Gönderen Konu: Sağlık Bilgileri  (Okunma sayısı 276521 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Bu yiyecekler böbrekte taş yapıyor
« Yanıtla #390 : 20 Şubat 2010, 09:40:04 »

Prof. Dr. Yalçın İlker: “Aşırı protein alımı, tuzlu gıdalar, çikolata, yapraklı bitkiler, aşırı çay ve kahve tüketimi böbrek taşı riski oluşturabiliyor.”

Anadolu Sağlık Merkezi Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Yalçın İlker, “Aşırı protein alımı, tuzlu gıdalar, çikolata, yapraklı bitkiler, aşırı çay ve kahve tüketimi böbrek taşı riski oluşturabiliyor” dedi ve ekledi:

“Böbrek taşına yol açan en önemli faktörlerden birinin gıda tüketimi olduğu biliniyor. Oluşan taşın cinsine göre aşırı protein alımı, tuzlu gıdalar, çikolata, yapraklı bitkiler, aşırı çay ve kahve tüketimi risk faktörü oluşturabiliyor. En önemli etkenlerden biri de az su tüketilmesi. Taş hastası olsun olmasın herkesin günde en az 10-12 bardak su içmesi gerekiyor.

Oluşmuş taşı ilaç tedavisiyle küçültme, yok etme şansı pek mümkün değil. Sadece ürik asit taşında ağızdan alınabilen ilaçlar başarılı sonuç veriyor. Önemli olan taş hastalarında yüzde 50 olan tekrarlama olasılığını azaltmaktır. Bu açıdan ufak bir taş parçasından yapılabilen taş analizi ve risk faktörlerini ortaya koyabilen detaylı kan ve idrar analizleri büyük önem taşır.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Şifa diye bilinen küflü peynir tehlike saçıyor!
« Yanıtla #391 : 23 Şubat 2010, 21:11:40 »



Türkiye'de küflü peynirlerin hijyenik ortamlarda üretilmediği, kanser olmak üzere birçok tehlike taşıdığı belirtildi.

KONYA Selçuk Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Laboratuvar Bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Birol Özkalp, “Yağsız tulum peyniri bez tulumlar içerisinde mahzen veya merdiven altında olgunlaştırılarak, hatta küflü çivi de batırılarak küflü peynir üretiliyor. Türkiye'de yapılan küflü peynir, bilimden uzak, hijyenik olmayan ortamlarda yapılıyor. Normalde sterilize edilmiş ortamlarda yapılması gerekiyor. Bu işlem Avrupa'da böyle işliyor” diye konuştu.

Türkiye'de küflü peynirin özel üretim yeri olmadığından, birçok zararlı bakterinin bulunduğu ortamlarda yapıldığını belirten Yrd.Doç.Dr. Özkalp, bu nedenle de tüketildiği zaman başta kanser, birçok hastalığa neden olabileceğini söyledi. Yrd.Doç.Dr. Birol Özkalp, “Bu ürün özellikle insanlara kansorojen ve hemorojik birçok etkide bulunabilmektedir. Bunun yanında tüketen kişilere penisilin alerjisi ile üst solunum yolu enfeksiyonları bulaşabilir” dedi.

Yrd.Doç.Dr. Özkalp, küflü peynir yapım yerlerinin bir an evvel denetim altına alınması gerektiğini ifade etti. Yrd.Doç.Dr. Birol Özkalp, “Ülkemizde küflü peynir yapımı yasaklanmamalı. Avrupa'da bu peynirin yapımı doğru ve hijyenik olduğu için tüketilmesi de yasak değil. Bizde yapım yerlerini şartlara uygun hale getirip, bu peynir türünü tamamıyla hijyenik ortamlarda ve bilimden yararlanarak üretmeliyiz” diye konuştu.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Yalancı bahar sizi aldatmasın!
« Yanıtla #392 : 24 Şubat 2010, 20:38:16 »

Hava sıcaklıklarının değişmesi vücut direncini bozuyor.

Karlı ve soğuk günlerin ardından sıcaklıkların ülke genelinde arttığı bir geçiş dönemine girildiğini söyleyen Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Muhammet Özlü, "Hava sıcaklıklarının değişkenlik göstermesi vücut direncini olumsuz etkiler.

O bakımdan havadaki güneşe aldanmayın ve yalancı bahara kanmayın" dedi.Yurt genelinde hava sıcaklıklarının sürekli değiştiğini söyleyen Doruk Sağlık Grubu Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Muhammet Özlü, insanların vücut direncinin bu değişkenliklere hemen adapte olamadığı için dikkatli olunması gerektiği ifade etti.

Vücudun iklim şartlarındaki bu değişimlere günlük dalgalanmalarla hemen adapte olmasının mümkün olmadığını kaydeden Dr. Özlü, "Hava sıcaklıklarının değişkenlik göstermesi vücut direncini olumsuz etkileyecektir. Bu dönemde özellikle viral enfeksiyonlara karşı hassasiyet ve yatkınlık söz konusu olabilir. O bakımdan havadaki güneşe aldanmayın, yalancı bahara kanmayın ve dikkatli olun" şeklinde konuştu.

ALERJİK HASTALIĞI OLANLAR DİKKAT

Bahar ayları yaklaşırken alerjik rahatsızlıklarda da bir artış beklendiğini ifade eden Doruk Sağlık Grubu Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Muhammet Özlü, bilinen alerjik rahatsızlığı olup bu alerjisi mevsimsel özellik taşıyanların gerekli tedbirleri almaları gerektiğini bildirdi.

Halk arasında "saman nezlesi" denilen alerjik riniti olan hastaların, burun içindeki reaksiyonlar nedeniyle yaklaşan bahar aylarında sinüzit gibi rahatsızlıklara daha meyilli olduklarını ifade eden Dr. Özlü, alerjik rinitle birlikte astımı olanların da solunum sistemlerinde rahatsızlıklar yaşayabileceklerini söyledi.

haber aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Biyonik ayak, hastalara umut olacak
« Yanıtla #393 : 26 Şubat 2010, 23:21:54 »
Teknoloji sadece cep telefonu ve bilgisayar gibi son kullanıcıya hitap eden cihazlar geliştirmiyor. Aynı zaman engellilerin hayatını değiştirecek yapay organlar da şu anda yapım aşamasında.

Modern teknoloji insanlığı binlerce yıldır rahatsız eden hastalıklara ve engellere de çözüm olacak. Geçtiğimiz yıl farklı üniversitelerde yapılan araştırmalar sayesinde engelli insanlara umut ışığı olacak ürünler geliştirilmişti.

Biyonik olarak parmak, el ve kolu taklit eden bu cihazlar, neredeyse gerçek organlarımız kadar hassas işler yapabiliyor. Michigan Üniversitesinde geliştirilen biyonik ayak ise, bu konuda sıkıntı çeken insanların hayatını değiştirecek.

Gerçek ayağa çok yakın tepkiler veriyor

Bu mekanik organın en büyük özelliği ise, gerçek ayak bileği kadar hassas ve hareketli olabilmesi. Proje üzerinde çalışan uzmanlar, bu tarz yapay organların büyük bir eksikliklere sahip olduğunu ancak, kendilerinin bu dezavantajları yarı yarıya azatlıklarını açıkladı.

Şu anda geliştirme aşamasında olan biyonik ayak önümüzdeki yıllarda sağlık sektörüne hizmet verecek.

Kaynak: Milliyet

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Uçuk bulaşıcı bir hastalık!
« Yanıtla #394 : 27 Şubat 2010, 03:23:00 »
Uçuk genellikle dudak, ağız ve burun delikleri çevresinde çıkan herpes simplex adı verilen virüsün sebep olduğu hastalık.

Uçuk çıkacak bölgede 0-24 saat önceden zonklama, karıncalanma, kaşınma, yanma, sızlama hissediliyor. Uçuk bulaşıcı bir hastalıktır, böyle olduğu için de uçuğu olan bir kişinin kullandığı havlu, bardak, çatal, kaşık vb. eşyalarla ve uçuklu kişinin öpmesi sonucu bulaşabiliyor. Eğer uçuğa dokunulursa yüzün diğer bölümlerine, göze ve vücudun diğer bölgelerine de bulaşabileceğinden, dikkat etmek gerekiyor. Uçuğa neden olan herpes simplex virüsü vücuda girip ilk enfeksiyonunu yaptıktan sonra o bölgeye yakın sinir düğümüne yerleşiyor ve uçuk oluşmasını tetikleyen faktörler devreye girene, yani vücudun zayıf düştüğü ana kadar orada kalıyor. Stres, uçuğun tekrarlamasındaki en büyük etkenlerden biridir.

zaman

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Çok fazla kafein vücudu nasıl etkiler?
« Yanıtla #395 : 27 Mart 2010, 01:53:16 »
İşyerinde ya da evde uzun bir gece sizi bekliyorsa, uyanık kalmak için kaç fincan kahve içtiğimizi hatırlamayız. Ancak kahve bizi ne kadar süre ayakta tutabilir, etkisi geçince kendimizi nasıl hissederiz? Bunu hiç düşündünüz mü?

Kafein güçlü bir merkezi sinir sistemi uyarıcısıdır. Çok fazla kafein alındıktan sonra vücutta serotonin seviyesi düşebilir, çökme hissi yaşarsınız. Bu da bunalıma, depresyona ve konsantrasyon düşüklüğüne neden olur.

Kafein aynı zamanda karaciğere glikojen salgılayan, kan şekeri seviyesini artıran ve size daha fazla enerji veren adrenal bezlerinden salgılanan adrenalini harekete geçirir. Pankreas da insülin salgılar ve kan şekeri seviyeniz yükselir.

Seviyeler tekrar düştüğünde, kendinizi uyuşmuş ve çökmüş hissedersiniz. Aşırı kafein kullanımı adrenallere ve pankreasa zarar verebilir ve çöküntü duygusu daha ciddi boyutlara ulaşabilir. Kafein, dünyanın en yaygın olarak kullanılan psikoaktif uyuşturucusudur.

populergazete.com

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Suyun iyileştirme gücü
« Yanıtla #396 : 05 Nisan 2010, 20:07:07 »

 
Hidroterapi, bilinen en eski tedavi yöntemlerinden biri ve suyun tedavi amaçlı kullanımı tüm dünyada giderek yaygınlaşıyor.

Antistres hormonlarının üretimini artıran, bağışıklık sistemini güçlendiren, kan dolaşımını hızlandıran su, migren, hemoroit ve varise ilaç oluyor. Üstelik suyla tedavi şekilleri bir değil, iki değil. Yıkama, basınçlı su, su sesi (Osmanlılar da su sesinden faydalanarak, psikolojik rahatsızlıkları tedavi ediyorlardı), buhar banyosu…

Yüz yıkamak bile tedavi

Suyla tedavi altı başlık altında toplanabilir:

1 – Hidroterapi: Her birimiz aslında farkında olmadan hidroterapi uyguluyoruz. Örneğin korktuğumuzda su içmek, yanık üzerine buz koymak, yüzmek, yüz yıkamak, duş almak, banyo yapmak, hepsi birer klasik hidroterapi metodu.

2 – Oturma banyoları: Hemoroit ve varis tedavisinde kullanılıyor. Rahim kasılmalarından kaynaklı sancıları hafifletiyor.

3 – Basınçlı suyla yapılan bir tür masaj özellikle romatizmaya iyi geliyor.

4 – Sıcak kompresler ve soğuk sargılar: Sıcak kompresler ağrıları azaltıyor. Soğuk sargılar ise ateşi düşürmeye yaradıkları gibi, burkulma ve incinmelere de uygulanıyor.

5 – Buharla tedavi: Üst solunum yolu enfeksiyonların da, bazen kaslarda ağrı olması durumunda sauna ve hamama girilmesi öneriliyor.

6 – İçerdikleri mineraller ve elementlerle tedavi edici özelliğe sahip olan kaplıcaları unutmamak gerekiyor. Türkiye, sahip olduğu kaplıcalar sayesinde bu alanda bir cennet sayılabilir.

iyilikgüzellik
« Son Düzenleme: 05 Nisan 2010, 20:11:02 Gönderen: Tuğra »
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Tansiyonu 1 saatte düşürüyor
« Yanıtla #397 : 09 Nisan 2010, 13:35:47 »

Bir bardak içtikten sonra yüksek tansiyondan eser kalmıyor...

Tansiyonu 1 saatte düşüren doğal ilaç

Nefroloji ve Hipertansiyon Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Türk, günlük bir bardak kırmızı pancar suyu içenlerde yüksek olan tansiyonun bir saat sonra düştüğünün belirlendiğini ifade etti.

Yapılan bir araştırmada günde bir bardak kırmızı pancar suyunun 24 saat boyunca tansiyonu düzenlediğinin belirlendiğini aktaran Türk, "Araştırmada bir bardak kırmızı pancar suyunu içen gönüllülerin yüksek olan tansiyonunun bir saat sonra düştüğü tespit edilmiştir.

Kırmızı pancar suyunun kan basıncını düşürücü etkisinin 3-4 saat içinde zirveye çıktığı ve 24 saat boyunca devam ettiği gözlenmiştir. Hipertansiyon yaşam kalitesini olumsuz etkileyen felç, kalp krizi ve böbrek yetmezliğine yol açan ana nedenlerden biri olarak yaşamımızı tehdit etmektedir" dedi.

bugün
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Kenelerden korunmanın doğal yolu
« Yanıtla #398 : 21 Nisan 2010, 01:20:43 »

Amasya'da Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri tarafından, keneyle mücadele için kırmızı karıncalar ormana bırakıldı.

Amasya'nın Taşova İlçesi Boraboy Mevkii'ndeki ormanlık alanlara bırakılan toplam 500 bin kırmızı orman karıncası açılan çukurlara yerleştirildi. Orman Bölge Müdürlüğü Orman Zararlıları Mücadele Şube Müdürü Sefer Cengiz küresel ısınmanın, dünyadaki biyolojik dengeyi olumsuz etkilediğine dikkat çekerek, “Bu dengeyi sağlamak için gerekli oksijeni üreten tek kaynak olan ormanlarımızın korunması ve geliştirilmesi hayatı önem taşımaktadır.

Çeşitli zararlı böcekler çoğalmakta ve ormanlarımızın tahribine sebep olmaktadır. Böcek tahribatları çoğu zaman yangınlardan daha fazla zarar verebilmektedir” diye konuştu.

Sefer Cengiz, amaçlarının zararlı böcek popülasyonunu en aza indirmek, orman ve ağaçlandırma sahalarında sağlıklı orman ürünü çeşitleri oluşturmak olduğunu kaydederek, “Hedefimiz biyolojik dengeyi sağlayabilmektir. Biyolojik mücadelede, insan, hayvan, bitki ve faydalı organizmalarda herhangi bir zarara yol açmamaktadır. Bugün burada başlattığımız mücadele Orman Bölge Müdürlüğümüze bağlı olan Samsun, Sinop, Çorum ve Sivas’taki ormanlarımızda da devam edecektir” dedi.

Karıncaların yuvalarının seksen metre etrafındaki her türlü ergin böcek, tırtıl, yumurta, pupa ve çeşitli bitki ve bitlerini yediğini söyleyen Sefer Cengiz, “Kırmızı orman karıncası etobur bir canlıdır. Püskürttüğü formik asitle önce avını etkisiz hale getirir sonra parçalayıp yer. Karıncaların keneler ile beslendikleri de bilinir” dedi.

Radikal
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Sıcak hava baş ağrısı yapıyor
« Yanıtla #399 : 03 Haziran 2010, 01:37:31 »

"Hava sıcakken kafam kazan gibi kaynıyor”, diyenlerdenseniz, bu haberi mutlaka okuyun!

Memorial Şişli Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Abdullah Özkardeş, hava sıcaklıklarının migren ve baş ağrısı ataklarına etkisi hakkında şu bilgileri verdi:
 
Migren hava durumundan direkt olarak etkilenir

“Hava sıcaklıklarının her geçen gün artması ile birlikte çevrenizdeki pek çok kişinin baş ağrısından şikayet ettiğini gözlemlemişsinizdir. Özellikle havanın çok sıcak ve bunaltıcı olduğu günlerde bu yakınmalar ile acil servislere başvuranların sayısı da oldukça fazladır.

Halk arasında ağrıyan eklemlerin, yağmurun gelişine işaret ettiğine inanılır. Aile büyüklerimizi dizlerini ovuşturup bir yandan da “dizlerim ağrıyor kesin yağmur yağacak” derken görebiliriz ki; bu durum aslında tıbbi bir gerçeğe de işaret eder.

Hava durumu, pek çok tıbbi durumu etkileyebilir, yakınmaları kötüleştirebilir ve hatta bazı hastalarda ölüm riskini artırabilir. Hava değişikliklerinin etkilediği 5 adet tıbbi durum net olarak bilinmektedir: Artrit, astım, şeker hastalığı, kalp hastalığı ve migren.

Almanya’da yapılan bilimsel bir çalışmada, yıllarca hava durumu ve tıbbi durumlar arasındaki ilişkiyi incelenmiş ve 7 günlük periyotlarla hava sıcaklığı, nem, barometrik basınç ve rüzgar hızı ile tıbbi durumların ilişkisini gösteren haritalar oluşturulmuştur. Hava ve sağlığı ilişkilendiren benzer programlar İngiltere’de de mevcuttur.
 
Sıcaklıktaki 5 derecelik yükseliş baş ağrısını yüzde 7.5 oranında artırıyor
 
Pek çok insan, hava sıcaklığının yakınmalarını artırabileceğinin farkında değildir. Baş ağrıları, daha yüksek hava ısısı ve daha düşük hava basıncı ile başlayabilir. 7 bin 504 hasta üzerinde 7 yıl süren bilimsel bir çalışmada, hava sıcaklığında 5°C artış, baş ağrısı oluşumunu, takip eden 24 saat içerisinde yüzde 7.5 artırmaktadır. Basınç düşüşü ve baş ağrısı arasındaki ilişki daha düşüktür, basınç düşünce hastalar 2-3 gün sonra baş ağrısı çekebilirler.

Bu çalışmalar, acil servislere başvuran hastalar üzerinde yapılmış, evde baş ağrısı çekip hastaneye gitmeyen hastalar ihmal edilmiştir. Ayrıca baş ağrısı öncesinde hastanın fiziksel durumu, stresi ve aldığı gıda ve içecekler gibi, ağrıyı başlatabilecek diğer faktörler de göz önüne alınmamıştır.
 
Sonuç olarak, yüksek hava sıcaklığı, şiddetli baş ağrısı oluşturabilmektedir. Hava basıncında düşüklük ise daha az bir risk taşımaktadır.
 
Ani sıcaklık artışına karşı önleminizi alın
 
Önlem olarak, öncelikle hasta sıcaklık artışının ağrıya neden olup olmadığına dikkat etmelidir. Eğer sıcaklık ağrıya neden oluyorsa, ani sıcaklık artışlarına karşı önlem almak, klimatize ortamlarda bulunmak uygun olur. Kıyafet seçimi ve yeterli sıvı alımı dikkat edilmesi gereken diğer konulardır.”

internethaber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Apandisit Belirtileri Nelerdir?
« Yanıtla #400 : 08 Haziran 2010, 11:05:57 »
Karın ağrısı apandisitin en önemli belirtisidir. Göbek çevresi ve mide bölgesinde, şiddetli, uzun süreli ve kramplaşmaya müsait bir biçimdedir. 1-12 saat arasında devam ettikten sonra sağ alt bölgeye yerleşen ağrı devam eder. Bazı hastalarda üst bölgelerde görülmeden sağ alt bölümde de görülebilir.

Apendiks isimli dokunun iltihaplanması ile oluşan sorun ve beraberinde neden olduğu ağrı apandisitin durumuna göre farklılık gösterebilir. Sırta vuran, kasığa yayılan ağrılar oluşabilir.

İştah yokluğu neredeyse tüm apandisit vakalarında görülür. Hatta iştahsızlık olmadığı durumlarda teşhisin doğru yapılıp yapılmadığı bile değerlendirilmektedir. Hastaların beşte dördünde kusma vardır. En az bir ya da iki kez kusma gözlenmektedir. Karın ağrısı başlamadan önce kabızlık şikayeti de görülür. Bazı hastalar ve özellikle çocuklarda ise ishal görülmektedir. Bu nedenle bağırsak hareketleri apandisit tanısında güvenilir bir kaynak olmadığından gözardı edilir.

Belirtilerin görülmesinde ise ilk olarak iştahsızlık, karın ağrısı ve kusma sırası vardır. Kusma en erken belirti ise tanıda bir hata olabileceği genellikle doktorlar tarafından vurgulanan bir gerçektir.

saglikal.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Gereksiz antibiyotik hasta ediyor
« Yanıtla #401 : 16 Haziran 2010, 11:23:30 »



Gereksiz alınan antibiyotikler vücudumuzda nelere yol açıyor? Ne gibi önlemler almak lazım...
 
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi  Çocuk  Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Mahir Gülcan, şu bilgileri verdi…

“Ciddi yan etkileri olabilir”

 “Çocuklarda görülen antibiyotiklere bağlı ishal, antibiyotiklerin yan  etkisi  olarak ortaya çıkıyor. Bu duruma sıklıkla clostridium difficile isimli mikrop neden oluyor.  Özellikle çocuklarda antibiyotik tedavisinin bu yan etkisını azaltmak adına ek olarak antibiyotiklerle beraber probiyotik içeren  ilaçların  kullanılması gerekebilir. İshalin yanı sıra daha ciddi yan etkileri olan, hem ince bağırsaklarda hem de kalın bağırsaklarda iltihap ve özellikle kalın barsaklarda yaralar ve buna bağlı kanamalarla kendini gösteren kolit rahatsızlığının da görülebilir.

“İyi bakterileri de öldürüyor”

Herhangi bir nedenle kullanılan antibiyotikler hedeflenen mikropların yanı sıra bağırsaklardaki iyi huylu mikropları da öldürüyor ve bağırsak florasının bozulmasına neden oluyor.  Bu süreçte barsak floramızı oluşturan bu  iyi  huylu mikropların yerini kötü huylu mikroplar alarak ishal ve barsak yaralarına sebep oluyor.  Özellikle çocuklarda görülen bu rahatsızlık risk grubu içinde hastanede yatan hastalar ve 0–2 yaş aralığındaki süt çocuğu grubunda bulunuyor.

Belirtileri neler?

Bu hastalığın belirtileri; yüksek ateş, karış ağrısı, ishal ve bazen de barsakdan kan gelmesi şeklindedir. Hastalığın teşhis edilmesinde dışkı tahlili ve gerektiğinde kolonoskopi yöntemi kullanılmaktadır.

Nasıl korunabiliriz?

Gereksiz antibiyotik kullanımından sakınmalıyız. Mümkün olduğunca az antibiyotik kullanmaya özen göstermeliyiz. Antibiyotikler, mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalıdır.”

bizimsaglik.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Hapşırmak insanı öldürebilir mi ?!!
« Yanıtla #402 : 24 Haziran 2010, 09:50:42 »
VKV Amerikan Hastanesi Nöroşirürji Bölümü’nden Dr. Mehdi Sasani, hapşırırken ağzın kapalı tutulması sonucu beyne giden fazla basıncın beyin kanaması ve buna bağlı anevrizma, hipertansif hastalıklar, vaskülit gibi hastalıkların da ortaya çıkabileceğini belirtiyor.

Beyin kanaması sırasında kafa içi basınç arttığında kanama meydana gelerek ölüme sebep olabiliyor. VKV Amerikan Hastanesi uzmanları hapşırma ve hapşırma sonrası ortaya çıkabilecek rahatsızlıklarla ilgili şunları söyledi:

Hangi durumlarda hapşırma sonucu beyinde kanama gerçekleşebilir?
Kişi eğer burnunu tıkamış ve hapşırmışsa kafa içinde, dolayısıyla damar içinde basınç artar ve kanama olur. Benzer bir durum ıkındığımızda da oluşabilir. Belli sebepler sonrası ıkınınca başımız ağrıyabilir aynen hapşırma eyleminde olduğu gibi beyin damarları şişerek kendimizi rahatsız hissederiz. Aynı zamanda damarlarımızın çeperi zayıfsa da çatlama ve kanama ortaya çıkabilir.

Hapşırmaya bağlı basınç sonrası kanamaya neden olabilecek rahatsızlıklar nelerdir?
1 - Arter venöz
2 - Anevrizma. Anevrizma 40 yaş üzerinde görülür. Damarın çeperi inceldiği için her an basınç artar ve kanama olur.
3- Hipertansif hastalıklar
4- Metabolik nedenler
5- Vaskülit

Hapşırma sırasında ağzımızı kapatırsak başka ne gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir?
Kişinin hapşırma sonrasında basınçtan göz damarları şişerek çatlayabiliyor ve buna bağlı göz sorunları ortaya çıkabiliyor. Ayrıca karın içi (Aort) anevrizma ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklar da ortaya çıkabiliyor.

Neden hapşırırız?
Hapşırık, burnu rahatsız eden bir faktör sonucu gelişen bir reflekstir. Akciğerlerdeki havanın ani şekilde burun boşluğundan dışarı atılması ile olur bunun sonucu burun boşluğu içerisindeki rahatsız edici faktör vücuttdan dışarı atılır ve böylece hapşırma eylemi meydana gelir.

Beyin kanaması sonucu ne oluyor beyin sıkışıyor beyin Kapalı bir kutudur beyin içindeki basınç artınca beyin bir yere kaçyaa çalışıo ama kaçamıo beyin aniden kanadığı için beyni bıçak gibi kendisini ortadan ikiye kesiyor ordan ortaya çıkıyorbeyin kendisini dışarı atmaya çalışıyor.Kafa içi basınç artınca kanama oluyor. Kanama hematom o ölüme sebep olmuş.

Hapşırma sonucu nasıl beyinde kanama olur?
Eğer burnu tıkamış ve hapşırmışsa kafa içi basınç artar yani damar içinde basınç artar kanama olur. Mesela ıkınınca baş ağrır Ikınınca beyin ve damarlar şişer ve damarda hastalık varsa ve damarın çeperi zayıfsa çatlama ve kanama olur.

kadincakararinca

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Tırnaktaki sağlık alametleri
« Yanıtla #403 : 08 Temmuz 2010, 10:06:40 »
 
Tırnaklardaki renk ve şekil değişiklikleri sağlığınızla ilgili önemli ipuçları veriyor.

Tırnaklardaki renk ve şekil değişikliğinin dikkate alınması gerektiğini söyleyen  Dermatoloji Uzmanı Dr. Buket Pençe, "Tırnak görüntünüz sağlığınız hakkında bilgi veriyor" dedi. 

Parmak uçlarını koruyan tırnakların yarı saydam oldukları için normalde pembe görülmeleri gerektiğini söyleyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Buket Pençe, tırnakların renk ve şekillerindeki değişikliklerin pek çok hastalığın habercisi olabileceğine dikkat çekti. El tırnakları 5-6 ayda ayak tırnaklarının ise 10-12 ayda dipten uca kadar uzayabildiklerini anlatan Dr. Pençe, "Tırnakların mantar gibi kendi hastalıkları olduğu gibi sedef, ekzema gibi bazı deri hastalıklarında etkilenip bozulabilirler" dedi.

GÜNEŞ TIRNAKLARA DA ZARAR VERİYOR

Tırnağını uzatan kişillerde kendiliğinden tırnakta boşalmanın görülebileceğini aktaran Dr. Pençe, "Tırnakta boşalma tırnağın yatağından ayrılmasıdır. Sedef hastalığı, parmak uçlarındaki ekzema, bazı ilaçlar, dolaşım bozukluklukları, doğumsal deri bozuklukları, tiroid hastalıkları, aşırı terlemelerde görülen bu bozukluğu çeşitli travmalar, takma tırnaklar, fazla güneşte kalmak da başlatabilir veya şiddetlendirebilir" dedi.

NEDEN KIRILIYOR?

Tırnak kırılmalarının nedenleri arasında dolaşım bozukluğu ve demir eksikliğinin gösterilebileceğini dile getiren Dr. Pençe, "Ayrıca tırnakların uzun süre suda kalması, sabun, deterjan ve kimyasal maddelere aşırı maruziyet de tırnak kırılmalarına neden olur" ifadesini kullandı. Dr. Pençe, Bazı kan hastalıklarında , AIDS hastalığında ve bazı pankreas hastalıklarında ise tırnaklarda tabakalanma görülebileceğine dikkat çekti. 

İÇ ORGANLARIN DA ETKİSİ VAR

Deri dışındaki bazı organların hastalıkları da tırnaklarda çeşitli değişikliklere neden olabileceğini kaydeden  Dr. Pençe, "Tırnaklarda boşalma olarak isimlendirilen onikolizis, tırnaklarından kırılması, tabakalanma, sarı tırnak sendromu, enine çukur çizgiler ise iç organ hastalıklarında en sık görülen tırnak değişiklikleridir" diye konuştu.

ÇİZGİLERİN ANLAMI

Tırnağın oluşumundaki geçici duraklama nedeniyle kızıl, kızamık, kabakulak, zatürre, grip, tifüz, yılancık, sarılık gibi enfeksiyonlarda tırnaklarda enine çizgiler oluşabileceğin söyleyen  Dr. Pençe, "Bu bozukluklar sadece birkaç tırnakta ise tırnağı sık sık geriye itmek, zorlayıcı manikür, kola turnike uygulaması,ortopedik sorun gibi lokal nedenlerle oluşur" şeklinde konuştu. Dr. Pençe, tırnaklardaki küçük kanama çizgilerinin ise  kalp içindeki zarın enfeksiyonu, mide ülseri, hipertansiyon, sedef gibi deri hastalıkları, diyaliz hastalarında ve küçük travmalardan sonra görülebileceğini belirtti.


TIRNAKTAKİ RENKLERE DİKKAT!

Tırnakta genelde beyaz, sarı ve yeşilimsi renklerin görüldüğünü belirten Dr. Pençe, her rengin farklı bir anlamı olduğunu dile getirdi. Beyaz lekelerin tüberküloz, nefrit, lenfoma, donuk yaralanması, kanser metastazları, tifo, siroz, cüzam, ülseratif kolit, tırnak yeme, kanser ilacı kullanımı, sert manikür nedeniyle görüleceğini söyleyen Dr. Pençe, şöyle devam etti: " Sarı tırnak sendromu sonucunda tırnaklarsa sarı veya yeşilimsi bir renk oluşur. Parmak uçlarında, yüzde, topuklarda şişme oluşur. Ayrıca bu sendromda akciğer ve plevra (akciğer zarı) hastalıkları da bulunur. Bu üç belirti en sık immün sistem yetmezliklerinde, bazı ilaçların kullanımında (penisilamin), sinir sistemi hastalıklarında, meme, akciğer, mesane kanseri ve lenfomada görülür" dedi.

BUGÜN
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Yaz beslenmesinde 10 esas‏
« Yanıtla #404 : 22 Temmuz 2010, 21:14:57 »
Yaz ayları bir hayli sıcak geçmekle kalmıyor ve aşırı nem nefes almayı dahi güçleştiriyor. Yorgunluk, iştahsızlık ve yemek yeme saatleri şaşabiliyor. Yaz aylarında beslenirken nelere dikkat etmeliyiz. İşte sizler için 10 esas...

 

1. Araba yerine yürüyüş, asansör yerine merdiven
 
Haftada 3 gün yapılan tempolu yürüyüşler, yüzme, gevşeme egzersizleri sizi yaz yorgunluğuna karşı koruyacaktır. Eğer "vaktim yok" diyorsanız en azından aktif hayat tarzı için yürüyerek gidebileceğiz yerlere arabayı kullanmama, asansör yerine merdivenleri tercih etme gibi küçük aktivitelerle de tarzınızı değiştirebilirisiniz. Yapılan tempolu yürüyüşler, yüzme, gevşeme egzersizleri sizi yaz yorgunluğuna karşı koruyacaktır.


2. Açık büfelere dikkat edin

Besin tüketiminde her zaman porsiyon miktarına dikkat etmeliyiz. Ancak yaz aylarında özellikle tatillerde maalesef açık büfeden dolayı fazla besin tüketimine eğilim oluyor. Bu durumda ilk önce hazırlanan yemekleri gözden geçirin, seçtiğiniz yemeklerden az az almaya çalışın, tabağınızı doldururken salatalardan başlayın, özellikle bol yeşillik ve sebze ile doldurduğunuz tabağınızda yemek için küçük bir bölüm ayırın.


3. Meyve tatlılarını tercih edin

Enerjisi yüksek kızartılmış ve hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar, meyve tatlıları, tercih etmek doğru seçimlerdir. Ancak sütlü tatlılar, meyve tatlıları, dondurma gibi tatlıları tüketirken de her besinde olduğu gibi porsiyon miktarlarına dikkat ediniz.


4. Gıda zehirlenmelerinden korunmak için hijyene önem verin

Özellikle yaz aylarında artan hastalıklardan biri besin zehirlenmeleridir. Çoğunlukla hafif seyirli ve kısa süreli hastalıklar olmalarına rağmen, zehirlenmeye yol açan besinle ve kişiyle ilgili bazı faktörler hastalığın zaman zaman daha ağır seyretmesine hatta ölümcül olmasına yol açabilmektedir. Özellikle yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin, tüketiminden kaçınmaya, çabuk bozulan potansiyel riskli besinleri (et, yumurta, süt, balık vb.) açıkta bekletmemeye ve besinlerin satın alınması, hazırlanması ve pişirilmesi, saklama aşamalarında hijyene dikkat ediniz.


5. Posalı besinlerin tüketimini artırın

Yeterli posa tüketimi bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı, kansere karşı koruyucu, acıkmayı geciktirmesi gibi müsbet tesi vardır. Dolayısıyla öğünlerinizde mutlaka sebze yemeği ve salata, gün içerisinde 4-5 porsiyon meyve tüketmeye çalışarak yaz aylarında vücut direncini artırmaya ve vücudun yeterli miktarda vitamin ve mineral alınmasını sağlamış olursunuz.


6. Krema, mayonez ve kızartmalara veda edin

Yaz aylarında krema, mayonez, yağlı sos, katı yağ gibi yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı; yemeklerde bitkisel sıvı yağların kullanımı, yemekleri pişirirken kızartma ve kavurma yerine haşlama, ızgara ve fırın gibi sağlıklı pişirme yolları denenmelidir. Fındık, ceviz, badem gibi yağlı besinleri günlük tükettiğiniz yağ miktarını azaltarak kullanabilirsiniz. 1 tatlı kaşığı yağ yerine 10 adet fındık/badem veya 2 adet ceviz tüketebilirsiniz.


7. Besinleri yavaş ve iyi çiğneyerek tüketin

 Doygunluk hissi, yemek yendikten 15-20 dakika sonra hissedilmeye başlanır. Bu sebeple yavaş yavaş yemek yemeye ehemmiyet verin. Yemek esnasında lokmalar arasında yemeğinize sık sık ara verin.


8. Günlük beslenmenizde "4 yapraklı yonca" modelini tatbik edin

Yeterli ve dengeli beslenme için günlük beslenmenize 4 yapraklı yonca modeli uygulayın. 4 yapraklı yoncanızı 4 ana besin grubundan oluşturun. Her yaprak 1 besin grubu olmalıdır. Bu gruplar; süt ve ürünleri grubu (süt, yoğurt, ayran, cacık), et-kuru baklagiller-yumurta-peynir, ekmek-tahıl grubu(ekmek, makarna, pilav, çorba…), meyve-sebze grubudur.


9. Günde 3 ara öğün yaparak atıştırmaların önüne geçin

Sağlığın korunması için hayatın her döneminde düzenli beslenme çok mühimdir. Bu yüzden besinlerinizi günde 3 ana öğün (kahvaltı, öğle ve akşam) ve 3 ara öğün (kuşluk, ikindi ve gece) şeklinde tüketmeye çalışın. Öğün atlamamak, hem kan şekerinizin düzende kalmasına, hem de gereksiz atıştırmalarınızın önüne geçecektir. Atlanan öğün, kişinin kan şekeri değerlerinde düzensizliğe ve çabuk acıkmasına sebep olur.


10. Susamasanız da günde 10-12 bardak su için

Vücuttan atılması gereken sıvı normal şartlarda idrar, dışkı ve solunumla atılır. Yaz aylarında sıcaklıkla beraber artan sıvı ve mineral kaybının önlenmesi için yeterli sıvı alımı çok mühimdir. Bu sebeple, her gün en az 2-2.5 litre (10-12 su bardağı) su içilmelidir. Ayrıca egzersiz yapıldığında daha fazla su tüketmeye dikkat etmek lazımdır. Sıvı alımının karşılanmasında su haricinde süt, ayran, soda, limonata, soğuk bitki çayları, şekersiz taze içecekler de faydalıdır.

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!