Gönderen Konu: Peygamber Efendimizin Kızının 4 Gün Aç Kaldığı Durum  (Okunma sayısı 8615 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı mavera61

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 17

Dört gündür açım!"

Resulullah efendimiz, bir gün kızı hazret-i Fatıma'nın evine uğrayıp durumlarını sordu. Hz. Fatıma ; "Babacığım! Üç günden ber yavrularımla bir şey yiyip içmedik. Açlığa sabrediyoruz. Benim ki mühim değil. Fakat Hasen ve Hüseyn'in durumu beni çok üzüyor" diye cevap verdi.
Bunun üzerine Server-i alem efendimiz; "Ey Fatıma! Canım kızım! Sen üç günden beri açsın. Ben ise dört gündür acım" buyurdular. Mübarek torunları Hz. Hasen ve Hüseyn'in aç olmalarına çok üzüldüler...
Hz. Ali çalışıp kazanarak mübarek torunlara bir şeyler almak ve onları doyurmak için yola çıktı. Medine'den dışarı çıktıkları sırada bir kuyu başında develerini sulamaya çalışan bir köylü gördüler.
Yanına yaklaşıp; "Ey arabi! Develerini ücretle sulatmak için birisine ihtiyacın var mı?" buyurdular. Köylü, "Evet. Ben de böyle birini arıyordum. İstersen gel, develerimi sula! Çektiğin her kova için üç hurma veririm" dedi.
Hz. Ali kabul buyurup suyu çekmeğe başladı. Dokuz kova çıkarmıştı ki, kovanın ipi birden kopuverdi ve kova kuyunun içinde kaldı. Bunu gören köylü, hiddetle yerinden kalkıp, Hz. Ali 'nin yüzüne eliyle vurmak talihsizliğinden bulundu.
Sonra sekiz kova suyun karşılığında yirmi dört hurma verdi. Buna oldukça üzülen Hz. Ali ellerini kuyuya uzattı. İçindeki kovayı alıp kuyunun başına koydu ve oradan ayrıldı.
Köylü hayretinden dona kalmıştı! Eli bu kadar derin kuyunun dibine nasıl yetişmişti?!. Yoksa, bu zat, geleceği bildirilen dinin bir mensubu mu idi? Bu düşünceler içinde hayrete düşen köylü; "Onun, Peygamberi,hak peygamberdir. İnandım!" dedi.
Biraz önce gösterdiği cür'ete, işlediği büyük cinayete pişman oldu. "Böyle bir kimseye kalkan eller kesilmeli, kemikleri kırılmalıdır" diyerek bir eline kılıcını alıp, bileğine hızla indirdi... İstediği olmuştu.
Pek büyük bir acı duymuştu ama, artık kalbi rahattı. Kesilen elini diğer eline alıp, doğru Mescid-i Nebi'ye geldi. Eshab-ı kiramdan, Peygamberlerinin nerede olduğunu sordu. Kerimesine gittiğini bildirdiler. Hazret-i Fatıma'nın evini öğrenip gitti:
O sırada Peygamber efendimiz, torunları hazret-i Hasen ve hazret-i Hüseyn'i mübarek dizlerine oturtmuş getirdiği hurmaları yediriyordu.
Köylü, yaptığı hatanın büyüklüğünü düşündükçe çıldıracak gibi oluyor, gözlerinden çeşme gibi yaşlar döküyordu.
Bu hal üzere hazret-i Fatıma'nın evine geldi ve kapıyı çaldı. İçerden Alemlerin Efendisi nur saçarak bir güneş gibi dışarı çıktılar. Köylü, Efendimizi görür görmez, "İnandım, sen Allah'ın Resulüsün! Yaptığıma pişman oldum, beni affet ya ResulAllah!" diyerek yalvardı.
Sevgili Peygamberimiz; "Elini niçin kestin?" diye sorunca; "Sana inanmış mübarek yüze vuran bu eli taşımaktan haya ettiğim için!.. Canım sana feda olsun ya ResulAllah!" dedi.
Merhamet deryası sevgili Peygamberimiz, köylünün elinden, kopuk eli alıp "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek, kanlar akan bileğine bitiştirdi. El, Allahü teâlânın izniyle, Peygamber efendimizin bir mucizesi olarak eski haline geldi. Allahü teâlâ herşeye kadirdir, herşeye gücü yeter.
« Son Düzenleme: 12 Kasım 2008, 00:31:31 Gönderen: mystic »

Çevrimdışı sedat_islam

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 232
    • Milli Görüş Forum
PEYGAMBERİMİZİN KIZININ 4 GUN AÇ KALDIĞI DURUM
« Yanıtla #1 : 09 Haziran 2005, 10:50:01 »


Şimdiki sözde Müslümanım diyenlerin durumuna iyi bakın...

En lüks lokantalarda nasıl tıkındıklarına iyi bakın...

Evlerindeki mutfaklarına iyi bakın...

Yemek için yaşadıklarına iyi bakın...

Resûlüllah 's.a.v.' buyurdu: 'Az yemek ve az içmekle, nefsinizle ci-had ediniz.
 Zira az yemenin ve az içmenin sevabı, kâfirlerle cihad etmenin sevabı gibidir.
 Allah katında az yemenin ve içmenin sevabından daha makbul sevap yoktur.'
Yine buyurdu ki: 'Midesini yemekle dolduranın, gök melekûtuna çıkmasına yol vermezler.' Peygambere: Efdal ''en üstün'' kimdir?" diye sorduklarında:

"Az yiyen, az içen, az gülen ve avret yerini örtecek kadar elbise ile kanaat edendir" buyurdu.
Yine buyurdu: "Bütün hallerin efendisi ve büyüğü az yemektir." Yine buyurdu: "Avret yerinizi örtünüz, midenizin yarısını dolduracak kadar yiyiniz.
 Zira bu peygamberlik hususiyetinden bir cüzdür." Yine buyurdu: "Düşünmek, yani Hak Teâlâ'nın zatını ve sıfatlarını düşünmek bütün ibadetlerin yarısıdır.
Az yemek ise, ibadetin tamamıdır." Yine buyurdu: "Hak Teâlâ katında en faziletliniz devamlı tefekkür edip az yemek yiyendir.
Hak Teâlâ katında en sevimsiz de çok yemek yiyip çok uyuyanlar ve çok gülenlerinizdir." Yine buyurdu: "Hak Teâlâ az yemek yiyen kulları ile meleklerine övünür ve: "Ey meleklerim! Şu kuluma bakın, ben onu yemek isteğiyle mübtelâ kıldığım halde, o benim için istediğini bırakıyor.
 
Şahit olun ki, benim için bıraktığı her lokmaya karşılık bir büyük derece ihsan edeceğim." Ve buyurdu ki: "Çok yemek ve içmekle kalbinizi öldürmeyiniz.
Çünkü kalp ekin gibidir. Ekine fazla su vermekle bozulur." Yine buyurdu: "İnsanın doldurduğu en kötü ve en aşağı kap karnıdır." Yine buyurdu: "İnsana, belini doğrultacak birkaç lokma yetişir. Eğer bu derece yapamazsa, karnının üçte birini yemeğe, üçte birini içmeye ve üçte birini de teneffüs etmeye ayırsın." Diğer bir rivayette: "Bir kısmını da Allah'ın zikri için ayırsın" diye buyurulmuştur.

İsa (a.s.) buyurur ki: "Kalbinizin Allah'ı görmesini istiyorsanız kendinizi aç ve susuz tutun." Peygamber (s.a.s.) buyurur ki: "Şeytan, insanın vücudunda, kanın damarlarda dolaşması gibi dolaşır. 0 halde siz az yemekle Şeytanın geçiş daraltınız." Yine buyurdu: "Mü'min bir barsak ile, münafık yedi barsak ile yiyor." Hadisin mânası şudur: Münafıkın yemesi; mü'mininkinden yedi kat fazladır.

Hz. Aişe (r.a.) buyurur ki, Peygamber buyurdu: "Daima Cennetin kapısını çalın; belki açarlar." "Ne ile Cennet kapısını çalalım?" dedim. "Aç ve susuz kalmakla" buyurdu.

Ebu Huzeyfe (r.a.) bir gün Peygamberin yanında geğirdi. Peygamber: "Bu fiili bırakın. Zira bu dünyada çok fazla yiyen, öbür dünyada çok fazla aç olur."

Hz. Aişe buyurur ki: "Peygamber hiçbir zaman doyuncaya kadar yemezdi. Bazen çok aç kaldığına acırdım. Birgün elimi mübarek karnı üzerine koyup: Sana canım feda olsun, ya ResûlAllah! Dünyadan aç kalmayacak kadar faydalansan ne olur? dedim. "Ey Aişe! Benim peygamber kardeşlerimden Ülülazim olanlar benden daha ileri gitmişler ve herbiri Hak Teâlâ katında çeşitli ihsanlara kavuşmuştur. Korkarım ki, eğer dünya nimetlerinden faydalanırsam, benim derecem onların derecesinden aşağı olur. Birkaç gün sabır etmeyi, kıyamet gününde az nasip almaya tercih ederim. Hem de kardeşlerime ulaşmak kadar sevdiğim birşey yoktur" buyurdu.

Hz. Aişe (r.a.) der ki: "Allah'a yemin olsun ki, Peygamber bunu söyledikten sonra bir haftadan çok yaşamadı."

Fatımatü'z-Zehra eline bir parça ekmek alıp Peygamberin yanma geldi. Resûlüllah: "Ey Fatıma! Bu nedir?" buyurdu. Fatıma: "Ya ResûlAllah! Bir ekmek pişirdim, sensiz yiyemedim" dedi. Resûlüllah buyurdu ki: "Ey Fatıma, üç günden beri babanın ağzına girecek yemek bu getirdiğin ekmektir." Ebû Hüreyre der ki: "Hiçbir zaman Peygamber evinde üç gün üstüste buğday ekmeğini doya doya yememişlerdir." Ebu Süleyman-ı Daranî der ki: "Akşam yemeğinden bir lokma az yemeği, gece sabaha kadar namaz kılmaktan evlâ görürüm." Fudayl bin Iyad kendi nefsine hitaben: "Neden korkuyorsun, aç kalmaktan mı? O nerede?.. Cenab-ı Allah açlığı Muhammed Mustafa ve ashabına nasib etmiştir. Sana ve senin gibilere onu nasib etmez" derdi.

Kehmeş (Rahmetullahi Aleyh) dedi ki: "Allahım, beni aç ve çıplak tutuyorsun, geceleri beni kendinle başbaşa bırakıyorsun. Bu dereceyi hangi ibadetle buldum. Bana yaptığın ihsanı ancak velilerine yaparsın." Malik bin Dinar der ki: "Saadetli, yalnız kifayeti kadar zahiresi olup kimseye muhtaç olmayan kimsedir" dedi. Muhammed bin Vasi: "Saadetli, sabah, akşam aç olan ve bununla Hak Teâlâ'ya şükür edip halinden razı olan kimsedir." Sehl-i Tüsterî der ki: "Akıllı ve basiretli olan büyük zatlar düşündüler, din ve dünyaya aç kalmak kadar faydalı birşey bulamadılar. Âhiret içinde doya doya yemek yemek kadar zararlı birşey bulamadılar." Abdulvahid (r.h.a.) der ki: "Hak Teâlâ aç kalmayan hiçbir kimseyi dost edinmedi; su üzerinde yürümeyi de yalnız aç kalanlara ihsan etti ve tayy-ı mekân edip bir gecede nice fersah yol yürümeyi de ancak aç kalanlara verdi." Hadiste: "Musa (a.s.), Allah ile konuştuğu kırk gün hiçbir şey yemedi." buyurulmaktadır.
Zafer Yakındır ve Zafer, İNANANLARINDIR...