Gönderen Konu: Receb-i Şerif ve Regaib Kandili [3 Temmuz 2008]  (Okunma sayısı 18091 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Üç Aylar ve Receb-i Şerif
« Yanıtla #15 : 20 Nisan 2015, 12:45:01 »

Üç Aylar ve Receb-i Şerif

اِنّ عِدّتَ الشّهُورِعِنْدَاللهِ اثْناَ عَشَرَ شَهْرًافي كِتَابِ اللهِ يَوْمَ خَلَقَ السّمَاوَاتِ وَالْاَرْضَ مِنْهَا اَرْبَعَتٌ
حُرُمَ ذَالِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا فِيهِنَّ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكَينَ كآفّةَ

"Yerlerin ve göklerin yaratıldığı günden beri Allah'ın kitabında ayların adedi 12dir. Bu 12 aydan dördü Eşhuru Hurumdur."

Muhterem kardeşlerim!
Bu günkü sohbetimiz üç aylar ve Receb-i şerif hakkında olacaktır. Kâinatın yegâne halıkı olan mevlamız yarattıkları içinde hiçbir varlığı sebebsiz ve hikmetsiz yaratmamıştır. Yaratılanların en mükemmeli ve en şereflisi olan insanoğlunun yaratılısı da elbette sebebsiz ve hikmetsiz değildir. İnsanoğlunun yaratılmasında ki sebep hikmet ve gaye hiç şüphesiz Allah'a iman ve kulluktur. Çünki mevlamız kur-an'ı kerim'de

     وَمَاخَلَقْتُ الْحِنَّ وَالْاِنْسَ اِلاَّ لِيَعْبُدُونِ

"Muhakkak ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet ve kulluk etsinler için yarattım" buyurmaktadır. Yine mülk suresinin 2. Ayetinde;

اَلَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَوةَلِيَبْلُوَكُمْ اَيّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلَاوَهُوَ الْعَزِيزُالْغَفُور         

"O Allahü Zülcelal ki sizin hanginiz daha iyi, daha güzel ibadet edecek diye sizi  imtihan için ölümü ve hayatı yarattı. Buna rağmen kullukta kusur edenler için Allah-ü Teâlâ aziz ve gafurdur. Dilerse azab eder, dilerse mağfiret eder." Buyurmaktadır.

İbadet için yaratılan ve imtihan için dünyaya gönderilen insanlara verilen ömür ise farklıdır. Mesela insanlığın babası adem (as) bu fani dünyada bin yıl yasamıştır. Nuh (as), İdris (as) ise ona yakın ömür sürmüşlerdir. Yine diğer peygamberler ve ümmetleri yüzlerce yıl yasamışlardır. Ümmeti Muhammed’in ömrü ise diğer peygamber ve ümmetlere kıyas edilemeyecek derecede azdır.

Kâinat kendi yüzü suyu hürmetine yaratılan efendimiz (s.a.v.) bile bu dünyada 63 yıl misafir kalmışlardır. Aynı şekilde onun ümmeti olan bizlere de ortalama olarak yarım asrı gecen altmıs-yetmiş yıllık kısa bir ömre sahibiz. Seksen veya doksan yasına girmiş insanlar hele hele yüz yasına girmiş kişiler tamamen hayreti mucip olmakta basında ve yayında taaccüp vesilesi olarak teşhir edilmektedir.

Bir tarafta yüzlerce yıl yasayan peygamberler ve ümmetleri, diğer tarafta ümmeti Muhammed’in kısa ömrü. Bütün insanlardan istenen vazife ise aynı; iman, itaat, kulluk ve ibadettir. İlk bakışta şartlar eşit değil gibi gözüküyor.  Ama iste burada Cenab-ı mevlamızın manevi iltiması ve Ümmeti Muhammed için hazırladığı hususi zamanlar bizim için büyük fırsat teskil etmektedir. Bu hususi zamanlar en iyi şekilde değerlendirilir ihya edilirse, yüzlerce yıl yasayan insanların elde edemeyeceği derece ve mertebeye ümmeti Muhammed’in ulaşması mümkündür.

İşte üç aylar, hususiyetle eshuru hurumdan olan Receb-i Şerifte bire yüz, Ramazan-ı Şerifte ise bire bin ve hatta hesapsız olarak ibadetler karşılığını bulur.

Nasıl ki bir otomobilin yıllık bakım ve onarıma ihtiyacı varsa; bu aylar da Ümmet-i Muhammed'in kendine çeki düzen vermesi, manevi olarak bakıma alması gereken aylardır.

Tarlaya ekilen hububatın verimli olabilmesi için, tohum ekilmeden önce iyice sürülmesi tohuma hazırlanması, ekildikten sonra da zararlı otlardan temizlenmesi ve gübrelenip sulanması lazımdır. Böyle yapıldığı takdirde hasat mevsiminde Allah'ın lütfu ile istenen hasılatı elde etmek mümkündür.

İşte ümmeti Muhammed için Receb-i Şerif ayı; gönül ve letaif bahçesini sürme, hazırlama ayıdır. Şaban-ı Şerif, ihlâsla tohumu ekip zararlı şeylerden Allah'ın feyziyle, zikriyle ibadetiyle meşgul olarak temizleme ayı, Ramazan-ı şerif ise iman ve ibadet cihetinden manevi güllerin açtıgı netice elde etme ayıdır.

Üç ayların başlangıcı olan Receb-i Şerif hakkında Hadis-i Şeriflerde geçtiği üzere bu ayın isimlerinden biri "esam" sağırdır. Günahlara sağırdır. Kıyamet gününde bizim aleyhimize şahitlik yapmayacaktır.  "Şehrullah" Allah'ın ayıdır. Çünki Cenab-ı Hakk bu ayda hiçbir kavmi batırıp mahvetmemiştir.

Receb  رَجَبْ isminin basındaki رَ harfi rahmeti ilahiyeye, ج harfi cüd cömertlik ve inayete, ب harfi insanların isyandan kurtulmaları, biri ilahi, ihsanı ilahi ve bereketi ilahiyeye delalet eder.

Bu ayın basında Regaip, sonunda Mirac Kandili olarak ayrıca iki kandilli olarak bası ve sonu aydınlanmış bir aydır.

Sevgili peygamberimiz bu ayda yapmamız gereken ibadetlere işaret ederek şöyle buyurmaktadır;

"Ölüm anında susuzluktan rahat etmeyi, dünyadan giderken iman ile çıkmayı, şeytandan kurtulmayı, murad ederseniz, su ayların hepsine, çok oruç tutmakla geçmiş günahlara pişman olmakla hürmet ediniz. Bütün kâinatın yaratıcısı olan Hazreti Allah'ı zikrediniz ki selametle rabbinizin cennetine giresiniz." (mev'ıza-i hasene sf 325)
Yine bu ayda tutulacak oruçla alakalı olarak haz. Sevban anlatıyor;
"Rasulullah (s.a.v.) ile beraber yürürken bir kavmin kabristanına uğradık. Efendimiz o kabristanın yanında durdular. Şiddetli bir şekilde ağlamaya başladılar. Ve dua ettiler sonra dediler ki; "ya Sevban!  Su kabir ehline azap olunuyor. Azap olunmalarının sebebi bevil ve dedikodudandır." Efendimiz dua ettikten sonra azapları hafifletildi. Sonra buyurdular ki; " eğer su kabir ehli dünyada iken dünyada iken Receb-i Şeriften bir gün oruç tutmuş olsalardı veya bir geceyi ihya etselerdi bu azabı görmeyeceklerdi." (tefciruttesnim sf 195)

Diğer bir hadis-i Şerifte Enes bin malik hazretleri naklediyor;
"Muaz İbni cebel ile karsılaştım. Ona nereden geliyorsun ya Muaz dedim. ‘Rasulullah'ın yanından geliyorum' dedi. ‘ondan ne işittin?' diye sordum. "buyurdular ki; ‘kim halis ve muhlis olarak lailahe illAllah derse cennete girer. Kim Allah rızasını taleb ederek receb-i Şeriften bir gün oruç tutarsa cennete girer.' Enes bin malik haz. Daha sonra ‘Rasulullahın yanına vardım "ya RasulAllah! Muaz ibni cebel bana şunları haber verdi. Efendimiz; ‘Muaz doğru söyledi. Ben onu üç defa söyledim' buyurdular.'

Enes ibni malik haz.'den rivayet edilen baksa bir hadis-i Şerifte;
"Muhakkak cennette recep adıyla anılan bir nehir vardır ki; onun suyu sütten beyaz, baldan daha tatlıdır. Kim ki recep ayında bir gün oruç tutacak olursa Allah-ü Teâlâ onu o nehirden sulayacaktır." Buyurmuşlardır. (tefciruttesnim sf. 193)

Recebi Şerifin birinci günü oruç tutanlara 3 senelik, ikinci günü oruç tutanlara 2 senelik, üçüncü günü oruç tutanlara 1 senelik üçüncü günden sonra her gün için bir aylık nafile oruç sevabı verilir. Bu hadis-i Şerif ile sabittir.

Recebi Şerifte 7 gün oruç tutanlara cehennemin kapıları kapanır. 8 gün tutanlara cennetin kapıları açılır. 10 gün tutanlara cenabı hakk hiçbir şey sormaz. 15 gün tutanların "geçmiş günahları affedildi" denir. (dua ve ibadetler)

Bu ayda geçmiş günahlara tevbe istiğfar etmekle birlikte efendimiz üzerine Salat-ü selam okumalıyız.

Zira efendimiz (s.a.v.) söyle buyurmaktadır; "Mirac gecesinde bir nehir gördüm. Suyu baldan tatlı, kardan daha beyaz, kokusu miskden hoş idi. Cebrail (as)'a sordum. Ya Cebrail bu nehir kim içindir. Cebrail as "Receb-i Şerifte senin üzerine salavat getiren içindir." Dedi (mev-ıza-i hasene sf 324)

رَجَبَ شَهْرُ اللهْ وَشَعْبَانَ شَهْرِي وَرَمَضَانَ شَهْرِاُمَّتِي     

"Recebi şerif, Hazreti Allah'ın ayı, Şaban-ı şerif benim ayım, Ramazan-ı Şerif ümmetimin ayıdır."

Muhterem kardeşlerim
Bu ay cenabı hakk'a mahsus bir ay olduğu için, yalnız zatı ilahiyeyi bildiren ihlas suresini çok okumak lazımdır. Bilhassa bu aya hürmet olarak, ayrıca günde 11 ihlas-ı Şerif okumalı, yine basında 7 sonunda 7 fatiha-i Şerif okumak sartı ile her gün 100 ihlası Şerif okumanın bizlere çok şeyler kazandıracağından büyüklerimiz tavsiye etmektedir.

Recebi Şerif ayının hususiyeti ile ilgili su hadise dikkate şayandır.  Bir hanım Receb-i Şerif ayı geldiği zaman yalnızca o aya mahsus olmak üzere hürmeten ve tevazuun eski bir kıyafetini giyer ve devamlı ihlâs-ı Şerif okurmuş, oğluna da "Evladım eğer bir gün ölürsem beni bu kıyafetimle defnet" diyerek vasiyet edermiş. Gel zaman git zaman bu hanım vefat ediyor, tekfin ve tedfin işlerini halledecek olan oğlu "eğer o eski kıyafetleri ile defnedersem insanlar annesine bir kefen bile almamış derler" seklinde düşünerek vasiyeti yerine getirmek yerine aldığı yeni kefeni giydirip defnediyor. O gece rüyasında annesi " evladım ben sana Receb-i Şerif ayında giydiğim o kıyafeti giydir dememiş miydim. Yazıklar olsun sana" diyerek oğluna sitem ediyor. Kan ter içinde uykusundan uyanan evlat hemen annesinin eski kıyafetlerini alarak mezarına koşuyor ve kabri acıyor. Ancak daha o sabah defnettikleri annesinin cesedini, naşını orada bulamıyor. Bitkin perişan bir şekilde orada beklerken su ilahi nidayı duyuyor "Ey kişi! Sen bizim ayımıza hürmet edeni kabirde yanlzı basına bırakır mıyız sandın. O simdi layık olduğu makamlara ulaşmıştır."

Receb-i şerif ayına riayet edenler 3 ihsana mazhar olur.

1- Azabsız olarak Allah'ın rahmeti,
2- Cimrilik olmaksızın cömertliği,
3- Cefasız Allah'ın ihsanı,


Ölürken kabirden kalkarken insanın elinden tutacak olan, bu ibadetleridir.

Zavallı vaizin biri çıkmış imanın kalelerinden birisi olan nafile tesbih namazlarına, mürailerin namazı diye ad vermeye kalkmış. Acaba affı İlahi'ye mazhar olmayan insan tesbih namazı, dua namazı, evvabin namazı, teheccüd namazı kılabilir mi? Bunda kurbi İlahi(Allah'a yakınlık) vardır.
Tavsiye ederim ki, senenin mübarek gün ve gecelerinden hiç olmazsa tesbih namazı kılasınız. Haber ve hadislerle sabitdir ki Receb-i Şerif’in birinci gecesi dua reddedilmeyen gecedir. 1. Cuma gecesi leyle-i Regaip yani Rasulullah'ın ana rahmine intikal ettiği gecedir. Bu gecede mutlaka bir tesbih namazı kılarak iltica edersiniz. Bir hadis-i kutside şöyle buyrulmaktadır.
"Kulum farzları işlemekle benim azabımdan kurtulur, nafileleri işlemekle bana yaklaşır."
 Bu mübarek gün ve gecelerde yapılan ibadat-u taat, hayru hasenat ve evrad-u ezkar, Affı ilahi, şefaati Rasulullah, şefaati Kuran'ın vesilesidir. Kutta-ı Tarıkların (hak yolcularının yolunu kesen) ve hayra mani olanların sözlerine kapılıp ta Allah'ın rahmetinden mahrum kalmayınız.
Receb-i şerifte kılınacak 30 rekatli namaz vardır. Namazdan sonra dünyevi ve uhrevi hususlarda gayelerine ulaşmak için iltica etsinler. Bu Hadis-i Şerifi Selman-ı Pak (R.A.) işitince teşekküren derhal secdeye varıyor. Ölünceye kadar bununla amel ediyor.

(Not: Bu namaz “Mübârek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye Edilen DUÂ ve İBÂDETLER” kitabında tarif ediliyor.)

Leyle-i Regaip'te kılınacak namazı şöyle tarif ediyor.
‘akşam ile yatsı arasında iki rekatte bir selam, 12 rekat namaz kılınır.
Her rekatta 1 fatiha 3 inna enzelna suresi, 12 ihlas-ı şerif okunur.
Namazdan sonra 7 salat-ı ümmiye okunup secdeye varılır.
Secdede 70 ‘subbuhun kuddusun rabbuna ve rabbul melaiketi verruh' okunup kalkılır.
‘rabbiğfir verham vetecavez amma ta'lem inneke entel eazzül ekrem' deyip tekrar secdeye varılır.
70 defa ‘subbuhun kuddusun rabbuna ve rabbul melaiketi verruh' deyip secdeden kalkar.

« Son Düzenleme: 20 Nisan 2015, 12:53:26 Gönderen: Mücteba »

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Regaib Gecesi Hutbesi
« Yanıtla #16 : 20 Nisan 2015, 12:56:22 »
Regaib Gecesi Hutbesi

Muhterem Müslümanlar!

Recep ayının Müslümanlar arasında büyük bir değeri ve müstesna bir yeri vardır. Bu ay yaklaşırken, uyanık Müslümanlarda, maddî ve manevî bir hazırlık başlar; Recep ayının feyzinden ve bereketinden istifade için hayır ve hasenatta bir çoğalma olur. Çünkü Receb ayı, içinde ulvî tecellileri ve İlâhî sırlan saklamaktadır;
Recebi Şerifin ilk cuma gecesi, Reğaib gecesidir.
Reğaib, ihsanlar ve bol vergiler manasınadır. Allah Teâlâ'nm kullarına İlâhî lûtfunun çokluğu, keremin bolluğu ve pek çok suçlu­nun bağışlanması sebebiyle bu geceye Reğaib gecesi adı verilmiştir.
Allah Teâlâ'nın nezdinde zamanların değerleri birbirine eşittir. Fakat bazı zamanlarda zuhura gelen ulvî hadiseler, o vakte diğerle­rinden daha üstün bir değer kazandırır.
Reğaib gecesi, ulvî gecelerden biridir. Bu gecenin hürmeti sebe­biyle Rabbimiz pek çok günahkârların hatalarını rahmeti İlâhisiyle bağışlar.
Reğaib kandilinin bu değeri nereden kazandığı hususunda çeşitli beyanlar bulunmaktadır. Bunlardan biri, Hazreti Âmine validemiz böyle bir gecede Resûlullah Efendimiz'e hâmile olduğunu anladığı veya Hazreti Abdullah ile evlendiği nokta-i nazarıdır.
Doğum tarihi ile ana rahmine intikal zamanı arasındaki müddetin, doğum müddetinden eksik olma ihtimali şu şekilde izah ve telif edilmektedir:
Arablar, cahiliyet devrinde bile, Receb-i Şerife hürmet gösterirlerdi; bu ay girince harp ve doğuş yapmazlar, çapulculukta bulunmazlardı. Fakat geçim sıkıntısına düştükleri zamanlarda, kabilelere ilân ederek ayların isimlerine takdim ve te'hir yaparlar; Cemaziyelâhir’e “Recep”; Recep ayına da “Cemaziyelâhir” derlerdi. Bu şekilde hareketle, kendilerince, harbe müsaade hükmü çıkarırlardı
Resûlullah Efendimiz'in peder ve valideleri, böyle ay isimlerinde değişiklik yapılan bir senede evlenmişlerdi. Aslında bu ay, “Cemâziyelâhir” idi. Fakat isim değişikliği yapılması sebebiyle, “Recep” diye anılmış ve halk arasında böyle yayılmış bulunmaktadır.
Muhterem Müslümanlar!
Âlemi kaplayan küfür bulutlarını dağıtacak, kalplerde yer tutan bâtıl inançları değiştirip iman nurunu yerleştirecek Hazreti Muham­med'in ana rahmine intikali, dünya tarihinde büyük bir dönüm nokta­sıdır.
Zira küfrün ve putperestliğin amansız düşmanı, nurun ve hida­yetin rehberi, fikirlerin fâtihi, fakirlerin hâmisi, yükselmenin teşvikçisi ve insü cin Peygamberinin dünyaya şeref vereceği zaman yaklaşmaktaydı.
Me'yusların ümitgâhı, yolunu şaşıranların delilirâhı, perişan kimselerin penâhı ve çaresizlerin sebebi felahı Hazreti Muhammed'in nuru,. Hazreti Abdullah'tan Hazreti Âmine'nin ahuna intikal etmiştir.
Çok geçmeden doğacak, küfrü cehli kovacaktı. Zübdei irfan, rahmeti Rahman, muallimi Kur'ân Peygamberi âhir zaman âlemlere yavaş yavaş gölge salıyordu.
Hâliki kâinatın habibi, «Levlâk» ikliminin meliki ve enbiya sil­silesinin serdârı Hazreti Muhammed'in âlemleri şereflendireceği zaman yaklaşıyordu. Zaman zarfına sığmayacak bir büyüklüğe sahip Hazreti Muhammed'in teşrifi; zamana, mekâna ve cinlere şeref kazandıracaktı.
Din kardeşlerim!
ilâhî esrar hazinelerini içinde saklayan mübarek Reğâib gecesine rağbet göstermek, gönlü uyanık her mü'minin şiarı olmalıdır. Bu ge­ce yaklaşırken oruç tutarak, kendini murakabe edip hesaba çekerek, istiğfarlar ederek derûnunu tasfiyeye çalışmalıdır. Zira gönül nurlanmadıkça marifetullah zevki doğmaz.
Sür, çıkar ağyarı dilden tâ tecelli ede Hak. Padişah konmaz saraya hâne mâmur olmadan.
Bu geceyi ihya için kaza ve nafile namazı kılmalı, tevbe-i istiğfar etmeli,
Kur'ân-ı Kerim ve salâvatı şerife okumalıdır. Günün mânasını birbirine anlatıp mü'min kardeşinin kandilini tebrik etmeli ve gecenin feyzini ruhumuza sindirmelidir.
Minarelerdeki kandiller gibi letâif kandilleri yanmalı şule şule iklimi ruhu aydınlatmalıdır. Okunan sala sesleriyle coşmalı, Mescidlere koşmalı ve yapılan nasihatlerden faydalanmalıdır. Gökte melek, yerde mü'minler gecenin tesbihi için birbirleriyle yarışmalı, Allah Teâlâ'ya kullukta bulunmalıdır.

(Yeni Hutbe Kitabı, Mehmed EMRE)