Gönderen Konu: Prebiyotik Nedir?  (Okunma sayısı 17687 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Prebiyotik Nedir?
« : 18 Eylül 2010, 19:05:27 »


Doğru beslenmek, sağlıklı olmanın ana koşuludur. Bu da düzenli ve dengeli beslenme ile sağlanır. Vücudumuzda çeşitli hastalıklara yol açan bazı bakteriler (mikroplar) vardır. Bunun yanında vücudu bu zararlı bakterilere karşı koruyan, enfeksiyonların önlenmesine yardımcı olan, bağışıklığınızı güçlendiren “dost bakteriler” vardır. Bunlar probiyotiklerdir.

Probiyotikler, sindirim sisteminin sağlığını, dengesini ve verimliliğini artıran bir takım yararlı bakteri ve maya sınıflarıdır. Kısacası bunlar yaşayan mikroorganizmalardır ve vücudumuza dost olan bakterilerdir.

Probiyotikler yeterli miktarlarda alındığında canlı olarak bağırsaklara ulaşırlar ve orada bağırsak duvarlarına tutunarak zararlı bakterilerin yok olmasını sağlarlar. Probiyotikler burada yağların yakılmasından tutun da vitamin ve minerallerin emilimine kadar geniş bir faaliyeti yürütürler. Süt ürünlerinin içindeki probiyotikler ise, bağırsakta bulunan proteinlerin ve yağların sindirilmesini sağlıyor yani yiyeceklerin hazmını kolaylaştırıyor.

Prebiyotik ve Probiyotik arasındaki fark nedir?
 
Prebiyotik, insanların bağırsaklarında bulunan yararlı mikroorganizmaları besleyen, sindirilemeyen liflerdir. Bağırsak yüzeyinde bulunan yararlı mikroorganizmalara ise probiyotik diyoruz.

Yani probiyotikler bakteri, prebiyotikler ise bu yararlı bakterilerin besin kaynağı diyebiliriz.

Prebiyotiklerin Faydaları Nelerdir?

Yapılan çeşitli bilimsel çalışmalar, prebiyotik içeren yiyeceklerin birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığını gösteriyor. Günlük yaşamımızda oral olarak kullandığımız antibiyotiklerin yaklaşık yüzde 20'si bağırsak florasının bozulmasına bağlı olarak ishale sebep oluyor.

Probiyotikler, virüs ishallerinde daha etkili olmakla birlikte, antibiyotik ishallerinin süresini azaltmada da faydalı.

Üstelik genital ve üriner sistem enfeksiyonlarının azalmasında da etkililer. Ayrıca bağırsaklardaki koruyucu mukoza bariyerini güçlendiriyorlar. Böylece bağırsak geçirgenliğini azaltarak alerjik maddelerin kana geçmesini engelliyorlar.

Hatta çocuklarda görülen egzama, astım gibi alerjik hastalıklardan korumada etkili oldukları biliniyor. Başka bir probiyotik türü olan kefirin de, tümör oluşumunu engellemekte ya da var olanın ilerlemesini azaltmakta faydası olduğu söyleniyor.

Prebiyotik Lifler Hangi Besinlerde Bulunur?

Prebiyotikler sebze, meyve ve tahılların yapısında bulunur.  Fonksiyonel gıdalarda yaygın bir şekilde kullanılan ve ençok bilinen prebiyotiklerden olan inülin ve FOS hindibaa, yer elması, soğan, sarımsak, muz, pırasa, kuşkonmaz ve bezelyede bulunduğu bilinmektedir.

Ayrıca buğday arpa ve çavdar gibi bazı tahıllarda FOS içermektedir. Bu kaynaklarda inülinin eldesi ekstraksiyon yoluyla sağlanmaktadır. FOSlar ise sukroz’ dan ya da inülinden enzimatik hidroliz yoluyla elde edilmektedir.

kadinlaricin.gen

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
5 Soru 5 Cevap İle Sağlıklı Yaşam Bilginizi Sınayın
« Yanıtla #1 : 07 Kasım 2010, 01:14:16 »

Soru 1:  Etin yağı sıyrıldığında kolesterolü uzaklaştırmış mı olurum?

Cevap: Hayır. Etteki kolesterol, etin çözünür yağında olduğu kadar yağsız et kısmında da bulunur. Ancak etteki yağı sıyırdığınızda kan kolesterolünü yükseltme yeteneğine sahip doymuş yağları elimine etmiş olursunuz.

Soru 2: Kilo vermek için aç kalmak iyi bir başlangıç mıdır?

Cevap: Hayır. Aç kalma ile kilo vermede ilk önce su ve kas kaybı oluşur. Su kaybı yemekle tekrar kazanılmaktadır. Kas kaybı telafi edilemez. Üstelik açlıkta sağlık için gerekli besin ögeleri yetersiz alınır.

Soru 3: Yeterli vitamin ve mineral için en iyi yol, günlük vitamin desteği almakla mı olur?

Cevap: Hayır. Çeşitli ve dengeli beslenme planı ile destek almadan da vitamin ve mineral ihtiyaç karşılanabilir. Bu destekler insan sağlığı için tüm besin ögelerini içermemektedir. Çeşitli beslenmiyorsanız bir beslenme uzmanına başvurmalısınız. Diyet kaydınız değerlendirilerek hangi vitamin ve mineralden eksik beslendiğiniz açığa çıkabilir.

Soru 4: Patatesi kabuğu ile tüketmek 3 misli posa içerir mi?

Cevap: Evet. Sebzeler ve meyveler kabukları ile birlikte tüketildiğinde iyi posa kaynaklarıdır.

Soru 5: Yoğun bir aktivite sırasında 500 g (yarım kilo) kaybederseniz, terle 2 su bardağı kadar su kaybetmiş olursunuz?

Cevap: Evet. Fiziksel aktivite öncesi ve sonrası tartılın. Kaybettiğiniz yağ değil sudur. Su kaybının olumsuzluğunu yaşamamak için kaybettiğiniz 2 su bardağı suyu hemen için.

hastane.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Probiyotik gücünüzü artırın
« Yanıtla #2 : 28 Kasım 2010, 01:24:29 »

Probiyotik gücünüzü artırın

“Vücudunuzda trilyonlarca bakteri var” veya “Vücut ağırlığınızın neredeyse bir kilodan fazlasını bu ‘mikrop yükü’ oluşturuyor” desem, şaşırır mısınız?

Sakın şaşırmayın, sağlıklı bir beden bile aslında tam bir bakteri deposudur ve bu yükün tamamına yakını kalın bağırsaklarda yaşar. Bu depo azalıp küçülürse, pek çok sağlık sorunu kapınızı çalmaya başlar.

Bağırsak ortamında yaşayan bakteri topluluğuna “bağırsak florası” deniyor. Sağlıklı bir insanın bağırsağında ortalama 40 çeşit farklı bakteri var. Bunların çoğu zararsız, hatta bazıları faydalı mikroplar. Çok az kısmı da zararlı olma potansiyeline sahip.
ONLARA İYİ BAKIN

Size belki garip gelecek ama sağlığınızı sürdürmek için bağırsaklarınızda sizinle beraber yaşayan bu mikroskopik komşularınıza itina göstermek, onları sağlıklı ve mutlu tutmak, özellikle de sayılarının kötü niyetli bakterilerden fazla olmasını sağlamak zorundasınız.

Bunu bir görev gibi de düşünebilirsiniz. Çünkü sağlıklı bir bağırsak floranız varsa, sağlığınızın özellikle bağışıklık sisteminizin dengede kalması garantidir.
Bu iyi ve dost bakteriler, “işbirlikçi” bakterilerdir. Bir taraftan bağırsakta birlikte yaşadıkları potansiyel zararlı bakterileri baskı altında tutarken diğer taraftan yiyecek içeceklerle vücudunuza giren mikropların vereceği zararları da önlerler. Bunu yaparken de bağışıklık sisteminizle yani sizinle mükemmel bir işbirliği yaparlar.

NE YAPIYORLAR?

İyi bakterilerin en önemlileri, lactobacillus ve bifidobacterium ailelerindendir. Bu iki grup bağırsağın gaz dengesinden düzenli boşalmasına, kanserlerden korunmasından iltihaplanmamasına kadar pek çok süreçte inanılmaz işlere imza atarlar.

Bir taraftan kötü bakterilerin miktarını azaltan laktik asit üretirken, diğer taraftan vücudunuzun ihtiyaç duyduğu K ve B12 vitaminlerini meydana getirirler.

Alerjileri önlerler, toksinlerin bağırsaklardan geçişlerini engellerler, kanserojen maddelerin vereceği zararları en aza indirirler.

YOĞURT, KEFİR YİYİP İÇİN

Eğer iç dengeniz bakteri yükü açısından sağlamsa, sağlığınızın daha güçlü olacağından emin olabilirsiniz.

Peki bu gücü daha da artırmak mümkün mü? Mümkün. Bunun en kolay yolu, probiyotik zengini yiyecekleri artırmak.

Yoğurt -özellikle probiyotiklerle zenginleştirilmiş yoğurtlar- ve kefir, bu konuda ilk akla gelen besinler olmalı. Ayrıca içine prebiyotik maddeler eklenmiş yiyecek-içecekleri daha fazla tüketirseniz veya çözülebilen liflerden, sebzelerden mesela yer elması, sarımsak, soğan, muz ve benzeri yiyeceklerden zengin bir beslenme planı yaparsanız prebiyotik gücünüzü daha da artırırsınız.

Benim tavsiyem, bağırsak floranızı korumak ve güçlendirmek için probiyotik ve prebiyotik yiyecek-içeceklerden düzenli olarak faydalanmaya çalışmanızdır.

Bunun için daha fazla süt ürünü, özellikle yoğurt, peynir, kefir yiyip için. Daha çok sebze-meyve, özellikle çözülebilir liflerden zengin besinlere ağırlık verin.

Balığın yıldızı neden parladı?

Son yıllarda size “sık sık balık yiyin” diye tavsiye etmemizin nedenlerin biri de bu besinin neredeyse tek omega-3 kaynağımız haline gelmesidir.
İnekleri ahırlara, tavuklara, kümeslere hapsedince ette, sütte, yumurtada omega-3 miktarı azaldı, hatta hiç kalmadı!

Aslında doğal beslenseler ineğin sütünde, etinde, tavuğun et ve yumurtasında yeteri kadar omega-3 olacak. Ama ahırlar ve kümeslerde yapay beslenen inek ve tavukların eti, sütü, yumurtasında yeteri kadar omega-3 bulmak mümkün olmuyor, olamıyor.

Bu nedenle geriye denizde, doğal ortamda -balık çiftliklerinde değil- doğal şeyler yiyip büyüyen ve bu nedenle hâlâ omega-3 üretmeye devam eden balıklar kalıyor.

Kısacası elimizde bir tek omega-3 kaynağı kaldı: Doğal deniz balıkları.

Domatesten vazgeçmeyin

Yaz aylarında fiyatı oldukça düşen domates yeniden pahalandı. Ben yine de maliyet-fayda ilişkisi dikkate alındığında, domatesin en ucuz ve mükemmel besinlerden biri olduğu düşüncesindeyim.

Düşük kalori içeriği, mineral ve vitaminlerden özellikle de likopen isimli antioksidandan zengin yapısı, domatesin “özel besinler” sınıfına girmesini sağlıyor.
Likopenin mükemmel bir antioksidan olduğunu çok iyi biliyoruz. Kanserden, kalp damar hastalıklarından koruyor, cilt yaşlanmasını geciktiriyor, belleği, beyni güçlendiriyor.

Önerim, domatesten asla vazgeçmemeniz yönündedir

Prof.Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Prebiyotik Ve Probiyotik Tüketimi Neden Önemli?
« Yanıtla #3 : 10 Mayıs 2012, 01:50:25 »
PREBİYOTİK VE PROBİYOTİK TÜKETİMİ NEDEN ÖNEMLİ?

İntestinal florada yaklaşık 1014 kadar 400-500 cins bakteri bulunmaktadır. Bunlardan clostridia, proteus ve pseudomonas aeruginosa gibi bakteriler organizma için zararlı iken, laktobacilli ve bifidocacteria gibi probiyotik olarak adlandırılan bakteriler ise organizma için faydalı bakterilerdir. İntestinal mikroflora konakçı organizmanın yaşamı için çok önemli bir kısımdır.

Bu bileşim yaşamımız boyunca sürekli değişim halindedir, fakat bunun devamlılığı sağlanmalıdır. Kalın bağırsakta belirli bir denge içinde yaşayan patojenik, patojenik olmayan ve patojenik potansiyeli olan mikroorganizmalar bağışıklı sisteminde, metabolik işlemlerde ve bunları etkileyen bütün işlemlerde önemli rol oynarlar.

Besinlerle alınan ve intestinal kanalda yaşayan patojenik olmayan yararlı bakteriler olarak adlandırılan ‘probiyotikler’ sağlığı korumada önemli rol oynarlar. ‘Prebiyotikler’ ise, kalın bağırsakta probiyotiklerin çoğalma ve büyümesinde etkili olan, bitkilerin sindirilmeyen bileşiminden oluşan oligosakkaritlerdir.

Antibiyotiklerin yan etkilerinin artması ve mikroorganizmaların giderek antibiyotiklere karşı daha dirençli hale gelmesi prebiyotik ve probiyotikler üzerindeki çalışmaları arttırmıştır. Bilindiği gibi besinler; sağladıkları besin öğelerinin yanı sıra sağlığımızı olumlu ya da olumsuz etkilemekte ve bazı hastalıklara yakalanma riskini arttırmakta ya da azaltmaktadır.

Bazı besinlerin ise besleyici özelliklerine ek olarak sağlığı olumlu yönde etkileyici özellikleri vardır ve bu besinler ‘fonksiyonel besinler’ olarak adlandırılır. Çok sık fast food tüketimiyle beraber doymuş yağ ve kolesterol alımının artması, sebze ve meyve tüketiminin azalması, basit şeker ve sodyum tüketiminin artması sağlığı olumsuz yönde etkilemekte ve kanser ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini arttırmaktadır. Fonksiyonel besin olarak probiyotik tüketiminin sağlığı korumadaki etkileri birçok bilimsel çalışma ile gösterilmiştir.

Bir probiyotik bakterinin etkin olabilmesi için; yeterli sayıda canlı mikroorganizma içermeli, mide asidinden etkilenmemeli, safra tuzlarına karşı dayanıklı olmalı, kalın bağırsağa kadar ulaşabilmeli ve bağırsak duvarında bazı hücrelerin dış yüzeyine yapışmalıdır. Bu şekilde yapışmış bir probiyotiğin ömrü kısadır. Düzenli bir şekilde alımından sonra birkaç gün ila 1 hafta bu şekilde yaşayabilmektedir.

Probiyotikler ve diğer mikroorganizmalar besin ve yaşamaya uygun yer için sürekli yarış halindedirler. Prebiyotik kullanımı ise bu noktada devreye girer. Prebiyotikler; sindirilmeyen ve yararlı mikroorganizmaların sağlığını olumlu yönde etkileyen besin bileşimleridir. Bir besinin prebiyotik özellik gösterebilmesi için mide ve bağırsaklarda sindirilip emilmemeli, kolondaki yararlı mikroorganizmaların çoğlamasını uyarmalı ve intestinal florayı sağlıklı bir şekilde değiştirmelidir.

Prebiyotikler kolonda yararlı mikroorganizmalarca fermente edilir ve kısa zincirli yağ asitleri açığa çıkar. Bu da yaralı mikroorganizmaların çoğalmasına neden olur. Etkinliği kabul edilmiş bazı prebiyotikler; anne sütünde bulunan galaktooligosakkaritler, soya oligosakkaritleri, inülin ve fruktooligosakkaritlerdir.

Fruktooligosakkaritler doğal olarak soğan, sarımsak, buğday, çavdar, pırasa, enginar ve muz gibi besinlerde bulunur. Oligosakkaritlerin en önemli fizyolojik özelliği ince bağırsakta sindirilmeden kalın bağırsağa geçmesi, bağırsaklarda patojen mikroorganizmaların çoğalmasını engelleyen bifidobakterilerin çoğalmasını uyarmasıdır. Ayrıca kalın bağırsağın çalışmasını olumlu yönde etkilemekte ve kan lipitlerini düşürücü etki göstermektedir.

Prebiyotik ve Probiyotiklerin Bazı Hastalıklarda Kullanımı

Bazı medikal işlemler floradaki probiyotiklere zarar verebilmektedir. Aynı zarar floradaki besin eksikliğinden de kaynaklanmaktadır. Sahada yapılan birçok kontrollü çalışma bazı probiyotik türlerinin rotavirüslerin sebep olduğu gastroenteritlerin süresini azaltmakta çok etkili olduğunu göstermiştir. Bu etki enteral antijen alımının sonlandırılmasını, inflomasyona neden olan salgıların azalmasını, intestinal mukozanın normal aktivitesine yardımcı olmasını ve Ig A üretiminin artışını sağlamasından kaynaklanmaktadır.

Ayrıca probiyotiklerin kanserden korunma ve bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri de bilinmektedir. Laktik asit bakterileri ve onların çoğalmasını sağlayan prebiyotikler genlere toksik etki yapan karsinojenleri etkisizleştirerek bağırsak dokusunda DNA hasarını önlemektedir. Fakat desteklenmesi adına daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Bağırsaklarda yararlı bakterilerin çoğalması zararlıların yerleşmesini önlemektedir. Probiyotiklerin bağırsaklarda çoğalmasıyla Ig A ve Ig M antikorlarını sentezleyen hücrelerin arttığı da bilinmektedir. Probiyotik bakteri bağışıklık yanıtını arttırmakta ve kişinin patojen mikroorganizmalara karşı direncini arttırmaktadır.

KAYNAKLAR:•Figler M, Mozsik G, Schaffer B, Gasztonyi B, Acs P, Szili B, Rab R, Szakaly S.Effect of special Hungarian probiotic kefir on faecal microflora. World J Gastroenterol 2006; 12(7):1129-1132.
•Marteau P, Seksik P, Jian R. Probiotics and intestinal health effects: a clinical perspective. Br J Nutr 2002; 88 Suppl 1: 51-57.
•Baysal A. Beslenme. 2002; 9:368-370.
 
Dyt.ASUMAN AKÇAY
〰〰〰〰🐠