Gönderen Konu: Kur'an Rahmet ve Şifadır  (Okunma sayısı 2745 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı mamur

  • okur
  • *
  • İleti: 58
Kur'an Rahmet ve Şifadır
« : 22 Eylül 2007, 21:30:41 »

Kur’an  Rahmet ve Şifadır

      Rabbimiz dini akıllı varlık olan insana göndermiştir. Bütün varlıklar Allah’a ibadet haindedir. Allah insana sorumluluk yüklemiş, Kur’an-ı taşıma, tebliğ etme  yaşama sorumluluğunu, Cenab-ı Hak Müslümanlara bahşetmiştir, İnsan kendi tahmin ve kanaatine dayanarak bir akide kurması, sonrada  bu çürük ipliğe bütün hayatı bağlaması doğru olamaz.  Şahsi mesuliyet var ! ne büyüklenenlere nede şeytana  sorumluluğumuzu  yıkamayız.
    Müslümanlar Kur’an-ı taşıyorlar, elinde bırakmıyorlar ama, içeriğini bıraktılar. Canımız kadar sevdiğimiz Tenzilül Hâkimi yüreğimizde, sırtımızda taşımazsak fani kapılar buluruz.  Kusurlarımızla islamı gölgeledik, tarifleri büyüttük. İnsanları küçültük.
   Kur’an-ı Kerim Allah kelamıdır.Vahyin mahsülüdür. İnsanın manevi özü ve varlığı arasında ki dehşet verici çatışmayı çözebilecek, İslam dışında bir din, Kur’an dışında hiç bir itap yoktur.Bütün insanlık bilgisi, ilahi kelamın büyüklüğünü ve mucizesini kabul etmektedir. Çünkü akla aykırı hiç bir esas  ihtiva etmez. İnsan oğlu, bu büyük emanet ve azametli sorumlulukla yanyanadır.
Şairimiz ne güzel söylemiş:

İnsana ruh aracıyla, bu ilâhi bir lütufdur.
Bu Kitap daralan gönüllere rahmet ve nurdur.

     Rasulullah s.a.v. davetini insanlara yönettiği zaman, kaba yaratışlı, inatçı topluluklar, O’na baş kaldırdılar yan çizdizdiler.
     Kur’an, Efendimize s.a.v. destek ve teselli olarak inip, inkarçılarında hallerini bildirerek onları tehdid ediyordu.

‘’Onların sözü seni üzmesin, Biz onların  gizlediklerinide  açığa vurduklarınıda  biliyoruz’’ Yasin 76

 Allah’ın ayetlerini inkar edenler, durmadan dilini çıkarıp soluyan köpek gibi  bunalım içerisindedirler.
Çünkü imansızlık onların  vicdanlarını rahatsız eder.
   Hiç bir inkarçı duygusunda  kesin değildir. Gerçeklerden uzaklığı oranında  içinde şiddetli bir şüphe taşır.
  Allah bu duygudan yakalayıp soruyor:
‘’Eğer  Kur’an ve Allah gerçeği  hakikat olmasa bu şüphe, sizin içinizde dolaşır durur mu idi? O takdirde haktan iyice uzaklaşmış sizlerden daha sapık kim olabilir?’’Fussilet 52

 Allah bu dünyanın sonuna  bir hesap günü koymuş. Yüce Rabbimiz şöyle hitap ediyor:
‘’Sizi öğüt alacak  alanın, öğüt alacağı kadar, bir süre yaşatmadık mı?’’Fatır 36,37

   Akıl ve kalpleri  hayran bırakan bu ilahi beyana karşı  insan ,etki alanında  kalmaya kabiliyetli bir varlıktır.  Kur’ an da, iman etme hususunda duygu organlarının akıldan daha  fazla  kullanıldığı  görülür. Duygular akıldan daha fazla müesserdir.Fikirlerin  ruhun derinliklerine yerleşmesi hususunda
Kur’anın tekrarının önemi çok büyüktür. Ceset perdesinin altında  kalp, merak, sevgi gibi manevi duygular vardır. Kur’an-ı Kerim şu dünyadan ahireti bize seyrettirir.
   
   Unutmuyalım ki, Kur’an bu sırrını ancak ihlas sahiplerine verir. En ufak baştan savma  hal,  bu hikmeti bozar. Mü’mine keramet sağlayan  bu  yücelme, çetin kin, nefis duvarlarını yıkar. Kütü insanların, şeytanların, en çok korktuğu şey, mü’minin sabırla gönül hazzına ulaşmasıdır.
    Dikkat ederseniz şu üç organa, gözler , kulaklar ve deri onlar, dünyada iken nefsin  ençok  iş birliği yaptığı sistemlerdir. Bu organların kayıt etme kabiliyetleride vardır. Dünyada yaşarken kendilerine kuvvet vehmedenler, mahşer günü gidip azaba yapışacaklar.Onlar orada ölmezler ve azapları hafifletilmez.
‘’Derileri yandıkça azabı tatmaları için yeniden başka derilerle değiştirilir.’’
Nisa56

‘’ Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır.’’ Mü'minün104


‘’ İşte o gün ağızlarını mühürleriz. Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahitlik eder.’’ Yasin65

     Meleklerin yazıp tesbit ettiklerinin doğruluğunu belgelendir¬mek de ilâhî adaletin gereğidir. ‘’Ol emri’’neye yönelirse derhal istenilen, irâde edilen gerçekleşir. Suçlu günahkârların organlarını konuşturmak da bu emre bağlıdır. Ellerinin konuşup  ayaklarının şahitlik etmesi, her olayın iki şahitle isbatına yönelik bir işaret anlamını taşımaktadır. Sonra da ilâhî kudretin tasarrufuna dikkatler çekiliyor;
Enes b. Mâlik r.a. 'den şöyle riva¬yet etmişlerdir: Hz. Peygamber s.a.v şöyle buyurdu:
 "Kul kıyamet günü şöyle diyecek: "Ben kendime, benim tarafımdan bir şahit getirilmesinden başka bir şeye razı değilim." Bunun üzerine Yüce Allah, "Bugün muhasebe¬ne kefil olarak nefsin, şahitler olarak da Kiramen Katibin melekleri kafi¬dir." buyuracak ve o kimsenin ağzına mühür vurulacak. Ardından da or¬ganlarına "Konuş" denecek, onlar da o kulun amellerini söyleyecekler. Son¬ra konuşma hususunda serbest bırakılacak ve uzuvlarına "Sizler uzak olun, ırak olun! Ben ancak sizin için mücadele ediyordum." diyecek." Müslim, Nesâi.

     Şu kısa aklımızla iyice düşünelim, Allah bize lütfetti, bizi karşısına aldı, muhatap saydı. Bu Kur’an Hira’dan halk  kitlelerine, Şerfli Cibril’le, şerefli bu melek vasıtasıyla, Şerefli bu Kitap, şerefli Peygambere indirildi. Bunları Cenab-ı Hak  Aziz Kitabının şerefi için yapıyor. Rabbimizin üzerimizde ki sonsuz lütuf ve  bereketi bu ayda coştukça coşuyor. Mü’minin yardımcısı Allah’tır. Müslüman olmak bizim davamızın esasını teşkil eder.Müslüman öylesine sınırsız enerji gücüne sırtını dayamıştır ki, Allah’la rabıta kurduktan sonra  O’nun karşısına kim durabilir? Kur’an-ın ve Sünneti Seniyenin açıklanşası lazım. Gücenirler gücenmezler diye düşünmeden tastamam açıklanması gerekir. Peygamber Efendimiz s.a.v. anılmalı, hatırası dipdiri yaşanmalı, Kur’an okunmalı.Allah’ın af ve mağfireti çok geniştir.

    Kadir gecesi  Kur’an-ın indirilmesinde, Allah Rasulünün s.a.v.her sene ramazan ayı boyunca Cerail’le buluşmasında sebebini ve hikmetini kavrayamadığımız güzellikler ve doğruluklar vardır.
     İki cihan güneşi, kurtarıcımız yol göstericimiz Hatemül Enbiya  Peygamberimize  Salât ve selâm olsun, ‘aline, ashabına ,etbaına..
 
İbni Abbas r.a. Şöyle anlatır:
‘’Allah Rasulü s.a.v. hayırda, insanların en cömerdi idi.En cömert olduğu zamanda  Ramazan ayı idi. Muhakkak ki Cibril a.s.  her sene  ramazan ayı içinde bu ay çıkıncaya kadar Allah Rasulü ile buluşur, Allah Rasulü de O’na Kur’an-ı arz ederdi. Cibril ile buluştuğu zaman Allah Rasulü hayırda, esen rüzgardan daha cömert olurdu’’ S. Buhari.

    Her Ramazanda , o senenin Ramazan ayına kadar inmiş olan sureleri  Cebrail  a.s.  Fahri Kainat Efendimize  s.a.v.   okur  ve  Peygamberden de dinlerdi. Sonra da Rasulullah s.a.v. mescidde mü’minlere okurdu. Bu hal Efendimizin son Ramazanında iki sefer tekrarlanmıştı. Böylece her Ramazan ayında , o ramazana kadar  gelmiş olan  bütün vahiyleri Müslümanlar kontrol etme imkanı buluyordu. Yazmış olanlar yazılarını, ezberlemiş olanlar ezberlerini kontrol ettiriyorlardı.
   Bu ayda  Cibril a.s.  kendisiyle çokça buluştuğunda, Resulullah da ifadeye sığmayan  bir sevinç  meydana gelirdi.
  İnanıyoruz ki, Allah’ı sevmenin, Rasulünü sevmenin ve Cibrili sevmenin feyiz ve bereketi, aklın ve hayellerin ötesinde lütuf  deryasıdır.
 Medine-i Münevvere de vahiy Meleğine, kin ve düşmanlık besleyenler vardı.
    Peygamberimiz Efendimiz s.a.v.'e, Yahudilerin ileri gelenlerinden biri veya birkaçı geldiler ve bazı sorular sordular. Bu sorulardan bir tane¬si de "Peki sana vahiy getiren meleğin adı nedir?" Peygamberimiz:"Cebrail "deyince "biz Sana iman etmeyiz. Azrail, Mikail ve diğerleriyle bir kavgamız yok, ancak seninle bizim aramızı açan Cibril’e düşmanız...  Bizi senden soğutuyor vahiyle. İşte bu eziyet veren konuşmaları  Medine’de Yahudilerin elebaşları yapıyordu.
Allahın Rasulü derhal onların yanın da süratle ayrıldı.  Mübarek mescidine geldi, iki rekat namaz kıldı, fazla zaman geçmemişti ki  Cibril’i emin  a.s. vahiyle geldi: Şu ayeti Celileyi getirdi:

‘’ Her kim Allaha, meleklerine, elçilerine, Cibril'e ve Mikaile düşman ise, artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır.’’ Bakara 98

 ‘’ Allah katında yeryüzündeki canlıların en kötüsü gerçeği akletmeyen sağırlar ve dilsizledir’’ Enfal 22

Allah'a düşmanlık yapanların hepsi helak olmuş gitmiş. Allah  c.c.  ise bakidir.

 Peygamber Efendimiz s.a.v. de bir hadislerinde:

"kim bir Allah dostuna düşmanlık yaparsa, Allah'a düşmanlık yapmış olur "diyor.

    Buradan anladığımıza göre yalnız Cebrail ve Mikâil değil, bütün peygamberlere veya meleklerden herhangi birine düşmanlık yapan Al¬lah'a düşmanlık yapmış olur. Müşrikler dahada ileri giderek Allah Rasulüne şöyle dediler:
Ya Sen  ya biz  yok olup gidinceye kadar  Senin yakanı bırakmıyacağız...
Mekke müşriklerinin ileri gelenleri, Medinelileri tehdid eden iki mektup yazdılar. Medine ahalisini korkutarak Rasulüllah’ın kendilerine teslim edilmesini istiyorlardı onlara ve bozgunculara gereken cevap verilmişti. Hicretin ikinci yılına yakın  bu gelişmeler oluşurken, İttifak şer gücler tarafından  Medinedeki Müslümanlar rahatsız ediliyordu. Zaman çabuk geciyordu, hicretin 2. Senesi girmişti. Medine semelarında  Ramazan Hilali göründü. Allah Rasulü Ashabıyla ilk oruça niyet ettiler.Mü’minlerin engin gönüllerinde yadedilen ilk Ramazan ayı pekte kolay geçmedi. Tam 17 Ramazan birde Cuma günü Bedir’de  Müşriklerle Çetin mi, çetin bir muharebe yapıldı. Küfrün belinin kırıldığı meydan savaşıdır. Bu savaş  Kur’an’da şöyle ifade ediliyor:

‘’...ta ki helak olan kimse, apaçık delilden helak olsun ve diri kalanda aşikar bir delilden diri kalmış olsun...’’Enfal 42
‘’..Kim Allah’a ve Peygambere karşı çıkarsa bilsin ki, Allah’ın azabı ağırdır.’’Enfal 13
 
     Şanı yüce ve büyük olan Allah Müslümanları Bedir’de  zafere ulaştırdı.
Allah elbette üzerimizdeki nimetini tamamlamıştır ve elbette kafirler ağızlarıyla onun nurunu söndüremezler.

“Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır.” buyuruluyor.  Sâf  8

“Dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamber’ini hidayet ve hak din ile gönderen Allah’tır. İsterse müşrikler hoşlanmasınlar.” Tevbe 33

 Allah’a eş koşanların ve Rasulüne düşmanlık edenlerin hem bu dünyada hem de ahirette, vay başlarına geleceklere..
   Arafat’da Veda haccın da Peygamberimiz s.a.v.  İslamın bir özetini yaptı.‘’...Şahit ol Ya! Rab ‘’dedi. Neden ?
Çünkü  mü’minlerin vazifesi tebliğ etmektir, duyrmaktır. Bu nasıl anlatılacak?  Bu anlatılışa  karşı çıkan kudretler, Kur’an-ın yücelmesini istemeyen güçler var, onlar Bunun karşısında. Menfaatleri zedelenecek köleciler, zamanın nemrutları, despotlar, zalimler,deccaller ve diktatörler, bunların her birinin menfaatleri, siyasi, iktisadi sultaları olan güçler, bu tebliğata  karşı. Dünyanın kuruluşundan bu güne kadar, hayır ile şer kavga eder durur. Mü’min tebliğ eder, bizim dinimiz  tebliğ üzerine kurulmuştur. Müslüman güçlüdür.Yüksek ahlak sahibidir. Peygamberimizin dediği gibi:

‘’Müslüman kulluğunu idrak eder, yetersizliğini idrak eder ve Allah’a sığınır.’’

 Allah gönüllerimizi kendisine yaklaştırsın. Ramazanın şu günlerinde, insan bir huzur içindedir. Geçmişini hatırlar, bugünü değerlendirir. Bu ay yüce Allah'ın sevgi ve rahmetinin nuruna çıkma ayıdır. Hayatlarında kötü işlere bulaşanların oruçla kendilerini kurtarma ve ruhlarını temizliyerek yüce Allah'a yönelerek gönüllerini huzurla doldurma ayıdır.

  Halid b. Velid r.a.  Çok çektirdi, Uhud da Peygamberimizin yaralanmasına sebep odur. Bir zaman sonra Medine ye İslam’a girmeye geldi, akıllı adam, Resulüllah’a dedi ki:
Eğer geçmişimi sormayacaksan İslam’a girmeye geldim. Efendimiz s.a.v buyurdular ki:

‘Allah ‘ın öylesine affı büyüktür ki, tövbeden sonra insanın geçmişi sorulmaz’.

    Hepimizin yanlış tarafları var. Resulullah’ın göz bebeği ümmeti olalım Çünkü Resulullah s.a.v. Allah ‘ın habibi ve göz bebeğidir.

 
Kaynaklar.....
Kuran-ı Kerim,
Mutemed hadis kaynakları...Tefsiri şifa.Siyer ibni Hişam...

7/ Ramazan /1403H.
Medine-i Münevvere

Ali Kılıç K.