Receb-i Şerif ve Regaib Gecesinin Fazileti 2
Hazreti Enes Radıyallâhü Anh’ın rivayet ettiği Hadisi Şerifte Nebi Aleyhisselâm şöyle buyurdu:
-“Bir şeyi unuttuğunuz zaman bana salavatı şerife okuyunuz, inşAllah hatırlarsınız.”
Hadis-i Şerif: Mirac gecesi bir nehir gördüm; suyu baldan tatlı, kardan soğuk, miskten güzeldi. Cebrail’e “Bu nehir kimin içindir?” dedim. “Receb ayında uzun salavat-ı şerife getirenler içindir.” Cevabını verdi.
Allâh’ümme salli ve sellim alâ seyyidil enbiyâi ve senedil ebrâr, el müstahraci dürretü vücûdihî min esdafi eşrafi maaddin ve nezâr. Muhammedin-il Mustafa el muallâ el muhtâr kurrati uyûnil muhâcirine ve kuvveti mütûnil ensâr.
Şu söz ne güzeldir:
Muhammed kim garaz oldur cihandan
Vücudu cevher ve âlem arazdır.
Bu mevcudattan maksadı bâri
Odur bizzat ve bâki bil arazdır.
(1)
SENE ON İKİ AYDIR
İmam-ı Râzî (R.h.) tefsirinden:
Bilmelisin ki, Araplara göre sene, Kameri aylar itibarı ile on iki aydır. Buna delil, aşağıdaki ayetlerdir.
Ayet Meali: O Allah’tır ki, güneşi bir ışık ve ayı da bir nur kıldı. (Büyüyüp küçülen) miktarlar ve ölçüler tayin buyurdu ki senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz. Allah, bunları ancak hak ve hikmet olarak yarattı. Allah, anlayacak bir topluluk için ayetlerini açıkça beyan ediyor. (Yunus-5)
Ayet Meali: (Ey Resulüm), sana yeni doğan aylardan soruyorlar. De ki: “- Onlar, insanların muameleleri ve hac için vakit ölçüleridir. (Bakara-189)
Başka topluluklara göre ise sene güneşin tam bir dönüş müddetinden ibarettir. (Şemsî).
Kamerî sene Nücum (Astronomi) alimlerince malum olan bir miktar Şemsi seneden daha azdır. Bu noksanlık sebebiyledir ki, Kameri aylar mevsimden mevsime intikal eder. Dolayısıyle hac ibadeti bazen kış, bazen de yaz mevsiminde vaki olur. Bu sebeple bu ibadet insanlara meşakkatli olur.
Cahiliyye devrinde hac mevsimi geldiği zaman insanlar ticarete hazırlanırlardı. Mümkündür ki o mevsim, etraftan tüccarın gelmesine muvafık olmayan bir vakit olurdu. Böylece ticaret sebeplerine halel gelirdi. İşte bunun için, Kebise1 yapmaya yöneldiler. Şemsi seneyi itibar ettiler. Böylece hac zamanı onların maslahatına muvafık muayyen bir zaman dilimine mahsus (ve sabit) olarak kaldı. Ticaret ile menfaat elde ettiler.
İşte bu hareket tarzı, Allah’ın hükmünü değiştirmektedir. Hazreti Allah onları inkâr ile şöyle buyuruyor:
“Gerçekten Allah’ın hükmü, senenin noksan veya fazla olmaksızın tam on iki ay olmasıdır.” (Tefsir-i Kebîr)
(2)
HARAM AYLARA HÜRMET
Mecâlis-i Rûmî’den:
Cahiliyye devrinde insanlar İbrahim ve İsmail Aleyhimesselâm’dan veraseten haram aylara çok hürmet gösteriyorlar, adam öldürmeyi haram kabul ediyorlardı. Sonra Nesî1 ihdas ettiler ve bu hürmeti değiştirdiler.
Bunu yapmalarının sebebi:
Onların maişetinin çoğu harpten idi. Harp ve aldatma topluluğu idiler. Harp esnasında iken haram olan bir ay geldiğinde harbi terk etmek kendilerine zor gelir ve o ayı helal kabul eder, onun yerine başka bir ayı haram kabul ederlerdi.
Ta ki, ayların hususiyetlerini ortadan kaldırdılar, sadece adede itibar ettiler. Muhtemeldir ki, senenin aylarının adedini artırdılar, vakitler kendilerine geniş olsun diye on üç veya ön dört aya çıkardılar. Onun içindir ki Mesabîh’da mezkür hadisi şerifte adet üzerine delil varit oldu. Aleyhisselâm Efendimiz bu hadisi şerifinde açıkladı ki; gerçekten sene on iki aydır ve Efendimizin teşrî’i ehli kitabın yaptığı gibi güneşin seyri ile değil, ayın seyri ile takdir edilmiştir.
Hadisi Şerifte Receb ayı “Mudır” kabilesine izafe edildi. Çünkü bu kabile Receb ayına tazim ve hürmette çok ileri gitmişlerdi. Onun için kendilerine nispet edildi.
CAHİLİYYE DEVRİNDE HARAM AYLARDAKİ HÜKÜM VE ADETLERDEN BAZILARI
a- Cahiliyye devrinde insanlar harb etmeyi haram kılmışlardı. Bu
adet İslâmiyet’in başlangıç döneminde de câri idi. Sonra nesh edildi.
b- Atîra2 adını verdikleri bir kurban keserlerdi. İslamiyet bu kurbanı da iptal etti.
Hadis Meali: (İslamda) Fera’1 ve atîra yoktur.
Fera’: Devenin ilk doğurduğu yavrudur ki cahiliyye devrinde insanlar onu keserler ve teberrük ederlerdi.
Atira: Receb ayının ilk on gününde kestikleri kurbandır ki ona “Recebiyye” derlerdi. Cahiliyye devrinde bununla ibadet ettiklerini düşünürlerdi. İslam’da neshedildi. (Mecalis-i Rûmi’den)
(3)
BAZI ZAMAN VE MEKANLARIN DİĞERLERİNE ÜSTÜNLÜĞÜ
Tefsir-i Kebir’den:
Zaman parçaları hakikatte birbirine benzemektedir. Bu farklılıktaki sebep nedir? diye sorulursa şöyle deriz:
Şeriatta bu mana uzak değildir. Bunun benzerleri de çoktur. Görmez misin ki Allâh’ü Teâlâ ;
a-Belde-i haramı hürmetin fazlalığı hususunda diğer beldelerden ayırmıştır.
(b) Cuma gününü fazilet ve şerefinin fazlalığı ile haftanın sair günlerinden üstün kıldı.
(c) Arefe gününü, o güne mahsus ibadetlerle diğer günlerden ayırdı.
(d) Ramazan ayında orucu farz kılmak suretiyle hürmetini ziyade ederek diğer aylardan ayırdı.
(e) Günün bazı saatlerinde namazı farz kılmakla diğer saatlerden ayırdı.
(f) Kadir gecesi gibi bazı kandil gecelerini diğer gecelerden ayırdı.
(g) İnsanlardan bazılarına risalet hilatını (elbise) vermekle sair insanlardan ayırdı.
Bu misaller, açıkta ve meşhur olunca aylardan bazısının hürmet ve kereminin ziyadesi ile diğerlerinden ayrılması uzak olmasa gerek.
Hadis-i Şerif: Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.
Fukahâ’dan birçokları katlin bu aylarda vuku bulmasından dolayı katil üzerine diyeti daha ağır hükmetmişlerdir. (Tefsir-i Kebir)
(4)
EFENDİMİZİN GELİŞİ MAHLUKATA MÜJDELENDİ
“Hazreti Allah, âlemi Mustafa’sı ile nurlandırmayı ve şirk ve fücûru habib-i müctebası ile uzaklaştırmayı murad etti” sözünün manası nedir?
Kerûbiyyün melekleri (Azrail, Cebrail, Mikâil, Îsrafil)nin reisi olan Cibril-i Emin hamele-i Arş ve Sidre’nin yanında, Cennet ve Semavatta yüksek sesle nidâ etti:
-“Ey hamele-i Arş, ey Sidre ehli, ey Cennet ve semâ ehli! Şüphesiz Hazreti Allah, beldelerin ziyası, nebilerin hâtemi, Ahmed, Muhammed, Tâhâ ve Yasin isimleri ile müsemmâ, beşîr (müjdeleyici), nezir (korkutucu), emin olan zatı yaratmakla vadini yerine getirdi. O, Allah’ın izni ile şimdi ruhlar âleminden şahıslar fezasına geldi. O inci, saadet ve felâh ile Vehb kızı Âmine’nin sadefine bırakıldı.”
Melekler bu müjdeyi duyunca Allah’a hamd-ü sena ettiler. Bu hadiseyi bazısı bazısına müjdeledi, sevinç ve sürur izhar ettiler. Sonra nur perdeleri kaldırıldı. Cenabı Hak habibinin gelmesi şerefine Melaike-i kirama tecelli etti. Melekler, arzuların en yücesi olan “Zülcelâl’in tecellisi” ile müşerref olunca ve Melik-i Müteâl’in habibinin müjdesini alınca Rabbimiz Teâlâ Cebrail Aleyhisselâm’a şöyle emretti:
-“Ey kürabiyyun’un (dört büyük melek) reisi ve ey Melek-ül Emin! Yüz bin melek ile beraber yeryüzüne in, mahlukatın efendisinin gelişini müjdelemek üzere onları kara ve denizlerin her köşesine teslim et.”
Bunun üzerine Cebrail Aleyhisselâm memur meleklerle birlikte yeryüzüne indi ve Nebi’yi Emin Aleyhisselâm’ın gelişini mahlukâta müjdeledi. O yüce peygamberin sıfat cevherini ve hususiyet incilerini neşrettiler. Onlardan bu müjdeyi kabul edecekler Hazreti Allah’ın ilmindedir ki, onları kabul ve saadet ehlinden kılmış, hayır ve ikrama nail olmakla tahsis etmiştir.
Allah’ım! Yüce zatın ve büyük hakkın yüzü suyu hürmetine bizi, zatını ve muhterem nebi’yi sevenlerden eyle. Onu kabul meziyeti ve vasıl olmayı tahsil edenlerden kıl. Amin... (Vesilet-ûl Uzmâ)
HAZRETİ AMİNE HAMİLELİK DÖNEMİNİ ANLATIYOR
Hazreti Âmine binti Vehb’den rivayet edildi:
Habibim Muhammed’e (Aleyhisselâm) Receb ayında hamile oldum. Yine o ay içinde bir gece uykuda iken odama güzel yüzlü, misk kokulu ve nurlu bir zat girdi:
-“Merhaba Ey Muhammed!” dedi.
-“Sen kimsin?” dedim.
-“İnsanlığın babası Adem” dedi.
-“Niçin odama girdin?” dedim. Buyurdu ki:
-“Ey Âmine! Müjdeler olsun sana, insanlığın en hayırlısına hamilesin.”
Hamileliğinin ikinci ayında odama mübarek bir zat girdi:
-“Esselamü aleyke Ya RasülAllah!” dedi.
-“Sen kimsin?” dedim.
-“Ben Şit’im” dedi ve o da beni müjdeledi.
Hamileliğimin üçüncü ayında yine odama bir şahıs girdi.
-“Sen kimsin?” diye sordum.
-“İdris’im” dedi. O da habib-i reis ile beni müjdeledi.
Dördüncü ayda öncekiler gibi büyük bir zat geldi. Ona da kim olduğunu sordum. Hazreti Nuh olduğunu söyledi. Nusret ve fütuhat ile beni müjdeledi.
Beşinci ayda önceki üslup üzere bir zat geldi.
-“ Kimsiniz?” diye sordum.
-“Hûd’um” dedi ve beni yevmi meşhûd (kıyamet günü)nün şefaatçisi ile müjdeledi.
Altıncı ayda önceki tarzda şanı büyük olan bir zat geldi.
-“ Kimsiniz?” diye sordum.
-“Halil İbrahim’im” dedi. O da bana yüce peygamberin gelişini müjdeledi.
Yedinci ayda İsmail-i Zebih, sekizinci ayda Musa Kelimullah ve dokuzuncu ayda Meryem oğlu İsa (Aleyhisselâm) geldiler. Hepsi de muhterem Rasül’ün gelişini müjdelediler.(Vesilet-ül Uzmâ)
(5)
RECEP AYINI DEĞERLENDİRMEK
Said-i Hudri Radıyallâhü Anh’ın rivayet ettiği bir hadisi şerifte Nebi Aleyhisselâm şöyle buyurdular.
“Receb Allah’ın, Şaban benim, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” Ramuz (1-289)
Receb ayında Allah’ın ismini çok zikretmelidir. Zira Allah’ın ayında lâyık olan Allah ismini zikretmektir.
Onun içindir ki; “Receb, günahlardan istiğfar, Şaban, kalbi ayıplardan ıslah, Ramazan da kalbi nurlandırmak içindir” denildi.
Öyle ise Melik-i Gaffâr olan Allah’ın ayında, hususiyle seher vaktinde çokça istiğfar okumalı, özellikle de Seyyid-ül istiğfara devam etmelidir.
Seyyidül İstiğfar şudur:
“Allâh’ümme ente-l melikü-l hayy-üllezî lâ ilâhe illâ ente, ente rabbî halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü, eûzü bike min şerri mâ sana’tü, ebûü leke bi ni’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfir lî zünûbî fe inneke lâ yağfiruz-zünûbe illâ ente.”
Müslim Şeddad bin Evs’den rivayet etti.
Rasülüllah Efendimiz bu istiğfarı okuduktan sonra şöyle buyurdular:
-“Kim bunu inanarak ve itikat ederek gündüz okursa ve o gün akşamdan önce ölürse o Cennet ehlinden olur. Kim de inanarak gece okursa ve sabaha girmeden önce ölürse o da Cennet ehlinden olur.”
(6)
Aylar ve seneler geçiyor, biz ise bundan gafiliz. Aldatıcı şeytanın teşviki ve aldanma yeri olan, fani olan dünyayı bize süslü göstermesiyle tevbe ve istiğfarı geciktiriyoruz.
Nasihat edenlerden birisi ne güzel söylemiş:
Senenin aylarını hata ve gafletle geçirdin.
Hürmet etmedin, Muharreme ne ile geldin?
Receb ayının hakkını ifa etmedin,
Oruç ayında da tam bir oruç tutmadın.
Zilhiccenin on günü ve geceleri de,
Geçti, kaim ve sâim olmadın.
Senin neyin var? İbretle günahları imha et,
Onlara hasret ve nedametle ağla,
Yeni seneyi tevbe ile karşıla,
Umulur ki böylece geçmişi de sildirirsin.
Fakih Ebul Leys R.h. şöyle dedi:
-“Kardeşlerim! (Ahirette) hesaba çekilmeden önce (dünyada) kendinizi hesaba çekin. Amelleriniz tartılmadan önce kendiniz tartın. Büyük arza hazırlanın. O gün geldiğinde (hesap için Allah’a) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.”
Ş i i r :
Kıyamette sanki yalnız başıma duruyorum,
Kitabımı okuduğumda göz yaşlarım akıyor.
Cebbâr bana diyor ki; “Oku, zira ben,
Amelin karşılığında sana sevap vereceğim ey kulum.”
Âh işlediğim kötülükler ki, amel defterimin sayfaları,
Onları bana haber veriyor ve felaketimi sayıyor,
Yaptığım eski günahları bana bildiriyor,
Ki ben onları kalben örtüp unutmuştum.
Mizan kondu, ayırma ve hüküm için,
Kullarına hakim olarak Allah yeter.
Nice yüzler vardır ki, rengi parlak, gülüyor,
Kimileri de Cehenneme döndürülmüş, ağlıyor.
Ne zamana kadar ey nefis, sen düşkünsün
Dünya sevgisine? Sen de aman dilersin.
(7)
Bu mükafatlar Receb ayının bir kısmında oruç tutanlar içindir. Bu ayın tamamını oruçlu geçirmeye gelince: Bu hususta ne Nebi Aleyhisselam’dan ve ne de sahabe-i kiramdan bir haber sabit olmadı. Bununla beraber haram aylarda ve Receb-i Şerifte oruç tutulması mevzuunda haber varit oldu. Onun için insanları bu aylarda oruç tutmaktan men etmemek lazımdır.
Ebu Kalâbe’den şöyle dediği rivayet edildi:
-“Cennette, Receb ayında oruç tutanlara mahsus saray vardır.”
Beyhaki dedi ki:
Ebu Kalâbe tabiînin büyüklerindendir. O, ancak kendisinden öncekilerin Nebi Aleyhisselam’dan işitip tebliğ ettiklerini söyler.
Evet, İbn-i Abbas’dan (R.A) da Receb ayının tamamını oruçlu geçirmenin mekruh olduğu rivayet edildi. İmam-ı Ahmed de bu görüştedir, “bir veya iki gün oruç tutmaz” demiştir. Bunu da İbn-i Ömer Radıyallâhü Anh’dan hikâye etmiştir.
Yalnız Receb ayı ile birlikte başka bir ayı da oruçlu geçirmesi halinde kerahet kalkar.
Mâverdî İkna’da “Receb ve Şaban aylarında oruç tutmak müstehabdır” dedi.
Hadis-i Şerif: Kıyamet günü bütün insanlar açtır. Ancak peygamberler, onların ehli ve birde Receb, Şaban ve Ramazan aylarını oruçlu geçirenler müstesna. Onlar toktur, onlara ne açlık ve ne de susuzluk vardır.
Allah’ım! Seyyid ül Enam’ın babasının zifaf gecesi (olan bu gece) hürmetine bizi ve burada hazır olan cemaati bu günleri ganimet bilenlerden kıl. Hata ve günahlardan kaçınanlardan, namaz, oruç gibi ibadetlerle meşgul olanlardan eyle.
Not:
Bu dersin yazılışı 1311 senesi Receb ayının ilk Cuma gecesine tesadüf etti ki bu gece Reğaib kandilidir. Zevk ve vicdan erbabına gizli değildir ki, bu güzel bir tevafuktur. (Mürettib Rahmi)
Said-i Hudri Radıyallâhü Anh’ın Efendimiz Aleyhisselâm’dan rivayet ettiği şu Hadis-i Şerif de Receb ayı ve orucunun faziletini anlatmaktadır.
-“Uyanık olun, Receb Allah’ın ayıdır. Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan ümit ederek Recep’de bir gün oruç tutarsa, Yüce Allah’ın rızasını hak eder. Kim, iki gün oruç tutarsa, sema ve arz ehlinden, vasf edenler ona Allah katında ancak ikram vasf ederler. Kim üç gün oruç tutarsa Hazreti Allah o kimse ile cehennem arasında uzunluğu yetmiş yıllık mesafe olan bir hendek-perde koyar. Kim dört gün tutarsa, delilik, cüzzam, baras, zat-ül cenb gibi belâlardan, Deccal’in fitnesinden ve kabir azabından kurtulur. Kim beş gün tutarsa, kıyamet günü onu razı etmek Allah üzerine hak olur. Altı gün oruç tutan, yüzü bedir gecesi Ay’ın ışığından daha parlak olarak kabrinden çıkar. Kim yedi gün oruç tutarsa Cehennemin yedi kapısı vardır, her günün orucu için Hazreti Allah cehennemin bir kapısını kapatır. Kim yedi gün oruç tutarsa, Cennetin sekiz kapısı vardır, her günün orucu için Hazreti Allah Cennetin bir kapısını açar. Dokuz gün tutan, “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Rasülüllah” diyerek kabrinden çıkar ve yüzü ancak Cennete çevrilir. On gün oruç tutana Allah Teâlâ inci ve yakut ile süslenmiş iki yeşil kanat verir, onlarla Sırat üzerinden şimşek gibi geçer.” (Muîn-ül Vaizin)
RECEB AYINDA NAMAZ
Hazinet-ül Esrâr’da zikredildiğine göre Receb ayında kılınması tavsiye edilen bazı namazlar vardır:
1- Receb ayının ilk gecesi:
On rekat namaz kılınır. Her rekatta 1 Fatiha, 1 Kul yâ Eyyühel Kâfirûn, 3 İhlâs-ı Şerif okunur. Bu, Selman-ı Faris-i R.A’dan rivayet edildi.
Ömer Radıyallâhü Anh’dan:
Nebi Aleyhisselâm şöyle buyurdular:
-Gecelerin en büyüğü dört gecedir: Receb’’in ilk gecesi, Şaban’ın
yarı gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, Kurban bayramı gecesi.
Enes R.A’dan: Receb ayı girdiği zaman Rasülüllah S.A.V. şöyle dua ederdi:
-Allah’ım! Receb ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır.
2- Reğaib Namazı:
On iki rekattir. Gündüzünde (Perşembe) oruç tutulur. Akşamla yatsı arasında on iki rekat “hacet namazı” kılınır. 2 rekatta bir selam verilir. Her rekatta 1 Fatiha, 3 İnnâ enzelnâhü ve 12 İhlâs-ı şerif okunur.
Namazdan sonra Salat-ı Ümmiyye “Allâh’ümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin-in nebiyyi-l ümmiyyi ve alâ âlihi ve sahbihî ve sellim” okunur, secdeye varılır.
Secdede “Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbü’l melâiketi ver-rûh” okunur.
Secdeden kalkıp 1 defa:
“Rabbiğfir verham ve tecâvez ammâ ta’lem İnneke ente’l eazzü’l ekrem” denilir.
Tekrar secdeye varılıp;
“Sübbûhün kuddûsün rabbünâ ve rabbü’l melâiketi ver-rûh” okunur. Secdede Allah’ü Teâlâ’ya dua edilir. İnşAllah Cenab-ı Hak yapılan duayı kabul eder.
3- Receb’in ilk Cuma günü:
Receb’in ilk Cuma günü (Reğaib gecesinden sonraki gündüzde) öğle ile ikindi arasında (2 rekatta bir selam verilerek) 4 rekat namaz kılınır. Her rekatta 1 Fatiha, 7 Ayet-ül Kürsî, 5 İhlas-ı Şerif, 5 Kul eûzü birabbi-l felak, 5 Kul eûzü birabbi-n nâs okunur.
Selam verdikten sonra 25 defa: “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil-aliyyi’l az”imi’l-kebir’l müteal”,
10 defa:“Estağfirullâhe’l-aziym ve etûbü ileyk” denilip dua edilir.
4- Receb’in yarı gecesi;
100 rekat namaz kılınır. Her rekatta 1 Fatiha, 10 İhlas-ı Şerif okunur.
Namazdan sonra 1000 istiğfar-ı şerif okunur.
5- Mirac Namazı:
Receb-i Şerifin 27. Gecesi, (yatsı namazından sonra) 12 rekat
“Hacet Namazı” kılınır. Her rekatta 1 Fatiha, 10 İhlas-ı Şerif okunur.
Namazdan sonra:
100 defa “Sübhânallâhi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü
vallâhü ekber. Velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil aziym.”,
100 İstiğfarı Şerif,
100 Salavatı şerife okunup dua edilir.
Mirac gecesinden sonraki gün, mutlaka oruçlu olmalıdır.
(Hazinet’ül Esrar, Fazıl Muhammed Nazilî)
GÜNEŞ TUTULMA – AY TUTULMA NAMAZI
Güneş tutulma namazı nafile namazlarındandır. Cemaatle kılınmasının meşruiyeti üzerine icma vardır, mekruh değildir. Cemaatle mescidde (camide) kılınır.
Ay tutulma namazı ise evde ve münferit olarak kılınır.
(Dürr-ü Muhtar)
Güneş tutulma namazının kılınışı:
İnsanlara Cuma namazını kıldıran imam iki veya daha fazla rekat namaz kıldırır.
Namaz için ezan ve kamet yoktur. Fakat insanların toplanması için “cemaatle namaza” diye çağırılır.
Her rekatta diğer rekatlar gibi bir rükû vardır. (Bazılarına göre iki rüku vardır.) Namazda kıraati uzun yapar. Her rekatta Bakara ve Âli İmran gibi uzun surelerden okur. Kıraati İmam-ı Azam Rahmetullah-i Aleyh’e göre gizli, İmameyn’e göre âşikar yapar. Rüku, secde, dua ve zikirleri de uzun yapar.
Namazdan sonra kıbleye doğru oturarak veya insanlara doğru ayakta dua eder. İnsanlar da duaya amin derler ve güneş tamamen ortaya çıkıncaya kadar devam ederler.
Cuma kıldıran imam hazır değilse, insanlar münferit olarak iki veya dört rekat namaz kılarlar. Ya da kadınların evde tek başına kıldığı gibi erkekler de bu namazı evlerinde tek başına kılarlar.
(İbn-i Abidin)
Korku namazı:
Yine “korku namazı” ki, düşman, gündüz aşırı karanlık, gece kuvvetli aydınlık, şiddetli rüzgâr, zelzele, yıldırım, sürekli yağan kar veya yağmur, umumi bir hastalık gibi hadiselerde kılınır. Taun ve vebâ gibi hastalıkların kaldırılması için de namaz kılınır.
(Dürr-ü Muhtar, İbn-i Âbidin, Şerh-i Meniyye)
İSTİSKA
İstiska şeran: Yağmur yağmasını talep etmektir. Yağmurun yağmadığı ve insanların içeceği, hayvanlarını ve mahsullerini sulayacağı dereler, kuyular ve nehirler bulunmadığı ve yağmura şiddetle ihtiyaç duyulduğu zamanlarda kendine mahsus bir şekilde yağmur duası yapılır.
Bunun için İmam-ı Azam Ebu Hanife Rahmetullah-i Aleyh’e göre cemaatsiz namaz kılınması sünnettir. İnsanlar ferden bu namazı kılarlar. İstiskâ İmam-ı Azam’a göre bir dua ve istiğfardır. İmam ayakta, kıbleye doğru dönüp ellerini kaldırarak dua eder. İnsanlar da oturduğu halde, kıbleye dönerek imamın duasına âmin derler.
İmameyne göre ise sünnet olan: İmam veya vekilinin Cuma namazında olduğu gibi iki rekat namaz kıldırmasıdır. Kıraati açıktan yapar. Ezan ve kamet yoktur. Namazdan sonra imam ayakta, asa veya benzeri bir şeye dayanarak İmam-ı Muhammed’e göre iki, İmam-ı Ebu Yusuf’a göre ise bir hutbe okur. İmam-ı Muhammed’e göre hutbenin bir bölümü bitince imam elbisesinin içini dışına, dışını içine veya astarını dışına, dışını içine giyer. Zira Rasülüllah Efendimiz böyle yapmıştır. Fetva da İmam-ı Muhammed (R.h.) in kavli üzerinedir.
Cemaat, ulemanın tamamının görüşüne göre elbiselerini ters giymezler. Dürrü Muhtar, İbn-i Abidin haşiyesinde de böyledir.
Fazıl İbrahim Haleb’i (R.h.) şöyle dedi: Alimler ittifak etti ki; Bu hususta sünnet olan, üç gün arka arkaya yaya olarak istiska için (sahraya) çıkmaktır. İnsanlar eski elbiseler içinde, zelil, tevazu ve Allah korkusu ile, başları eğik bir halde çıkarlar. Her gün çıkmadan evvel sadaka verirler. Tekrar tekrar tevbe istiğfar ederler. Birbirleri ile helalleşirler. Yanlarında güçsüzler, ihtiyarlar, acizler ve çocukları da alıp yağmur talebinde onları vesile ederler.
Buhari’nin naklettiği Hadisi Şerifte şöyle buyuruldu:
-“Siz, ancak içinizde bulunan zayıflar sebebi ile rızıklandırılıyorsunuz.”
Feryad-ı figan artsın diye bebekler annelerinden uzaklaştırılır. Bu hal kalbin rikkatine daha münasip olur.
Hayvanları da sahraya çıkarmak müstehabdır.
Gayrimüslimler orada bulundurulmaz. Ancak onların yalnız olarak çıkmaları konusunda; “yağmur yağması durumunda avamın (inanç yönünden) zayıf olanlarının fitnelenmesi ihtimaline binaen çıkmaktan men edilir” denildi. Zira bazen istidrac olarak kafirin duası da kabul edilir.
Sonra da müstehab olan, imamın Rasülüllah Efendimizin yaptığı şu duayı okumasıdır:
“Allâhümme’skınâ ğaysen mığıysen henîen merîen ğadekan mücellelen seyhan âmmen tabakâ. Allâhümme’skına’l ğaysa velâ tec’alnâ minel kânitîyn. Allâhümme inne bil bilâdi vel ibâdi vel halkı minellivâi veddanki mâ lâ neşkû illâ ileyk. Allâhümme enbit lenez-zer’a ve edirra lene’d-dar’a ve’skınâ min berekâtissemâi ve enbit lenâ min berekâtil-arz. Allâhümme innâ nestağfiruke inneke künte ğaffârâ, fe ersili’s-semâe aleynâ midrârâ.”
Yağmur yağdığı zaman “Allâhümme sayyiben nâfiâ” diye dua ederler.
Yağmur devam eder ve zarar vermesinden korkulursa “Allâhümme havâleynâ velâ aleynâ” derler. (Şerh-i Kebîr)
Tesbih Namazı:
Tesbih Namazı Hadisi’ni Ebu Davud, İbn-i Abbas Radıyallâhü Anh’dan rivayet etti. Hadisi şerifin tamamı ve tesbih namazının kılınış şekli “Kadir Gecesi” mevzuunda geçit. Arzu edersen oraya bak!
Ey Müslüman! Bid’atları terk etmen, ümmetin şefaatçısının sünnetine yapışman, zulmeti açan ve gamı gideren zatın yoluna tabi olman lâzımdır.
Ayet Meali: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olunuz. Yani Allah’a itaatı ve vereceği sevabı seviyor ve istiyorsanız benim emrime ve sünnetime tâbi olunuz.
Güzel olan, muhabbetin Allah’ü Teâlâ’nın zatına olmasıdır. Kâmil insana yakışan; Allah’ın zatını sevmektir. Vereceği sevap ve mükafata olan sevgi daha aşağı derecededir.
Hasılı, ayeti kerimede Rasülüllah’ın sözleri ve fiillerine tabi olmaya büyük teşvik vardır.
Hadis-i Şerif: Sizin üzerinize benim ve benden sonraki Hulefâi Raşidîn’in sünnetine tabi olmanız lâzımdır.
Peygamber Efendimizin sünnetlerine tabi olmak günah ve hatalara keffâret, “dârı selam”ı elde etmeye sebeptir.
TAHIYYET-ÜL MESCİD NAMAZI
Tahiyyet-ül mescid namazı Efendimizin sünnetlerindendir. İki rekattır. Mescidde farz namazı veya başka bir vacib namazı kılmak bu namaz yerine geçer.
Abdest aldıktan sonra, kurulanmadan önce iki rekat namaz kılmak mendubdur.
Hadis-i Şerif: Kim güzelce abdest alır, kalbi ve yüzü ile Allah’a yönelerek iki rekat namaz kılarsa kendisine cennet vacib olur. Namazda Kafirûn ve İhlâs sürelerini okur. (Müslim)
İSTİHARE NAMAZI
Cabir bin Abdullah Radıyallâhü Anh’dan:
Rasülüllâh Efendimiz bütün işlerimizde istihare yapmayı Kur’an-ı Kerim’den bir sure öğretir gibi bize öğretir ve şöyle buyururdu:
-Sizden birisi bir iş yapmak istediği zaman farzın gayri iki rekat namaz kılsın. Sonra şöyle desin:
“Allâhümme innî estehîyruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es’elüke min fadlike-l azîmi fe inneke takdiru velâ akdiru ve ta’lemü velâ a’lemü ve ente allâmü’l ğuyûb. Allâhümme in künte ta’lemü enne heze’l emra hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî (veya) (ve âcili emrî ve êcilihî) fakdirhü lî ve yessirhü lî sümme bârik lî fîhi. Ve in künte ta’lemü enne heze’l-emra şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî (veya şöyle der; ve âcili emri ve êcilihî) fa’srifhü annî va’srifnî anhü va’kdir lî el hayra haysü kâne sümme razzınî bîhî.”
Sonra ihtiyacını söyler.”
Bazıları dedi ki:
Duayı okuduktan sonra abdestli olarak ve kıbleye dönerek yatar. Eğer rüyada beyaz veya yeşil görürse bu iş onun için hayırlı (olduğunun alameti)dir. Eğer siyah veya kırmızı görürse bu da şer (olduğunun alameti) dir. Kaçınmak lâzımdır.
(Ğaliyet-ül Mevaiz-İbn-i Abidin)
Halebi’de şöyledir: Gönlüne zahir olanı işler. Bunu yedi defa tekrar etmek lâzımdır.
Rasülüllah Efendimiz Hazreti Enes’e:
-“Ya Enes, bir iş yapmak istediğin zaman o hususta rabbine yedi defa istihare et. Sonra kalbime gelene bak.” buyurmuştur.
Eğer özür sebebi ile namaz kılamıyorsa dua ile istihare eder.
Bazı hikmet ehlinden:
İstihare eden hayırdan men edilmez. İstişare eden doğrudan men edilmez. Şükür eden de ziyadeden men edilmez.
Davud Aleyhisselâm Cenab-ı Hakka:
-“Hangi kul senin gazabına daha çok layıktır Ya Rabbi?” diye sordu. Hazreti Allah şöyle buyurdu:
-“Bana istihare edip hayıra kendisine irşat ettiğim halde ona razı olmayandır.”
Ayet Meali: Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim; ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım.Size din olarak İslam’a razı oldum. (Mâide-3)
Bu ayeti kerime, Peygamber Efendimiz arefe günü Arafat’ta İbrahim Aleyhisselâm’ın vakfe yaptığı yerde vakfede iken, devesinin üzerinde olduğu halde kendisine nazil oldu.
Şirk zayıflamış, cahiliyye menzilleri tek tek yıkılmıştı. Kabe artık çırılçıplak tavaf edilmiyordu.
Ayeti kerimenin hürmeti ve manevi ağırlığına tahammül edemeyen devesi çöktü. Efendimiz Aleyhisselâm bu ayetin nazil olduğunu haber verdi ve Sahâbe-i kiram sevinip güldüler. Ancak Hazreti Ebu Bekir gülmüyordu. O, Kuran’ın esrarını bildiği için ağlıyordu.
Bu hadiseden sonra Peygamberimiz 81 gün yaşadı. Rebiulevvel ayının ikinci günü 63 yaşında iken bu alemden ayrıldı. O zaman mübarek yanağında (sakalında) 17 tane beyaz kıl vardı.
Ayetin manası şu idi: “Şu arefe günü dinimizin şeriatlarını, helal ve haramını (açıklamakla) ve size yardım etmek suretiyle dininizi diğer dinlere galip kılmakla ve akait ve hüküm kaidelerini delillendirerek tamamladım. Sizin üzerinize dünya ve ahiret yönünden nimet, ikram ve ihsanımı hidayet ve tevfik ve şeriatı ikmal suretiyle tamamladım.”
KAYNAK:
TEFCÎR-UT TESNÎM FÎ KALBİN SELİM
(Temiz Kalpte Cennet Pınarı Kaynatmak)
Fatih Dersiamlarından Merhum Eğin’li Mehmet Rahmi