Tabiinden olan yüce bir şahsiyettir.
Gündüz oruç tutup gece namaz kılan, yaklaşık kırk defa hac ibadetini ifa eden, kırk sene boyunca cemaatle namazlarda ilk tekbiri hiç kaçırmayan ve ilk safta durduğundan hiçbir kişinin ensesine baktığı bilinmeyen yüce bir şahsiyettir.
Said b. el-Müseyyib, Kureyş’ten istediği kız ile evlenebilme imkanına sahip olduğu halde Ebu Hureyre (r.a)’nin kızını tercih ederek onunla evlendi.
Said b. el-Müseyyib, çocukluğundan itibaren kendini ilme atadı.
Said b. el-Müseyyib, Resulüllah (s.a.v)’ın eşlerinden ilim öğrendi. Aynı zamanda Abdullah b. Abbas, Zeyd b. Sâbit, Abdullah b. Ömer, Osman, Ali ve Suheyb gibi sahabelerden ilim aldı.
Said b. el-Müseyyib, sahabenin ahlâk ve karakterlerini taşıyordu.
Dönemindeki insanların takvaca en üstünü idi. Kızını, Halife Abdulmelik b. Mervan’ın oğlu Prens Velid b. Abdulmelik ile evlendirmeyi kabul etmeyerek ilim talebelerinden Ebu Vedâa ile evlendirdi.
Said, bundan dolayı kınandığı zaman şöyle dedi: Kızım bana bir emanet idi. Ben onun için en faydalı olanı seçtim.
Medine halkından biri onu şöyle tarif etti: O, dünyasını ahiret için bir vesile kıldı. Kendisi ve ailesi için fani karşılığında bakiyi satın aldı. VAllahi O, kızına denk görmediği ve dünyanın fitnesinden korktuğu için kızını halifenin oğlu ile evlendirmedi. Bazı arkadaşlarının “Halifenin oğlu ile kızını evlendirmeyi kabul etmiyorsun da onu Müslümanlardan normal biri ile mi evlendiriyorsun?” demeleri üzerine Said b. el-Müseyyib: Kızım bana bir emanet idi. Ben onun için en faydalı olanı seçtim, diye cevap vermiştir. Bu nasıl olur, dediler. Said: Kızım, Ümeyye Oğulları’nın saraylarına girip onların lüks hayatına karışsa, sağında ve solunda hizmetçiler dolaşsa ve bu durumda halifenin eşi olmasındaki görüşünüz nedir? Böyle bir durumda iken dini nasıl olur?