Ramazan Ayındaki Son Sohbet (2)
H.Şerif: Ebu Said (ra) dan: Sadakası (tasadduk edecek malı) olmayan bir müslüman dua ederken “Allahım kulun ve Rasülün Muhammede Rahmet et, Mü’min erkek ve kadınlara, müslüman erkek ve kadınlara rahmet et” desin. Bu söz onun için zekattır.
Yani berekettir günahlara kefarettir ve kendisi için günahlardan temizliktir.
HİKÂYE
Kadının biri oğlu öldükten bir müddet sonra rüyasında oğlunun azap içerisinde olduğunu gördü ve çok üzüldü. Sonra tekrar oğlunu gördü bu sefer nur ve rahmet içerisindeydi. Sebebini sorduğunda oğlu bir adam mezarlığa uğradı ve Peygamberimiz üzerine Salatü selam okudu ve ölülere hediye eti. Bu salevattan benim payıma düşen günahlarımın bağışlanması oldu, dedi.
H.Şerif : Çok salavat okumak fakirliği giderir.
Kim fakru zarurete düşerse Kainatın efendisi Hz Muhammed üzerine salevat okumaya devam etsin, çünkü o dünya ve ahirette fakirlikten kurtulmaya sebeptir.
HİKAYE
SAKALI ŞERİFE HÜRMET
Belh şehrinde çok zengin bir tüccarın iki tane oğlu vardı,adam öldü iki kardeş malı aralarında yarı yarıya taksim ettiler. Miras içinde Peygamberimize ait üç adet sakalı şerif vardı. Birer tane aldılar. Büyük kardeş geriye kalanını da ikiye bölüp yarımşar alalım dedi. Küçük, hayır katiyen olmaz Rasülüllah’ın sakalı kesilirmi diye karşı çıkınca; büyük olan öyle ise mirastaki hissene karşılık bu üç sakalı şerif senin olsun dedi. O da tamam deyip gönül hoşluğu ile bu teklifi kabul etti. Büyük, malın tamamını küçükse üç sakalı şerifi aldı, itina ile cebine yerleştirdi. Zaman zaman cebinden çıkartır seyreder, öper, salevat okur ve tekrar cebine koyardı. Aradan bir müddet geçince büyüğün bütün malı tükendi, küçükse zengin oldu bir müddet sora vefat etti. Allah dostlarından bir zaat rüyasında Rasülüllahı gördü Rasülüllah ona: “İnsanlara söyle Allahtan bir şey isteyecek olan falancanın kabrine gelsin onu vesile ederek istesin” dedi. İnsanlar onun kabrine giderler ziyaret ederlerdi hatta oraya geldiklerinde hayvanlarından inerler yaya olarak geçerlerdi peygamberimize olan saygısından bu dereceye nail olmuştu.
(1)
Havariler hakkında ihtilaf vardır. Mücahit ve süda: Onlar avcı idiler balık avlarlardı elbiseleri beyaz olduğundan kendilerine havari denilmiştir dedi.
Hasan (ra): “Onlar çamaşırcıydılar, çamaşırları beyaza boyadıkları için kendilerine bu isim verilmiştir.” dedi.
Ata: Hz. Meryem İsa (as)’ı gençliğinde değişik işlerde çalıştırdı. En son havarilere verdi onlar çamaşırcıydılar, çamaşırları boyarlardı. Başkanlarına teslim etti. Çamaşırların çoğaldığı bir anda başkanın bir yolculuğa çıkması icap etti, İsa (a.s)ı çağırıp sen artık bu mesleği öğrendin benim de yola çıkmam icabetti on güne kadar da dönemem bunlar değişik renkte elbiseler, hangisi hangi renge boyanacaksa üzerine o renk ip dikerek belli yaptım, ben dönünceyekadar bu işi bitir dedi.
İsa (as) aynı renkte bir kazan boya kaynatıp bütün elbiseleri ona doldurdu ve Allahın izni ile istenildiğin renge boyan dedi.Havarilerden biri geldi baktı ki ayrı ayrı renge boyanması gereken bütün elbiseler aynı kapta; ne yaptın sen dedi. İsa (a.s): Boyama işini bitirdim diye karşılık verdi. O: Hani nerede? dedi. İsa (a.s): İşte kazanda deyince eyvah mahvettin elbiseleri dedi. O, kalk bak dedi. Havari bir elbise çıkardı baktıki kırmızıya boyanmış, başka biri yeşile, bir diğeri sarıya boyanmış. Çok şaşıran havari bunun Allahtan bir mucize olduğunu anlayıp diğer insanlara, gelin bakın Allahın kudretini görün dedi. O ve arkadaşları iman ettiler işte onlar havarilerdir, sayılarının on iki olduğu rivayet edilmiştir.
Harputi, Kaside-i Bürdenin şerhinde derki : Metinde zikredilen beytteki (-1-) müjde ve inayetten murat Ümmeti Muhammedin menfaatine olan şeylere çok itina edilmesi ve onlara yapılan ihsan ve iyiliklerdir. Bunlarda ebedi saadeti mucip olan ezeli lutuf ve yardımlardır ki geçmiş hiçbir ümmete nasip olmamıştır.
ÜMMET-İ MUHAMMED’İN HUSUSİYETLERİ
1-Kadir gecesi
2-Ramazanı şerifin ilk gecesi olduğunda Allahü Teâlânın Muhammed (as) ümmetine nazar etmesi, bakması. Allahü Teâlâ nazar ettiği kuluna asla azap etmez. O gecede Cennetin onlar için süslenmesi.
3-Ramazanı şerifin her gecesinde meleklerin onlar için istiğfar etmesi.
4-Ramazanı şerifin son gecesinde günahların bağışlanması.
H.Şerif : Ramazan-ı şerifin evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu Cehennemden azat olmaktır.
5-İstirca yani bela zamanında “İnna lil-lahi ve inna ileyhi raciun” demek.
Manası: Biz Allahın kullarıyız (öldükten sonra) yine ona döneceğiz.
6-Allahü Teâlâ bu Ümmeti hata ve unutarak yaptıkları şeylerden dolayı hesaba çekmeyecektir.
7-İslamiyet önceki dinlerin en mükemmelidir. Bu ümmet dalâlet (sapıklık) üzerine birleşmez. Bu ümmetin icmaı, dinde senet ve delil, ihtilafı ise rahmettir.
8-Bu ümmetin az bir ameli dahi sevap bakımından çoktur.
9-Bu ümmetten taun hastalığından ölen şehittir, Geçmiş ümmetler hakkında azap idi.
10-Fasık (açıkça günah işlemeyen) ve müptedi (bozuk itikadı) olmayan iki müslümanın hakkında hayır ve iğilikte şahitlik ettiği kimsenin cennetlik olması.
Hadis-i Şerif: Sizin hayırla şahitlik ettiğiniz kimseye Cennet vacibdir.
11-Aralarında kutblar, evtad, nüceba ve ve ebdal gibi, Allah-ü Tealâ’nın sevgili kulları vardır. (-2-)
12-Onlar kabirlerine günahlarıyla girerler, mü’minlerin onlar için Allahü Tealadan af ve mağfiret dilemeleri sebebiyle günahları kalmaz, af olunurlar.
13-Kıyamet gününde diğer ümmetler arasından kabirlerinden önce onlar kalkacaktır.
14-Kıyamet günü abdest azaları bembeyaz ve nurani olarak çağırılırlar.
15-Mahşer günü arasat meydanında yüksek bir yerde bulunurlar ve amel defterleri sağ taraflarından verilir.
16-Ümmeti Muhammed’ den yetmiş bin kişi hesap görmeden Cennete girer. Şüphe yokki bu ümmet en hayırlı ümmettir.
Ayet Meali : Siz (Ey Ümmeti Muhammed!) insanlar için (meydana) çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. (Al’i imran- 110)
Bütün bu üstünlükler, Adem oğlunun efendisinin şerefi, bereketi, Allah katındaki makam ve mevki sebebiyle verilmiştir.
Ayet Meali: Allahın göklerde ve yerde olanları (menfaatiniz için) emrinize verdiğini açık ve gizli birçok nimetlerini size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi? Yinede, insanlar içinde hiçbir ilmi , hiçbir delili ve aydınlatıcı hiçbir kitabı yokken , Allah hakkında mücadele eden vardır.(Lokman- 20)
Açık nimetler, İslam ve Kuran’ı kerimdir. İman nimeti nimetlerin en büyüğü ve en şereflisidir.
H.Şerif : Dünya nimetlerinden iman sana yeter.
Gizli Nimetler, İşlediğimiz hataların örtülmesidir. Bizler işlediğimiz kusurlar ifşa edilerek mahcup edilmiyoruz, dünyada hemen ceza görmüyoruz.Beni İsrail den biri günah işlediği zaman kapısına bu günahı yazılmış olarak sabahlardı.Yine işledikleri günahlar sebebi ile dünyada cezalandırılırlar.Bazı hataları işlediklerinde önceden helal olan yemeklerin bir kısmı haram kılınırdı. Maymun ve hınzır suretine döndürülürlerdi.
Allahü Teâlâ onlara birgün bir gecede elli vakit namaz farz kılmıştı. Zekat, mallarının dörtte biriydi. Karuna bu ağır gelmişti çünkü büyük bir meblağa ulaşıyordu zekat vermeyip helak olmuştu. Allahü Teâlâ bu ümmete hafifletti de beş vakit namaz ve kırkta bir zekatı farz kıldı. Onlardan birinin elbisesine bir necaset bulaştığı zaman o kısmı keserdi, onların dinin de su ile temizlik meşru değildi. Mescidlerin dışında namaz kılmaları caiz olmazdı. Bizim dinimizde ise kolaylık olması için su ile temizlik meşru kılındı. Namaz hem mescidlerde hemde temiz olan her yerde caiz oldu. Öyle ise vakti nerede girerse namazı orada kıl sakın ola tembellik yapma. Çünkü namazda tembellik münafıklık alâmetlerindendir.
Ayet Meali: Münafıklar (dilleri ile inandıklarını söyleyerek kalblerin deki küfrü gizlemek sureti ile ) akıllarınca Allaha hile yapmak isterler.Allah da hilelerini başlarına geçirir. Onlar namaza kalktıkları zaman istemiye istemiye kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Allahı pek az zikrederler. (En-Nisa-142)
(2)
Bu ümmetin amellerinin az olması ömürleri kısa olduğu içindir.Bu da Allahü Teâlânın bir nimetidir. Bunu Allahü Teâlâ miraç gecesinde Peygamber efendimize vasıtasız olarak söylemiştir. Şöyleki “Kuluna vahyettiği şeyi vahyetti.” (En-Necm-10) ayeti kerimesinde vahyedilen şeylerden murad şudur denildi.
Allahü Teâlâ: Ya Muhammed! Kıyamette ümmetinin hesabı çok olmasın diye onlara çok mal vermedim. Dünya ve dünya lezzetleri ile mutmain olarak kalpleri katılaşmasın diye onların ömürlerini uzatmadım. Helalleşmeden ve tevbe etmeden gaflet üzere dünyadan ayrılmasınlar diye ani ölüm vermedim. Kabirde çok kalmasınlar diye diğer ümmetlerden sonraya bıraktım.(Ruh’ul Beyan)
(3)
Allahü Teala dilediğini yapar. Yaptığından sorulmaz, hesaba çekilmez. Allahü Teâlâ ekramül-ekramin ve ermamür-rahimiin olmakla beraber, Yahudileri, meşakkatli ağır teklifler, şiddetli susuzluk hınzır ve maymun suretine çevirme yerin dibine batırma ve zelzeleler gibi sıkıntılara maruz bırakmış iken kolay hükümlerle mükellef kılarak bu ümmetten bu yükü hafifletmiştir.
Hadis-i Şerif: Ben, Kolaylık ve müsamaha (dini) olan islam ile gönderildim.
Ayet Meali: “Onların sırtlarındaki ağır yükleri indirir, bağlandıkları zincirleri koparır...(El-A’raf –157)
Çünkü bağlamak kusur olacağı zannedilen yerde olur kusurda azabı mucibdir. Bizim ise, Allah’ın cezalandırmasına ve azabına tahammülümüz yoktur. Şüphe yok ki Allah-ü Teâlâ’dan, teklif işlerinde hafifletmesini isteriz ve şöyle söyleriz:
Ayet Meali: “... Ey Rab’bimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize ağır yükleme. Ey Rab’bimiz! Gücümüzün yetmediği yükü bize yükleme; bizi affet, bağışla, bizden mağfiretini esirgeme. Sen Mevlâ’mız (yardımcımız)sın. Kâfirler kavmine karşı bizi muzaffer kıl. (El-Bakara- 286)
Muhammed (A.S.) Âl ve eshabı hürmetine dualarımızı kabul eyle ya Rab! (Tefsir-i Kebir’den)
(4)
Bu şehadetin ahirette mi, yoksa dünyada mı olacağı hususunda âlimler ihtilaf etmişlerdir. Her ne kadar Kadi Beyzavi itiraz etse de; âlimlerin çoğu bu şehadetin ahirette olacağı görüşündedirler. Bu görüşleri iki sebebe dayanıyor:
1. Bu ümmet, geçmiş peygamberlerin ümmetlerinin dünyada kendilerini yalanlayıp ahirette de tebliği inkâr etmeleri üzerine, peygamberlerin lehinde şahadet edeceklerdir.
Ayet Meali: Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit yaptığımız zaman kâfirlerin hali ne olacak?
(En-Nisa 41)
2. İnsanların o haline şahit olmanız için, yani; insanların hakka muhalefet ettikleri amellerine siz şahit olursunuz demektir.
KIYAMET GÜNÜ 4 ÇEŞİT ŞAHİTLİK VARDIR:
a. İnsanların amellerini yazmakla vazifeli meleklerin şahitliği.
b. Peygamberlerin şahitliği. Allah-ü Teâlâ’nın İsa (A.S.)’ dan hikâyeten: “Onların içinde bulunduğum müddetçe onlara şahit idim.” ... buyurması gibi. (El-Maide- 117) Yine Allah-ü Teâlâ’nın: “ (Hz. Muhammed’in) Sizin üzerinize şahit olması için...” buyurması gibi (El-Bakara- 143)
c. Hususıyle Ümmet-i Muhammed’in şahitliği.
Ayet Meali: “Peygamberler ve şahitler getirilir...”
(Ez-Zümer- 69)
Ayet Meali: “Şüphesiz ki biz peygamberlerimize ve iman edenlere, dünya yaşayışında ve şahidlerin şahitlik edeceği gün elbette yardım edeceğiz. (El- Mü’min- 51)
d. Azaların şahitliği ki bu ikrar yerindedir, hatta ikrardan daha acaibtir.
Ayet Meali: Kıyamet gününde onlar (iftiracılar) ın aleyhlerinde kendi dilleri, elleri ve ayakları bütün yaptıklarına şahitlik edecektir. (En-Nur -24)
Ayet Meali: O gün ağızlarınızı mühürleriz. Elleri bize bütün yaptıklarını söyler, ayakları da şahitlik eder.(Yasin -65)
Kadi Beyzaviye göre bu şahitlik dünyada olacaktır. Yani; yalnızca hayırlı, adaletli kimselerin şahitliklerinin kabul olunduğu dünyada sizler şahitsiniz demektir.
Şahidlerin kimler olduğu hakkında da bir takım rivayetler vardır.
1. Hz. Muhammed (A.S.) ve ümmeti; çünkü; şahitliği yerine getirmeye mahsus olan onlardır.
2. Peygamberlerdir; çünkü her peygamber kavmi hakkında şahittir.
Ayet Meali: And olsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlerden soracağız ve herhalde gönderilen peygamberlerden de soracağız. (El-A’raf -6)
3. İyi kimselerdir, çünkü iyi kimselerin amel defterleri meleklerle beraber göklerdedir. Buna göre: “Bizi şahitlerle beraber yaz” demek; “İyi kimselerle beraber yaz” demektir. Allah-ü Teâlâ onların ismini, amel defteri illiyyin (göklerde) olan iyi kimselerle beraber yazdığı zaman onlar, mele-i â’lâda ve mukarreb meleklerin yanında meşhur olurlar.
4. Allah-ü Teâlâ’dır.
Ayet Meali: Allah kendinden başka ilâh olmadığına şahadette bulundu, melekler de şahadette bulundu. İlim sahipleri de adâlet ölçülerini ayakta tutarak şahidlik ettiler. Ondan başka ilâh yok. O, çok güçlüdür, hep üstündür ve yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.
(Al’i İmran -18)
Allah-ü Teâlâ, ilim sahiplerini de kendi birliğine şahit kılıp, onları kendi zatı ile beraber zikretti. Bu ilim sahipleri için büyük bir derece, yüksek bir rütbedir. “Bizi şahitlerle beraber yaz” demek; Allah’ım! İsimlerinin zikrini; kendi zatını zikre yakın kıldığın fırkadan kıl”. demektir.
5. Allah-ü Teâlâ’yı görür gibi ibadet edenlerdir; çünkü; Cebrail (A.S.) insan suretinde gelip, “ihsan nedir?” diye sorduğunda; peygamberimiz ihsanı böyle açıklamışlardır. Bu makam, kul için kullukta son derecedir. Bu kulun müşahede makamında olması demektir. Bu kavim istidlâl (-3-) makamında kemalâ ulaşınca; müşahede makamına yükselmek istediler de; “Bizi şahidlerle beraber yaz” dediler.
HATİME
KUR’AN-I KERİM OKUMA VE HATMETME HAKKINDA
İTKANDA ZİKREDİLDİĞİNE GÖRE BURADA BİR TAKIM MES’ELELER VARDIR.
1. Kur’an-ı Kerimi çok okumak sünnettir. Bunu okumayı adet haline getirenleri Allah-ü Teâlâ övmüştür.
Ayet Meali: Hepsi (tabii) bir değildir. İçlerinden doğruluk üzere bulunan bir cemaat var ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okurlar. (Al’i İmran 113.)
Hadis-i Şerif: Evlerinizi namaz ve Kur’an-ı Kerim okumakla nurlandırınız.
Hadis-i Şerif: Kıyamet günü Kur’an-ı Kerim, kendi eshabına şefaatçı olur.
Kur’anı Kerimi unutmak büyük günahtır.
Hadis-i Şerif:Ümmetimin günahları bana gösterildi. (Bunlar içerisinde) Kur’an dan bir süre veya ayet kendisine verilip de; onu unutan kimsenin günahından daha büyüğünü görmedim.
2. Kur’an-ı Kerim’i ezbere okumak için abdest almak müstehabdır. Çünkü Kur’an okumak zikirlerin en efdalidir. Fakat abdestsiz olanın Kur’anı ezbere okuması mekruh olmaz. Peygamberimizin bu şekilde okuduğu vaki olmuştur. Cünübün ve adet halindeki kadının okuması haram, mushafa bakması yahut kalbinden geçirmesi haram değildir.
3. Temiz olan her mekânda Kur’an okumak sünnettir. En efdali mescidlerdir. Kıbleye dönerek, huşu içinde, sükûnet ve vakarla başını eğerek okumak müstehab; okumadan önce Kur’an-ı Kerim’e ta’zimen ağzını temizlemek için misvak kullanmak sünnettir.
Hadis-i Şerif: Ağızlarınız Kur’an yoludur, onu misvakla güzelleştiriniz.
4. Kur’an okumaya başlamadan istiaze (eüzu okumak) sünnettir. Bunun faydalarından biride bunu duyan susar ve okunan ayetlerin hiç birini kaçırmamış olur. Her sürenin evvelinde besmele okunur yalnızca “Beraet” süresi hariç. Diğer zikirlerde olduğu gibi kıraette de niyyet şart değlidir. Ancak nezrederse; o zaman niyyet icab eder.
5. Kur’an-ı tertil üzere okumak sünnettir. Tertil: Acele etmeksizin, dura dura, anlaya anlaya, güzelce okumaktır.
Ayet Meali: “... Kur’an-ı Kerim’i de ağır ve açık olarak güzel bir şekilde oku” (El-Müzemmil- 4). Kur’an-ı çok hızlı okumak mekruhtur, çünkü tertil üzere okunduğu zaman kişi manaları düşünür ve kalbine tesir eder.
6. Kur’an-ı Kerimi okurken ağlamak müstehaptır. Ağlayamayan ağlamaklı olur.
Hadis-i Şerif: Muhakkak ki bu Kur’an, hüzün ve tasa ile inmişti. Onu okuduğunuz zaman ağlayınız, ağlayamazsanız ağlamaklı olunuz.
Hadis-i Şerif: İnsanlar içinde en güzel kıraet eden, okuduğu zaman hüzünlenendir.
7. Kur’an-ı Kerimi okurken sesi güzelleştirmek ve kıraeti süslemek sünnettir.
Hadis-i Şerif: Kur’an-ı sesinizle süsleyin.
Hadis-i Şerif: Güzel ses Kur’anın süsüdür.
Eğer okuyanın sesi güzel değilse; uzatıp sündürmemek şartıyla sesini güzelleştirmeye çalışır. Sesi güzelleştirmekten maksat, Kur’an okurken sese hareket vermek, hüzün vermektir.
9.Lahn(-4-) (okuyuş hatası) ile okumak haramdır, okuyan ile dinleyen günahkâr olur. Çünkü; Kur’an’ın doğru olan yolundan dönmektir.
10. Kur’an-ı Kerimi tefhim ile okumak müstehabdır. Tefhim harfleri kalın okumak demektir. Diğer bir ifadeyle erkeklerin okuyuşu üzere okumak, kadınların konuşması gibi sesi inceltmemek, yumuşatmamaktır.
12. Kur’an-ı Kerimi Raf’i savt (ses yükseltme) ile ve Hafd-ı savt (ses indirimi) ile okumak caizdir. (-5-)
13. Kur’an-ı Kerim’i yüzüne bakarak okumak, ezbere okumaktan daha faziletlidir. Çünkü; mushafa bakmak, matlûb (arzu edilen) bir ibadettir. Bununla beraber şahıslara göre değişebilir, denmiştir. Kişi ezbere, yahut yüzünden okurken, hangisinde daha fazla kalb huzuru ve ihlâs hissediyorsa; onu seçmesi iyi olur. Ezbere okurken tedebbür (manayı düşünmek) mümkün olur. Yüzünden okurken mümkün olmayabilir.
14. Başkası ile konuşmak için Kur’an-ı Kerim okumayı kesmek mekruhtur. Çünkü; hiçbir kelâm, Allah’ın kelâmı üzerine tercih edilemez.
15. Gerek namazda ve gerek namazın dışında, Kur’an ancak nazil olduğu dil olan arabça ile okunabilir. Diğer diller ile okunamaz. Kişi ister arabçayı güzelce okuyabilsin, isterse okuyamasın, durum aynıdır. İmam-ı Â’zam’a göre okunabilir. İmameyne göre, arabçayı güzel okuyamayan Kur’an-ı kendi dili ile okuyabilir. Bezdevi İmam-ı A’zamın bu sözünden geri döndüğünü, yani başka dil ile okunamayacağını söylediğini nakleder.
(Bu sözlerden Kur’an-ı Kerim’in başka dillere terceme edilemeyeceği anlaşılmamalı. Kur’an, bütün insanlığa ışık tutan bir kitap olması hasebiyle anlaşılması ve anlatılması gerekli bir kitaptır. Onun Arapça başta olmak üzere, diğer dillere terceme ve tefsirinin yapılması, Müslümanların başta gelen vazifelerindendir. Burada ifade edilmek istenen husus, yapılan bu terceme ve tefsirlerin Kur’an hükmünde olamayacağını belirtmektir. Allah namazda Kur’an okunmasını emrediyor, terceme veya tefsirini değil. Mütercim)
Kur’anın Kur’anlığı, nazm ve mana bütünlüğü ile sabit olduğundan, Kur’an, Kur’an olarak ancak inzal olunduğu üzere okunabilir. Kur’anın i’câzı (Beşer kelâmı olmayıp Allah kelâmı oluşu) nazm ve mananın iştiraki ile mümkündür. Mânânın lâfzından ayrılması halinde ise; Kur’an’ın i’cazı kaybolur, ona Kur’an demek caiz olmaz.
16. Kıraat esnasında dünya kelâmını bırakarak, Kur’anı kerimi dinlemek sünnettir. Secde ayetleri okununca secde yapmak, sünnettir. Bu ayetler öndört tanedir.
17. Kur’an-ı Kerim okumak için seçilen vakitlerin en efdali namazda olandır. Sonra, gece okumak, daha sonra gündüz okumaktır. Hiçbir vakitte Kur’an okumak mekruh olmaz. Günlerden Arefe ve Cuma günü, aylardan Ramazan-ı Şerif, hususiyle son on günü.
Hatim okumaya Cuma gün başlamak daha iyidir. Efdal olan Kur’an hatmini gündüzün evvelinde, yahut gecenin evvelinde bitirmektir. Zira Peygamberimiz: “Kur’an hatmi (nin bitişi) gecenin evveline denk gelirse; sabaha kadar melekler o kişi için istiğfar ederler. Şayet gecenin sonuna denk gelirse; akşama kadar istiğfar ederler ” buyuruyor.
İbn-i Mûbarek de şöyle der: “Kışın; gecenin evvelinde, yazın da; gündüzün evvelinde hatmi bitirmek mestehab olur.”
Hatim günü oruçlu olmak, aile efradının ve akrabalarının dua da hazır bulunmaları sünnettir. Duha Sûresi’nden Kur’anın sonuna (Nas Sûresine) kadar her süre bitince tekbir almak müstehabtır. Bu Mekke’lilerin kıraet şeklidir.
18. Hatim bitince dua sünnettir.
Hadis-i Şerif: Kim Kur’an-ı hatmederse; onun için müstecab bir dua vardır.
Hatim bitince yenisine başlamak sünnettir.
Hadis-i Şerif: Allah’ın en çok sevdiği amel, Kur’an-ı başından sonuna kadar okuyan, bitirince de hemen tekrar başlayan kimsenin amelidir.
İbn-i Abbas (R.A.), Übey bin Kâ’b (R.A.)’ dan şu hadisi nakletmiştir:
Hadis-i Şerif: Rasülüllah (A.S.) En-Nâs Sûresi’ni okuduğu zaman el-Fatiha süresine başlar, sonra el-Bakara süresinden “Ve ülâike hümül müflihun”a kadar okur, sonra hatim duasını yapar, daha sonra da kalkarlardı.
(İmam Suyuti’nin İtkan’ ından özet)
Dipnotlar:
(-1-) Ey islam alemi! Müjdeler olsun hepimize; çünkü bizim için yıkılması mümkün olmayan bir inayet ruknü vardır.
(-2-) Kutb: İşlerin görülmesine veya insanların doğru yolu bulmasına vasıta kılınan dinde büyük zat, ulu kişi.
Evtad: Evliyayı kiramdan ve rical-ül-gaybdan (açıkça bilinmeyen velilerden) mübarek dört zat.
Nüceba: Rical-ül-gayb denilen kırk kişi.Halk arasında kırklar olarak bilinir.
Ebdal: Allah-ü Tealâ ya yakın, sevgili kullardan bir kısmı. Halkın açıkça bilmediği ve dünyanın nizamı (düzeni) ile vazifeli olan bu kimselerden biri vefat edince yerine başka bir veli bedel kılındığından yani vazifelendirildiğinden ve çok olduklarından, bedelin çoğulu olan Ebdal sözü ile tanınmışlardır. İrşad ehli yani insanlara doğru yolu gösteren velilerden olmayıp, gözlerden saklıdırlar.
(-3-) Dellillerden yola çıkarak Allah’ı tanımak.
(-4-) Lâhn: Sözlük manası itibariyle hata etmek ve doğrudan sapmak demektir. Tecvid ilminde ise; tecvide uymamaktan doğan hataya denir. Kur’an-ı Kerim tecvid üzere nazil olmuştur. Onun kıraatında tecvide riayet farzdır.
(-5-) Fakat bu ilmi bir mes’eledir. Nerelerde ses yükseltilir? Nerelerde indirilir? Bu Kur’an-ı Kerim’in okunma kaideleri ile alâkalı kitaplarda açıklanmıştır ve kıraete ehil olan hocalarımız tarafından bilinip tatbik edilmektedir.
KAYNAK:
TEFCÎR-UT TESNÎM FÎ KALBİN SELİM
(Temiz Kalpte Cennet Pınarı Kaynatmak)
Fatih Dersiamlarından Merhum Eğin’li Mehmet Rahmi