Gönderen Konu: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)  (Okunma sayısı 40972 defa)

0 Üye ve 3 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı lütuf

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 24
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #30 : 15 Ekim 2012, 23:07:14 »

teşekkürler

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #31 : 16 Ekim 2012, 16:17:20 »
27.Öğüt

"Belâ ve musîbetlere sebeb günâhlardır"

Mü'min kişiye belâ dünyada gelir de hayır ve affa sebeb olur.
Kâfir ve âsîye mühlet verilir de cehennem de ebedî cezâ görür.

[Hallü'r-Ruyûb fî Şifâi'l-Kulûb]


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #32 : 17 Ekim 2012, 11:23:49 »
28.Öğüt

"Belâ ve musîbetlere sebeb günâhlardır"

"Musibetin mükâfâtı mihnetinden büyüktür."

[Süfyan-ı Sevri K.S.]



Çevrimdışı *sade*

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 17
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #33 : 17 Ekim 2012, 15:48:24 »
Her biri altın değerinde öğütler..Emeğinize sağlık.
Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur…

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #34 : 18 Ekim 2012, 10:46:22 »
29.Öğüt

"Belâ ve musîbetlere sebeb günâhlardır"

Büyükler, "Musîbetler, Hakk'a dâvet, nûra hidâyet içindir" dediler.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #35 : 19 Ekim 2012, 10:49:15 »
30.Öğüt

"Belâ ve musîbetlere sebeb günâhlardır"

Cenâb-ı Hak zâtına muhabbet edenlerin cümle varlıktan yüz çevirmelerini ister.
İbret dolu bu sözleri anladınsa sana yeter.
Kabullendinse Hakk'a tâbî ol!...
Ölüm ve musîbet ânî gelir. O zaman seni kim kurtarsın?..
Kılmadığın namazları kim kılsın?... Tutmadığın oruçları kim tutsun?...
Verilmeyen vergiler cezâlı ödenir, bunu bilmez misin?...


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Musibetlerde Suçu Kendimizde Arama Yetisi
« Yanıtla #36 : 19 Ekim 2012, 16:58:06 »
Musibetlerde Suçu Kendimizde Arama Yetisi

Bundan bir kaç yıl önce batini(manevi) hastalıklar hakkında ehil bir pir-i fani ile bir kaç saat birlikteliğim olmuştu. Bir takım insanların da meclise dahil olmakla sohbetimizi keserek bizi meşgul ettiği bu saatlerdeki hoş sohbetimiz beni o günden sonra derin düşüncelere sevk etti.

Birçok insanın manevi hastalıklarını beyan için geldikleri bu mekanda verilen ilaç genel mânâda tekti. Başka bir ifade ile; hastalıklar muhtelif olsa da tedavi yöntemi tekti.
Sohbetimiz devam ederken bir teyze gelip çocuklarının aşırı derecede şımarık, yaramaz ve söz dinlemez olduklarından dert yandı. Cevap gecikmeden geldi.

— Siz namaz kılıyor musunuz?
— Hayır.
— O zaman suçu kendinizde arayacaksınız.


Biraz sonra başka birisi gelerek; eşine birçok kişinin borcu olmasına rağmen hiç birisinin borçlarını vermediğinden dert yandı.  Ailevi yaşantısına ilişkin bir takım sorular sorduktan sonra çözüm yine aynı noktaya geldi.

Her ne kadar borçla bir bağlantısı yok gibi görünse de suçu kendilerinde aramaları gerektiği. Tabiki bunları söylerken laf olsun diye söylemediğini geçmiş teçhizatlarındaki isabetli sonuçlardan ve fayda sağlamış tedavilerinden anlamak mümkündü.

Onları da gönderdikten sonra bana dönerek:
—Bak evladım! Hayatta çok iyi bir dost, çok iyi bir arkadaş olmak istiyorsan suçu daima kendinde arayacaksın!" dedi.

Bu söz beni şimşek gibi kamçılamıştı. Ve günlerce tefekküre daldım. Bu gerçekten öyleydi ya? Daha önceden büyüklerimizden bu meyanda sözler işitirdik ama o kadar oralı olmazdık. "Amenna" der ve geçerdik. En son, söylenen bu nasihatten sonra bırakmış olduğu tesir ile daha somut olarak bu konuyu araştırmak ihtiyacı hissettim. Zira bu şuura ererek hareket edilse dünya ne kadar yaşamaya değerdi. Bütün arkadaşlarımız, çevremiz hatta başımıza gelen musibetler bile bize ne kadar sevimli gelecekti. En azından teselli bulacağımız bir noktası olacaktı.

Bunları beyan etmek için yüzlerce kitaptaki âyet, hadis ya da evliyaullah’ın beyanatlarını zikretmek şu anda taakate muhal olsa gerek. Ama biz yine de bu engin gülistandan bir demet koparıp takdim edelim.

İslam akaidine göre bir müminin başına gelen tüm musibetler sıkıntılar kendi günahları sebebiyledir. Başka bir ifade ile; müminin başına gelen hiç bir felaket yoktur ki; kendi günahları sebebiyle olmasın.

Evet, evet. Başımıza gelen en ufak şey, bir iğnenin batması bile bir hatamızdan dolayıdır. Lakin tüm bunlar her ne kadar aleyhimize gibi olsa da işlemiş olduğumuz bir günaha keffaret mahiyetindedir. Başa gelen bu musibetler kul için bir ceza gibi takdir edilse de Allah’ın dünyada mübtela kıldığı bu belalarla tövbe yapılmamış bir takım günahların ahirete intikal etmeden dünyada cezalanması; aslında bir mükafattır ve Allahın sevdiği kullarına bir lütfudur. Zaten dikkat edilirse en büyük sıkıntıları başta Peygamberler daha sonra Allah dostları çekmiştir.

Çünkü herşey karşılıklıdır. Aç olmayan kimse yemeğin kıymetini anlayamaz, acı çekmeyen kimse sağlığın kıymetini anlayamaz, dünya da sıkıntı çekmeyen kimse de cennetin lezzetine mazhar olamaz.. İmtihan dünyasında yaşayan insanoğlunun arasıra Allah c.c. tarafından özel imtihanlara tabi tutulmasından daha normal ne olabilir?

Tevbe Sûresinin 126. âyeti Kerimesinde “Görmezler mi ki, her yıl, bir veyâ iki defa imtihan olunurlar, sonra da tövbe etmezler, ibret almazlar.” buyrulmaktadır.

Yine, Dahhak Hz. der ki: “Her kırk gecede bir başına ya bir bela ya bir keder ya da musibet gelmeyen kimsenin hesabına Allah katında hiç bir hayır yazılmaz.”

Bakara Sûresi 155. âyeti Kerimesinde “Andolsun ki sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan canlardan ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenlere lütf u keremimi müjdele.” buyrulmaktadır.

Hastalanan bir müminin için bu hastalığın hikmetini de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle ifade etmiştir. “Bir mümin hasta olduğu zaman bu hastalık onu tıpkı demirci körüğünün demirin pasını temizlemesi gibi günahlardan temizler.”

Evet! uyarı mahiyetindeki bu belaların hangi hallerde ne tür manaya delalet eden uyarılar olduğunu büyük gönül sultanlarımızdan birisi bakın nasıl izah ediyor.

"Belâ itâat halinde gelir de hâli değişmezse, rutbe ve derece, gaflette iken gelirse, îkaz ve affa sebebdir. İsyan hâlinde gelir de o hâle devam ederse cezâ; o halden dönerse affa sebebdir. Devamlı isyan hâlinde olduğu halde belâdan berî olan da Firavun gibi cehennemle terbiye edilir. Günâhta ısrar edenin bir gün ayağı kayıp da kötülüğe alışırsa hocaya, hacıya, nûra düşman kesilir."

Bazen başımıza gelen menfiyatın bir uyarı olduğu hususunda gaflet edebiliriz. Mesela suçsuz olduğumuzdan tereddüdümüzün olmadığı hadiselerde hemen haklılığımızı kaba kuvvetle vs. yollarla savunuruz sonuna kadar. Tabiki makul çerçevede yapılmalıdır. Ama bundan daha önemli olarak da haklı olduğumuz halde başımıza gelen bu vakıaların bile işlemiş olduğumuz bir günah sebebi ile olduğunu asla unutmamalı ve gereken dersimizi almalıyız. Yazının başında zikredilen kişilerin durumları bu kaideye çok güzel bir örnek olsa gerek. Borcunu alması tabiî ki en doğal hakları, yalnız bunun başka bir cürümlerinin intikamı olması muhtemeldir. Yani alacaklı olan o şahıs bir zaman Allah’a asi gelmiş ki Hazreti Allah da intikamını başka bir kulu vesile kılarak almış. İşte burada şu muhteşem söz akla hemen geliveriyor.

Hak kuldan intikamını yine kul ile alır,
Ledünni ilmi bilmeyen bunu kul etti sanır.


Yani, Allah (c.c) kullarından intikamını diğer kulları vasıtasıyla alır. Allah vergisi olan ledünni ilmi bilmeyenlerde başlarına gelenlerin karşıdaki kişiler'(karşıdaki kimsenin hatası sonucu)in hataları yüzünden olduğunu zanneder.

Yüce Allah’ımız Nisa Sûresi 79. âyeti Kerimesinde de, insanın başına gelen iyilik ve kötülüğün kimden geldiğini şöyle ifade ediyor. “Size bir hayır isabet ettiği zaman o Allah’tandır. Bir kötülük isabet ettiği zaman ise kendini nefsinizdendir.”

Gönül sultanlarımızdan birisi bu âyeti evladına okumuş ve şöyle buyurmuş:
"Oğlum bu! İslam akaidinin özü ve maarifin köküdür.”

Şu sözün üzerine ne söylenebilir ki. Zira bidayette de zikrettiğimiz gibi bu şuura herkes riayet etse fitne, fesat, gıybet, haset ve toplumun huzurunu bozan diğer manevi hastalıklara set çekilmiş olur. O halde bizde bir belaya maruz kaldığımız zaman; bir Allah dostunun, başına bir bela geldiği zaman yaptığı duasını yapmalıyız. “Allah’ım bu kişinin bana sataşmasına neden olan günahımdan dolayı senden af diliyorum.” Ve son söz…

Hâşâ zulmetmez hiç, kullarına Hüdâsı!
Herkesin çektiği, kendi işinin cezası!

Kula bela gelmez hak yazmadıkça.
Hak bela yazmaz kul azmadıkça


Miftahulkuluub - 14 Mayıs 2005 Cumartesi
Hakikat Ekseninde
Musibetlerde Suçu Kendimizde Arama Yetisi

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #37 : 22 Ekim 2012, 11:34:24 »
31.Öğüt

"İbâdet zahmetine katlanmayıp nefsin isteklerinden vazgeçmemek ve bu isteklerin kolay terkedileceği birgün gelir sanmak aldanmaktır. Bunlar kuvvetli iman ve amelle aşılır. Nefsin arzûlarını terk etmeyi tehir etmek, ağacı fidanken sökmeyip de sonraya bırakmak gibidir. Nefsin yerleşen kötülüklerini güçten düşüp de ihtiyarladıktan sonra atmak müşküldür(zordur)..."


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #38 : 23 Ekim 2012, 12:02:29 »
32.Öğüt

"Tabib ilaç verir hasta kullanır da şifâ bulur, aksini yapan helâk olur ..."


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #39 : 24 Ekim 2012, 07:36:12 »
33.Öğüt

"Allahü Teâlâ soğuktan korunmak için ateşi yarattığı gibi, cehennemden kurtulmak içinde kulluk yollarını bildirdi."


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #40 : 04 Kasım 2012, 23:38:54 »
34.Öğüt

Dünya, kulların imtihan için geçtiği köprüdür.
Ölümden sonra elde bir şey kalmaz. Geçmişlere bir göz at; saray ve kâşâneleri bırakıp dönüşü olmayan âhiret âlemine gidenlerin halleri ve başkaları tarafından taksim edilen malları sana ibret vermiyor mu?
Kısa zamanda terk edeceğin dünyayı îmar ederken, ebediyen kalacağın âhireti ihmal etmen akıl kârı değildir.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #41 : 16 Kasım 2012, 11:21:34 »
35.Öğüt

Ey birader!
Ölüm denilen hakikatnice ruhları evinden etmiş, cesetleri toprak altına indirmiştir. Sâkin ve neşeli gözlerden yaşlar akıtmış, hâneleri harap etmiştir.


Ey şu müreffeh hayata aldanıp hayra sırt çeviren insan!
İstesen de istemesen de ölüm gelecek, bu hayattan ayrılacaksın.
Belâlar insanı yurdundan, kuşları yuvasından ediyor.
Doğudan batıya hükmedip ferman yazan krallar nerede?
Şehirler kuran, bahçeler, kâşâneler yapan arzûlarına son olmayan, küheylanlara (lüks arabalara) binen, dünya nimetlerine güvenen, mağrûrâne yürüyen yiğitler nerede?!...

Beklemeyen bir ses onları evinden çıkardı, huzur ve eğlencelerini bozdu. Yıldırımlar ve şimşekler onları ürküttü. Kocalık, saçlarını ağarttı. Yanlarından ayrılmayan sevgililler onları yüzüstü bıraktı. Dostları ve ahbapları kendilerini terk etti. Her biri yaratılmışları bırakıp Yaradan’ın huzûruna göçtü, herkes gibi ölümü tattı, izzet ve ikramdan sonra zillete düştü, kaba minderleri, süslü koltukları toprakla değişti.Kabirde haşereler kefenini deldi, etlerini yedi. Sıkıntı dolu bir hayata sürüklendi. Sanki beraber bulunmamışlar gibi dostlarından uzak kaldı.


Yemin olsun ki!
Hiçbiri ona faydalı olamadı. Servet ve altınları işe yaramadı, aksine azıksız kalıp, gelip-geçene ibret oldu. Yalınayak çöllere geçerek, kurtulup kurtulamayacağını bilmeden amelinin rehini, esiri oldu.


Bir zaman sonra sen de böyle olacaksın, yaşadığın şu hayat hayal olacak. Dünyan bir şeye yaramayacak. Şimdi işittiklerini yarın gözünle göreceksin. Ben de, sen de bu hâli yaşayacağız…
Akıllılar başkasının ölümünden ibret alır da, hâkikî hayat ve nimetlerin mahalli olan âhiret için hazırlanır.



Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #42 : 19 Kasım 2012, 11:12:33 »
36.Öğüt

Dünyaya dalmış ve gönlü dolu olan insanlara, ölüm gelip âhirete gideceğini, ev, akar, emlâk ve evlâd-ü iyâli terk ederek, türlü kumaşlar giyen, lezzetli yemekler yiyen vücudunun dar kabre konulup yılanlara yem olacağını düşünmek tesirli derstir.

Zavallı insan bunları düşünmediğinden nefsine hoş gelen geçici şehvet ve lezzetlerle eğlenirken ansızın ölüm yakalar da, sonu gelmeyen hayatta büyük nedâmet başlar.

Bu sözler uyarıcı şeylerdir, ders almaz mısınız?


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #43 : 21 Kasım 2012, 11:47:14 »
37.Öğüt

Eğer sen akıntıya kapılıp da başkalarının peşinden gidiyorsan, sana düşen; bu tip dünya adamları ile peygamberler, evliyâlar ve âlimlerin yolunu kıyaslayıp iyilere uymak, cehâlet ve azgınlığı bırakmaktır. Bunu da başaramazsan, tam gücünle bir kurtarıcı (hakiki mürşid, kâmil insan) ara!...

Dikkat et!
Ağaç gövdeden anlaşılmaz; meyvesine bak; dinden, imandan, abdestten, namazdan kurtaran firavun gürûhundan olmasın; Mânevi marazlara şifâ, gönül derdine devâ olsun ...


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Ölümsüz Öğütler (Nasihatler)
« Yanıtla #44 : 23 Kasım 2012, 11:53:51 »
38.Öğüt

Eğer sen, bâzı kimselerin gönlüne hâkim olmaktan ibâret olan mevkî gurûru ile Hakkı anlamaktan uzak kalmışsan;
bütün dünya halkı karşında el bağlasa ne çıkar?!
Elli yıl sonra bu âlemde ne sen, ne de sana bağlılaran kim kalır?!
Nice hükümdarların unutulduğu gibi, sen de gönüllerden silinip gidersin.
Âyeti Celîle'de:
"Nice nesilleri yok ettik. Şimdi onlardan birini görüyor ve işitiyor musun?"
(Sûre-i Meryem, âyet 98)
buyurulmadı mı?