Gönderen Konu: Sahte Şeyh'e (babadan oğluna geçen) Yardım ve bağlanma.  (Okunma sayısı 20839 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Sahte Şeyh'e (babadan oğluna geçen) Yardım ve bağlanma.
« Yanıtla #15 : 28 Haziran 2012, 11:04:33 »

Sünniliğe En Büyük Zararı Müteşâyih(Sahte Şeyhlik) Verdi

"Müteşâyih" Kelimesi, "tefâul" babından ism-i fail'dir. Tefâül babının binası, içten olmayan bir şeyi izhar etmek manasınadır, ilim sahibi olmayan cahil insanların bilgiçlik taslamalarına "Teâruf-i cahilane" denildiği gibi. Gerçekten, marifet ehli, evliya, şeyh olmadığı ve hakikî manada bir ermişliği olmadığı halde, baba ve dedelerinin sâlih insanlar, şeyh veya temiz kişiler olmasını ileri sürerek; kendilerinin de marifet ehli ermiş, şeyh veya evliya olduğunu iddia edenlere de "Müteşâyih" denir. Tasavvuf tabiri olan Müteşâyih, şeyh olmadığı halde şeyh gibi görünen, sahte şeyh, şeyhlik taslayan kişi demektir. Buna "müteşeyyih”te denir.

Sadık vicdanî, müteşâyihlerin islâm dinine verdikleri zararı şöyle beyan etmektedir:
Din-i mûbîn-i ahmed-i mürsel be-bâd dâd
Der sünniyân teşeyyuh der-şia ictihâd

İslâm dinini Sünnîlikte teşeyyuh, Şiîlikteki ictihâd berbâd etti.

Büyük islâm Şairi, Nâbî (k.s.) Hazretleri müteşâyihler hakkında şöyle buyurmaktadır:
Asırda zındık sima şeyhler
Müstecabu'd-da'velikte lâf atar.
Gaybtan mansıb verip taliblere
Aldatıp halkı velayetler satar.


Müteşâyih'lerin islâm dinine vermiş olduğu zararı hiçbir din düşmanı vermemiştir. Din kisvesine bürünüp, saf Müslümaların tertemiz duygularını istismar eden insanların bu yolda kazanmış olduktan her türlü mal, para ve maddî çıkar, fahişelerin kazançları ile aynı kategoride değerlendirilir.

Merhum Ziya Paşa, fuhuş yapılarak kazanılan mal ile din alet edilerek kazanılan para ve mala şöyle lanet okumaktadır:
"Lanet ola ol male ki, tahsiline anın
Ya din ola ya ırz-u namus ola alet."

Müteşâyihlerin şerrinden ve fitnelerinden Allah’a sığınırıız.(Mütercim)

(Ruhü’l Beyan Tercümesi C:3 S:560-561)


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Sahte Şeyh'e (babadan oğluna geçen) Yardım ve bağlanma.
« Yanıtla #16 : 08 Mayıs 2015, 23:53:03 »
Bir mü'min irade-i cüziyyesini kullanarak sahte mürşid ile hakikisini ayırdedebilir. Ehli sünnet alimleri sahte bir mürşide bağlanmaktansa Şer'i Şerif'e yani şeriata sıkı sıkı bağlanmayı tavsiye etmişlerdir.

Günümüzde de sahte şeyhlere gidenlerin anlatıklarını dinleyince aşağıdaki özelliklerle karşılıyoruz.


Sahte Mürşid'de yada Şeyh'te Bulunan Temel Özellikler

1- Sahte mürşid, en başta dinin emirlerine ve Resülüllah Efendimizin sünnetine uymaz.

2- Her devirde görülen en açık misali kadın erkek münasebetlerindedir. Kadın cemaatle bir arada bulunur. Kadınlara elini öptürür.

3- Sahte mürşidin, sohbetlerinde ve toplantılarında rüyaya çok geniş yer verilir.

4- Hadis-i şeriflere ve âyeti kerimelere ulemanın verdiği manaların dışında manalar verilir. Sünnetler yanlış yorumlanır.

5- Dinin yayılması için değil, kendi tarikatının yayılması için çalışılır.

6- İnsanların hidayete ermeleri için çalışmaktan ziyade istikameti düzgün insanlarla uğraşır ve onlarla meşgul olur.

7- Mekruhlara ehemmiyet vermez. (Günümüzde eli sigaralı şeyhler azımsanmayacak sayıdır.)

8- Nafile ibadetleri insanların gözü önünde yapar.

9- Zamanlı zamansız, yerli yersiz insanların gözü önünde ağlar.


http://www.sadakat.net/forum/maneviyat_dunyamiz/tasavvufi_kissalar-t27105.0.html;msg167089#msg167089


Sahteleri büyük bir vebal altındadır. Bu noktada sözü Muhammed Nurî Şemseddin Nakşibendî Hazretleri'ne bırakalım.


Sahte Mürşid

Yolunu, usulünü bilmeyen, biri Allah'ın bir kulunu Hak yolundan sap­tırırsa.. bütün kâinatı yıkmış kadar günah işlemiş olur.Yüce Allah biz­leri korusun.
Burada :
—  Neden anlatıldığı gibi oluyor? diye sorulabilir. Bunun nedenini anlatalım.

Şöyle ki :
Bütün müminler, Allah'ın birer emanetidir. Bunlar, önce ana baba­nın elindedir. Bundan sonra, Kur'an okumayı öğrenirler; daha sonra da ilmihal öğrenirler.. Daha ileri gitmeye kabiliyeti olanlar da, okunacak her şeyi okur tamamlarlar.. Bundan sonra, üçüncü bir durum ortaya çıkar. O zaman da :
—  Ben bir mürşide muhtacım.. diyerek, mürşide bağlanır.
İşlerinin ve sözlerinin her birinde mür­şide teslim olur.
Bu durumda :
—  Ben mürşidim.. diye ortaya çıkan kimse, o kimsesiz kulu, Hakkın doğru yolundan saptırır, dalâlete sürükler; eli boş düşmesine sebeb olur.

İrşad sırrını bilen kimse, mutlaka Allah'ın velî kullarından biri ol­mak gerekir. Aynı zamanda, zahirî ilme vâkıf olması gerekir.

Batın il­mine gelince :
«Ey Nebi, biz seni şahid, cennet müjdecisi ve azap habercisi ola­rak gönderdik.» (Ahzab sûresi, 45. âyet.)
—  «Sonra, izni ile Allah'a davetçi ve aydın bir kandil...» (Ahzab sûresi, 46. âyet.) manasına gelen âyet-i kerîmelerin hükmüne göre; Resulüllah efen­dimizin izni ve icazeti ile bu işe memur tayin edilmiş olmalı ve batın ilmini oradan almalıdır. Bu da, mutlak gereklidir. Çünkü, böyle bir izne ve icazete sahip olmayan, Resulüllah'tan emir almayan kimse, Hak yol­cusu salikin dalâlete düşmesine sebeb olur.

Zahirde, bazı sofiye kılığına giren mülhidler vardır. Bunlar karışık kimselerdir. Ne şeriat bilirler, ne tarikat.. Bütün işlerinde :
—  Hu erenler.. deyip durmuşlar ve şeytanla kalmışlardır.


Yüce Mukaddes Rabbın, ism-i azamı hürmetine cümleyi bunların şer­lerinden emin eylesin.

Şunu açıkça belirtmek isterim ki:
Tarikata girip böyle düzenbaz­lara uymaktansa, sırf şeriat-ı mutahhara ile amel edip kalmak, son derece yerindedir; Yüce Hakkın dergâhında makbuldür.
Anlatıldığı manadaki yol kesicilerin eline düşmektense, şeriatla kal­malıdır. Zira, şeriat, cümle iyilikleri haber vermiştir. Hiç bir şey, onun dışında değildir.
Allah'a sığınarak okuyalım; Allah-ü Taâlâ, Bekara su­resinin 2. âyetinde şöyle buyurdu :
«Takva sahiplerine, Kur'an bir hidayet kandilidir.»

Allah-ü Taâlâ, Nahl suresinin 69. âyetinde ise, şöyle buyurdu :
«Onda, insanlar için şifa vardır.»

Şu hadîs-i şerif dahi, o sapıklar hakkındadır :
«Bir kimse, Kur'an'ın dışında bir hidayet yolu ararsa.. Allah, onu dalâlet bataklığına atar.»

İşte, o gibi sahte mürşidlik iddiasını edenlerden sakınmak gerek, sakınmak gerek, sakınmak gerek..
Ancak, bazı istisnalar da bulunabilir; yani : Meşayih arasında za­hiri ilmi olmayanlar da bulunabilir.

Miftahü'l-Kulûb / Muhammed Nurî Şemseddin Nakşibendî (k.s)
(Kalplerin Anahtarı)


Çevrimdışı ihvan

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2399
Ynt: Sahte Şeyh'e (babadan oğluna geçen) Yardım ve bağlanma.
« Yanıtla #17 : 17 Haziran 2016, 16:36:28 »
İstidraca Aldanmayın

İmam-ı Gazâlî (k.s.) Hazretleri buyurdu:
-"Hava da uçan, suyun üzerinde yürüyen veya ateş yiyen veyahut da bunlardan başka harikulâde haller gösteren bir şeyhi gördüğün zaman onu iyi araştır...
O şeyh, eğer Allâhın farzlarından ve Resûlullah'ın sünnetlerinden birini terkediyorsa yalancıdır, düzenbazdır.
O evliyâ değildir.
O şeyhin işleri asla kerâmet değildir; belki istidrâçtır..."
(Mukaşefetu'l- Kulub el-Mukarribu ila allamul-Guyub S.48 İmam Ebu Hamid el- GAZÂLİ Dar'ul -Ma'rife 1996 Beyrut)


Sahte Şeyhlerin Sohbeti Zehirdir

İmam Rabbânî hazretleri sahte şeyhler için şöyle buyurdu:
-"Ermeyen bir şeyhin çevresinde bulunmak ve onunla sohbet etmek ve ona bağlanmak, zehirli bir kılıç ile yaralanmaktan daha beterdir. Zehirli kılıç insanın maddî hayatını alır, sahte şeyhler, insanın manevî hayatını öldürür." (İmam Rabbânî Hazretleri, Mektubat; c. 1, s.73. Mektup, 61)

Şeyh İmam Allâme Müfessir Muhakkik Seyyid İsmail Hakkı Bursevî (k.s.) hazretleri buyurdu:
-"Babadan, âbâ-ü ecdâd'tan miras yoluyla şeyhlik iddia edenlere asla iktidâ etmemek, uymamak ve onlara tabi olmamak gerekir. Çünkü babadan miras yoluyla şeyhlik iddia edenlerin, hakîkat âlemine götüren tarikatta, bir hidâyet ve nasipleri yoktur.
Bunlara, yâni miras yoluyla şeyhlik makâmına oturanlara uymak uygun değildir... Bunlara uymak ve onlara mürid ve talebe olmak caiz değildir."(Ruhu'l-Beyan tefsiri: c. 1. s. 274)

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Sahte Şeyh'e (babadan oğluna geçen) Yardım ve bağlanma.
« Yanıtla #18 : 05 Ağustos 2016, 07:08:39 »
"Sahte şeyh zinâkâr kadın gibidir"

Bazı şeyhler buyurdular:
"Kim nefis tezkiyesinden yoksun, meb'de ve meâd marifeti olmadan alçak dünyalık için kendisinin kalb ve irşat sahibi olduğunu iddia ederse, o kişinin azabı, zina eden ve bundan dolayı cehennemde göğüsleri makaslanarak azab gören zinâkâr kadınların azabından daha şiddetli ve kat kat olacaktır. Nefis terbiyesini görmeden, ruhen yükselmeden ve mürşidi kâmil olmadan evliyalık taslayan kalb ve irşad ehli olduğunu iddia eden kişi; Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri'nin Mi'râc gecesi, göğüslerini makaslar ile keser halde gördüğü kadınlar gibidirler"

Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri mîrâc gecesi makaslar ile göğüslerini kesen kadınlar gördüler.
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri, Cebrail (a.s)'a:
-"Bunlar kimlerdir?" diye sordu.
Cebrail (a.s):
-"Bunlar zina eden ve zina’dan çocuk getiren kadınlardır," buyurdu.

Evliyâullah olmadan veli olduğunu ve gerçekten mürşid-i kâmil olmadan irşad makamına oturup cahil halkı çevresine toplayan ve insanların inançlarını sömüren müteşeyyihlerin durumu zina eden bu kadınlardan daha kötüdür. Zira delilsiz iddia batıldır. Sahibi dal (sapık) ve mudildir (saptırıcı, insanları dalâlete götürendir). Bu durumda olan şeyhlik ve evliyalığı iddia edenler, zinâkâr kadın gibi. Onların istek ve arzusu üzerine onlara tabi olanlar da veled-i zina (zina’dan doğan çocuk) gibidirler. Muhakkak ki, veled-i zina’nın mürebbisi (terbiye edicisi) olmadığından hükmen helak olmuştur. Kendisi irşad olmamış bir kişi, çevresine topladığı insanları gereken bir şekilde irşad etmesi mümkün olmadığı için, onun etrafındaki insanlar da manevî terbiye ve irşâd'dan mahrum kalırlar. Veled-i zina gibi büyürler ve sapıtırlar. Çünkü: Bid'atçıya tâbi olmak, ancak bid'at ve ilhad neticesi verir.


(Ruhü’-l Beyan Tercümesi C:1 S:766)