Gönderen Konu: Yirmi Beş Yaşındaki Bir Padişahtan Siyaset Dersi  (Okunma sayısı 2185 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543

Yayın hayatına başladığı günden bu sayısına kadar her sayısında Tarihimize ait gerçekleri vesikaları ile gün yüzüne çıkaran ve okuyucularına sunan YEDİKITA dergisi Aralık sayısında Sultan ikinci Mahmut Han'ın 25 yaşında dünyaya verdiği siyasei dersi yayınladı.

Osmanlı padişahları, devlet idare etme konusunda benzeri görülmemiş bir ileri görüşlülüğe sahiptiler. Genç yaşta da olsalar aldıkları idare eğitimi ve geçmişten gelen köklü bir sitem sayesinde devleti tehlikeye düşürecek hiçbir karara imza atmamışlardır. Verdikleri kararlar, yaptıkları işler bugünün siyasetçilerine ders verecek tecrübelerle doludur. Ders alana…

Çocuk denecek yaşta tahta geçenler olduğu gibi daha gençliğinin baharında saltanat gömleğini giyenler de olmuştur. Bunlardan birisi de Sultan İkinci Mahmud Han’dır. 1785 yılında doğmuş ve 1808 yılında padişah olmuştur. Yani 22-23 yaşlarında. Padişahlığının ilk günlerinde yeniçerilerin devleti bitirme noktasına getirdiği bilinen bir gerçektir. Hatta kendisi bile katledilmekten son anda kurtulmuştur. Buna rağmen kısa zamanda devleti toparlamış ve idareye hâkim olmuştur.

Sultan Mahmud Han, 1809 yılında kaymakam paşaya, yani “başbakan” rütbesinde olan sadrazam vekiline, dünya ahvali ve takip edilecek siyasetle alakalı bir hatt-ı hümayun yazmıştır. Hattında; İngiltere’nin, Avrupa’nın, Avusturya’nın, Rusya’nın ve İran’ın durumu hakkında ikazlarda bulunmakta ve devletlerin nasıl hareket ettiklerini ortaya koyup, alınması gereken tedbirleri de söylemektedir.

Malumdur ki, İran, Osmanlı Devleti’ne hiçbir zaman hayırlı rüya göstermemiş, her fırsatta sınırlara tecavüz ederek karışıklık çıkarmıştır. Bilhassa Ermenilerden fesat çıkarmak isteyenlere gösterdiği yakınlık, Osmanlı Devleti’nin dikkatinden hiç kaçmamıştır.
İşte Sultan İkinci Mahmud Han’ın asırlara siyaset dersi veren kısa fakat çok manalı hatt-ı hümayunu -sadeleştirilmiş olarak- şöyledir:

“Kaymakam Paşa;
İngiltere devletiyle alakalı üç adet yazının ve diğer elçimiz Sıdkı Efendi'ye şifreli harflerle gönderilmesi gereken maddelerin suretlerini gördüm. Söz konusu suretler, yazıldığı ve tertip edildiği üzere özel bir adamla gönderilsin. Ancak bu adamı gizli göndereceksiniz. Yol masrafları konusunda işi darphane hazinesine veya doğrudan darphaneye atmanın ve ‘kalemlerden senet olsun’ demenin büyük sıkıntı olacağı malumdur. Bu işe iyi bir şekil vermek lazım ve Sıdkı Efendi'nin ve tercümanının teslim edilenden başka, biriken maaşları münasip maldan ödensin ve bu defa poliçe ile düzenlenip tercümanın dönüşü yazılsın.

Avusturya devletinin durumuyla ilgili tercüme edilen yazıyı gördüm. Bu yazı, Rusya’nın Tuna'yı geçtiğini teyit ediyor.

Ve Fransa maslahatgüzarının şeyhülislâm efendiye yazdığı mektubun özü, devlet adamlarımın arasını bozmaktan ibaret olup yazıldığı üzere bir müzakere meclisi toplansın ve hikmetli cevaplar ile susturulmaya çalışılsın.

Avrupa’nın durumu fazlasıyla kötüleştiğinden son derecede ileri görüşlü hareket etmek gerekir.

İngilizler, İranlıları bir yolla kendilerine çekip tuzağa düşürmek ve bir nevi hile ile yanıltmak istemekte olup malum hususların neticesi de bizim aleyhimize olur desem suizan etmemiş olurum. Bu defa gönderilecek adam oldukça ileri görüşlü olup İran elçisiyle yapacağı görüşmelerde hiçbir konuyu atlamasın. İleri görüşlü tavsiyeler telkin edilsin.

Kilise ve sinagoga dair resmî yazılar için şeriata müracaat edilsin. Ve şeriatın verdiği izin hususunda şeyhülislâm efendiden fetva istensin ve ona göre düzenlensin. (H. 1224/M. 1809)”

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!