Başörtülülerin olmadığı başka yerler
Aynı şeyi dindarlığın sembolü gibi görülen sakal için de söyleyebiliriz.
Şahsi mekan, kamusal alan, kumsal-kamusal, kamu-sanal ortam derken başörtülülerin serbest dolaşım bölgeleri tartışmaları beyaz perdeye kadar geldi dayandı.
Televizyonların dizi filmlerinde ve sinema sahnelerinde neden türbanlı bayanlara yer verilmiyormuş. Tuna Kiremitçi’den sonra Ertuğrul Özkök de bu konudaki öneri ve temennilerini sıraladı.
Herhangi bir konuda bir türbansızın karşılaşabileceği insanlık durumlarına (tecavüze uğramak gibi) neden türbanlı bayan oyuncu da rol almasın, anlamına gelecek şeyler söyledi.
Meseleye salt sinema açısından bakıldığında haksız da sayılmaz.
Sinemanın bir modern sanat dalı olarak ne denli dini bünyeye uyduğu tartışma götürür bir konudur.
Türbanlı bir kadının idealize edilerek bütün iyi ve olumlu karakterlerin kendinde toplandığı bir modele dönüşmesine gelince. Bu konu olanla olması gerekeni birbirinden tefrik etmeksizin hallolabilecek bir konu değildir.
Mevcut realiteleri göz önüne aldığımızda cinsi ne olursa olsun hata yapma yönünden türbanlının türbansızdan öne gitmişliği olmadığı gibi, geride kalmışlığı da yoktur. İdeal plandan bakarsak (bu aslında sadece temenni edilen bir şeydir.) başını kapamayı İslami kimliğiyle özdeşleştirip başını böyle bir kimlik ve direniş üzere kapayan bir kişi artık pozitif bir prototip haline gelmiş demektir. Rol icabı bile olsa şahsiyetiyle özdeşleştirdiği örtüsüyle bağdaşmayacak manzaralar yansıtamaz. Aksi taktirde izleyiciye başörtüsü üzerinden çarpık bir model sunulmuş olur.
Aynı şeyi dindarlığın sembolü gibi görülen sakal için de söyleyebiliriz. Sakallı adam günah işlemez anlayışı sakala giydirilen anlamın insanın derinliklerine (kalp ve kafa) giydirilen anlamın da önüne geçmesi sebebiyledir.
Bu anlayış devam ettiği sürece, özellikle eski Türk filmlerinde bolca yer aldığı şekliyle hilebaz, düzenbaz,, madrabaz, süte su katan, kadınların göbeğine yazı yazan sakalı hoca tipleri umuma şamil kılınacaktır.
Bugün önyargılı kafaların zihninde yer alan sakallı hoca, çarşaflı kadın, başörtülü kız…imajının oluşmasında bir çoğu romanlarından bozma Türk filmlerinin büyük rolü ve vebali vardır.
Diğer taraftan, hidayet eksenli sözüm ona İslami sinema örneklerine baktığımızda da aynı önyargının başı açık bayanlara karşı öngörülen dindarlık ilişkisinde yer aldığını görüyoruz. Hakim dindarlık anlayışında nedense “başı açık dindar bayan” fotoğrafına yer yoktur.
Din adına görüntü, suret,siluet ve imajların hakimiyet mücadelesine tanık oluyoruz bugün. Hayatımızda derinliklerin derunu değil, gövdelerin gölgeleri daha geniş yer tutuyor. Samimiyet, ihlas, ihsan,sadakat,vefa,hilm,diğerkamlık, cömertlik, merhamet, şefkat, Allah sevgisi, insana saygı, adab-ı muaşeret gibi insanın iç tesisatı sayılabilecek umdeler dindar olmak için başat bir değer olarak görülüyor artık.
Şimdi bırakalım sinema ve TV filmlerinde başörtülü tiplerin rol almasını ve meseleye biraz da yakın plandan bakalım. Sözgelimi İslami tandanslı kabul edilen gazetelerin kaçta kaçının aile,TV,sağlık vb sayfalarında haberi ya da metni destekler mahiyetli başörtülü kadın fotoğrafları yer alıyor?
Topu topu zevahiri kurtarmak adına ara sıra yer alan biri iki resimden ibaret değil mi?
Kamusal broşür ve duyurularda (sağlık,vergi,eğitim) bayan fotoğraflarından örtülü olanlara rastlayan var mı?
Ders kitaplarında toplum ve aile kesitlerinde hiç başörtülü kadın fotoğrafına rastladınız mı?
Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Din kültürü kitaplarına bir göz atın. Mesela en son lise 1.sınıf Din Kültürü kitabının hiçbir yerinde -aile konusu dahil-başörtülü fotoğrafına rastlamanız mümkün değil. (Dileyen piyasadaki Din Kültürü kitaplarına bakabilir)
Hüseyin Akın -.Haber- 7
akinakinhuseyin@hotmail com