EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK > SAĞLIKLI YAŞAM

Sağlık Bilgileri

(1/84) > >>

müteallim:
Migren hastası lodoslu havalara dikkat etmeli


Etkili olduğu günlerde insanların korkulu rüyası haline gelen lodosun havayı temizlemesi dışında bir faydası bilinmiyor.

Buna karşın, baş ağrısına, halsizliğe ve konsantrasyon bozukluğuna yol açan lodosun en büyük zararı ise, çok şiddetli olması dolayısıyla evlerin çatılarını, tabelaları, kiremitleri uçurarak yaralanmalara ve maddi hasarlara yol açması. Uzmanlara göre, vatandaşların tedbirli olmaları halinde lodosun bu tür etkileri görülmeyecek.

Bursa ile özdeşleşen lodos, gökyüzündeki kirli bulutları dağıtması ve havayı ısıtması dışında hemen akabinde gelecek yağmurun da haberini veriyor. Bu faydalarının dışında insanların sokaklarda yürümesini bile zorlaştıran lodosun, uzmanlar tarafından belirtilen onlarca zararı var.

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kayıhan Pala, lodosun baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu ve halsizlik gibi rahatsızlıklara yol açtığını vurguluyor. Özellikle migren hastalarının lodoslu havalarda büyük sıkıntılar çektiğini aktaran Pala, “Lodos, vücuttaki elektronik dengeyi bozuyor. Hava değişimine adapte olamayan vücutta baş ağrısı ve halsizlik oluşuyor. lodos, ayrıca romatizma hastalarının da ağrılarını artırıyor.” diyor.

müteallim:
Avrupa’da çalışanlar, en çok bel ağrısı ve stresten şikayetçi


Avrupa’da çalışanların en çok şikayetçi olduğu iki hastalık belirlendi: Bel ağrıları ve stres.

Alman sağlık uzmanları tarafından yapılan açıklamada Avrupa Birliği üyesi ülkelerde işyerlerinde görülen en önemli rahatsızlığın bel ağrısı ile stres olduğu kaydedildi. Özellikle bürolarda çalışanlar uzun süre oturmadan dolayı sırt ağrılarına yakalanıyor. Stres ise hiç de hafife alınmaması gereken bir hastalık. Aynı araştırmayı yapan uzmanlar stresten korunmanın altı altın kuralını şöyle açıklıyor:

- Vücudunuzu dinlendirin: İnsan vücudu her gün belli bir sakinliğe ihtiyaç duyuyor. Vücudun huzurunu bozmamak için yiyip içtiklerimize mutlaka dikkat etmemiz gerekiyor.

- Aile bireyleri ile konuşun: Aile ortamı içinde olmak stresi engelliyor. Eşiniz, çocuklarınız ya da sevdiğiniz bir dostunuzla konuşmak stresi azaltıyor.

- Mükemmelliyetçi olmayın: Günümüzde her şeyin dört dörtlük olması için aşırı bir gayret göstermek de stres nedeni. Sınırları çok zorlamak, gereksiz telaş strese neden oluyor.

- Hedefleriniz gerçekçi olsun: Gerçekçi olmayan hedefler için kendimizi zorlamak stres nedeni.

- Dinî inançlarınız olsun: Batılı uzmanlar dinî inançların bulunmasını da stresi önleyici unsur olarak değerlendiriyor. Dinî bir inanca sahip olmak insanları aşırı hırstan koruyor.

- Kendinize zaman ayırın: Günümüzde hızlı iletişim ortamı insanları yoruyor. Daha kısa zamanda daha fazla üretim yapmak zorunda olan insan kendine gerekli zamanı ayıramıyor. Strese yakalanmamak için çalışanların kendine zaman ayırması gerekiyor.

müteallim:
HASTALIK MEVSİMİ
 Zatürre, grip, farenjit ve bronşit. Kış ayıyla birlikte özellikle de kapalı ortamlarda çalışanlarda sık rastlanan bu 4 hastalık önlem almadığınızda yaşamı zorlaştırıyor.
Uzun kış aylarını sağlıklı geçirmenin yolu da doktorların önerilerini dinlemekten geçiyor.
Üst ve alt solunum yolu hastalıkları en çok da kışın canımızı yakıyor. Günün büyük bir bölümünü kapalı ve kalabalık ortamlarda geçiriyor olmamız, zatürre, grip, farenjit ve bronşit gibi hastalıklara daha sık yakalanmamıza yol açıyor.
ancak bunlardan korunmanın yolu olduğu gibi, tedavisi de mümkün. Uzmanlar, üst solunum yolu enfeksiyonlarını, "mevsime bağlı" hastalıklar olarak nitelendiriyor.
Özellikle de mevsim geçişlerinde, gün içindeki ısı farklarının çok olduğu ilkbahar ve sonbaharda bu hastalıkların daha çok görüldüğüne işaret ediyor.
Kış mevsiminde ülkemizde yaşanan soğuk havaya bağlı olarak nezle, grip, faranjit, larenjit, sinüzit, orta kulak iltihabı, bronşit, zatürree gibi hastalıkların görülme sıklığı artıyor. Enfeksiyonlar özellikle, çocukları, yaşlıları, hamileleri, kronik sağlık sorunları olanları olumsuz etkiliyor.
Kış mevsiminde soğuk havaya uyum sağlamak için vücudun daha fazla enerji harcadığına dikkat çekiliyor. Bu enerji ihtiyacı karşılanmadığında da vücut direnci düşüyor, enfeksiyonlara yatkın hale geliyor. Soğuk kış iklimde yaşayan ve yıllarını geçiren insanların soğuk havaya uyumuyla ılıman iklimde ve zaman zaman soğukta yaşayan insanların uyumunun farklı olduğu belirtiliyor.
Soğuk, özellikle akciğerin akut veya kronik tüm hastalıklarını tetikler. Bronşit, astım gibi sağlık sorunları daha sık görülür. Ayrıca kronik böbrek ve diyabet hastaları, kalp hastaları, by-pass geçiren kişiler aşırı soğuklardan çok daha fazla etkilenirler. Kışın ortaya çıkan hava kirliliği de soğukla birleştiğinde sorun büyür.

Kış mevsiminde enfeksiyonlar ağır geçtiği için korunma tedbirlerine özen gösterilmesinde yarar var. Yaşlıların, çocukların, kalp, astım, diyabet gibi sağlık sorunları olan kişilere havanın çok soğuk olduğu günlerde mecbur kalmadıkça sokağa çıkmaları önerilmiyor. Giyime özen gösterilmeli, soğuktan koruyacak biçimde giyinilmesinin yanısıra aşırı terlememeye dikkat edilmelidir.
Toplu çalışma ortamlarında havalandırma düzenli yapılmalı, sigara içilmesine izin verilmemeli, hasta kişiler erkenden uyarılarak ortamdan uzaklaştırılmalı ve tedavileri sağlanmalı.

Kış ve soğuk diye fazla enerji almak iyi olur. Ancak aşırı yağlı yemek ve az hareket, kilo almaya neden olur. Bu yüzden öğünler muntazam yenilmeli. Sabah kahvaltılarına ve enerji verecek mevsim meyve ve sebzelerine de ağırlık verilmeli.
Soğukta özelikle hamileler mevsim hastalıklarına yakalanmamaya özen göstermeli, toplu yerlerden uzak durmalı, maske ile korunmalı.

Astımı olanların ilaçlarını düzenli almaları, mecbur kalmadıkça dışarı çıkmamaları, hava kirliliğinden, soba ve kömür etkisinden sakınmaları gerekiyor.
Kalp hastalığı olanların çok soğukta yürümemelerini öneriyoruz.
Yüksek tansiyonu olanların da ilaçlarını titizlikle kullanmaları, direnç artsın diye diyeti bozmamaları, tuzlu yememeleri büyük önem taşıyor.

KIŞA BOMBA GİBİ GİRMENİZİ SAĞLIYACAK ÖNERİLER
Kış mevsimi geldi. Birçoğumuz sonbaharla birlikte kendimizi yorgun hissetmeye başlarız. Oysa yazın olduğu kadar, kışın da keyfini çıkarmak tamamen elimizde. İşte size, soğuk kış günlerinde içinizi ısıtmak için bazı öneriler:

MEVSİM GEÇİŞLERİNE DİKKAT
Mevsim geçişleri insanları genelde olumsuz etkiler. Vücudumuz ve zihnimiz zaman zaman pes etme aşamasına gelir. Gripten korunmak için, ilaçların yanı sıra moralinizi de yüksek tutmanın büyük önemi var. Çünkü ancak zihninizin gevşediği anda mikropların vücudunuza girme şansı azalır.
KAN DOLAŞIMINIZI DESTEKLEYİN
Siz de mi kendini sabahları yorgun hissedenlerdensiniz? O zaman kan dolaşımınızı harekete geçirmenin zamanı geldi demektir! Güne sıcak suyla duş alarak başlayın ve duşunuzu soğuk suyla bitirin. En iyisi duştan önce bütün vücudunuza fırçayla masaj yapın.

İYİCE TER ATIN
Sauna bağışıklık sistemi için birebir. Saunada vücut sıcaklığı 1-2 derece artar ve ardından alınan soğuk duşun etkisiyle yeniden düşer. Böylece vücut kendini hava değişimine alıştırır ve sıcaktan soğuğa geçerken zorlanmaz. Kış aylarında en büyük sorunumuz sıcacık evlerden buz gibi soğuğa çıkmaktır. Bu ani değişimler bağışıklık sistemimizi zayıf düşürür ve vücudumuz enfeksiyonlara karşı savunmasız hale gelir. Tansiyon problemi olanlar ise, sauna yerine buhar banyosunu tercih edebilir.

BİTKİLERDEN GÜÇ ALIN
 Özellikle bu mevsimde bağışıklık sisteminin takviyeye ihtiyacı vardır. Bunun içinde bitkilerden faydalanabilirsiniz. Ihlamur, kuşburnu veya papatya çayı soğuk kış mevsiminde hem içinizi ısıtacak hem de sağlıklı bir kış geçirmenizi sağlayacaktır.

C VİTAMİNİ TAKVİYESİ
Vücut C vitamini üretemez, ama özellikle bu vitamine grip mevsiminde ihtiyaç duyar. C vitamini, vücudu virüs ve bakterilere karşı korur, aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirir. Vücudun günlük C vitamini ihtiyacı 100 miligramdır. Günde 5 öğün meyve ve sebzelerle beslenirseniz, vücudunuzun ihtiyacı olan C vitaminini karşılamış olursunuz. Fakat her gün bu şekilde beslenmediğinizi göz önünde bulundurursak, C vitamini takviyesi yapmanız önem kazanıyor. Dikkat etmeniz gereken nokta, C vitamini takviyesini gün içinde birden değil, küçük miktarlar halinde yapmanız. Çünkü vücut C vitaminini kolay kolay depolayamaz. Birden yapılan C vitamini takviyesi de bu durumda pek işe yaramaz.
STRESİ HAYATINIZDAN ÇIKARIN
Panik, huysuzluk, asabiyet ve günlük sorunlar... Tüm bunlar hem sinirlerinizi bozar hem de sizi strese sokar. Stres vücudunuzun fazla miktarda kortizon üretmesine sebep olur ve bu da bağışıklık sisteminizi zayıf kılar. Stresten kaçınarak ya da stresi en aza indirerek, bağışıklık sisteminize büyük bir iyilik yapmış olursunuz. Gün içinde kendinize zaman ayırıp dinlenmeye özen göstermelisiniz. Beş dakikalığına gözlerinizi kapatıp dinlenmeniz bile yeterli. Bu esnada derin nefes alıp vermeyi de unutmayın. Eğer fırsat bulursanız, 15 dakikalığına öğlen uykusuna bile yatabilirsiniz. Düzenli olarak spor veya en azından yürüyüş yapmayı da ihmal etmemelisiniz.

ÇİNKO VE YEŞİL ÇAYIN GÜCÜ
Yeşil çayın rahatlatıcı etkisi artık herkes tarafından biliniyor. Şimdi ise rahatlatıcı etkisi olan yeni bir ikili gündemde; yeşil çay ve çinko. Bu kombinasyonun bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi bulunuyor. Yeşil çayın içerdiği bitki maddeleri organizmaları bakterilere karşı koruyor. Çinko ise vücudu soğuk algınlığına karşı koruyor ve hastalık halinde oluşan ağrıları azaltıyor. Çinko; peynir, yumurta sarısı, yulaf ezmesi, tropikal meyvelerde ve tavuk kanadında bulunuyor.

SOĞUK SUYUN GÜCÜ
Soğuk su vücudun direncini arttırır, kan dolaşımını destekler ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Aynı zamanda savunma sistemini güçlendiren hücrelerin üremesinide sağlar. Bu hücreler, hastalığa zemin hazırlayan virüslerin vücuda girmesini önler. Tazyikli soğuk suyu, bir ayağınızdan başlayarak, kalbinize kadar bedeninizde gezdirin. Bu soğuk duşun ardından 10-15 dk. kadar yatağınızda dinlenin. Eğer bu mevsimde soğuk duş fikri size pek cazip gelmiyorsa, bir lifi soğuk suya batırıp vücudunuza uygulayabilirsiniz.

İLLAKİ MASAJ
 Vücuda uygulanan her türlü masaj sizi hem zihinsel olarak rahatlatır hem de konsantrasyon gücünüzü arttırır. Özellikle ayaklara uygulanan akapunktur niteliğindeki masajlar, bedeninizi dinlendirir. Elinizin baş parmağıyla, ayağınızın baş parmağının altına beş dk. kadar basınç uygulayın. Sonra elinizin baş parmağını ayak tabanınızın ortasına bastırın ve hafif dokunuşlarla ileri geri hareket ettirin. Son olarak da tüm ayağınıza masaj yapın. Bu masajları sabah ve akşam uygulayabilirsiniz.

HAYDİ SPORA
Soğuk ve karanlık kış günleri psikolojimizi büyük oranda etkiler. Bir çok insan kendini keyifsiz hisseder, sinirleri gergindir ya da içinden hiçbirşey yapmak gelmez. Sizi keyiflendirecek en güzel şey spor yapmaktır. Hayır, hayır, sporla kastımız öyle sizi zora sokacak ve yoracak sporlar değil. Aksine sizi dinlendirecek ve keyiflendirecek spor türleri. Haftada 2-3 kez 20 dk. Bisiklete binmeye veya jogging yapmaya ne dersiniz? Ya da dışarıda yapmur yağarken kapalı havuzda yüzmeye? Bu tür sporlara sadece bağışıklık sisteminizi güçlendirmekle kalmaz, vücudunuzun endorfin salgılamasını da sağlarsınız.

NANE KEYİFLENDİRİR
Yorgun, halsiz ve keyifsiz misiniz? O zaman "kocakarı" ilaçlarına başvurmaya ne dersiniz? Yarım fincan kaynar süte taze veya kurutulmuş nane yaprakları ekleyin. 3-5 dk. çekmesini bekleyin ve soğumadan için. Etherik yağlar veya nanin rahatlatıcı ve ferahlatıcı etkisi bulunuyor. Eğer sütü fazla sevmiyorsanız, nane yapraklarını koyu çaya da ekleyebilirsiniz. Nane yapraklarını en fazla 3 dk. Çayın içinde bırakın.

GRİPTEN KORUNUN
Soğuk algınlığının ya da gribal bir enfeksiyonunun yanı sıra, virüsle bulaşan grip tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Bu tür gripten korunmanın en iyi yolu aşı olmaktır. Aşınızı her sene tekrarlamanızda fayda var. Uzmanlar, özellikle 60 yaşın üzerindeki kişilerin mutlaka grip aşısı olmaları gerektiğini belirtiyor. Eğer sürekli olarak insanlarla bir arada olduğunuz bir işte çalışıyorsanız veya kronik bir hastalığınız varsa, aşı olmayı kesinlikle ihmal etmemelisiniz.

KEYFİ KOKLAYIN
Güzel kokular her zaman insanı keyiflendirir. Eğer soğuk kış günlerinde ve gecelerinde kendinizi keyifsiz hissederseniz, etherik yağlara başvurabilirsiniz. Özellikle limon, bergamot, nane ve biberiye kokuları ideal. Bu konuda kokulu mumları yada koku lambalarını tercih edebilirsiniz. Koku lambalarının alt kısmında mum bulunuyor, üstüne ise etherik yağ damlatıyorsunuz ve ısının etkisiyle etherik yağın kokusu tüm odanızı mis gibi kokutuyor. Yağların etkisi güçlüdür, bu nedenle koku lambalarını yatmadan önce söndürün.

UYKUNUZA ÖZEN GÖSTERİN
İyi bir uyku, sağlıklı bir bağışıklık sistemi için çok önemli. Çünkü organizma gece boyunca kendini yeniler ve yeni gün için güç toplar. Zinde bir gün geçirmek için en az 6, en fazla 8 saat uyumanız gerekir. Eğer uykuyla ilgili probleminiz varsa, kendiniz için bir şeyler yapabilirsiniz. Yatmadan önce küveti ılık suyla doldurun ve içinde dinlenin ya da bir bardak sıcak sütün içine bir miktar bal ekleyin ve için. Akşamları da hafif birşeyler yemeğe özen gösterin.

ELDİVEN VE ŞAPKAYI UNUTMAYIN
Vücudumuzun en hassas organlarından bir başımızdır. Soğuk havalarda şapkasız dışarı çıkanların çoğu, soğuk algınlığına davetiye çıkarır. Vücut ısısı düştüğü anda eller, ayaklar üşümeye başlar. Ayaklar üşümeye başladığı zaman, sinir refleksleri aracılığıyla boğaz kurumaya başlar ve dolayısıyla vücuda, hastalığa neden olan virüsler girer.

RUHUNUZU NEŞELENDİREN GIDALAR
Çikolata hayatımızın asla vazgeçemeyeceğimiz bir parçasıdır. Özellikle kışın çikolataya karşı duyduğumuz istek daha da artar. Çünkü çikolatanın içerdiği tatlı maddeler mutluluk hormonu olan seratoninin salgılanmasını saplar. Özellikle kara kış günlerinde ve gecelerinde keyiflenmeye ihtiyacımız olduğunu düşünürsek, çikolataya karşı duyduğumuz isteği bastırmak daha da zorlaşır.

IŞIK VE RENKTEN KAÇMAYIN
 Kış mevsiminde genelde hüzünlü oluruz. Hatta bazı insanlar deprasyona girer veya çoğu zaman keyifsizdir. Bunun en büyük nedeni ise kısıtlı gün ışığıdır. Böyle zamanlarda da vücut, keyifsiz olmamıza neden olan melatonin hormonunu daha çok üretmeye başlar. Bundan kaçınmak için ışık ve renk takviyesi yapmanızda fayda var. Akşamları mum ışığında oturmak yerine aydınlık ışıkta oturmayı tercih edin. Bulunduğunuz mekanda sarı ve kırmızı gibi güçlü renklerin hakim olmasına ve renkli kıyafetler giymeye özen gösterin.

LAHANA METODUNU UYGULAYIN
 Dışarısı dondurucu soğuk, iç mekanlar ise bunaltıcı sıcak. Kış mevsiminde maalesef genelde problem yaşarız. Bu ani değişimler de bağışıklık sistemimizi zayıf düşürür ve enfeksiyonlara zemin hazırlar. Bu durumda en iyisi lahana metodunu uygulamaktır. Havanın soğukluğuna göre kat kat giyinin ve ısınmaya başladığınız anda üzerinizdeki fazlalıkları çıkarın. Özellikle çocuklara dikkat etmelisiniz. Çünkü anaokulları genellikle çok sıcaktır ve çocuklar oyun oynarken kan ter içinde kalabilirler.

22.02.2005 Hürriyet saglik

müteallim:
Osteoporoz kanserden daha büyük risk oluşturuyor


 Halk arasında ‘kemik erimesi’ olarak tanımlanan osteoporoz Türkiye için büyük bir tehlike oluşturuyor.

Kemik erimesinin ilk etapta ağrı ve kanamaya neden olmaması erken teşhis edilmesini imkansız kılıyor. Zamanla aşınan kemikler boyun kısalmasına, özellikle de kamburluğa neden olabiliyor. Hacettepe Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Miyase Bayraktar, önlem alınmazsa, ölüm oranlarında kemik erimesi hastalarının kansere yakalananları geçebileceği konusunda uyardı. Bayraktar, Türkiye’nin nüfus olarak genç olmasının ‘umursamazlık doğurduğuna’ dikkat çekiyor. Bayraktar, ‘kemik dokusundaki kaybın kırık oluşturacak derecede artması’ şeklinde tanımladığı osteoporozun, orta yaşlı bayanlar için büyük risk oluşturduğunu söyledi. Hastalığın geçmişte dikkat çekmediğini; yaşlı nüfusun artmasıyla 1990’lardan sonra yükseldiğini belirten Bayraktar, bu hastalığın gelecek için büyük bir tehlike yaratacağını belirtti.

50 yaşın üzerinde her 8 kişiden 1’ inde osteoporoza bağlı omurga kırığı gelişiyor ve bu oran, yaş ile birlikte artıyor. Kalça kırığı ise 70 yaşın üzerindeki her 3 kadından ve her 9 erkekten 1’inde görülen önemli bir sağlık problemi oluyor. Uzmanlar, osteoporozun sadece kadın hastalığı olmadığına dikkat çekerek erkeklerin de risk grubunda yer aldığını hatırlatıyor. Ancak bu oran erkeklerde, bayanlara nazaran daha az görülürken, erime hızı da yavaş oluyor. Kadınlarda bu oranın yüksek olması menapozdan sonra östrojen hormonunun seviyesinin düşmesinden kaynaklanıyor. Menapozdan sonraki ilk beş yıl, kemik kütlesinin en hızlı eridiği zaman dilimini oluşturuyor. Uzmanlara göre astım ve eklem romatizmalarında kullanılan kortizon gibi ilaçlar, kemik kütlesini azalttığı için osteoporoz oluşumunu hızlandırıyor. Özellikle astım tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar osteoporozun başlamasına zemin hazırlıyor.

İnsan vücudunun yirmili yaşlara kadar gelişme gösterdiğini belirten Bayraktar, 25 yaşına gelindiğinde kemik kütlesinin gelişimini tamamladığını, bundan sonra kemiklerde azalmaların olacağını dile getirdi. Hastalığın tedavisinin genç yaşlardan itibaren kalsiyum ve D vitamini alınarak önlenebileceğini vurgulayan Bayraktar, osteoporozu kolaylaştıran nedenleri; “Kahve içerek bol miktarda kafein alınması, sigara kullanılması; ki hasta sigarayı bırakmadığı sürece tedavisi mümkün olmaz, fazla alkol alınması, hareketsiz yaşantı, kortizon kullanmayı gerektiren bazı hastalıklar, genetik özellikler ile ufak yapıda ve beyaz tenli olmak.” şeklinde açıkladı. Bayraktar, osteoporozun tedavisinin mümkün olduğuna dikkat çekerek, erken tedavinin başarı şansını yükselttiğini ve en önemli amacın kırıkların azaltılması olacağını belirtti. Osteoporoz sonucu incelen kemiğin çok hafif bir zorlama sonucu bile kırılabileceğine işaret eden Bayraktar, düşme riskinin azaltılmasının ilaç ile tedavi kadar önemli olduğunu dile getirdi. Türkiye’de bazı şeylerin yanlış bilindiğini ileri süren Bayraktar, bayanları tedavi için kadın doğum uzmanlarını tercih etmemeleri konusunda uyararak, kemik erimesi konusunda endokrin doktorlarına gidilmesini tavsiye etti.

Osteoporoz önlenebilir

Erken yaşlardan itibaren dengeli ve düzenli beslenmek, asitli içecekler yerine yeterli miktarda süt ve süt ürünleri tüketmek, egzersiz yapmak, güneşten yeterince faydalanmak, kalsiyum ve D vitamini almak hastalığın engellenmesinde en önemli faktörleri oluşturuyor.

müteallim:
DOĞRU İLAÇ KULLANIMININ 7 KURALI

 Hastalıkların tedavisinde vazgeçilmez yere sahip olan ilaçların, doğru kullanılmadıkları takdirde sağlık için önemli tehdit oluşturabilecekleri bildirildi.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı öğretim görevlisi Dr. Melih Babaoğlu, ilaç kullanımı sırasında yapılan yanlışlıklar sonucu ortaya çıkan ciddi rahatsızlıkların, sağlık sistemi gelişmiş ülkelerde bile önemli bir sorun olduğunu ve bunların bir bölümünün ölümle sonuçlanabildiğini söyledi.

Doğru ilaç kullanımını, ''kişinin kendisine doktor tarafından reçete edilen ilacı, kendisi için önerilen miktarda, yeterli süre devam ederek ve toplum için en düşük maliyeti getirecek şekilde kullanması'' olarak tanımlayan Babaoğlu, bunun verilen kullanım talimatlarına uymakla sağlanabileceğini belirtti.

İlaçların doktorun bilgisi dahilinde ve kontrolünde kullanılmasının önemine işaret eden Babaoğlu, vitamin, ağrı kesici gibi kullanımı basit olarak görünen ilaçları kullanmadan önce mutlaka bilgi alınması gerektiğini kaydetti. Babaoğlu, ilaç kullanımı sırasında hataya düşülmesini önleyebilecek kurallar hakkında şunları söyledi:


Doktorunuza muayeneye giderken kullandığınız tüm ilaçları ve önceki tedavi bilgilerinizi yanınızda bulundurunuz.


Doktorunuzun bilgisi olmadan ikinci bir ilaca başlamayınız.


İlaçları doktorunuzun anlattığı kullanım şekline uyarak kullanın.


İlaç tedavisine başladıktan sonra gelişen yeni bir yakınmanızın ilaca bağlı olabileceğini daima aklınızda bulundurun.


İlaç kullanımına gereksiz yere devam etmeyin ve önerilenden daha önce son vermeyin.


İlaca bağlı gelişebilecek olumsuz bir durumda sağlık personeline bilgi verebilmek için, birlikte yaşadığınız yakınlarınızı ilaçlarınız hakkında bilgilendirin.


Tedaviniz tamamlanınca artan ilaçlarınız varsa, maddi yetersizlik nedeniyle ilaç alamayan kişilere verilmek üzere doktorunuza verin.''

İlacın yanı sıra ilaç dışı tedavilere de önem verilmesi gerektiğinidile getiren Babaoğlu ''İlaçlar hastalıkların tedavisinde oldukça başarılı olabilse de çoğu kez istenen etkinliği tek başlarına sağlayamaz. Önerilen yaşam tarzı değişikliklerine uymak, tedavi başarısı artırır'' dedi.

(aa)

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek