Malın bereketi, zekâtın verilmesindedir.
Zekâtı, malın en iyisinden vermek lazım geldiğine Nazm-ı Celîl'in delâleti vardır. 'Mal'' denilmesi, kalblerin ona meyletmesindendir.
Zekât islamın esaslarındandır. Rabb-i Kerim'in emridir. Razzâk-ı Âlem'in rızâsını düşünerek, zekâtı sevinçle ehline vermeli... Aksi halde asfalta atılan tohum gibi heder olur. Sahibi de borçlu kalır. İnsanların, dünya işlerinde dikkatli oldukları gibi, din işlerinde de dikkatli olmaları icabeder. İyilerin alâmeti budur.
Âyet-i Celîle meâli:
O kimseler ki, altın-gümüş cem ederler de Allah rızası için fukaraya vermezler. Onları elem veren azapla müjdele!''S. Tevbe/34 )
Zekât: Namaz, oruç, hac, şehâdet gibi farzdır. Âyet-i Celilede: Allah'a ve Resûlûllah'a itaat et'' buyurulmuştur.
'' Salih mal salih kişi için ne güzel!'' hadis-i şerifindeki ''Salih mal'', zekâtı verilen mal, '' Saih kişi'de zekât veren ... denilmiştir.
Aşere-i Mübeşerre'den Abdurrahman ibni Avf R.A. '' Ben Resûlûllah'dan işittim. muhâcir ve müslümanların fukaralarını koşarak cennete girerken gördüm, zenginleri görmedim. Ancak Abdurrahman müstesna.'' hadis-i şerifini Hz. Aişe ( R. A) 'den işitince develerini, yükleriyle köle ve çobanlarıyla cümlesini Allah yolunda tasadduk etmiştir.
Hadis-i Şerif: '' Her müslim için sadaka vermek lâzımdır. malı yoksa, eliyle amelde bulunup hem kendisine yardım eder, hemde sadaka verir. Eliyle çalışmaya gücü yetmezse, zulme uğrayıp kendisinden yardım isteyen kimseye yardım eder. Bun da gücü yetmezse, şer işlemekten sakınmalı. Bu hal dahi sadakadır.''