilginiz
>kesiliyor.
>Ama dışarıdaki sesleri duyuyorsunuz, toprağın içinde canlı canlı hapis
>kaldığınızı hissediyorsunuz.
>Evet bedende bir olay yok o ana kadar ama, siz o toprağın içinde
>canlı canlı hapissiniz.
>Bağırmak, haykırmak istiyorsunuz;
>Beni buraya bırakmayın! beni buraya koymayın!, ben yaşıyorum!, canlıyım!,
>diriyim! Ben de sizin kadar şuurluyum!
>AMA ILETİŞİM YOK!
>Bunlara ulaşamıyorsunuz ve sizi oraya bırakıyorlar,
>üstünüze toprağı kapatıyorlar, ışık kayboluyor, kapkaranlık bir mezarın
>içinde tek başınasınız...
>Peygamberimiz(s.a.s) ş öyle diyor:" Kişi kabre konduğu zaman o panik içinde
>öyle bir haykırışla
>haykırır ki; feryadı arşa kadar yükselir. Fakat ne yazık ki insan kulağı o
>haykırışı işitemez."
>İşte o panik anında düşünüyorsunuz ki, size dünyada iken söylenen;
>ölmek yok!
>Hayat devam ediyor!
>Öbür hayata kendini hazırlamazsan pişman olursun! İkazları gelmişti,
>ulaşmıştı fakat bunları kaa'le almamıştın. Artık mezardan geri dönüş yok.
>Bitiyor, her şey son buluyor.
>Ve orada gerçekten iki melek geliyor, size bazı sualler soruyor.
>Siz o panik halinizle ne derece cevap verebiliyorsunuz, size ait olan bir
>olay..
>Sonra aradan zaman geçiyor, mezarın içinde yılan, çıyan, köstebek, fare
>kenarlardan çıkıyor geliyor sizin kaşınızı, gözünüzü, yanağınızı, ağzınızı,
>burnunuzu, karnınızı, bağırsaklarınızı yemeye başlıyor.
>Ve siz mezarda kendi yenişi, bu hayvanlar tarafından parçalanışınızı
>seyrediyorsunuz, hissediyorsunuz.
>Evet, fiziki bedeninize olan fiziksel bir azap size ulaşmıyor ama kendinizi
>kâbus görür şekilde düşünün, rüyada, yatakta...
>Rüyanızda size gelen baskıları, birtakım hayvanların size verdiği zararı
>veya bir uçurumdan düşüşünüzü bir bıçağın sizi kesişini, boğulmanızı,
>göğsünüze birinin oturup boğazınızı sıkmasını
>düşünün...
>O anda fiziksel bir olay yok ama sizin yaşadığınız kâbus. İşte mezarda öyle
>bir kâbusun içine düşüyorsunuz ki, uyanma, geri dönme yolu yok.
>Ve böylesine başlayan bir ÖLÜM ÖTESI YAŞAM
>Yani siz ölümün ne olduğunu tadıyorsunuz. Tadış sizde bir şey
>değiştirmiyor.
>Herhangi bir şeyi tattığınız zaman nasıl şuurunuzda, idrakinizde bir
>değişme olmuyorsa, sadece o şeyin ne olduğunu anlıyorsanız, "ölümü tatmak"
>demek bu bedene kumanda edemez hale gelmeniz demek.
>Bu bedene kumanda edemez hale geliyorsunuz, işte bu "ölümü tatmak" denen
>olay.

>Ama yaşamınız devam ederek gidiyor o kabirde...
>Size sorsam, bir aynaya baktığınız zaman ne görüyorsunuz? desem, hemen
>vereceğiniz cevap şu olur. Aynaya baktığım zaman kendimi görürüm. İşte
>"aynaya baktığım zaman kendimi görürüm" cevabınız Peygamberi, Kuran’ı ve
>ölüm ötesi yaşamı inkârdan başka bir şey değildir! Eğer gördüğünüz aynada,
>sizin ben dediğiniz, kendim dediğiniz yapı ise bu beden belli bir seneler
>sonra toprak altında çürüyüp yok olacak ve bu hesaba göre sizinde yok
>olmanız
>gerekecektir.
>Ama siz toprak altında Peygamberin bildirdiği bir şekilde yaşayacaksınız.
>Bu beden çürüyüp yok olmasına rağmen demek ki aynada ben dediğiniz, kendim
>dediğiniz şeyi görmüyorsunuz. Siz bir beden görüyorsunuz.
>Sokakta bir araba görüyorsunuz, yaklaşıyorsunuz camatıklıyorsunuz, cam
>açılıyor içerde bir adam, direksiyona yapışmış "Kimsin sen?" diyorsun. "Ben
>1956 modeli Chevrolet 'im " diyor.
>Adama bakarsınız gülersiniz, kafayı üşütmüş zavallı dersiniz. "Sen
>Chevrolet değilsin kardeşim, sen insansın, arabanın direksiyonunda
>oturuyorsun, bir süre sonra da direksiyondan kalkıp arabadan çıkarsın! "
>dersiniz. Adam size "Hayır öyle şey yok, herkes bana böyle dedi, herkes de
>bana böyle diyor, ben otomobilim" cevabını
>veriyorsa artik siz ona daha fazla bir şey söylemezsiniz. "Zavallı,
>Allah selamet versin" der, geçersiniz.
>İşte bugün birtakım insanlar, ben 56 doğumlu bilmem kimim, ben 48 doğumlu
>bilmem kimim, ben 38 doğumlu bilmem kimim diyorsa o 56 model Chevrolet'im
>diyen şoförden farkı yoktur.
>Siz belli bir süre için bu bedenle birlikte var olan, fakat bir süre sonra
>bu bedeni terk edip, bedensiz olarak yaşamına devam edecek bir varlıksınız.
>İşte din dediğimiz olgu buradan ileri geliyor, şu anda her ne kadar bu
>nedenle bu madde dünyasında yer alıyorsanız da, belli bir süre sonra, bu
>madde dünyasıyla tüm ilişkiniz kesilecek, paranız, koltuğunuz, karınız,
>kocanız, çoluğunuz - çocuğunuz, ananız,
>babanız v.s tümü geride kalacak, tek başınıza yepyeni bir hayata
>geçeceksiniz.
>Eğer o hayatın şartlarına göre kendinizi hazırlayamadıysanız, hazırlama
>gereği duymadıysanız, siz ne olursa olsun o ortamda çok büyük bir
>sıkıntıya, azaba düşeceksiniz.
>Er geç denize düşecek olan insan yüzme öğrenmek mecburiyetindedir.
>Yüzmeyi öğrenmediyse, o denizin içinde boğulur. Bunun başka yolu yoktur.
>Ben dünyada böyle bir insandım, şöyle bir insandım, şunu yaptım, bunu
>yaptım.
>Sen dünyada nasıl bir insan olursan ol, eğer yüzmeyi öğrenmediysen, denize
>düşünce boğulursun.
>Sen eğer gideceğin ölüm ötesi aleme gereken bir biçimde
>hazırlanmadıysan, o alemde yer alacak olan ruh bedenini gerektiği bir
>biçimde, gereken enerjiyle güçlenmediysen, ne olursan ol o alemin
>batağında;
>B-O-Ğ-U-L-U-R-S-U-N
>E canım ben Peygambere inanıyorum, Allah'a inanıyorum amagerektiği gibi
>hazırlanamıyorum.
>Lütfen Aldatmayalım kendimizi, mantığımızı çalıştıralım, beyni çalıştıralım
>gerçekçi düşünelim.
>Halimizi gemideki adama benzemesin.
>Peygamber sana diyor ki;"Eğer benim dediklerimi anlayıp idrak edemiyorsan,
>bana hiç olmazsa inan, ölüm ötesinde böyle bir yaşam var, o yaşamın
>şartlarına göre tedbir alarak kendini kurtar.
>Sen diyorsun ki;"Ben sana inanıyorum"
>Sonra bildiğin gibi yaşıyorsun.
>Peygambere inanmaktan gaye, Peygamberin dediğini anlayıp idrak etmek ve o
>bildirdiği tehlikeye karşı gereken tedbirleri almaktır. en ona gerektiği
>gibi kulak vermiyor, dediklerini anlamıyor, gereken tedbirleri almıyorsan,
>ne kadar" inanıyorum, onu çok seviyorum" dersen de, o gittiğin ortamda
>içine düşeceğin azaptan kendini kurtaramazsın.
>Ona inanmaktan murat, onun önerdiği bir biçimde gereken tedbirleri
>almaktır.
>Peygamberin senin inanmana ihtiyacı yok ki...Sen ya geleceği idrak edip,
>gereken tedbiri alarak kendini kurtaracaksın veyahut ta es geçeceksin.
>Gittiğin ortama gereken bir biçimde hazırlanmadığın içinde mahvolacaksın!
>Diri diri kabre gömülüp, orada canlı canlı o azabı çekeceksin seneler ve
>seneler boyu.
>Bulunduğun yerden bir başka yere 1-2 haftalığına gezmeye gitmeye
>kalkıyorsun, 6 ay evvelinden hazırlık yapıyorsun, oranın şartlarını
>öğreniyorsun, ne götüreyim, ne getireyim, yanıma ne
>alayım, orda nerede kalayım diye onu araştırıyorsun.
>Ömür boyu, sonsuz yaşayacağın bir ortama gideceksin bir daha geri dönüş
>yok, oranın şartlarını araştırma gereği duymuyorsun.
>Ondan sonra akıllıyım diye geçiniyorsun. Bu mu aklın...
>Hazırlanma kabul ama evvela oranın ne olduğunu öğren ondansonra hazırlanma,
>bilmediğin bir şeye nasıl tedbir alırsın veya nasıl tedbir almama gereğini
>duyarsın.
>Senin garanti senedin mi var, şu kadar sene yaşayacağına dair?
>Bir damarındaki tıkanma, bir kalp krizi, bir beyin kanaması senin bir anda
>kaç yaşında olursan ol hayatının sonudur.
>O andan itibaren sana ne karın, ne paran, ne kocan, ne anan, ne baban, ne
>bir başkası fayda edecek.
>Peki, o ölüm denen olayla birlikte başlayacak olan ölüm ötesi yaşama
>hazırlanmadıysan seni kim kurtaracak, ne kurtaracak. Allah kerim canım,
>yukarıda Allah var canım nasıl olsa kurtarır deyip
>kendimizi aldatmayalım. Lütfen bırakalım bu sonsuz aldatmacayı...
>Yoksa vay halimize.......
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Çevrimdışı Ahi

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 923
  • Bugün Allah (c.c) için ne yaptın?
Ölüm anı...
« Yanıtla #3 : 12 Nisan 2007, 19:29:46 »
Alıntı yapılan: "kenz"
>Yoksa vay halimize.......


Evet aynen öyle.
Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Ölüm anı...
« Yanıtla #4 : 12 Nisan 2007, 20:21:27 »
Arap şairleri şöyşe seslenir:
Efreh bil ğina in zade mali.Ve la ebki ğela noksani ğumri.
zenğinliğime malım arttıkça sevinmekteyim.Ömrüm azaldığı halde ağlamamaktayım...

ölüm yaklaşıyor amma biz hala azıklarımızı tam hazırlamıyoruz mevla hayırlı ölümler nasip etsin
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Ölüm anı...
« Yanıtla #5 : 17 Mayıs 2007, 22:39:40 »
ÖLÜM  

Ayakta ölmek, dizüstü yaşamaktan iyidir. (Tactius)
İnsanlar uykudadır, öldükleri vakit uyanırlar. (Hadis-i Şerif)
Kabre yılanlar dışardan gelir sanmayınız. Sizin kötü amelleriniz kabirde sizin için engerek yılanıdır. Dünyâda iken yediğiniz haramlar da kabre yılan olarak gelir.(Abbadi)
Ölenin kıyameti kopmuştur. (Hadis-i Şerif)
Ölümü istemek güzel değildir. Ölüme hazırlıklı olmak güzeldir. (Mehmet Feyiz Efendi)
Ölümün bizi  nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim. (Montaigne)
Ölüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir lütuftur. (Seneca)
Ölülere kötü  söylemeyin. Zira bu sebeple hayattaki yakınlarını incitmiş olursunuz. (Hadis-i Şerif)
Ölüm eski bir şeydir, amma her insana yeni  görünür. (Turgenyev)
Sana nasihat edici olarak ölüm yeter. (Hadis-i Şerif)
Üç şey ölümün ardından kabre gider: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi döner, birisi kalır. Dönenler: ailesi ve malı, kalan da: amelidir. (Hadis-i Şerif)

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Ölüm anı...
« Yanıtla #6 : 18 Mayıs 2007, 08:48:40 »
Allah razi olsun Teşekkur ederiz ölüme hazır olmayı nasip etsin mevla
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Vuslat Yolcusu

  • Ziyaretçi
Ölüm anı...
« Yanıtla #7 : 18 Mayıs 2007, 16:12:26 »
Alıntı yapılan: "kenz"
Allah razi olsun Teşekkur ederiz ölüme hazır olmayı nasip etsin mevla

AMIN;

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ölüm anı...
« Yanıtla #8 : 18 Mayıs 2007, 18:51:41 »
amin

Çevrimdışı Ahi

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 923
  • Bugün Allah (c.c) için ne yaptın?
Ölüm anı...
« Yanıtla #9 : 18 Mayıs 2007, 19:47:48 »
Amin.
Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver

Çevrimdışı gurbetci

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 168
Ölüm anı...
« Yanıtla #10 : 24 Mayıs 2007, 23:31:05 »
Alıntı yapılan: "kenz"
Allah razi olsun Teşekkur ederiz ölüme hazır olmayı nasip etsin mevla
llahi seven bir Kalp  bu yolda yorulmayida sever

Çevrimdışı insirah

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1090
Ölüm anı...
« Yanıtla #11 : 09 Haziran 2007, 14:48:43 »
Allah razı olsun
Hayat başladığı noktaya, bittiğinde geri döner! Hayatta her şey noktayla başlar, noktayla biter... Sümeyra Denizli

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Ölüm anı...
« Yanıtla #12 : 29 Haziran 2007, 20:47:43 »
İbnu Ömer radıyAllahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselâm ile birlikte idim. Ensardan bir zat gelerek Aleyhissalâtu vesselâm'a selam verdi. Sonra da: "Ey Allah'ın Resülü! Mü'minlerin hangisi en faziletlidir?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "Huyca en iyisidir!" buyurdular. Adam: "Mü'minlerin hangisi en akıllıdır?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "Ölümü en çok hatırlayandır ve ölümden sonra en iyi hazırlığı yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir" buyurdular."

Abdullah İbnu Mes'ud radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Birinizin eceli bir yerde olduğu zaman ihtiyaç onu oraya sıçratır. Sonra kalan ömrünün sonuna varınca aziz ve celil olan Allah onun ruhunu orada alır. Kıyamet günü, o yer: "Ey Rabbim! İşte bu, bana emanet ettiğin (cesed)dir!" der."

Ebu Hureyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Ölü kabre konulur. Salih kişi, kabrinde korkusuz ve endişesiz oturtulur. Sonra kendisine: "Hangi dinde idin?" denilir. "İslâm dinindeydim" der. "Şu adam nedir?" denilir. "O, Allah'ın Resülü Muhammed'dir, bize Allah indinden açık deliller getirdi, biz de onu tasdik ettik" der. Ona: "Allah'ı gördün mü?" denilir. O: "Allah'ı görmek hiç kimseye mümkün ve muvafık değildir" der. Bu safhadan sonra cehenneme doğru bir delik açılır. Oraya bakar, ateş alevlerinin birbirini kırıp yok etmeye çalıştığını görür. Kendisine: "Allah'ın seni koruduğu ateşe bak!" denilir. Sonra ona cennet cihetinden bir delik açılır ve onun güzelliklerine ve içinde bulunan (nimet)lere bakar. Kendisine: "İşte senin makamın!" denilir ve yine ona: "Sen bunlar hususunda yakîn (kesin iman) sahibi idin. Bu iman üzere öldün, bu iman üzere yeniden diriltileceksin inşaAllah!" denilir.

Kötü adam da kabrinde korku ve endişe ile oturtulur. Kendisine: "Hangi dinde idin?" diye sorulur. "Bilmiyorum" diye cevap verir. Kendisine: "Bu adam kimdir?" denilir. Halkı dinledim, bir şeyler söylüyorlardı, onu ben de söyledim" der. Ona cennet cihetinden bir delik açılır. Cennetin güzelliklerine, içinde bulunan nimetlerine bakar. Ona: "Allah'ın senden uzaklaştırdığı şu cennete bak!" denilir. Sonra ona cehenneme doğru bir delik açılır. Oraya bakar. Alevlerin birbirini yeyip yoketmekte olduğunu görür. Ona: "İşte makamın burasıdır. Sen cehennemin varlığı hususunda şekk (ve inkâr) içerisinde idin, bu şekk üzere öldün ve bu şekk üzere diriltileceksin inşaAllah!" denilir."


Hz. Câbir radıyAllahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(Mü'min) ölü, kabre girdimi, güneş batışındaki haliyle ona temsil edilir. Bunun üzerine ölü oturup ellerini gözlerine sürer ve: "Beni bırakınız namaz kılayım" der."

Ebu Sa'îd radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sûrun iki sahibinin ellerinde iki boynuz bulunur. Ne zaman (üflemekle) emrolunacaklarını dikkatle gözleyip düşünürler."

Hz. Ebu Hureyre radıyAllahu anh anlatıyor: "Yahudilerden bir adam Medine çarşısında: "Hz. Musa'yı insanlar üzerine seçen Zât'a yemin olsun!"demişti. Ensardan bir zât elini kaldırıp herife bir tokat indirdi.

"Demek böyle dersin ha! Üstelik Resülullah aleyhissalatu vesselâm aramızda olduğu halde!" dedi. Durum Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a anlatıldı. Aleyhissalâtu vesselâm: "Aziz ve celil olan Allah buyurmuştur ki: "Süra üfürülür ve Allah'ın dilediklerinden başka göklerde kim var, yerde kim varsa düşüp ölür. Sonra bir daha süra üflenir ve onlar kabirlerinden kalkıp bakışırlar" (Zümer 58). Ben, başını ilk kaldıran olacağım. Ben, arşın ayaklarından birini tutan Hz. Musa aleyhisselâm ile karşılaşırım. Bilemem, o başını benden öncemi kaldırdı, yoksa o, Allah'ın çarpılıp yıkılmaktan istisna tuttuklarından mıdır? Kim de: Ben Yünus İbnu Metta'dan daha hayırlıyım (üstünüm) derse şüphesiz yalan söylemiş olur."


 Ebu Musa el-Eş'ari radıyAllahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, insanlar üç defa AIlah'a arzolunacaklar. İki arza mücadele ve mazeretlerden ibarettir. Üçüncü arzaya (sunuşa) gelince, (insanların işlediği amellerin yazılı olduğu defterler o zaman ellere uçacaklar (yani hızla verilecektir). Artık defteri kimisi sağ eliyle tutacak ve kimisi sol eliyle tutacaktır."

 Hz. Hafsa radıyAllahu anha anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ben Bedir ve Hudeybiye'ye katılanlardan hiç kimsenin cehenneme girmemesini ümid ederim" buyurdular. Ben: "Ey AIlah'ın Resülü! Allah Teala hazretleri: "Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Bu senin Rabbin katında kesinleşmiş bir hükümdür" (Meryem 71), buyurmadı mı?" dedim. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm: "(Ey Hafsa!) Sen Allah'ın: "Sonra biz, Allah'tan korkup (O'na karşı gelmekten) sakınanları kurtarır, zalimleri de toptan orada bırakırız" (Meryem 72) buyurduğunu işitmedin mi?" buyurdu."

- Rifa'a el-Cühenî radıyAllahu anh anlatıyor: "Biz Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte bir seferden dönmüştük. Buyurdular ki:

"Muhammed'in nefsi elinde olan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun! İman edib, sonra doğru yoldan ayrılmayan hiçbir kul yoktur ki cennete sokulmasın. Siz ve iyi (dindar) nesliniz cennetteki meskenlere yerleşmedikçe (diğer ümmetlerin mü'minleri olan) cennetliklerin cennete girmemelerini de ümit ederim ve Rabbim ümmetimden yetmişbin kişiyi hesapsız olarak cennete dahil etmeyi bana kesin vaadetti"


İbnu Abbâs radıyAllahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Biz, ümmetlerin sonuncusuyuz ve hesabı ilk görülecek olanlarız. Orada: "Ümmî ümmet ve peygamberi nerededir?" denilir. Bilesiniz, biz sonuncu olan ilkleriz (yani dünyaya gelişte sonuncuyuz, Kıyamet günü hesabı verip cennete girmede ilkleriz."

Ebu Bürde babasından anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, Aziz ve celil olan Allah, mahlükâtı topladı mı Ümmet-i Muhammed'e secde etmeleri için izin verilir. Onlar Allah'a uzun bir secde yaparlar. Sonra: "Başlarınızı (secdeden) kaldırın. Biz sayınız kadar (kâfirleri) ateşten, kurtuluş için fidyeleriniz yaptık" buyurulacaktır."


kütüb-i sitte
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ölüm anı...
« Yanıtla #13 : 29 Haziran 2007, 22:42:10 »
Allah razı olsun..

zaman_1453

  • Ziyaretçi
Ölüm anı...
« Yanıtla #14 : 02 Temmuz 2007, 00:48:56 »
Paylaşımlarınız için sağolun kardeşim... Allah razı olsun...