Gönderen Konu: Reformculara ve Modernistlere Karşı Olalım | Hammer’in Tarihi, Redhouse’ın Lügat  (Okunma sayısı 5310 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

Reformculara ve Modernistlere Karşı Olalım

Muhterem kardeşim, şunu çok iyi bilmelisin ki, dinimizi içten yıkmak isteyenler, doğru dinî bilgilerin yanına kasıtlı olarak, az veya çok hatâlı yorumlar, şazz görüşler ilave ederek Müslüman halkın ve gençliğin kafasını karıştırmakta, zihinlerini bulandırmaktadır.

Reformcu, modernist, kimisi Kemalist, kimisi Fazlurrahmancı ilahiyatçı camiasından biri, diyelim 300 sayfalık bir kitap yazdı. Konusu din… Bunun 270 sayfasına Ehl-i Sünnetin de kabul ettiği doğru bilgileri koyuyor ama 30 sayfasını bozuk, yanlış, bid’at, şazz görüşler, teviller, yorumlar ile dolduruyor.

Dört mezhebin ittifakla kabul ve tasdik ettiği zaruriyat-ı diniyenin bazısı hakkında şüphe ve tereddüt tohumları ekiyor.

Hiç Mutezile kelimesini kullanmadan Mutezile mezhebinin Ehl-i Sünnete aykırı bozuk görüşlerini hakmış, doğruymuş gibi anlatıyor.

Reformcu ve modernist ilahiyatçılar, Peygamberimizi severmiş gibi görünüyorlar ama kimisi Sünnetin tamamını inkar ediyor, kimisi yüzde yüz inkar etmemekle birlikte hafife alıyor.

Allah, Peygamber, Kur’an, din diyen niceleri var ki, Efendimizin Sünnetini (Salat ve selam olsun ona) AB ve Feminizm normlarına ve ilkelerine göre ayıklamaya cür’et ediyor.

İşte böyle doğru ile yanlış yorumları birbirine karıştıran bozukların kitaplarına itibar edilmemeli, bunlardaki yanlışlar mutlaka çürütülmelidir.

Bozuk, reformcu, modernist, feminist, Kemalist, bid’atçi ilahiyatçıların çoğunluğu maalesef taqiyye ve kitman yapıyor.

Ehl-i Sünnet Müslümanlarının ne yapmaları gerekir:

1. Dinimizi icazetli Ehl-i Sünnet ulemasının güvenli, muteber, doğru kitaplarından öğrenmeliyiz.

2. Sünnî halk ve gençlik bid’atçilerin, reformcuların, mezhepsizlerin, telfik-i mezahipçilerin, Mason Afganîcilerin, Fazlurrahmancıların ve diğer bozukların kitaplarını okumamalıdır.

3. Sünnî Müslümanların alimleri, fakihleri, fâdılları, ziyalıları, sorumluları Ehl-i Sünneti savunma, ehl-i bid’ati çürütme konusunda genel, yoğun ve etkili bir kampanya açmalıdır. Bu hizmet yazılı, basılı, etkili olarak yapılmalıdır. (Şifahî ve uçucu dğil…)

4. Ehl-i Sünnet birleşerek bir İslamî Bilgi Bankası kurmalı ve ilmî araştırmalar yapıp Türkçe, Arapça, İngilizce bütün İslam dünyasına hizmet vermelidir.

5. Halkın ve gençliğin bir kısmı o kadar cahil kalmıştır ki, Ehl-i Sünneti yıkmak, onun yerine Fazlurrahmanın Tarihsellik bozuk mezhebini getirmek isteyen bazı taqiyyeci şahışları Sünnî sanmaktadır.

2000’li yıllarda Türkiye Sünnileri Şeyhülislam Mustafa Sabri, onun yardımcısı Düzceli Zahid el-Kevserî, Yusuf İsmail en-Nebhanî, Mekke Şafiî Reisüluleması Ahmed Zeyni Dahlan gibi büyük ulema ve fukahaya muhtaçtır. İstidatlı ve yüksek ahlaklı muhlis genç hocaların yeterli sayısı onlar gibi, onların yolunda yetiştirilmelidir.

Bir çürük incir, bir çuval incire zarar verirmiş. Bir din kitabında zaruriyat-ı diniyeye aykırı bir tek yanlış olsa bile o kitabın yazarı reddedilmelidir.

Büyük politikacılara danışmanlık ve akıl hocalığı yapan bozuk ilahiyatçılar eski İslam medreselerinin ve tasavvuf tarikatlarının açılmasın karşı çıkıyor.

Çünkü medreseler ve tarikatlar Ehl-i Sünnetin kaleleridir. Açılmaları ehl-i bid’atin ve ehl-i reformun işlerine gelmiyor.

Bugün ülkemizde Ehl-i Sünneti savunma ve ehl-i bid’at ve ehl-i reformu çürütme hizmetleri son derece yetersizdir.

Reformcular, modernistler, Afganîciler, Fazlurrahmancılar, Kemalistler, neo-Mutezile, neo-Haricîler, Rafizîler, Necdîler, fıkıh düşmanı mezhepsizler büyük tahribat yapmıştır.

Allahı iki çehreli bir Roma putuna benzeten zındığı bile birtakım İslamcılar baş tacı etmektedir. (Türkçeye çevrilen kitbında “Allah gerçek bir Janus’tur (=Hoda Janus-i hakikî est)” cümlesini yazmıştır.)

Ehl-i Sünneti savunmakla vazifeli birtakım kimseler bu vazifelerini hakkıyla yapmazlarsa çok büyük ve ağır vebal altında kalacaklardır.

 

* (İkinci yazı)

Hammer’in Tarihi, Redhouse’ın Lügati, Cuinet’nin Coğrafyası


Dünya dillerine çevrilmiş kaç edebî ve fikrî kitabımız var? Hemen hemen yok. Şu bizim meşhur Bay Nobel’in kitapları var ya!.. Onlar sayılmaz, Nobel kazandığı, daha doğrusu kazandırıldığı için çevrilmiştir onlar.

Cumhuriyet devrinde bütün dünyanın hayran kaldığı kaç Kemalist mimarlık eseri dikilmiştir? Hemen hemen hiç.

1950’den sonra kaç güzel cami inşa edilmiştir? Kırk bin yeni cami inşa edilmiştir ama onların sadece tahminimce kırk tanesi güzeldir, sanatlıdır.

Türkiyeliler Türkoloji, Türk edebiyatı, Türkiye tarihi, Türkiye mimarlığı, Türkiye coğrafyası gibi konularda ileride midir?

Maalesef nal topluyorlar… En büyük Türkçe lügat kitabını Redhouse yazmıştır… Hammer’in Osmanlı Tarihindan üstünü henüz yazılamamıştır… Cuinet’nin Asya Türkiyesi Coğrafyası aşılamamıştır… En büyük Divan edebiyatı antolojisi Gibb’inkidir… Selçuklu, Beylikler, Osmanlı mimarlık eserleri konusunda en büyük ve kıymetli eser Albert Gabriel’in külliyatıdır… Anadolu florasını İngiltere Edinburg üniversitesi yayınlamıştır…

Peki bu Türkiyeliler neler yapar? Bol bol havanda su döverler.

Egemen ve yavuz azınlık Kemalistler heykeller, büstler diker, portreler asar. Bunlar bari heykeltraşlık ve resim sanatı bakamından değerli midir? Güldürmeyin beni.

Türkiyenin okuma yazma ve eğitim durumu nasıldır? Her yer okul dolu, büyük bir ordu kadar öğretmen var… Bizde maalesef okuma yazma ve eğitim sizlere ömürdür. İlköğretim, lise ve üniversite diplomalılar, küçük bir azınlık dışında atalarının Türkçe mezar taşlarını, 1928’den önce yayınlanmış Türkçe kitapları okuyamazlar.

Bari ahlak, fazilet, temizlik, şeffaflık konusunda durumumuz iyi mi? Cevabını ben vermeyeyim bu sorunun, Uluslararası Temizlik ve Şeffaflık raporunda Türkiyenin 10 üzerinden, 5’in altındaki notuna bakar anlarsınız.

Yahu hiç iyi şeyler yok mu bu ülkede… Elbette var ama onlar madde, para, zenginlik, teknik, yollar, havaalanları, barajlardır. Bizim bu yazıdaki konumuzun içine girmezler.

Türkiye’mizin kültür, lisan, edebiyat, ilmî araştırmalar, eğitim, üniversiteler, mimarlık, millî barış ve mutabakat, adalet ve güvenlik, temizlik, şeffaflık raporu hiç de parlak değildir.

Teknik ilerlemeler konusunda da fazla konuşmayalım, atıp tutmayalım… Güney Koreliler gibi yüzde yüz millî ve yerli otomobil üretebiliyor muyuz?.. Tarımımız, hayvancılığımız, yemeklik yağ durumumuz parlak mıdır?..

Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyiz. Ahlak, fazilet, iffet durumumuz nasıldır?

Elbette maddî ilerlemeler, zenginleşmeler, teknik terakkiler var ama bunlar bizi kültür, ahlak, ilim, eğitim, üniversiteler, sanat konusundaki büyük bozukluklarımızı görmekten alıkoymamalıdır.


Mehmet ŞEVKET EYGİ - 22 Şubat 2013 Cuma


mazhar

  • Ziyaretçi

Ak Parti İçindeki Tarikatlar ve Parti'ye Sızmaya Çalışanlar


Ak Parti tabanında ciddi rahatsızlıklar var.


Ak Partili seçmenler ve bazı taşra yöneticileri partinin son zamanlarda eski fikriyatından sapma eğilimi içerisine girdiğini, bu durumun kendilerini rahatsız ettiğini söylüyorlar.


Ak Parti her ne kadar kitle partisi görünümüne gelse de onu besleyen ve bu hareketi genişleten temel prensip, yerli bir fikir üzerine bina edilmesi gerçekliğidir.


Parti oy olarak doyuma ulaşmıştır. Dolayısıyla bundan sonraki hedef mevcut oy potansiyelini asgari ölçüde muhafaza etmekten ve partinin asıl sahipleri olan çekirdek seçmeni küstürmemekten öte bir şey olmamalıdır.


Lakin kitle partisi olma heyecanı o kadar sıcak bir dalga hâlinde benlikleri sarmıştır ki bu durum fikirlerin ikinci plana atıldığı izlenimini vermektedir. Fazlasıyla açılan yelpazeyi daha da genişletme ütopyası, beraberinde önemli bir problemi de getirmiştir.


Ak Parti de son zamanlarda ortaya çıkan bu problem partiye ve partinin partnerleri konumunda olan kurumlara parti zihniyetine ters düşüncelerin sirayet etmesine zemin hazırlamıştır.


 Ak Partili pek çok yöneticinin dediğini aynen nakledersek durum şu ki partiye sızmalar haddinden fazladır. Bu durum, partiyi bağrından çıkaran yerlileri küstürme noktasına getirmiştir.


Ak Parti, paralel yapı ile mücadele esasını uygularken koyduğu terazinin malum kefesini fazla geniş tutmuş olmalı ki parti ile fikirdaş olan diğer cemiyet ve cemaatler de, özellikle parti içine sızanlar tarafından, bu kefeye konulmak istenmektedir.


Parti içine sızanlardan bahsediliyor. Evet, Ak Parti'nin içine sızan ve bizden olmayan yani yerli olmayan bir zihniyet, paralel yapı konusundan istifade ederek partinin tabanını oluşturan pek çok cemaat ve cemiyeti düşman ilan etmiştir. Maalesef bu sızmayı yapanlar yöneticileri de etkileyebilmektedir.


Parti içindeki cemaatler, cemiyetler, tarikatlar diyorum. Evet, doğrudur. Bunlar toplumun birer sosyolojik gerçekliği olduğuna göre siyasî hareketlerin bunlarla beraber hareket etmesi veya bunların partiyi beslemeleri son derece doğaldır.


Ak Parti uzun zamandır kendisine darbe girişiminde bulunmaya çalışan ve partiyi ele geçirmeye gayret eden Mürciîleri partiden temizlemeye çalışıyor. Bunda bayağı mesafe kat etti. Fakat temizlenen yerlere maalesef Rasyonalist, Rafizî ve Mutezilî cemiyetlerin adamları sızmaya başlamıştır. Bunlar sızdıkları yerlerde önemli noktalara gelmeye çalışıyorlar. Bazı il ve ilçe yönetimlerine yerleşmeye başladılar.


Parti içine sızan takımlardan sadece bir grubu olan bu Rasyonalist, Pozitivist ve Mutezilî daîler, üstatlarının emirleri doğrultusunda partinin ana mihverini oluşturan fikir ile aynı çizgide irşat ve tebliğ faaliyetleri yapan tarikat ve cemaat mensuplarına savaş ilan etmiş vaziyettedir. Sapkın fikirlerini parti içine yerleştirmek için Türkiye'de ana damarı temsil eden cemaatlere av başlatan bu zümre maalesef partiyi etkilemektedir.


Açık konuşalım ve kimseyi zan altında bırakmayalım.


Öncelikle Türkiye'deki tarikatlara ve cemaatlere bir göz atalım ve bunların parti ile olan ilişkilerini irdeleyelim.


Esad Coşan Hoca zamanında Hak-yol ve İrfan-der gibi çeşitli sivil toplum kuruluşları ile sosyal hayatta bayağı etkili olan ve müntesiplerini daha çok bürokrasi sahasına gönderen İskenderpaşa cemaati, Coşan Hoca'nın vefatından sonra yerine gelen veliahtın postnişinliği konusunda anlaşmazlık yaşamış ve cemaat birkaç bölüğe ayrılmıştı.


Bunların özellikle bürokrasideki mensupları parti içinde kalırken bir kısmı farklı pozisyonlar almıştı. Şu an İskenderpaşa cemaatinin Ak Parti içinde fazla etkili olmadığı da bir gerçektir. Eski müntesipleri yerlerini bağımsız olarak muhafaza etmektedir. Hayırlı hizmetleri olmuştur.


Adıyaman Menzil cemaatinin öteden beri Refah  Partisi çizgisini benimsediğini herkes bilir. Dolayısıyla bugün bu cemaat de Ak Partiyi desteklemektedir. Parti içinde bakan düzeyinde mensupları vardır. Güçlü bir medyaya ve sivil toplum kuruluşlarına sahiptir.


Semerkand bir marka olmuştur. Aynı şekilde bürokrasi alanında Menzil cemaati atağa geçmiştir. Günah batağındaki gençleri irşatta Menzil cemaatinin hayırlı hizmetleri vardır.


Erenköy cemaati ise bugün itibari ile Ak Parti'de en fazla nüfuza sahip cemaattir. Özellikle pek çok büyükşehirde belediye başkan adaylarının kim olacağı konusunda onların fikirleri ön planda tutulur. Yerli bir cemaat olup öteden beri Refah Partisi çizgisini benimsemişlerdir. Hayırlı hizmetleri vardır.


Furkan Vakfı olarak faaliyetler yürüten ve son yıllarda adından sıkça söz ettiren Alparslan Kuytul Hoca cemaati partiler üstü bir görünüme sahip olmakla birlikte müntesiplerinin ezici çoğunluğu Ak Partilidir. Oy verme konusunda bir direktifte bulunmasalar da Ak Parti'ye oy vermektedirler.


Alparslan Kuytul Hoca Türkiye genelinde konferanslar tertip ediyor. Salonlar dolup taşıyor. Bu durum Ak Parti'ya sızan malum grubu ürkütmüş olmalı ki ilan edilen toplantılara izin verilmiyor. Alınan izinler iptal ediliyor. Bu malum grubu en son açıklayacağım.


Türkiye'de siyasî arenada olmaktan en fazla imtina eden, mesaisini sadece tebliğe ve irşada ayıran İsmailağa cemaati de aynı grubun taarruzu altındadır. Mahmud Hocaefendi cemaati olarak da bilinen İsmailağa cemaati, her ne kadar siyasete ve parti işlerine karışmasalar da yerli bir cemaat olarak Refah çizgisinde olup Ak Parti'yi desteklemektedir.


Bununla birlikte partide bir yer edinme düşüncelerini haiz değildir. İşte yukarıda bahsettiğim malum grup İsmailağa cemaatini de hedef almış ve özellikle Cübbeli Ahmed Hocaefendi'ye olan şahsî kinlerinden dolayı programlarını iptal ettirme gayreti içine girmişlerdir.


Gelelim Ak Parti içine sızan dolayısıyla yerli olmayan fraksiyona!


Son yıllarda Ak Parti içine sızan iki ayrı gruptan bahsedebiliriz. Bunlardan biri laikçi, Kemalist tayfadır ki bunları tanımak kolay olduğundan tepe yöneticilerinin bunları kullandığı hüsnüzannına sahibiz. Bununla birlikte partinin malum tayfanın desiselerine dikkât etmesi gerekir.


Parti içine sızan diğer bir grup var ki asıl tehlike bunlardır. Diğer cemaatleri partide istemeyen, sadece kendilerinin olması gerektiğini düşünen ve temelde yanlış fikirlerini genç dimağlara yerleştirmek için son yıllarda müthiş bir kadrolaşmaya ve kurumsallaşmaya giren bu yapı M. İslamoğlu grubudur.


Bilerek ya da bilmeyerek Rasyonalist yer yer Mutezilî hatta pozitivist bir zihniyetle Kur'an'ı tahrif etmek ve sünneti bertaraf etmek için var gücüyle uğraşan bu şahıs daîlerini Ak Parti içinde kadrolaşmaya sevk etmiş pek çok bürokratik yapıyı denetim altına almaya yeltenmektedir.


Özellikle eski İrancıların da aktif olduğu bu grupta Rafizî temayüller haddinden fazladır. Ak Parti, bu konuda temkinli olmalı kendi ayağına kurşun sıkmamalıdır. Mürciîleri partiden temizlerken onlar kadar tehlikeli Rasyonalist, tahrifçi ve sünnetiseniyye düşmanı olan bu grubun temizlenen yerlere yerleşmelerine müsaade etmemelidir. Türkiye'deki bütün yerli cemaatler gerekirse bu gruba karşı ortak tavır almalıdırlar.

Mustafa Durdu.Habervaktim.com