MUHAMMED ALEYHiSSELÂMiN FAZÎLETLERi
"Sallâllahü aleyhi ve sellem"
Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâmin fazîletlerini bildiren yüzlerce kitâb vardir. Bu üstünlüklerinden bazıları şunlardır.
1 - Mahlûklar içinde ilk olarak Muhammed Mustafa s.a.v. efendimizin nuru
yaratılmıştır.
2 - Allahü teâlâ, Onun ismini Arşu alaya, Cennetlere ve yedi kat semavata
yazmıştır.
3 - Hindistânda yetişen bir gülün yapraklarında, Allahın kudretiyle,
( Lâ ilâhe illAllah Muhammedün resûlullah ) yazılıdır.
4 - Basra sehrine yakın bir nehirde tutulan balığın sağ tarafinda
Allah, cc. sol tarafinda Muhammed, s.a.v.yazılı olduğu görülmüsdür.
Bunlara benzeyen vak'alar çokdur. 1975 de Londrada basılmış olan
( A History of Fishes ) kitâbinin, ikiyüzüncü sahîfesinde, kuyruğunda
Kur'ân-i kerîm harfleri ile ( sânullah ) yaziılı balığın resmi mevcûddur.
Verilen bilgide, kuyruğun diğer tarafinda ( Lâ ilâhe illAllah ) yazılı olduğu
bildiriliyordu. Bunun misâlleri pek çokdur.
5 - Muhammed aleyhisselâmin ismini söylemekden baska vazîfesi olmiyan melekler vardir.
6 -Meleklerin Âdem aleyhisselâma karsi secde etmeleri emr olunmasi, alninda Muhammed aleyhisselâmin nûru bulunduğu için idi.
7 - Âdem aleyhisselâm zemâninda nemâz için okunan ezânda, Muhammed aleyhisselâmin ismi de söylenirdi.
8 - Allahü teâlâ bütün Peygamberlere emr etdi ki, Muhammed aleyhisselâm sizin zemâninizda Peygamber olursa, ona îmân etmelerini ümmetlerinize de emr ediniz!
9 - Tevrâtda, incîlde ve Zebûrda Muhammed aleyhisselâm ve dört halîfesi ve eshâbi ve ümmetinden ba'zilari, güzel sifatlarla bildirilmis ve medh olunmuslardir. Allahü teâlâ, kendinin Mahmûd isminden Muhammed kelimesini çikararak Habîbine ism koymusdur. Allahü teâlâ, kendi ismlerinden Raûf ve Rahîm ismlerini Habîbine de vermisdir.
10 - Dünyâya geldiği zamân, melekler tarafindan sünnet edilmisdir.
11 - Dünyâya geleceGi zemân, çok büyük alâmetler görülmüsdür. Târîh ve mevlid kitâblarinda yazilidir.
12 - Dünyâya gelince, seytânlar göke çikamaz, meleklerden haber alamaz oldular.
13 - Dünyâya geldiGi zemân, yeryüzündeki bütün putlar, tapinilan heykeller yüzüstü devrildiler.
14 - BesiGini melekler sallardi.
15 - Besikde iken gökdeki ay ile konusurdu. Mübârek parmaGi ile isâret etdiGi tarafa meyl ederdi.
16 - Besikde iken konusmaGa basladi.
17 - Çocuk iken, açiklarda gezerken, basi hizâsinda bir bulut da birlikde hareket ederek gölge yapardi. Bu hâl, PeygamberliGi baslayincaya kadar devâm etdi.
18 - Üç yasinda iken ve kirk yasinda PeygamberliGi bildirildiGi vakt ve elliiki yasinda mi'râca götürülürken, melekler göGsünü yardi. Cennetden getirdikleri leGen içinde Cennet suyu ile kalbini yikadilar.
19 - Her Peygamberin sağ eli üstünde nübüvvet mührü vardi. Muhammed aleyhisselâmin ise, sol kürekdeki deri üzerinde, kalbi hizâsinda idi. Cebrâîl aleyhisselâm kalbini yikayip, göğsünü kapadiği zemân, Cennetden getirdiği mühr ile sirtini mührlemisdi.
20 - Önünden gördüğü gibi, arkasindan da görürdü.
21 - Aydinlikda gördüğü gibi, karalikda da görürdü.
22 - Sevr [öküz] burcunun yaninda bulunan (Süreyyâ) denilen yildiz kümesindeki yedi yildizi gözleriyle görüp sayisini bildirmisdi. Bu yildiz kümesine Pervin ve Ülker de denilmekdedir.
23 - TükrüGü aci sulari tatli yapdi. Hastalara sifâ verdi. Bebeklere süt gibi gidâ oldu.
24 - Gözleri uyurken, mübârek kalbi uyanik olurdu. Bütün Peygamberler de aleyhimüssalevâtü vetteslîmât böyle idi.
25 - Ömründe hiç esnemedi. Bütün Peygamberler de aleyhimüssalevâtü vetteslîmât böyle idi
26 - Teri gül gibi güzel kokardi. Bir fakîr kimse, kizini evlendirirken, kendisinden yardim istemisdi. O ânda verecek seyi yokdu. Küçük bir siseye terinden koydurup verdi. O kiz, yüzüne, basina sürünce, evi misk gibi kokardi. Evi (güzel kokulu ev) adi ile meshûr oldu.
27 - Orta boylu olduGu hâlde, uzun kimselerin yaninda iken, onlardan yüksek görünürdü.
28 - Günes ve ay isiGinda yürüyünce, gölgesi yere düsmezdi.
29 - Bedenine ve elbisesine sinek, sivri sinek ve baska böcekler konmazdi.
30 - Çamasirlarini ne kadar çok giyse, hiç kirlenmezdi.
31 - Her yürüdüGü zemân, arkasindan melekler gelirdi. Bunun için, Eshâbini radiyAllahü teâlâ anhüm ecma-i önünden yürütür, arkami meleklere birakin derdi.
32 - Tas üstüne basinca, tasda ayaGinin izi kalirdi. Kum üstünde giderken hiç iz birakmazdi. Açikda abdest bozduGu zemân, yer yarilip bevl ve benzerleri toprak içinde kalirdi. Oradan etrâfa güzel kokular yayilirdi. Bütün Peygamberler de böyle idi.
33 - Hacâmat kanindan içenler oldu. Bunu isitince, (Cehennem atesi onu yakmaz) buyurdu.
34 - Büyük bir mu'cizesi de, mi'râca götürülmesidir. Burak denilen Cennet hayvani ile Mekkeden Kudüse götürüldü. Oradan göklere ve Arsa götürüldü. Kendisine acâib seyler gösterildi. Allahü teâlâyi bas gözü ile bilinmeyen bir seklde gördü. [Fekat bu görmesi, madde âleminin disinda ya'nî âhiret âleminde oldu.] Bir ânda tekrâr evine getirildi. Mi'râc mu'cizesi, baska hiçbir Peygambere verilmedi.
35 - Ona ömrlerinde bir kerre salât ve selâm okumalari ümmetine farz oldu. Allahü teâlâ ve melekler de, Ona salât ve selâm etmekdedir.
36 - insanlar ve melekler içinde, en çok ilm Ona verildi. Ümmî olduGu hâlde, ya'nî kimseden birsey öGrenmemis iken, Allahü teâlâ Ona herseyi bildirmisdir. Âdem aleyhisselâma herseyin ismi bildirildiGi gibi, Ona da herseyin ismi ve ilmi bildirilmisdir.
37 - Ümmetinin ismleri ve aralarinda olacak seylerin hepsi kendisine bildirildi.
38 - Akli, bütün insanlarin aklindan dahâ çokdur.
39 - insanlarda bulunabilecek bütün iyi huylarin hepsi Ona ihsân olundu. Büyük sâir Ömer bin Fârida, (Resûlullahi niçin medh etmedin) dediklerinde, Onu medh etmeGe gücüm yetmiyeceGini anladim. Onu medh edecek kelime bulamadim demisdir.
40 - Kelime-i sehâdetde, ezânda, ikâmetde, nemâzdaki tesehhüdde, birçok düâlarda, ba'zi ibâdetlerde ve hutbelerde, nasîhat yapmakda, sikintili zemânlarda, kabrde, mahserde, Cennetde ve her mahlûkun lisâninda Allahü teâlâ, Onun ismini kendi isminin yanina koymusdur.
41 - Üstünlüklerinin en üstünü, Habîbullah olmasidir. Allahü teâlâ, Onu kendisine sevgili, dost yapmisdir. Onu herkesden, her melekden dahâ çok sevmisdir. Allahü teâlâ, hadîs-i kudsîde, (ibrâhîmi Halîl yapdim ise, seni kendime Habîb yapdim) buyurmusdur.
42 - (Sana, râzi oluncaya kadar, [yeter deyinceye kadar] her diledigini verecegim) meâlindeki Duhâ sûresinin 5. ci âyet-i kerîmesi, Allahü teâlânin, Peygamberine "sallAllahü teâlâ aleyhi ve sellem" bütün ilmleri, bütün üstünlükleri, ahkâm-i islâmiyyeyi, düsmânlarina karsi yardim ve galebe ve ümmetine fethler, zaferler ve kiyâmetde her dürlü sefâ'at ve tecellîler ihsân edecegini va'd etmekdedir. Bu âyet-i kerîme nâzil oldugu [geldigi] zemân, Cebrâîl aleyhisselâma bakarak, (Ümmetimden birinin Cehennemde kalmasina râzi olmam) buyurdu.
43 - Gece, uyanik iken, uykuda iken, yalniz iken, çoklukda iken, yolculukda iken, evde iken, harbde iken, gülerken, aglarken, mübârek kalbi hep Allahü teâlâ ile idi. Ba'zi zemânlarda ise, yalniz Allahü teâlâ ile idi. Dünyâdaki vazîfelerini yapabilmek ve mübârek kalbini beseriyyet âlemine döndürmek için, zevcesi Âisenin "radiyAllahü anhâ" yanina gelip, (Ey Âise! Birâz benimle konus [da kendime geleyim]) buyurur, ondan sonra Eshâbina nasîhat ve irsâd etmege giderdi. Sabâh nemâzinin sünnetini evinde kilip, Âise "radiyAllahü anhâ" ile bir mikdâr konusdukdan sonra Eshâbina farzi kildirmak için mescîde giderdi. Bu hal hasâis-i peygamberîdir. Âise "radiyAllahü anhâ" ile konusmadan disari çiksa idi, ilâhî tecellîlerden ve nûrlardan dolayi, yüzüne kimse bakamazdi.
44 - Allahü teâlâ, Kur'ân-i kerîmde, her Peygamberi "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" ismi ile bildirmisdir. Muhammed aleyhisselâmi ise, (ey Resûlüm, ey Peygamberim) diyerek Onu yücelten vasflari ile bildirmisdir.
45 - Gâyet açik, kolay anlasilir olarak konusurdu. Arabî lisâninin her lehçesi ile konusurdu. Cesidli yerlerden gelip soranlara onlarin lügati ile cevâb verirdi. isitenler hayrân olurlardi. (Allahü teâlâ, beni çok güzel yetisdirdi) buyurdu.
46 - Az kelime ile çok sey anlatirdi. Yüz binden ziyâde hadîs-i serîfi, Onun (Cevâmi-ul-kelîm) oldugunu göstermekdedir. Ba'zi âlimler dediler ki, Muhammed aleyhisselâm, islâm dîninin dört temelini, dört hadîs-i serîfle bildirmisdir. Bunlar:
(Ameller niyyetlere göre degerlendirilir) ve,(Halâl meydândadir, harâm meydândadir) ve,(Da'vâcinin sâhid göstermesi ve da'vâlinin yemîn etmesi lâzimdir) ve,(Bir kimse, kendine istedigini, din kardesi için de istemedikce, îmâni kâmil olmaz).Bu dört hadîs-i serîfden birincisi, ibâdet bilgilerinin, ikincisi, muâmelât bilgilerinin, üçüncüsü, husûmât, ya'nî adâlet islerinin ve siyâset bilgilerinin, dördüncüsü de, âdâb ve ahlâk bilgilerinin temelidir.
47 - Muhammed aleyhisselâm ma'sûm idi. Bilerek ve bilmiyerek büyük ve küçük, kirk yasindan evvel ve sonra, hiçbir günâh islememisdir. Cirkin hiçbir hareketi görülmemisdir.
48 - Müslimânlarin nemâzda otururken, (Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullâhi) okuyarak, Muhammed aleyhisselâma selâm vermeleri emr olundu. Nemâzda, baska bir Peygambere ve meleklere karsi söylemek câiz olmadi.
49 - Rütbeyi, saltanati istememis, Peygamberligi, fakîrligi dilemisdir. Bir sabâh, Cebrâîl aleyhisselâm ile konusurken bu gece evimizde yiyecek bir lokmamiz yokdu buyurdu. O anda, isrâfîl aleyhisselâm gelip, (Allahü teâlâ söyledigini isitdi ve beni gönderdi. istersen her elini sürdügün tas altun olsun, gümüs olsun, zümrüt olsun. istersen melek olarak peygamberlik yap) dedi. Resûlullah üç kerre (Kul olarak Peygamberlik istiyorum) dedi.
50 - Baska Peygamberler "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" belli bir zemânda, belli bir memleketde Peygamberlik yapdi. Muhammed aleyhisselâm ise, yer yüzündeki bütün insanlara ve cinne kiyâmete kadar Peygamber olarak gönderilmisdir.Meleklerin de, hayvanlarin da, nebâtlarin da, cansizlarin da, kisaca bütün mahlûklarin Peygamberi oldugunu bildiren âlimler de vardir.
Herkese lazim olan îmân
Günâh etmis ise de, bu adam,
Cehennem cismine, olur harâm.
Âhiretde azâbdan kurtulur,
dünyâda her isi, kolay olur.
Hasreyler, âni hem, Rabb-i celle,
dünyâda, Resûlü görenlerle.
Hilye-i Nebîyi, güç iken beyân,
baslariz, ona oldukça imkân.
Siginarak Zülcelâle,
vasf ederiz âcizâne.
ittifak etdi, bu sözde ümem,
kirmizi beyâzdi, Fahr-i âlem.
Mübârek yüzü, hâlis ak idi,
Gül gibi, kirmizimtirak idi.
inci gibi, yüzündeki teri,
pek hos eylerdi, güzel cevheri.
Terleyince, O menba'i sürûr,
dalgalanirdi sanki, bahr-i nûr.
Görünürdü gözü, dâim sürmeli,
kalbleri çekerdi, güzel gözleri
Recep KALYONCU SYDNEY