EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK > SAĞLIKLI YAŞAM

'Saç'ı çözmek!

(1/3) > >>

Tuğra:

4 Mart 2010 tarihinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumunda Biyokimya Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Belce’nin düzenlediği bir sempozyum gerçekleştirildi. Konu “Saçı Çözmek” idi ve saç birçok yönü ile ele alınmıştı. Edebiyatımızda, kültürümüzde, sanat tarihinde, dermatolojide, adli tıpta ve zehirlenmelerde saç, konunun uzmanları tarafından anlatıldı. Bende konuşmacılardan biri olarak “Osmanlı Tıbbında Saç Bakımı” konusunu ele aldım. Konunun bir özetini sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Osmanlı Hekimleri tıp kitaplarında 'saç’a da yer vermişlerdi. Fakat sadece saçta görülen hastalıklar değil saçın bakımı konusu da bu kitaplarda yer almaktadır. Çünkü eski tıp kitaplarında “sağlıklı yaşamak” tedavi olmaktan önce gelir ve kitapların yüzde altmış kadar büyük bir bölümü “nasıl sağlıklı yaşanır” konusuna ayrılmıştır. Burada saç bakımı, saçın gürleşmesi, dökülmemesi, ağarmaması için neler yapılmalı konusu özellikle üzerinde durulan konulardandır.

Saçın bakımı konusuna girmeden önce hekimlerimizin bu konuya girişindeki felsefe ve yaklaşımına dikkatinizi çekmek isterim. Bugünkü dille şöyle yazarlar; "Bil ki baş, aklın sarayıdır".  "Allah başı aklın sarayı yaptı ve beyni akla taht ve mesken eyledi. İnsanın hayvanlardan üstünlüğü akılladır ve akıl baştadır, O sebeple beyni baş içinde 7 perde içine koydu, korudu.

Saç bu kıymetli beyni koruyan başın en dıştaki perdelerindendir. Başa gelen herhangi bir afetten koruyucu olarak önce saç gelir. Sonra saçın üzerinde bittiği saç derisi gelir, sonra derinin altındaki başın kasları, onun altında da kafatası vardır ve beyni bunlar sırası ile korur, kurtarır. Saç, böylesine değerli bir organın yani beynin en dıştaki koruyucusudur."

Saç Temizliği

Tıp kitaplarında saç bakımı için ilk söylenenler tahmin edeceğiniz gibi “saç temizliğidir”. Hekimler yıkanmaya ve hamama çok önem verirler ve saç temizliği için en çok kil ve sabun tavsiye ederlerdi. Osmanlı Devletinde sabun çok önemli bir tüketim maddesi idi. Bu sebepten sabunun alım satım ve fiyatlandırması çok dikkatle izlenirdi.

Sabun üretimine çok önem verilmiştir ve üretim merkezleri olarak Batı Anadolu, adalar ve Trabluşşam bölgesi önde gelmekteydi. Sabunhanelerde zeytinyağından imal edilen sabunlar tercih ediliyor halk kaliteli sabunları hemen tanıyordu.  Osmanlı Sarayında ise bu sabunlar sarayın zarafeti ve estetiğine göre yeniden imal ediliyordu. Sarayda imal edilen sabun formüllerinden birkaç tanesi bile bize bu ihtisaslaşmanın ve ustalaşmanın derecesini gösteriyor.

Genelde saraylarda sabun pişirilmezdi çünkü bu işlem uzun süren ve etrafa kötü koku yayan bir işti. Sarayda hazırlananlar satın alınan sabunların özel bir muamele ile “saraylaştırılması” idi. Bunun için sabunlar gülsuyunda eritilir içine misk, amber, karanfil, mahlep, kakule sandal, öd ağacı gibi seçilen kokulu maddelerle muamele edilir, içine reçineli maddeler konularak kalitesi yükseltilirdi.

Bu şekilde geliştirilmiş sabunlar kalıplara dökülür, üzerlerine herkese has motifler basılır ve uygun boylarda kesilirdi.

Kil ise bildiğimiz,  doğada tabii olarak bulunan alüminyum silikatlı topraklardı, içinde bulunan maddelerin oranına göre beyaz kil, kırmızı kil, kahverengi kil olabilir veya kafa kili, Kıbrıs kili, Sinop kili diye isimlendirilirdi. Bu killer hamamda kildanlık denilen gümüş taslarda su ile karıştırılır, çöken kilin üzerindeki su temizleyici ve yumuşatıcı olarak kullanılırdı.

Saçı Yumuşatıcı Bitkiler

Tarihin çok eski dönemlerinden beri kadın uzun saçı ile tanınır. Osmanlı döneminde de kadınların saçları uzundur ve örülerek çeşitli şekiller verilir. Bu sebeple güzellik sembolü topuklara kadar uzun, gür siyah saçlardır.

Güzelliğine önem veren, hele sarayda birbirileriyle sessiz rekabet içinde olan güzel ve zarif hanımlar uzun ve parlak saçlara sahiptiler. Bu saçların yıkandıktan sonra kolay taranması ve yumuşak olması için birçok bitki kullanılıyordu. Bu doğal yumuşatıcılardan en çok kullanılan hatmi ve ebegömeci bitkileridir.

Bu iki bitki de kolay bulunan, her yerde tabii olarak yetişen müsilajlı bitkilerdi. Bu bitkiler suda haşlandıklarında suyu kaygan, müsilajlı bir hale getirilerdi. Ebegömeci (Malva sylvestris L.)  ve Hatmi’nin (Althaea officinalis L.) yaprakları ve çiçekleri hepsi kullanılır ve bulunmadığı zamanlar için kurutularak saklanırdı. Bu yapraklar istendiğinde kaynatılıp süzülür ve saçlar bu su ile durulanırdı. Bu durulama suları Saraya girince gene çok özelleşirdi.

O formüllerden biri “Başı Yumağa” ismi ile kaydedilmiştir. Bu formülde hatmi ve ebegömeci yanında nilüfer, menekşe, gül gibi güzel kokulu çiçekler, haşhaş kabuğu gibi yumuşatıcı, papatya gibi onarıcı bitkiler de yer alıyordu. Bu bitkiler haşlanıp süzülüyor ve saç yıkandıktan sonra bu sularla çalkalanıyordu.

Saçı Gürleştirmek

Osmanlı hekimleri kellikte, saç dökülmesinde yapılması gerekenler hakkında bilgi verirler, Saç çıkaran, saçı gürleştiren, parlaklaştıran formüller tıp kitaplarında çokça yer alır. Bu sorun sadece kadınların değil erkeklerin de sorunlarıdır ve çaresi vardır. Bu formüllerin içinde en çok tekrar edilenleri defne yağı, çörek otu yağı ve bunların yer aldığı ladin ve akasya zamklı reçetelerdir. 

Bazı reçetelerde ada soğanı gibi tahriş edici bitki özel bir muamele ile saç çıkması istenen yere sürülür, bazen de yumurta yağı çıkarılarak defne yağı ile merhem yapılırdı. Civanperçemi, yanmış arı, ladin reçinesinin balla karıştırılarak yapıldığı bir başka formül de saçları çıkarır ve uzatırdı.

Burada bir başka önemli formülden de bahsetmeliyim. Fatih devri uleması ve Fâtih’in hocası ve hekimi olan Ak Şemşeddin’in “Mâ-i kibrit-i şerif” isimli bir ilaç risalesi var. Burada kendisi özel olarak bir kükürtlü ilaç hazırlar, bu ilaç birçok hastalıklara şifadır.

Kellikte saç dökülmesinde de bu ilacı tavsiye eder. Kel olan kimse başını hamamda iyice tıraş etmeli ve sabunla kel olan kısımları iyice ovmalıdır. Hemen sonra “Mâ-i kibrit-i şerif” i gülsuyu ile sulandırıp kel olan kısma sürmelidir. Bir kaç defa bu uygulama yapılırsa kelliğin düzeleceği bildirilmektedir.

Saç Ağarmasına Mani olmak

Osmanlı hekimleri için önemli bir sorun da saç ve sakalın erken ağarmasıdır. Bu hiç istenmeyen bir durumdur. Bu durumu düzeltecek formüller vermeden önce nedenini anlatırlar. Saçın zamanından önce ağarması veya dökülmesinin sebebi vücutta dengesini bozulan “balgamî hılt” tır. Bu hılt (unsur, humor) beyinden kana dökülen bir sıvıdır ve soğuk, nemli bir niteliktedir.

Bu sıvının vücutta fazla salgılanması sebebiyle saç dökülmeleri ve saçların erken ağarması meydana gelir. Bu durumda ilk yapılacak şey yaş meyveler ve yaş karakterde yiyeceklerin mümkün olduğu kadar az yenilmesidir. Buna dikkat etmelidir.  Bunun yanı sıra vücutta fazlalaşan nemli ve soğuk özelliği dengeye getirecek sıcak ve kuru nitelikteki macunlar yenmelidir.

Bu macunlar, hekimlerin tecrübelerine göre sıcak nitelikteki karabiber, zencefil, helile gibi bitkisel ilaçların balla yapılmış macunlarıdır ve her gece birer kaşık yenmelidir. Bir taraftan bunlara devam ederken saça sakala; Defne yağı, çörek otu yağı, mersin yağı sürülür ve masaj yapılır. Kolay bir formül de Servi ağacı kozalaklarının suda haşlanmasıdır. Elde edilen bu su ile saçlar yıkanırsa dökülmeyi önler, siyahlaştırır.

Saçların Boyanması

Osmanlı hekimleri tıp kitaplarında saçların ağarmasına mani olmak için gerekenleri yazsalar da gene saçların ağarmasından kaçınılamaz ve boyanması gerekebilir. Bu sebepten saç ve sakalların boyanması için formüller verirler. Bunların esas maddesi kına (Lawsonia inermis) ve ceviz kabuğu (Juglans regia ) dur. Kına bitkisinin yapraklarının toz hale getirilmesi ile elde edilen kırmızı boya saçlar için en faydalı boyadır.

Ticarette bugün “yaprak kına” bulunmuyor ve toz olarak satılanların ne kadarının kına yaprağı olduğunu bilmiyoruz. İçinde reçineli bileşikler, tanen ve naftakinon türevi boyar maddeler (başlıcası lavson) olan bu kıymetli yapraklar haricen bazı deri hastalıklarında derinin mukavemetini arttırıcı, derideki mantarların üremesini önleyici bir etkiye sahip olduğu bilimsel olarak da gösterilmiştir.

Kırmızı boya istemeyenler bu boyaya ceviz kabuğu veya rastık katarak rengi koyulaştırırlardı. Saçı siyaha boyamak için “ceviz kabuğu” hekimlerin tavsiye ettiği bir ilaçtır. Ceviz yaprağı veya taze meyvesinin dış kabukları (ceviz kapçığı), boyar madde ihtiva eder. Bu kısım toplanır, kurutulur, toz haline getirilir, saç boya formüllerinde belli bir oranda kına ile karıştırılır. Bu boyayı kalıcı yapan mazı da bu formüllere belli oranda eklenirdi.

Osmanlı hekimlerinin saç için tavsiye ettikleri pek çok ilaç var. Saçın temizliği, bakımı, gürleştirilmesi, dökülmenin önlenmesi, dökülen saçların yeniden çıkması için yapılması gerekenleri kitaplarında yazmışlar. Güzel olan her şeyin doğal, tabii maddelerle yapılmasıdır. Bugün öylesine şartlanmışız ki kullandığımız ve zararlarını çok iyi bildiğimiz o kimyasallardan başka çaremiz yok zannediyoruz.

Doğada her şey için hazır ve bizi bekleyen o sessiz yardımcılarımız var. Binlerce yıldır onların dilinden anlayan insanlar olmuş, faydalarını öğrenmişler, kullanmışlar ve bu bilgileri bir sonraki nesillere ulaştırmışlar. Bizim yapacağımız şey ise çok basit. Önce bu bilgilerin var olduğunu bileceğiz ve sonra elimizin tersi ile ittiğimiz bu bilgilere, o doğanın tılsımına tekrar el uzatacağız.

Prof. Dr. Ayten Altıntaş

İsra:
Hem kadınları hem de erkekleri etkileyen ve yaygın bir üzüntü kaynağı olan saç dökülmesi için evde bulunan malzemelerden ilaçlar hazırlayabilirsiniz. Ehow.com isimli internet sitesinde yer alan habere göre, işte saç dökülmesini yavaşlatan ve hatta yeni saç çıkışını artıran doğal tedavi yöntemleri:

Elma sirkesi: Elma sirkesinin evlerde sayısız kullanım alanı vardır. Fakat bu sirkenin içerdiği benzersiz asidik özellikler yeni saç gelişimini harekete geçiriyor. Elma sirkesinin en iyi kullanım yolu durulamadır. Şampuan ve saç kreminden sonra suyu kapatın, saçlarınızı elma sirkesiyle ıslatın ve yaklaşık 15 dakika bu şekilde bekleyin. Daha sonra musluğu açıp, iyice durulayın. Bu yöntemi her gün uygulayabilirsiniz.

Doğal yağlar: Yeni saç gelişimi için iyi bir yol olan doğal yağlar ayrıca saçlarınızı da güçlendiriyor. Zeytinyağı, avokado ve badem yağının içinde doğal yağları saçınızı şampuanladıktan sonra saç derinize bir miktar sürmelisiniz. 10-15 dakika saç derinize nüfuz etmesini bekledikten sonra durulamanız gerekiyor. Bu yöntem ise ayda bir ya da iki kez uygulanabilir.

Yumurta: Yumurta sıklıkla doğal nemlendirici olarak kullanılıyor. Fakat ayrıca saçların gelişimini de destekliyor. Yumurtanın sarısı da doğal bir protein kaynağıdır. Yeni saç çıkmasında etkili olmasının yanında kırılan ve yıpranan saçların tamir edilmesine de yardım ediyor. Basitçe bir yumurtayı kırın ve karıştırdıktan sonra saçınızın her yerine sürün. Bu şekilde 1 saat bekledikten sonra, güzelce yıkayın. Bunu ise haftada bir kez uygulayabilirsiniz.

zaman

uhud:
çok güzel ve faydalı bilgiler için teşekkürler emeğinize sağlık

İsra:
Saçlarınız yıprandığında cansızlaşır, kırılır ve kontrolden çıkar. Saçların yıpranmasına yol açan nedenlerin başında boya ve kalıcı kimyasallar, yetersiz beslenme veya saç kurutma makinelerinin yüksek ısısı geliyor.

Peki, saçınızı kestirmeden yıpranmış saçınızı tamir edebileceğinizi biliyor musunuz?

Ehow.com isimli internet sitesinde yer alan habere göre, bu adımları izlerseniz, saçınızın yeniden parlamasını, güçlenmesini sağlayabilirsiniz.

1. Saçlarınızı onarmaya yardım etmek için bir ay boyunca haftada bir kez yumurta-zeytinyağı karışımını kullanabilirsiniz. Bir seferlik uygulama hazırlamak için, bir yumurta sarısı ile 2 çorba kaşığı zeytinyağını bir kâsenin içinde çırpın. Saçınızın özellikle dip kısımlarına uygulayın. Birkaç dakika bekledikten sonra durulayın ve şampuanla yıkayın.

2. Saçlarınız için eczanelerde satılan ya da evde hazırlayabileceğiniz E vitamini tedavisi uygulayın. Evde hazırlamak için en sevdiğiniz şampuanınızın içine 5-6 tane E vitamini kapsülü kırın. E vitamini saçlarınızın sağlıklı, parlak ve yumuşak görünmesini sağlayacak.

3. Saçınızı düzenli olarak ayda bir kez kestirin. Böylece yıpranmış saçlarınızdan kurtulacak ve saçlarınızın daha hızlı uzamasına yardım edeceksiniz.

4. Saç kurutma makinesi kullandığınızda düşük ısı ya da soğuk ayarını kullanın. Saçlarınızı düzleştireceğiniz zaman da en düşük ısı ayarını seçin.

5. Saçlarınızı daha az sıklıkta şampuanlayın ve krem sürün. Haftada 2 veya 3 kez saçlarınızı yıkarsanız ve kremlerseniz saçlarınızın aşırı kurumasını ve yıpranmasını engellersiniz.

6. Havuza ve denize girdikten sonra mümkün olduğunca çabuk saçınızı durulayın ve şampuanlayın. Deniz ve havuz suyu saçlarınızın daha fazla yıpranmasına yol açar.

7. Sabırlı olun. Yıpranmış saçlarınızın yerine yeni saçların çıkması aylar sürebilir.

Tuğra:

Saç dökülmesinin faktörleri, büyüme ve dökülme evreleri.

Saç dökülmesi yaşayan insanlar en iyi ihtimalle; uygunsuz, alakasız "mucize tedavi"lere ya da onların ihtiyaçlarına karşılık vermeyecek olan tedavi yöntemlerine paralarını harcarlar. En kötü ihtimalle ise de; bazı insanlar kendi sağlıklarını riske edecek şekilde kendi kafalarına göre güçlü ilaçlar kullanırlar. Saç dökülmesine maruz kalanların internet üzerinden ucuz ilaçlar satın alarak para tasarrufu yapmaları beni kesinlikle ilgilendirmez; fakat yine de bu insanların ilaç almadan önce doktorlarıyla alacakları ilacın kendi özel ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamayacağını mutlaka konuşmaları gerektiğini düşünüyorum.

Zamanından önce meydana gelen saç dökülmesinin ortak nedenlerini sıralamadan önce azıcık saç dökülmesinin gayet normal olduğunu kabul etmeliyiz. Saç, kafatası derisindeki küçük organların foliküllerinden uzar. Bir saç teli uzarken aşağıdaki tekrarlanan çemberi izler:

Uzun Büyüme Periyodu (Anagen Basamağı):

Bu bölüm yılda ortalama 15 cm'lik büyüme ile genelde iki ila yedi yıl kadar sürer.

Kısa Geçiş Periyodu (Catagen Basamağı):

Bu geçiş periyodu iki ila dört hafta kadardır. Bu sürede saç teli diğerlerinden ayrılarak foliküle zıt yönde hareket eder.

Dinlenme Periyodu (Telogen Basamağı):

Bu bölüm saçın kendisini ayırıp düşmeden önceki duruma getirmesini sağlayan bölümdür ve yaklaşık üç ay kadar sürer.

Bu noktada yeni saçlar normal saç büyüme çemberini tamamlayarak büyümeye başlamaktadır. Ne yazık ki, birçok faktör doğal saç büyüme sürecine etki ederek, saçın incelmesine ya da zamanından önce meydana gelen kelliğe neden olmaktadır.

Androgenetic alopecia saç dökülmesine neden olan etmenlerin en başında gelmektedir. Kısaca kadınlarda ve erkeklerde meydana gelen saç dökülme probleminin nedeni %95 oranında budur diyebiliriz. Bu genelde yaşlanmayla beraber görülür ve zaman geçtikçe de beklenen şekilde ilerleme gösterir. Her folikül genetik olarak belirlenen, programlanan belli bir büyüme çemberini izler; fakat bazıları diğerlerine göre daha kısa süre aktif olur. Bunların sonucunda kalıtsal kelliğin aslında hepimize o kadar da uzak olmayan bir kavram olduğu ortaya çıkar.

Bu tür bir kelliğin meydana gelmesi için, şu faktörlerin mutlaka var olmaları gerekmektedir:

■Kalıtımsal saç dökülmesi,
■hormonlar
■Yaşlanma; başka bir deyişle ilk iki faktörün etkilerini göstermeleri için gerekli olan zaman.

Bütün erkeklerde ve kadınlarda testosteron ve DHT gibi erkeklik hormonları salgılanır. Bu iki hormon, her iki cinste de yararlı bir rol oynar; fakat tabii ki de her iki cinste de birbirinden bayağı farklı yoğunlukta bulunur. Erkeklerde fazla miktarda androjenin bulunması, saç dökülmesinin kadınlara nazaran erkeklerde neden daha çok görüldüğünü açıklamaktadır.

Bu Hormonlar Saç Büyüme Çemberini Nasıl Etkiler

■5-alpha-reductase enzimi saç folikül hücrelerinin bazılarında ve saç köklerinin altında bulunan yağ bezlerinde gereğinden fazla miktarda var.
■5-alpha-reductase enzimi testosteronu DHT' ye dönüştürür.
■DHT uç bölümlerdeki saçları minimize eder.
■Bu durum ise, kafa derisinde kısa, tüy kadar ince ve yumuşak saçların oluşmasına yol açar.
■Böylelikle büyüme süreci de saçların tamamen dökülmesine kadar gitgide kısalır.

Alopecia areata bağışıklık sistemini bozarak kafadaki foliküllerin saç üretmelerini durdurmaktadır. Bazen bu durum kafadaki bütün saçların dökülmesine veya vücut kıllarında eksikliklerin, boşlukların meydana gelmesine kadar ilerlemektedir.

Çoğu durumda saç, kendisini yenileyebilmektedir; fakat bu süreç fazlasıyla streslidir. Üstelikte bu durumu yaşayan kişi, bu stresin saçından kaynaklandığını anlamakta zorlanmaktadır. Eğer bu tür bir saç kaybından bir şikâyetiniz varsa, sizin fiziksel gelişiminizi takip eden ve sorununuzun nedenini anlayabilmek için size kan testi yapan doktorunuza başvurarak ondan tavsiye isteyin.

Telogen effluvium, aylar süren periyot sonucunda saçların incelmesi ya da dökülmesi olarak bilinir ve çoğunlukla yeni travma geçiren insanlarda görülür. Bunun ortak oluşum nedenleri ise;

■Doğuştan ırsi olabilir,
■Ciddi bir ameliyat sonrasında meydana gelebilir,
■Birçok hastalıktan sonra,
■Fiziksel stres ve kemoterapiden sonra görülebilirler.

İyi haber ise, telogen effluviumla beraber meydana gelen anormal gelişim davranışları ise geçici ve geriye dönüşlüdür.

Bunlardan başka saç dökülmesine neden olan fakat çok fazla görülmeyen ama yine de tedavi yöntemi belirlenmeden önce bilinmesi gereken nedenler de vardır. Traction alopecia ise genelde saçın çok çekilmesinden ve saça çok fazla özel şekil verilmesinden kaynaklı bir etmendir. İncelmiş, kırık saçlar; saça fazla stil vermekten, boya tarzı kimyasal maddeleri fazlaca kullanmaktan ya da güneşte fazla kalmaktan meydana gelmektedir. Son olarak bazı hastalıklar ya da beslenme bozuklukları yan etki olarak saç dökülmesini de beraberinde getirmektedirler.

Umarım ki bu makale saç dökülmesinin nedenlerinin her zaman kolayca ve açık bir şekilde belirlenmesinin kolay bir şey olmadığını yeterinde iyi açıklayabilmiştir. İlk başta siz ya da doktorunuz görülen saç dökülmesinin nedenini tam olarak anladıktan sonra saçlarınızı eski haline, tarzına döndürmek için çalışmalara başlayabilirsiniz. İyi habere gelince de, çoğu saç dökülmelerinin tedavileri başarılı sonuçlar vermektedir.
 
hastane.com

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek