Gönderen Konu: Akrabalarıyla ilgisini kesene İlahi rahmet de kesiliyor mu?  (Okunma sayısı 2057 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482

Birlik beraberliğimizi, dostluk ve akrabalığımızı koruyan özel ve güzel âdetlerimizden biri de, sıla-i rahim'dir. Yani, akraba ve dostlarla ilgiyi kesmemek, ziyaret edip hal hatır sorarak akrabalık bağlarını hep canlı tutmaktır.

Ayetlerde ve hadislerde akrabalarla ilgiyi kesmeme mükellefiyetimize dikkatimiz çekilmekte, önemine çarpıcı ifadelerle işaret olunmaktadır.

Nitekim Rabb'imiz Müslüman'ın önemli görevlerini sıralarken akrabalarına karşı göstermesi gereken ilgisini hemen üçüncü sıraya koyarak buyurmuş ki:

-Önce Allah'a ibadet edin, sonra anne babaya itaat edin, üçüncü olarak da akrabaya olan yakınlığınızı koruyun, ilginizi kesip de yabancılaşmayın!..

Efendimiz (sas) Hazretleri ise yakınlarıyla ilgisini kesenlere çarpıcı ikazlarda bulunarak:

-Akrabalarıyla ilgisini kesenler meclisimizde oturmasınlar, buyurmuştur.

Bu ikazı dinleyenlerden bir kişi hemen sessizce kalkıp meclisten dışarı çıkarak ihmal ettiği akrabasına koşar. Neden sonra geri gelip yerine sessizce oturunca Efendimiz sorar:

-Bir akraba ihmalin mi söz konusu idi yoksa?

Cevap ibretlidir:

-Beni kendisinden uzaklaştıran bir teyzem vardı, ikazınız üzerine onu ziyarete gittim, kapısında beni görünce hem şaşırdı, hem de sevinerek, 'Sen kolay gelmezdin, nasıl oldu da geldin?' diye sordu. Ben de akrabayı ihmal edenlerle ilgili ikazınızı anlatınca ellerini açıp bana dua etti, ben de ona dua ettim, böylece akrabamla helalleşerek geldim ki meclisinizde oturacak duruma gelmiş olayım.

Bunun üzerine Efendimiz'in açıklaması şöyle olur:

-Şunu unutmayın ki, akrabalarıyla ilgisini kesmiş olan kimsenin bulunduğu meclise Rabb'imizin rahmeti inmez. Sen bu ziyaretinle hem meclise gelecek olan rahmete engel olmaktan kendini kurtarmış, hem de bir vefa örneği vermiş oldun..

Demek akrabalarıyla ilgisini kesenler İlahi rahmetten mahrum kalmaya aday olurlar. Bu mahrumiyet de göze alınacak, basit görülecek bir mahrumiyet olmasa gerektir. Öyle olunca akraba ile ilgi kesmenin bu dehşetli sonucu dikkatlerden kaçmamalıdır.

Bu sırada bir akraba sorusu da şöyle gelir:

-Ben akrabama gidiyorum, ama o gelmiyor, ben affediyorum ama o affetmiyor. Ben de onlara aynı şekilde karşılık vermek istiyorum. Buyrulur ki:

-Akrabalarının sana yaptıkları yanlışı sen de onlara yaparsan, yanlışa yanlışla karşılık vererek eşit duruma düşmüş olursun, farkın kalmaz. Sen yanlışa doğru ile karşılık ver ki, hataya ortak olmayasın. Şunu unutma ki, senin akrabaya vefalı tavrın seni Cennet'e, onların vefasız tavrı da onları layık oldukları yere yaklaştıracaktır.

Bu gibi ağır ikazlardan anlaşılan odur ki, akraba ve dostlarla olan sevgi bağlarını koparmanın vebali göze alınamayacak kadar büyük olmaktadır. Nitekim "İnsanı Cehennem'den uzaklaştırıp Cennet'e yakınlaştıran ameller hangisidir?" diye soran bir zata Efendimiz'in cevabı da bu mealde olmuştur:

-Namazını kılan, orucunu tutan, haramlardan kendini koruyan, bir de akrabalarıyla ilgisini kesmeyip sürdüren kimse, Cehennem'den uzaklaşıp Cennet'e yakınlaştıran amelleri işlemiş kimselerden sayılır..

Demek ki, namaz, oruç gibi önemli dinî görevlerimizin hemen yanında akraba ziyaretleri de yer almaktadır. Akraba ziyaretinin bu öneminden dolayı irşat kitaplarında deniyor ki, akrabasını yürüyerek ziyarete gücü yetenler, adım başına kazanacakları sevabı düşünerek yaya olarak gitmeyi tercih etmeliler. Mümkün değilse vasıtaya binerek gitmeli, uzaklığı bahane etmemeli, mütevazı hediyelerle de olsa akrabalık bağlarını güçlendirmeye gayret göstermeliler. Yerine göre bir telefonla, bir selamla da olsa bu bağlar tazelenmeli, bulundukları meclise rahmetin inmeyeceği vefasız akrabalardan olmadığını bu kadarcık bir ilgi ile de olsa ispatlamalıdır.

alıntı