Gönderen Konu: Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem) [8 Mart 2009]  (Okunma sayısı 44430 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı SadakatNet

  • Administrator
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 298
    • http://www.sadakat.net



 
Hafta:    71


Mevzu: Peygamberimiz Hz Muhammed SAllahu Aleyhi Vesellem


Araştırmalarınızı bekliyoruz..


(Araştırma yapmak demek bildiklerimizi aktarmak demek değil, bu mevzu hakkında elimizdeki mevcut kitaplardan iktibas yapmak demektir. Her üyemizden bir iktibas yapmasını istirham ediyoruz.)

« Son Düzenleme: 09 Mart 2009, 10:57:32 Gönderen: Ay Işığı »
Sadakat Yönetim Kurulu

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Peygamberimiz (s.a.v.)'in yüce şanına şehadet eden Ayet-i Kerimelerden bazıları

* Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik. (S. Enbiya 107)

* Ey Muhammed, biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmez. (S. Sebe' 28)

* De ki: Ey insanlar, doğrusu ben göklerin ve yerin sahibi, ondan başka ilah bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah'ın hepiniz için gönderdiği peygamberiyim. (A'raf 158)

* Muhammed S.A.V. sizden birinizin babası değil, ancak bütün peygamberlerin sonuncusudur. (S. Ahzab 40)

* Ey iman edenler, muhakkak ki içinizden, sizin sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, mü'minlere şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir. (S. Tevbe 128)

* De ki, eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah günahlarınızı bağışlasın.(S. Al-i imran 31)

* O peygamber size neyi getirmişse alınız, neyi yasaklamışsa sakınınız. (S. Haşr 7)
« Son Düzenleme: 09 Mart 2009, 11:15:04 Gönderen: Ay Işığı »

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Peygamberimiz (s.a.v.)'in yüce şanına dair Hadis-i Şerifler
« Yanıtla #2 : 09 Mart 2009, 11:01:39 »
Peygamberimiz (s.a.v.)'in yüce şanına dair Hadis-i Şerifler (Kenzül-Ummal C. 11)

* Kıyamet günü teb'ası en çok olan peygamber benim. Cennetin kapısını ilk açacak olan benim. (Müslim).

* Kabirden ilk kaldırılacak olan benim. İnsanlar toplanmaya başladıkları zaman onlara ilk hitap edecek olan benim. Onlar ümidsizliğe düştükleri zaman onlara ilk müjdeyi ben vereceğim. O gün Livaül-Hamd benim elimdedir. Ben Allah indinde ademoğlunun en şereflisiyim. fakat öğünmem. (Tirmizi)
 
* Kıyamet günü ademoğlunun efendisi benim, öğünmem. Livaül-Hamd benim elimdedir. O gün bütün peygamberler benim sancağım altında toplanacaktır. O gün ilk şefaat edecek olan benim, ancak öğünmem. (Tirmizi).
 
* Ben peygamberlerin seyyidiyim, öğünmem. Peygamberlerin sonuncusuyum, öğünmem. (Darimi)
 
* Ben, benden evvel gelen ve sonradan gelecek olan bütün insanların peygamberiyim. (ibni Sa'd)

* Cennetin kapısını ilk açacak olan benim. O kapıdan gelecek olan sesden daha güzel bir sesi hiç bir kulak işitmemiştir. (ibni Neccar)

* Cennetin kapısına gelip çalarım. Cennetin bekçisi "Senden evvel hiç kimseyi cennete koymamakla emrolundum" der. (Müslim).

* Cenab-ı Hak tarafından bir melek gelip, ümmetimin yarısının cennete girmesi ile şefaattan birini seçmem hususunda beni serbest bıraktı. Ben şefaatı tercih ettim. Şefaatım, Allah'a hiç bir şekilde şirk koşmayanlaradır, (Tirmizi)
 
* Allah'ü Teala İbrahim A,S,'ı dost, Musa A,S'ı sırdaş, beni de habibi olarak kabul buyurdu, Allah'ü Teala, "İzzetim ve celalim hakkı için, ben habibimi dostum ve sırdaşıın üzerine tercih ettim" buyurmuştur. (Beyhaki)
 
* Beni Rabbim terbiye ettiği için güzel terbiye etti. (ibni Süm'ani).

* Kıyamet günü ben, bütün peygamberlerin imamı, hatibi ve hepsinin şefaatçisi olacağım, ancak öğünmem. (Tirmizi).

* Ben Cevamiül-kelim ile gönderildim. Düşmanlarımın kalbine korku vermekle yardım olundum. Ben uyku ile uyanıklık arasında iken bütün yeryüzü hazinelerinin anahtarları getirilip elime konuldu, (Buhari)

* Ademoğlunun en hayırlısı beştir: Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed (Aleyhimüsselam). Bunların da en hayırlısı Muhammed S.A.V.'dir. (ibni Asakir)

* Annem, benim doğumumda, Busra'nın saraylarını aydınlatan bir nur müşahede etmiştir. (ibni Sa'd).

* Cebrail AS. bana, "Yeryüzünde Hz. Muhammed S.A.V.'den daha faziletli birini görmedim" buyurdu. (ibni Asakir)

* Benim nesebim ve sebebimden başka her neseb ve sebep kıyamet gününde bitip tükenecektir. (Taberani)

* Yaratılanların en evveli, peygamber olarak da en son gönderileni benim. (ibni Sa'd).

* Ben, Adem ruh ile cesed arasında iken nebı idim. (Taberani)

* İki hasletle Adem (AS.) üzerine faziletli kılındım: Adem AS.'ın şeytanı kafirdi, benim şeytanım Allah'ın yardımı ile müslüman olmuştur. Onun hanımı hatasına yardım etmişti, benim hanımlarım bana hayırda yardımcı oldular. (Beyhaki).

* Allahü Teala beni, güzel ahlakı ve güzel amelleri tamamlamak üzere peygamber olarak gönderdi. (Taberani)

* Sizin namazındaki rükü ve huşüunuz bana gizli değildir. Ben sizi sırtımın arkasından da görüyorum. (Beyhaki).

* Allahü Teala Ademoğlundan İsmail'i, İsmail'den Beni Kinane kabilesini, Beni Kinane'den Kureyş kabilesini, Kureyş'ten Haşimoğullarını, onlardan da beni seçerek peygamber göndermiştir. (Tirmizi)

* Allahü Teala beni, insanlara şiddetli davranmak ve onları zelil etmek için değil, daima kolaylaştırıcı ve öğretici olarak gönderdi. (Müslim).

* Ya Aişe' ... (Kibrinden dolayı) Benim yüzüme bakmaktan mahrum olanlara çok yazıklar olsun. Mü'min ve kafir herkes benim yüzüme bakmayı arzu eder. (ibni Asakir).

* Allahü Teala'yı kıyamet gününde ilk görecek göz, benim gözlerimdir. (Deylemi)
 
* İnsanların ve cinnlierin kafirlerinden başka her şey benim peygamber olduğumu tasdik eder. (Taberani)

* Ya Aişe! ... Eğer dileseydim, dağlar altın ve gümüş olarak benimle beraber yürürlerdi. (ibni Sa'd)

* Dikkat edin! Valiahi ben hem yeryüzünde, hem gökyüzünde "Emin" kimseyim. (Taberani)

* Valiahi benden sonra size daha adil davranacak kimse bulamazsınız. (Taberani).
« Son Düzenleme: 09 Mart 2009, 11:15:32 Gönderen: Ay Işığı »

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Peygamberimiz (s.a.v.) üzerine salat-ü selam getirmenin üstünlüğüne dair hadis-i şeriflerden bazıları (Kenzül-Ummal C.1)

* Allahü Teala tarafından gelen bir melek bana, "Senin ümmetinden kim sana salat-ü selam getirirse, buna karşılık Allahü Teala ona on hasene yazar, on günahını affeder, derecesini on misli yükseltir ve onun selamının misliyle ona mukabelede bulunur" dedi. (Sa'd bin Mansur)

* Günün ve gecenin her saatinde bana çok salat-ü selam getiriniz. Çünkü sizin salat-ü selamınız bana hemen arzolunur. (Beyhaki).

* Bana salat-ü selam getirmek, sırat üzerinde nurdur (Darekutni).
 
* Kıyamet günü bana en yakın dost olan kişi, en çok salat-ü selam getirendir. (Tirmizi).

* AllahÜMME SALLİ ALA MUHAMMEDİN VE ALA ALİ MUHAMMEDiN KEMA SALLEYTE ALA İBRAHIME FİL-ALEMİN, İNNEKE HAMİDÜN MECID, diyerek salat-ü selam getiriniz. (Nesei).

* Bana salatü selam ediniz ki, Allahü Teala da size rahmet etsin, (Buhari-Müslim).

* Benim üzerime salat-ü selam getirmeniz sizin için zekattır. (ibni Ebı Şeybe).

* Bana selat-ü selam getirmeyi çoğaltınız, Zira Cenab-ı Hak bana bir melek vekil etmiştir ki, o melek, ümmetimden biri bana salat-ü selam getirdiği zaman "Ya RasulAllah, felan oğlu felan sana salat-ü selam getirmiştir" der. (Deylemi).

* Sizler isim ve şeklinizle bana arzediliyorsunuz. Benim üzerime salatü selamı güzel getiriniz. (Abdürrazzak).

* Benim kabrimi bayram yeri, kendi evlerinizi de kabirlere benzetmeyiniz. Nerede olursanız olun, bana salat-ü selamı ihmal etmeyiniz. (Hakim, Tirmizi)
 
* Ey insanlar!. .. Kıyametin korku ve dehşetinden kurtulan, bana salat'ü selam getirendir. Zira Allah'ü Teala'nın rahmeti ve melaikenin salatü selam getirmesi bana kafidir. Ancak Allahü Teala sevap vermek için mü'minlere salatü selamı emretmiştir. (Deylemi) .

* Ümmetinden biri kalbinden tasdik ederek bana bir salat-ü selam getirse, Allahü Teala ona on selam eder, on sevap yazar, on günahını affeder. (Ebu Naim).

* Kim bana salat-ü selam getirirse, buna devam ettiği müddetçe melaike de ona salat-ü selam getirir. İsteyen az, isteyen çok getirsin, (ibni Mace).

* Kim bana bir selam gönderirse, Allahü Teala benim ruhumu iade eder ve ben de o kişiye aynı şekilde selam gönderirim. (Ebu Davud).

* Kim benim kabrimin yanında salat-ü selam getirirse onu işitirim. Kim de gaibde getirirse bana tebliğ olunur (Beyhaki).

* Yarın Allahü Teala'yı razı ederek ona kavuşmayı dileyen, bana salat-ü selamı çok getirsin (Deylemi)
 
* Benim üzerime salat-ü selam getirdiğiniz gibi diğer peygamberler üzerine de selam ediniz. Zira onlar da benim gibi peygamber olarak gönderildiler (Ebül-Hüseyn).

* Kim bana bir günde yüz salat-ü selam getirirse, Allahü Teala onun yüz ihtiyacını giderir. Bunun yetmişi ahirette, otuzu ise dünyadadır (ibni Neccar).

* Kim bana bir günde bin salat-ü seıam getirirse, cennetle müjdelenmedikçe ölmez (Ebuş-Şeyh).

* Kim bir kitaba benim için salat-ü selam yazarsa, orada ismim devam ettiği müddetçe melaike, o kişi için istiğfara devam eder (Taberani).

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Perşembe ve Cuma günleri salat-ü selam getirmenin fazileti
« Yanıtla #4 : 09 Mart 2009, 11:04:39 »
Perşembe ve Cuma günleri salat-ü selam getirmenin faziletine dair hadis-i şerifler (Kenzül-Ummal C.1)

* Allahü Teala, Perşembe günü ellerinde gümüş sahifeler ve altın kalemler bulunan melaike gönderir de, onlar o gün bana salat-ü selamı çok getireni yazarlar (ibni Asakir).

* Cuma günü ve gecesinde bana salat-ü selam getirmeyi çoğaltınız. Zira o gün bana bir salat-ü selam getirene kat kat ecir verilir (Beyhaki).

* Cuma günü bana yüz defa salat-ü selam getirene kıyamet günü öyle bir nur verilir ki, o nur bütün mahlukata taksim edilse yine de fazla gelir (Ebu Nuaym).

* Cuma günü bana yüz salat-ü selam getirenin yüz yıllık günahını Allahü Teala afveder (Deylemi)

* Kim Cuma günü bana seksen salat-ü selam getirirse, seksen yıllık günahı mağfiret olunur (Dare-kutni)
 
* Cuma günü bana çok salat-ü selam getiriniz, çünkü Cuma günü meleklerin şahid olduğu bir gündür. Kim bana salat-ü selam getirirse daha bitirmeden bana ulaşır (ibni Mace).

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Peygamberimiz (s.a.v.)'e salat-ü selamı terketmenin akıbeti
« Yanıtla #5 : 09 Mart 2009, 11:05:31 »
Peygamberimiz (s.a.v.)'e salat-ü selamı terketmenin akıbetine dair hadis-i şerifler (Kenzül-ummal C.1)

* İnsanların en cimrisi ismim anılınca bana salat-ü selam getirmeyendir (Avf bin Malik).

* İsmim anıldığında bana salat-ü selam getirmeyenin burnu yere sürtülsün (Tirmizi)
 
* İsmim yanında anıldığı halde salat-ü selam getirmemek, bana cefadır (Abdürrazzak).

* Yanında zikrolunduğum halde salat-ü selam getirmeyen kişi, şakı insandır (ibni Sinni)
 
* Benim adım zikrolunduğu halde salat-ü selam getirmekte hata eden kişi cennetin yolunu şaşırır (Taberani)

* Arş'ın ötesinden Cebrail bana, "Ya Muhammed, Allahü Teala buyurur ki, senin ismin birinin yanında anılıp da salat-ü selam getirmezse cehenneme girer" dedi (Deylemi).

• Bütün dualar, bana salat-ü selam getirinceye kadar muallakta kalır (Beyhaki).

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Peygamberimiz (s. a. v. )'in faziletine dair beyanlar
« Yanıtla #6 : 09 Mart 2009, 11:06:19 »
Peygamberimiz (s. a. v. )'in faziletine dair beyanlar

* Peygamberimiz (SAV.)'in yüce şanından dolayı cümle zaman ve mekan ona intisab etmiş, onunla şereflenmiştir. Vücud-u mübarekelerinin Medine'de konulduğu mübarek mekan, bütün mekanlardan, hatta Arş-ı A'la'dan bile efdal ve eşreftir. (M. Cevahir).

* Safiyye binti Abdülmuttalib RA buyurdu:
"Peygamberimizin doğduğu gece ben yanında idim. Doğum anında bir nur zuhur etti ve o gece altı alamet gördüm:
1.Doğduğu saate secde eyledi.
2.Secdeden mübarek başını kaldırınca fasih bir lisanla (La ilahe illailah ve inna rasulullah) buyurdu.
3.Büyük bir nur görüldü.
4.Ben onu yıkamak isteyince, "Ya Safiyye, zahmet etme. Biz onu yıkadık" nidası işitildi.
5.Sünnet olmuş ve göbeği kesilmişti.
6.Onu sarmak istediğimde omuzunda, "La ilahe illAllah, Muhammedür rasulullah" yazılı nübüvvet mührunü gördüm.
7.Secdede söylediği sözlere kulağımı verip dinledim ki "Ümmeti ... Ümmeti" diyordu. (Mecmüatül-Cevahir 138-142)

* Peygaberimizin babası Abdullah RA buyurdu:
- "Nereye otursam oturduğum yer, "Sana selam olsun, Muhamed SA V. 'in nuru sende emanettir» diye nida ederdi. Kuru ağaç altına otursam o ağaç hemen yeşillenip bana gölge olurdu. Ben gidince de yine kururdu" (Mecmuatül-Cevahir).

* Allahü Teala mükevvenatı yaramazdan yedibin yıl önce Peygamberimiz'in nurunu yarattı. Dünyada gelmiş geçmiş enbiya, evliya, insan, cin .. ne varsa hepsinin ibadat-ü taatı toplansa, Peygamberimiz'in ibadat-ü taatı karşısında hiç bir şey değilmiş gibi kalır. (Mecmuatül-Cevahir).

* Sema ve arzı nurlandıran, ancak Peygamberimiz'in nurudur. Bu nurdan başka yer ve gökleri aydınlatan bir nur mevcut değildir. Nur-u Muhammedi nice yıllar sonra Cesed-i Pak-i Rasulullah ile birleşmiş, yeryüzünü nurlandırmıştı. Bundan dolayı semavat, Nur-u Muhammedi'yi istedi, iltica etti. Bu kabul olununca da Peygamberimiz Mi'rac'a davet olundu ve bu suretle semavat, Nur-u Cesed-i Pak-i Nebi ile müşerref oldu. (Mecmuatül-Cevahir).

* Peygamberimiz (SAV.) Mi'rac gecesi Burak'a bineceği zaman, Burak, Efendimiz'i tanımadığından biraz serkeşlik etmiş; ancak, Cibril A.S. "Valiahi Ey Burak, senin üzerine Hz. Muhammed'den daha kerim ve faziletli kişi binmedi" diye yemin edince, Burak utancından terlemiştir (Şifa-i Şerif C.1 /30).

* Arab kabileleri içinde bütün kabilelerle Peygamberimiz SAV.'in yakınlığı ve akrabalığı vardı (Şifa-i Şerif 1/30).

* Rasulullah Efendimiz'in alemlere rahmet olarak gönderilişinde bütün alemlerin nasibi vardır. Hatta Cibril A.S. "Ya RasulAllah, ben artık senin rahmet oluşun sayesinde kötü akibetimden korkmuyorum" demiştir (Şifa-i Şerif 1/41).

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Peygamberimiz s.a.v. 'in şemaili ve güzel ahlakından bazıları
« Yanıtla #7 : 09 Mart 2009, 11:07:31 »
Peygamberimiz  s.a.v. 'in şemaili ve güzel ahlakından bazıları

Peygamberimiz S.AV'in mübarek yüzü, sesi ve uzuvları bütün insanların yüzlerinden, ellerinden ve seslerinden daha güzeldi.

Mübarek yüzü, yuvarlakça olup, neşeli olduğu zaman ay gibi parlar; sevindiği, alnından belli olurdu. Gündüz nasıl görürse gece de öyle görürdü. Önünde olanları gördüğü gibi ardında olanları da görürdü.

Yana ve arkaya bakacağı zaman bütün bedeni ile dönüp bakardı. Mübarek gözleri büyükçe, kirpikleri uzundu. Gözlerinin karası gayet siyah, alnı açık, kaşları ince ve arası açıktı. iki kaşı arasındaki damar hiddetlenince kabarırdı.

Mübarek burnu gayet güzeldi ve ortası bir miktar yüksekti. Başı gayet mu'tedildi. Ağzı küçük değildi. Dişleri beyaz, ön dişleri seyrekce olup, söz söylerken arasından nur saçııır, gülümsediğinde bu nur duvarlara ışık verirdi.

Konuştuğunda kelimeler inci gibi dizilir, biri saymak istese kelimeleri sayabilirdi. Bazen de üç kere tekrar ederdi. Güzel sesi, kimsenin sesinin yetişemeyeceği yerlere kadar yetişirdi.
Mübarek kolları etli, parmakları iri, avuç içleri genişti. Kolları uzunca, ayak parmakları iriydi. Ayak altları çok yüksek değildi ve yumuşaktı.

Mübarek vücutları yumuşak ve kuvvetliydi.

Karnı göğsüyle beraber ve omuz başları iriceydi. Orta boylu olup, uzun kişinin yanında ondan uzun görünür, oturduğu zaman da omzu, oturanların hepsinden yüksek olurdu.
Saçı ve sakalı kıvırcıktı. Bıyıklarını fazla uzatmazdı. Uzunluğu ve genişliği kaşları gibiydi.
Peygamber Efendimiz SAV. güleryüzlü ve gülmesi tebessümden ibaretti. Ağlaması da gülmesi gibi sessizdi. Ümmetinin günahlarını düşününce, namaz kılarken ve Kur'an okurken ağlardı.

Misvakını yanından ayırmazdı. Mübarek terleri miskten daha güzel kokar, geçtiği yer güzel kokusundan belli olurdu.

Efendimiz SAV. güzel ve yumuşak huylu olup, kendisi için kimseye gücenmezdi. Lakin islama uymayan işlerde son derece sert ve şiddetli idi.

İkram, sabır, afv ve ihsanında son derece cömert olması insanların islama girmesine sebep olurdu. Hal ve hareketinde, sözünde hiç bir zaman kusur görülmemiştir.

Yumuşak huylu olmakla beraber son derece vakur ve heybetli idi. Onu ilk göreni korku kaplardı. Kendisi yumuşak davranmasa, kimse huzurunda oturamaz, yüzüne bakamaz, sözünü işitmeye takat getiremezdi.

Peygamber Efendimiz SAV. kimseye la'net etmemiş ve kimseyi döğmemiştir.
Biriyle müsafaha etse, o elini çekmedikçe elini çekmez, yüzünü ondan çevirmezdi. Birinin yanında otururken ona saygı gösterir, iki dizi üstüne otururdu. Hastaları ziyaret eder, cenazelerde bulunur, Ashab'ına işlerinde yardım ederdi.

Ailesine ev işlerinde yardımcı olur, evi süpürür, koyunu sağar, ayakkabısının söküğünü diker, çamaşırını yıkar, hizmetçisi ile birlikte yemek yerdi. Hizmetçisine yardım eder, pazardan bir şeyler alır, torba içerisinde evine getirirdi.

Köle, efendi, zenci, beyaz demez hepsini bir tutar, kim çağırsa giderdi. Önüne konulan şeyi küçümsemezdi.

Söz söylerken gülmez, üzüntülü görünürdü, fakat çatık kaşlı değildi. Alçak gönüllü, fakat heybetli; lakin kaba değildi. Nazik ve cömertti, fakat israf etmezdi.

Herkese karşı merhametliydi. Mübarek başı hep öne bakar, öyle yürürdü.

(Şemailür-Rasul, Delailün-Nübüvve, Şifa-i Şerif isimli eserlerden derleyen islam Alimleri Ansiklopedisi 1. Cild 'den ihtisar edilmiştir.)

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Peygamberimiz s.a.v. 'in bazı peygamberlerin (a.s. ) mucizeleri mukabilindeki bazı mucizeleri

Ehl-i tefsir buyurdular ki:
- Allahü Teala bütün peygamberlerine ihsan ettiği fazilet ve kerametin tamamını Hz. Muhammed SAV. Efendimiz'e fazlasıyla ihsan buyurmuştur (Şifa-i Şerif 1/130).

Zira, bütün peygamberler tarafından getirilen mucizeler, Peygamberimiz SA V.'in nuruna bağlı olarak onun himmetiyle gösterilmişlerdir. Peygamberimiz SAV. bütün alemleri aydınlatan güneş, diğer peygamberler AS. o güneşten nur alıp eşyayı aydınlatan yıldızlar gibidir. (Kaside-i Bürde Şerhi, Harputi, 98)

1. Hz. Adem A,S. Hicaz'a giderken, puta tapan bir kavmi imana davet etti. Onlar, mu'cize istediler. Adem A.S., o kavim insanlarının taptığı puta hitaben, iman etmesini emretti. Put lisana gelerek kelime-i şehadet getirdi.

Peygamberimiz SAV. de, inci, mercan ve kıymetli kadifelerle süsledikleri Hübel isimli putlarıyla Beyt-i Muazzama'yı ziyaret için gelen 12.000 kişilik Yemen ahalisini imana davet ettiğinde putlarını göstererek, "Bu iman ederse biz de iman ederiz" dediler. Peygamberimiz SAV. elindeki kamçı ile puta vurdu. "Ben kimim?" diye sordu. Put lisana geldi. "Ben cansız bir varlığım; sen Allah'ın en sevgili kulu ve Rasulü'sün" dedi ve 12.000 kişilik kabile müslüman oldular (Mucizatü-l Enbiya S. 15).

2. İdris AS.
'ın emriyle bulutlar istediği yere gelip gittiği gibi, Peygaberimiz SAV. de Taif'e giderlerken emri üzerine etraftaki bulutlar gelerek gölge oldular (S. 18).

3. Nuh AS. 'ın kavmi, beldelerinde bulunan taşların toprak olmalarını istemiş, taşlar toprak
olmuştu. Peygamberimiz SAV., huzuruna gelip köylerinin darlığından şikayet eden Akik ahalisinin isteği üzerine, o beldeye gidip dua ve işaret buyurdular. Bunun üzerine taşların tamamı toprak oldu, beldeleri genişledi ve bereket hasıl oldu (S. 19).

4. Salih A,S.'ın kavmi, taştan, yavrusu ile birlikte bir dişi devenin çıkmasını istemiş, Salih AS. dua etmiş, taş yarılmış, içinden bir dişi deve ile yavrusu çıkmıştı. Ancak, o kavim yine iman etmemiş, deve ile yavrusunu öldürdüklerinden hepsi helak olmuşlardı.
Peygamberimiz SAV. de seferde iken Zeyd bin Eslem'in devesinin kaybolması üzerine dua buyurdular. Dağda bulunan bir taş yarılarak içinden Zeyd'in devesine benzer bir deve çıkıp Zeyd'e teslim olmuştur (S. 29).

5. İbrahim (A.S.)'ın duası bereketiyle Allahü Teala ölü kuşları diriltmişti.
Peygamberimiz SAV. 'in huzuruna gelerek, ellerindeki bir ölü kuşu gösteren Beni Temin kabilesi "Bu kuşu diriltirsen iman ederiz" dediler. Efendimiz kuşu mübarek ellerine alıp "Bismillahirrahmanirrahım" diyerek uçurdu. Beni Temin kabilesi de iman ettiler (S. 31).

6. İsmail A.S.
'ın duasıyla dikenli ağaçlar meyve vermişti.
Efendimiz SAV. Half bin Esedli üç kişi "Mekke haricinde dikenli bir ağacın meyve vermesi halinde iman edeceğiz" dediler. Peygamberimiz dua buyurdu. O dikenli ağaçtan türlü meyveler zuhur etti. Hepsi müslüman oldular (S. 39).

7. Lut AS., kavmini dine davet ettiği halde onlar iman etmeyip bilakis Lut A.S. 'ın koyunlarını otlaklarından men'ederek çorak bir araziye sürdüler. Lut AS.'ın duasıyla o çorak toprak devamlı yeşerdi. Kafirlerin koyunları ondan yerse ölürdü. Lut A.S.'ın bu mucizesinden sonra kavminden kırk kişi müslüman oldu.
Cidde ahalisi, dağların otsuzluğundan şikayet ettiler. Efendimiz dua buyurdu ve dağlar otlarla doluverdi (S. 42).

8. İshak AS. 'ın kavmi getirdikleri tilki, keçi ve ceylanı göstererek, "Bunlar iman etmedikçe biz iman etmeyiz" demişlerdi. İshak AS. işaret etmiş, hayvanlar lisana gelip "Biz şehadet ederiz ki, Allah birdir ve sen onun peygamberisin" demişler, kavminden bazıları da müslüman olmuştur.
Beni Temin kabilesinin büyükleri huzuru saadete gelerek "Hayvanat iman etmedikçe biz iman etmeyiz" dediler. Peygamber Efendimiz onların arzuları üzerine getirilen koyun, geyik ve güvereine hitaben "Ben kimim biliyor musunuz?" buyurdu. O hayvanlar kelime-i şehadet getirdiler. Bu mu'cizeyi gören Beni Temin kabilesinden çokları iman etti (S. 44).

9. Yakub AS., Ken'an ahalisini imana davet ettiğinde, onlar yerlerinin darlığından şikayetle arazilerinde bulunan dağların kaldırılmasını, oraların düzlük arazi olmasını mu'cize olarak istemişlerdi. Yakup AS. dua etmiş, dağlar bir anda eriyip düz ova olmuş ve kavminden çokları iman etmişti.
Taif halkı, dağlarındaki küçük tepe ve taşlıkların düz arazi olmasını istediklerinde Efendimiz SAV., dua buyurdu, o yerler düz arazi haline geldi (S. 49).

10. Yusuf AS. 'ın duasıyla, ihtiyar olan Züleyha bir anda genç kız haline gelmişti.
Beni Hüzeyme kabilesinin reisi, "Ya RasulAllah, ben ihtiyarım, ailem de yüz yaşında ... Eğer bizi gençleştirirsen kabilemle birlikte iman ederiz" demişti. Rasulullah Efendimiz dua buyurdu. O ihtiyarlar bir anda gençleşti ve o kabile halkının tamamı müslüman oldu (S. 50).

11.Yunus A.S.
odun olmadığı halde su üstünde ateş yakma mu'cizesini göstermişti.
Beni Haris kabilesi de, odunsuz yaş toprak üzerine ateş yakılmasını istediler. Efendimiz SAV. dua buyurdu, hemen ateş yanıverdi (S. 54).

12.Eyyub AS.
'ın mübarek vücudu yaralardan iyi olup yıkanırken, üzerine çekirgeler gibi altınlar yağarak zengin olmuştu.
Hz. Ali RA borcundan bahisle yardım istedi. Efendimiz SAV. dua buyurdu. O anda Hz. Ali üzerine çekirge şeklinde otuz adet altın yağdı (S. 55).

13.Şuayb Aleyhisselam
bir arazide dolaşırken oradaki taşlar bakır haline gelmiş ve bundan bir çokları zengin olmuştu.
Peygamber Efendimiz SAV. 'in de Hicaz'da kayalara ellerini sürmesiyle hepsi bakır olup çok kişi bundan istifade etti (S. 58).

14. Musa A.S.
'ın mübarek asası ejderha olup, Fir'avn'ın sihirbazları tarafından gösterilen yılanların hepsini yutmuş, sihir yapanlar da iman etmişti.
Kelde isimli kafir, kılıcı ile hücum edince Peygamberimiz AS. elindeki Kadip isimli asasını onun üzerine attılar. Asa ejderha olup o kafire saldırdı. Efendimiz tekrar eline aldığında da eski haline döndü. Bu mübarek asada bir çok kerametler olmakla beraber Uhud harbinde Zülfikar isimli kılıca döndüğü de mervidir (S. 60).

15.Davud AS.
Calut isimli kafirle muharebe ederken civarındaki taşlar lisana gelip, "Ey Davud, bizi al ona at" diye seslenmişler, Davud A.S. da üç taş alarak birini Calut'a amış ve o taşla Calut'u katletmişti.
Hira Dağı'nda, bir taş lisana gelip, Rasul-ü Ekrem Efendimize: "Ya RasulAllah! Beni beraberinize alınız, ileride size mucize olacağım" demiş; Efendimiz de yanına almıştı. Dört yıl sonra Tebük Harbi'nde bir kafirin hücumunda o taş lisana gelip, "Beni buna at" demiş, Peygamberimiz de atmış, kafiri öldürmüştür (S. 72).

16.Hz. Süleyman A.S. geçmek istediğinde denizin suyu çekilir, yol olurdu.
Efendimiz de Habeşistan'a gönderdiği Cafer RA ve yanındakilere dua buyurdu. Denize vardıklarında orasını yololarak gördüler ve geçip gittiler (S. 76).

17.Zekeriyya A.S. yetmiş eshabı ile birlikte Tevrat'ı yazarken kafirler, "Sen Peygamber olaydın maiyyetin gibi elinle yazmazdın" dediler. Hemen kalem kendi kendine yazmaya başlayıp on iki sure yazmıştı.
Peygamberimiz SAV. bazı memleketlere mektup yazarken kaleme emretmiş, o kalem o belde halkının lisanıyla kendi kendine mektubu yazmış, bazı müşrikler de iman etmişlerdir (S. 79).

18.Yahya A.S., Yahudilerin saldırısı üzerine gizlenmek istediğinde bir kayanın çağrısı üzerine oraya saklanmış, Yahudiler oraya yaklaştıklarında ise, taştan oklar atılıp Yahudilerin yanaşmasına müsaade edilmemişti.
Peygamberimiz SAV. hicret ederken Sevr mağarasında gizlendiklerinde ve Uhud harbindeki mağlubiyet esnasında dağlardan taşlardan "Ya RasulAllah, geliniz, sizi gizleyelim" diye sesler duyulmuş ve bu sesi herkes işitmiştir (S. 82).

19.İsa A.S. mucize olara ölüyü diriltirdi.
Hendek harbinden sonra, Cabir RA Eshab'a ziyafet vermek için bir oğlak kesmişti. Hz. Cabir'in iki oğlundan biri diğerine nasıl kesildiğini göstermek için kardeşini kesmiş, sonra da korkusundan intihar etmişti.
Son derece gizlemelerine rağmen hadisevi haber alan Kainat'ın Efendisi SAV. o iki çocuğun dirilmesine dua buyurmuş, ikisi de Uykudan uyanır gibi hayata kavuşmuştur (S. 85).


Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Peygamberimiz s.a.v.' in diger bazı mucizeleri
« Yanıtla #9 : 09 Mart 2009, 11:14:11 »
Peygamberimiz s.a.v.' in diger bazı mucizeleri

Peygamber Efendimiz SAV. doğduğu gece gözlerini semaya çevirip ümmeti için dua etmiş, o gece gökteki yıldızlar Hz. Amine R.A.'nın evine yaklaşmıştır.

O gece Mağrip ve Meşrik'ı nur kaplamış, hatta Şam'ın köşkleri görülmüş, Kisra'nın saraylarından ondört şerefesi yere düşmüştür.

Amcası Ebu Talib'in evinde sofrada bulundukları zaman az yemekle bütün hane halkı doyardı. Efendimiz bulunmadığında ise o bereket bulunmazdı.

Amca çocukları sabah saçları karışık durumda, Peygamberimiz ise saçları taranmış ve intizam içinde kalkardı.

Güneşli havada gölgesi yere düşmezdi. Aksırdığında hafiften bir ses "YerhamükAllah" derdi.
Üzerine sinek ve benzeri haşerat konmazdı. Önlerinden gördüğü gibi arkalarından da görür, toprakta yürürken ayak izi çıkmaz, lakin taşa bassa iz yapardı.

Elbisesi hiç kirlenmez ve eskimezdi.

Annesinden sünnetli olarak doğdu. Nereye varsa kapılar kendiliğinden açılırdı, Elini dokunduğu her şeyde güzel koku hasılolur ve o şey bereketlenirdi. Giydiği elbise kısa olsa da vücuduna giydiğinde uzar, ayaklarına kadar kapatırdı,

Etrafa name-i saadetle gönderdiği elçiler bir günde gittikleri ülkenin lisanını tamamen öğrenirdi.

Hasılı Efendimiz'in vücudu, zamanı, mekanı her hali mu'cize olup, biz burada teberrüken denizden bir damla, güneşten zerre mesabesinde bazılarını beyana çalıştık.

Zira, derya bardağa sığmadığı gibi Efendimiz'in mu'cizeleri de kitaplara sığmaz.


ٱَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ ٱلْفَاتِحِ لِمَا اُغْلِقَ وَٱلْخَاتِمِ لِمَا سَبَقَ نَاصِرِ ٱلْحَقِّ بِٱلْحَقِّ وَٱلْهَادِى اِلٰى صِرَاطِكَ ٱلْمُسْتَقِيمِ وَعَلٰى اٰلِهِ حَقَّ قَدْرِهِ وَمِقْدَارِهِ ٱلْعَظِيمِ

"Allâahümme salli ve sellim ve bâarik alâa seyyidinâ Muhammedini'l-fâtihı limâa uğlika ve'l-hâtimi limâa sebeka nâasırı'l-hakkı bi'l-hakkı ve'lhâadii ilâa sırâatike'l müstakıym ve alâa âalihii hakka kadrihii ve mikdâarihi'lazıym."

Mânâsı:

"Allâh'ım salât ve selâm eyle ve mübarek kıl; kilitlenmişlerin açıcısı, öncekilerin sonuncusu, Hakka hak ile yardımcı, doğru yoluna hidâyet eden Efendimiz Muhammed'e ve onun ehl-i beytine onun kadrince ve azîm mikdarınca."


Fazilet

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Hz. Ali'ye Göre Peygamberimiz Aleyhisselam
« Yanıtla #10 : 10 Mart 2009, 18:09:51 »
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz, makam ve mertebesinin ulviyet ve efdaliyeti ile birlikte, insanların da en mütevâzi‘si idi. Kendisinin, kral peygamberlikle kul peygamberlik arasında muhayyer bırakılıp kul bir peygamber olmayı tercih etmesi üzerine, isrâfil aleyhisselâm,

“şüphe yok ki, Allah Teâlâ, tevâzu gösterdiğin o şeyi de sana vermiş bulunuyor. Kıyâmet günü, âdemoğullarının seyyidi sensin! Arzın, kendisi için yarılıp kabrinden ilk çıkacak ve ilk şefaat edecek olan da sensin!” demiştir.

Resûlüllah Efendimiz’in, geçmişteki ve gelecekteki günahlarının, Allah Teâlâ tarafından bağışlandığı, kendisine müjdelenmişti. (S. Fetih, 2) Böyle olduğu halde Peygamberimiz, bir gün,

“Sizden, ameli kendisini kurtarabilecek bir kimse yoktur!” buyurmuştu. “Yâ Resûlüllah, senin de mi amelin kurtaramaz?” diye sordular. O, “Evet, beni de amelim kurtaramaz! Ancak, Rabb’im Allah Teâlâ beni, tarafından bir mağfiret ve rahmetle kuflatır ve korur!” diye cevap verdiler. (Ahmed ibn-i Hanbel, Müsned, 2/235)

Resûlüllah Efendimiz SallAllahu Aleyhi Vesellem, bir sefer esnasında ashâbına, bir koyun kesip pişirmelerini söylemişti. Ashaptan birisi,

— Yâ Resûlüllah (SallAllahu Aleyhi Vesellem), onun boğazlanması benim üzerime olsun, dedi.
Başka birisi,

— Yâ Resûlüllah (SallAllahu Aleyhi Vesellem), onun yüzmesi de benim üzerime olsun, dedi.
Bir başkası,

— Yâ Resûlüllah(SallAllahu Aleyhi Vesellem), pişirmesi de benim üzerime olsun, dedi.

Resûlüllah (SallAllahu Aleyhi Vesellem) Efendimiz de,

— Odun toplamak da benim üzerime olsun, buyurdu. Sahâbîler,

— Yâ ResûlAllah SallAllahu Aleyhi Vesellem, biz senin işini de görmeğe yeteriz, (senin çalışmana gerek yok), dediler. Peygamber-i Zîşân EfendimizSallAllahu Aleyhi Vesellem,

—Sizin, benim işimi de görmeğe yeteceğinizi biliyorum. Fakat ben, size karşı imtiyazlı bir vaziyette bulunmaktan hoşlanmam. Çünkü Allah kulunu, ashâbı arasında imtiyazlı durumda görmekten hoşlanmaz! buyurdu.

(Kastalanânî, Mevâhibü’l-Ledûniyye, 1/385)
« Son Düzenleme: 10 Mart 2009, 18:21:24 Gönderen: Ay Işığı »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Allâh'a itaat , O'nu Sevmek, Rasûlu Aleyhisselam'ı Sevmek
« Yanıtla #11 : 10 Mart 2009, 18:11:42 »
Yüce Allah (C.C.) buyuruyor:

— De ki, "eger Allah'i seviyorsaniz, bana uyunuz ki, Allah da sîzi sevsin"

(Al-i Imran Sûresi. 31)


Allah (C.C)'in rahmeti üzerinde olsun. Bil ki, kulun Allah (C.C)'i ve O'nun Resul (SallAllahu Aleyhi Vesellem)'ünü sevmesi, onlara boyun egmekle, onlarin emrine uymakla olur. Allah (C.C)'in kullarini sevmesi de onlara magfiret suretiyle ikramda bulunmasidir.


Denilir ki, kul gerçek kemâlin yalniz Allah (C.C)'da oldugunu, kendisine veya baskasinda gördügü her kemâlin gerçek kemalin Allah (C.C)'dan ve Allah (C.C) sayesinde oldugunu bilince ne Allah (C.C)'dan baskasini sevebilir ve ne de Allah (C.C)'a dayanmayan bir sevgiye gönlünde yer verebilir.
Bu bilgi de Allah (C.C)'a ibadet etmek istegini. O'na yaklastiracak davranislari arzu etmeyi gerektirir. Böyle oldugu için Allah (C.C) sevgisi, ibadet istegi ile yorumlanmis ve yine bu sevgi ibadet ederken Peygamberimize (SallAllahu Aleyhi Vesellem) uyma ona itaate tesvik sartina baglanmistir.


Hasan el-Basrî'den (rehimehullahu) rivayet edildigine göre Peygam-ber'imizin (SallAllahu Aleyhi Vesellem) zamaninda bir takim kimseler: «ey Muhammed! Biz Rabb'imizi cok severiz» demeleri üzerine yukaridaki ayeti kerime inmistir.


Bisr el-Hafi (R.A.) diyor ki. «bir gece Peygamber'imizi (SallAllahu Aleyhi Vesellem) rüyamda gördüm, bana dedi ki. «ey Bisr! Allah (C.C) senin dereceni arkadaslarin arasinda neden yüksek kildi, biliyor musun? «Hayir, ya RasulAllah (SallAllahu Aleyhi Vesellem)» diye cevap verdim. Bunun üzerine Peygamber'imiz (SallAllahu Aleyhi Vesellem): salihlere hizmet ettigin için, mümin kardeslerine nasihat ettigin için, dostlarini ve yolumdan ayrilmayanlari sevdigin için ve yolumdan gittigin icin» diye kendi sorusuna cevap verdi.


Peygamber'imizi (SallAllahu Aleyhi Vesellem) buyuruyor ki:

"Benim sünnetimi ihya eden beni sevmis olur, beni sevenler de Kiyamet günü cennette benimle birlikte olurlar."


Bize kadar intikal eden bütün meshur islami eserlerde belirtildigine göre ahlâkin bozuldugu ve halkin çesit çesit mezheplere kapildigi zamanlarda Resullerin efendisi olan Peygamberimiz (SallAllahu Aleyhi Vesellem)´in sünnetine simsiki sarilanlara yüz sehidin ecri verilecektir. Meshur «Sirat-ü! Islâm» adli kitabda da böyle yazar.

Yine Peygamber'imiz (SallAllahu Aleyhi Vesellem) söyle buyurur:

"Bana yüz çevirenler müstesna, ümmetimin hepsi cennete girecektir»


Sahabîler sordular. «ey Allah'in Resul'u! (SallAllahu Aleyhi Vesellem)Yüz çevirenler, kimlerdir?»


Peygamberimiz  SallAllahu Aleyhi Vesellem sözlerine söyle devam etti, «kim bana uyarsa cennete girecek, bana isyan edenler, bana yüz çevirmisler demektir. Sünnetime uygun olarak yapilmayan her is, isyandir.»


Ehl-i tasavvuftan biri der ki. Allah (C.C)'in farz kildigi ibadetlerden birini bile bile terkeden veya sünnetlerden birine bilerek uymayan bir seyhi havada uçarken, denizde yürürken, ates yerken veya daha baska olaganüstü davranislar gösterirken görseniz, bütün bunlara ragmen adamin davasinda yalanci oldugunu, gösterdigi olaganüstülüklerin «keramet» degil, olsa olsa «istidrac» oldugunu biliniz. Allah (C.C) böyle kimselerden cümlemizi korusun.

Cüneyd ül-Bagdadî (rehimehullahu) der ki:

«Allah (C.C)'a ancak yine Allah (C.C)'in sayesinde ulasilabilir. Allah (C.C)a ulasmanin yolu da Peygamber'imizin (SallAllahu Aleyhi Vesellem) yoludur.»

Ahmed ül-Hivarî (rehimehullahu) der ki:

«sünnete uymaksizin islenen her amel batildir. Nitekim Peygamber'imiz (SallAllahu Aleyhi Vesellem) söyle buyurur:

Siratül islâmda bildirilmistir.
"Sünnetimi yozlastiranlar sefaatimden mahrum kalirlar.»

Hikâye edildigine göre, adamin biri bir delinin cahil sayilacak bir isini görür ve durumu Ma´ruf ul-Kerhrye (rahimehullahu) bildirir. Ma'ruf gülümseyerek der ki. «kardesim! Allah (C.C)'i sevenler içinde küçügü, büyügü, akillisi, delisi vardir. Senin gördügün bu adam. onlarin delilerinden biridir.»

Cüneyd-üi Bagdadi (rehimehullahu) der ki:

«bir gün seyhimiz Sirri (rehimehullahu) hastalandi, hastaliginin ne sebebini anlayabildik ve ne de nasil tedavi edilecegini bilebildik.
Bize mütehassis bir doktor tavsiye ettiler, seyhin idrarini bir siseye koyarak ona götürdük, doktor idrara uzun uzadiya bakti. Sonra bize dönerek «zannederim bu idrar asik birine ait olsa» dedi. Ben bir nara koyuvererek bayilmisim, idrar sisesi de elimden düsmüs.

Dönünce Sirri'ye durumu anlattim, gülümseyerek «Allah canini almasin. nasil da gördü!» diye cevap verdi. «Seyhim, demek ki, muhabbet idrardan bile belli olurmus» dedim, bana «tabii» karsiligini verdi.


Fudayl (rehimehullahu) der ki:

«sana. Allah (C.C)'i seviyor musun, diye sorduklari zaman sus. cevap verme. Çünkü eger hayir, diyecek olsan imandan çikarsin, buna karsilik, evet. diyecek olsan ve Allah (C.C)'i sevenlere yakismayacak tavsif de bulunsan Allah (C.C)'in gazabindan kork.»

Süfyan (rehimehullahu) der ki:

«Allah (C.C)'i sevenleri seven kimse, aslinda Allah (C.C)'i seviyor demektir. Allah (C.C)'a ikram eden kimselere ikram eden kimse, aslinda Allah (C.C)'a ikram ediyor demektir.»


Sehl (rehimehullahu) der ki:

«Allah (C.C)'i sevmenin alâmeti Kur'an-i Kerim´i sevmektir. Allah (C.C) ve Kur'an sevgisinin alâmeti ise Peygamber (SallAllahu Aleyhi Vesellem) sevmektir. Peygamber (SallAllahu Aleyhi Vesellem) sevgisinin alâmeti ise sünneti sevmektir. Sünneti sevmenin alâmeti ise. Ahireti sevmektir. Ahireti sevmenin alâmeti ise dünyadan hoslanmamaktir. Dünyadan hoslanmamanin alâmeti de Ahiret azigi olabilecek kadarinin disinda onun varligindan uzak durmaktir.»


İmam Gazali
Kalplerin Keşfi
« Son Düzenleme: 10 Mart 2009, 18:20:48 Gönderen: Ay Işığı »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı kalyoncu

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 14
MUHAMMED ALEYHiSSELÂMiN FAZÎLETLERi

"Sallâllahü aleyhi ve sellem"

Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmin fazîletlerini bildiren yüzlerce kitâb vardir. Bu üstünlüklerinden bazıları şunlardır.

1 - Mahlûklar içinde ilk olarak Muhammed Mustafa s.a.v. efendimizin nuru   
     yaratılmıştır.
2 - Allahü teâlâ, Onun ismini Arşu alaya, Cennetlere ve yedi kat semavata 
     yazmıştır.
3 - Hindistânda yetişen bir gülün yapraklarında, Allahın kudretiyle,
     ( Lâ ilâhe illAllah Muhammedün resûlullah ) yazılıdır.

4 - Basra sehrine yakın bir nehirde tutulan balığın sağ tarafinda
     Allah, cc. sol tarafinda Muhammed, s.a.v.yazılı olduğu görülmüsdür.   
     Bunlara benzeyen vak'alar çokdur. 1975 de Londrada basılmış olan             
     ( A History of Fishes ) kitâbinin, ikiyüzüncü sahîfesinde, kuyruğunda 
     Kur'ân-i kerîm harfleri ile ( sânullah ) yaziılı balığın resmi mevcûddur.
     Verilen bilgide, kuyruğun diğer tarafinda ( Lâ ilâhe illAllah ) yazılı olduğu
     bildiriliyordu. Bunun misâlleri pek çokdur.

5 - Muhammed aleyhisselâmin ismini söylemekden baska vazîfesi olmiyan melekler vardir.

6 -Meleklerin Âdem aleyhisselâma karsi secde etmeleri emr olunmasi, alninda Muhammed aleyhisselâmin nûru bulunduğu için idi.

7 - Âdem aleyhisselâm zemâninda nemâz için okunan ezânda, Muhammed aleyhisselâmin ismi de söylenirdi.

8 - Allahü teâlâ bütün Peygamberlere emr etdi ki, Muhammed aleyhisselâm sizin zemâninizda Peygamber olursa, ona îmân etmelerini ümmetlerinize de emr ediniz!

9 - Tevrâtda, incîlde ve Zebûrda Muhammed aleyhisselâm ve dört halîfesi ve eshâbi ve ümmetinden ba'zilari, güzel sifatlarla bildirilmis ve medh olunmuslardir. Allahü teâlâ, kendinin Mahmûd isminden Muhammed kelimesini çikararak Habîbine ism koymusdur. Allahü teâlâ, kendi ismlerinden Raûf ve Rahîm ismlerini Habîbine de vermisdir.

10 - Dünyâya geldiği zamân, melekler tarafindan sünnet edilmisdir.

11 - Dünyâya geleceGi zemân, çok büyük alâmetler görülmüsdür. Târîh ve mevlid kitâblarinda yazilidir.

12 - Dünyâya gelince, seytânlar göke çikamaz, meleklerden haber alamaz oldular.

13 - Dünyâya geldiGi zemân, yeryüzündeki bütün putlar, tapinilan heykeller yüzüstü devrildiler.

14 - BesiGini melekler sallardi.

15 - Besikde iken gökdeki ay ile konusurdu. Mübârek parmaGi ile isâret etdiGi tarafa meyl ederdi.

16 - Besikde iken konusmaGa basladi.

17 - Çocuk iken, açiklarda gezerken, basi hizâsinda bir bulut da birlikde hareket ederek gölge yapardi. Bu hâl, PeygamberliGi baslayincaya kadar devâm etdi.

18 - Üç yasinda iken ve kirk yasinda PeygamberliGi bildirildiGi vakt ve elliiki yasinda mi'râca götürülürken, melekler göGsünü yardi. Cennetden getirdikleri leGen içinde Cennet suyu ile kalbini yikadilar.

19 - Her Peygamberin sağ eli üstünde nübüvvet mührü vardi. Muhammed aleyhisselâmin ise, sol kürekdeki deri üzerinde, kalbi hizâsinda idi. Cebrâîl aleyhisselâm kalbini yikayip, göğsünü kapadiği zemân, Cennetden getirdiği mühr ile sirtini mührlemisdi.

20 - Önünden gördüğü gibi, arkasindan da görürdü.

21 - Aydinlikda gördüğü gibi, karalikda da görürdü.

22 - Sevr [öküz] burcunun yaninda bulunan (Süreyyâ) denilen yildiz kümesindeki yedi yildizi gözleriyle görüp sayisini bildirmisdi. Bu yildiz kümesine Pervin ve Ülker de denilmekdedir.

23 - TükrüGü aci sulari tatli yapdi. Hastalara sifâ verdi. Bebeklere süt gibi gidâ oldu.

24 - Gözleri uyurken, mübârek kalbi uyanik olurdu. Bütün Peygamberler de aleyhimüssalevâtü vetteslîmât böyle idi.

25 - Ömründe hiç esnemedi. Bütün Peygamberler de aleyhimüssalevâtü vetteslîmât böyle idi
26 - Teri gül gibi güzel kokardi. Bir fakîr kimse, kizini evlendirirken, kendisinden yardim istemisdi. O ânda verecek seyi yokdu. Küçük bir siseye terinden koydurup verdi. O kiz, yüzüne, basina sürünce, evi misk gibi kokardi. Evi (güzel kokulu ev) adi ile meshûr oldu.

27 - Orta boylu olduGu hâlde, uzun kimselerin yaninda iken, onlardan yüksek görünürdü.

28 - Günes ve ay isiGinda yürüyünce, gölgesi yere düsmezdi.

29 - Bedenine ve elbisesine sinek, sivri sinek ve baska böcekler konmazdi.

30 - Çamasirlarini ne kadar çok giyse, hiç kirlenmezdi.

31 - Her yürüdüGü zemân, arkasindan melekler gelirdi. Bunun için, Eshâbini radiyAllahü teâlâ anhüm ecma-i önünden yürütür, arkami meleklere birakin derdi.

32 - Tas üstüne basinca, tasda ayaGinin izi kalirdi. Kum üstünde giderken hiç iz birakmazdi. Açikda abdest bozduGu zemân, yer yarilip bevl ve benzerleri toprak içinde kalirdi. Oradan etrâfa güzel kokular yayilirdi. Bütün Peygamberler de böyle idi.

33 - Hacâmat kanindan içenler oldu. Bunu isitince, (Cehennem atesi onu yakmaz) buyurdu.

34 - Büyük bir mu'cizesi de, mi'râca götürülmesidir. Burak denilen Cennet hayvani ile Mekkeden Kudüse götürüldü. Oradan göklere ve Arsa götürüldü. Kendisine acâib seyler gösterildi. Allahü teâlâyi bas gözü ile bilinmeyen bir seklde gördü. [Fekat bu görmesi, madde âleminin disinda ya'nî âhiret âleminde oldu.] Bir ânda tekrâr evine getirildi. Mi'râc mu'cizesi, baska hiçbir Peygambere verilmedi.

35 - Ona ömrlerinde bir kerre salât ve selâm okumalari ümmetine farz oldu. Allahü teâlâ ve melekler de, Ona salât ve selâm etmekdedir.

36 - insanlar ve melekler içinde, en çok ilm Ona verildi. Ümmî olduGu hâlde, ya'nî kimseden birsey öGrenmemis iken, Allahü teâlâ Ona herseyi bildirmisdir. Âdem aleyhisselâma herseyin ismi bildirildiGi gibi, Ona da herseyin ismi ve ilmi bildirilmisdir.

37 - Ümmetinin ismleri ve aralarinda olacak seylerin hepsi kendisine bildirildi.

38 - Akli, bütün insanlarin aklindan dahâ çokdur.

39 - insanlarda bulunabilecek bütün iyi huylarin hepsi Ona ihsân olundu. Büyük sâir Ömer bin Fârida, (Resûlullahi niçin medh etmedin) dediklerinde, Onu medh etmeGe gücüm yetmiyeceGini anladim. Onu medh edecek kelime bulamadim demisdir.
40 - Kelime-i sehâdetde, ezânda, ikâmetde, nemâzdaki tesehhüdde, birçok düâlarda, ba'zi ibâdetlerde ve hutbelerde, nasîhat yapmakda, sikintili zemânlarda, kabrde, mahserde, Cennetde ve her mahlûkun lisâninda Allahü teâlâ, Onun ismini kendi isminin yanina koymusdur.

41 - Üstünlüklerinin en üstünü, Habîbullah olmasidir. Allahü teâlâ, Onu kendisine sevgili, dost yapmisdir. Onu herkesden, her melekden dahâ çok sevmisdir. Allahü teâlâ, hadîs-i kudsîde, (ibrâhîmi Halîl yapdim ise, seni kendime Habîb yapdim) buyurmusdur.

42 - (Sana, râzi oluncaya kadar, [yeter deyinceye kadar] her diledigini verecegim) meâlindeki Duhâ sûresinin 5. ci âyet-i kerîmesi, Allahü teâlânin, Peygamberine "sallAllahü teâlâ aleyhi ve sellem" bütün ilmleri, bütün üstünlükleri, ahkâm-i islâmiyyeyi, düsmânlarina karsi yardim ve galebe ve ümmetine fethler, zaferler ve kiyâmetde her dürlü sefâ'at ve tecellîler ihsân edecegini va'd etmekdedir. Bu âyet-i kerîme nâzil oldugu [geldigi] zemân, Cebrâîl aleyhisselâma bakarak, (Ümmetimden birinin Cehennemde kalmasina râzi olmam) buyurdu.

43 - Gece, uyanik iken, uykuda iken, yalniz iken, çoklukda iken, yolculukda iken, evde iken, harbde iken, gülerken, aglarken, mübârek kalbi hep Allahü teâlâ ile idi. Ba'zi zemânlarda ise, yalniz Allahü teâlâ ile idi. Dünyâdaki vazîfelerini yapabilmek ve mübârek kalbini beseriyyet âlemine döndürmek için, zevcesi Âisenin "radiyAllahü anhâ" yanina gelip, (Ey Âise! Birâz benimle konus [da kendime geleyim]) buyurur, ondan sonra Eshâbina nasîhat ve irsâd etmege giderdi. Sabâh nemâzinin sünnetini evinde kilip, Âise "radiyAllahü anhâ" ile bir mikdâr konusdukdan sonra Eshâbina farzi kildirmak için mescîde giderdi. Bu hal hasâis-i peygamberîdir. Âise "radiyAllahü anhâ" ile konusmadan disari çiksa idi, ilâhî tecellîlerden ve nûrlardan dolayi, yüzüne kimse bakamazdi.

44 - Allahü teâlâ, Kur'ân-i kerîmde, her Peygamberi "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" ismi ile bildirmisdir. Muhammed aleyhisselâmi ise, (ey Resûlüm, ey Peygamberim) diyerek Onu yücelten vasflari ile bildirmisdir.

45 - Gâyet açik, kolay anlasilir olarak konusurdu. Arabî lisâninin her lehçesi ile konusurdu. Cesidli yerlerden gelip soranlara onlarin lügati ile cevâb verirdi. isitenler hayrân olurlardi. (Allahü teâlâ, beni çok güzel yetisdirdi) buyurdu.

46 - Az kelime ile çok sey anlatirdi. Yüz binden ziyâde hadîs-i serîfi, Onun (Cevâmi-ul-kelîm) oldugunu göstermekdedir. Ba'zi âlimler dediler ki, Muhammed aleyhisselâm, islâm dîninin dört temelini, dört hadîs-i serîfle bildirmisdir. Bunlar:
(Ameller niyyetlere göre degerlendirilir) ve,(Halâl meydândadir, harâm meydândadir) ve,(Da'vâcinin sâhid göstermesi ve da'vâlinin yemîn etmesi lâzimdir) ve,(Bir kimse, kendine istedigini, din kardesi için de istemedikce, îmâni kâmil olmaz).Bu dört hadîs-i serîfden birincisi, ibâdet bilgilerinin, ikincisi, muâmelât bilgilerinin, üçüncüsü, husûmât, ya'nî adâlet islerinin ve siyâset bilgilerinin, dördüncüsü de, âdâb ve ahlâk bilgilerinin temelidir.

47 - Muhammed aleyhisselâm ma'sûm idi. Bilerek ve bilmiyerek büyük ve küçük, kirk yasindan evvel ve sonra, hiçbir günâh islememisdir. Cirkin hiçbir hareketi görülmemisdir.

48 - Müslimânlarin nemâzda otururken, (Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullâhi) okuyarak, Muhammed aleyhisselâma selâm vermeleri emr olundu. Nemâzda, baska bir Peygambere ve meleklere karsi söylemek câiz olmadi.

49 - Rütbeyi, saltanati istememis, Peygamberligi, fakîrligi dilemisdir. Bir sabâh, Cebrâîl aleyhisselâm ile konusurken bu gece evimizde yiyecek bir lokmamiz yokdu buyurdu. O anda, isrâfîl aleyhisselâm gelip, (Allahü teâlâ söyledigini isitdi ve beni gönderdi. istersen her elini sürdügün tas altun olsun, gümüs olsun, zümrüt olsun. istersen melek olarak peygamberlik yap) dedi. Resûlullah üç kerre (Kul olarak Peygamberlik istiyorum) dedi.

50 - Baska Peygamberler "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" belli bir zemânda, belli bir memleketde Peygamberlik yapdi. Muhammed aleyhisselâm ise, yer yüzündeki bütün insanlara ve cinne kiyâmete kadar Peygamber olarak gönderilmisdir.Meleklerin de, hayvanlarin da, nebâtlarin da, cansizlarin da, kisaca bütün mahlûklarin Peygamberi oldugunu bildiren âlimler de vardir.



Herkese lazim olan îmân

Günâh etmis ise de, bu adam,
Cehennem cismine, olur harâm.
Âhiretde azâbdan kurtulur,
dünyâda her isi, kolay olur.

Hasreyler, âni hem, Rabb-i celle,
dünyâda, Resûlü görenlerle.
Hilye-i Nebîyi, güç iken beyân,
baslariz, ona oldukça imkân.

Siginarak Zülcelâle,
vasf ederiz âcizâne.
ittifak etdi, bu sözde ümem,
kirmizi beyâzdi, Fahr-i âlem.

Mübârek yüzü, hâlis ak idi,
Gül gibi, kirmizimtirak idi.
inci gibi, yüzündeki teri,
pek hos eylerdi, güzel cevheri.

Terleyince, O menba'i sürûr,
dalgalanirdi sanki, bahr-i nûr.
Görünürdü gözü, dâim sürmeli,
kalbleri çekerdi, güzel gözleri

Recep KALYONCU SYDNEY

Çevrimdışı feyiz

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 436
             PEYGAMBERİMİZ'(s.a.v.)İN OTURUŞU
   Hz.Rasulullah,Mescid'de çeşitli şekillerde oturmuştur.Ekseriyetle diz çöküp oturduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır.Bu mevzuda sıralama şöyledir:
  1-Dizlerini karnına bitiştirip,ellerini diz kapak altından bağlayarak oturmuştur.
  2-Bağdaş kurup oturduğu olmuştur.
  3-iki dizi üzerine oturduğu olmuştur.
  Siyer müellifleri bu çeşitli oturuşları anlatırken derler ki:
   _Rasülullah'ın çeşitli şekillerde oturması bunların hepsinin de mübah olduğuna işaret içindir.Yoksa kendilerinin ekseriyetle tercih ettiği oturuş şekli;iki dizi üzerinde oturmaktır.En tevazulu oturuş da budur.
  Bir adam,hayalinde,Rasülullah'ı meliklerin oturuşu gibi oturur zannetmişti.Çevresindeki bir takım muhafızlar onu muhafaza eder,kendisi azamet ve gösteriş içinde oturur diye tasavvur etmişti.Mescide geldiğinde çevresinde kimsenin olmadığını,dizlerini karnına dikip ellerini de dizleri üzerine bağlamış olarak oturduğunu gördü.
  Bu sırada kendisine bir korku ve titreme geldi.Saygı ile karışık bir ürperti içini doldurdu.Yerinde duramaz hale geldi.
  Bunu gören bir Sahabi:
   _Ya RasulAllah! Miskine'ye titreme geldi,dedi.
 Arka tarafındaki adama dönen Rasülullah:
   _Ya Miskine! Sükunet,sükunet!diye seslendi.
 O andan itibaren adamın korkusu gitti.Derin bir emniyet ve huzur hissi duymaya başladı.
                         ******************************
    Cuma günü hatip hutbede iken,uyku getirici tarzda oturmayı beğenmeyen Rasülullah,namazı bozabilecek uykuyu getiren oturuşa müsaade etmemiştir.
     Bu sebeple Cuma namazında hatip hutbe okurken ya iki diz üzerine oturulur yahut da bağdaş kurup oturulursa,uyuklamamaya dikkat edilir.Uyuklanırsa,caiz olmayan oturuşla oturulmuş,sünnete aykırı durumda bulunulmuş olur.
    Mescidde çeşitli şekillerde oturduğu sabit olan Rasülullah'ın yemek oturuşlarında da  bir yere dayanmadığı,dayanarak yemek yemeyi kibir alameti saydığı anlaşılmıştır.
    Araplarda kendini dünya büyüğü olarak bilen melikler,kral ve reisler,yemeklerini yanlarına dayanarak yerlerdi.Bu halleriyle de yemeğe karşı tenezzülsüzlük ve kibirlilik tutumu içinde bulunurlardı.
    Nitekim bir gün Rasül-i Ekrem Efendimiz yemeğe oturmuştu.Yanında ashabı da vardı.O sırada bir köylü geldi,Rasülullah'ın iki dizleri üzerine oturup,yerdeki sofradan birşeyler aldığını görünce şöyle dedi:
    _Ya Rasulullah,bu oturuş ne oturuşu?
  Köylünün kastı sıradan insanlar gibi oturuyorsunuz,halbuki siz meliklerden,krallardan da büyüksünüz demekti.
     Rasülullah buna şu karşılığı verdi:
    _Rabbim beni herhangi bir kul olan Peygamberlikle,melik olan Peygamberlik arasında muhayyer kıldı.Ben ise kul olan Peygamberliği seçtim.Bunun için de kul gibi oturmayı tercih ederim.Melikler,krallar gibi değil...
     Bu sebeple Rasul-i Ekrem Efendimiz,yerdeki sofraya iki dizi üzerine çökerek ya da sağ dizini karnına dayayarak otururdu.
     Aişe validemiz bu yer sofrasını anlatırken şöyle der:
   _Rasülullah'ın,aile sofrasında arpa ekmeğinin üstüste iki gün hazır bulunduğunu ,karınlarını üstüste iki gün doyurduklarını görmedim.Bu hal,Rasülullah'ın vefatına kadar böyle devam etmiştir.Bazen doymuş,bazen de aç kalmışlardır...
     Aişe validemiz bir diğer anlatışlarında ise bunu şöyle dile getirir:
   _Rasülullah Aleyhisselam dünyadan ahirete teşrif ettiği ana kadar karnını bir oturuşta,iki çeşit yemekle doyurmamıştır.Şayet bir günde iki yemek yemişse,bunun biri mutlaka hurma olmuştur.İkisi de yemek olmamıştır.
     İmam-ı Buhari Hazretleri de bu hususta şöyle demiştir:
   _Rasülullah ve ailesi bir günde iki defa normal yemek yememişlerdir.
     İbn-i Hacer buna şunu ilave eder:
   _Şayet yemişlerse,bunun biri hurma olmuştur.
  Rasülullah'ın sofraya oturuş sünneti,nasıl bir tevazu ölçüsü olmuşsa,sofradaki yemek çeşidi çokluğu da aynı tevazu ölçüsü içinde devam etmiştir...

                 <AHMED ŞAHİN>     
"Allah'ın elinden daha üstün el yoktur.Zulmünün cezasını çekmeyen hiçbir zalim yoktur".

selcuklu

  • Ziyaretçi
tesekkürler kardesim