Gönderen Konu: Pedagog Adem Güneş ile Anadaolu Pedagojisi  (Okunma sayısı 4433 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Pedagog Adem Güneş ile Anadaolu Pedagojisi
« : 31 Mart 2015, 04:35:42 »

"İhmal edilen çocuk sendromu"
"Günümüz çocuklarının en büyük sorunu nedir?" diye sorulsa ve bu soruya da çocuklar cevap verecek olsa, öyle zannediyorum ki, çocukların büyük çoğunluğu ağızbirliği etmişçesine "anne babalarının ihmaline uğradıklarını" söyleyeceklerdir.
Bütün anne babaları bir meydanda toplasak ve "Çocuklarınız sizin hakkınızda şikâyette bulunuyor, onları ihmal ettiğiniz için çocuklarınız bugün bu haldeler. Ne dersiniz?" diye sorsak inanıyorum ki, meydana toplanmış olan birçok anne baba bu suçlamayı kabul etmeyip "Ben hayatımı çocuklarım için feda etmişken bir de bunu mu duyacaktım!" diye sitem edeceklerdir.
Bir yandan "hayatlarını çocukları için feda eden" anne babalar, diğer yandan anne babalarından yeterince ilgi ve sevgi göremediğini söyleyen çocuklar...
Mademki herkesin kendine göre söyleyecek bir sözü vardır, o halde işin aslı nerede yatmaktadır?
www.ademgunes.com
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Pedagog Adem Güneş ile Anadaolu Pedagojisi
« Yanıtla #1 : 31 Mart 2015, 04:36:28 »
Anne baba evde yok oldukça TV var olmaya başlar.
TV yok olmaya başladıkça anne baba var olmaya başlar...
Anne babadan keyif alamayan çocuklar, kendilerini tv, telefon, bilgisayar gibi araçlarla meşgul ederler.
www.ademgunes.com
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Pedagog Adem Güneş ile Anadaolu Pedagojisi
« Yanıtla #2 : 31 Mart 2015, 04:37:05 »
"Annenin de kendine ait bir hayatı var." ya da "Çocuğun her ihtiyacını karşılamak, çocuğu anneye bağımlı hale getirir." anlayışından dolayı, günümüzde çocuklar gerektiği kadar annesinin göğsüne yatamıyor, gerektiği kadar annesini koklayamıyor, korkularının tesellisini annesinden bulamıyor ve bunun tabii neticesi olarak da hiç kimse fark etmese de çocuklar katılaşmış bir vicdan ile büyüyorlar:(
İşte günümüz toplumunda vicdansız insanların varlığının bir numaralı sebebi olarak, anne ile çocuk arasında vaktinde kurulması gereken duygu alışverişinin olmaması yatmaktadır.
Zira anne sevgisi ve ilgisinden mahrum kalmış, katılaşmış bir vicdanın eğitilmesi, sevgi ve şefkat ile yumuşatılmış hassas bir vicdanın eğitilmesinden çok daha zordur, maalesef...
www.ademgunes.com
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Pedagog Adem Güneş ile Anadaolu Pedagojisi
« Yanıtla #3 : 31 Mart 2015, 04:38:10 »
Kendinlik bozukluğu
Bütün kişilik bozukluklarının temelinde kişinin “kendi gibi” olamaması yatar.
Ünlü Psikolog James Masterson bunu “kendinlik bozukluğu” olarak adlandırmıştır.
Birçok kişi, kendi gibi olmayı, kuralsız, sınırsız, ilkesiz olmak zanneder. Hâlbuki kuralsızlık ve sınırsızlık kendi gibi olmanın değil, kendi gibi olamamanın en belirgin özelliğidir.
Kişi, belirli kurallar içinde var olabiliyorsa ancak o zaman kendi gibi olmayı becerebilir.
Nasıl mı?
İsterseniz baştan başlayalım…
Kendi gibi olmak, kişinin, yaratılıştaki özelliklerini kaybetmemiş olması hâlidir. Bir başka deyişle, “fıtrat ve mizacına” ait özelliklerle yaşayabilmesidir.
Fıtrat nedir?
Fıtrat, türünün özelliğini barındırmaktır…
Örneğin kuşlar uçar, cik cik eder. Bu, “kuş fıtratının” bir özelliğidir.
Kediler miyavlar, farelerden rahatsız olurlar. Bu da “kedi fıtratının” özelliğidir.
İşte bunun gibi, insana ait ortak özelliklere “insan fıtratı” diyoruz.
Örneğin insan fıtratında, sevme, sevilme ihtiyacı vardır. Mahcubiyet ve utanma duygusu vardır.
Sevdiğinden ayrıldığında kendini kötü hisseder insanlar, sessizleşir, depresyona girerler.
Bir hata yaptıklarında, yüzleri kızarır, mahcup olur, utanırlar.
Fıtrata ait özellikler aynı zamanda o türün “sınırlarını” belirler.
Kediler âşık olamaz, evlenmeyi düşünmezler. Kuşlar bir hata yaptıklarında yüzleri kızarmaz, birbirlerine karşı mahcup hissetmezler örneğin.
İnsan fıtratının en temel özelliklerinden biri de; “insan iyidir…” Hiçbir insan doğuştan kötü değildir, katil olarak dünyaya gelmemiştir örneğin. Hiç kimsenin kanında eşkıyalık yoktur.
İnsanın katil olması, eşkıyalık yapması fıtri değil, “fıtratın bozulmasının” bir sonucudur.
İnsanın, temel insani özellikleri barındırması, bir sınırsızlık, kuralsızlık içinde yaşamayı değil, içten gelen ve oldukça keskin sınırları barındırır.
“Kendi olmayı” tam anlayabilmek için bir de “mizaç”tan bahsedilmesi gerekir.
Fıtrat, “türe ait” ortak özellikler diye tanımlanırken, mizaç, “bireye ait” özelliklerdir.
Örneğin, kiminin mizacı sakindir, kimisi cıvıl cıvıl… Kimi resim yapmayı sever, kimi müzik dinlemeyi… Her insan ayrı bir mizaca sahiptir.
Bütün bu bilgilerden sonra tekrar başa dönecek olursak, “kendi gibi olamama” kişinin fıtrat ve mizaç özellikleri ile yaşamasına izin verilmemiş olması ile oluşan bir “kendinlik bozukluğudur.” Neşeli, sempatik, heyecan dolu bir çocuğu, “Bu çocuk çok şımarıyor” diyerek baskı altına alıp, sessiz, sakin hâle getirmek, o çocuğun terbiye edilmişliğinin değil, mizacının bozulmuş olmasının bir işaretidir.
İşte bundan dolayı, gelişim döneminde aşağılanmaması, kızılmaması, incitilmemesi gerekir ki, çocuk mizacını dışa vurmaktan ürkmesin, utanmasın, sıkılmasın.
Ödevini yapmayan öğrencisini sınıf içinde mahcup etmekten çekinmeyen bir eğitici, belki bir dahaki sefere çocukların ödevini yapmasını sağlasa da, çocuğun içinde, sadece insana has, insan fıtratının çok kutsal bir özelliği olan, “utanma duygusunu” yok eder de farkına bile varmaz.
Çocuğunun kabahatini yüzüne vurmakta sakınca görmeyen, onu, parmak sallayarak cezalandırmayı marifet zanneden anne babalar, belki, çocuklarını daha az kabahat işler hale getirseler de, aşağılanmışlığın insan fıtratında yok ettiği, “mahcubiyet duygusunu” kaybettirdiklerini farkına bile varmazlar.
Yapılan çalışmalar göstermektedir ki, kişilik bozuklukları, çocukluk döneminden itibaren başlayan çocuğun kendi gibi olamama hâlinin, yetişkinlik yıllarında, başka bir kişilik içinde yaşamaya çalışma bunaltısından başka bir şey değildir.
Çocuk, ancak kendi gibi olmasına izin verildiği kadar kişilik sahibi olacak, kendi gibi olmasına izin verilmediği kadar sahte bir kimlik üretecektir… Kişinin ürettiği bu sahte kişilik ile kendi mizacı arasındaki çelişki kadar da bunaltı yaşayacaktır.
İşte bu, “kendinlik bozukluğu” dur...

www.ademgunes.com
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Pedagog Adem Güneş ile Anadaolu Pedagojisi
« Yanıtla #4 : 31 Mart 2015, 04:41:29 »
Anadolu Pedagojisi ile hala tanışmayan kardeşlerime seslenmek istiyorum.. Adem Güneş hocamızın bizlere sunduğu bu güzel yol ve yöntemlerle biran evvel tanışmanızı tavsiye ediyorum.. Kendisinin bu alanda bir çok kitap çalışması ve bilhassa sosyal paylaşım sitelerinde yazıları bulunmaktadır...
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim