Gönderen Konu: Şehitlerle Çanakkale  (Okunma sayısı 5286 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı mis7take

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 40
Şehitlerle Çanakkale
« : 23 Temmuz 2006, 13:55:18 »

ÇANAKKAALE DESTANI(*)
Vezirler içinde vezirim olmam rezil
Kazılmış mezarımsa hazır
Ulu dağda kalmadı tabur
Mevla'm analara babalara
Versin ecir sabır

Edirne'den çıktım başım selamete
Çanakkale'ye geldim koptu kıyamete
Üç köprü kuzu var Mevla'ya emanet

Ağla anam ağla gelemem gayrı
konduğum dağlara konamam gayrı
« Son Düzenleme: 29 Ağustos 2008, 01:57:59 Gönderen: mystic »
GeZdİMM YeMeni ŞaMı EttİM İLmİ TaLEb MeĞeR İLiM bOş İMİş İLLA EDEP İLLA EDEP

Çevrimdışı akinci1453

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
    • http://cemrem.net
Çanakkale Şehidlerine
« Yanıtla #1 : 26 Kasım 2006, 07:06:21 »
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı ! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bu göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;
“ O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme ” dedi.

Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“ Gömelim gel seni tarihe ” desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“ Bu, taşındır ” diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.


Mehmet Akif Ersoy
Arz'u istikbal ile binbir hayale daldım
nice adım adadım faninin yollarına
yorgunluktan düşünce anladım ki muradım
bir can feda etmekmiş Baki'nin kollarına

Çevrimdışı akinci1453

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
    • http://cemrem.net
Çanakkale Şehitlerine -1
« Yanıtla #2 : 26 Kasım 2006, 07:09:29 »
Onsekiz Mart günü tarihe geçti,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!
Onbinlerce düşman Ceddime hiçti,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

İngiliz yurduma göz dikmiş meğer,
Fransız halkıma hiç vermez değer,
Türk Milleti buna boyun mu eğer?
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Hileyle anzak'ı sürerler öne,
Dualar ediyor Fatmayla Döne!
Kurşunlar yağıyor hemen her yöne,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Soluyormuş düşman öfke burnunda,
Bırakmaz Bayrağı süngü karnıda!
Mehmetçik And içmiş Arıburnu'nda,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Bir gülle yolladı Mehmet Onbaşı,
Düşman gemisini sardı telaşı,
Sorraım size; bu neyin savaşı?
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Bitse de rengarenk ot çayırında,
Şehitler yatıyor bak bayırında!
Anafartalar'da, Conkbayırı'nda,
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!

Geçmez vatanından, geçer aşından,
Vurulmuş yatıyor Ya Rab başından!
'Şehittir' yazıyor mezar taşından!
Bir destan yazıldı Çanakkale'de!
28.02.2006
Abbas YURT
Arz'u istikbal ile binbir hayale daldım
nice adım adadım faninin yollarına
yorgunluktan düşünce anladım ki muradım
bir can feda etmekmiş Baki'nin kollarına

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Çanakkale Şehitleri
« Yanıtla #3 : 09 Kasım 2008, 17:35:59 »
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ

Ne çocukluğunu bildin,
Ne de gençliğini…
Vatan dedin, millet dedin,
Feda ettin kendini…

Bu millet, bu ulus,
Daima sana borçlu…
Emanetin emin ellerde,
Şehidim, sen rahat uyu…

                             
« Son Düzenleme: 17 Şubat 2009, 18:16:11 Gönderen: günbatımı »
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Şehitlerle Çanakkale
« Yanıtla #4 : 18 Mart 2011, 00:28:28 »
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı ! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bu göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;
“ O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme ” dedi.

Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“ Gömelim gel seni tarihe ” desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“ Bu, taşındır ” diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.


Mehmet Akif Ersoy

Çanakkale Savaşlarını en iyi anlatan şiir.
Paylaşımız teşekkür ederiz akinci1453.