Gönderen Konu: Ömer Nasuhi Bilmen'den Bir Hatıra  (Okunma sayısı 3127 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ömer Nasuhi Bilmen'den Bir Hatıra
« : 04 Temmuz 2012, 13:41:06 »

O zaman İstanbul'da bir patrik vardı. Amerika'dan buraya reis-i cumhurun uçağıyla gelmişti. İstanbul'da Fatih'in türbesi açıldığı zaman o da buradaydı. Türbenin kapısı açılırken Rumca bir konuşma yaptı. Nureddin Topçu da Türkçe bir konuşma yaptı. Fazla kalabalık bir merasim değildi. 40 ya da 50 kişi ancak vardı. Bu Patrik geldiğinde İstanbul müftülüğünü ziyaret etmiş. Aradan bir müddet geçtikten sonra o zamanki İstanbul valisi Fahrettin Kerim Gökay:

"Efendi hazretleri, bir nezaket ziyareti arz etmez misiniz?" diyor.

Ömer Nasuhi Efendi, "O bizim kapımıza gelmekle mükelleftir. Ben onun kapısına gidemem. O bizim kapımızın zimmîsidir" diyor.

Aradan bir süre geçtikten sonra vali Gökay tekrar arıyor. Bu arada, Fahreddin Kerim Gökay namazını kılardı. Ben bunu biliyorum. Abisi sabah namazı için Fatih Camii'ne cemaate gelirdi. Mütedeyyin bir kimseydi. Bunlar Tatardır.
Vali Gökay telefonda diyor ki: "Patrik bizi ziyarete gelecek. Siz de teşrif etseniz de bir mülakat hâsıl olsa."

Ömer Nasuhi Efendi, "İstanbul valisi olarak zat-ı âlînizi ziyarete gelirim. Lakin resmî müftü kıyafetimle gelmemde bir mahzur var mıdır?" diyor. Bakınız o mütevazı hocaefendi neyi düşünüyor…

Vali, "Hayhay efendim, tabii ki gelebilirsiniz" diyor. Ömer Nasuhi Efendi, kayınpederime, "Senin cübben güzel, iyi bir cübbe. Sen onu bana ver, sarığımı sararım. O şekilde giderim" diyor.

Nihayet görüşme zamanı geldiğinde Fikri Efendi'yi (Aksoy) de yanına alarak valiliğe gidiyor. Valilikteki görevlilere "Patrik geldi mi?" diyor. "Hayır, gelmedi" diyorlar.

"Öyleyse beni şu kenardaki odalardan birine alın. Patrik geldikten sonra bana haber edersiniz" diyor.

Patrik gelince kendisine haber veriliyor. Patrik içeri girip oturduktan sonra Ömer Nasuhi Efendi kemal-i azamet ve heybetiyle içeri giriyor. Patrik ayağa kalkmak mecburiyetinde kalıyor. Patrikten önce girmesi durumunda bir Müslüman müftü olarak patriğin önünde ayağa kalkma durumuna düşmemek için böyle yapıyor.
İşte bizim hocalarımız böyle insanlardı. Bir de şimdiye bakın. Bizim ağalar onların kapısına kadar gidiyorlar ve Ramazan iftarı veriyorlar. Allah aşkına bu nereden çıktı?! Kime ne iftarı veriyorsunuz? İftarla istihza mı ediyoruz? İftar sofrası Allah'ın has kullarının ziyafet-i ilahiye sofrasıdır.

(Emin Saraç'dan naklen)

Çevrimdışı yusufs

  • YusufŞ.
  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 48
Ynt: Ömer Nasuhi Bilmen'den Bir Hatıra
« Yanıtla #1 : 04 Temmuz 2012, 14:14:26 »
Nereden nereye...
Ben Mevlana değilim;
ADAM OL! öyle GEL.

Çevrimdışı osmanlı

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 379
  • Okula hayır, Açık lise kolejlerine evet.
Ynt: Ömer Nasuhi Bilmen'den Bir Hatıra
« Yanıtla #2 : 04 Temmuz 2012, 15:57:26 »
Neo panteist ler bunlardan anlamaz, beyinleri dumura uğramıştır. Bırakın hürmetteki bu incelikleri asıl hürmet edilecek kudislere hürmetleri yok ki? Kuranı azimüşşana sıradan kitap muamelesi (haşa) veya kıbleye tükürme uzanma v.s. hangisini sayalım ki? Zoytarının işi hokkabazlık yapmaktır. Ne beklenirki.
Devrimci akıla sahip olanlar, luciferin yeni dünya düzenini yemezler...

Çevrimdışı Eymen

  • Moderatör
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 313
Ynt: Ömer Nasuhi Bilmen'den Bir Hatıra
« Yanıtla #3 : 05 Temmuz 2012, 21:27:32 »
Uyuyanlar, uykudakileri uyandıramazlar.
Zaman bir kılıçtır; sen onu kesmezsen, o seni keser.