Ülkemizin Önemli Bir Sorunu: Çölyak Hastalığı
Çölyak hastalığı (Gluten duyarlı enteropati, çölyak sprue, ÇH), genetik olarak yatkın bireylerde, gluten içeren gıdaların alınması ile ortaya çıkan ince barsağı tutan ve yaşam boyu süren tek gıda alerjisidir. Gluten buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tahıllarda doğal olarak bulunan, gıda sanayiinde kıvam verici olarak kullanılan bir maddedir.
Çölyaklı hastalar gluten içeren yiyecekler yediklerinde, bağışıklık sistemleri bunu ince bağırsaklara zarar vererek yanıtlar. Sonuçta parmak şekline benzeyen villus olarak adlandırılan ince bağırsaktaki emilimi sağlayan yapılar düzleşir ve görevini yapamaz hale gelir.
ÇH’ nın patogenezinde genetik ile birlikte çevresel faktörler de etkin olduğu için, ülkeler ve ırklar arasında hastalığın görülme sıklığında belirgin farklılıklar vardır. Hastalık kadınlarda erkeklerden daha sık görülür.
Ayrıca birinci derece akrabalar arasında prevalans on kat daha yüksektir. Tip I diyabetes mellitus, tiroid hastalıkları, addison, osteopenik kemik hastalıkları, Down Sendromu, selektif immunglobulin A (Ig A) eksikliği gibi bazı hastalıklarda ÇH’ nın görülme sıklığı normal populasyona göre yüksektir.
Çocukların diyetinde gluten bulunmadığı sürece, ÇH ortaya çıkmaz. Bu yüzden ÇH İngiltere, Avustralya, Avrupa, Kuzey Amerika gibi buğdayın beslenmede önemli yer tuttuğu ülkelerde çok sık görülürken, Çin ve Japonya’da hemen hemen hiç görülmez. Uzun süreli anne sütü ile beslenme ÇH gelişme riskinin azaltmaktadır.
Anne sütünün tek başına en az 4-6 ay verilmesi, erken dönemde unlu gıdaların verilmemesi, en önemli koruyucu stratejidir. Viral enfeksiyonlar, sigara gibi çevresel faktörlerin de hastalığın ortaya çıkmasında etkili olabileceği düşünülmektedir.
Serolojik yöntemlerle sağlıklı toplumda yapılan taramalarla çeşitli Avrupa ülkelerinde prevalans 1/83–1/500 arasında bulunmuştur.
Ülkemizde sağlıklı çocuklarda ÇH prevalansını araştıran tek çalışma Erzurum merkez 6–17 yaş grubu okul çağı çocuklarında yaptığımız çalışmadır. Bu çalışmada 1263 çocuk çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmamızda sağlıklı çocuklarda ÇH prevalansı serolojik olarak 1/115 saptanmıştır.
Çalışmamız ülkemizde sağlıklı çocuklarda ÇH prevalansını gösteren ilk çalışma olması nedeni ile oldukça önemlidir. Akraba evliliklerinin çok sık ve gluten içeren unlu gıdaların çok erken yaşlardan itibaren verilmeye başlandığı, unlu gıdaların temel besin maddesi olarak çok fazla miktarda tüketildiği ülkemizde ÇH nın zannedildiğinden çok daha sık görülen bir hastalık olduğunu saptadık.
Ayrıca sağlıklı çocuklarda yapıldığı için ÇH seroprevalansının gerçek verilerini göstermektedir. Bu durum da halk sağlığı açısından son derece önemlidir.
Çölyak Hastalığının Belirtileri
ÇH tüm sistemleri tutabilen, çok farklı klinik bulgularla ortaya çıkabilen bir hastalıktır. Gluten, içeren yiyeceklerin diyete girmesinden sonra kusma, ishal, karın şişkinliği, iştahsızlık, huzursuzluk, kilo alamama, büyümede gerilik ve boy uzamasında yavaşlama gibi tipik belirtilerle ortaya çıkabileceği gibi, karaciğer enzimlerinde yükseklik, kansızlık, tek başına boy kısalığı, kemiklerde kırılma, ağızda iyileşmeyen yaralar, saç dökülmesi, diş çürükleri, infertilite, sık düşük yapma bulguları ile de hastalık karşımıza çıkabilir.
Son zamanlarda ise kalp ve böbrek hastalıkları ile birlikteliği de tartışılmaktadır. Ayrıca hiçbir semptomu olmadan sadece taramalar sırasında saptanan olgular da vardır.
Hastalık çok farklı klinik bulgular ile ortaya çıktığından hastalar farklı tanılar ile uzun süreli takip edilebilir ve hatta tanı alamadan kaybedilebilir. Diş hekimleri dahil, tüm hekimler özellikle uzun süren, geçmeyen, nedeni bulunamayan ve tedavi edilemeyen bu gibi semptom ve bulgular karşısında ÇH’ nı akılda tutmaları gerekmektedir.
Çölyak Hastalığında Tanı Yöntemleri
Tanı konulması en zor olan hastalıklardan biri ÇH dır. Çünkü hastalığın belirtileri diğer hastalıkların belirtileriyle karışmaktadır. Kesin tanı için özel kan tahlilleri ve deneyimli bir çocuk gastroenteroloji uzmanı tarafından ince bağırsak biyopsisi yapılmalıdır.
Biyopsi için üniversite hastanelerinin gastroenteroloji kliniklerine başvurmak şarttır. Genetik bir hastalık olduğu için ailesinde çölyak vakası olanların şikâyeti olmasa da mutlaka doktora başvurmalı ve gerekli tetkikleri yaptırmalıdırlar.
Tedavi
Günümüzdeki tek tedavi yöntemi ömür boyu glutensiz diyet uygulamaktır. ÇH bu derecede ciddi sağlık sorunlarına yol açmasına rağmen sadece diyetle düzelen tek hastalıktır. Diyet uygulanmaya başladıktan kısa bir süre sonra ince barsaklar düzelmekte ve şikâyetler ortadan kalkmaktadır. Bu nedenle gluten içeren gıdaları kesinlikle tüketilmemelidir.
Özellikle ülkemiz şartlarında beslenme alışkanlıklarını göz önüne aldığımızda ekmeksiz bir yaşam sürdürmek gerçekten çok zordur. Çölyak hastası, restoran, pastane ve kafelerde yemek yiyemez. Yediği her gıdayı sorgulamak ve özel yiyeceklerini beraberinde götürmek zorundadır.
Buğday, arpa, yulaf ve çavdar yerine pirinç, patates, nohut, mercimek, kestane, soya, fasulye, fındık gibi besinleri ve bu besinlerden elde edilen un ve nişastaları tercih etmeliler. Gluten, gıda sanayinde kıvam verici, koyulaştırıcı ve yapıştırıcı katkı maddesi olarak kullanıldığından, hazır gıdaların çoğunda gluten vardır. Hazır gıdaların etiketinde 'glutensiz' ibaresi aranmalıdır. İçeriğinde gluten olup olmadığı belli olmayan olan tüm gıdalar tüketilmemelidir.
Sonuç olarak;
ÇH’ nın ekstra intestinal bulgularının özellikle birinci basamakta görev alan hekimler ve sağlık personeli tarafından bilinmesi ve serolojik testlerle çeşitli risk gruplarının aktif olarak tarama programlarına alınması ile, su altında kalmış buzdağının büyük bir kısmının su yüzüne çıkarılabileceği bir gerçektir.
Malnütrüsyon ve demir eksikliği anemisinin çok yaygın olduğu bölgelerde ÇH prevalansının bu kadar yaygın olduğunun anlaşılması ile bu hastalar çölyak açısından çok daha dikkatle araştırılmalı, serolojik testlerin pozitifliğinin tanıda tek başına yeterli olmadığı, kesin tanı için ince barsak biyopsisinin gerekli olduğu mutlaka hatırlanmalıdır.
Uzun süreli anne sütü ile beslenme ÇH gelişme riskini azaltan önemli bir koruyucu mekanizmadır. Bu nedenle süt çocuğu beslenmesinde anne sütünün tek başına en az 4-6 ay verilmesi yaygınlaştırılmalı ve teşvik edilmelidir.
Doktorsitesi.com