Gönderen Konu: Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları  (Okunma sayısı 12815 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları
« : 14 Ekim 2006, 09:47:47 »

İşte ilklere imza atan büyük Müslüman-Türk Bilim Adamları ve Faaliyetleri

İlk kağıt fabrikasını kuran alim İbni Fazıl
Kızamık ve çiçek hastalığını keşfeden; alim Razi
Mikrobu ilk tanımlayan alim Akşemseddin
Cüzzamı bulan alim ... İbni Cessar
Vebanın bulaşıcı olduğunu bulan alim İbni Hatip
Verem mikrobunu bulan alim Kambur Vesîm
Retina tabakasını bulan alim İbni Rüşd
İlk göz ameliyatını yapan alim Ammar
İlk kanser ameliyatını yapan alim Ali bin Abbas
Küçük kan dolaşımını bulan alim İbnünnefis
İlk Tabipler odası başkanı Ali bin Rıdvan
Sıfırı ilk kullanan alim Harizmi
Trigonometriyi ilk bulan alim Battani
Tanjant, kotanjant ve kosekantı ilk kullanan alim Ebul Vefa
Trigonometri kitabını yazan alim Nasiruddin Tusi
İlk trigonometrik dönüşüm formülünü bulan alim İbni Yunus
Binom formülünü ilk bulan alim Ömer Hayam
İlk difransiyel kitabını yazan alim. Sabit bin Kura
Ondalık kesiri ilk bulan alim Gıyaseddin Cemşid
İlk usturlabı yapan alim Zerkali
Dünyanın döndüğünü keşfeden ilk alim Biruni
Dünyanın çevresini ilk ölçen alim Musa kardeşler
Güneşin yüzündeki lekeleri ilk bulan alim Fergani
Yıldızların yer ve açıklıklarını ölçen ve ilk cetveli geliştiren alim Cabir bin Eflah
İlk otomatik kontrol sistemleri tasarlayan alim Ahmet bin Musa
Sibernetiği ilk kuran alim İsmail-El Gezeri
İlk optik temellerini koyan alim İbni Heysem
Sesin .fiziki açıklamasını ilk yapan alim Farabi
İlk torna tezgahını yapan alim İbni Karara
Kanatlarla uçan ilk alim Hazerfen Ahmed Çelebi
İlk uçağı yapan alim Ebu Firnas
Yer çekimini ilk bulan alim Razi
Sarkaçlı saati ilk yapan alim İbni Yunus
Maddelerin özgül ağırlığını ilk hesaplayan alim Hazini
Atomun parçalanabileceğim ilk bulan alim Cabir bin Hayan
Gök kuşağını ilk açıklayan alim Kutbettin Şirazi
İlk kimya laboratuarını kuran alim Cabir
Saf alkolü ilk elde eden alim Razi
Fosforu ilk bulan alim Beşir
Havan topunu ilk bulan alim Fatih Sultan Mehmed
İlk kıta seyahatnamesini yazan alim İbni Battuta
İlk dünya haritasını çizen alim Mürsiyeli İbrahim
İlk ecza kitabını yazan alim İbni Baytar
« Son Düzenleme: 05 Ekim 2010, 18:08:56 Gönderen: Tuğra »

Çevrimdışı Ahi

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 923
  • Bugün Allah (c.c) için ne yaptın?
Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları
« Yanıtla #1 : 14 Ekim 2006, 13:25:50 »
Geriye ne kaldıki
« Son Düzenleme: 05 Ekim 2010, 18:09:28 Gönderen: Tuğra »
Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları
« Yanıtla #2 : 15 Ekim 2006, 05:41:27 »
bilgiler için teşekkürler..kaynağını var mı
« Son Düzenleme: 05 Ekim 2010, 18:09:39 Gönderen: Tuğra »

Çevrimdışı EFSuN

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 192
Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları
« Yanıtla #3 : 19 Ekim 2006, 03:41:37 »
Ceddimiz adını ilimle, edeple duyurmuş cihana.. Allah razı olsun cümlesinden..

Biz şimdi Guinnes Rekorlar kitabına nasıl girmişiz biliyor musunuz?.. Nasıl duyurmuşuz adımızı..
Utanç verici..
« Son Düzenleme: 05 Ekim 2010, 18:09:59 Gönderen: Tuğra »
Yüzleri dost, özleri düşmandan usandım..
Hata değil, ettiğim isyandan utandım..

Çevrimdışı muallim_abi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 425
Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları
« Yanıtla #4 : 09 Kasım 2006, 08:32:27 »
Alıntı yapılan: isra
bilgiler için teşekkürler..kaynağını var mı

Kaynak bilakis bu sayılan zevatın eserleridir. Mesela, Fatih Sultan Mehmed'e ait "havan topu" çizimleri, Ömer Hayyam'ın "Fiilberahin" kitabı, Hazerfen Ahmed'in meşhur "uçuş" vak'ası, İbn Battuta'nın "Rihlet" isimli Seyahatnamesi,  Akşemseddin hazretlerinin "Kitabul-Tıb" kitabı vs. vs.

Bu vesikaların kendileri ve tarihleri bilinmektedir.
« Son Düzenleme: 05 Ekim 2010, 18:10:22 Gönderen: Tuğra »
Okuduk, okuttuk, unuttuk; üç kaf bir araya geldi, olduk bir kukuk..
nemsavi@hotmail.com / incemeseleler.com

Çevrimdışı Himmet

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 849
Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları
« Yanıtla #5 : 09 Kasım 2006, 16:35:10 »
Alıntı
bilgiler için teşekkürler..kaynağını var mı
"BİLİME YÖN VEREN İSLAM ALİMLERİ" iki ciltlik çok güzel bir kitap.
Orda detayları ve kaynaklarıyla beraber çok güzel bir şekilde hazırlanmış.
« Son Düzenleme: 05 Ekim 2010, 18:10:37 Gönderen: Tuğra »
Zâtının, Sıfâtının, Esmâının, Efâlinin Hudutsuzluğunca Şükürler Olsun Yâ RABBİİM..

mazhar

  • Ziyaretçi
Osmanlılarda sivil toplum kuruluşları var mıydı?
« Yanıtla #6 : 16 Şubat 2013, 06:28:45 »
16 Şubat 2013 Cumartesi 00:16

.
Osmanlılarda sivil toplum kuruluşları var mıydı?

Ey kendilerini “Kemalist Gençlik” olarak tanımlayıp, yazdıklarıma itiraz eden grubun mensupları! Diyorsunuz ki: “Osmanlı’da sivil toplum kuruluşları yoktu…”

Bu iddianız da yalan! Meşhur tarihçimiz Âşıkpaşazâde’nin ifadesiyle Osmanlı’yı dört grup kurdu:

Gaziyan-ı Rûm (askerler ki, bahsimizin dışındadır);
Âhiyân-ı Rûm (inanç temelli sivil bir örgütlenmedir);
Bacıyân-ı Rûm (tamamen sivil bir kadın kuruluşudur);
Abdalan-ı Rûm (Horasan Erenleri de denilen yine tamamen sivil bir örgütlenmedir).
Yani “sivil toplum kuruluşları” Osmanlı’nın henüz kuruluş aşamasından itibaren devrededir ve hiç devreden çıkmamıştır.

Bunlara ilave olarak, Her esnaf grubunun, günümüzdeki “esnaf odaları”na benzeyen bir örgütlenmesi vardır: Bu örgütlenme biçimine “lonca” denir.
Müslüman ve Müslüman olmayan (ki, sonradan aynı loncalar kurdular) esnafın ustaları muayyen zamanlarda lonca merkezinde toplanıp temsil ettikleri esnafın sorunlarını tartışırlardı.


Daha iyiye nasıl gidilebileceği yolunda fikir alışverişinde bulunurlar, bir takım kararlar alırlardı.

Hatta dargın esnafları barıştırır, esnaf arasında çıkan ufak tefek davaları, kadıya havale etmeden hallederlerdi.

Her esnaf kuruluşunun “Orta Sandığı” denen bir yardımlaşma sandığı vardı. Sandığın geliri aidatlardan, teberrulardan, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa geçenlerin ödemesi gereken meblağlardan oluşurdu.
Ekonomik sıkıntıya giren esnafa bu kaynaktan yardımcı olunurdu.
Her mahallede bulunan “Avarız Vakfı” da, sivil bir oluşumdu. Mahalleli vakfın doğal üyesiydi.

Mahallenin ihtiyacı olan yatırımlar bu vakfın kaynaklarından karşılanır, güvenilir insanlardan oluşan Vakıf Mütevelli Heyeti, mahalledeki muhtaçları gözetir, borç yüzünden hapse düşenleri tespit edip kurtarır, ayrıca küçük ihtilâfları hallederdi.
Akla gelebilecek her konuda vakıf kurulmuştu. 36 bin civarında vakıf Osmanlı toplumsal yapısının en önemli dayanaklarından biriydi.

Büyük çoğunluğu hiçbir resmi sıfatı olmayanlar tarafından kurulmuş halk vakıflarıydı ve bugünkü derkenler gibi çalışırlardı.

Tarikatları da bu çerçevede ele almak gerekiyor. Tarikatlar dini amaç gütmekle birlikte, sosyal hayatla da ilgiliydiler. Sadece zikirle değil, fikirle de meşgul olurlar, toplumun fikri plânda gelişmesine katkıda bulunurlardı.

Keza, tekke, zaviye ve dergâhları da yine aynı çerçevede görmek lâzım… Tamamen sivil bir zeminde hizmet görür, idareyi eleştirir, halka yol gösterir, nasıl daha iyi olacağına ilişkin görüş alışverişinde bulunulurdu.

Son zamanlarda ise hem cemiyetçilik (dernek vs) gelişti, hem de gazete ve mecmua başta olmak üzere sivil iletişim araçları yaygınlaştı.

1800’lerin ortasından itibaren önce devlet, daha sonra ise Namık Kemal ve Ali Suavi çıkardıkları gazetelerle halkı olup bitenlerden haberdar etmeye başladılar.
1908-1909 yıllarında Osmanlı toprakları üzerinde 200’ü aşkın günlük gazete çıkıyordu…
Cumhuriyet sonrasında hem gazete, hem okur sayısı geriledi. 1935’te ülkede 38’i günlük olmak üzere 116 gazete basılıyordu.

Yavuz Bahadıroğlu

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları
« Yanıtla #7 : 03 Ağustos 2013, 16:22:26 »
Ecdattan 785 yıl önce alttan ısıtma sistemi
Sivas'ın Divriği ilçesinde 785 yıl önce inşa edilen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nda, günümüzde kullanılır durumda olmayan alttan ısıtma sistemi bulunduğu belirtiliyor.


03 Ağustos 2013 Cumartesi - 14:32
Sivas'ın Divriği ilçesinde 785 yıl önce inşa edilen ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünün (UNESCO) "Dünya Kültür Mirası Listesi"nde yer alan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nda, ecdadın asırlar önce kurduğu, günümüzde kullanılır durumda olmayan alttan ısıtma sistemi bulunduğu belirtiliyor.

Anadolu beyliklerinden Mengücekoğulları döneminde 1228 yılında yaptırılan, "görmeden ölmeyin" sloganıyla tanıtılan ve Avrupalı bilim adamlarınca "Anadolu'nun El-Hamrası" olarak nitelendirilen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, ecdadın mimari zekasını gözler önüne seren eşsiz bir eser olarak göze çarpıyor.

Süsleme ve örtü biçimlerinin dengeli ve uyumlu bir şekilde ayarlanmasıyla başlı başına kendine özgü bir yapı olan eserde, ecdadın asırlar önce kurduğu, günümüzde kullanılır durumda olmayan alttan ısıtma sistemi bulunduğu belirtiliyor.

Eserin, başmimar Muğis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah ve işçilerce 785 yıl önce tarihi yapının yaklaşık 100 metre ilerisine yapılan hamamın bacasından çıkan buharla ısıtıldığı ifade ediliyor. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nın "Cennet kapısı" üzerindeki altıgenin, eserin alttan ısıtma sistemi planı olduğu kaydediliyor. Tarihi yapıda günümüzde herhangi bir ısıtma sistemi bulunmuyor.

tımeturk

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları
« Yanıtla #8 : 07 Ekim 2013, 23:22:17 »
İslam Alimlerinin İlime hizmeti



 Din ilimdir. İlim de bir derya, bu deryadan bir yudum içen ve onun lezzetine varabilen, artık buradan daha çok içebilmenin arzusuyla yanar, tutuşur.





[justify]Müslüman bilim adamları, ilme ve ilmi çalışmalarına dört elle sarılmışlar ve bunu bir ibadet aşkı ile yapmışlardır. Bunun sebebi, İslamın ilmi farz kılmasıdır. Bu yüce destekle çalışan ilim adamları, zevkle ve şevkle çalışmışlardır. Neticede çok büyük başarılar elde etmişlerdir.[/justify]


[justify] İslam Dünyası Alimleri’nin bilim ve medeniyete olan katkıları inkar edilemez derecededir. Bugün birçok Avrupa ülkesi üniversitelerinde hala bu alimlerinin kitapları ders kitabı olarak kabul görmektedir.Fakat İslam ilmini alan Avrupa, İslam maneviyatını almadığı için İslama saldırmaya olağan hızıyla devam etmektedir.[/justify]


[justify]İslam Alimlerinin Başarıları[/justify]


[justify]Avrupa’da, ilim adamlarının yakıldığı, hastaların, “Ruhuna şeytan girmiş” denilip diri diri yakıldığı dönemlerde, Müslümanlar medreleser kuruyor ve dünyanın her tarafından öğrencilere fizik, tıp, matematik ve astronomi konularında öğretim veriyorlardı.[/justify]


[justify]Matematik, cebir, aritmetik, geometri, alanında Avrupalı alimlere hocalık yapan Müslüman alimler, dünyanın yuvarlak oluşu, ekseni ve güneşin etrafında dönüşünü Avrupa’dan yıllar önce ispatlamışlar, dünyanın çevresinin ölçülmesini başarmışlar, güneşin üzerindeki lekeleri keşfetmişler, güneş yılını bulmuşlardı. Yine güneş ve ay tutulmaları İslam alimleri tarafından gözlenmişti.[/justify]


[justify]İslam dünyası alimlerinin bu başarılarında en büyük pay dinimiz İslam’a aittir. İslam dini, ilme layık olduğu değeri vermiştir. İlk inen ayet-i kerimeler “ oku “ başlar. Bunlarda ilimden, kalemden, okumaktan, öğrenmekten bahsedilmesi, bu dinin ilme ne kadar önem verdiğini göstermeye yeter. Birçok ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, ilmi ve alimleri övmektedir. Alimler, peygamberlerin varisleri. Sayılırlar. Kur’an-ı Kerim, yerlere-göklere bakarak onları ibret almayı emreder. Bunlar hep ilmi teşvik edici mahiyetedir. İslam nazarında ilmin şerefi pek yücedir. Bunu açıklayan ayet-i kerime ve hadis-i şerifler çoktur.[/justify]
İlim tarihine göz attığımızda , İslamiyetle büyük bir ilerleme kaydedilmiştir. Sadece din ilimleri değil, fen ilimleri alanında da parlak devirler yaşanmıştır. Ödevimde bu parlak devirleri yaşatan alimleri eserleri ile beraber kısa  bir şekilde ele alınmaya çalışılmıştır.



İslam Alimleri ve Eserler





[justify]İbn-i Haldun:İbn-i Haldun’dan; “ Tarihi ilim haline getiren sosyolojiyi kuran mütekeffir  “ olarak Bahsedilir. Bunun nedeni Psikolojiyi tarihe uygulamış olması ve ilk defa tarih felsefesi yapmış olmasıdır. Fakat Tüm bunların dışında İbn-i Haldun’u bize asıl tanıtmış olan sosyoloji alanındaki çalışmalarıdır. “ Asırlarının müracaat kitabı “ sayılan Mukaddime’de sosyolojinin temellerini atmıştır. Bu çalışmaları ona “Sosyolojinin Kurucusu” ünvanını kazandırmıştır.[/justify]


İbn-i Heysem                 :  965 senesinde Basra’da doğan İbn-i Heysem, Optik İlmine yaptığı çalışmalar ile zemin hazırlamış, bu ilmin kurucusu olarak görülmüştür. Büyütücü mercekler üzerinde yaptığı çalışmalar ile teleskopun keşfine altyapı hazırladı. Kainatın düzeni ve sistemi hakkında yazdığı: Kitabun fi Hayat-il-alem; İspanyolca , Latince ve İbraniceye çevrilmiştir.



İbn-i Rüşd                      :  Endülüs’te yetişmiş olan ünlü filozof Aristo yorumlayıcısı olarak anılmıştır. Eserleri Avrupa Üniversitelerinde yüzyıllarca okutulmuştur. Bunun sonucunda birçok batılı bilgin İbn-i Rüşd’ün etkisinde kalmıştır. Felsefeye yaptığı çalışmalarda büyük katkılarda bulunması; bütün eserlerinin Latince’ye çevrilmesine yol açmıştır. Batı dünyasında felsefe alanında İbn-i Sina’dan bile daha fazla tanınmıştır.



İbn-i Sina                       :  İslam Dünyası’nın en tanınmış bilgini olan İbn-i Sina; “çağların en büyük tıp araştırmacısı” ünvanını hak edecek  çalışmalara imza atmıştır. “Kanun” adlı tıp kitabı Avrupa Üniversitelerinde 600 yıldan fazla ders kitabı olarak okutulmuştur. O’nun tıpa yaptığı hizmetler kendisi hakkında şu sözün kullanılmasına vesile olmuştur; “Tıbbı , Calinus diriltti, dağınık halde idi. Razi topladı, noksanları da İbn-i Sina tamamladı.



İslam Dünyasının en büyük alimlerinden biri olan İbn-i Sina sadece tıp alanında çalışmalar yapmamıştır. Tıp , jeoloji, fizik, farmakoloji gibi ilim dallarında yazdığı 270 kadar eseri yayınlanmıştır. En önemli eseri: “Bir milyon kelimelik” bir tıp sözlüğü olan; Kanun fi’ Tib’dir.





Uluğ Bey                        :  Dini ilimlerde çok ileri, ayrıca astronomi ve astroloji ilimlerine vakıf alim olarak tanınan Uluğ Bey, daha çok astronomi ile tanınmıştır. Astronominin yanında trigonometri üzerinde yaptığı çalışmalarla da ilim dünyasında yeni bir çığır açmıştır. Uluğ Bey sadece İslam dünyasının değil tüm ilim dünyasında tanınan bir zattır.





Mimar Sinan   Seviyesine bugün bile ulaşılamayan, yüzlerce eser veren bir sanatkar olarak tarihe geçen dahi mimar olarak anılan Koca Sinan, Türk Mimarisinde erişilmeyecek bir dereceye yükselmiştir. Mimar Sinan içinde Süleymaniye ve Selimiye gibi muhteşem camilerin bulunduğu 84 camiye imza atmıştır. En önemli eserlerini İstanbul ve Edirne şehirlerinde veren Mimar Sinan, Osmanlının birçok şehrini de mamur hale getirmiştir



Piri Reis:  400 sene önce bugünküne çok yakın dünya haritası çizen büyük coğrafyacı, Piri Reis aynı zaman da büyük bir denizcidir. Piri Reis Amerika keşfedilmeden önce, Amerika’nın varlığından haberdardı. Dünyanın en büyük kartograf ve coğrafyacılarından biri olan Piri Reis Bahriye adlı eseri ile ünlüdür. Bahriye’nin içindeki deniz atlasları önemlidir.



Ömer Hayyam        Cebirdeki “ Binom Formülü”nü bulan bilgin Ömer Hayyam astronomi alanında da büyük işler başarmıştır. Melikşah adına düzenlenen Celali takvimini, Nizamülmülk’ün desteği ile hazırlamıştır. Güneş yılına göre düzenlenen Celali Takvimi Batlamyus’un astronomik tablolarını esas olarak hazırlanmıştır. Cebirde temel olarak bilinen tarif, kavram ve formüllerin bir kısmını bu ilme ilk kazandıranların başında Ömer Hayyam da vardır.



Fatih Sultan Mehmet Han:     Havan topunu icat eden padişah Fatih, Osmanlının 7. padişahıdır. İstanbul’un fethi dünya tarihinde en başta gelen olaylardan birisi olduğu gibi, Fatih de dünyada gelmiş geçmiş dehaların en başta gelenlerindendir.





[justify]   Fatih Arapça ve Farsça nın yanında, İbranice, Keldanice, Rumca, İslavca ve Latince de bilmekteydi. Osmanlıya kazandırdığı büyük toplar devletin geniş alanları fethetmesinde yararlı olmuştur.Fatih’in kişiliği hakkında Yunan bilgini Trabzonlu Georgios şunları söylemiştir;[/justify]
“İkinci Mehmet şüphesiz Kirus’tan da, Büyük iskenderden de, Sezar’dan da büyüktür. Hatta bir kelimeyle söylenecek olursa, gelmiş geçmiş bütün hükümdarlardan üstündür.”



Farabi:  Sesin fiziki izahını ilk defa yapan alim olan Farabi; ilimleri sınıflandırarak dünya medeniyetine büyük katkılarda bulunmuştur. Başta matematik, botanik, felsefe, mantık, tıp ve musiki olmak üzere çeşitli bilim dallarında eserler veren Farabi, daha çok felsefe ile ilgilenmiştir. Bu alanda Aristo’yu geçtiği bile iddia edilir. Farabi’nin yetmiş kadar eseri bulunmaktadır.



Aksemseddin    :  Pasteur’dan 400 sene önce mikrobu bulan, Fatih’in Hocası, dini be tıbbi ilimlerde geniş bilgiye sahipti.Aksemseddin mikrobu keşfettiği zaman teknik Pasteur zamanındaki kadar gelişmemişti. Mikroskop bile yoktu o devirde. Hastalıkların gözle görülemeyecek kadar küçük canlılarla yayıldığını bulmak tek kelime ile harikaydı. En önemli eseri Maddet-ül Hayattır.



Taberi    Tefsir, kıraat, hadis, tarih, edebiyat, nahiv, matematik, tıp ve Şafii mezhebi fıkıh alimi olan Taberi, özellikle tefsir ilminde meşhur olup, tefsiriyle tanındı. Cami-ul Beyan ve Te’vil-ül-Kur’an adlı bu eseri, eshab-kiramın ve tabiinin rivayetlerini toplayan en geniş tefsirlerindendir.



İbn-i Batuta  :  29 sene ülke ülke, kıt’a kıt’a dolaşan büyük seyyah İbn-i Battuta, usanmayan, yılmayan, bıkmayan bir azime sahipti. İbn-i Battuta Seyahatnamesi’nde gidip gezdiği yerlerdeki insanların kılık kıyafet, örf, adet ve geleneklerini de anlatmıştır. İbn-i Battuta’nın tabiat tasvirleri çok zayıf, hatta yok gibidir. Tabiat şartlarına, iklime az ilgi duymuştur. Eserinde daha çok insanı ön plana almıştır.
Hezarfen Ahmed Çelebi
: Dünyada ilk olarak uçmayı başaran Müslüman Bilgindir. Ahmed Çelebi bilhassa hava akımları ve kuşların uçuşunu inceleyerek çalışmalarını geliştirdi. 1636 yılında galata kulesinden Üsküdar’a kadar uçmayı başarmıştır.




[justify]Evliya Çelebi Seyahatnamesi ile meşhur büyük Türk seyyah ve yazarıdır. Türk-İslam Edebiyatının, dünyaca tanınmış bir şahsiyeti olan Evliya Çelebi; Anadolu, Suriye, Filistin, Rumeli, Macaristan, Transilvanya, Polonya, Almanya, Avusturya, Bosna-Hersek, Hollanda, Dalmaçya, Kırım, Kafkasya, İran, Irak, Mısır, Hicaz ve Girit’i gezmiştir. Buraları Seyahatnamesinde edebi bir dille anlatmıştır.[/justify]




Ebu Kamil Şuca      :  Avrupa’ya matematiği öğreten İslam bilginidir. Bilhassa matematik ve cebir sahasındaki başarıları ile dikkati çekmiştir. Cebir tarihinde ilk defa olarak, ikinci derecenin üstünde denklemlerin çözümünü tam bir hassasiyetle gerçekleştirmiştir. En meşhur eseri Kitab-ül cebr ve-l mukabele’dir.
Ebubekir er-Razi
   Keşifleriyle ün salan, asırlar boyu Avrupa’da ders veren kimyager doktor Ebubekir er-Razi, devrinin en büyük bilgidir. Ebubekir er-Razi ortaçağın en büyük klinikçisi olarak nam salmıştır. Kızamık ve çiçek hastalığını ilk defa birbirinden ayıran ve tedavi metodunu bulan odur. Zührevi hastalıkları incelemiş, ameliyatlarda ilk defa hayvan bağırsağını dikiş ipliği olarak kullanmıştır. O, ayrıca, Müslümanlara her türlü tesirden uzak, tarafsız inceleme ve araştırmayı öğretti. Gut ile romatizmayı birbirinden ayırdı. Razi’nin eserleri nerdeyse tıbbın bütün dallarını kapsar. Razi hastalarını sür’atli tedavi etmek ve kesin teşhis koymakla da tanındı. Bu alanda “ Bir Saat İçinde Tedavi” adlı eseriyle şöhret kazandı. Günümüzün tıbbi bugüne gelişinde onun çalışmalarına çok şey borçludur.




Ebu’l Vefa Buzcani       :  Trigonometriye tanjant, kontanjant, sekant ve kosekantı kazandıran matematikçi bilgindir. Ebu’l Vefa , çağına kadar hiçbir matematikçinin yapamadığı incelikte trigonometrik çizelgeler düzenledi. Onun matematiğe kazandırdığı bu yenilikleri, Avrupa’da ancak beş yüzyıl kadar sonra Alman bilgini Johann Müller tarafından ortaya atılıp kullanılabildi. Bu demektir ki, Avrupa, ancak Ebü’l Vefa’nın eserlerini Batı dillerine çevrilmesinden sonra, bu konudaki bilgilere sahip olabilmiştir. Trigonometrinin yanında cebir ilmi üzerinde de derinlemesine çalışmalarda bulunan Ebü’l Vefa, o zamana kadar bilinmeyen dördüncü dereceden denklemlerinin çözümünü gerçekleştirdi.



İbn-i Nefis :  Avrupalılardan üç asır önce küçük kan dolaşımını keşfeden İbn-i Nefis, İslam dünyası tıp çevrelerinde meşhurdur. Asırlar boyunca emsali yetişmeyen üstün bir idarecilik ve tabiplik örneği ortaya koymuştur. İlaçlar konusunda İbn-i Sina’yı çok geride bırakmıştır.
İbn-i Nefis, özellikle kalbin ve teneffüs yollarının anatomisi üzerinde durdu. Böylece, kanın kalpten akciğerlere, akciğerlerden de kalbe geliş-gidiş sistemini inceledi. Metodu bizzat tecrübe ve müşahede etti. Böylece tıp sahasında taklitçilikten kurtulmaya, nazariyecilikten pratik ve tecrübeye geçiş devrini açmıştır.






Ali Kuşçu   :  Timurlular devrinde Semerkant’ta yetişmiş, daha sonra Osmanlı ülkesinde büyük bir şöhret kazanmış olan Türk astronom ve matematikçidir. Ali kuşçu, yalnız telif eserleri ile değil, çalışma ve yol göstermesiyle devrini aşan büyük bir alimdir. En önemli eseri Risale Fi’l Fethiyye’dir. Bu eseri Otlukbeli zaferinin bir armağanı olarak Fatih Sultan Mehmed’e takdim etmiştir. Ali Kuşçu bu eserinde, ekliptiliğin eğilimini bizzat kendisi hesap ederek 23 30 13 bulmuştur. Bu değer bugünkü hesaplara göre çok yakındır.(23 27)



Prof. Abdusselam Nobel armağanı alan alan ilk Müslüman ilim adamı olan Abdüsselam, bu ödülü, zayıf ve elektronikmagnatik kuvvetlerin birleşik alan teorisi ile almıştır. Bu teori, bir yandan öyar simetrisi prensibine, diğer yandan da simetrilerin kendiliklerinden bozulması prensibine dayanmaktaydı.



Abdusselam, sadece fizikteki çalışmaları ile değil, idarecilik ve yöneticiliği ile de örnek gösterilecek bir şahsiyettir.



 Abdusselam, yapmış olduğu bu çalışmalarındaki başarısını İslama bağlar. Şu ayetin anlamında insanları araştırmaya sevk ve kainattaki her şeyin kusursuz olduğunu ve bunun neticesinde Allah’ın varlığını inkarın mümkün olmadığını söyler. “Rahman’ın yarattığında kusur göremezsin. Haydi çevir gözünü: Kusur görecek misin? Bunun için Müslümanların bu gerçekler ışığında ilme gereken önemi vermeleri ve geri kalmış durumlarından kurtulmaları gerektiğini söyler





İslam alimleri, bütün ilimlerin temeline harçlarını koymuşlardır. Gerçek bu iken , Avrupalılar birçok buluşu kendilerine mal ettiler. Göz göre göre gerçekleri ters yüz etmişlerdir, ediyorlar. Son olarak Papa Benedict, İslamın Medeniyet hiçbir katkı yapmadığını sadece şiddetle dünyaya yayıldığını söylemiştir.





     “İslam yeryüzüne doğruyu, iyiyi, güzeli, faydalıyı ve adaleti temsil ettiği için yayılmıştır. Bütün tarihi gerçekler ortada iken aklın ve gerçeğin doğru yolu olan tevhitten ayrılıp teslis gibi akıl dışı bir yola sapan ve insanın günahsız doğduğu gerçeğine karşıt olarak günahkâr olarak doğduğu yanlış yoluna sapan ve insanın tabiatın emanetçisi olduğu gerçeğini bırakıp tabiatın sahibi olduğu iddiasında bulunan yanlış bir zihniyetin mensubu olarak saadetin tek yolu olan asırlar boyu yeryüzünde hak ve adaleti tesis etmiş bulunan İslam’ın ve onun muhterem ve mübarek, Allah’ın sevgilisi ve bütün kâinatın kendisi için yaratıldığı Peygamberi hakkında gerçek, ilim ve tarih dışı sözler sarf etmek ne büyük bir bedbahtlıktır.” Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın da bahsettiği üzere, İslam tüm dünyaya barış getirmiş, ilme her daim açık olmuş, şiddete her zaman karşı çıkmıştır.



Netice olarak şunu söylüyebiliriz :”Batı medeniyetinin temelinde İslam kültür ve medeniyetini vardır.”





[justify]Kaynakça:[/justify]


[justify]1) Adil AKYÜZ, Bilime Yön Veren İslam Alimleri Cilt1,2[/justify]


[justify]2)http://www.milligazete.com.tr/index.php?action=show&type=news&id=35677[/justify]


[justify]3) www.kimkimdir.com/ibnisina[/justify]
[justify]http://elfetih1453.blogcu.com/islam-alimlerinin-ilime-hizmeti/868427
[/justify]
« Son Düzenleme: 07 Ekim 2013, 23:32:50 Gönderen: mazhar »

Çevrimdışı son yolcu

  • okur
  • *
  • İleti: 84
  • TİTREDİM EFENDİM (SAV) , SENİ ANDIM DÜN GECE...
Ynt: Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları
« Yanıtla #9 : 08 Ekim 2013, 10:03:00 »
İnsan gurur duyuyo , nerde şimdi alimim, bilginim, profum diye gezinenlerde onlardaki zekanın kırkta biri..

Rabbim mekanlarını cennet, derecelerini alii eylesin inş.
VE AŞKKKKKKKK İNSANIN ALNINA DOKUNDU... SÜBHANE RABBİYEL ALA ...

mazhar

  • Ziyaretçi
Günümüzden 12 asır  önce ilk  kağıt fabrikası kurran devlet adamı:
İBN-İ FAZIL
Kendisini insanlığın, devlet ve milletinin hizmetine adamış bahtiyarlardan olan İbn-i Fazıl, Abbasilern ünlü vezirlerindendir. Bermekiler soyundan gelen bu büyük hizmet erinin  asıl adı Yahya'dır. " KİMİN HİMMETİ MİLLETİ İSE, O TEK BAŞINA KÜÇÜK BİR MİLLETTİR! " sözünü hatırlatyan bir abide şahsiyettir.
Eğtim ve bilim sahasındaki engin  maharet ve teçrübelerini  takdir eden Halife Mehdi, oğlunun eğitilip yetitirilmesini ona verdi. O maksatla musul valisiyken, Bağdat'a alındı. Bir süre sonra da, dirayeti ve üstün yeteneği  sebebiyle divan başkanlığına getirildi.
Harun Reşid'in  Halife olmasından sonra da vezirliğe yükseldiğini görüyüruz....

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Öncü Müslüman-Türk Bilim Adamları
« Yanıtla #11 : 28 Kasım 2013, 23:43:18 »
Mimar Sinan'ın Öngörüsü!
Adapazarı'nın Taraklı ilçesinde bulunan ve yakınındaki hamamdan döşenen tesisatla alttan ısıtılan tarihi Yunus Paşa Camii, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
04 Ekim 2013 Cuma 23:10

1517 yılında Osmanlı sadrazamlarından Yunus Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan cami alttan ısıtma sisteminin bugün bile kullanılır vaziyette olduğu, fakat günümüzde hamam faal olmadığı için ısıtma faaliyetini yerine getiremiyor.
HARÇ YERİNE ERİTİLMİŞ KURŞUN
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nde hasar görmeyen cami, mimari yapısı ve sağlamlığıyla dikkat çekiyor. Halk arasında 'Kurşunlu Camii' olarak bilinen Yunus Paşa Camii'nin en büyük özelliği ise inşaatında harçtan çok eritilmiş kurşun kullanılması.
Mimar Sinan, caminin taş bloklarını yerleştirirken, her iki taşı ortalarından oyup demir çubuk yerleştirdikten sonra üzerine harçtan çok eritilmiş kurşun döktürmüş. Kare planlı, tek minareli, duvarı ince yontu küfeki taşından inşa edilmiş cami, yapıldığından bu yana ibadete açık.
Habervaktim.com