Gönderen Konu: Rüşvet her dinde haram idi...  (Okunma sayısı 3938 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Rüşvet her dinde haram idi...
« : 09 Kasım 2010, 03:25:36 »

Rüşvet, haksız bir menfaat sağlamak için yetkili kişilere çıkar sağlamak, iş gördürmek gâyesiyle yetkili bir kimseye gayrimeşru olarak verilen para, mal vesâir menfaat ve faydalardır.

Rüşvet ile, ya hak edilmeyen bir menfaat ele geçirilmekte veya başkasının hakkına tecâvüz edilmektedir. Rüşvet, devlete, kişinin çalıştığı şirkete karşı işlenen suçlardan biridir. Yüz kızartıcı bir fiildir. Görevlinin kendisine verilen vazîfeyi kötüye kullanmasıdır. Rüşvetle elde edilen kazanç, insanların yüz karasıdır.

Rüşvet, haksız kazanç yollarından biri olduğu için bütün dinlerde günâh idi. Çünkü dinlerin gayesi, insanların dünyada ve âhirette, rahat ve huzur içinde yaşama kaidelerini vermektir. Bu kaidelere uyan insanlar, toplumlar her zaman rahat ve huzur içinde yaşamışlardır.

Fertlerin ve toplumun zararına olan, rüşvet ve benzeri zararlı işleri yapanlar ise dünyada rahat edemedikleri gibi âhirette de rahat edemeyeceklerdir. Hak etmeden haksız olarak alınan para, mal sebebiyle kişi bir müddet için rahat eder gibi görünürse de bu maldan hayır görmesi mümkün değildir.

Bu mal çok fazlasıyla sıkıntılı bir şekilde daha dünyada iken kendisinden çıkar. Âhirette çekeceği sıkıntılar ise, dünyadaki sıkıntılar ile mukayese edilemeyecek derecede büyüktür.

Bunun için rüşvet almak da, vermek de dînimizde büyük günâhtır. Peygamberimiz sallAllahü aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde, “Rüşvet alan da, rüşvet veren de Cehennemdedir” buyurdu. Rüşveti almak da, vermek de suçtur. Alan da, veren de suç işlemiş olur.

Rüşvet, sosyal bir hastalıktır. Toplumda rüşvetin yayılması, devleti zaafa düşürmekte ve vatandaşların kendisine olan îtimâdını yok etmektedir. Bu ise, devlet otoritesinin yıkılmasına, idârede başıboşluğun alıp yürümesine, anarşinin başgöstermesine sebep olmaktadır. Rüşvet, devletin, vatandaşları üzerindeki hükümranlık hakkını zedelemekte, âdil kararların verilmemesine yol açmaktadır.

SOSYAL BİR HASTALIK!..

Devletin, kamu hizmeti görmeleri ve kendisinin himâyesine sığınmış vatandaşlarına yardımcı olmaları için tâyin ettiği ve birtakım kânûnî yetkiler verdiği memurların ve diğer idârecilerin rüşvet almaları, vatandaşların devlete olan güvenini sarsmakta ve adâlet mercii olan mahkemelerde verilen kararlara şüpheyle bakılmasına sebep olmaktadır.

Türk Cezâ Kânununda rüşvet devlet idâresi aleyhinde işlenmiş suçlar arasında sayılmıştır. Rüşvet aldığı sabit görülenler, fiilin durumuna göre 3 yıl ila 10 arasında hapis cezası ile cezalandırılmaktadırlar.

Kötü olan bir şeye her ne şekilde olursa olsun, yardımcı olan o suça ortak olmuş olur. Rüşvetle kazanç temin etmek, alana verene de hattâ aracılık yapana da haram edilmiştir. Gasbedilmiş malı ve zulüm, hırsızlıkla alınan ve rüşvet, fâiz, kumar ücretleri ve diğer hıyânet yollarından birisiyle ele geçen kazancın yenilmesini ve başkalarına yedirilmesini yasak etmiştir. Rüşvet de dâhil haksız kazancın her çeşidi dinimizde yasaklanmıştır.

“BU, BEYTÜLMÂLINDIR!”

Allahü teâlâ, Bekara sûresi 188. âyetinde meâlen; “İnsanların mallarından bir kısmını bile bile, günâh işleyerek ele geçirmek için, iş başındakilere yedirerek mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin!” buyurmuştur. Mahkemelerde, rüşvet verilerek haksız hükümlerin çıkarılmasına sebep olanı, Peygamberimiz lânetlemiş bedduâ etmiştir. Hadîs-i şerîfte; “Hüküm vermede, rüşvet verene ve alana, Allah lâ’net etsin!” buyuruldu.

Bir görevlinin hak sâhibinin bir hakkını araştırması ve bir işini yapması karşılığında hediye, ücret alması, dînimizde de yasaktır. Çünkü bu bir rüşvettir. Peygamberimizin zekât toplamak için gönderdiği bir memurun, dönüşünde; “Bu beytülmâlındır (hazînenindir), şu da bana verilen hediyedir” demesine karşılık, Resûlullah efendimiz; “Eğer doğru söylüyorsan, git, anne-babanın evinde otur ve bu hediyeler sana gelsin, görelim!” buyurdu ve böylece memura ancak rüşvet düşüncesiyle hediye verilebileceğini anlatmak istedi...

Mehmet Oruç

selcuklu

  • Ziyaretçi
Ynt: Rüşvet her dinde haram idi...
« Yanıtla #1 : 09 Kasım 2010, 03:40:18 »
haklisiniz kardesim cok dogru ama devlet dairesine düsen bilir cektigini ben ilk defa yasadim Allah daima vatanimizda yasayanlara sabirlar versin

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Rüşvet çeşitleri
« Yanıtla #2 : 12 Kasım 2010, 01:35:35 »
Rüşvet, zulmün, haksızlıkların çoğalmasına sebep olur. Bundan dolayı insanlar arasındaki karşılıklı sevgi ve saygı ortadan kalkar. Bu da, devletteki birlik ve beraberliğin bozulmasına ve nihâyet devletin yıkılmasına sebep olur.

Rüşvet alan memur, devletine ihânet etmekte ve nâmus, haysiyet sâhibi vatandaşlara zulüm yapmaktadır. Zulüm ise, büyük suçtur ve günâhtır. Rüşvet teklifi dahi suç sayılmıştır. Yalnız görevlinin aldığı rüşvet olmuyor...

DAMATTAN İSTENEN PARA!..

Başka rüşvet çeşitleri de var. Meselâ, kızın babasının veya akrabasının, kızı vermeye râzı olmaları için damattan istedikleri para veya mal da rüşvet olur.

Kızın babası, parayı, malı kendisi için değil de kızına, ziynet eşyası alsa veya kuracakları eve ev eşyası olarak alsa bu rüşvet olmaz, haram olmaz. Fakat, damat ekonomik yönden durumu iyi değilse, şunu bunu alacaksın diyerek zora sokmamalıdır. Zorda kalıp borçlanarak istenilen eşyaları alan damat ileride çok zor durumda kalıyor. Ödemede zorlanıyor. Aile huzuru bozuluyor. Geçimsizlik, huzursuzluk başlıyor. Birçok genç düğün masrafından korktuğu için evlenememektedir. Kız tarafının çok masraf şartı koyup, evliliklere mani olmanın büyük vebali vardır. Bazı bölgelerimizde, kız bir köyden başka köye gelin gidince, damattan toprak bastı parası istenir. Ayak bastı parası almak da rüşvettir, harâmdır.

Hacca gidenlerden de toprak bastı parası alınıyor. Bu da rüşvettir, haramdır. Müslümanın, dinini, malını, canını, namusunu, hakkını kurtarmak için istemeyerek rüşvet vermesi câizdir. Rüşvet istemek aslâ câiz değil, harâmdır.

Lâyık olmayan kişileri işe almak için para istemek de rüşvettir. Memleket idaresini ehliyetsiz ellere terk etmek demektir. Bu da bir milletin yıkılmasına sebep olur. Bir öğretmenin, kabiliyetsiz bir talebeyi rüşvetle geçirmesi de lâyık olmayan kimselerin iş başına geçmesine vesîle olur.
Alt sırada olan bir evrakı rüşvetle üste çıkarıp hemen muamelesini yapmak, diğer sırası gelen insanların haklarına tecavüzdür, zulümdür. Doktorun rüşvet alarak sağlam memura rapor vermesi, düzenin bozulmasının, memleketin yıkılmasının sebeplerindendir.

Bir iş yerinde özel şirkette çalışan, kimselere adlarına bayramlarda ba’zı özel günlerde çeşitli hediyeler geliyor. Gelen bu tür hediyeler, şirkete yani şirketin sahibine gelmiş demektir. Dolayısıyla onun izni olmadan, şirkette çalışan kimseler kullanamazlar. Şirketin sahibi veya yetkili kıldığı bir kimse, gelen bu hediyeyi o kimsenin kullanmasına müsaade ederse kullanabilir. Aksi takdirde, başkasının malını ondan habersiz kullanmış durumuna düşer. Oradaki işinden dolayı tanıştığı değil de meselâ, okul arkadaşı, akrabası ziyaretine gelmiş olsa gelirken de hediye getirmiş ise bu hediye kendisinindir. Çünkü, yaptığı işten dolayı tanıştığı kimselerden gelmemiştir.

MİLLETİ ÇÖKERTEN İLLET!..

Alınan rüşvet geri verilmelidir. Dînimiz, gasbedilmiş malı ve zulüm, hırsızlık ile alınan ve rüşvet, faiz, kumar ücretleri ve diğer hıyanet yollarından birisi ile ele geçen kazancın yenilmesini ve başkalarına yedirilmesini yasak etmiştir. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:

(Birbirinizin mallarını aranızda [Kumar, hırsızlık, gasp, rüşvet gibi] bâtıl sebeplerle yemeyin!)

(Onlar yalan söylerken, rüşvet alırken, fâiz yerken, âlimleri ve zâhidleri, onlara niçin mâni olmuyor? Onları yaparken görüp de, menetmemek, elbette çok kötü ve çok çirkindir.)

Neticede, rüşvet bir milleti manen ve maddeten çökerten bir illettir. İlgililere yardımcı olmak, her ferdin vazifesidir. Rüşvetin çoğalması, yaygınlaşması aynı zamanda Kıyâmet alâmetlerindendir. Peygamber efendimiz, Kıyâmet alâmetlerini sayarken buyurdu ki:

(Hâkimler rüşvet alarak haksız karar verir. Adam öldürmek çoğalır. Gençler ana-babasını, hısım akrabasını aramaz, saymaz olur. Kur’ân-ı kerîm mizmârdan, yâni çalgı âletlerinden okunur. Tecvîd ile, güzel okuyanları, dîne uyan hafızları dinlemeyip, mûsikî ile şarkı gibi okuyanları dinlerler.)

Mehmet Oruç